15 Mayıs 2015 Cuma

BU NASIL KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI? 25. yılda "özgürlük ve bağımsızlık"ımız


Aralarında Pierre Bourdieu, Daniel Bensaid, Pierre Vidal-Naquet gibi kişilerin de bulunduğu, Fransa'nın önde gelen aydınları, 31 Mart 1999 tarihli Le Monde gazetesinde bir açık mektup yayımlayarak, NATO'nun Sırbistan'a askeri müdahalesine karşı çıktılar.

Bu mektuptaki görüş ve talepler, daha sonra Haziran ayı içinde İngilizce konuşan ülkelerden akademisyenler ve yazarlar tarafından da onaylandı. Bunlar arasında Prof. Edward Said, Prof. Noam Chomsky, Prof. Immanuel Wallerstein, Robin Blackburn gibi isimler yer almaktaydı.

Açık mektupta dile getirilen talepler şöyleydi:
"- Bombalamalar derhal durdurulsun.
- Balkan devletleri ile bu devletlerde yaşayan bütün ulusal toplumların temsilcilerinin katılacağı bir Balkan Konferansı düzenlensin
- Halkların kendi kaderini tayin hakkı, sadece tek bir koşul altında, yani, başka bir halka sırt dönülerek, o bölgede etnik temizlik yapılarak kullanılmamışsa, savunulsun."
***
Anımsanacaktır, Kıbrıs'ın, 1974 yazında, kuzey komşusu Türkiye tarafından işgal edilmesi gibi, Kuveyt de, 1990 yazında, komşusu olan Irak tarafından işgal edilmişti. O zaman uluslararası topluluk, BM kararlarını uygulamayan Irak'a karşı derhal ve kararlı bir şekilde eyleme geçmişken, Kıbrıs'taki durumda  25 yıldır hiç bir ilerleme yok, onlarca BM kararı uygulanmıyor. 

25 yıl önce, NATO'nun önde gelen ülkelerinden ABD, Yunanistan'daki faşist albaylar ile birlikte Kıbrıs Cumhurbaşkanına karşı bir darbe düzenlemiş, ardından da Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmasına hoşgörü göstererek, emperyalizmin planları gereği adayı ikiye bölmüştü.

Adanın, Türk Ordusu'nun işgali altında tutulan %37'lik kuzey bölgesi, Kıbrıslı Rumlardan temizlenmiş, ve güneyde yaşamakta olan Kıbrıslı Türkler kuzeye göç ettirilerek, "Kıbrıslı Türkler kendi kaderlerini tayin ediyor" denerek, önce KTFD, daha sonra da KKTC ilan edilmişti.
Evinden, yurdundan, iş yerinden edilmiş 160 bin kadar Kıbrıslı Rum, 1974'deki askeri üstünlüğe dayanılarak  yaratılmış olan bu oldu-bittileri hiçbir zaman onaylamamış ve Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü kanayan bir yara gibi açık kalmıştır. Uluslararası topluluk da gerek BM, gerekse Avrupa Konseyi kararlarında bu oldu-bittileri kınamış ve kabul etmeyeceğini açıklamıştır. Ama bunun ötesinde, başka birşey yapılmamıştır.
***
Emperyalizmin, etnik köken, dil veya din açısından homojen olmayan ülkelerde, geleneksel "böl-yönet" politikasını uygulayarak, bu toprakları taraflar arasında taksim etmesi, belki kısa vadede cazip bir çözüm şekli olarak görülebilir, ama ayrımcılık üzerine oturan bu ayrılıkçılık, uzun vadede, etnik toplumlara felaket getirmektedir. Hindistan, Filistin, İrlanda örnekleri buna en güzel örneklerdir.

Yeryüzünde 4 binden fazla farklı etnik grup yaşamasına karşın, bugün BM'ye üye devletlerin sayısı "sadece" 187'dir. Etnik grupların "ortak bir kimlik ve sözümona güvenlik" arayışına girerek, kendi ayrı devletçiklerini oluşturmaları halinde, dünyanın nasıl bir felakete sürükleneceğini kimse kestirememektedir. Kaldı ki, günümüzde baskı altındaki etnik bir azınlığın sözümona özgürleşmesi, kapitalist koşullar altında gerçekleştirileceği için, başka bir etnik grubun baskı altına alınması şeklinde olmaktadır. Unutulmamalıdır ki, başka ulusları baskı altında tutan ulusların kendileri de özgür olamazlar. Bir başka önemli husus, ayrılma hakkı da içinde, çeşitli milliyetlerin kendi kaderini tayin hakkı ve en küçük etnik grupların bile olası en geniş  özerkliği, ancak sosyalizm koşulları altında tam olarak uygulanabilir.
***
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Şükran Soner, Kosova'daki durumla ilgili olarak şunları yazıyor:
"...Kosova, Kosovalı Arnavutlar bağımsız devletçik olmayı düşlerken ancak ABD'nin, AB'nin, NATO'nun üssü konumunda yaşayabilecekleri, adı özerk Yugoslavya'ya bağlı bir eyalet konumunda olacak.

Kosovalı Arnavutlar, Sırplardan kurtulmayı düşlerlerken üs konumunda, kağıt üstünde hiç değilse eski özerk statülerini kazanmış görünmeyi içlerine sindirmek zorundalar. Başka seçenekleri olmadan geri döndüler diyelim. İyi güzel de insanların barınma, yaşama, ekmek, iş-güçleri, geleceği nasıl sağlanacak?

Siz dışardan gelecek yardımlarla nasıl bir yaşam düzeyi oluşacağını varsayabiliyorsunuz? Bugüne kadar hiç gündeme getirmediğimiz, asıl NATO bombalarının hedefi olan Sırpların çöken ekonomisi içinde Kosova'yı, Arnavutları yaşatmaya yönelik projeler bu saatten sonra nasıl gerçekleşebilir?

...Türkiye'de ırk ayrımcılığı ve şeriata ilişkin tehditlerde geri adım atılması karşılığında Kuzey Irak planı kotarılmış gibi gözüküyor.

Yakın geçmişte Kuzey Irak'tan ajan peşmergelerini geri çekmek zorunda kalan ABD, son aşamada Saddam'a karşı darbeyi buradan planlıyor gibi bir tablo var. Barzani-Talabani ikilisi şimdilik PKK'yi dışlayarak Türkiye'nin engellemesini önlemeye razı olmuş gibi.

Olaya elimden geldiği kadarıyla tarafsız bakmaya çalışıyorum. Kuzey Irak'ta ABD'nin üssü, mandası konumunda bir Kürdistan'ın orada yaşayan Kürtler için nasıl bir özgürlük, bağımsızlık, daha insanca yaşam olduğunu bir türlü anlayamıyorum.

Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtlerin tıpkı Kosovalı Arnavutlar gibi çaresiz bir oyunun içinde, Saddam ve Miloseviç gibi iki, gözü dönmüş diktatörün asıl provokatör rolünde, özgürleşme adına ayrımcılık tuzağında geleceklerinin karartıldığına inanıyorum." (Cumhuriyet, 5.6.1999)
***
25 yıldır, TC'nin askeri bir üssü, mandası konumundaki bir KKTC'de, kaşarlanmış bir liderin asıl provokatör rolünde, özgürleşme adına ayrımcılık tuzağında ve çaresiz oyunlar içinde, Kıbrıslı Türklerin geleceklerini nasıl kararttığını yaşamakta olan kişiler olarak, yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, "özgürlük ve bağımsızlık" kavramını yeniden düşünmemiz gerekmez mi?

Amerikan State Department'ine bağlı ve Bosna-Hersek'te taksimi gerçekleştiren Toprak Bürosu coğrafyacıları tarafından alternatifli toprak haritaları ve İngiliz Foreign Office'ine bağlı Sir David Hanney'in gevşek federasyonu öngören anayasa önerilerini hazırladığı, bunların New York yakınındaki West Point Askeri Akademisi'nde taraflarca tartışılacağı ve üzerinde anlaşılacak çözümün  NATO Barış Gücü askerlerince uygulanacağı haberlerinin basında yer aldığı bu dönemde, daha uyanık olmamız gerekmez mi?

Kosova'nın, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya ve Berlin benzeri, NATO'lu müttefiklere ait 5 işgal bölgesine ayrıldığı şu günlerde, eski dosyaları açıp, 1954 yazında New York'tan Kıbrıs'a gelerek alan çalışması yapmış olan Amerikalı coğrafyacı Dr.Alexander Melamid'in makalelerini yeniden okumaya başlıyorum: "Kıbrıs'taki Toplumların Coğrafi Dağılımı" (Geographical Review, Vol.46, No.3, New York 1956) ve "Uygulamalı Siyasal Coğrafya'da Bir Sınıf Egzersizi: Kıbrıs'ı Taksim Etmek", (Journal of Geography, March 1960, Vol.59, Chicago).


(“Yusuf Aydın” imza ile, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:42, Temmuz 1999)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder