4 Temmuz 2014 Cuma

KIBRISLI TÜRKLERDE KİMLİK ARAŞTIRMALARININ GEÇMİŞİ


"Kıbrıslı Türk veya Kıbrıs Türkü kimdir?" sorusuna yanıt ararken sanırım ilk başvurulacak yer, bizim kendi toplumumuzun nereden gelip nereye gitmekte olduğu hakkında bize bilgiler verecek olan kültür tarihimizle ilgili eserler olmalıdır. Ne yazık ki bu konuda yapılmış olan çalışmalar yok denecek kadar azdır.
            24 Ağustos 1935 tarihli Ses gazetesindeki bir makalesinde Ulviye Mithat Hanım, o yıllarda Kıbrıslı Türklerin kültürel sorunlarına şöyle parmak basmaktaydı:
            "İşittiğime göre Kıbrıs tarihinin Rum cemaatına ait olan kültür kısmı tamamıyle mazbutmuş. Rumlar, kültür tarihlerini muhtelif eserlerle tesbit etmişler ve gelecek nesillerin istifadesi için hazırlamışlar. Buna mukabil Türkler şimdiye kadar bu mevzuu düşünmemişler bile! Zaten Kıbrıs Türkleri Kıbrıs tarihinin her safhasını ihmal etmişler. Hani Kıbrıs'ın bir Edebiyat Tarihi? Hani bir İdare Tarihi! Umumi Tarihi bile bir mektep kitabından ibaret.
            Kültür Tarihimiz hakkında şimdiye kadar yazılan yegane yazı, geçen sene lise mecmuasında lisenin tarihine dair yazılan kısa bir makaledir. Kültürümüzün beşiği olan ilk okullarımızın terakki devirlerini gösteren bir makaleye çok ihtiyacımız var."
            Ulviye Hanım'ın sözünü ettiği makale, eşi olan lise tarih öğretmeni Mustafa Mithat Bey'in "Kıbrıs Erkek Lisesi Mecmuası, 1933-1934 Yıllığı'nda çıkan "Lisenin Tarihi" (s.107-127) başlıklı yazısıdır. "Muhtasar Kıbrıs Tarihi'ni yazmış olan Mustafa Mithat Bey (1926), coğrafya hocası İbrahim Hakkı Bey ile birlikte "Mekteblere Mahsus Küçük Kıbrıs Coğrafyası ve Küçük Kıbrıs Tarihi" adlı 73 sayfalık kitabı, 1930'da Lefkoşa'daki Birlik Matbaasında bastırıp yayımlamışlardır (Bak. Kıbrıs'ta Türkçe Basılmış Tarih Kitapları ve Sonuncusu: Kıbrıs'ta Türkler, Ahmet An, Yeni Düzen 23 Mayıs 1994 ve Alternatif Yazın, Sayı 7/1993)
Kıbrıs'tan Türkiye'ye göç etmiş olan ve Denizli Lisesi'nde tarih öğretmenliği yapan İsmet Konur, 1938 yılında İstanbul'daki Remzi Kitabevi yayını olarak "Kıbrıs Türkleri" adlı bir çalışmasını yayımlamış, ama ne yazık ki kitabın Kıbrıs'a girmesi yasaklanmıştı. 18 Ekim 1938 tarihli Söz gazetesinde konuyla ilgili olarak şu haber yer almaktaydı:
            "Cuma günü neşredilen resmi gazetede ilan edildiğine göre, Türkiye'de basılıp neşredilen "Kıbrıs Türkleri" adındaki kitabın adamıza idhali kati surette yasak edilmiştir. Polis idaresi bazı ticarethane ve müesseselerde araştırmalar yapmış fakat bu kitabı bulamamıştır. Kitabın müellifi Denizli Tarih öğretmeni İsmet Konur'dur".
            Öğretmen Hasan Behçet tarafından hazırlanan "Kıbrıs Türk Maarif Tarihi (1571-1968)" adlı çalışma ise ancak 1969'da yayımlanmıştır.
            Kıbrıslı Türklerin ada üzerinde yaşayan toplumlardan biri olarak kendi siyasal ve kültürel tarihi yeterince bilinmediği veya şimdiye kadar yapılmış olan kısıtlı çalışmalar okunmadığı için, bazıları bir kimlik arayışına çıkmakta veya bunalıma düşmektedirler. Yaygın olarak dağıtımı yapılan ve resmi veya ulusal ideolojiye uygun olarak yazılmış tarih kitaplarında ise, "Biz kimiz?" sorusunu yanıtlamaya elverişli bilgiler yer almamaktadır.
Özellikle 1974'den sonra, Kıbrıslı Türklerin adanın kuzeyindeki %37'lik toprak parçası üzerinde toplanmaları, ekonomik, askeri ve siyasal yönden bölgeyi kesin denetimi altında tutmakta olan Türkiye Cumhuriyeti'ne bağımlı bir yapı oluşturmuş ve geleneksel Kıbrıs Türk toplumunun düzen ve dengeleri değiştiğinden, kültürel yapı daha büyük ölçüde değişime uğramıştır. Konumuz açısından önem kazanan kültürel asimilasyona karşı, özgün Kıbrıslı kimliğimizin korunması sorunu,  Kıbrıslı Türk aydınları sürekli olarak düşündürmüş ve onları çeşitli eylemlere itmiştir. Türkiyeli ve Kıbrıslı kültürün çatışması sırasında kimlik bunalımları ve kimlik arama çabaları ortaya çıkmıştır.
Geleneksel ve küçük bir toplum yapısına sahip olan Kıbrıslı Türklerin bundan önce elbette bir kimlikleri vardı, ama bu boyutta kimlik sorunları da yoktu. Kıbrıs'ta 300 yıllı aşkın Osmanlı yönetiminden sonra 1878'de başlayan İngiliz yönetimi, ada üzerinde yaşamakta olan Rum-Ortodoks nüfus yanında Müslüman bir azınlığın hamisi durumundaydı. 1900'lerin başındaki Müslüman cemaattan, 1950'lerdeki Türk toplumuna geçiş sürecinde, Yunan ve Türk milliyetçiliklerinin dış etken olarak rolü ve Kıbrıs Türk liderliğinin oluşup pekişmesi, bir başka çalışmamızda incelenmiştir. (Yeni Çağ, 8 Mart 1993'de başlayan 85 yazılık dizi) "Kıbrıslılık bilincinin geliştirilmesi üzerine notlar" başlıklı 46 yazılık dizimizde ise (ilk 4 yazı 23 Ekim-4 Aralık 1987 Söz'de, diğerleri 4 Ocak-22 Kasım 1989 Demokrat'ta yayımlanmıştır) konunun siyasal kimlik açısından irdelenmesi yapılmıştır.
1974'den sonra Türkiye kültürünün yoğun etkisi altında kalan ve kendi kültürel kimliğini saptama, ona sahip çıkma ve onu geliştirme mücadelesine önem vermeye başlayan Kıbrıslı Türkler, önceleri bazı siyasi partilerin çatısı altında bu tartışmayı başlatmış; daha sonra da gerek kültür derneklerinin içinde, gerekse kişisel araştırmalar çerçevesinde Kıbrıs Türkünün kültürel kimliğini toplayıp korumak için çalışmalar yürütmüşlerdir.
Kıbrıs Türk kültürünün ulaştığı düzeyi saptamak amacıyla yapılan ilk kapsamlı toplantı, Kültür-sanat örgütlerinin ve sanatçıların katılımıyla 1 ile 4 Şubat 1983 tarihleri arasında Lefkoşa'da yapılmıştır. Zamanın kültür işlerinden sorumlu bakanı Ahmet Atamsoy'un da desteklediği bu "Kültür-Sanat Danışma Toplantısı"na 200'ü aşkın kişi katılmış ve 24 bildiri sunulmuştu. Dil ve Edebiyat, Tarih, Müzik, Eski Eserler, Basın-Yayın, Plastik Sanatlar, Kütüphane-Arşiv, Folklor-Etnografya, Tiyatro ve Yasa konularında 10 komisyon halinde sürdürülen çalışmalar, ne yazık ki daha sonra kitaplaşamamış ve tahmin edildiği gibi tozlu raflara kaldırılmıştı. Ancak konuya ilgi gösteren tek yayın organı olan Söz gazetesinde tartışmaların bir kısmı özetlenmişti.
Genel olarak Kıbrıs Kültürü, özel olarak da Kıbrıs Türk Kültürü'nün en yoğun biçimde tartışıldığı o günlerde, Söz gazetesinde 31 Ocak ile 12 Şubat 1983 tarihleri arasında üç çalışmam yayımlanmıştı. Bunların başlıkları şöyleydi: 1) Tarihsel-etnolojik açıdan Kıbrıs kültürünün kökenleri, 2) 1571 yılından sonra Kıbrıs'ın etnik ve kültürel yapısında görülen değişiklikler, 3) Kıbrıs'ta yaşayan iki ana etnik- ulusal toplum arasındaki kültürel ve folklorik etkileşimler. Kültürel kimliğimiz, sözü edilen bu üç çalışmada ana hatları ile ilk kez tarihsel perspektif içinde incelenmiş oluyordu.
Danışma toplantısının hemen ardından 25 Şubat 1983'te Halk Sanatları Derneği'nin Lefkoşa'da düzenlemiş olduğu 1.Halkbilim Sempozyumu da Kıbrıs Türkünün etnik-ulusal bilincinin belirginleşmesinde ilk bilimsel adımlardan birini oluşturuyordu. 1983-86 yılları arasında yapılmış olan Halkbilimi Sempozyumlarına sunulan bildirilerin Turizm ve Kültür Bakanlığı yayını olarak 1986 yılında basılabilmiş olması, konuyla ilgilenenler açısından bir kazanım olmuştu. Ne yazık ki aynı derneğin gerek 11-18 Ekim 1982'de Kumarcılar Hanı'ndaki "Arayış" Folklor Sergisi'nde, gerekse 8-12 Aralık 1987'de Atatürk Kültür Merkezi'ndeki Giysi ve Elişleri Sergisi'nde sergilenen malzeme, bir Folklor Müzesi'nin yokluğu nedeniyle elden çıkarılmıştır. Kitaplaşmış diğer folklor derlemeleri arasında Mahmut İslamoğlu, Oğuz Yorgancıoğlu, Erdoğan Saraçoğlu, Hasan Siber, Mustafa Gökçeoğlu ve diğerlerinin çalışmaları anılabilir.
Yazılı kültür ürünlerimize gelince, ilk akla gelen ve ilk el atılmış konu olarak gazetelerimiz var. Bu konudaki ilk çalışma Söz gazetesinde, Ağustos 1933'de yayımlanmış olan gazetenin başyazarı Mehmet Remzi Bey tarafından hazırlanmış "Kıbrıs'ta Gazetenin Tarihçesi" başlıklı yazı dizisidir. Matbaacı Mehmet Akif'in, "Yeni Fikirler" dergisinin çıkan iki sayısında (Mayıs 1946 ve Ocak 1947) yayımlamağa başladığı "Kıbrıs'ta Türk Matbaacılığı ve Gazeteciliği" konulu araştırması, sonradan "Kıbrıs" gazetesinde de yer almış (1949), ama ne yazık ki bitirilememiştir. 1969'da Hasan Şefik Altay tarafından yayımlanan "Kıbrıs Basın Kaynakları" (Birçok yanlış ve eksik bilgilerle doludur) ile Cemalettin Ünlü'nün 1981'de Ankara'da yayımlanan "Kıbrıs'ta Basın Olayı (1878-1981)" yeni çalışmalara ışık tutmuştur.
Eski dergilerimizle ilgili ilk tanıtım yazısı, 24 Ağustos 1982 tarihinden başlayarak Yeni Düzen gazetesinde, "Tarihin tozlu sayfalarındaki kültür ve sanat dergilerimiz" başlığı altında, 20 gün süreyle Sevgül Uludağ tarafından kaleme alındı. Daha sonra Harid Fedai, Halkın Sesi gazetesinde 27 Mart-3 Nisan 1984 tarihlerinde çıkan "1940'lı yıllarda Kıbrıs'ta yayınlanan Türkçe dergiler" başlıklı çalışmasıyla, şimdiye kadar eksik kalmış yönleri de ekleyerek, bu konudaki bilgilerimizi zenginleştirmiştir. Benim "40 yıl önceki düşün yaşamımızdan örnekler" adlı çalışmam da önce Yeni Kıbrıs dergisinde (25 Temmuz-2 Ağustos 1990) yayımlandı. Bu arada Haşmet M. Gürkan, Söz gazetesinde eski bazı dergi ve gazetelerimizi tanıtmış, Sabahattin İsmail de Yeni Kıbrıs'ta çıkan gazete tanıtma yazılarını 1987'de "Kıbrıs Türk Basınında İz Bırakanlar" adıyla kitaplaştırmıştır.
Ne yazık ki gerek eski gazetelerimizin, gerekse eski dergilerimizin eksiksiz bir kolleksiyonu ne Milli Arşiv'de, ne de Milli Kütüphanede bulunmaktadır. Bu arada ilk defa 25 Aralık 1962'de Lefkoşa'daki Mevlevi Tekkesi'nde "Kıbrıs'taki ilk Türk gazeteleri" sergisinin açıldığını ve burada birçok eski gazetemizin sergilendiğini hatırlatalım. Zamanın Türk Cemaat Meclisi Sosyal İşleri ve Belediye Dairesi Başkanlığını yürüten Türkiyeli gazeteci Ömer Sami Coşar'ın daha sonra sergilenen malzemeyi kendi kolleksiyonuymuş gibi, yetkililerin onayıyla Türkiye'ye götürdüğü bilinmektedir. Coşar'ın Mart 1984'de ölmesi ardından sözü edilen tarihi kolleksiyonunun ne olduğu bilinmemektedir. Keşke aynı yetkililer ilgilenip gazeteleri geri ülkemize getirebilseler!
Kıbrıs'ta Türkçe olarak basılmış kitap ve kitapçıklarla ilgili olarak yayınlanmış ilk kapsamlı bibliyografya çalışması ise 1878-1987 arasında çıkarılmış 650 kitap ve 150 kitapçık, toplam 800 eser benim tarafımdan Yeni Kıbrıs dergisinde (Ocak-Ekim 1987 ve Şubat 1988) yayımlanmıştır. Daha sonra 1992 yılına kadar olan yayınlar, aynı dergide yıllık olarak liste halinde verilmiştir. Ekim 1984'de araştırmacı yazarlarımızdan Ahmet C.Gazioğlu'nun aylık olarak çıkarmaya başladığı bu dergide politik yazılar yanında, daha çok eski Kıbrıs üzerine yazılmış araştırma yazılarına ve Harid Fedai, Haşmet M.Gürkan, Sabahattin İsmail, Ali Nesim, Ahmet An gibi yazarların kültürel mirasımızı inceleyip tanıtan yazılarına yer verilmekteydi. Dergi daha sonra resmi propaganda ağırlıklı içeriğe önem vermiş ve 1993 yılı sonunda yayımını durdurmuştur.
Kıbrıs Türk kültürünün sözlü ve yazılı kaynaklarını derleme konusunda şimdiye kadar yapılmış çalışmalara değindikten sonra, kültürel kimlik tartışmalarına gelebiliriz. İzleyebildiğimiz kadarıyla, bu konuda kişisel düzeyde yapılan tartışmalar dışında, kamuoyu önünde yapılmış ilk toplantı, Güzelyurt Sanat Derneği (GÜSAD) tarafından 4 ile 9 Ağustos 1986 tarihleri arasında Lefkoşa'daki Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Kimlik arayışında kültürel ve sanatsal gelişmenin önemi" konulu sempozyumdur. 1983 Şubat'ında HAS-DER, Folklor Sergisi'ne "Arayış" adını vermiş ve sergilenen folklor ürünlerinde Kıbrıslı kimlik ortaya çıkmış olmasına rağmen, üç buçuk yıl sonra GÜSAD'ın kültür ve sanatsal gelişmede yeni bir kimlik arayışına çıkması yadırgatıcı olmuştu. Sempozyum düzenleyicilerinin bir diğer hatası da, bildiri sunacak 10 konuşmacıdan sadece bir tanesinin Kıbrıs'tan, diğerlerinin ise hep Türkiye'den seçilmiş olmasıydı. Daha ilk toplantıda "biz Kıbrıs Türk sanat ve kültürüne bir reçete vermek için gelmedik" deme ihtiyacını hisseden konuşmacılar, gerçekte bu görevi yerine getirmeye çalışmışlar ve yer yer katılanların ağır eleştirileriyle karşılaşmışlardı. Ne yazık ki bu sempozyumdaki tartışmalar sonucu ortaya çıkan görüşler toparlanıp, kitaplaşamamış, ancak birkaç bildiri o günlerde Ortam gazetesinde yayımlanabilmişti. O günlerde İstanbul'daki Cumhuriyet gazetesi de sempozyumla ilgili haberleri Türkiye kamuoyuna kısa bile olsa aktarmış, ama aynı hatalı başlığı kullanmıştı: "Kıbrıs'ta kültürel kimlik aranıyor". (4 Ağustos 1986) İki gün sonraki haber başlığında ise Prof. Emre Kongar'ın bir saptaması vardı: "Kıbrıs Türklerinin kültür kimliği farklı". 9 Ağustos 1986 günü ise artık gerçek durum Kıbrıslı bir konuşmacının ağzından duyuluyordu: "Kıbrıs müdahaleci kültürün etkisinde."
Kıbrıs'ta yaşamakta olan gerek Rum, gerekse Türk toplumlarının kültürel açıdan sırayla Yunanistan'dan ve Türkiye'den etkilenmekte oldukları bir gerçektir. Ama Kıbrıslı kimliğin belirgenleşip, siyasal birlikteliği şekillendirmesi, ancak bu iki dış kültürün asimile edici etkilerine karşı bilinçli bir karşı koyuş ve Kıbrıs'ın kendi yerel kültür özelliklerini yaygınlaştırıp geliştirmekle olasıdır. Kimlik sorununun ilk ve son çözümlemede bir kültür sorunu olduğunu unutmadan, kendi siyasal ve kültürel tarihimizi gizli-saklı, resmi-gayrıresmi tüm yönleriyle okuyup, araştırmalı ve iyice özümsemeliyiz. Aksi taktirde bilgisizlikten veya yalan-yanlış bilgilenmeden kaynaklanan bunalımlara düşmek ve kimlik arayışına çıkmak kaçınılmaz olur.
"Umut İnsanda" oyununun İstanbul'da sahnelenmesi sırasında Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir söyleşide yine yanlış bir başlık kullanılmıştı: "Kıbrıs Türkü kültürel kimlik arayışı içinde". Söyleşiye katılan şair Fikret Demirağ bir yandan "Kıbrıs Türk toplumu açısından en belirgin izler Osmanlı kültürünün" saptamasını yaparken, öte yandan da Kıbrıs Türk şairlerinin geçmişten önemli bir kültür mirası almadığı söylenebilir" demekteydi. (Cumhuriyet, 23 Eylül 1986) Oysa ki bir edebiyat öğretmeni olan Demirağ'ın, şiir alanında en yüksek mertebe olan "Reis-üş Şuara" ünvanını almış olan zamanın müftüsü Hasan Hilmi Efendi, Kaytazzade Nazım, Kenzi vb şairlerimizi duyup okumamış olması affedilemez bir eksiklik olmalıydı. Çağdaş şairlerimiz ise, bir çırpıda göz ardı edilmekteydi. Aynı söyleşiye katılmış olan Yaşar Ersoy ise "dünyevi bir kimlik" arayışıyla kozmopolitizmi yeğliyordu.
Ulaştığı ve ulaşabileceği düzey ne olursa olsun Kıbrıslı kimliği bir türlü benimseyemeyip, uzak diyarlara kaçmış olan bir başka şairimiz olan Mehmet Yaşın da Londra'da yaptığı bir söyleşide "Akdeniz kültürü içinde ruhumu arıyorum" demekteydi. (Cumhuriyet, 18 Mayıs 1987) Arayış içinde olan ve bir grup arkadaşı ile birlikte kendilerine "74 Kuşağı Şairler" adını takan Hakkı Yücel de, Kıbrıs toprağından uzak kalmayı yeğlediğinden, şiir kitabının adını "Acı Sürgün" koyuvermişti. (1986) Aynı çevrenin girişimiyle İstanbul'da yayımlanan Varlık dergisi, Nisan ve Mayıs 1987 sayılarında "Bir Kimlik Arayışı: Kıbrıs Türk Edebiyatı" başlıklı bölümler yayımlamış ve bu çevrenin konuyla ilgili görüşlerini Türkiyeli okuyucuya aktarmaya çalışmıştı.
Hızını alamayan "74 Kuşağı Şairleri", 21 Haziran 1987'de Londra'daki Hackney Belediyesi'nin desteğiyle "Edebiyatta Kıbrıslı Türk Kimliği" konulu bir panel düzenlemiş ve panele sunulan bildirileri yine aynı başlık altında Varlık Yayınları arasında kitap olarak bastırmıştı. (1988) Paneli örgütleyen Mehmet Yaşın ve diğer katılımcıların, konuyla ilgili olarak Kıbrıs'ta yapılmış olan çalışma ve tartışmalardan habersiz davrandıkları ve kendilerini bu konuda öncü ilan ettikleri görülmüştür. Kaldı ki esas sorunun, panele önayak olanların kişisel kimlik bunalımı olduğu Mehmet Yaşın'ın açılış konuşmasında şöyle dile getirilmekteydi: "Konferansın adına "Kıbrıslı Türk Edebiyatçıların Kimlik Bunalımı" deseydik, daha yerinde olurdu belki. Sorun asıl bizim içimizde. Bir halkın kimliğini ortadan kaldırmak öyle kolay değil...Korkarım biz yazarlar kendi kimlik bunalımımızı dile getiriyoruz." (s.17) Bu kitapta sunulan bildirilerle ilgili eleştirilerimi, 19 Haziran 1988 tarihli Kıbrıs Postası gazetesinde yayımladığımdan burada ayrıntıya girilmeyecektir.
Kimlik araştırmalarıyla ilgili bir başka panel 24 Aralık 1990 tarihinde, Girne Anafartalar Lisesi tarafından düzenlenmiştir. "Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin kimliklerinin önemi, coğrafi, tarihi, milli-dini ve politik açıdan gerekliliği" konulu panelde, daha çok resmi ideolojinin bilinen görüşleri tekrarlanmış ve lise öğrencilerine şovenizm aşılamaya çalışılmıştır. (Bildiri özetleri için Bak. Halkın Sesi, 26 Aralık 1990)
Resmi ideoloji paralelinde hazırlanmış bir başka çalışma ise, emekli felsefe-sosyoloji öğretmeni Ali Nesim tarafından hazırlanmış ve KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınlarının 17. kitabı olarak 1990 yılı sonunda basılmıştır. "Kıbrıslı Türklerin Kimliği" adı verilmiş olan kitapta yer alan "Sosyal ve kültürel yönleriyle Kıbrıs Türkleri", "Kıbrıs Türk edebiyatı ve kimlik olgusu", "Kıbrıs Türk halkında kültür değişimleri", "Biz nasıl bir halkız?" ve "Kıbrıslı Türklerin kimliği" başlıklı 5 bölümde subjektif ve şovenist görüşler aktarılmaktadır. Örnek olarak şu yargılara değinilebilir:
"Bizler "(yani bugünkü Kıbrıs Türkleri) Rumların iddia ettikleri gibi istilacıların kalıntıları değil, adanın gerçek sahipleriyiz...Kıbrıs Türkü, tarihiyle ve kültürüyle bu adanın en eski bir halkıdır ve ulusal bir halk olarak Rum halkından ayrıdır ve onların sahip olduğu tüm haklara sahiptir." (s.13)
Burada sözünü edeceğimiz ve konumuzla ilgili son kitap, Aralık 1993'de yayımlanan Dr.Nazım Beratlı'ya ait "Kıbrıslı Türklerin Tarihi-1.Kitap: "Kıbrıslı Türk Kimliğinin Türk Komponenti" başlıklı çalışmadır. Henüz yayımlanmamış olan 2. kitapta da "Kıbrıslı Türk kimliğin Kıbrıslı komponentinin işleneceği haber verilmektedir. (s.17) K.T. Sanatçı ve Yazarlar Birliği'nin kendi yönetim kurulunu yarışmanın seçici üyeleri ilan ederek Birliğin kurucu ilk başkanı değerli tarih araştırmacısı ve yazar Haşmet Muzaffer Gürkan'ın anısına düzenlediği ilk yarışmada 1.'lik ödülü verilen bu kitapla ilgili bir eleştiri yazım, "Ödülünü hak etmeyen bir kitap" başlığı altında Alternatif Yazın dergisinin 6. (Mart-Nisan 1993) sayısında yayımlanmıştır. Dr.Beratlı "Kıbrıslı Türklerin ata ve kılıca yatkın olduklarını, yani Türkmen özelliklerini yüzyılları aşarak gelip sürdürmekte olduklarını" kaydederek, "Kıbrıslı Türklerin kültürlerinin temelinde, Alevi-Bektaşi değerlerinin yattığını" belirtmekte, ama hiçbir inandırıcı belge veya kaynağa atıfta bulunamamaktadır. (s.246 ve 207)
Kimlik konusuyla ilgili olarak Refik Durbaş'ın İstanbul'da yayımlanan Görüş dergisinin Eylül 1989 tarihli sayısında kaleme aldığı ve Mustafa Gökçeoğlu'nun "Tezler ve Sözler" başlıklı folklorik derleme kitabını vesile edip dile getirdiği görüşleri eleştiren "Kıbrıslı'nın Kimliği" başlıklı karşı yazım, yine aynı derginin Ekim 1989 tarihli 35. sayısında yayımlanmıştı ve alt başlıkta şunlar yer almaktaydı: "Türkiye'den Kıbrıs'a gelip de buradaki sözümona demokrasiye hayran kalan sağlı-sollu Türkiyeli aydınların, en önce Kıbrıslının kimliğini ve ülkenin tarihini öğrenmeleri gerekiyor."
Nitekim son zamanlarda yine bu bilgisizlik veya görmezlikten gelmeye dayalı olarak, Kıbrıs'ta da konuyla ilgili yanlış görüşler ileri sürülebilmektedir. Örneğin Alternatif Yazın dergisinin 8. sayısında (Tem.-Ağustos 1994) Derviş Okan imzalı bir yazıda "tüm ilerici görüntüsüne rağmen aslında tutucu ve gerici olan Kıbrıslılık Kimliği" görüşüne yer verilmektedir. Bu görüşün yanlışlığına ilişkin gönderdiğimiz yazı, ne yazık ki dergi tarafından yayımlanması uygun bulunmamış, ama daha sonra 29 Ağustos 1994 tarihli Yeni Çağ gazetesinde yayımlanabilmiştir. Orada da belirtildiği gibi "esas sorun, öncelikle kendi tarih ve coğrafyamızdan kaynaklanan Kıbrıslı kimliğimize sahip çıkmak ve onu yitirmeden, dinamik bir yapı içinde evrenselleştirebilmektir. Sınıf mücadelesinin yükseldiği oranda, bu kimliğin sınıfsal karakteri de kendini gösterecektir."
Yoksa sosyalist kimlik diyerek, sol köktenci bir görüşle kültürün ulusal şekillenmesinin inkarı bizi hiçbir yere götüremez. Milliyetçilik ile şovenizmi reddederken, milli olmayı reddedemeyiz. Enternasyonalizme evet derken, nasyonal nihilizme düşmemek gerekmektedir. Şoven burjuva kültürüne karşı geliştireceğimiz, halkların kardeşliğine dayalı olan emekçi sınıfının kültürü olmalıdır. Sosyalist yurtseverliğe dayanan bu yeni kültürün içeriği sosyalist, şekli milli olacaktır. İşte tam da bu nedenle Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kültürel kimliklerin, Türkiyeli ve Yunanistanlı kimliklerin asimile edici etkilerine karşı mücadelesi önem kazanmaktadır. Kıbrıslı kimlik, daha çok Türkiye ve Yunanistan'ın müdahaleci etkilerine karşı verilecek bağımsızlık kavgasından beslenecek ve oluşumunu daha da hızlandırıp geliştirecektir.

(Yeni Düzen gazetesi, Lefkoşa, 26 ve 27 Eylül 1994)


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder