17 Mayıs 2015 Pazar

AKEL’İN 18. KONGRESİNDE ONAYLANAN KIBRIS-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNE EN SON BAKIŞI


            1. AKEL’in uzun yıllardır kongre kararları ile Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne karşı olduğu bilinir. AKEL bu tavrını, Makarios hükümeti Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Gümrük Birliği perspektifi doğrultusunda birlik anlaşması arzusu ifade ettiği 60’lı yılların başında açıklamıştı. AKEL o dönem siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı AET ile birliğe gidilmesinden kaçınılması gerektiğini ve bunun yerine eşit ticaret antlaşmaları imzalanmasının hedeflenmesi gerektiğini belirtmişti.
            Partinin o dönem belirlediği tezinin özü, o gün geçerli olan nedenlerden dolayı bugün de geçerlidir. AKEL birlik anlaşmasının ikinci evresinin, yani Gümrük Birliği’nin yaşama geçmesine ve Vasiliyu hükümetinin AET’ye tam üyelik başvurusunda bulunmasına karşı çıktı.
            Partinin bu tavrına dayanak olan üç temel nokta vardı:
            a. Kıbrısın uluslarası politika seçenekleri, yani bağlantısızlık politikası, SSCB ve diğer sosyalist ülke yardımlarına dayanma politikası, AET’nin sadece ekonomik bir birlik olması yanısıra Kuzey Atlantik Paktı (NATO)’nın Avrupa’daki uzantısı olması nedeniyle çelişen bir politika olurdu.
            b. Var olan ekonomik verilerle, Kıbrıs’ın AET’ye tam üyeliği, Kıbrıs ekonomisine Birliğin büyükleri ile rekabetinde olumsuz yansımaları olacaktı. Bunun sonucu olarak Kıbrıs sanayisi ve tarımı çökecekti.
            Sosyo-ekonomik alanda AET’nin uluslarası merkezlerinin çeşitli kararlarla gündeme getirecekleri dayatmalar sonucu Kıbrıslı çalışanların kazanımlarının yitirilmesi tehlikesini de işaret etmiştik. Sosyal ekonomik alana olumsuz yansımalar olacak ve işsizlik, istihdam ve sair alanlarda ciddi tehlikeler yaratacaktı.
            c. O zamanki koşullarda var olan anlayışımıza göre AET’ye olası tam üyelik, o günün uluslarası güçler dengesi içerisinde bizim uzun erimli ideolojik yönelimlerimizle çelişiyordu.
            2. AKEL’in Avrupa Birliği’nin kapitalist siyasi-ekonomik bütünleşme biçimi olan niteliği ile ilgili değerlendirme ve anlayışı değişmedi. Fakat bugün dünyada ve özelllikle de Avrupa kıtasında köklü değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler bizi, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyeliği konusunu yeniden değerlendirmeye zorluyor. Böylece tezlerimiz, bugünkü gerçekliği dikkate alacak ve çağımızın sorunlarına daha ikna edici yanıtlar verecektir.
            Yeni durum, SSCB’nin ve sosyalist topluluğun Avrupa’da dağılması, bağlantısızlar hareketinin en azından bugün için uluslarası gelişmeleri etkileme yeteneğini yitirmesi, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğini tamamlaması ve bizim karşı çıkışımıza rağmen Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunda bulunması ve bu başvurunun Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri oluşturan olgulardan biri haline dönüşmesi olgularını içerir. Kıbrıs’ta bizim dışımızdaki partilerin tümünün tam üyelikten yana tavırları ve konunun ulaştığı nokta, bu olguyu pratik önem açısından bir evet veya hayır noktasından çıkarmış ve tam üyeliğin gerçekleşmesinin ne oranda ve hangi koşullarda gerçekleşeceği noktasına getirmiştir.
            Yeni koşullarda Avrupa Birliği de genişlemiş, 15 üyeye ulaşmış ve eski sosyalist ülkeler ve Türkiye dahil, geri kalan Avrupa ülkelerinin çoğunluğu da, ya tam üyelik başvurusunda bulunmuş, ya da bulunma aşamasındadır.
            3. Partimizin, Avrupa’nın eşit ve demokratik temeller üzerindeki birliği düşüncesine hiç bir zaman karşı tavır almadığı bir gerçektir. Fakat iki Avrupa’nın var olduğu ve bu iki Avrupa’nın tüm alanlarda keskin bir rekabet ortamı içerisinde bulunduğu koşullarda, AET, doğası ve karakteri gereği birleştirici bir rol oynayamazdı.
            AKEL’in 17. Kongresinde alınan siyasi kararda şöyle deniyordu:
            “Bizim tavrımız, Kıbrıs’ın Ortak Avrupa Evi inşaasına katılmaması anlamına gelmiyor. Fakat biz, Ortak Avrupa Evi ile AET’yi çakıştırmıyoruz. Biz bağlantısız bir Kıbrıs’ın Ortak Avrupa Evi inşaasında daha aktif bir rol oynayabileceine inanıyoruz.”
            AKEL, tüm Avrupa ülkelerinin eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde, gönüllü bir şekilde, ortak güvenlik, ekonomik işbirliği, çevre ve sairenin geliştirilip korunması için, kendi istemleri ile üzerinde kollektif olarak çalışılmış mekanizmaları belirleme yönünde ilerleyecekleri Ortak bir Avrupa Evi düşüncesini destekledi. Fakat sosyalist topluluğun dağılması -dağılış biçimi- böyle bir düşünceye yer bırakmıyor. Avrupa’nın bir araya geliş perspektifi, bugün artık farklı alternatiflere sahip değildir.
            Avrupa’daki sol güçlerin amacı, uzak "Halkların Avrupası" hedefini yaklaştıracak olan, Avrupa Birliği’nin ilerici, demokratik bir biçimde yeniden biçimlendirilmesidir. Bu öngörülebilecek bir gelecek için tek perspektifdir.
            AKEL, Kıbrıs’ın tam üyelik müzakerelerinin başlaması öncesinde, bu süreci Kıbrıs sorununun haklı bir çözümü dorultusunda verilen mücadelede ortak bir cephe olarak kullanmayı hedefliyor.
            Özellikle sosyal ve ekonomik alanda muhafazakar bir yönde hareket eden Avrupa standardı konusunda önemli çekincelerimizi korumakla birlikte, AB’ye tam üyelik sürecinin istikrarlı ve sorumlu yaklaşımlarla dolu olarak kullanılması durumunda, bu sürecin verdiğimiz siyasi mücadeleye olumlu katkı yapacağını ifade edebiliriz. Bu olumlu noktaları da şöyle sıralayabiliriz:
            a. Kıbrıs’ın, Avrupa Birliği’ne daha da yakınlaşma uğraşıları arifesinde bu olgu, çözüm konusunda Türkiye’ye baskı uygulanması olasılığını gündeme getiriyor. Aynı zamanda Kıbrıs sorununun daha kararlı bir şekilde AB karar alma organlarına götürülmesini de getirebilir.
            b. Kıbrıs’ın tam üyelik müzakerelerinin başlaması ile birlikte her iki toplumun da güvenlik duyguları daha da güçlenecektir. Bu olgu Kıbrıs’ı, Türk ve diğer tek yanlı müdahaleler karşısında daha az mahkum konuma getirecektir.
            c. Avrupa standardı, doğası gereği hem süreçte, hem de çözüm sonrası birliği güçlendirecektir. Fakat bu olgu, doğru bir çözüme karşı alternatif bir süreç olarak değil, çözümün yaşayabilirliğini güçlendirici bir unsur olarak ele alınmalıdır.
            d. Ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği konusunda farklı düşünceler olmasına rağmen, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne bir diğer yararı da yaklaşık tümü AB’den yana olan Kıbrıslı Türklerle bir yakınlaşma noktası sağlamasıdır.
            5. AKEL "her ne pahasına olursa olsun üyelik” yaklaşımına karşıdır. Böylesi bir yaklaşım, değerlendirilebilinecek olumlu unsurları ortadan kaldırabileceği gibi, olumsuz yönde büyük tehlikeler de yaratabilir. AB’deki güçler dengesi ve Birliğin temel ortaklarının Türkiye’nin desteklenmesi yönündeki duyarlılıkları dikkate alındığında, "her ne pahasına olursa olsun üyelik" yaklaşımı, Kıbrıs Rum tarafını çözüm ilkelerinden taviz konusunda baskı altına sokabilir. Dahası, doğru olamayan ve kararsız davranışlar taksimci statükoyu da güçlendirir.
            Bizim düşüncemize göre, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik olgusunun ilerlemesi için Kıbrıs sorunu ile ilgili ön koşullar şunlardır:
            a. Kıbrıs’ın tam üyeliği çözümden önce de, sonra da olsa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm topraklarını içermelidir. Sadece özgür bölge ile sınırlı kalmamalıdır. Tam üyelikle varılacak çözüm, Avrupa standardını getirecektir düşüncesiyle, Kıbrıs Rum tarafı ilkelerinden taviz vererek, sorunun kapatılmasını kabul etmemelidir.
            b. Kıbrıs’ın tam üyelik perspektifi, Türkiye’nin tam üyelik sürecinden bağımsız olmalı ve müzakerelerde aynı sorununun iki bölümü bir görünüm verilmemelidir. Böylesi bir olgu, Türkiye üzerinde siyasi baskı uygulanmasını azaltmaya katkı anlamına gelir.
            7. AKEL, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin, Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde, uluslarası örgütün kararları ve doruk antlaşmaları temelinde çözüm uğraşılarını güçlendirdiği oranda olumlu sonuçlar olacağına inanıyor.
            Kıbrıs Rum tarafının BM Genel Sekreterinin girişimlerine doğru yaklaşımı, ilkeli ve yaratıcı tavrı,Türk tarafının uzlaşmazlığının kayıtlara geçirilmesini getirmese bile, bu tavır, Kıbrıs’ın AB sürecinde güçlenmesini getirecek ve Kıbrıs’ı sürecin esiri olma yönündeki reel tehlikelerden koruyacaktır.
            8. AKEL, Kıbrıslı Türk siyasi güçlerin, kendi geleceklerini de ilgilendirmesi açısından, Kıbrıs’ın tam üyelik sürecinde söz hakkı istemlerini haklı ve arzulanan bir yaklaşım olarak değerlendirir. Kıbrıs hükümeti, yasadışı devletin dolaylı veya dolaysız tanınması olgusunu içermeyen bir biçimde sürece böylesi bir katılma arzusunu desteklemelidir ve bu başarılabilir. Böylesi bir katılım, yasadışı devletin direkt veya dolaylı tanınma tehlikesi olmadığı oranda başarılabilir ve Kıbrıs hükümeti bu yönde atılacak adımları desteklemeye hazır olmalıdır. Fakat Kıbrıs Türk liderliğinin, Kıbrıs sorununun çözümünü engellediği bir anda Kıbrıs Türk tarafının tam üyelik müzakerelerine katılması veya tam üyeliğin çözüm sonrasına bırakılması gibi taleplerini kabul etmek mümkün değildir.
            9. Kıbrıs’ın AB’ye tam üyelik antlaşması, ekonomik ve sosyal alanda dinamik bir pazarlığın sonucu olmalıdır. Böylece ciddi bir geçiş ve uyum süreci elde edilmeli ve Kıbrıs halkının kazanılmış haklarına dokunulmamalıdır. Bu noktada şu konulara özel bir duyarlılık göstermeliyiz:
            a. Sendikal hakların korunması ve çalışanların kazanılmış haklarının korunması. Hayat pahalılığı ödeneği, sosyal sigortalar vs gibi.
            b. Kooperatifçiliğin bağımsızlığının ve demokratik bir çerçevede işleyişinin korunması.
            c. Ortak çıkarlara yönelik işletmelerin sosyal niteliğinin ve daha genelde devletin sosyal rolünün korunması.
            d. Sanayi ve tarım gibi üretimin duyarlı alanlarının korunması ve desteklenmesi. Ayni zamanda üreticilerin gelirlerinin korunması.
            AKEL, hükümetin ve işveren örgütlerinin AB’ye uyum adına bugüne kadar sadece kendi çıkarlarını ve felsefelerini yansıtan sosyal ve ekonomik önlemleri yaşama geçirmesi olgusunu reddeder. Tam üyelik sürecine kadar geçecek sürede hakim olacak olgu ve dahası, tam üyelik sonrası yapılması gereken, Kıbrıs halkının kazanımlarını korumaktır.Tam üyelik adına bu haklar gönüllü olarak sınırlanamaz. Bugün seçmeci bir anlayışla gündeme getirilen halk karşıtı politika, Kıbrıs’ı, Kıbrıs halkının çıkarlarını korumaya yönelik değil, fakat sermayenin çıkarlarını yönelik olarak Kıbrıs’ı tam üyelik müzakerelerine götürmeyi hedefliyor.
            10. AKEL’in AB sürecine yönelik tavrı hiçbir koşulda sosyal değişim olan uzun erimli hedeflerinden vazgeçtiği anlamına gelmez. Partinin 17. Kongresinde onaylanan "Bizim sosyalizm Anlayışımız" partinin uğruna mücadele ettiği vizyondur.
            11. Partimiz, bugün AB’de var olan süreçlerin karmaşıklığını, Avruapa standardının boyutlarını ve hükümetlerin kendi seçeneklerini dikkate alarak, AB konularında ve özellikle de Kıbrıs’ın emekçi kesimlerine ve daha genelde Kıbrıs halkına hizmet edecek tam üyelik müzakerelerinin çerçevesi için öne sürülecek talepleri belirlemek amacıyla çeşitli bürolarının çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdürecektir.
            12. AKEL için birinci ve temel konu, Kıbrıs’ın tam üyelik sürecinin Kıbrıs sorununun haklı çözüm mücadelesine katkı yapmasıdır. Partimiz tam üyelikle ilgili varılacak bir anlaşma konusunda son tavrını belirlerken, dayanacağı temel kriter, bu anlaşmanın, Kıbrıs sorununa temel ilkeler çerçevesinde, yaşayabilir bir çözüm bulunmasına ne oranda yardımcı olacağıdır. Bize göre farklı yönlere giden bir sürece veya antlaşmaya karşı tavır almada tereddüt etmeyeceğiz. Son kararımızı belirlemede, varılacak anlaşmanın sosyal ve ekonomik içeriği ile öne sürdüğümüz koşullara hangi oranda uyulduğu önemli rol oynayacaktır.
            13. Yeni uluslarası koşullarda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve tüm halkımızın güvenliği temel kriteri ile Kıbrıslı Türklerin de AB’ye tam üyelikten yana tavrını da dikkate alarak AKEL 18. Kongresi, Avrupa Birliği’nden  yana tavır alır ve ve partinin bugüne kadar var olan tezini aşağıdaki gibi şekillendirmeye karar verir:
            “Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorununun doğru çözümüne yardımcı olacağı koşulu ile, tüm Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılacağı ve halkımızın önemli ekonomik ve sosyal haklarının korunması ile, AKEL, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinden yanadır.
            AKEL, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda son söz hakkının Kıbrıs halkında olduğuna inanır.
            18. Kongre Avrupa koşullarını ve tam üyelik sürecindeki gelişmeleri ve partinin daha iyi hazırlanıp bu sürece daha özlü müdahalelerde bulunması konularını incelemek amacıyla, Kıbrıs-Avrupa Birliği konularında araştırmalar yapacak uzman komiteler kurulmasına karar verir.”


AKEL’İN SEÇİM PROGRAMINDA KIBRIS SORUNU
            Kıbrıs AKEL Partisinin yayın organı olan Haravgi gazetesi, 25 Mart 2001 tarihli nüshasında, 27 Mayıs 2001 tarihinde yapılacak olan Kıbrıs Rum milletvekili seçimleri nedeniyle AKEL adayları ile seçim bildirgesini içeren bir ek yayımladı. Bildirgede "Kıbrıs sorununun çözümü neleri içermelidir?" başlığı altında şu görüşler yer alıyor:
            1. Türk işgal kuvvetleri ve bütün yabancı kuvvetlerin uzaklaştırılması ve Ada'nın askerden arındırılmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik, birlik ve toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması ve saygı görmesi,
            2. Türkiyeli sömürgecilerin Ada'dan uzaklaştırılması ve kitlesel kolonizasyonla tehlikeli bir şekilde değiştirilen Kıbrıs nüfusunun demografik yapısının restorasyonu,
            3. Kıbrıs vatandaşlarının insan hakları ve temel özgürlüklerinin yeniden sağlanıp saygı görmesi ve göçmenlerin dönüş hakkının güvence altına alınması, öncelikli öneme haizdir,
            4. Bir ve tek egemenliği, tek uluslararası kişiliği ve vatandaşlığı olacak olan iki bölgeli, iki toplumlu, federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ni oluşturma,
            5. Tek yanlı müdahaleleri safdışı edecek BM çerçevesinde güvenilir uluslararası garantilerin temin edilmesi,
            6. Her iki toplum halklarının, birinin hakları veya insan hakları aleyhine olmayacak şekilde güvence altına alınması. Federal bir çerçeve içinde iki toplumun siyasi eşitliği, 1992'den beri BM Genel Sekreteri'nin raporlarında ve Güvenlik Konseyi kararlarında belirtilen parametrelere dayanması."

(“Yusuf Aydın” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:67, Ekim 2001)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder