11 Temmuz 2014 Cuma

1977 YILINDA KIBRIS’IN İŞGAL ALTINDAKİ BÖLGELERİNDE EKONOMİK YAPI


Emperyalizmin Kıbrıs’ı taksim etme planları uğruna adanın %40’ına yakın bir bölümünün NATO’ya bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından işgalinin üzerinden, üç yıla yakın bir zaman geçmiştir. İşgal bölgeleri dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin çeşitli vaadler, ya da baskı ve tehdit altında kuzeye aktarılması ile ayrı bir ekonomik ve politik birim olarak oluşturulan bu bölge, bugün pratik olarak Türkiye’nin 68. ili gibi kabul edilebilir.
Kıbrıslı Türkleri 1958 yılından bu yana faşist bir baskı ve terör altında yaşamaya zorlayan Rauf Denktaş’ın Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), emperyalizmin taksim planları gereğince “Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD)”nin ilanı ile devletleşerek, antidemokratik rejimini “yasal”laştırmıştır. 1963 yılındaki ayaklanmadan bu yana, Türkiye hükümetlerinin gönderdiği mali yardımlarla beslenen Kıbrıs Türk liderliği, 1974 savaşından sonra, tamamen Türk askeri kliği ile işbirlikçi Türk burjuvazisinin yönetimine girmiş bulunmaktadır. İşgal Kuvvetleri Komutanlığı, Kıbrıs Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı, TC Büyükelçiliği ve Denktaş’ın başkanlığındaki yönetim mekanizması, ekonomik ve politik hayatta sözü geçen kuruluşlardır. Yönetim organları geniş ölçüde büyük sermayenin etkisi altındadır. Kilit noktalara iktidara yakın sermayedarlar getirilmiştir.
İşgal bölgelerinde ekonomik hayat, tamamen dışa bağımlı bir karaktere sahip olup, üretimden ziyade tüketime yöneliktir. Güneydeki tarlasından, bahçesinden, işyerinden sökülüp kuzeye taşınan on binlerce Kıbrıs Türkü, tüketici bir durumda yaşamaya zorlanmaktadır. Örneğin KTFD’ne ulaştırılan dış kaynaklı gıda yardımlarından, ayda 38 bin kişi yararlanmaktadır. Bunlar arasında adadaki Kıbrıs Türk azınlığının sayısını artırma planlarına göre, Türkiye’den adaya gönderilen Anadolulu göçmenler büyük bir yer tutmaktadır. Açıklanan rakamlara göre, savaş sonrası 1975’de, kişi başına düşen ulusal gelir 520 KL iken, 1976’da 430 KL’na düşmüştür.

BÜTÇE:
Maliye Bakanlığı’nın bir raporunda belirtildiğine göre, 1974 yılı bütçesi Türkiye’den gönderilen mali yardımla denk kapatılmış, fakat 1975 yılı bütçesi 4.3 milyon KL açık vermiştir. Muhtelif fonlara ve bankalara borçlu durumda olan KTFD, 1976 yılı bütçesini de 4 milyon KL açıkla kapatmıştır. 37 milyon KL’nı aşan 1977 yılı bütçesinin ise 3.6 milyon KL açık vereceği hesaplanmaktadır. Emperyalizmin emrindeki kukla hükümeti ayakta tutmak amacıyla Türkiye’den gönderilen milyonlarca lira, kabarık memur kadrosunun maaşlarını ödemekten ve liderliğe yakın bir avuç kişiyi zengin etmekten başka bir işe yaramamaktadır. Denktaş iktidarı, bir yandan yerel bankalardan borçlanmakta, öte yandan da kamu kuruluşlarına kefil olarak onların borçlanmalarını sağlamaktadır. Sadece KTFD’nin yerel bankalara olan borcu 12 milyon KL civarındadır. Özel kişilerden kredi alacak kadar bozuk bir ekonomiye sahip olan KTFD, büyük bir israf içinde yüzmektedir. Örneğin Saray Otel’de bir gecede verilen kokteyl parti için 2.000 sterlin harcandığı göz önünde tutulacak olursa, durumun vehameti daha iyi anlaşılabilir.

DÖVİZ VE BANKALAR:
Birçok eşyanın ithalatı, belli bazı kuruluşların veya kişilerin tekelinde tutulmakta olup, bu “bedelsiz ithalat” yolu ile, ya da karaborsadan sağlanan dövizlerle gerçekleştirilmektedir. Bir yandan güneyden, döviz sıkıntısı çekilen işgal bölgelerine üsler üzerinden sterlin, dolar, Alman markı, liderliğe yakın para karaborsacıları tarafından bankalardaki Kıbrıs lirası karşılığında aktarılırken, öte yandan bankalar, döviz satışında resmi kur uygulamamaktadırlar. Kıbrıs lirasının alış değeri 36 TL olarak sabit tutulmuş, fakat 40-45 TL üzerinden satılmaktadır. Sterlin ise gerçek değeri 29 TL olmasına rağmen, 33 TL’na satılmaktadır. Kambiyo konusunda önemli yasal boşluklardan yararlanarak, özellikle savaş sonrasında %100 kârla KL ticareti yapmış olan Lefkoşa Türk Bankası (LTB), işgal bölgelerinde geçerli para birimi olarak TL’nin ilan edilmesi ile büyük bir kazanç sağlamıştır. 10 milyon KL’ndan fazla mevduata sahip olan LTB, 8 Haziran 1976’dan bu yana mevduat sahiplerine TL olarak ödeme yapmaktadır. Görüşmeci Onan’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu LTB’nın yan kolu olan ve toplumun bütün zenginlerini sinesinde barındıran Saray Kredi Şirketi hissedarları arasında Denktaş ve eşi de bulunmaktadır.
1976 Kasım ayı itibarı ile bütün bankalardaki mevduat miktarı 46.4 milyon KL, plasman miktarı ise 20 milyon KL’na yaklaşmaktadır. Genel olarak bankalar, sermaye birikimi yapanlara kredi vermekte, fakat küçük üreticinin ve esnafın kredi talepleri karşılanmamaktadır. Para tüccarları ayrıca yerel bankalardan düşük faizle kredi alarak, bu parayı Avrupa bankalarına yüksek faiz karşılığında aktarmaktadırlar. Böylece hem faiz farkı kazanmakta, hem de borçlu görünerek, vergi ödememektedirler.
Bankalarda biriken paralara el atmış olan Denktaş hükümeti, 1976 yılının ilk 6 ayı içinde bütçesinde öngörülen yatırımların ancak %29’unu gerçekleştirmiş, daha sonra “fon yoktur” diyerek, çeşitli projelerden işçi çıkartılmasına gitmiştir. Bugün kayıtlı işsiz sayısı 4,000’e ulaşmış olup, çalışmak için yurt dışına göç etmek isteyenler ise 3,000 kişiden fazladır. Geniş halk yığınları işsizlik, pahalılık ve karaborsacılık altında inlerken, Bakanlar Kurulu Mağusa’da büyük bir kumarhane açılması ile ilgili bir projeyi onaylamıştır. Öte yandan vergi reformu yasası, iki yıldır Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir!
KTFD’de bir şube açmış bulunan TC Ziraat Bankası, Merkez Bankası görevini yürütmektedir. Çıkarılan Bankalar Yasası ile, KTFD sınırları içinde çalışan bankalar arasında koordinasyonun sağlanması ve denetlenmesi, TC Ziraat Bankası’na verilmiştir. Fakat yabancı bankalar bu yasaya uymaktan kaçınmaktadırlar. Özellikle Merkez Bankası’na yatırmaları gerekli olan yasal karşılıklar, sermayelerinin döviz olarak Türk bölgesine getirilmesi, kambiyo işlemleri için özel izin almaları ve dövizlerinin KTFD Merkez Bankası’na yatırılması konusundaki yasa hükümlerini yerine getirmemişlerdir.
Bu arada Merkez Bankası görevini yüklenmiş olan TC Ziraat Bankası’nın, aynı zamanda ticari faaliyetlerle uğraşması, diğer bankalar tarafından hoş karşılanmamaktadır.

ÜRETİM VE TÜKETİM:
Savaş sonrası büyük bir ekonomik kaynak olarak gösterilen ve Kıbrıslı Rumlara ait çeşitli fabrika, işyeri ve oteller, “Kamu İktisadi Teşekkülü” (KİT) denilen ve Türkiye ile KTFD’nin ortak sermayeleri ile oluşturulan çeşitli kuruluşlar tarafından çalıştırılmaktadır. Bir çeşit devlet kapitalizmi olan bu uygulamadan, bu kuruluşların başına bol maaşla Türkiye’den atanan belli bir zümre yararlanmaktadır. Türkiye’nin tekelci kapitalistleri, temsilcilerini bu yolla adaya sokarak, KİT’lerde görevlendirmişlerdir. Bu yolla tesislerin çalıştırılması önlenirken, örneğin margarin üretimi yapılmamakta ve Türkiye’den ithal edilmektedir.  
KİT’ler, genel olarak bölge ekonomisine önemli bir katkıda bulunmamaktadırlar. Zaten  kuzeydeki ekonomi, daha çok tüketime dayandırılmış olup, yalnız tarım sektöründe canlılık göze çarpmaktadır. Kıbrıs Türk ticaret burjuvazisi, bu durumdan memnundur. Çünkü kendilerinin üretime geçmesi, birçok problemi de birlikte getirecektir. Halbuki bu yolla daha yüksek komisyon ve kâr sağlamaktadırlar.
Açıklanan resmi rakamlara göre, KTFD, 1976 yılı içinde %47’si Türkiye’den, geriye kalan kısmı da İngiltere, Batı Almanya, Fransa ve Hollanda gibi AET ülkelerinden olmak üzere, toplam 30 milyon KL’lık ithalat yapılmıştır. Türkiye’den ithal edilen ve çoğu gümrük vergisinden muaf olan mallar arasında gıda maddeleri, meyvalar, giyim eşyaları, petrol ürünleri, çimento ve gazeteler geniş bir yer tutmaktadır. AET ülkelerinden ise makina ve nakliye araçları, giyim, mutfak ve cam eşyalar ithal edilmektedir. Denktaş Yönetimi, halkın gerekli ihtiyaç maddelerinin üretimi ile ilgilenmek yerine, gittikçe artan ithal mallarının ve sadece birkaç zengin tüccara yüksek kârlar sağlayabilecek ticari işlerin formaliteleri peşinde koşmaktadır.  
7 milyon KL tutarındaki ihracatın %90’ı ise İngiltere, Türkiye, Hollanda ve İtalya’ya yapılmaktadır. Toplam ihracatın %75’ini teşkil eden narenciye, patates, öğütülmüş harup, tütün ve havuç bulunmaktadır. Ayrıca yün, deri, hellim ve kepek ihraç edilmektedir.

KAMU İKTİSADİ TEŞEKKÜLLERİ (KİT’LER):
Türkiye’de sayıları 30’dan fazla olan ve sadece birkaçı kâr edebilen bu kuruluşlar, ad ve yapıları ile birlikte Türkiye’den kopya edilmiştir. Devlet sermayesini istismar eden özel şirketler veya kişilerin, büyük kârlar elde etmesini sağlamaktadırlar. Büyük kısmı, Türkiyeli müdürler tarafından yönetilmekte olan bu kuruluşların Kıbrıslı Türk ortakları da, yerel ticari yasalara bağlı değildir. Ürünlerinin yüksek maliyetleri, ham maddenin bilinçsizce kullanılması, düşük kapasite ile çalışma, yatırım ve pazarlama için herhangi bir planın olmaması, müdürlerine yüksek ve işçilerine düşük maaşlar verilmesi, işçi sendikalarının faaliyet gösterme hakkının kabul edilmemesi, KİT’lerin ana özellikleridir. Bu kuruluşlar, Meclis’teki bir tartışma sırasında, KTFD’nin yetkilerini kabul etmeme ve halkın parasını çar-çur etmekten başka bir görevi olmamakla suçlanmıştır. Harcamaları ve yaptıkları, denetlenmemektedir. KTFD bu denetimi yapmakta tereddüt göstermektedir. Çünkü KİT’lerin müdürleri “anavatan Türkiye”den gelmiştir.

1.ETİ (Endüstri, Ticaret ve İşletmecilik) Teşebbüsleri Limited Ltd Şirketi: 1971 yılında 200,000 KL sermaye ile kurulmuş olan bu şirket, Kıbrıs Türk toplumundaki tüketilen tüketim maddelerinin  %50’den fazlasını ithal etmektedir.  Kuruluş amacı, 8 Şubat 1975 tarihli Zaman gazetesinde şöyle belirtilmiştir:
“1958-60 devresinde Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu tarafından toplumun iktisadi kalkınmasını desteklemek amacı ile düşünülüp oluşturulan bir kuruluştur. O günlerde Türk çarşısı yoktu. Gâye halkı birleştirerek iş yapmaya alıştırmak ve Türkiye ile Kıbrıs arasındaki ticari ilişkileri geliştirmekti... Fikir oluşturulup tüccarlarımıza mal edilinceye kadar, Cumhuriyet kuruldu. Türk Cemaat Meclisi İnkişaf Sandığı meydana geldi ve ETİ’nin ana hissedarı oldu. Tüccarı, esnafı, şirketleşerek, ticarete teşvik amacı ile kurulan bu şirketin hisselerinden bir kısmını halka, tüccara mal etmek “milli bir dava” oldu.”
Bugün ETİ’nin sermayesinin %25’i özel kişilere, gerisi de Türk Cemaat Meclisi İnkişaf Sandığı’na aittir. ETİ, Denktaş’ın taksim politikasının ekonomik tabanını oluşturan “Türkten Türke Kampanyası”nın bir ürünüdür. 50 kadar özel hissedar  arasında “devlet başkanı” Denktaş ve bazı bakanların da bulunması, ETİ’nin politik hayattaki etkinliğini de ortaya koymaktadır. Toplumlararası görüşmelerdeki Türk temsilcisi Ümit S. Onan, ETİ’nin hukuk danışmanlığını yapmaktadır. Ayrıca Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Lefkoşa Türk Bankası, Türkiye tekelci sermayesinin en büyük kuruluşu olan Türkiye İş Bankası ve Kıbrıs Evkaf İdaresi, şirketin diğer hissedarlarıdır.
1971-74 dönemi içinde toplam 1.5 milyon KL tutarında iş çevirmiş olan ETİ, istila sonrasında faaliyetlerini artırmıştır. Türkiye ve çeşitli AET ülkelerinden 500’ü aşkın çeşitli tarımsal ve sanayi ürünü ithal etmektedir. ETİ’nin tekelinde bulunan hizmetler ise, inşaat malzemesi ithali, ilaç ve tıbbi malzeme ithali, Türkiye’deki TEKEL’e ait içki ve sigaranın  Kıbrıs’ta pazarlanması ve Duty Free Shop (gümrüksüz mal satan dükkanlar) işletmeciliğidir. Haziran 1975’e kadar akaryakıtın ithal ve dağıtımını sağlamış ve yine aynı yıl KTFD adına 615,768 KL değerinde pirit madenini ihraç etmiştir. ETİ, çeşitli araba yedek parçalarının dağıtımı yanında, Türk ordusunun ekonomik kuruluşu olan OYAK tekelinin yapımı olan Renault arabalarının da genel acenteliğini yapmaktadır. Türkiye ve Avrupa’dan ithal edilmekte olan mallar, şirketin sahip olduğu üç adet TIR kamyonu ve “Sea Bird II” gemisi ile taşınmakta, bunun dışında yabancı şirketlerle de işbirliği yapılmaktadır. ETİ, kamyonları için yılda 8,500 TL ruhsat ödemesi gerektiği halde, bundan kurtulmak için kamyonlara İngiltere plakası takılmıştır.
On yıl süreyle gelir vergisinden muaf tutulmuş olan ETİ şirketi, %44 kâr ile çalışmakta olup, sadece 1975 yılı içinde 750,000 KL kâr sağlanmıştır. Kıbrıs Türk bölgelerindeki pahalılığın baş sorumlusu olan bu şirket, hiç bir denetim altında bulunmamakta olup, aksine devletten yardım görmektedir. 1976 yılı sonunda Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’na başvuran ETİ, sermayesinin 200,000 KL’ndan 5 milyon KL’na çıkarılmasını istemiştir. ETİ, devlet güvencesi ile yerel bankalardan almış olduğu 1.3 milyon KL (49 milyon TL) yanında, “devlet”ten yeniden 1.8 KL (68 milyon TL) borç talep etmiştir. ETİ, borçları için yılda yaklaşık olarak 125.000 KL (4.5 milyon TL) faiz ödemektedir. Bu faizler, halka satılan malların üzerine bindirilmekte, bu yüzden de pahalılık durmadan artmaktadır.
Mali sorumluluk yönünden sermayesini kat kat aşmış olan ETİ, büyük bir israf, yolsuzluk ve iltimas içindedir. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olan Özalp Sarıca’nın emrinde 11 tane Renault araba ile Girne-Kervansaray’da şirket tarafından döşenmiş bir misafirhane vardır. Genel Müdürün 12 yakın akrabası, şirkette bol maaşlı mevkiler işgal etmektedir. 85 KL aylıklı bir maliye memuru, iltimas sonucu ETİ’ye 200 KL aylıkla aktarılmıştır.
130 kişilik devamlı personeli ve narenciye paketleme tesislerinde çalışan 150 mevsimlik işçisi olan ETİ, toprak ağalarından kiraladığı 14 depo ve işyeri için yılda 50.000 KL ödemektedir. Türkiye’de görev yapan ETİ müdürlerine günde 20 KL , Avrupa’da görev yapanlara ise günde 30 KL otel parası ödenmektedir. 1975 yılında Türkiye temsilciliği için 7.300 KL, İngiltere temsilciliği için sadece 9 ayda 36.000 sterlin harcanmıştır.

2.Kıbrıs Türk Sanayi İşletmeleri Holding  Ltd Şirketi:
1975 yılı Şubat ayında, 100 milyon TL sermaye ile KTFD ve Türkiye’deki Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT)’nin ortaklığı ile kurulmuştur. Toplam 200 hissenin yarısı, Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Konsolide Fonu İnkişaf Sandığı’na aittir. KTFD 50 milyon TL’nin karşılığı olarak gerçek değeri  250-300 milyon TL  olan ham madde ve malzeme koymuştur. Geriye kalan hisselerin Türkiye’nin çeşitli KİT’leri arasındaki dağılımı ise şöyledir: Sümerbank 40 hisse, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 20 hisse, Petro-Kimya A.Ş., Zirai Donatım Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Et ve Balık Kurumu 10’ar hisse.
Kıbrıslı Rumlara ait olan ve savaş sonrasında terk edilen 60 fabrika ve işyerini bünyesinde toplayan Sanayi Holding, bunlardan 40’ını doğrudan doğruya çalıştırmaktadır. Bakanlar Kurulu kararı gereğince geriye kalan 20 tesisin kiralama yolu ile özel sektör tarafından işletilmesi öngörülmüştür. Halen şirketin elinde bulunan tesislerin maddi değeri  80 milyon TL olup, bu tesislerde, 950’si işçi olmak üzere 1,240 kişi çalışmaktadır. Makine, İmalat ve Elektrik, Tekstil-Giyim, Plastik, Gıda, Kozmetik ve Boya Sanayii diye anılan 6 imalat grubu vardır. 1975 yılındaki 20 milyon TL’lık satış hacmi, 1976’da 60 milyon TL’ye yükselmiştir. Bunun nedeni, elde bulunan ham madde stoğu ve üretilmiş malın satılmış olmasıdır. 1975 yılı için gösterilen 4,717,000 TL kârdan, 2 milyon TL vergi istendiği zaman, ham maddenin parasının Maliye Bakanlığı’na yatırılacağı gerekçesi ile vergi vermekten kaçınılmış, hatta şirketin zarar ettiği öne sürülmüştür.  Şirket, devletten kredi ve mali yardım almış olmasına rağmen, bazı özel ve tüzel kişilere, bankalara ve devlete borçlu durumdadır. Sanayi Holding’de çalışan işçiler, 1976 yılı başlarında, şirketin toplu sözleşmedeki bazı maddeleri uygulamaması nedeniyle, 1.5 milyon TL kayba uğradıklarını ileri sürerek, greve gitmişlerse de, grev KTFD Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmıştır.
Şirketin Yönetim Kurulu üyeleri ve müdürleri arasında bol maaşlı Türkiyeli emekli subaylar çoğunlukta bulunmaktadır. Genel Müdür Orhan Alıçlı, ABD’de askeri elektronik eğitimi görmüştür. Emekliye aytıldıktan sonra Türkiye’deki Koç Holding’de koordinatörlük görevinde bulunmuştur. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı ise, yine Türkiyeli olup Maliye Bakanlığı eski uzmanı Orhan Kutlubay’dır. 

3.Kıbrıs Türk Petrolleri Ltd Şirketi:
Haziran 1975’de, bir yıldır Türkiye’den petrol ithalatını yürüten ETİ’nin %49 ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın %51 hissesi ile kurulmuştur. Kıbrıs’ta petrol araştırmaları yapacağı vaadiyle kuruluş gerekçesini cazip bir hale getiren bu şirket, petrol taşımacılığından öte bir iş yapmamakla birlikte, Türkiye’den gelen Genel Müdür (Süreyya Koç), Yönetim Kurulu üyeleri, müdürlükler ile birlikte 46 personeli vardır. Genel Müdür Süreyya Koç’un aylık maaşı 28,000 TL olup, devlete ait bir evde oturmasına rağmen, ev kirası tahsisatı almaktadır. Ayrıca, kendisine Bella Payıs’ta bir ev tahsis edilmiştir. Bir yılda 86,113 TL seyahat masrafı almıştır. Eleştiriler karşısında “petrolü keserim” tehdidinde bulunmakta olup, seçimler döneminde Türkiye adına çeşitli baskılarda bulunmuştur. Yönetim Kurulu Başkanı (Rasim Demir) ise her ay 5,500 TL almakta, ayrıca yılda toplam olarak 40,000 TL seyahat masrafı almıştır. Yönetim Kurulu üyelerinin saat başı ücretleri ise KTFD Başbakanı ve Meclis Başkanınkinden 10 kat fazladır (5,500 TL). 
Mağusa’daki akaryakıt ve LPG dolum tesislerine malzeme temini ve montaj işlerinde büyük vurgunlar vurulmuştur. Şirket adına iki büyük ev misafirhane olarak tahsis edilmiş olmasına rağmen, burada kalanlara kira ve yolluk ödenmektedir. KTFD, bu şirkete 300,000 TL değerinde tanker ve araçlar vermiştir. Yılda en az 16 milyon TL vergi sağlayabilecek olan bu kuruluş, hiçbir gümrük resmine tabi değildir.

4. Kıbrıs Meyva ve Sebze İşletmecilik Ltd. (CYPFRUVEX):
10 milyon TL sermaye ile KTFD tarafından kurulmuş ve işgal altındaki bölgelerde turunçgillerin ihracatı ve pazarlaması ile görevlendirilmiştir. Türkiye’deki Meysu firması ile 1975 yılında imzaladığı teknik anlaşmanın yürümemesi nedeni ile söz konusu firmaya 1.5 milyon TL olan borcunu ödemiştir. Daha sonra Meysan isimli meyva suyunun iç piyasada dağıtımını sağlamak için ETİ, Sanpa Ltd ve Ahmet Raşit Mustafa and Co. şirketine satış yetkisi vermiştir. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Sami Topcan’dır.
İngiltere’deki dağıtım işlerini, bir Museviye ait olan Rudolfo Şirketi yapmaktadır. Cypfruvex, bu şirketin yarı hissesini almak için 3,000 sterlin yerine 10,000 sterlin ödemiştir. Hollanda’daki dağıtımı ise, Euroface şirketi yürütmektedir. Her iki dış şirketin hesapları hakkında Meclis Araştırma Komisyonu’na bilgi verilmemiştir.
Cypfruvex’in 31 Ağustos 1976 tarihine kadar bankalara ve çeşitli yerlere toplam 93,857,723 TL borçlu olduğu saptanmıştır. 1975 yılında 50 bin ton olan genel ihracat, 1976 yılında 30 bin tonu aşamamıştır. 1976 yılı içindeki toplam ihracatı, 1,250,000 sterlin değerinde idi. Tam pazarlama yapamadığından gerekli dövizi sağlayamamaktadır.

5. Kıbrıs Türk Turizm İşletmeleri Ltd.
İstila sonrası terk edilen Mağusa ve Girne’deki Kıbrıslı Rumlara ait otellerin işletilmesi amacıyla, yine Türkiye devlet sermayesi ve TCM İnkişaf Sandığı’nın ortaklığı sonucu kurulmuş bir şirkettir. Yatak kapasitesi 1,350’dir. Çeşitli otellerin müdürlüklerine bol maaşla Türkiyeliler getirilmiştir. Şirket yönetimi, yasalara aykırı olarak, personelinden stopaj sistemi ile kesmekte olduğu gelir vergisini ve İhtiyat Sandığı hisselerini “para yok” diyerek, ilgili kuruluşlara yatırmamıştır. Bir seyahat acentesine ayrıcalık tanınarak, sınırsız kredi açılmış, kapora yatırmadan otellerde kontenjan alabilmesi sağlanmıştır. Bu acente, şirkete bir yıldır 1 milyon TK borçlu durumdadır. Genel müdür, otellerin %84’ü Mağusa bölgesinde olmasına rağmen, Girne’de lüks özel bir evde kalmaktadır.

6. Kıbrıs Türk Hava Yolları Şirketi:
1975 yılı sonunda KTFD ve THY’nin 20’şer milyon TL sermaye koyması ile kurulan bu şirket, Ercan Havaalanına uçak indirme yetkisini tekelinde tutmaktadır. 1976 yılında 13 milyon TL net kâr sağladığı açıklanmıştır.
İstanbul Sheraton Oteli’nde tutulan bir büro, THY ile olan bağlantıyı sağlamaktadır. Kendi uçağı olmayıp, THY’na ait kiralanmış uçaklarla hava ulaşımını gerçekleştirmektedir. Yüksek bilet fiyatlarının turizmin gelişmesini engellediği, liderliğe yakın bazı kimselere parasız, bazılarına %60 indirimli seyahat olanağı sağladığı öne sürülmektedir.

7. Kıbrıs Türk Denizcilik Şirketi:
Bu şirket de, Hava Yolları Şirketi gibi, %50 hisseye sahip olan TC Denizcilik Bankası’nın Kıbrıs acenteliğini yapmaktadır. 30 milyon TL sermayesi olan şirketin Danimarka’dan satın aldığı Panama bayraklı “MS Barış” adında 844 tonluk bir gemisi vardır.

8. ve 9.Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi Ltd Şirketi ve Kıbrıs Türk İçki Fabrikası (TAŞEL):
Her ikisi de, %51 Türkiye Tekel İdaresi ve %49 TCM İnkişaf Sandığı sermayesi ile çalışmaktadır. Türkiye’den ithal edilen tütünle “Harman” ve “Barış” sigarası imal edilmekte, içki fabrikası ise ilkel metodlarla çalışmaktadır. Malları pek rağbet görmemektedir. Çünkü gerek sigara, gerekse içki ithali, büyük ölçüde kaçakçılık şeklinde olmaktadır. Askeri ve sivil yöneticilerden oluşan bir kaçakçılık şebekesi, güneyden veya Türkiye’den Amerikan sigarası getirip, dağıtımını sağlamaktadır. Mağusa’daki TAŞEL Fabrikasının müdürü Nazım Perk olup, burada 26 kişi çalışmaktadır.

ÖZEL SEKTÖR:
Yukarıda sermaye yapısı ve çalışmaları incelenmiş olan KİT’ler dışında kalan Kıbrıs Türk özel sektörü, ya ETİ’nin ithal etmekte olduğu malların dağıtımını yapmakta veya kendi direkt olarak Türkiye veya Avrupa’dan tüketim malları ithal etmektedir. KİT’lerin kuruluş döneminde bu kuruluşlara ortak olmaktan çekinen Kıbrıs Türk ticaret burjuvazisi, şimdi KİT’lerin özel sektöre devrini istemektedir. Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Mehmet Can, Türkiye’nin en büyük tekelcilerinden Vehbi Koç’un 1976 yılı sonunda işgal bölgelerine yaptığı ziyaret nedeniyle verdiği bir demeçte şöyle konuşmuştur:
“Anavatanla bütünleşme alanında ilk adımı atan Koç Holding’in bu faaliyetini büyük bir memnunlukla karşılıyoruz. KTFD’deki KİT’lerin Barış Harekâtı sonrasındaki geçiş dönemindeki görevlerini tamamladıklarına ve görevi ciddi Holding ve halk şirketlerine devretmeleri zamanının geldiğine inanıyoruz.”
Uzun süreli ekonomik yatırım yapma yeteneğinden yoksun olan Kıbrıslı Türk kapitalistler, bugün büyük bir vurgun alanı olan KİT’lerin özel sektöre devri sayesinde, hem kendilerinin bu sömürüden bir pay kapmalarını, hem de acenteciliğini yapmakta oldukları Türkiye tekellerinin kuzeydeki ekonomiye tamamen sahip olmalarını istemektedir.
Öte yandan Türkiye tekelci sermayesi de, küçük bir pazar olma özelliği dışında, kuzeydeki atıl sanayi ve turizm potansiyelini kullanmak isteğindedir. Fakat bugüne kadar yapılan çeşitli teşebbüsler, henüz bir sonuç vermiş değildir. Koç Holding’den sonra, Egeli sanayicilerden oluşan bir grup işadamı da 1977 yılı Mayıs başlarında Kıbrıs’a gelerek, aynı konuda temaslarda bulunmuşlardır.
Bu arada uzun süredir Türkiye ve AET tekellerinin istemekte oldukları Mağusa’da serbest bir bölge kurulması projesi, Bakanlar Kurulu’nun 1977 Şubat ayı ortalarında aldığı bir kararla kabul edilmiştir. Bu projeye göre, Mağusa limanı çevresindeki 30 bin metre karelik bir alan üzerinde bir serbest değişim bölgesi kurulacak; burada, gümrüksüz olarak ithal edilen ham madde ile üretilecek veya montajı yapılacak sanayi ürünleri, çeşitli gümrük kolaylıklarından yararlanılarak, Orta Doğu ülkelerine ihraç edilecektir. Ayrıca bu bölgeden yapılacak ithalata indirim sağlanacak ve bazı malların değişimi sağlanacaktır.
Projenin ne ölçüde gerçekleşeceği henüz kesin olmamakla beraber, emperyalizmin taksim edilmiş Kıbrıs’ı askeri bir üs yanında, diğer amaçları için de kullanmak istediği anlaşılmaktadır. Kukla Denktaş yönetimi, bu hususta elinden geleni yapmakta, patronlarına olan sadakatini göstermekten geri durmamaktadır. Bazı Ortak Pazar çevrelerinin de bu konuda ona yardımcı olduğu görülmektedir.

SONUÇ
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün çiğnenmesi ve yüz binlerce insanın yerinden, yurdundan edilmesi, can ve mal kaybı pahasına kurulan KTFD’nin bugün içinde bulunduğu ekonomik, politik ve sosyal bunalım, giderek derinleşmektedir. Şişirme memur kadroları ve cari giderler için harcanan para, 20 milyon KL (800 milyon TL)’nı aşmakta olup, sadece KİT personeline yılda ödenen ücretler toplamı 1.3 milyon KL (47 milyon TL)’na ulaşmaktadır. Sözün kısası büyük bir israf içinde olan KTFD, borç içinde yüzmektedir.
Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgelerinde hayat, güneye oranla %116 daha pahalıdır. Öte yandan kişi başına düşen ulusal gelirde geçen yıla oranla %33’lük bir düşüş görülmüştür. Pahalılık, işsizlik, karaborsacılık, yolsuzluk ve hırsızlıklar gün geçtikçe artmaktadır. Denktaş ve TMT’ye destek olmak amacı ile Türkiye’den Kıbrıs’a gönderilen çeşitli faşist ve gerici unsurlara karşı halkın tepkisi giderek yoğunlaşmaktadır. Kıbrıs’ta toplumlararası dostluk ve işbirliğine karşı olan bu şovenist gruplar, gerek Türkiye’deki, gerekse Kıbrıs’taki sermaye çevrelerinin destek ve koruyuculuğu altında çalışmaktadırlar. Bir eski TMT komutanının yönetiminde ve faşistlerin elinde bulunan Gençlik, Kültür ve Spor Dairesi’ne bütçeden ayrılan para miktarı 200,000 KL’dır.
Bu faşist hareketin başkanının bir açıklamasına göre, özel yaz kamplarında 1975’de 200, 1976’da da 800 genç eğitim görmüştür. Türkiye’deki faşist Milliyetçi Hareket Partisi’nin fanatik üyeleri olan binlerce faşist, işgal bölgelerindeki çeşitli köy ve kasabalara yerleştirilmiştir. Öte yandan Türkiye’den gelen dinci ve gerici kişiler, Allaha inanmadıkları ve İslam dininin emrettiklerini uygulamadıkları şeklinde suçlamalara maruz kalan Kıbrıslı Türklere “din ve ahlak” öğretmek gerekçesiyle adaya gelmişlerdir. Okullara din dersleri konurken, faşistler de okullarda etkilerini artırmak istemektedirler.
Kıbrıs Türk toplumu, ayrı bir devlet ilanı ile Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedeflemiş olan NATO’nun emperyalist planlarına karşı mücadele ederken, Denktaş kliğinin taksimci politikalarına onay vermemektedir ve bağımsız, egemen, toprağı bütün, bağlantısız ve askeri üslerin olmadığı, içişlerine yabancı ülkelerin müdahale etmediği bir Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rum yurttaşlarıyla yeniden birlikte yaşamak istemektedir. 
Kıbrıs Türk toplumunun kasıtlı olarak üretimden uzak tutulması ve tüketici bir hayata zorlanmasından amaç, onun üretim süreci içinde daha da bilinçlenmesini önlemektir.
1976 yılı içinde bazı üretim dalları ve hizmet sektöründe çalışan 8,000’i aşkın işçi ve memurun ilerici sendikaların öncülüğünde düzenledikleri 30 grev hareketi, yükselen ekonomik mücadelenin boyutlarını göstermektedir. Bu grevlerden 5 tanesi, sosyal hayatı ve halkın refahını tehlikeye sokacak gerekçesiyle, Denktaş Yönetimi tarafından yasaklanmıştır. 1977 yılı Eylül ayı sonunda anti-demokratik yönetime karşı yapılan grevlerin sayısı 20’ye ulaşmış olup, bunlardan iki tanesi de yasaklanmıştır.
Kıbrıs Türk halkı 1958 yılından bu yana kendi adına hareket eden liderliğin taksimci politikasının nelere mal olduğunu yaşamış ve görmüştür. Bölünmüş bir ekonomi, 40 bin askerlik işgal ordusu, faşist TMT ve emperyalizm yanlısı Denktaş yönetimine rağmen, en zor koşullar altında mücadele vermekte olan Kıbrıs Türk emekçileri, tam bağımsız, toprağı bütün, egemen ve askersizleştirilmiş bir Kıbrıs mücadelelerini sürdüreceklerdir.

(“Hasan Mehmet” takma adıyla 12 Haziran 1977 tarihinde İngilizce olarak kaleme alınan bu çalışma, 29-30 Ekim 1977 tarihlerinde Brüksel’de yapılan Kıbrıs ile Uluslararası Dayanışma Konferansı’na “Hasan Mehmet adındaki bir Kıbrıslı Türk gazetecinin Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgelerindeki ekonomik yapı hakkındaki raporu” olarak gönderilmiştir. Ayrıca Prag’taki Uluslararası Gazeteciler Örgütü (IOJ)’ne de iletilmiştir. Yukarıdaki metin, yazar tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Bu rapor, İstanbul’daki haftalık siyaset dergisi Kitle’nin 15 Kasım 1977 tarihli (Sayı:185) nüshasında,  dergi redaksiyonu tarafından Türkçeleştirilmiş ve biraz kısaltılmış şekliyle yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder