26 Aralık 2013 Perşembe

Kıbrıslı Ermeniler ile Kıbrıslı Türkler arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler



           
Bu makalede, 1570-1’de Osmanlıların Kıbrıs’ı fethetmesi ile 1960’lı yılların başına kadar olan dönemde Kıbrıs’taki Ermeni ve Türk toplumları arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler araştırılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Kıbrıslı Ermeniler ile Kıbrıslı Türkler arasında çeşitli sosyal ve kültürel alanlarda var olan kaynaşma ve dostluğu göstermektir.

Tarihsel geçmiş

1571’de Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs’ı ele geçirmesinden önce, adaya ait olmayan çeşitli kültürler, Kıbrıs’ı etkilemişti. Kıbrıs’ta, Venedik yönetiminin sonunda, 200,000 kadar bir nüfus bulunmakta olup, çoğunluk Rum Ortodoks Hıristiyanlarda idi.

Kıbrıs, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldikten sonra, Anadolu’dan nüfus aktarması yapıldı ve daha sonra Kıbrıslı Türkler, adanın ikinci en büyük toplumu olarak ortaya çıktı. Kıbrıs’ta 6. yüzyıldan beri bir Ermeni azınlığı, 7. veya 8. yüzyıldan beri de bir Maronit azınlığı bulunmaktaydı.[1]

Ada Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası iken (395-1191), Roma İmparatoru II. Justin veya onun halefi Maurice Tiberius zamanında, 3,000 kadar Ermeni tutsak Kıbrıs’a getirildi. Bunlar, adadaki ilk Ermeni nüfusu oluşturdu. Kilikya’da oluşan Ermeni devleti de, 11. yüzyılda Kıbrıs’a bir saldırıda bulunmuştu.[2]

Isaak Komnenos’un 1184’de Antakya’dan Kıbrıs’a vali olarak atanması ve ardından onun, imparatorluk merkezine karşı düzenlediği isyan, Kıbrıs’ta tedhişin bir yöntem olarak kullanılmasına yol açtı. Üçüncü Haçlı Seferi sırasında, Komnenos’u yenerek adayı 1191 yılında ele geçiren Arslan Yürekli Richard, Fransız tarih kitaplarında  ‘Erminler’ diye anılan ve Komnenos’un ordusunda yer alan Kıbrıslı Ermenilere karşı savaşmıştı.[3] Hatta Komnenos’un en yetenekli askerlerinden biri, bir Ermeni idi.[4]

Ermeniler, 13. yüzyılın başında Kıbrıslı Rumlarla birlikte, Kıbrıs nüfusunu oluşturanlar arasında yer almaktaydı. Adadaki Ermeni köylerinden biri olan Armenahor  (Armenokhori), 1307’de Templar Şövalyelerinin yenilmesinden sonra, Hospitaller Şövalyelerinin eline geçti.[5]

Kıbrıs’taki Ermeni toplumu, Lüzinyan (1192-1489) ve Venedik (1489-1571) yönetimleri sırasında gelişti. Mağusa’daki Ermeni Kilisesi, 14. yüzyıldan, bir başka deyişle Lüzinyan döneminden kalmadır. O zamanki Ermeni piskoposu, Lefkoşa’da otururken,  ikinci önde gelen piskopos da bir ara Mağusa’da oturmaktaydı. Küçük Ermenistan Kralı 6. Leo’nun 1393’de Paris’te ölmesi üzerine, erkek mirasçısı olmadığından, Kıbrıslı I. James, Kudüs ve Kıbrıs Krallığı yanında, Küçük Ermenistan Krallığı’nı da üstlenmek zorunda kalmıştı. Lüzinyan egemenleri bu durumu, adanın Venedikliler tarafından işgaline kadar korudu.[6]

Eski Ermeni köyleri olan Leymosun kazasındaki Armenahor, Baf kazasındaki Armenu, Mağusa kazasındaki Sparthariko ve Girne kazasındaki Kornekepos, zaman içinde Ermeni sakinlerini yitirdiler. 

Osmanlı (1570-1878) ve erken İngiliz (1878-1915) Dönemleri

Latinlerden hoşlanmayan Kıbrıslı Ermeniler, 1570 Eylül’ünde Lefkoşa’nın ve 1571 yazında Mağusa’nın Osmanlı Türkleri tarafından muhasarası sırasında Türklere yardım etmişlerdi. 9 Eylül 1570’de Lefkoşa’nın fethi sırasında, Ermenilerin Baf Kapısı’nı açarak, askerlerin şehre girmesini sağladıkları kaydedilmiştir.[7] Daha sonra Baf Kapısı’nın denetimi Kıbrıslı Ermenilere verilmişti.[8]

Baf Kapısı yanında bulunan, 14. yüzyılda inşa edilmiş ve Venedikliler tarafından kullanılmış olan Benedictine Manastırı da, kısa bir süre Osmanlılar tarafından tuz deposu olarak kullanılmış, ama daha sonra Padişah tarafından Kıbrıs Beylerbeyi Muzaffer Paşa’ya gönderilen 27 Nisan/25 Mayıs 1571 tarihli fermanla, bu hizmetlerine karşılık Ermenilere ödül olarak verildi. Lefkoşa’daki bu Ermeni manastırının 40’tan fazla odası ve estetik olarak çok hoş kemerleri bulunmaktadır. Manastırın yanında, Melikyan ve Uzunyan ailelerinin adını taşıyan bir Ermeni İlkokulu vardır. Bu okulu, Melikyan ailesi 1921 yılında inşa ettirmiş, Uzunyan ailesi de 1938’de yeni sınıflar ekleyerek genişletmişti.[9]  Ne yazık ki, Ermenilere ait bütün bu binalar, bugün çok kötü durumda olup, toptan bir tamirata ihtiyaç duyulmaktadır.

1571 yılında çıkarılan bir fermanla, Lefkoşa’daki Baf Kapısı yanındaki Surp Asvadzadzin (Meryem Ana) Kilisesi’nde Ermeni Kıbrıslıların dini törenlere başlaması için izin verilirken, 1642 yılında çıkarılan bir başka fermanla da, Girne kazasındaki Surp Magar Ermeni Manastırı’nın vergiden muaf tutulması sağlanmıştı.[10]

1963 yılındaki toplumlararası karışıklıklara kadar, hem Kıbrıslı Ermeniler ve Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Latinler ile bazı zengin Kıbrıslı Rumlar, Arabahmet Mahallesi’nde birlikte yaşamaktaydılar. Baf Kapısı ile Sarayönü Meydanı arasında ve Viktorya Sokağı çevresinde yer alan bu bölge, Kıbrıslı Türkler tarafından Ermeni mahallesi diye de anılmaktadır.Lefkoşa’nın merkezindeki en iyi ikamet bölgesi olan bu mahallede, Osmanlı döneminde yüksek rütbeli Türk devlet memurları, Kadı ve Paşalar da yaşamaktaydı.

Ermeni Kilisesi’nin Kıbrıslı Ermeniler üzerinde belli bir etkisi vardır ve Ermeni adet ve geleneklerine göre yetişen birçok Kıbrıslı Ermeni, Ermeniceyi, ana dili olarak öğrenirken, Rumca ve İngilizce gibi diğer dilleri de iletişimlerinde kullanmaktadır. 

1738’de adayı ziyaret Richard Pococke, Lefkoşa’da yaşamakta olan Ermenilerin sayısının çok az olduğunu ve bunların da çok yoksul olduklarını kaydetmişti. Pococke, Ermenilerin bir kilise, bir başpiskopos ve kırsal bölgede bir manastırlarının bulunduğunu yazmaktaydı.[11] Burada sözü edilen, Beşparmak dağları üzerindeki Alevkayası Orman İstasyonu’nun 1 mil batısında ve Kythrea (Değirmenlik)’dan 4 mil uzaklıkta bulunan Surp Magar Manastırı’dır. 10,000 dönümlük bir  araziye sahip olan bu manastır, daha önce  Mısırlı Koptik Hıristiyanlara ait olup, takriben 1550 yılında Ermeni toplumuna verilmişti. Depremle yıkılan esas bina, 1811-14’te yeniden inşa edildi. İngiliz yönetimi sırasında, 1895’te Lefkoşa Ermeni Öksüzleri Fonu tarafından devralınarak, yaz kampı olarak kullanılmaya başlandı. Kıbrıslı Ermeniler, burada her yıl 1 Mayıs’ta, dinsel bir panayır düzenlemekteydi.[12]

Osmanlı yönetimi 1811’de manastırın yanına, bir kilise inşa etmek için Ermenilere izin verince, Ermeniler de memnuniyetlerinin bir nişanesi olarak, kilisenin giriş yerindeki ön duvara yerleştirdikleri bir mermer zemin üzerine, o zamanki padişahın tuğrasını kazıyıp işlediler.[13] Ne yazık ki Surp Magar Manastırı da, halen kötü bir durumdadır.

Kıbrıs’taki Osmanlı yönetiminin sonuna gelindiğinde, Kıbrıslı Ermeniler, Müslüman Kıbrıslılarla oldukça kaynaşmış durumdaydılar. Osmanlı döneminin sonuna doğru Kıbrıs’ı ziyaret etmiş olan Avusturyalı Archduke Louis Salvator, 1873’de yayımladığı izlenimlerinde, “Ermeniler, her yerde Türklerle kaynaşmışlar” diye yazmaktaydı.[14] Çünkü Ermeniler, çok iyi Türkçe konuşabilmekte ve Osmanlı İmparatorluğu’nun neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, Türk adetlerini benimsemiş ve sosyal, ticari ve kültürel yaşamda Türklerin yakın dostları ve ortakları haline gelmişlerdi.

İngilizler 1878’de Kıbrıs’ı işgal edip yönetimi devraldıkları zaman, adada 150 kadar Ermeni bulunmaktaydı, ama daha sonra, başka Ermeniler de Anadolu’dan Kıbrıs’a göç ettiler. İngiliz işgalinin ilk yıllarında, adada İngilizce konuşabilen herhangi bir Kıbrıslı Türk yetkili bulunmadığı için, Anadolu göçmeni Ermeniler, Türkçeyi çok iyi bildiklerinden Osmanlı belgelerinin okunması ve İngilizceye çevrilmesinde İngiliz yönetimine yardımcı oldular. Ruth Keşişyan şöyle yazmaktadır:

“Apisoghom Ütücüyan adındaki bir Ermeni, Osmanlı devletine ait belgelerin resmi
tercümesini yapmak ve yeni oluşmuş İngiliz yönetimi için Türkçe tercümanlık
yapmak üzere Kıbrıs’taki İngiliz Valisi tarafından İstanbul’dan davet edildi. Onun oğlu olan Hrand Utücüyan da,  ada 1914’de ilhak edilip, 1925’de tam bir İngiliz Taç Kolonisi olarak ilan edilinceye kadarki dönemde, bu tercümanlık görevini sürdürdü.”[15]

Ermeniler, İngiliz döneminin başlarında, sayılarının az olmasına karşın, Kıbrıs toplumu içinde önde gelen kişilere sahiptiler. Kıbrıs’ta Türkçe dilinde basılan ilk gazeteyi, Aleksan Sarafyan adlı bir Ermeni çıkarmıştır. Sarafyan, Anadolu’dan kaçmak zorunda kalınca, önce Mısır’a, oradan da, adada İngiliz işgalinin başlamasından sonra Kıbrıs’a geldi. 1880 yılında Larnaka’da sadece beş sayı yayımlanan “Ümit” adındaki bu gazete, uzun zamandan beri Osmanlıya ait olan Kıbrıs adasını sattığı için padişahı eleştirmekteydi. Ümit gazetesinin Kıbrıs’ta yayımlanması, Abdülhamit’in protestosundan sonra yasaklandı.[16] Sarafyan, daha sonra, 16 Haziran 1889’da, ikinci Türkçe gazete olarak Dik-el-Şark (Doğu’nun Horozu) adlı gazeteyi çıkarttı, ama o da kapatıldı.[17]  

Kıbrıs’taki Ermeni nüfusu, Birinci Dünya Savaşı sırasındaki soykırım ve onu izleyen etnik temizlik sırasında artmıştı. Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit (1907-1908) ile Talat Paşa (1915-1918)’nın baskı dönemleri sırasında, birçok Ermeni Kıbrıs’a kaçınca, adadaki Ermenilerin sayısı 8,000’e ulaştı. 1925 yılına gelindiğinde, çoğu Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerine göç ettiler. 1921’de Kıbrıs’taki Ermenilerin sayısı 1,197 iken, bu sayı 1931’de 3,337’ye yükselmişti.[18]             

Kıbrıslı Ermeniler ile Kıbrıslı Türkler arasındaki eğitim alanındaki işbirliği

İlk Kıbrıs Türk özel okulu olan Numune-i Terakki Mektebi, 1883 yılında Ermeniler ile Kıbrıslı Türklerin işbirliğinin bir ürünü olarak kuruldu. Kıbrıs’taki İngiliz işgalinin başlamasından dört yıl önce, Artin Keşişyan adında 18 yaşındaki bir Ermeni genci, Kayseri’den Lefkoşa’ya gelip, tarakçılık ve kürkçülük yapmak üzere bir dükkan kiraladı. Ayrıca çarşıdaki gece bekçisinin oğlu olan Hasan’ı da yanına alarak, bir yandan onun ilk ve orta okulda okumasına yardım ederken, öte yandan da boş zamanlarında ona tarakçılık sanatını öğretti. Daha sonra, Hasan’a Lefkoşa’da bir tarakçı dükkanı açarak, iyi bir kazanç kaynağı sağladı. Kürkçü Artin Ağa, bununla da kalmayıp Hasan’ın tarakçı dükkanında bazı önde gelen Kıbrıslı Türklerin çocuklarının eğitim görmesini sağladı. Ömerye Mektebi’ndeki görevinden istifa etmiş olan Lisani Efendi ile işbirliği yaparak, Kıbrıs’ta ilk modern özel Kıbrıs Türk okulunu kurdu. O zaman İstanbul’daki en büyük kitabevi olan Tefeyyüz Kütüphanesinin sahibi, Artin Ağa Keşişyan’ın amcası idi ve okulun kitaplarını da o sağladı. Okul, kısa sürede halk arasında yayıldı. Üçüncü bir oda eklenmesine rağmen yetersiz kalınca, boş bulunan Arabahmet Mektebine nakledildi. Birkaç yıl sonra da, şimdiki Barclays Bankasının bulunduğu yerdeki Tüccarbaşızade Hacı Derviş Efendi’nin kazinosuna aktarıldı. Numune-i Terakki Mektebi, nihayet 1888’de, Ayasofya Mektebi ile birleştirildi.[19] Artin Ağa Keşişyan, evladı gibi sevdiği Hasan öldüğünde, onun cenaze masraflarını ödemiş ve annesine de ölünceye kadar her Cuma günü üç kuruş vermişti.[20] Daha da ilginç olan, gazeteci-matbaacı M.Akif’ten özetlediğimiz bu öykünün 1957’de Hürsöz gazetesinde yayımlanmış olmasıdır.

Ayrıca, ilk Kıbrıslı Türk kitabevinin kurulması da Artin Keşişyan’ın desteğiyle gerçekleşmiştir. Keşişyan Efendi’nin kendisi gibi tarakçı olan kayınbiraderi Nasipyan Efendi, 1908’de İstanbul’da meşrutiyetin ilanından sonra, Kayseri’den gelip, Lefkoşa’ya yerleşti. Nasipyan Efendi’nin  o zaman Artin adlı oniki yaşında bir oğlu vardı ve Hüseyin Resmi Efendi’den Türkçe dersleri almaktaydı. Artin Nasipyan Efendi, bir gün Hüseyin Resmi Efendi’ye kitapçılık yapmasını tavsiye ederek, Maarif Dairesi’nden de yeni ders yılının kitap listesini aldı. İstanbul’daki Tefeyyüz Kütüphanesinin sahibi olan amcasının oğlu Partih Efendi’den de kitaplar sağlandı. Hüseyin Resmi Efendi, kunduracı Sandıkçızade Mustafa Efendi ile birlikte paylaştığı bir dükkanı kiralayarak, “10 Temmuz Kütüphanesi”ni açtı. 1909’dan, Hüseyin Resmi Efendi’nin kronik akciğer hastalığından öldüğü 1913 yılının ortasına kadar bu binada faaliyet gösteren kütüphane, yine onu kuran Artin Keşişyan Efendi tarafından boşaltıldı. Bugün aynı yerde, Kemal Rüstem Kitabevi bulunmaktadır.[21]

İngiliz Döneminin ortaları (1915-1948)

Melkonyan Enstitüsü, özel Ermeni okullarının yanında, ana eğitim kurumunu oluşturmaktaydı. Bu okul, Mısır’da doğmuş olan Krikor ve Garabed Melkonyan kardeşler tarafından, 1915 soykırımının ardından, 1924-26 yıllarında inşa edilmiş ve okula onların adı verilmişti. 54,000 Sterlin’e mal olmuş ve zamanında türünde en büyük kuruluş idi.[22] Bugün kapanmıştır. Melkonyon Enstitüsü’nün bugün dünyaya yayılmış olan 2,000 mezunu arasında, Türkiye’nin tanınmış kültür adamlarından Pars Tuğlacı gibi önde gelen bazı kişiler de vardır. “Söz” adlı bir Kıbrıs Türk gazetesi 1937 yılında Melkonyan Enstitüsü ile ilgili şu övgü dolu satırları yazarak, takdirlerini belirtmişti:

 Kıbrıs’ta çok eski zamandan beri Ermeni cemaatı vardır; fakat bu varlık, Melkonian Okulu yapıldıktan ve açıldıktan sonra daha canlı bir surette duyulmuştur. Yarım milyon (yanlış-A.An) İngiliz lirasını bu uğurda vakfeden Baron Melkonian, hiç şüphe yoktur ki cemaatine büyük iyilik yapmış ve adını ölmezler sırasına koymuştu.”[23] 

1946 yılında yapılan Lefkoşa Belediye Meclisi seçimlerine 5,264 Kıbrıslı Rum, 1,460 Kıbrıslı Türk, 642 Kıbrıslı Ermeni, 94 Katolik, 20 İngiliz ve diğerleri olmak üzere toplam 7,480 seçmen katılmıştı.[24] Buna göre Kıbrıslı Ermeniler, yaklaşık %9’luk bir oran ile Lefkoşa’daki en büyük üçüncü toplumu oluşturmaktaydı.

Aynı yıl Söz gazetesinde yazan bir Ermeni okuyucu, şöyle demekteydi:

“Daha yüz sene evveline kadar, Anadoludaki Ermeniler ve Karamanlı Rumlar, Ermeniceyi ve Rumcayı ne bilirler, ne de konuşurlardı. (...) Ermeniler ve Rumlar, Türk idiler, yalnız mezhepleri itibarile Hıristiyan olduklarından, bunlara Ermeni ve Rum denirdi. Biz bunu babalarımızdan böyle duyduk, analarımızdan böyle işittik... Erivan Cumhuriyeti’ne gitmek yanlıştır.”[25]

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Anadolu’dan gelip Kıbrıs’a yerleşen bir Ermeni tarafından kaleme alındığı açık olan bu çok ilginç alıntı, -Anadolu’daki Rumlar gibi- Türkçe konuşmaktan, Ermenice konuşmaya geçen Anadolu Ermenilerinin kimlik yapısındaki kaymayı da göstermektedir. Modern zamanlar öncesinde, Akdeniz’deki Ermeniler, Rumlar ve Türkleri birbirinden ayıran, en başta onların dinleri idi. Burada ilginç olan husus, bu Ermeni okuyucunun, Ermenileri (ve Rumları) ilgilendiren bir konuyu, Türkçe olarak bir Türkçe gazetede dile getirmesiydi.

Her ne olursa olsun, Ermeni nüfusundaki artış, onların daha belirgin olarak spor ve sanatta olmak üzere, adanın sosyal ve kültürel yaşamına daha büyük oranda katılmaları sonucunu getirmiştir.

Futbol Kulüpleri

Kıbrıs’ta futbol her zaman ya sağ (milliyetçiler) veya sol (kosmopolitikler) tarafından aşırı derecede politikleştirilmiştir. Lefkoşa Türk Lisesi’nin Futbol Kulübü, 1920’lerde aralarında Ermeni Eytam Mektebi ve Ermeni Esnaf Kulübü’nün de bulunduğu diğer okulların futbol takımlarıyla maç yapmıştır.[26] Ermeni Spor Derneği (Kayzak), Mart 1931’de ilk Kıbrıs futbol Kulüplerinin toplantısı yapıldığı zaman, katılan yedi kulüpten biri idi. Diğer katılımcılar şunlardı: Lefkoşa Türk Spor Kulübü ve beş Kıbrıs Rum kulübü (AMOL, Pezoporikos, AEL, APOEL ve Trust).[27]

Resmi olmayan ilk futbol şampiyonası, Kıbrıs Rum kulüpleri arasında yapıldı ve daha sonra Kıbrıs Türk ve Ermeni kulüpleri de buna katıldı. Ahmet Sami Topcan’ın anlattığına göre, bu resmi olmayan turnuvaların birinde, Ermeni takımı Kayzak’ın şampiyon olması üzerine, Kıbrıslı Rumlar bundan hoşnut olmamış ve çarşıdaki Ermeni tüccarları aleyhine bir çarşı ambargosu başlatmış; bunun sonucunda da, Ermeni Kayzak kulübü, futbol faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştı.[28]  

Bir grup Ermeni genci, 1934’de Ermeni Genç Erkekler Derneği (İngilizce İlk Harfleriyle AYMA=Armenian Young Men’s Association)’ni kurdu. Derneğin futbol takımı, 1947-48 futbol sezonunda Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) üyeliğine kabul edildi. Kıbrıs Ulusal Ligi içinde, Ermeni ve Kıbrıs Türk takımları arasında karşılaşmalar yapılmaktaydı. Aşağıdaki dipnotta, 20 karşılaşma, gol sonuçlarıyla birlikte verilmektedir.[29] Bu karşılaşmalar, çok kıyasıya ve sportmence bir havada geçmekteydi.

Edebiyat, Tiyatro ve Müzik Alanlarındaki İşbirliği

Kıbrıslı Ermeniler ile Kıbrıslı Türkler, sporda olduğu gibi, kültürel alanda da işbirliği içindeydiler. Kıbrıslı Türkler, 1920’lerde çeşitli tiyatro oyunları sahnelemeye başladıkları zaman, bazı Ermeni ve Kıbrıslı Rum kadınlar da buna katıldılar. Kıbrıslı Türk kadınların, dinsel tutuculuk yüzünden sahneye çıkmalarına izin verilmemekteydi.[30] Emekli öğretmen Hasan Saffet Hocalar, Arna Hanım, Marika, kukla oynatıcısı Afrotar, Viktor, İlhami’nin kumpanyasında çalışan Peruz Hanım ve diğerleri gibi bazı Ermeni sanatçıların varlığını hatırlamaktadır.[31] Köşe yazarı Eşref Çetinel de, Peruz Hanım’ın, 1924’de Mağusa’da Kıbrıslı Türklerin sahneledikleri tiyatro oyunlarında rol alan tek kadın olduğunu babasından duyduğunu aktarmıştır.[32]

Kıbrıslı Türklerle iyi ilişkiler içinde olan meşhur Kıbrıslı Ermenilerden biri de, Lefkoşa Türk Lisesi bandosunun müzik öğretmeni olan Bedelyan Efendi idi. H. Bedelyan, lisenin yıllık dergisinde yer alan “Bando” başlıklı makalesinde bu deneyimi hakkında şu bilgileri vermektedir:

“1927 Kanunisani (Ocak) iptidasında vazifeye başlamak üzere Kıbrıs Türk Lisesi Bando Muallimliği’ne davet olundum. 1921’de başlayan bando azalarından ancak bir kişi vardı ve büsbütün yeniden teşkil edilmesi lazım geliyordu.

Bandoda bulunan talebenin duhuliyesinin yarısı bağışlanmış olduğundan teşkilatı yapmakta güçlük olmadı. Do-re-mi’den başladık ve gün be gün terakkisine çalışmaktan geri kalmadık.

1927-28 devresine başladığımızda bando talebesinden 8 talebe eksilmişti, yeniler tayin edildi ve devam ettik.

1928-29’da Müdür Mr.Henri bandoya ehemmiyet verdi ve bu sene zarfında fazla terakki ettik. 1929-30 senesinde yine aynı veçhile devam ettik. Lakin mezuniyet dolayısıyla bandodan 7-8 talebenin eksilmesine rağmen, bandomuzu yine devam ettirdik. Çünkü daha evvelden istidatlı bazı talebeye -muavin olmak için- öğretirdim.

1930-31 Mr.Grand zamanında bandodan mada bir de orkestra (ince saz) teşkiline teşebbüs edildi. Bu senenin Mayıs 10’unda treni mahsusla mektep Mağusa’ya tenezzühe (geziye) gitti ve gündüz futbol oyununda ve gece de lise fakir talebesi menfaatine verilen müsamerede bandomuz da birçok parçalar çaldı.

1931-32 Canon Newham zamanında bandomuz terakkide idi. Mektep o sene Girne’ye senelik tenezzühünü yaptı ve bando da beraber idi. Orada deniz kıyısında birçok halk önünde bir hayli parçalar çaldık.

1932-33 Müdür İ.Hikmet Bey geldiğinde, bandomuzu teşkil eden efendilerin hemen bütünü de müptedi (yeni öğrenci) idi ve bir sene zarfında büyük bir terakki gösterdiler. Bir orkestra teşkil etmek için müdür beyle teşebbüste bulunduk ve lisemizin son müsameresinde lise tarihinde görülmedik 35 kişilik bir orkestra takımı icrayı ahenk etti. Musiki zevki gittikçe tevassu ediyordu.       

1933-34’te bandomuzda yalnız 12 aza kalmıştı. Yine mektepten mezun olan ve Türkiye’ye tahsil için giden talebenin eksilmesi dolayısıyla yeniden tayin ettik ve işe başladık. Bu sene mektep Larnaka’ya tenezzühe girdiği esnada orada sahilin muhtelif mevkilerinde bandomuz güzel musiki parçalarını terennüm ederek Larnaka halkı için güzel bir gün yaşattı.

Bu defa senelik müsameremizde bandomuzun çaldığı parçalar müsamereye teşrif edenler üzerinde iyi bir tesir bıraktığı gibi, bu meyanda mektebin sabık müdürü Mr.Canon Newham’dan alınan mektupta, bandomuzun şayanı takdir bir surette terakki etmiş olduğunu beyan etmiş ve tebriklerde bulunmuş olduğunu burada ilaveten zikrini münasip görüyorum.”[33]

Bedelyan, Lefkoşa Türk Lisesi’nin bandosunu 25 yıldan fazla bir süre yönetti. Bu görevden alındığı zaman, 6 Mayıs 1949 tarihli Halkın Sesi gazetesinde bir makale yayımlayan köşe yazarı Hakkı Süha, bu olayı ağır bir şekilde eleştirdi. Bedelyan, daha sonra gençlere özel keman dersleri vererek, Kıbrıs Türk toplumu ile olan bağlarını sürdürdü ve öğrencileri bugün bile onu hâlâ sevgiyle anımsamaktadır.

 Bir başka Kıbrıslı Ermeni müzisyen olan Keğam Celâlyan, kanunu ile çeşitli klasik Türk müziği gruplarında yer almış ve toplumlararası çatışmaların başladığı Aralık 1963’e kadar sanatını icra etmiştir. Celâlyan, Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu’nun radyo ve televizyonunda, Zeki Taner ve Mustafa Kenan’ın toplulukları ile birçok program yapmış ve halk konserlerinde de büyük takdir toplamıştı.

İki toplumun müzik alanındaki işbirliğinin uzun ve başarılı bir geçmişi vardır. Örneğin Söz gazetesi, 1938 yılında şunları yazmıştır:

Kıbrıs Filarmonik Kurumu’nun son konserinde Ermenice, Rumca ve Türkçe Kıbrıs halk türküleri çalındı... Konserde mevki alan Türk müzikseverleri cidden büyük başarılar göstermiş ve bu sahada Ermeni ve Rumlardan geri olmadığını isbat etmişlerdir.[34]

Bundan 15 yıl sonra, 24 Mart 1953’te Hürsöz gazetesi de şunları yazmıştır:

Darülelhan, Mustafa Kenan başkanlığında konserler hazırlıyor. İlk konser 14 Nisan’da verilecek. Konsere iştirak edecekler arasında Kıbrıs’ın en yüksek piyano sanatkârlarından biri olan Miss K.Guebenlian ile Mağusa’dan viyolensel amatörü Dr.Kostas Petridis ve polis bandosundan birkaç kıymetli musikişinasın da bulunarak programı zenginleştireceği öğrenilmiştir.

Hürsöz gazetesi 16 Nisan 1953 tarihli nüshasında, Darülelhan Konserinin çok başarılı geçtiğini haber vererek şöyle yazmıştır:

“Klasik alafranga eserlerle bize üç saat kadar çok güzel dakikalar yaşatan Darülelhan’da 20 kadar musikişinas kardeşimiz yer almaktaydı.”[35] 

Kıbrıslı bir Ermeni olan avukat, şair ve tarihçi Nubar Maksutyan LL.B, Kıbrıs Türk edebiyat dergilerinden Dünya’da çeşitli makaleler yayımlamıştı. İlk makalesi derginin Mart 1946 tarihli 7. sayısında yayımlanan ve daha önce İngiliz dergisi “Great Britain and the East”de çıkmış bir yazısının Türkçe çevirisiydi: “Eski Kıbrıs’a Bir Bakış”. Haşmet M.Gürkan’ın belirttiğine göre, derginin yazı işleri müdürü olan Hüseyin Cahit, yazının kendi dergisinde de yayımlaması için Maksutyan’ın ısrarla rica ettiğini anlatmış ve Maksutyan, yazılarının Dünya’da çıkmaya başlaması üzerine, bir gece tüm Dünya yazarlarını Gamaor adlı Ermeninin meyhanesine davet ederek, onlara bir güzel ziyafet de çekmişti. Maksutyan’ın Dünya’daki makalelerini İngilizceden Türkçeye çevirenler, Ahmet Muzaffer Gürkan ile Nazif Süleyman idi.[36] 

Nubar Maksutyan’ın bazı tarih konulu makaleleri, 1954 yılında Kıbrıslı Türkler tarafından yaygın olarak okunan iki gazetede daha yayımlanmıştı. Bu makalelerin bir listesini aşağıdaki dipnotunda bulabilirsiniz.[37]

Lefkoşa’nın sosyal ve ekonomik dokusuna Ermenilerin katkısı

Kıbrıslı Ermenilerin çoğu başarılı işadamlarıydı ve özellikle kuyumculuk, terzilik, fotoğrafçılık ve halı satışında öne çıkmışlardı. Kıbrıslı Türk yazar Hizber Hikmetağalar, “Eski Lefkoşa’da Semtler ve Anılar” adlı kitabında, 1950’lere kadar Kıbrıslı Türk, Rum, Ermeni ve Latinlerin yan yana yaşadıkları Tophane mahallesindeki bazı Ermeni ailelerden söz etmektedir:

Mahallenin en uzun sokağı olan Tophane Mescidi (Graniku) Sokağının bir ucunda, geniş avlulu tek katlı kerpiç bir evde Sarkis Değirmenciyan adında bir arabacı ve ailesi yaşardı...Büyük kızı Mara Türkiye’de doğmuş ve buraya iki üç yaşında gelmişti. Alis ve Arman adındaki kızları ise halis “Tophaneli” idiler. Dahiliye mütehassısı Dr Tumanyan, oğlu Onnik makinist, kızı Luise de müzik öğretmeni idi. O sokaktan her geçişte, kulaklarımız tatlı piyano nağmeleri ile dolardı. O zaman bizde henüz müzik öğretmeni olmadığından, dönemin tanınmış ve varlıklı bazı Türk ailelerinin kızları matmazel Luise’den piyano dersi alırdı...Mahalledeki Ermenilerden biri de Setrak Bijyan idi. Bijyan, ünlü Lidra caddesindeki mağazasında gömlek imalatı ve satışı yapardı. Oğlu Hamparsun bir süre babasıyla çalıştıktan sonra Londra’ya gitmiş ve orada iyi bir iş sahibi olmuştu. Mermerci Agop Yerganyan vardı. Eski Anadolu muhacirlerinden olan sabuncu Garabet Nalçacıyan Efendi, avluya kurduğu işyerinde çamaşır sodası ve yeşil sabun imal ederdi...”[38] 

Hikmetağalar, ayrıca bu mahallede yer alan Uzunyan Sokağı’nın adının, zamanında bu bölgede bulunan (Tophane Mahallesi’nin adı 1945’de Ay Andrea Mahallesi olarak değiştirilmiştir) Hacı Sofu’lara ait bir eski zaman bahçesini satın alan Artin Uzunyan oğlu tenekeci Dikran’a izafeten verildiğini belirtmektedir. Babası Artin ise, “vaktiyle Anadolu’dan göç ederek Kıbrıs’a gelen, gelirken de tenekeler dolusu sade yağlarının altında çil çil Osmanlı altınlarını kaçıran Ermenilerden birisi” imiş.[39] Dikran Uzunyan 1957’de öldüğü zaman, Kıbrıs Türk gazetesi Hürsöz’de çıkan bir yazıda, Uzunyan’ın Lefkoşa’ya Diyarbakır’dan geldiği ve bir tenekeci yanında çalıştıktan sonra, bisiklet tamiri ile uğraştığı yazılmıştı. 1907’de Bay Petridis ile çalışmaya başlamış ve yıllarca birlikte ticaret yapmışlardı.[40] Uzunyan, bu ortaklıktan ayrıldıktan sonra, Sultanyan adlı bir başka Ermeni ile bir şirket kurmuş ve yıllarca Kıbrıslı Türkler, buradan Raleigh marka bisikletlerini ve Philips marka ilk radyolarını almışlardı.

Kıbrıslı Türklerle bağlantıları olan ve birçok Kıbrıslı Türk müşterileri olan daha başka Kıbrıslı Ermeni iş adamları da vardı. Örneğin Lefkoşa’da suni gübre ithal eden Ornik Zekeryan, kumaş satan beş dükkanı bulunan Artin Bohçalyan, lokum ve diğer yemişleri ithal eden şekerci Ornik, Krikor ve Nersesyan adlı Ermeniler. Bir Kıbrıslı Ermeni olan Krikor Efendi’ye göre, Kıbrıs’a ayakkabıyı ilk olarak Ermeniler getirmiştir. Bundan önce Kıbrıslılar “çarık” ve “çangar” giymekteydiler. Ermeniler ayrıca giydikleri pantolon ile, çakşır (vraka) denen bol pantolon giymekte olan Kıbrıslıları etkilemişlerdi.[41]

1954 yılında, Beliğ Paşa Sokağı’nda oturan Ermeni bir bayan olan Nazik Garabaşyan, Kufi H.Okay ve Niyazi Reşat adlı Kıbrıslı Türklerin sahibi bulunduğu Şoför Okulu’na yeni bir isim bulma yarışmasına katılarak, “OKAY” adını önermiş ve bedava bir öğrenci sürüş kursu kazanmıştı.[42]

Bir başka Kıbrıslı Ermeni olan Vartan Malyan, bir zamanlar Arabahmet Mahallesinde yaşamakta olan ailelerin bir listesini bize vermektedir: Diş doktorları Dr.Sarıyan ve Dr. Muradyan, fotoğrafçılar Zartaryan, Avedisyan ve Yervant, bakkal papaz Hovanes, dülgerler Vartan, Deliferyan ve Vaharjak, bezirgan Artin Bohçalyan ve daha bir çokları. Malyan Efendi, Kıbrıslı Türklerin de dükkanlarının bulunduğu Arasta Sokaktaki Ermeniler arasında şu isimleri anımsamaktadır: Deliferyan, Bedelyan, Daduryan, Kostanyan, Kazancıyan ve Çiçekçiyan.[43]

Ben de çocukluk günlerimden, şu Ermeni adlarını anımsamaktayım: Dayımın işvereni, sabuncu Gabriyel Kasparyan, çıraklık döneminden sonra anneme 1932’de terzilik diplomasını veren terzi Madame Şinorik, annemin tanıdığı Arasta’daki kumaş tüccarı Onnik ve Karnik kardeşler, 1960’lı yılların başında ev sahibimiz de olan ve annemin berberi Peruz Hanım, babamın özel günlerde beni götürdüğü ve kebap ve lahmacun yediğimiz Parsek Amca, sevdiğimiz renkli meşrubatı üreten Bambakyan ve diğerleri.

Birçok Kıbrıslı Ermeni, adlarını uluslararası planda da duyurdular. Örneğin müzik öğretmeni Vahan Bedelyan’ın öğrencileri Manuk Parikyan, Levon Çilingiryan ve Hartun Bedelian; piyano öğretmeni Sirvart Çilingiryan; kardiyoloji uzmanı Dr Vatçe Kalbiyan; yazar Ohannes Şöhmelyan; BM’de yüksek görevlerde bulunmuş olan Benon Sevon; Larnaka’dan tanınmış gömlek imalatçısı Stefan Harutunyan; ressam Vartan Taşçıyan; ilk baskısı 1946’da yapılmış olan “Herkes için Romantik Kıbrıs Rehberi” adlı kitabın yazarı ve halen kızı Ruth Keşişyan tarafından işletilen Muflon Kitabevi’nin kurucusu Kevork K. Keşişyan; araba yarışçısı Vahe Terziyan; “Cyprus Weekly” gazetesinde hizmet veren gazeteci çift Georges ve Lana der Partogh, “Financial Mirror” gazetesinin yazı işleri müdürü olan oğulları Masis. Tanınmış bir başka Ermeni ise, İstanbul’da iki kitabımın basımında yardımcı olan arkadaşım yayıncı Masis Kürkçügil’dir”.[44]

Kıbrıslı Ermeniler ile Kıbrıslı Türkler arasındaki sosyal ve ekonomik ilişkilerle ilgili bu ayrıntılı bilgiler, iki toplumun Lefkoşa’da birbiriyle kaynaşmış yaşamını ortaya koymaktadır. Ermeni veya Türk Kıbrıslıların kültürel mirasının ayrı değil, birbiriyle iç içe olduğunu kanıtlamaktadır. Sadece günlük yaşamlarında maddi açıdan birbirlerine dayanmakla kalmayıp, ayrıca sosyal ve kültürel açıdan da birbirlerine destek olmuşlardı.

Tedhiş, toplumlar arası ilişkileri bozuyor

Söz gazetesi Haziran 1937’de, İngilizce yayımlanan “Embros” adlı gazetede çıkan ve Baron R. Takvoryan tarafından kaleme alınmış olan “Kıbrıs ulusal ruhu” başlıklı bir  tartışma yazısını aktarmıştı. Kıbrıslı Ermeni yazar Takvoryan, makalesinde Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin sosyal ve ticari durumlarını karşılaştırmakta, daha sonra da son zamanlarda hareketlenen Kıbrıs’ın “ulusal ruhu”na değinerek şu eleştirileri yapmaktaydı: Adada sadece Rumlar ve Türkler bulunmamaktadır, Ermeniler ve İngilizler de vardır. Kıbrıslı Rumlar arasında artan milliyetçiliği de eleştiren Takvoryan Efendi, Kıbrıs’a özerklik verilmesi taleplerine karşı çıkmaktaydı.[45]    

Kıbrıs Rum yer altı örgütü EOKA’nın Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için tedhiş mücadelesine başlamasından bir yıldan az bir süre önce, 4 ile 9 Mayıs 1954 tarihleri arasında Kıbrıs karma futbol takımı İsrail’i ziyaret etmişti. Kıbrıs karmasında on Kıbrıslı Rum, beş Kıbrıslı Türk  (Çetinkaya’dan Erol, Erdoğan ve Defteralı, AEL’den Kamuran ve Sevim) ve bir Kıbrıslı Ermeni (AYMA’dan Sarkis der Avedisyan) yer almaktaydı.[46]

Daha sonra Çetinkaya,  27 Şubat 1955’de AYMA ile bir futbol karşılaşması yaptı.[47] Bu, iki futbol kulübü arasındaki son karşılaşma olacaktı. Çetinkaya futbolcuları, 3 Nisan 1955’de, Pezoporikos futbol takımı ile oynamak üzere GSP Stadyumuna gittiği zaman, içeriye alınmadılar. Özcan Özcanhan’a göre, Kıbrıs Türk takımına, stadyumun Rum Ortodoks Kilisesine ait olduğu ve Pezoporikos’un da Çetinkaya ile maç yapamayacağı söylendi. Kıbrıslı Türk futbolculara, “Siz İngilizlerin yanında saf tutarak, EOKA mücadelesine zarar verdiniz” dendi.[48] Çetinkaya olayı, KOP nezdinde protesto etti, ama sonradan Kıbrıs Türk takımlarıyla futbol karşılaşması yapılmaması kararı alındı. Bunun üzerine Kıbrıs Türk futbol kulüpleri, Ekim 1955’de kendi futbol federasyonlarını kurdular ve spordaki toplumlararası işbirliği sona ermiş oldu.

Kıbrıslı Ermenilerin çoğu, iyi bir yaşam düzeyine sahipti ve 1963’den önce, Kıbrıs Türk toplumundan daha fazla vergi ödemekteydiler. Kıbrıslı Türkler, 1958’de Lefkoşa’nın Türk kesimindeki mahallelerde ayrı bir belediye oluşturdukları zaman, Kıbrıslı Ermeni işadamları meslek vergilerini bu makama vermeyi tercih ettiler.[49] Ama 1963’deki toplumlararası çatışmalardan sonra, Ermeniler, ya Rumların ajanı olmakla suçlandılar, ya da Kıbrıs Türk yeraltı örgütü TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı)  tarafından Kıbrıs Türk mahallelerinden ayrılmaları için tehdit edilmeleri üzerine, Lefkoşa’nın Rum kesiminde yaşamayı tercih ettiler.

Toplumlararası tedhiş, Kıbrıslı Ermenilerin sayısının azalmasına da yol açtı. Dr.R. Takvoryan, 1947’de Ermenilerin nüfusunun 4,000’den fazla olduğunu tahmin etmekteydi.[50] Ama Vartan Malyan, EOKA mücadelesi başladıktan sonra, birçok Ermeni ailesinin İngiltere ve Amerika’ya göç ettiklerini belirtmektedir.[51] 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiği zaman, Lefkoşa’da 2,500, Larnaka’da 800, Mağusa’da 250 ve geriye kalan az sayı da kırsal bölgelerde olmak üzere, adada 3,628 Ermeni yaşamaktaydı.

1970’lerde Lübnan ve İran’dan ve daha sonra da, Ermeni Sovyet Cumhuriyeti’nin çökmesi ardından, daha önce 1963’te toplumlararası çatışmalardan sonra göç etmiş olan  bazı Ermeni aileler Kıbrıs’a geldiler.[52]

Yakın geçmişte, Çetinkaya futbol kulübü, emekli futbolcular için bir gece düzenlediğinde, anı plaketi alan 4 Rum ve 19 Türk Kıbrıslı yanında, 2 de Ermeni Kıbrıslı vardı (Sarkis Bedikyan ve Rober Kostanyan).[53]              

Kıbrıslı Ermenilerin sayısı halen 2,500 kadar olup, Bayan Susan Pattie’nin deyişiyle, “sadece 1963 ve 1974’deki tedhiş olaylarının getirdiği güvensizlik değil, ayrıca ülke dışında iş olanakları aramanın getirdiği yeni hareketlilik ve başka toplumlardan evlilikler ve asimilasyon korkuları ile kimliklerini korumaya çabalamaktadırlar.”[54]

(Bu çalışma, ilk defa, 24 ve 25 Kasım 2007 tarihlerinde Kıbrıs Avrupa Üniversitesi tarafından düzenlenen “Kıbrıs’ın Azınlıkları: Geçmiş, Şimdi ve Gelecek” başlıklı konferansta İngilizce olarak sunuldu ve diğer bildirilerle birlikte "The Minorities of Cyprus" başlıklı kitapta yer aldı. (Edited by Andrekos Varnava, Nicholas Coureas, Marina Elia), Cambridge Scholars Publishing, 2009, pp.282-293)

(Türkçe olarak yayımlandığı yer: HASDER Yıllığı 2007, Sayı:55)

 

 



[1] A. An, Kıbrıs Kültürü Üzerine Yazılar, Lefkoşa 1999, s.14-15; G. Hill, A History of Cyprus, 4 cilt. (Cambridge, 1940-1952), Cilt 1, s. 281 ve 305, Cilt. 2, s. 2-3; Andrekos Varnava, ‘The Maronite Community of Cyprus: Past, Present and Future’, Al-Mashriq: A Quarterly Journal of Middle East Studies, I, 2, Eylül 2002, s.45-70.
[2] Hill, Cilt.1, s. 281.  
[3] Rupert Gunnis, Historic Cyprus, London 1947, s.175
[4] Cyprus Mail, 5 Kasım 1985.
[5]  Hill, Cilt.2, s. 2.
[6] Gunnis, Historic Cyprus, s. 101.
[7] Papken I., Hai Kibros (Antelias-Beirut, 1936), s. 27, 87: aktaran Hill, Cilt.2, s. 3.
[8] Papouran, Kipros Gueghzi, 1903, s .63, 68: aktaran  Hill, Cilt. 2, s. 3.
[9] Ruth Keshishian, ‘Armenian Community of Cyprus: 6th Century AD to the Present Day’, Cyprus Today, Ocak- Nisan 2002, s. 32.
[10] ibid, s. 28.
[11] C.D.Cobham, Excerpta Cypria: Materials for a History of Cyprus (Cambridge, 1908), s. 260 ve 269.
[12] R.Takvorian, The Armenian Community, The Island of Cyprus-An Illustrated Guide and Handbook, compiled and edited by L.&H. Mangoian (Bristol, 1947), s. 19-21; G. Grivaud, ‘Les minorities orientales à Chypre’, Chypre et la Mediterranée orientale, eds. Y. Ioannou, F. Metral and M. Yon (Lyon, 2000), s. 49.
[13] A. C.Gazioglu, The Turks in Cyprus (London, 1990), s. 264.
[14] L. Salvador, Lefkosia: The Capital of Cyprus, yeni baskı. (London, 1983), s. 18.
[15] Ruth Keshishian, ‘Armenian Community of Cyprus’, s. 30.
[16] CO67/9, 82, Salisbury to Biddulph, 19 February 1879; CO67/9, 115, Salisbury to Biddulph, 9 March 1879; Ibid., 128, Salisbury to Biddulph, 17 March 1879; CO67/14, immediate, FO to Post Master General, 4. February 1880; Ibid., Post Office, to FO, 3 March 1880; CO67/20/15727, 345, Biddulph to Kimberley, 25 August 1881; Ibid., Kimberley to Biddulph, September 1881; Gazioglu, The Turks in Cyprus, s. 267. 
[17] A. Cl. Sophocleous and P. Papademetris, Mass Media in Cyprus, Nicosia 1991, s.21, ‘Sahibi bir Türk olan ilk Kıbrıs Türk gazetesi, 11 Temmuz 1889’da Lefkoşa’da yayımlandı. Sadet adlı haftalık bu gazeteyi Kasabalı Mehmet Emin Efendi çıkarmaktaydı. Küçük boyutlarda olup (30x7 inç), ömrü kısa sürdü. Sadece 16 sayı çıktıktan sonra, 14 Kasım 1889’da yayımını durdurdu. (ibid.)
[18] Annual Report on the Social and Economic Progress of the People of Cyprus, London 1931, s.5-6.
[19] Hürsöz, 27 Ocak 1957: aktaran A. An, Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler, Cilt:1 (1782-1899), A. An (Ankara, 2002), s.138-139.
[20] Hürsöz, 13 Ocak 1957.
[21] Hürsöz, 3 Şubat 1957: aktaran A. An, Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler, Cilt:1 (1782-1899), A. An (Ankara, 2002), s. 494-495.
[22] Takvorian, The Armenian Community’.
[23] Söz, 12 Haziran 1937 (No.: 1052).
[24] Söz, 27 Ocak 1946 (No.:2754)
[25] Söz, 3 Şubat 1946 (No.:2760)
[26] Kıprıs Erkek Lisesi Mecmuası 1933-1934 Yıllığı, s.79-80
[27] Kıbrıs Devlet Arşivi, SA/1/630/1931
[28] Halkın Sesi, 6 Temmuz 1989
[29] A. An, İlk Kıbrıs Türk Futbol Takımları ve Çetinkaya’nın Tarihi (1902-1963), Lefkoşa 2007. * 7 Mart 1948- Lefkoşa Türk Spor Kulübü (LTSK) ve AYMA Lefkoşa’da karşılaştı, Sonuç:  0-0
*  9 Mayıs 1948- Lefkoşa’da Paok lig maçında, LTSK “B”, AYMA “B” takımını 7-5 yendi.
*  9 Ocak 1949- Lefkoşa’da oynayan LTSK ve AYMA, 2-2 berabere kaldı. “B” takımlarında LTSK, AYMA’ya 5-1 yenildi.  Ekim 1949’da, the LTSK Çetinkaya ile birleşerek, Çetinkaya Türk Spor Kulübü (ÇTSK) adına aldı ve KOP üyeliğini sürdürdü. Şimdi daha güçlü hale gelmişti.
* 23 Ekim 1949- ÇTSK, Olimpiakos ve AYMA karmasını 2-1 yendi.
* 3 Aralık 1949- ÇTSK, Kıbrıs ligindeki beşinci maçında AYMA’yı 3-1 yendi.
* 2 Nisan 1950- ÇTSK “B”, AYMA “B” takımını 3-0 yendi.
* 5 Mayıs 1950- Çetinkaya ping-pong takımı, AYMA’yı 16-9 yenerken, H.Taşçıyan, şampiyonlar şampiyonu oldu. Çetinkaya kaptanı Muammer Mutlu, Çolakoğlu Kupasını aldı.
* 15 Ekim 1950- Çetinkaya, Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) menfaatine oynanan maçlara katıldı. Çetinkaya-Olimpiyakos Karması, Apoel-AYMA karmasını 3-2 yendi.
* 4 Şubat 1951- Çetinkaya “B”, AYMA “B” takımını 5-2 yendi. Aynı gün AYMA menfaatına oynanan bir başka maçta, AYMA “A” takımı Çetinkaya “A” takımını 2-1 yendi.
* 25 Şubat 1951- Çetinkaya, AYMA’ya 1-2 yenildi.
* 29 Nisan 1951- Çetinkaya AYMA’yı Lefkoşa’da  3-0 yendi.
* 17 Şubat 1952- Kıbrıs İkinci Liginde, Çetinkaya “B”, AYMA “B”yi 3-1 yendi.
* 24 Şubat 1952- Çetinkaya, ligteki 7. maçında AYMA’yı 1-0 yendi ve ilk devreyi lider bitirdi.   
* 21 Haziran 1952- Çetinkaya, AYMA’ya 2-6 yenildi.
* 14 Aralık 1952- Çetinkaya, AYMA’yı 7-0 yendi.
* 8 Şubat 1953- Çetinkaya, Kıbrıs Kupasındaki ikinci turda AYMA’yı 3-1 yenerek,  yarı finale yükseldi.
* 8 Haziran 1953- Çetinkaya, AYMA’yı 4-2 yendi.
* 7 Kasım 1953- Çetinkaya, AYMA’yı 3-1 yendi.
* 4-9 Mayıs 1954-Kıbrıs Karması İsrail’i ziyaret etti ve Kıbrıs Karması kadrosunda 10 Kıbrıslı Rum, 5 Kıbrıslı Türk (Çetinkaya’dan Erol, Erdoğan ve Defteralı, AEL’den Kamuran ve Sevim) ve 1 Ermeni (AYMA’dan Sarkis) yer almaktaydı. İlk maçta 2-2 berabere kalırlarken, ikinci maçta İsrail, Kıbrıs’ı 2-1 yendi. 
* 27 Şubat 1955- Çetinkaya, AYMA’yı 4-3 yendi.
[30] Rasıh Işıkman, Kıbrıs’ta Tiyatro, No.2, Bozkurt, 13 Şubat 1961
[31] Neriman Cahit, İkinci Hamur, Lefkoşa, Şubat 2006, s.320
[32] Halkın Sesi, 17 Haziran 2001
[33] Kıprıs Erkek Lisesi Mecmuası 1933-1934 Yıllığı, s. 92-95
[34] Söz, 9 Nisan 1938 (No.:1151)
[35] Hürsöz, 24 Mart 1953 ve 18 Mart 1953
[36] Haşmet M.Gürkan, Yeni Kıbrıs, Ocak 1985, s.35. Maksutyan Efendi’nin Dünya dergisinde yayımlanmış olan diğer makaleleri şunlardır:
* Temmuz 1946, No.9- Kıbrıs’ta Bulgarların katliamı ve St.Hilarion’da Kıraliçe Penceresi
* Ağustos 1946, No.10- Kıbrıs’ın İki Tarihi Mabedi: İki Ayasofya
* Eylül 1946, No.11- Kıbrıs’ın Ortaçağ Kırallığı ve Komşu Devletler -1. Kısım
* Ekim 1946, No.12- 2. Kısım (Tercüme eden: A.Muzaffer Gürkan)
[37] * Hürsöz, 3 Aralık 1949- Tarihte Kıbrıs’ın Nüfusu
* Halkın Sesi, 5 Şubat 1954- Kıbrıs’ın İki Tarihi Mabedi: İki Ayasofya Camileri
* Hürsöz, 6 Şubat 1954, Yakın Şark Tarihinden Bir Sayfa: Kıbrıs’ın Ortaçağ Kırallığı ve Komşu Devletler, iki makale
* Hürsöz, 23 Şubat 1954- Yezitlerin Tuhaf Hikayesi
* Hürsöz, 27 Şubat 1954- Eski Kıbrıs’a Bir Bakış, iki makale
* Halkın Sesi, 2 Mart 1954- Tarihi Araştırmalar – Kıbrıs’ın Eski Nüfusu
* Halkın Sesi, 13 Mart 1954- Kıbrıs’taki Ermeni Manastırı
* Hürsöz, 27 Mart 1954- Kıbrıs’ın Çeşitli Tarihi İsimleri (2 makalede 17 isim var)
* Halkın Sesi, 13 Nisan 1954- Kıbrıs’ın Tarihi Ay. Hrisostom Manastırı “Yüzbir Evler” Kalesinin Kraliçesi
 * Hürsöz, 10 Haziran 1954, Büyük Bir Kralın Kaderi (Efsanevi Bir Hikaye)
[38] Eski Lefkoşa’dan Semtler ve Anılar, İstanbul 1996, s.182-187
[39] ibid,  p.178
[40] 30 Haziran 1957
[41] Halkın Sesi, 17 Haziran 2001
[42] Halkın Sesi, 9 Haziran 1954
[43] Yeni Düzen, 8 Kasım 2005
[44] Kıbrıs Nereye Gidiyor?, İstanbul, Haziran  2002, İkinci baskı Nisan 2003 ve Kıbrıs: Dün ve Bugün, Editör: Masis Kürkçügil, İstanbul 2003. 
[45] Söz, 26 Haziran 1937 (No.:1056)
[46] İlk maçın sonucu 2-2 ve ikincisinde de İsrail Kıbrıs karmasını 2-1 yenmişti.
[47] Çetinkaya, 4-3 yenmişti.
[48] Yeni Düzen, 28 Mart 2005 ve 16 Temmuz 2006
[49] Bozkurt, 25 Ocak 1959.Türk belediyesine meslek vergisi ödemiş olan  Ermeni iş adamlarının listesi: Agop Nalçacıyan (işadamı), Mıgırdıç Mıgırdıçyan (işadamı), Rupen Çilingiryan (bisiklet satıcısı), Parsek Zartarian ve oğlu (komisyoncu), Keğam Celâlyan (şekerci), Hacik Kasparyan (işadamı), Mişel Bohçalyan (işadamı) vd.
[50] R. Takvorian, ibid.
[51] Yeni Düzen, 8 Kasım 2005
[52]  Simerini, 13 Ekim 1995
[53] Kıbrıs, 24 Haziran 2003
[54] Cyprus Weekly, 23 Mayıs 1997, Susan Pattie, Faith in History: Armenians Rebuilding Community (Smithsonian Institution Press, 1997).
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder