9 Aralık 2012 Pazar

KIBRIS ERMENİLERİ


            Kıbrıs, 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine girene kadar, yüzyıllarca çeşitli etnik topluluk ve kültürün etkisiyle yoğrulmuştur. Venedik dönemi sonunda ve Osmanlı işgali öncesinde, Kıbrıs'ta 200 bin kişi yaşamakta olup, bunlar arasında ezici çoğunluğu Kıbrıslı Rumlar oluşturmaktaydı.
            1571'de adanın Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılması ardından adaya Anadolu'dan nüfus aktarımı yapılması sonucu, Kıbrıslı Türkler adanın ikinci büyük etnik-ulusal toplumu olarak ortaya çıkmışlardır. Ama Kıbrıs'ta 6. yüzyıldan beri Ermeni, 8. yüzyıldan beri de Maronit topluluklarının adanın etnik yapısında yer aldığı bilinmektedir. (1)

6. YÜZYILDAN BERİ
            Kıbrıs adası, Bizans İmparatorluğu yönetimi altında iken (395-1191), ilk defa 6. yüzyılda, 3000 kadar Ermeni askeri, Ermenistan'daki Kral Moris yönetimi sırasında, Kıbrıs'a gelmiş ve adadaki ilk Ermeni nüfusunu oluşturmuştu. 11. yüzyılda yükselen Ermeni-Kilikya devleti ile Kıbrıs arasında yakın ticari ilişkiler vardı. (2)
            1184'de, Antakya'dan atanan Kıbrıs'ın Bizans yöneticisi İsaac Comnenos, adada bir tedhiş yönetimi kurmuştu. 3. Haçlı Seferi sırasında Comnenos'a karşı savaşıp, adayı 1191'de ele geçiren İngiliz Aslan Yürekli Richard'ın kendi tarih notlarında kaydettiğine göre, Leymosun'a ayak bastığı zaman, Comnenos'un ordusundaki "Herminii"ler arasında, adadaki Ermeni köylüler de bulunmaktaydı. (3) Öte yandan Arslan Yürekli Richard'ın en iyi yardımcısı yine bir Ermeni idi. (4)
            13. yüzyıl başında, ada nüfusu içinde, Rumlarla beraber Ermeniler de yer almaktaydı. Kıbrıs'ta  Ermenilerin yerleştiği köylerden olan Armenahor köyü, 1307'de Templar şövalyelerinden alınıp, Hospitalier şövalyelerinin eline geçmişti. (5)
            Adadaki Ermeni toplumu Lüzinyan (1192-1489) ve Venedik (1489-1571)  egemenliklerini de yaşamış ve Osmanlı dönemine kadar gelebilmişti.
            Mağusa'da bulunan Ermeni Kilisesi ise, 14. yüzyıl ortasına, yani Lüzinyan dönemine aittir. O zaman Ermeni piskoposu Lefkoşa'da otururken, bir ara ikinci öndegelen piskopos da Mağusa'da oturmaktaydı. Küçük Ermenistan Kralı 6. Leo'nun 1393'te Paris'te ölmesi üzerine, erkek mirasçısı olmadığı için, Kıbrıslı 1. James, Kudüs ve Kıbrıs Krallığı yanında, Küçük Ermenistan Krallığını da üstlenmek zorunda kalmıştı. Kıbrıs'ın Lüzinyan egemenleri bu durumu, adanın Venedikliler tarafından işgaline kadar korumuştu. (6)

OSMANLIYA YARDIM
            Latinlerden hoşlanmayan Ermenilerin, 1570 Eylül'ünde Lefkoşa'nın ve 1571 yazında Mağusa'nın Türkler tarafından muhasarası sırasında Türklere yardım ettikleri bilinmektedir. Lefkoşa'nın 9 Eylül 1570'de fethi sırasında, Ermenilerin Baf Kapısı'nı açarak, askerlerin şehre girmesini sağladıkları kaydedilmiştir. (7)
            Kısa bir süre Türklerce tuz deposu olarak kullanılan ve Latinlere ait 14. yüzyıldan kalma Benedictine Manastırı, daha sonra Padişah tarafından Kıbrıs Beylerbeyi Muzaffer Paşa'ya gönderilen 27 Nisan/25 Mayıs 1571 tarihli fermanla, bu hizmetlerine karşılık Ermenilere ödül olarak verilmişti. Baf Kapısı'nın denetimi de Ermenilere bırakılmıştı. (8)
            Baf Kapısı yakınlarında bulunan bugünkü Ermeni Kilisesi (Surp Asdvadzadzin), o dönemden kalma olup, manastıra bitişiktir. Signor Hayrabed Melikyan ailesinin mirasçılarına ait bu manastırın, 40'dan fazla odası ve çok hoş kemerleri vardır. Ne yazık ki,  Lefkoşa'nın Türk kesiminde kalan bu Ermeni kilisesi ile manastır, bugün harap ve terkedilmiş durumda bulunmaktadır.
            Lefkoşa'da Baf Kapısı ile Sarayönü meydanı arasında yer alan Viktorya Sokağı'nın çevresi de, 1963 yılına kadar Ermeni mahallesi olarak anılmaktaydı.
            1738'de adayı ziyaret eden Pococke'a göre, Lefkoşa'daki Ermenilerin sayısı az olup, çok fakir bir yaşam sürmekteydiler. Eski bir kiliseleri, bir başpiskoposları ve kırsal alanda bir manastırları vardı. (9)   Beşparmak dağları üzerindeki Alevkayası Orman İstasyonunun 1 mil batısında bulunan ve Mısırlı Koptik Hıristiyanlardan kalma Surp Magar Ermeni Manastırı, 1425 yılında Ermeni toplumuna verilmişti. Depremle yıkılan esas bina, 1811/14'de yeniden inşa edilmiş ve 1895'de Lefkoşa Ermeni Öksüzleri Fonu tarafından devralınarak, yaz kampı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bu bina da Türk kesiminde kalmış olup, günümüzde harabe durumundadır.
            1841 yılında Kıbrıs valisi olan Talât Efendi'nin verdiği bilgilere göre, adada toplam 108-110 bin kişi yaşamakta olup, bunlardan 75-76 bin kadarı Rum, 32-33 bin kadarı Türk, 1200-1300 kadarı Maronit, 50 kadarı Avrupalı Roman-Katolik ve 150-160 kadarı da Ermeni idi. (10)

1915'DE GEÇİCİ OLARAK ARTAN NÜFÜS
            İngilizler 1878'de adanın yönetimini devraldıkları zaman, adada 150 kadar Ermeni kalmıştı. Ermeni Gregoryan Kilisesi'ne bağlı olan Kıbrıs Ermenilerinin sayısı, 1907-1908 yıllarında II. Abdülhamid'in ve 1915-22 yıllarında Talât Paşa'nın uygulamalarından kaçıp, Kıbrıs'a yerleşenlerle birlikte, bir ara 8 bine kadar çıkmışsa da, 1925'de bu göçmenlerden çoğunun Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerine göç etmesi sonucu yine azalmıştı.
            Eski Ermeni köyleri olarak bilinen Leymosun kazasındaki Armenahor, Baf kazasındaki Armenu, Mağusa kazasındaki Spathariko, Girne kazasındaki Kornokepos köylerinde zamanla hiçbir Ermeni kalmamıştır. 
            1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiği zaman, ada üzerinde 3628 Ermeni yaşamaktaydı. Bunlardan 2500'ü Lefkoşa'da, 800'ü Larnaka'da, 250'si Mağusa'da, geriye kalan çok azı da köylerde yaşamaktaydı.
            1963'deki Türk-Rum çatışmaları nedeniyle Ermenistan'a göç eden Kıbrıslı Ermenilerin büyük bir çoğunluğu, 1994 yılında yeniden Kıbrıs'a dönerek, burada yerleşmişlerdir. (11) Bazıları da 1970'li yıllarda Lübnan ve İran'dan, daha sonra da Sovyet Ermenistanı'ndan gelmişlerdir.
            Kıbrıs Ermenileri, 1960 tarihli Kıbrıs Anayasasına göre, Kıbrıs Hıristiyan toplumu içinde addedilmektedir. Böyle olmakla beraber, Temsilciler Meclisi'nde bir kişi ile temsil edilmekte ve görüşlerini dile getirebilmektedir.

GÜNÜMÜZDEKİ DURUM
            Son seçimlerin yapıldığı 1995 yılında Kıbrıs'taki Ermeni toplumundaki seçmen sayısı toplam 1666 kişi olarak belirlenmişti. Bunlardan 1083 seçmen Lefkoşa'da , 338 seçmen Larnaka'da ve 245 seçmen de Leymosun'da bulunmaktaydı. (12)
            Bu son seçimde Petros Kalaycıyan, Ermeni toplumunu uzun yıllar Kıbrıs Temsilciler Meclisi'nde temsil etmiş olan kardeşi Aram Kalaycıyan'ın yerine yeni temsilci olarak seçilmişti. Toplam 1666 Ermeni seçmenden 1454'ü (%87.7) oy kullanmış ve Petros Kalaycıyan 849 oyla seçimi kazanmıştı. Öteki aday Kevork Mahtesiyan ise 558 oy alabilmişti. (13)
            Bugün sayıları 2 bin dolayında olan Kıbrıs Ermenileri, etnik kimliklerini korumak için yoğun bir çaba göstermektedirler. (14) Onlar da 1963 ve 1974'deki olaylardan etkilenmiş olup, asimilasyon korkusu nedeni ile ülke dışında iş ve eğitim olanakları aramaktadırlar. Bu arada kendi toplumları içinde evlenmeleri de dikkati çekmektedir. Yeni nesillere Ermenicenin ana dil olarak öğretilmesi ve Ermeni geleneğine bağlı olarak yetiştirilmesinde Kıbrıs'taki Ermeni Kilisesinin etkili olmaktadır. Kıbrıs Ermenileri, ana dilleri yanında, Rumca ve İngilizceyi çok iyi konuşmaktadırlar.
            Kıbrıs Ermenilerinin eğitimi, 1915 faciası ardından öksüz kalan Ermeni çocuklarının bakımını üstlenmek amacıyla Melkonyan Kardeşler tarafından Lefkoşa'da kurulan Melkonyan Enstitüsü ile özel Ermeni okullarında yapılmaktadır. Kıbrıs Ermenileri, kendi gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı olarak yetişmelerine rağmen, Kıbrıs Ermenilerinin Kıbrıs kültürü üzerindeki etkileri çok az olmuştur. Çoğu ticaretle uğraşan ve sayılarına oranla adada en yüksek hayat düzeyine sahip toplum olan Ermeniler, 1963 öncesinde dolaysız vergi olarak bütün Türklerden daha fazla vergi ödemekteydiler. 1963'ten beri Ermeniler tamamen Rum kesiminde yaşamaktadırlar.

KIBRIS MELKONYAN ENSTİTÜSÜ
            Lefkoşa'daki Melkonyan Enstitüsü, merkezi ABD'deki New Jersey eyaletinde bulunan "Armenian General Benevolent Union-AGBU" (Ermeni Genel İyiniyet Birliği) tarafından inşa edilmiş olup, hâlâ daha bu birlik tarafından yönetilmektedir. Yönetim kurulu başkanlığını, Kıbrıs'taki Ermenilerin seçilmiş temsilcisi yapmaktadır.
            Enstitünün yapımı için gereken masraflar, Türkiye doğumlu iki kardeş  olan Krikor ve Garabed Melkonyan tarafından sağlandığından, enstitü onların adıyla anılmaktadır ve okulun girişinde büstleri yer almaktadır. Melkonyan kardeşlerin her ikisinin de çocukları olmadığı için servetlerini, daha çok öksüz Ermeni çocuklarının eğitimi için bir okul yapımında kullanmasını istemişlerdi.
            1924'de inşa edilmiş olan eski okul binası, 1926 yılında resmen açıldığı zaman, okulun ilk öğrencileri öksüz Ermeni çocuklarıydı. İki kardeşten büyüğü olan Krikor, yaşamının geriye kalan kısmını bu okulda geçirmiş ve 1934 yılında orada ölmüştü.
            Orta Doğu ve Ermeni diasporasının en önemli okullarından biri olan Melkonian Enstitüsü yatılı bir okuldur. (Örneğin 1985 yılında okula devam eden 225 öğrenciden sadece 50 kadarı gündüzcüydü ve çoğunluk erkek öğrencilerdeydi.) Sınıflar karışık olup, yurtlar ve yemekhaneler ayrıdır. Öğrencilerin yaşları 12-18 arasındadır. Normal müfredat İngilizce olarak okutulmaktadır. Öğrenciler sadece Kıbrıs'tan değil, Yunanistan, İran, Lübnan, Arap Emirlikleri, Etyopya ve hatta Amerika kıtası gibi (1987'de 11 ülkeden öğrenci vardı) uzak ülkelerden de gelmektedir. Evlatlarının, gurur duydukları Ermeni dil, edebiyat, sanat ve kültürünü öğrenmelerini isteyen aileler, çocuklarını buraya göndermektedirler. Uluslararası rağbet gören bu okulda,  İngilizceye ek olarak, Kıbrıs ve Yunanistan'dan gelen öğrenciler bu ülkelerin dili olan Yunanca'yı, Arap ülkelerinden gelenler de Arapçayı  öğrenmektedirler. Öğrenciler Londra Üniversitesi'nin GCE ve LCC sınavlarına hazırlanmakta olup, kaliteli, eğitim görmüş olan bu öğrencilerin %75'i daha sonra ABD, Ermenistan veya Beyrut Amerikan Üniversitesi'ne yüksek öğrenime gitmektedir. Kız ve erkek öğrenciler için voleybol ve diğer spor dallarında çalışmalar, müzik, sanat konularının işlendiği düzenli kültürel geceler  yapılmaktadır. Okulda ayrıca edebiyat, fen ve sanat kulüpleri vardır. Okul kampüsü'nün arka tarafındaki ağaçlıklar içerisinde, hafif hasta olan öğrenciler için bir bakımevi bulunmaktadır. Okul müdürünün ikametgâhı da buraya bitişiktir. Öğretmenlerin bazıları da kampüs içerisindeki küçük villalarda kalmaktadır. Böylece öğrenciler, gece ve gündüz ilgi ve dikkat altında olmaktadır. (15)
            Bugün, dünyanın farklı yerlerinde yerleşmiş olan 2000'e yakın Melkonyan Enstitüsü mezunu vardır ve bunlar imkan buldukça, okudukları okulu ve Kıbrıs'ı ziyaret etmektedirler. Ayrıca misafir öğrencilerin aileleri de Kıbrıs'ı ziyaret etmektedir. Türkiye'nin önde gelen kültür adamlarından Pars Tuğlacı da, Melkonyan Enstitüsü mezunlarındandır.    
            Melkonyan Enstitüsü, 1980'li yılların sonunda 2 milyon KL harcama yapılarak yenilenmiş ve eski okul binasının çevresindeki alan içerisine yeni yurt binası, kapalı spor salonu, öğretmen evleri, futbol sahası, tenis, basketbol ve voleybol kortları, yüzme havuzu inşa edilmiştir.

ERMENİLER BİRLİĞİ (AYMA)
            1934 yılında bir grup Kıbrıslı genç Ermeni göçmen tarafından kurulan bu örgüt, başlangıçtaki az üye sayısı ve çeşitli mali sorunlara rağmen, zamanla büyüdü ve bugün Kıbrıs Ermeni toplumu içerisinde saygın bir yere sahiptir. 1960 yılında devlet tarafından iki katlı bir bina AYMA'ya tahsis edilmişti.
            1963 olayları ardından, Lefkoşa'nın Ermeni mahallesinde ve diğer Türk semtlerinde yaşayan Ermenilerin, Kıbrıs Türk yeraltı örgütü TMT tarafından Rum semtine geçmeye zorlanmaları sonucu, Ermeniler, buraları ve buralardaki binalarını terketmek ve Rum kesiminde yaşamak zorunda kalmışlardı.  
            AYMA, Kıbrıs devleti tarafından kendilerine tahsis edilen Lefkoşa'daki Akropolis bölgesindeki bir arazi üzerinde yeni bir bina yaparak, 30 Mayıs 1987'de hizmete açmıştır. Bu binada AYMA tarafından seminer ve konferanslar düzenlenmekte, çeşitli atletik, kültürel ve sosyal etkinliklerle Ermeni toplumuna hizmet verilmektedir. (16) Akropolis'teki Nareg Ermeni İlkokulu yanına da yeni bir kilise yapılmıştır.

KIBRIS'IN ERMENİ TÜCCARLARI
            Kıbrıs'taki Ermeni toplumunun büyük bölümü daha çok çeşitli ekonomik faaliyetlerle ilgilenmektedirler. Kıbrıs'ta birçok satış mağazasının tabelasında "-yan" takısıyla biten adlar yazılıdır. Bunlar arasında kuyumcu, terzi, fotoğrafçı ve halı satıcıları dikkat çekmektedir. Örneğin Kıbrıslı Ermeni tüccarlar arasında adı en çok bilinen Aram Uzunyan'ın ailesidir. 1915 yılından çok önce Kıbrıs'a yerleşen bu aileye ait şirket, çeşitli marka binek otomobili ve elektrikli ev eşyaları ithal etmektedir.    
            Gerek Kıbrıs'ta, gerekse dünya çapında isim yapmış olan diğer Kıbrıslı Ermeniler arasında şu isimler sayılabilir: Müzisyen olarak Kıbrıslı keman ustası Vahan Bedelyan ve onun öğrencileri olan Manuk Parikiyan, Levon Çilingiryan ve Hartun Bedelyan, piyano öğretmeni Sirvart Çilingiryan, kardiyolog Dr.Vatçe Kalbiyan, yazar Ohannes Şöhmeliyan, BM Genel Sekreterliği çalışanlarından Benon Vahe Sevan, Larnaka'lı dünyaca meşhur gömlek imalatçısı Stefan Harutunyan, ressam Vartan Taşçıyan, ilk basımı 1946'da ve 17. basımı 1993'de yapılan "Herkes için Romantik Kıbrıs'a Kılavuz" adlı kitabın yazarı, Muflon Kitap ve Sanatevi sahibi Kevork K.Keşişyan, oto yarışçısı Vahe Terziyan, Cyprus Weekly'nin yazarlarından gazeteci karı-koca Georges ve Lana der Partogh.

KIBRIS'TAKİ ERMENİ VE TÜRK TOPLUMLARININ İLİŞKİSİ
            Kıbrıslı Türklerle yakın ilişkiler kurmuş olan Kıbrıslı Ermeniler arasında adı en çok anımsananlardan biri de, Lefkoşa Türk Lisesi Bandosunun çalıştırıcısı müzik öğretmeni Bedelyan Efendi'dir.
            1934 yılında Lefkoşa'da Birlik Matbaasında basılan "Kıprıs Erkek Lisesi Mecmuası, 1933-1934 Yıllığı"nda yer alan "Bando" başlıklı yazıda H.Bedelyan, kendi dönemiyle ilgili olarak bize şu bilgileri vermekteydi:
            "1927 Kanuni sani (Ocak) iptidasında vazifeye başlamak üzere Kıbrıs Türk Lisesi Bando muallimliğine davet olundum. 1921'de başlayan bando azalarından ancak bir kişi vardı ve büsbütün yeniden teşkil edilmesi lazım geliyordu.
            Bandoda bulunan talebenin duhuliyesinin yarısı bağışlanmış olduğundan teşkilatı yapmakta güçlük olmadı. Do, re, mi'den başladık ve gün be gün terakkisine çalışmaktan geri kalmadık.
            1927-28 devresine başladığımızda bando talebesinden 8 talebe eksilmişti, yeniler tayin edildi ve devam ettik.
            1928-29'da Müdür Mr.Henri bandoya ehemmiyet verdi ve bu sene zarfında fazla terakki ettik.
1929-30 senesinde yine aynı veçhile devam ettik. Lakin mezuniyet dolayısile Bandodan 7-8 talebenin eksikmesine rağmen bandomuzu yine devam ettire bilirdik. Çünkü daha evvelden istidatlı bazı talebeye -muavin olmak için- öğretirdim.
            1930-31 Mr.Grand zamanında bandodan mada bir de Orkestra (ince saz) teşkiline teşebbüs edildi. Bu senenin Mayıs 10'unda treni mahsusla mektep Mağusa'ya tenezzühe (geziye) gitti ve gündüz futbol oyununda ve gece de Lise fakir talebesi menfaatine verilen müsamerede bandomuz da bir çok parçalar çaldı.
            1931-32 Canon Newham zamanında bandomuz  terakkide idi. Mektep o sene Girne'ye senelik tenezzühünü yaptı ve bando da beraber idi. Orada deniz kıyısında bir çok halk önünde bir hayli parçalar çaldık.
            1932-33 Müdür İ.Hikmet Bey geldiğinde bandomuzu teşkil eden edendilerin hemen bütünü de müptedi (yeni öğrenci) idi ve bir sene zarfında büyük bir terakki gösterdiler.
            Bir orkestra teşkil etmek için müdür Beyle teşebbüste bulunduk ve Lisemizin son müsameresinde Lise tarihinde görülmedik 35 kişilik bir orkestra takımı icrayı ahenk etti. Musiki zevki gittikçe tevassu ediyordu.
            1933-34'de bandomuzda yalnız 12 aza kalmıştı. Yine mektepten mezun olan ve Türkiyeye tahsil için giden talebenin eksilmesi dolayısile yenider tayin ettik ve işe başladık. Bu sene mektep Larnaka'ya tenezzühe girriği esnada orada sahilin muhtelif mevkilerinde bandomuz güzel musiki parçaları terennüm ederek Larnaka halkı için güzel bir gün yaşattı.
            Bu defa senelik müsameremizde bandomuzun çaldığı parçalar müsamereyi teşrif edenler üzerinde iyi bir tesir bıraktığı gibi bu meyanda mektebin sabık müdürü Mr.Canon Newham'dan alınan mektupta bandomuzun şayanı takdir bir surette terakki etmiş olduğunu beyan etmiş ve tebriklerde bulunmuş olduğunu burada ilaveten zikrini münasip görüyorum.
            Buraya kadar pek güzel, lakin bandomuz fazla terakki edebilir, eğer her talebe her gün kendi aleti üzerinde akıllı yarım saat kadar meşk ederse, böylece dudaklar daha ziyade neşvünema bulur (gelişir) ve çalan fertlerin dahja ziyade  iyi çalmasına ve dinleyenlerin de daha ziyade dinlemesine yardım eder. Haftada iki defa bando dersi vardır, eğer talebe dersini öğrenmiş olarak gelirse terakki dört kat fazla olur.
            Musiki Cemiyetinin keman ve piyano için müsabakası olduğu gibi önümüzdeki seneden itibaren bando müsabakası da yapacak. Bu müsabakada kazanmak isteyen bir bandonun günde bir saat meşk etmesi elzemdir.
            Bir bando bir mektebin veya bir cemiyetin harici gösterişidir. Şu halde bando için verilen ehemmiyet boşa gitmez.
            Ümit ederim ki bandoda bulunan efendiler bu satırlarımı okuduktan sonra devamlı çalışmağa azmedeceklerdir.
            Zaten heyeti idare bando için ayrıca bir üniform yapılmasını düşünüyor. Olduğunu haber aldım ki bir bando için pek lazımdır.
            Her derste olduğu gibi bando dersinde de devamı görülen çalışkan talebeye sene sonunda mükafat verilecek olursa, talebenin musikiye olan zevklerinin artırılmasına ve müstaitlerin (yeteneklilerin) de bu suretle terakkisine yardım edilmiş olur."
            Lefkoşa Türk Lisesi Bandosu'nu 20 yıldan fazla bir süre yöneten Bedelyan Efendi'nin görevinden alınması üzerine 6 Mayıs 1949 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yazan Hakkı Süha, "Lisenin atletizm müsabakaları bize neyi hatırlattı?" başlığı altında çıkan makalesinde, "birçok lise mezunlarının, şöhretli Lise Bandosu'nun yokluğunu bir kere daha hissederek teessür duydukları"dan söz ederek, şöyle demekteydi:
            "Bütün  talebenin üzerine titrediği bandosunun son zamanlara kadar muallimi bulunan kıymetli müzik hocası Bedelyan Efendi'nin vazifesine niçin birdenbire son verilerek Lisenin müziksiz bırakıldığını sorup öğrenmek isteyen sağduyulu talebeye bazı...muallimlerin müdürün ağzı ile söyledikleri saçma sapan sözlere içimiz sızlayarak kulak misafiri olduk."
            Lise Bandosu, 1950'li yılların başında yeniden örgütlenecek ve Polis Bandosu üyelerinden Zeki Taner'in yönetiminde çalışmaya başlayacaktı. Bedelyan Efendi ise, bugün aralarında üst düzey yöneticisi olan birçok Kıbrıslı Türke özel keman dersleri vererek, Türk toplumu ile olan yakın ilişkisini sürdürecekti.
            Bu arada Türk sanat müziği alanında kanun ustası olan şekerci Keğam Celâlyan, Aralık 1963 olaylarına kadar, çeşitli Türk sanat müziği toplulukları (Zeki Taner, Mustafa Kenan vb) ile gerek Kıbrıs Radyosunda, gerekse Kıbrıs TV'sinde birçok programlar yapmış ve halk konserlerinde büyük takdir toplamıştı.  
            Avukat ve tarihçi Nubar Maksutyan, 1940'lı yıllarda Kıbrıs Türk gazete ve dergilerinde Kıbrıs'ın tarihi ile ilgili çeşitli makaleler yayımlamakta ve zevkle okunmaktaydı. 1900'lü yılların  başında İngiliz Sömürge Yönetiminin Türkçe tercümanlığını yapan H.A.Ütücüyan da burada anılması gereken önemli Kıbrıs Ermenileri arasındadır. 

Notlar:
(1) Ahmet An, Kıbrıs Türk Kültürü Üzerine Yazılar, Lefkoşa 1999, s.14-15
(2) Sir George Hill, A History of Cyprus, Cambridge 1972, Cilt:1, s.281
(3) Rupert Gunnis, Historic Cyprus, London 1947, s.175
(4) Cyprus Mail, 5 Kasım 1985
(5) Sir George Hill, agy, Cilt:2, s.2
(6) Rupert Gunnis, agy, s.101 
(7) Papken I.,Hai Kibros, s.27,87'den aktaran, Sir George Hill, A History of Cyprus, Cambridge 1972, Cilt:2, s.3
(8) Papouran, Kipros Gueghzi, 1903, s.63,68'den aktaran Sir George Hill, agy, s.3
(9) C.D.Cobham, Excerpta Cypria. Materials for a History of Cyprus, Cambridge, 1908, s.260 ve 269
(10) agy
(11) Selides, 27.11.1994
(12) Simerini, 13.10.1995
(13) Simerini, 23.10.1995
(14) Susan Pattie, Faith in History: Armenians Rebuilding Community, Smithsonian Institution Press, 1997
(15) Cyprus Mail, 15 Şubat 1983
(16) Cyprus Weekly, 22 ve 29 Mayıs 1987

(Tarih ve Toplum dergisi, İstanbul, Ekim 2000, Sayı:202)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder