28 Kasım 2013 Perşembe

TAKSİMCİ VE ŞOVENİST "EĞİTİMLE BİR ÖMÜR"

Kıbrıs'taki İngiliz Sömürge Yönetimi'nin "böl-yönet" ve Kıbrıs Türk Liderliğinin "taksim" politikaları gereği, Maarif Dairesi'nin Eylül 1958 sonunda ikiye ayrılması ardından, Kıbrıs Türk Maarif Dairesi'nin başına getirilen Hüsnü Feridun, 1969 yılı Temmuz ayına kadar 30 yılı aşkın bir süre, Kıbrıs Türk eğitiminin başında bulunan kişiydi. Nisan 2000'de İstanbul'daki Boğaziçi Yayınları tarafından basılan 647 sayfalık "Eğitimle Bir Ömür" adlı kitabına şu alt başlığı koymuş: "Kıbrıslı Türkün 1932-1969 Dönemi Eğitim Panoraması ve Eğitimde Özerkliğe Kavuşmasının Hikayesi".

1963-68 yıllarındaki zor yılların bitmesinden sonra, kendisini ülke dışına atan Hüsnü Bey, 20 yıl da UNESCO'nun Ortadoğu programlarını yönetmiş ve oradan emekli olduğu 1989 yılından beridir de, KKTC Cumhurbaşkanlığında yüksek maaş karşılığı deruhte ettiği "Eğitim ve Kültür Özel Danışmanlığı" görevi ile ülkemiz "Maarif"ine değerli katkılarını sürdürmektedir.

 
KİTABIN AMACI

Dr.Hüsnü Feridun, kitabının "Giriş"inde şöyle yazmaktadır:

"Amacım, Kıbrıslı Türkün eğitim tarihinde, özellikle eğitim özerkliğine kavuşmamız sürecinde, unutulan veya kaydı tutulmayan gelişmeleri, problemleri, gayretleri, hüzünleri, sevinçleri...gerçeğe en yakın olarak, o günleri yaşamamış bugünkü ve gelecekteki gençlere ve meslektaşlarıma bir kaynak olarak sunmaktır. Anılarıma, olanak buldukça, belgeler de kattım. Ayrıca, eskiyi bugünkü yenilerle kıyaslamayı da gözardı etmedim. Beklentim, genç kuşakların, geçmişlerini araştırarak "ne idik, ne olduk!" diyebilip, bu günlere nelere katlanılarak gelindiğinin bilinci içinde olmaları ve Anavatan Türkiye'nin desteğiyle kazandığımız özgürlüğümüze sımsıkı sarılmalarıdır."

Dr.Hüsnü Feridun'un kitabı, emekli öğretmen Hasan Behçet'in 1969 yılında yayımlanan 330 sayfalık "Kıbrıs Türk Maarif Tarihi 1571-1968" adlı değerli çalışmasının bir devamı, ya da tamamlayıcısı  niteliğinde. Ama bir başka özelliği de, Kıbrıs Türk liderliğinin 1950'li yılların ikinci yarısında yoğunlaştırdığı ayrılıkçı taksim politikasının eğitim alanındaki somut adımları da satır aralarında yansıtması. Örneğin 1937 yılından beri Omorfo'da ilkokullara öğretmen yetiştiren "Öğretmenler için Eğitim Merkezi", 1957'de Lefkoşa'ya taşınmış, ancak Türk ve Rum Maarif Hizmetlerinin ayrıldığı 1959 yılında iki toplum arasında bölünerek "Türk Öğretmen Koleji" adı altında Lefkoşa Türk semtine taşınmış. (s.49)

 
ÖNCE MAARİF TAKSİM EDİLİYOR    

Lise sonrasında Öğretmen Koleji'nde eğitim gören Feridun, Maarif Dairesi'nin İngiliz Müdürünün, Lise Okul Komisyonu Başkanı olarak Evkaf Dairesi'nden sağladığı bir bursla, İstanbul Üniversitesi'nde (1946-1951)Fizik-Kimya öğretmeni olur. Kıbrıs'a dönerken, artık yanında sınıf arkadaşı ve eşi Türkiyeli Leman Hanım da vardır. Leman Feridun ise, 1954-1969 arasında Kız Lisesi'nin 15 yıl süreyle değişmeyen müdiresi olacaktır. Hüsnü Feridun, bir yıl Lise'de, üç yıl da İngiliz Okulu'nda öğretmenlik yaptıktan sonra, 1 Eylül 1954'de Fen dersleri Müfettişliğine getirilir. "Bazan Okul Komisyonlarından aldığım şikâyetler üzerine, okulda ahlâki veya milli bakımlardan problem yaratan öğretmenlerle uğraştığım da olmuyor değildi. Bu da işin hoş olmayan tarafıydı!" (s.97)

1958'in sonbaharında Kıbrıs Maarif Dairesi'nin Türk Maarifi Bölümü, Türk Eğitim İşleri İdare Memuru Fuat Sami Bey idaresinde Türk semtine taşınır.(s.105) Türk Maarif Encümeni tarihi ilk toplantısını 9.10.1958'de Lefkoşa'da yapar (s.113) ve aldığı ilk kararlar arasında, "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın Umumi Tatil ilan edilmesi ve 10 Kasım günü okullarda ders yapılmayıp, ebedi şef Atatürk'ü anma törenleri yapılması" da vardır. (s.114)

Yazar, Rauf Denktaş'ın Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığı görevini devralması ile ilgili olarak iki farklı tarih vermektedir: 17 Nisan 1957 (s.88 ve 106) ve Nisan 1958 (s.147) Oysa doğru tarih 27 Ekim 1957'dir. Feridun Bey de, bu federasyonun  Eğitim ve Kültür Komitesi'nin başkanlığını yapmaktadır. Denktaş-Feridun işbirliği de o günlerde başlamıştır:

"Bir taraftan Daire'deki görevimi yaparken, diğer taraftan da Federasyon'un gittikçe artan işleriyle uğraşıyordum. Denktaş bey, keskin zekası ve çabuk karar verme yeteneği ile, iyi ve etkin bir liderdi. Özellikle hiç taviz vermediği milliyetçiliği ve Türkiye'ye bağlılığı, kendisiyle çalışmayı bir zevk haline getiriyordu.

Federasyonda eğitim konusunda neler yapılıyordu? Bunu anlayabilmemiz için o günlerin politik akışına bir göz atalım:

1958 yılının sonlarına doğru tırmanan ve 27-28 Ocak 1958 olaylarında son haddine varan gerginliklerle çatışmalar, artık iki toplumun ayrılışına doğru gidişi hızlandırıyordu. Nitekim, Şubat 1959 ayında imzalanan Zürich ve Londra antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş hazırlıkları başlayacak ve 16 Ağustos 1960'ta kuruluşu ilan edilecekti.

 
ANADİLİ RUMCA OLAN TÜRKLER VE RUMCA DERSİNİN KALDIRILMASI

İşte bu hava içinde İngilizler, Liderlerimiz Dr.Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş'la toplum meselelerini görüşmeye başlamışlardı. Özellikle Federasyonu geleceğin Türk Cemaat Meclisi olarak görüyor, toplumun eğitim konularında Federasyon ile işbirliği yapmayı, geçmişin aksine, gerekli buluyorlardı. Kısacası, toplum tarihinde yeni bir süreç başlamıştı."  (s.107)   

Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı Rauf Denktaş ise, İngiliz Maarif Müdürü Tudhope'a yazdığı 21 Ekim 1958 tarihli bir mektubunda, diğer şeyler yanında şu hususa dikkat çekmekteydi:

"Halk eğitimi meselesi, senelerce ihmale uğramış olan Türk köylüsü için hayati bir meseledir ve enerji ile ele alınması gerekmektedir. 33 köyde Türklerin Rumca konuşur durumda olduğu malûmunuzdur." (s.118)

İsmet Konur da, "Kıbrıs Türkleri" adlı kitabında, 1931 nüfus sayımına göre, anadili olarak Rumca konuşan Türklerin sayısının, Lefkoşa kazasında 1004 ve Baf kazasında 521 (Türk nüfusun %2.5'i) olduğunu kaydetmekteydi. (İstanbul 1938, s.30) 

Bu önemli toplumsal sorunla ilgili olarak daha sonraki yıllara ait Maarif Encümeni Tutanaklarında şu bilgiler kaydedilmekteydi:

"(1950-52 yıllarında) Ebeveyinleri Rumca konuşan köylerde 5-6 yaşlarında çocuklar için encümence istenen izahata karşılık, Maarif Müdürü: "33 köyde kurs olduğunu, 471 öğrenciden 265'inin kurslara devam ettiğini" cevaben bildirdi. ( Hasan Behçet, agy, s.102)

Yine aynı dönemde, etkileri günümüze kadar gelecek olan bir başka önemli karar alınmıştı. Bazı köylerde müslüman halkın Rumca konuşmasının sosyal ve ekonomik nedenleri araştırılmadan, Türk Tali Okullar İdare Heyeti, Ortaokul ve Liselerde okutulan Rumca dersinin kaldırılmasına karar verdi ve bu karar 26 Nisan 1956 tarihinde resmi gazetede ilan edildi. (agy, s.141)

1956-58 yıllarına ait Maarif Encümeni Tutanaklarında da şu cümle var: "Rumca konuşan Türk köylerinde Türkçenin yayılması için geçen yıl açılan gece kurslarının memnuniyet verici şekilde devam etmelerinden dolayı encümen maarif müdürüne teşekkürlerini bildirdi." (agy, s.105)

 
TC'Lİ HALK EĞİTMENLERİNİN GİZLİ GÖREVİ

O yıllarda, Hüsnü Feridun'un başkanlığını yaptığı Federasyon Eğitim ve Kültür Kolu'na ek olarak "Federasyon Halk Eğitimi Merkezi" de faaliyete geçirilmiş ve bu merkezde çalıştırılmak üzere Türkiye'den "Halk Eğitimi öğretmeni" adı altında bazı kişiler getirtilmişti.

Feridun Bey, adaya getirilen 12 kişilik TC vatandaşı "eğitmen"lerin listesini, Kıbrıs Muhaceret Müdürü'ne duyuran Federasyon Başkanı Rauf Denktaş'ın, 10 Şubat 1959 tarihli mektup üzerine şöyle yazdığını aktarmaktadır:

"Ve böylece Sn.Rauf Denktaş'ın aşağıdaki belge üzerine 19 yıl sonra düştüğü 13.12.1976 tarihli notta belirttiği gibi "İlk TMT liderleri bu şekilde Kıbrıs'a geldi". (s.120)

"İlk TMT liderleri"nden ve "K.T.K.Federasyonu Halk Eğitim Merkezi Başkanı Necat Ertekin tarafından hazırlanan "Halk Eğitim Merkezi Öğretim Programı"nda da Türkçe konusunda şu hususlar yer almaktaydı:

"1.Muhakkak olarak Türkçe konuşmamızın lûzum ve ehemmiyetini, ana dili olmayan bir milletin zamanla ortadan silineceğinin tarihi misallerle anlatılması. (Halen bazı köylerde ekseriyetin Rumca konuştuğunu, fakat buna karşılık Rumların Türkçe bilmediklerini)

2. Halkın konuşma lisan ve lehçeleriyle meramlarını serbest söylemesine fırsat vermek, zaman zaman düzeltmelerle, şive değişmesinin dikkat ve sabırlı hareket edilerek ancak biraz farkedeceğinin izahı

3. Türkçe dilinin günlük konuşmalarda en çok kullanılan kelimelerden başlıyarak, bu kelimelerin yazılıp okunmasını öğretmek suretiyle kelime hazinelerini zenginleştirmek

4. Dilimizin ana basit kaidelerini izah ile onlara bne kadar kolay ve çabuk konuşabileceğimiz hakkında güven kazandırmak (Türk olup ekseriyeti Rumca konuşan köyler için)"

 
VATAN-MİLLET-SAKARYA DÖNEMİ BAŞLATILIYOR

Çalışma programında "Milli mevzular"da da şunlar yer almaktaydı:

"Türk tarihi ile ilgili konular kahramanlık hikâyeleri, konferanslar ve milli oyunlarımız gibi milli beraberlik ve varlığımızı kuvvetlendiren faaliyetlerimizi, bilâhare sinema, kültür kolları teşkili ve ekipler temini suretiyle atraflı olarak programlayacak ve tatbik edeceğiz." (s.125-126)

Ve bu çerçevede, Federasyonun "Halk Eğitim Merkezi", 14 Mart 1959 tarihli ilk genelgesi ile Ada çapındaki örgütleme programlarını "Halk Eğitimi" görünümü altında başlatmış oluyordu.

"Federasyon, yıllarca süren ulusal herşeyin yasaklanmasından kaynaklanan kırıklığın verdiği ivme ile Anavatandan Atatürk büstleri ve resimleri getirtmek, Milli Bayramları gerektiği gibi törenlerle kurtlamak, okullarda folklor eğitimini teşvik etmek, Türkiye'den folklor ekipleri ve Mehter Takımı'nı davet etmek gibi atılımlarla Türk toplumun moralini yükseltme çabasını da sürdürüyordu." (s.129) 

"Federasyonun, burada söz etmeden geçemeyeceğim çok önemli kültürel bir etkinliği de Kıbrıs'taki köy isimlerinin Türkçeleştirilmesinde gösterdiği inisiyatif idi. (s.151)   

Dr.Hüsnü Feridun'un 17 Mayıs 1959'a kadar sürecek olan müfettişlik dönemi ardından, Türk Maarif Müdürlüğü dönemi başlar. "Mayıs 1959'da, Dr.Küçük'le işbirliği içinde yeni bir Türk Maarif Encümeni atanmış ve Kıbrıslı Türk Eğitiminin tüm sorumluluğunu yüklenmişti. Adadaki iki büyük toplumun eğitimi için yukarıda alındığı anlatılan önlemler, Kıbrıslı Rum eğitimi ve Kıbrıslı Türk Eğitimi için 1959'da yayınlanan iki "Geçici Düzenleme, 1959" yasalarıyla yasal hale getirilmişti." (s.155) "

TC'DEN İTHAL İLKOKUL MÜFREDATI

İngiliz Maarif Müdürü Mr.Lightbody'nin hazırladığı Ağustos 1959 tarihli "Maarif Dairesi Raporu"na göre, 15.355 öğrencinin devam ettiği "Türk ilkokullarında okutulacak yeni bir müfredatı hazırlamak için oluşturulan yeni komitenin çalışmaları sonucu, Türkiye ilkokul müfredatı, Kıbrıs şartlarına uygunlaştırılarak, bir raporla önerilmiştir. Bu çalışmalar Haziran 1959'da tamamlanmıştır. Türkiye müfredatından en önemli farklılık, ilkokullarda okutulmakta olan İngilizce'nin kaldırılmaması oldu... Aralık 1958 ile Nisan 1959 arasında Ankara'dan yedi uzman Kıbrıs'a gelmişler ve eğitim sistemini tanıyarak Kıbrıs otoritelerine, gelecekte Türk Maarifinde yeniden yapılanma için yardımcı olacak raporlar hazırlamakla meşgul olmuşlardır." (s.157-158)

"100 Türk ilkokul öğretmeni, Ankara Milli Eğitim Bakanlığının gönderdiği uzmanların yürüttüğü mesleki eğitim kurslarına katılmıştır. Kursların esas amacı ise, 1 Eylül 1959'dan başlayarak, ilkokullarda uygulanacak yeni müfredat programı hakkında öğretmenleri aydınlatıp öğretime hazırlamaktı." (s.159)    

 "FEDERASYON"UN ADI ANILMADAN... 

"Şubat 1959'da Londra Andlaşmasının taraflarca imzalanmasından sonra Kıbrıs'taki iki toplumun kendi eğitim hizmetlerini devralmaları için hazırlıklar hızlandırılmıştı. İngiliz Koloni İdaresi yasal alt yapıyı sağlayacak yasal değişiklikleri, iki toplumun liderleri ile ayrı ayrı görüşmelerle yapma gayreti içinde idi.

Rum toplumu liderliği hâlâ bir Kıbrıs Türk Eğitim Bakanlığı kurulacağı ve Rum Bakan idaresinde bir Türk Azınlığı Eğitim Ünitesi hayaliyle zorluk çıkarıyor, tam yetkili ayrı bir Rum Maarif Maarif Encümeni kurulmasına itiraz etmekte direniyordu.

Türk tarafından ise biz, eğitimde özerkliği şevkle özlemiş buna Federasyonun çatısı altında son iki yıl boyunca hazırlanmış ve Anavatanımızın da yardımlarıyla geleceğin Türk Cemaat Meclisinin temelini atmıştık bile! Yukarıda aktarmış olduğum, İngiliz Maarif Müdürünün raporunda da federasyonun Türk Maarifinde gerçekleştirmiş olduğu yeniliklerin "Federasyon"un adı anılmadan nasıl sıralanmış olduğunu gördünüz!

Liderlerimiz, geleceğin Cumhurbaşkan Yardımcısı Dr.Fazıl Küçük ve yine geleceğin Cemaat Meclisi Başkanı, Federasyon Başkanı Rauf Denktaş, İngiliz yetkililerle bilinçli ve tutarlı görüşmeler yapıyor, eğitimde özerkliğe doğru hızla sonuç alınıyordu." (s.162-163)

 

BAYRAK TÖRENLERİ, MİLLİ GÜN KUTLAMALARI...

Şubat 1959'da, yani Maarif Dairesi'nin Kıbrıs Türk toplumuna resmen devredilmesinden üç ay önce, Hüsnü Bey tarafından Federasyon Başkanlığına verilen raporda, yine milli günlerle ilgili şu bölüm var:

"19 Mayıs 1958'de ilk defa olarak -Federasyon'un yaptığı yerinde teşebbüslerle- ilkokullar tatil edilmişti. Bu yıl ise, Türk Maarif İdaresi kurulduktan sonra 9 Ekim'de toplanan Türk Maarif Encümeni 29 Ekim için aynı kararı vermiş ve diğer milli günler için de hükümet makamları nezdinde teşebbüse geçmiş bulunmaktadır." (s.166)

Kıbrıs Türk liderliği tarafından önerilen ve 18 Mayıs 1959'dan itibaren de Türk Maarif İdarecisi olarak atanan Dr.Hüsnü Feridun'un başkanlığından ilk toplantısını 9 Haziran 1959 günü yapan yeni Türk Maarif Encümeni'nin aldığı kararlar arasında şu da vardı:

"Okullarda Cumartesi günü son dersten sonra ve Pazartesi günü sabah Bayrak törenleri yapılması ve okullara nizamlı bir şekilde Bayrak çekilmesi." (s.180)

Hüsnü Bey'in milliyetçiliği yanında bir başka özelliği de antikomünist olması. O nedenle, Amerikan Hükümeti'nin davetlisi olarak 28 Temmuz-15 Ağustos 1960 tarihlerinde Hawaii Adalarında milletlerarası bir maarif seminerine katılmıştı. "Konu, 'East-West Conference' adı altında, Hawaii Adalarının doğu ile batının birleştiği yer olması varsayımıyle, İkinci Dünya Savaşından sonra özgürlüğe kavuşmuş yeni devletlerin eğitim sorumlularını komünizme karşı uyarmaktı...Cumhuriyetin ilan edildiği 16 Ağustos 1960 tarihinde Adaya dönmüş bulunuyordum." (s.214)

İCAT EDİLEN YENİ MİLLİ GÜNLERE TEPKİ

Kıbrıs Türk liderliği, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra da, ulusal duyguları kışkırtmak  ve toplumlararası nefreti ayakta tutmak için yeni "milli günler" icat ediyordu. Örneğin 18 Mayıs 1960 tarihinde bütün köy ilkokulları başöğretmenlerine Türk Maarif Müdürü Hüsnü Feridun  tarafından gönderilen bir talimatta, "7 Haziran Şehitler Gününde, 1958'de aynı tarihte başlıyan Cemaatler arası çarpışmalarda davamız uğrunda şehit düşenler için bütün köy ve kasabalarda anma törenleri hazırlanması" istenmekteydi (s.210)

Aynı şekilde, 30 Aralık 1960 tarihli "Türk Maarif Bülteni"nde başöğretmenlere hitaben yayımlanan bir duyuruda, İngiltere'nin taksim politikasından vazgeçtiği haberinin ortaya atılması üzerine 27/28 Ocak'ta yapılan gösterilerde ölenlerin anısına, 28 Ocak Milli Matem Günü ilan edilmiş ve "o gün bütün köy ve kasabalardaki okullarda anma törenleri hazırlanması ve bayrakların yarıtya indirilmesi" talimatı verilmişti. (s.241-242) Aynı bültende yer alan "İlkokullarda Milli Eğitimin Gayeleri" adlı yazıda, "öğrencilerimizin milli duygularının geliştirilmesinin daha sistemli ve esaslı bir şekilde yapılması için Türkiye ilkokulları müfredat programının 3'üncü sayfasında belirtilen "İlkokulun Eğitim ve Öğretim İlkeleri"nin dikkatlice gözden geçirilip, gereğince hareket edilmesi ve bilhassa;

1. Milli marş ve şiirlerle kahramanlık menkıbelerinin öğretilmesi,

2. İlkokullarda sabahları derse başlamadan önce "Türk Çocuğunun Andı"nın okutulması" ve "Pazartesi günleri sabahleyin dersten önce ve Cumartesi günü son dersten sonra bütün talebenin iştirakiyle Bayrak Töreni yapılması ve resmi tatil günlerinde okullara bayrak çekilmesi önemle rica olunmaktaydı."(s.245)     

Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denktaş da, 28 Ocak Anma Günü törenlerinde öğrencilere ve halka okunmak üzere caf-caflı bir beyanat neşretmişti. (s.260-262)

Zaten o 1961-1962 ders yılına başlarken  "ülkücü öğretmenler"e hitaben yayımladığı mesajda da, "Neye Kıbrıslılık nosyonunu yaratmıyorsunuz" diyenlere karşı bayrak açmış ve "Anayasanın kabul ettiği ayrı cemaat statümüz" üzerinde ısrar etmesinin "müfrit ve Taksime giden yol" diye tanımlanmasından hoşnuttu. (s.423-433)

Türk Cemaat Meclisi'nin kabul ettiği "Resmi Tatil Günleri ve Anma Günleri Kanunu"nda da 28 Ocak ve 7 Haziran'ın 9 Eylül-Fetih Günü ile birlikte anılması öngörülmekteydi.

(Zamanın TC Kıbrıs Büyükelçisi Emin Dirvana'nın bu uydurma milli günler ve Türk bayrağının yarıya indirilmesi talepleri ile ilgili olumsuz görüşleri ve Rauf Denktaş'la olan tartışmaları için bkz. A.An, Kıbrıs'ta Fırtınalı Yıllar 1942-1962, Lefkoşa, 1996, s.168-169)

"TÜRKİYE'NİN BAŞINI BELÂYA SOKMASINLAR!" 

Dr.Hüsnü Feridun, aynı dönemde TC Lefkoşa Büyükelçiliği'nde Kültür Ateşesi olarak çalışan Emin Soysal'la ilgili olarak şu ilginç anısını aktarmaktadır:

"(Toplumlararası çarpışmaların başladığı 21 Aralık 1963) gününün gecesi Dr.Küçük'ün evinde toplantı var. Mücahitler göreve çağrılmış. Dr.Küçük, Denktaş bey, T.M.T. Başkanı ve diğer ilgililer bir odada toplantı halinde. Biz, bir grup görevli , çıkacak emirleri bekliyoruz. TC Büyükelçiliğinden bana bir haber ulaştırılıyor: "Çabuk gel; Kültür Ateşesi Emin Soysal bey seninle konuşacak" deniyor.

Denktaş beye duyurdum. "Git bakalım ne istiyor" dedi. Hemen gittim. Söyleyeceği şu imiş:

"Denktaş beye söyle. Akıllarını başlarına alıp temkinli davransınlar; Türkiye'nin başını belâya sokmasınlar." 

Ben, "Aman Hocam, Rumlar şöyle yapıyor" diye konuşmaya başlayınca, "Sen git, bu mesajı ilet, karışma" dedi."

Hüsnü Feridun, bir süre sonra Elçilikte Emin Soysal'a rastladığı zaman onun yüzünün asık olduğunu ve kendisine ne olduğunu sorduğu zaman, ağlamaklı bir sesle aldığı yanıtı aktararak şunları yazmaktaydı:

"Yok be oğlum. Yoharıda bir herif var, gaşlarını Atatürk gibi tımar ediyor da gendini bir b-k zannediyor!" dedi.

Belli ki mesajlarını vermeye devam edince, gür kaşlı TMT Komutanımızdan zılgıtı yemişti! O günden sonra mesajları kesilmiş oldu! Zaten, birkaç ay sonra da Ada'dan ayrılmıştı." (s.436-437)

Bu ilginç anı, o günlerde TMT'yi, TC Büyükelçiliğinin üst katındaki karargâhından yöneten Kenan Coygun hakkında da bir fikir vermektedir. 

"MAARİFİN KÖKÜNDEN SARSILMASI O ZAMAN BAŞLAMIŞTI"

"Eğitimle bir ömür"ün yazarı Dr.Hüsnü Feridun ile ilgili bir anıyı aktararak, o günlerin havasını yansıtmak ve değerlendirmelerimizi bitirmek istiyoruz.

Emekli ilkokul öğretmeni ve tüccar Sıtkı Dersev, Neriman Cahit ile yaptığı bir söyleşide 1957 yılında Galatya'da 1. sınıf başöğretmen iken, ayaklarında romatizma rahatsızlığının başgöstermesi üzerine İstanbul'a tedaviye gittiğini ve tedavisinin sürdürülmesi için Lefkoşa'ya naklini istediğinden söz ederek, şöyle demekteydi:

"İşi ciddiye almadılar ilkin. Lefkoşa'ya gelmek için bir bahane saydılar. Sonra Fuat Sami anlayış gösterdi. Küçük Kaymaklı İlkokulu çok büyüktü. İkiye ayırarak, beni Küçük Kaymaklı'ya getirdiler. Küçük Kaymaklı'nın diğer müdürü ise Konedralı Necati Bey'di. İşte tam bu yıllarda Maarif Dairesinde işler bozuldu. Fuat Sami'yi yediler. O vazgeçti. Devir Celal Hordan devri. Onu da söyleyim. Türk Maarif Encümen Başkanı olarak Hüsnü Feridun başladı işe. Bunlar Küçük Kaymaklı Mektebini ikiye ayırmaktan vaz geçtiler. Bizim müdürlük havada kaldı. Ben de boş oturacağıma sınıf aldım, ama statüm ve maaşım başöğretmen olarak.

Maarif Dairesi'ndeki bu el değişikliğinden sonra, hatır işleri, birçok kıdemli öğretmene baskı arttı. Peyderpey adamlarını yerleştirmek içindi bunlar. Bu yüzden vakitsiz istifalar arttı. Ve bu ucuz alış-veriş maarifin standardının müthiş düşmesine sebeb oldu. "Gündüz külahlı, gece silahlı" deyimi de o günlerden kalmadır.

O intikal devresinde, Türk Maarif Encümeni başkanı olarak mektup imzalarken, Hüsnü Feridun, Türk Maarif Müdürü olarak sandalyeye oturdu ve maarifin kökünden sarsılması devri de bu şekilde başladı.

8 Mayıs 1959'da Fuat Sami imzasıyla Küçük Kaymaklı'ya tayinim 17.7.1959'da, Fuat Sami'nin sandalyesine oturan Hüsnü Feridun tarafından tanınmıyordu. Diğer Müdürün emekliliği geldiği halde, isteği üzere 59/60 ders yılı sonuna kadar çalışması uzatılıyor, benim tayinimin ise iptal edildiği bildiriliyordu."

Sıtkı Dersev, devamla, kendisinin Öğretmenler Cemiyeti içindeki muhalif kanadın başını çekenlerden biri olduğunu ve kendisinin Küçük Kaymaklı'ya müdür olarak gitmesinin hazmedilmediğini söylemekte ve şunları demekteydi:

"16 Ağustos 1959'da, kendi, aralarında gizlice yaptıkları bir komployla akşamleyin Küçük Kaymaklı Spor Kulübü toplantısına gittiğimde otomobilin arkasına saklanmış birkaç kişi, benimle konuşarak istediklerini söyliyerek, daha tenha bir yere gitmemi söylediler. Gidince de öğretmenlikten istifa etmem için bana baskı yapıp bir kağıt uzattılar.

- Kimlerdi bunlar, teşkilat adamı falan mı?

Tanımıştım kendilerini, ama şimdi geldi-geçti, isim vermiyeyim.

-Niçin yapıyorlardı bunları? Sizin öğretmenlikten istifanız onlara ne çıkar sağlayacaktı?

Aklı kesen, liyakatlı, daha akıllı adam istemezlerdi. Böyle adamları iş başından uzaklaştırmak için her baskıyı yapıyorlardı.

- Peki, sonra ne oldu?

Bana istifamı yazmak için uzattıkları kağıtlar, bizim mektebin başlıklı kağıtlarıydı. Demek ki, başöğretmen ve Maarif Müdürü'nün de haberi vardı. Kağıtları görünce derin bir nefes aldım. Yakayı ele vermiş olacaklardı. Akılları kesmiyordu ki, aleyhlerine delil olacak olan şeyi kendi elleriyle hazırlamışlardı." (Ortam,"İlkokul öğretmenliğinden ticarete uzayan bir çizgi" başlıklı yazı dizisi-6, 21 Haziran 1993)

KEŞMEKEŞİN SORUMLULARI ÖZELEŞTİRİLERİNİ YAPMALI

Aynı Dr.Hüsnü Feridun, kapalı dönem sona erdikten sonra, kapağı Beyrut'a atabilmiş ve işbirlikçisi Rauf Denktaş'a hitaben kaleme aldığı 5.12.1970 tarihli raporunda, birlikte oluşturdukları ortamla ilgili olarak daha gerçekçi bir değerlendirmede bulunabilmişti:

"Yirmi yıldan beri dertleriyle yoğurulduğum Maarifimizin durumu, 1964 yılından beri içine düştüğümüz keşmekeşin neticesi, benim için büyük azap ve endişe kaynağı olacak derecede hızla kötüleşmekte idi. Türk Cemaat Meclisi'nin tesirsiz hale geldiği günden itibaren Maarifin Müdürünün yetkilerinin birer birer alınarak, yeni yeni ve safha safha ortaya çıkan şahıs, makam veya komitelere verilmesi ve bu mevkide sadece adı ve sorumlulukları ile bir başkâtip durumunda çalışmak mecburiyeti beni, bağlanan el ve kolumu çözecek makamı Kıbrıs dışında aramaya sevk etti..." (s.620)

"Olağanüstü durum şartları, mücahitlerimize ve kız öğrencilere verilen sınırsız bursların yarattığı bugünkü münevver enflasyonu ve "işe adam yerine, adama iş bulma" durumuna düşüşümüz, her türlü plânlama tedbirini ta başından baltalayacak mahiyettedir. Başka memleketlerde bir tedbir olarak tevessül edilen münevver eleman ihracı, bizim adadaki varlığımız için ölüm-kalım mertebesinde tehlikelerle doludur." (s.622)

Dr.Hüsnü Feridun kitabının giriş yazısında, şöyle  yazıyor, ama günahlarını affettiremiyor:

"Emekli olduğum 1989 yılından beri de KKTC Cumhurbaşkanlığında Eğitim ve Kültür Özel Danışmanlığı yapmaktayım. Ancak, bu devrelere ait eğitim anılarımı yazmanın kimse için yararlı veya ilginç olacağına inanmıyorum. Sırf yazmış olmak için yazmayı da gereksiz buluyorum."

(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek, aylık dergi, Temmuz 2000 (Sayı:53) ve Ağustos 2000 (Sayı:54)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder