18 Aralık 2013 Çarşamba

BİR KIBRIS TARİHİ


Dr.Kipros Tofallis tarafından İngilizce olarak kaleme alınan ve Londra’da onun yönetimindeki “Greek Institute” tarafından 2002 yılında yayımlanmış olan 388 sayfalık kitaba şu başlık konmuş: “A History of Cyprus: From the Ancient times to the Present, An Illustrated History” (Kıbrıs Tarihi: Eski zamanlardan günümüze kadar resimli bir tarih)

1958 yılında, 11 yaşında iken Londra’ya yerleşen ve dil-tarih doktorası yapmış olan yazar Tofallis, 1965 yılında bir üniversite öğrencisi iken, yine Londra’da “The Cyprus Problem” (Kıbrıs sorunu) adlı 16 sayfalık bir broşür çıkarmış ve bunu, 1983’de “A Short History of Cyprus” başlığı altında yeniden yazarak, kitaplaştırmıştı. Elimizdeki eser ise, bu “Kısa Kıbrıs Tarihi”nin gözden geçirilerek, güncelleştirilmiş olan ikinci baskısı oluyor.

Kitap beş bölüm halinde hazırlanmış: 1. Eski Kıbrıs (s.17-42), 2. Orta Çağda Kıbrıs (s.43-75), 3. Modern Kıbrıs (s.76-170), 4. Bağımsızlık’tan bu yana Kıbrıs (s.171-291), 5. 1974’den bu yana Kıbrıs (s.292-382)  Kitabın sonunda ise, bibliyografya ve dizin yer alıyor. Kıbrıs tarihine ilgi duyanların mutlaka okuması gereken bir çalışma.

Dr.Kipros Tofallis, kitabına yazdığı önsözde şöyle diyor:

“Kıbrıs Tarihi”ni yazmak, kolay bir görev değildi. Kıbrıs’ın 9 bin yıldan fazla bir geçmişi var. Bu 9 bin yıllık tarihi 400 kadar sayfa içinde sıkıştırılmış bir biçimde verme girişiminde bulunmanın zor olduğu en azından söylenmelidir. Sonunda, okuyucuların daha çok modern ve en son döneme ilgi duyacaklarına karar verdim. O nedenle adanın İngiliz yönetimine girdiği 1878 yılına kadar olan geçmişini kısa bir özet halinde vermeyi denedim. 1878 ile günümüz arasındaki olaylar üzerinde durdum.”

Kıbrıs’ın üç garantörünü de bugünkü trajedinin sorumlusu olarak suçlayan Dr.Tofallis, devamla şöyle yazıyor:

“Her iki toplumun milliyetçi liderleri de, başlangıçtan beri birbirlerine muhaliftiler. Her ikisi de uyuşup, bağımsızlığı kabul etmişlerse de, çok milliyetçi ve birbirlerinden çok fazla kuşku duymakta olup, “anavatan”larından büyük ölçüde etkilenmekteydiler. Bir başka deyişle, önce Yunan ve Türk’tüler ve sonra da Kıbrıslı.” (s.10-11)

Yazar, giriş yazısında da şunları söylemektedir:

“Rumlar Enosis ve Türkler de Taksim hedefi için mücadele ediyorlardı. Başlangıçta, bağımsız bir Kıbrıs için ne işbirliği, ne de ortak bir mücadele vardı. Birbirlerinin karşıtları olarak farklı amaçlar için mücadele ettiler ve sonunda bağımsızlık için uzlaştıklarında, eski ideallerinin “mahkum”uydular ve birbirlerinden kuşku duymaktaydılar.” (s.15)

KİTAPTAN İLGİNÇ NOTLAR

İşte, bu Kıbrıs’ın bağımsızlığından yana ve Kıbrıslılık ideallerine bağlı yazarın kitabından bazı ilginç notlar:

* “(20. yüzyılın ilk yarısında) Çalışma koşulları çok zordu ve insanlar bütün yıl boyunca, güneşin doğuşundan batışına kadar işlerlerdi ve 1907 yılına kadar Pazar günü tatil günü olmamıştı. (s.101)

* “AKEL Merkez Komitesinde yapılan oylamada, 12 üye Zahariadis’in görüşünü (yani özyönetime karşı çıkılıp, şimdi enosis için mücadele etme) destekleyip, İstişare Meclisi’ne karşı oy kullandı. Sadece 5 üye özyönetimden yana oy kullandı. Bu kişiler Plutis Servas, Adamos Adamantos, Vasos Vasiliu, Miltiadis Hristodulu ve Kostas Partasidis idi. Bunlardan bazıları daha sonra AKEL’den atıldılar.” (s.118)

* “Adamos Adamantos, solcu ve yetenekli bir konuşmacı, eğitimci ve Mağusa’nın Belediye Başkanlığını yapmış bir kişiydi. AKEL’de gözden düşmesinin nedeni, “Enosis” davası için küçük parmağımı bile feda etmeye hazır değilim” deme cesaretini göstermesiydi. Sosyalist ilkelerine bağlı kalan Adamantos, Kıbrıs’taki Rum ve Türk toplumlarının işbirliği ve kardeşliğini desteklemişti. 1953 yılında Mağusa’da yapılan Belediye Seçimlerinde, AKEL, Adamantos’un adaylığını desteklemeyi reddetmiş ve Andreas Puyuros onun yerine Belediye Başkanı seçilmişti.” (s.119)

* “1 Nisan 1955 gününün ilk saatlerinde Lefkoşa, Leymosun ve Larnaka’da sabotaj eylemleri yapıldı. AKEL liderliği önce bu eylemleri sorumsuzluk olarak kınadı, birçok solcu insan, Enosis davası etrafında toplandı ve özgürlük mücadelesine katıldı. AKEL’in Enosis (Yunanistan’la birleşme) davasına arka çıkma kararı, partinin bazı Türk üyelerini yabancılaştırdı ve sonunda hep birlikte partiden ayrıldılar.” (s.136)

* “Ortak mücadele, ta başlangıçtan, bütün Kıbrıslıların, Rumların ve Türklerin, kendi kaderini tayin etme ve bağımsız bir Kıbrıs devleti, yani ortak bir yurt için verilmiş olsaydı, bugünkü Kıbrıs tarihinin yönünün çok farklı olacağı söylenmelidir. Başta her iki toplum liderliklerinin zıt ulusal emelleri yüzünden bunun bu şekilde olmaması üzücüydü.” (s.137)     

* “1923 Lozan Andlaşması’ndaki koşullara bakmazsızın, İngilizler, Türkiye’nin Kıbrıs’a ilgi duymasını sağladılar. (Türkiye’nin taraf yapıldığı 1955’deki) Londra konferansına Kıbrıs Kilisesi tarafından gayrı resmi gözlemci olarak gönderilen Nikos Kranidiodis, yıllar sonra yaptığı bir itirafta (Nea gazetesi, 3 Ağustos 1978), “Üçlü Konferans, Kıbrıs için bütün karışıklıkların başlangıcı oldu” şeklinde konuştu.” (s.140)

* “1958 yılında dikkati çeken bir başka husus, Enosis yerine, adanın bağımsızlığından yana olan Kıbrıslı Rum komünistlerle ilgilenecek özel bir bölümün Grivas’ın maskeli adamları, Grivas ve EOKA tarafından oluşturulması ve solcu Kıbrıslı Rumların bu yolla bir dizi cinayete kurban gitmesidir. Öldürülenler, hain veya işbirlikçi olarak damgalanmaktaydı. Bu gibi insanlar, Lisi, Koma dis Yalu, Lefkoniko ve Milia köylerinde ve adanın diğer yerlerinde katledilmişlerdi.” (s.153)    

* “Yorgo Papandreu ve Grivas, Acheson Planı’nı kabul ettiler. Papandreu, Enosis istediği için plann kabul edilmesini tavsiye etmişti ve Türkiye’ye ödünler vermeye hazırdı. Öte yandan Makarios, “kısıtsız” bağımsızlık istiyordu ve planı reddetti. Acheson, 2 yıl sonra 27 Ekim 1966’da Kuzey Karolina’daki Samel College’de yaptığı bir konuşmada şu itirafta bulundu: “Taksim, Kıbrıs için en iyi çözüm şeklidir.” (s.208)

* “Kıbrıs Komünist Partisi AKEL, Mart 1970’de Lefkoşa’da yapılan 12. Kurultayında Makarios’un “mümkün olan” çözümü öngören yeni politikasını onayladı... Makarios, 9 yıl sonra 19 Nisan 1977’de Agon gazetesine yaptığı bir itirafta şöyle dedi: “Enosis mücadelesi Kıbrıs’a sadece felaket getirmiştir.” (s.230-231)  

* “Kıbrıslı Türkler, 24 Haziran ile 28 Ağustos (1968) tarihleri arasında yapılan toplumlararası görüşmelerin ilk bölümünde önemli ödünler verdiler ve Anayasada şu değişikliklerin yapılmasını kabul etmeye hazır olduklarını duyurdular:

1. Temsilciler Meclisi’ndeki Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti, %30’dan %20’ye inip azalacak.

2. Cumhurbaşkanı yardımcısının veto yetkileri kaldırılacak.

3. Temsilciler Meclisi’ndeki Rum ve Türk üyelerin ayrı çoğunluk oyu kaldırılacak.

4. Cumhuriyetin ordusu lağvedilecek.

5. Kamu Hizmeti Komisyonu, Kamu Hizmeti ve Polis’teki Kıbrıslı Türklerin katılım oranı %30’dan %20’ye indirilecek.

6. Rumların ve Türklerin, kendi toplumlarından yargıçlar tarafından yargılanmasını öngören madde lağvedilecek ve alt mahkemeler birleştirilecek.

7. Temsilciler Meclisi’nin Başkan ve Başkan Yardımcısı, ayrı ayrı değil de, Meclis’in Rum ve Türk üyeleri tarafından birlikte seçilecek.

Bu ödünleri veren Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların şu koşulları kabul etmelerini istiyorlardı:

1. Yerel yönetim makamları, uygulamada olduğu gibi atama ile değil, seçimle belirlenecek.

2.  Yerel yönetim amacıyla Rum ve Türk köyleri bir arada gruplara ayrılacak.” (s.232-234)

* “(15 Temmuz darbesine karşı) Başpiskoposlukta, Kaymaklı, Leymosun, Baf, Omorfo, Solea ve Marathasa’da direniş vardı. Darbe sırasında 504 kişi öldü ve yüzlercesi yaralandı.” (s.297)

* “(Türkiye’nin istilası sırasında) 200 bin kadar kişi evlerinden kovuldu ve çadırlarda yaşadı, nüfusun üçte biri kendi yurdunda göçmen oldu. 3 bin kadar kişi öldü.Birçok ırza geçme olayı oldu. Dükkan ve malların yağmalanması yaygındı. Yüzlerce kişi Türkiye’ye esir olarak götürüldü ve bugün oldu hâlâ daha, binden fazla kayıp kişinin akıbetini kimse bilmiyor.” (s.320)

* “Kleridis, Türklerin Kıbrıs’ın coğrafi bölünmesi temelinde bir çözüm istediklerini öne sürdü. Denktaş’ın kendisine, “Rumlar, Kıbrıslı Türklerin toprağın %25’ini denetimleri altında tutmasını kabul ederlerse, bu işi görüşebiliriz” dediğini söyledi.” (s.328)      

(Afrika gazetesi, 20-21 Temmuz 2003 ve Yeni Çağ gazetesi, 25 Temmuz 2003)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder