27 Mayıs 2015 Çarşamba

HÜKÜMET, KKTCELL'LE İLGİLİ OLARAK MECLİS'TE TOPA TUTULDU


KKTC Meclisi'nin 17 Aralık 1999 günü yapılan birleşiminde, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Bütçesi görüşülürken yapılan konuşmalarda, üç milletvekili GSM şirketlerinin KKTC'deki çalışmalarına ilişkin söz aldılar ve KKTCell'in uygulamalarını eleştirildiler.

Kadri Fellahoğlu (CTP)'nun konuşmasından:

DENEME DÖNEMİ İÇİN PARA ÖDENMEDİ
"Türkcell'in ülkemize gelişi ile ilgili yaşanan birtakım sorunları dikkate getirmek istiyorum. Bir defa antenlerle ilgili bir sorun yaşadık....Benim yaptığım araştırmaya göre, (Türkcell) 1-2 ay test konuşmaları yaptı. Ancak henüz daha konuşma bandları yoktu...Bu bir iki aylık deneme süresinde doğru olmayan bir uygulama yapıldı ve Telefon Dairesi, bir iki ay kadar bu görüşmelerden bir ücret elde edemedi...

BEDAVA SİMKART DAĞITILDI
Yapılan çalışmalarda ve gelinen noktada Türkcell'e bir takım ayrıcalıklar tanındığı, Telsim firmasından istenen ancak bu firmadan istenmeyen bazı yaklaşımlar vardır. Mesela bunlardan bir tanesi kontrolsuz Simkart dağıtımı olayıdır Türkcell tarafından. Ve yapılan anlaşmalara göre de, birinci ilk Simkart ücreti almıyor. Almadan bu kartlar dağıtılıyor ve devlet zarar ediyor. Çünkü birinci Simkartın parası Telefon Dairesinin olması gerekir. Ancak alınmadığı için Türkcelll tarafından, devlet bu anlamda zarar ediyor...

TASLAK SÖZLEŞME DEĞİŞTİRİLDİ
Başsavcı, Hukuk Dairesi, Bakanlığımızın, Telefon Dairemizin Türkcell ile yaptığı anlaşmaya bağlı kalarak bazı görüşler ortaya koydu. Kıbrıs Mobil Telekomünikasyon Ltd'ye kefil olarak Türkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.'nin de imza koyması gerektiği yönünde beyan verir. Keza taslak sözleşmede mevcut olan, ancak imzalanan sözleşmede mevcut olmayan, çıkarılan ve hiç görüşülmediği halde sözleşmeye dahil edilen bazı maddeler olduğunu tesbit ettim. Bu farklılık, devlete büyük mali külfetler ve/veya mali kayıblara neden olacaktır, şeklindedir...

GÜMRÜKSÜZ TELEFONLAR
Gümrüksüz telefon olayı sözkonusudur. Çünkü Telsim'de yapılan anlaşmalarda, yapılan uygulamalarda gümrüğü ödenmiş bir telefon alınır...Ama burda, Türkcell'de bu uygulama yoktur...Burda da bu uygulamanın olması gerekir. O bakımdan Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri, bu hususlar küçük ayrıntılar gibi gözükebilir, ama önemli ayrıntılardır. Yani iki firmaya da siz eşit, adaletli bir şekilde davranmanız gerekir, eşit mesafede olmanız gerekir...Bu ülkeye siz, bu uygulamalar ile kaçak telefon gelmesini teşvik ediyorsunuz...Eğer gümrüksüz telefonlara da bu Simkartlar veriliyorsa ve uygulanıyorsa, bu olacaktır yani. Bunu önlemeniz mümkün değil ve devlet de zarar ediyor. %26'dır bir cep telefonunun gümrüğü. Siz diğer sabit telefonları gümrüksüz getirmeye ve öyle bir düzenlemeye, öyle bir yaklaşıma sıcak bakabilir misiniz? Bakmamanız gerekir. Bu da aynıdır. Aynı düzenlemeyi bu firma için de istemeniz ve koşul olarak koymanız gerekir.

PAHALI MESAJ SERVİSİ
Türkcell mesaj servisi vardır. Bu mesaj servisleri gelip buraya bir tesis kurmadı, santrallarını kurmadılar. Burdaki yapılması gerektikleri düzenlemeleri buraya yönelik bir alt yapı anlamında yapmadılar. Türkiye'den bir uzantı şeklinde bunları getirdiler ve öyle veriyorlar bu hizmeti. Ha, böyle olunca bu uygulamalar, bu aboneler daha fazla bir bedel ödemek zorunda kalırlar. Çünkü bu mesaj işleri Türkiye üzerinden olduğu için o çerçevede ve yüksek boyutta bir rakam ödeniyor. İçte, ben bir de burdaki bir aboneye bir mesaj bıraktığım zaman, iç hat görüşmesi gibi bir mesaj bırakıyorum. Ama orda öyle olmuyor. Ve herhalde insanlar bunu pek bilmiyor diye düşünüyorum. Ve bunların da giderilmesi gerekir. Eşit nokta getirilmesi gerekir.

MUHABBET KARTI
Turkcell uyguladığı güne kadar kaset diye bir olay vardır. Muhabbet kartı da derler galiba buna. Bu kartları hazır alırsınız, gelirsiniz ve Türkcell'in sistemi içerisinde bunları bizim kanalları kullanarak görüşme de yaparsınız, ama bundan devlet, Telefon Dairesi bir kuruş bile gelir elde etmez. Bu da devletin, devleti zarara sokacak bir uygulamadır...Gecikme faizinin de devlet tarafından alınması gerekir.Yani 300-400 milyar gibi bir para söz konusu...
Salih Miroğlu: (yerinden) 502 milyar, şu an Maliye'nin kasasında yatıyor.
K.Fellahoğlu (devamla): ...Faturalarda bazı hatalar vardır. Faturaları iyi dikkatli etüt etmek gerekir diye düşünüyorum. Türkcell'in kontür hesaplarında bazı yanlışlar olduğunu tesbit ettim. Mesaj görüşmelerinde demin de değindim, fazla ücret ödeniyor. Sistem burada kurulmadığı için, uzatma yapıldığı için ve buna bağlı olarak telesekreter yönlendirmelerinde de ücret ödeniyor..."

Mustafa Arabacıoğlu (DP)'nun konuşmasından:

GÜMRÜĞÜ ÖDENMEMİŞ TELEFONLAR  VE BELEŞ SİMKART
"(Yapılan sözleşmede) simkart nasıl verilecek, açık ve nettir. Simkart gümrüğü ödenmemiş hiçbir telefona simkartı vermez ve simkartı olan bir telefona da ikinci bir simkartı verilmez diye madde var yine burada...Şimdi ne yaptı bu şirket; geldi buraya, herkes getirsin bana, diyor, beleş simkartı vereceğim. Oysa simkartını veren, bu yetkiyi veren kimdi? Telefon Dairesi verirdi...Ben iddia ediyorum, bu ülkede binlerce gümrüğü ödenmemiş olan telefonlar bugün bu ülkede çatı çatır kullanılmaktadır arkadaşlar. Binlerce, ben bunu iddia ediyorum...Bunları yapandan Savcılığın veya kimse, hesap sorması gerekmektedir. Gerçekten büyük bir kaybı vardır devletin...Bir de, verdin sen o beleş simkartları, 7 milyon 700 bin liralık paraları yatırdı mı Telekomünikasyon Dairesine? Ve ne yetki ile dağıttı bu firma?

TÜRKCELL'DE ÇALIŞAN BAŞNAKAN YAKINLARI
Ve gerçekten insana 100 soru gelir, kusura bakmayın Sayın Bakanım. Yani benim Başbakanımın kızı ve damadı bu şirkette çalışır, iyi, bir yerde insanın kafasına gerçekten sorular gelir. Yani ben demiyorum bunları düşünmem, düşünmek sahi istemiyorum, ama insanımız bunları düşünüyor...   

TELEFONLARIN DÖKÜMÜ ORTAYA ÇIKSIN
Ben bugün var olan abone sayısını, kaç tane telefona ithal izni verildiğini ve kaçının pazarlandığını, kaçının bu ülkede pazarlanmadan imalatçıların elinde olduğunun dökümünü ortaya çıkarırsak, bu ülkede gümrüksüz telefon sayısını kabaca ortaya çıkaracağımız inancındayım...Az önce Kadri arkadaşımın dediği gibi, bizim buradaki görevimiz, devletimize olan bağlılıktır ve biz monopole de karşıyız. Buraya bir değil, iki tane, üç tane firma gelsin. Fakat bu firmalar arasında dengeleri kurmaktır önemli olan..."

Ferdi Sabit Soyer'in konuşmasından:

VERGİLERİN ÖDENMEDİĞİ AYLAR ÖNCE YAZANA CEZA
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komisyon aşamasında cep telefonları ile ilgili konuyu ele alırken tartıştık, rakamlar çıkardık orta yere. Ve Türkcell'in bu anlamda devlete yaptığı 33 bin abone karşılığı ödemenin son derece küçüklüğü ve komikliği üstünde durduk. Bunu Genel Kurul aşamasında aldığımız bir bilgiye bağlı gündeme getirdiğimizde, vergisini de ödemediği olgusunu söylediğimiz zaman, kürsüden Sayın Maliye Bakanı Mehmet Bayram bizi doğruladı. Sayın Bayındırlık Bakanı da bizi doğruladı. Ve Türkcell bu anlamı ile devlete vermesi gereken vergiyi de ödemediği bu çerçevede orta yere çıktı. Peki; bunu niçin söyledim? Çünkü gazeteci Doğan Harman, bu konuyu aylar öncesinde gazetesinde ve dergisinde yayınladı. Bu konu ile ilgili Türkcell'in vergi borcunu ödemediği ile ilgili haber verdi. Ve Doğan Harman, bunu yazdığı için Türkcell tarafından 50 milyar Türk Lirası tazminat davası ile cezalandırıldı.
Şimdi bu Meclisteki tartışmalar içerisinde, atmosfer içerisinde ve bunu sorgulamamızın sonucunda Sayın Bakan itiraf etti ki ve belirtti ki ve kendi de şikayetçidir bu konuda, Türkcell bu parayı ödemedi. Ve bu tartışmaların sonucunda bu basına yansıdı ve sonuçta Türkcell'in bu parayı şu anda ödediği söylenmektedir. Peki; ne kadar ceza alacak? O ayrı bir dava...Çünkü siz telefon parasını geciktiren bir yurttaştan ceza alıyorsunuz değil mi? Ha, ne kadar ceza alacaksınız, onu bilmiyorum. Basın bu konuları %100 veri elde etmeden yayınladığında, bu konuların suçluları, bu konuların istismar edicileri elinde somut devletten belge alamayacağına göre, o an için basına açıkladıkları dava, basını ve haberleşmeyi susturma değil mi, korkutmak ve caydırmak değil midir? Yani bu basın özgürlüğünü, haberleşme özgürlüğünü, haber alma hakkını bu anlamı ile tehdit eden bir duruma gelmiş bulunmaktadır memleketteki vaziyet. İşte gazeteci Doğan Harman bunu aylar önce yazdı ve Türkcell tarafından 50 milyar Türk Liralık tazminat davası ile mahkemeye verildi. Sindi kaldı. Herkes bu konuda konuşmaktan büyük ölçüde ürktü.
Bu bütçe görüşmelerinde tartışıldı ve en nihayet burada biz duyduğumuz bu olguyu gündeme getirdik Meclis kürsüsünden. Çünkü bunun dokunulmazlığı var ve bu dokunulmazlığı ile ilgili, bu zırh ile ilgili konuşurken, bu noktada Sayın Bakan da bizi doğruladı ve bu konu gün ışığına çıktı. Şimdi öyleyse basın özgürlüğü ve basının susturulmasına yönelik atılan bu adımlara Meclis cesaretle karşı çıkmayı bilmelidir. Sayın Başsavcı, sayın diğer mahkeme heyeti, bununla ilgili diğer unsurlar, basının caydırıcılık ve tehditlerle susturulacak bir atmosfer içerisinde memleketin halinin ne olacağını, Türkcell davasında devlete ödenmeyen vergi olgusunun açıkça bu çerçevede yazılması ve bunu ödemeyenlerin basını ve demokratik kamuoyunu susturmak için 50 milyar Türk Liralık bir tazminatla onların üstüne heyüla gibi çökmeleri ile net bir şekilde görmek durumundadır. Bunun için basın özgürlüğünü ele almak gerekiyor..."

CEP TELEFONLARI İÇİN MECLİS'TE GENEL GÖRÜŞME İSTEMİ
KKTC Meclisi'nin 14 Ocak 2000 günü yapılan birleşiminde önerge sahibi olan DP Grubu adına söz alan DP milletvekili Mustafa Arabacıoğlu'nun konuşmasından:

SUÇ BURADAKİ UYGULAYICILARIN
"Bu genel görüşmedaki amaç, bu sermaye kuruluşlarının KKTC'deki uzantılarının uygulamalarından ve denetimsizliğinden kaynaklanan sorunları irdelemek amacvı ile genel görüşme isteminde bulunduk...(Ülkemizde kurulan ilk GSM sistemi) öyle bir sistem idi ki kesinlikle bu ülkeye kaçak telefon girme şansı, daha doğrusu gümrüğü ödenmemiş telefon girme şansına olanak tanımayan bir sistemdi. Bir diğer konu ise çalıntı telefonlar kesinlikle bu ülkede kullanılşamazdı. Bunu sen hemen yakalardın. O kadar güzel bir sistem vardı bu ülkede. Dolayısiyle o dönemlerde hiç çalıntı telefonla ilgili basında haber okumadık biz. Telefon hırsızlığı oldu diye hiç ben araştırdım bulamadım. Taa ki Türkcell devreye girip de beleş simkartı dağıtıncaya kadar. Ondan sonra her türlü olay bu ülkede başladı. Sistemin içine biz, af edersiniz, ettik.
Onlara değineceğim ben, ama burda iddia ediyorum gerçekten, Türkcell çok büyük bir şirkettir. Türkcell'in 10 bin tane simkartını beleş dağıtmaya ihtiyacı da yoktur veya 20 bin tane beleş simkartı dağıtmaya ihtiyacı yoktur. Burdaki uygulayıcıların ayak oyunlarıdır bunlar ve bunu iddia ediyorum ben. 6-7 milyon abonesi olan dev bir şirket gelecek KKTC'ye ve "ben bu pazara girmek için 20 bin tane beleş simkartı dağıtayım gitsin" diyecek mentalitede bir şirket olamaz. Böylesine büyük şirketler, böylesine kişilerin küçük ayak oyunları ile uğraşmaz. Ancak o şirketin şemsiyesi altına giren bazı kişilerin, bu yöneticilerin, bu tür ayak oyunlarına girmesi söz konusudur. Tabii devletin de buna engel olması gerekirken, devlet bunlara engel olmadı ve göz yumdu...
Bir de yazı okudum bir yerde. Ulusal Birlik partisi diyor, KKTCell'i diyor, şey aldı diyor, satın aldı veyahut da işte etkisi altına aldı diyerek, bir yazı okudum bir yerde gazetede. Esasında bana göre tam tersi oldu. Türkcell UBP'yi teslim aldı da kimsenin haberi yok. Esas olan odur...İlgili arkadaşım yok der, ama bak ben gene söylerim. 1 milyarlık sermayeyi satın alacak gücünüz yoktur ve olamaz da. Ancak sizi satın alırsa, onu ben söylüyorum. Bunun da en güzel kanıtı, orda kimlerin çalıştığını ben söylemeyim, çünkü bazı arkadaşlar alınır. Kimlerin çalıştığını, ne amaçla çalıştığını, o şirketin reklam işlerini kimlerin yürüttüğünü, o yok diyen arkadaşlar çıksın da bu kürsüden lütfen burda söylesin kamuoyuna ve kimi satın aldığını. O zaman kamuoyu karar versin. Ne sen karar veresin, ne de ben karar vereyim bu konuda...

İKİ GÜNDE SUNULAN ÖNERGENİN SIRRI NE?
(Rumeli Telekom'a ait) bu monopollük devam ederken, kurulan UBP-TKP Hükümeti döneminde ilgili bakan, Türkcell ile temas etmiş olacak ki, Ericsson'la ilgili, Türkcell'le temas ettikten sonra, Rumeli Telekom'un burdaki yetkilileriyle görüşerek, ellerinden bir feragatname aldı Sayın Bakan. Bu feragatname neydi? Bu monopollüğe son vermek için ya 50 bin aboneye ulaşacaktın, diyor kendisine, veya 14 yıl bitecekti. Bu adam da dedi ki; biz 50 bin aboneye ulaşmadan bu hakkımızdan feragat ediyoruz, diye Bakanlığa bir yazı verdi. Yazının tarihi Mart'ın 8'inde, yani 8/3/1999'da Rumeli Telekom, bu 50 bin abone hakkından feragat ettiğine dair bir belde veriyor ilgili Bakanlığa, ki biz diyor, bu 50 bin aboneden vaz geçiyoruz ve ikinci bir firmanın bu ülkeye gelmesinde bir sakınca görmüyoruz, diyor. Yalnız diğer haklarımız da diyor, saklı kalmak koşulu ile ve gelecek olan firmaya da bizden farklı bir uygulama yapmamak koşulu ile feragat ediyoruz, diyorlar.
8/3/1999'da Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığına gönderiliyor bu yazı. Bu yazı alındıktan iki gün sonra, tam iki gün sonra, ilgili arkadaşlarım, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı bu feragatnameyi aldıktan iki gün sonra, Bakanlar Kuruluna roket hızı ile diyeyim, bir önerge sunuyor hemen. İki gün sonra yine hiçbir işimiz hayatta bu kadar süratli olmaz ha! Bu tarihlere dikkat edeceksiniz siz. 8'inde feragatname alındı, 10'unda yıldırım hızı ile  Bakanlar Kuruluna önerge yatırdı Sayın Bakan...
Bu konu ile ilgili 2-3 sayfalık bir raporu vardır Başsavcılığın, gelişi de çok enteresan. Biz bu konuda, diyor, çalışma yaptık bir taslak hazırladık. Bu taslak diyor rafa kaldırıldı ve ilgili müsteşar, kendine göre yeni bir sözleşme hazırladı ve bunu diyor, Bakbakanlıkta bir basın toplantısında imzaladı diyor ve imzalanıyorken, diyor, içerikleri parafe edilmedi. (İlk taslakta yapılan değişiklikler bir yana, 15 sayfadan müteşekkil sözleşmeninm hiçbir sayfası taraflarca parafe edilmemiştir.) Böylesine bir devlet ciddiyeti veya böylesine bir devlet anlayışı nasıl olur, ilgili Bakanlık ve Başbakanlık bize gerçekten açıklama yapsın...
Şimdi biz bunu sormak isteriz. 25 Mart 1999'da imzalanan sözleşme taraflar tarafından ara sayfaları parafe edilmeyen sözleşme ne içermekte idi? Savcılığın hazırladığı taslak sözleşme ne içermekte idi ve daha sonra yapılan düzenlemeler neler olmuştur? Bunların parlamentoya sunulmasını istiyoruz biz...Bir müsteşar, Bakanlar Kurulunun almış olduğu kararın üzerinde nasıl hareket edebilir? Hal böyle...
Müsteşarla ilgili tıs yok ha hiçbir makamdan. Ama zamanında da "X" Bakanı da almaktan geri kalmadı bu Başbakan. Usulsüzlük yaptı dedi. Savcılığın bu kadar yazısı var. Bu Başbakan şimdi hiç tıs çıkarmıyor. Müsteşara birşey yapmadı. Ama o yandan bir Bakanı alma yetkisini kendinde buldu, ki vardı bir Başbakanın yetkisinde. Sorumludur çünkü bütün yapılan icraatlardan. Burda da sorumludur. Kendini soyutlayamaz. Burda niye sessiz kaldı?
...Esasında KKTCell'in gidişinden kaynaklanmıyor bu olaylar, onu da söyleyim ben. Bu şirketin başında olan kişilerin belli yerlere menfaat sağlaması için yapmış oldukları ayak oyunlarıdır bunlar ve devlet de buna göz yumdu ve devletimizin en büyük mercilerindeki kişilerin en yakınları da bu şirkette görevdedir şu anda. Nasıl olur böyle bir işletme? Nasıl olur?" 

(Kıbrıslı Türkün Sesi dergisi, Sayı:54, Şubat 2000)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder