13 Haziran 2015 Cumartesi

CTP’NİN “MİLLİ ÇİZGİ”YE KAYIŞI -1


Geçen Ocak ayı içinde, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin genel siyasal konumunun sağa doğru kayarak, “milli çizgi” ile büyük paralel­liklere girdiği daha da belirginleşti. Kıbrıs Türk liderliğinin politikasını onaylayan bu yö­nelimin ilk kaba çizgileri, Rauf Denktaş’ın bilmem kaçıncı kez yine lider olarak seçil­mesi ardından CTP Merkez Yürütme Kurulunun bildirisinde, şöyle dile getirilmişti:
“Hangi etkenler altında olursa olsun, alınan sonuca saygılı olmak gerekiyor... Partimiz (Denktaş) ile diyalog yollarını arayacak, toplum sorun­larının demokrasi ve hukuk kuralları çerçeve­sinde ele alınıp, çözümlenmesine katkıda bu­lunmaya çalışacaktır... Bu müdahalelere karşın, Denktaş’ın seçim kampanyası boyunca Kıbrıs sorununu ele alış biçimi toplumun duyarlı ol­duğu noktaları da ortaya koymuştur.” (Yeni Düzen, 24 Nisan 1990)
Hasan Erçakıca ise, kendi sütununda şöyle yazmıştı: “Denktaş’ın işlediği temalar, Kıbrıs Türklerinin ruh halini de iyice yansıtıyor... Kıbrıs Türklerinin korku­larını yüzeye çıkardı ve sanki bu durumlarda, Kıbrıs Türklerini sadece kendisi savunabilirmiş gibi bir hava yarattı.” (agy)
Denktaş’ın 1958’den beri yarattığı havaya kendini kaptıranlar, Kıbrıs Türklerinin çıkarlarının nerede olduğunu, gerçek korku ve tehlikelerin nasıl savuşturulabileceğinin yollarını halka göstermemiş olmanın çaresizliği içinde, daha seçim öncesinde şu satırları yazmamışlar mıydı?
“Kendimiz için değil, toplum için politika yapıyorsak, siyasal rakiplerimiz de olsa, uygulayıcıları zaman zaman destekle­mek gerek.” (H.Erçakıca’nın “Denktaş’a des­tek ve köstek” başlıklı yazısından, Yeni Düzen, 13 Mart 1990)
         Kıbrıs sorununda, liderlikten farklı bir politikaları olmadığı için 30 Mart 1990 tarihli Ortam’da İsmail Bozkurt ile aynı günkü Yeni Düzen’de Hasan Erçakıca şu. şika­yette bulunuyorlardı: “Tartışma platformu ısrarla Kıbrıs sorununa  çekmeye çalışmaktadırlar.”
         Tabii çekmeye çalışacaklar ki gerçek dava avukatının kendisi, sizin ise onun türevi olduğunuz ortaya çıksın.
***
Son 5-6 ay içinde CTP cephesindeki “başkalaşım”la ilgili bazı olgular şunlardı:
“CTP, batmakta olan geminin tüm so­rumlu ve yolcularını bir araya gelmeye, görüş ayrılıklarını bir yana iterek birlikte çıkış yolu aramaya yeniden ve ısrarla çağırır.” (CTP’nin MYK Bildirisi, Yeni Düzen, 25 Ekim 1991)
“CTP’den bir heyet bugün Türkiye’deki koalisyon hükümetine ziyaret amacı ile Türkiye’ye gidiyor.” (Yeni Düzen, 3 Aralık 1991)
“Yeni Düzen Gazetesi 16. yıldönümünü dün merkez binasında gazeteciler ve seçkin bir davetli topluluğunun katılımı ile kutladı. Demokrasimizdeki çok seslilikte özgün bir yeri olan Yeni Düzen Gazetesine bundan sonraki yayın hayatında da başarılar dileriz.” (Asil Nadir’in Kıbrıs Gazetesi, 13 Aralık 1991)
“Kıvanç günümüzden görüntüler”den biri­nin altyazısı: “Ve işte Mustafa Erbilen ile CTP Genel Sekreteri Ferdi Soyer gece boyunca bir­birleri ile şakalaşmaktan geri durmadılar ve farklı politikaların da böylesi anlamlı bir ge­cede ortak bir noktada buluşabileceğini kanıt­ladılar.” (Yeni Düzen, 14 Aralık 1991)
“(Türkiye ziyareti ardından basın toplan­tısı düzenleyen Özgür, DYP-SHP koalisyonunun oluşturulmasını örnek göstererek) Kıbrıs Türk­lerinin de zaman kaybetmeden aynı hoşgörü anlayışı içinde biraraya gelmeleri gerektiğini kaydetti.” (Yeni Düzen, 14 Aralık 1991)
“CTP heyeti yeni TC Büyükelçisi Bayar’a “hoşgeldin” ziyareti yaptılar ve çeşitli konu­larda görüş alış-verişinde bulundular.” (Yeni Düzen, 20 Aralık 1991)
“Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in katkı­larıyla KKTC muhalefeti ile yepyeni bir ilişki dönemine girildiğinin işaretleri verilmiş durum­da. Özker Özgür, Türkiye’deki görüşmeler zin­ciri sırasında az da olsa kendisini tanıtma fır­satı buldu. İstanbul’daki konferansında, dinleyi­cilerin sorularını yanıtlarken İngiltere’de eğiti­mini yarıda bırakarak mücahitler arasına nasıl katıldığını, Kıbrıs için nasıl savaştığını anlattı. Dinleyicileri, “Biz sizi Türk olduğunu iııkâr eden bir lider olarak tanıyorduk. Yanılmışız” görüş noktasına getirmeyi de başardı.” (Nokta dergisinden aktaran Yeni Düzen, 23 Aralık 1991)
“Ticaret Odası yeni Başkanı Salih Boyacı, ülkemizdeki siyasi krizin ekonomik yapıyı olumsuz yönde etkilediğini belirtti ve siyasette­ki tekli yapı ile antidemokratik eğilimleri ortadan kaldırmak için toplumsal uzlaşma ve ge­nel seçimin şart olduğunu vurguladı.” (Yeni Düzen, 26 Aralık 1991)
“Denktaş’ın dün, erken seçim için yasal hazırlık yapılmasını isteyen bir yazısının Meclis Başkanlığı ile Başbakanlığa iletildiği bildirildi.” (Yeni Düzen, 28 Aralık 1991)
“Denktaş seçiminden 7 ay sonra gerçeği vurguladı: Modern seçim yasası şarttır!” (Halkın Sesi, 31 Aralık 1991)
“Büyükelçilikte düzenlenen resepsiyonda, “uzlaşma” yönünde önemli görüntüler davetli­lerin gözünden kaçmıyordu. Resepsiyonun en çok konuşulan ve ilgi gören davetlilerinden olan Özker Özgür ile Mustafa Akıncı’nın bir ara Denktaş ve Çetin’le birlikte fotoğrafçılara poz vermeleri, gecenin önemli olayları arasın­daydı.” (Başaran Düzgün, Yeni Düzen, 6 Ocak 1992)
“Siyasi liderler, davetliler, parti üyeleri ve Rum tarafından parti başkanlarının katıldığı kuruluş resepsiyonunda bir konuşma yapan CTP Genel Başkanı Özker Özgür, partisinin 21 yıllık siyasi deneyiminden çıkardığı dersin, “halkın çıkarları doğrultusunda işbirliği ve uzlaşma olduğunu” belirtti... ve şöyle konuştu: “Kıbrıs sorununu çözmeye çalışırken iki toplum arasındaki güvensizliğin büyüklüğünü akıldan çıkarmamak gerekir. Toplumlararası güvensizli­ğin güvene dönüşebilmesi için zamana gerek­sinme vardır.” (Yeni Düzen, 11 Ocak 1992) Denktaş bu süreyi 15-20 yıl olarak belirlerken Özgür, Baf’ta yaptığı bir konuşmada “makul bir süre sonra üç özgürlük kullanılabilir” de­mişti. (Yeni Düzen, 4 Haziran 1991) Gazetenin “makul bir süre” olarak değiştirdiği konuşmada, Özgür’in “beş yıl” dediği KRYK’nin Türkçe haber bülteninde duyurulmuştu.
                                                                ***
CTP’lilerin “devlet ve egemenlik” konusun­da da kafalarının karışık olduğunu çeşitli Yeni Düzen makalelerinde okumuş ve bu sütunlarda “devlet egemenliğinin bölünmezliği” ilkesinin federasyonları konfederasyonlardan ayıran bir özellik olduğunu hatırlamıştık. Ama BM Genel Sekreteri Cuellar’ın son raporunda, oluşturulacak yeni federal dev­letteki egemenliğin ”bölünmez, ama paylaşılabilir” olduğunu belirtmesi üzerine başlayan tartışmada, CTP’liler ilk kez kamuoyu önünde AKEL’in görüşlerinin eleştirisini yapıyordu:
“AKEL Genel Sekreteri Hristofyas ise “Devlet olmanın özelliği olarak egemenlik paylaşılmaz, egemenlik birdir ve bölünmezdir” diyor. Hristofyas galiba federasyon kurulması için çalışıldığını unuttu ve üniter devletlerdeki egemenlik kavramına göre konuşuyor... Rum liderlerinin egemenlik anlayışları yanlıştır. Böyle anlayışlarla federasyon kurulmaz.” (Dr. Mustafa Yektaoğlu, Yeni Düzen, 25 Aralık 1991)
       Kıbrıs sorununu değerlendirme ve çözüm yolları konusunda “milli çizgi”nin yörüngesine giren CTP, artık ehlileştirilmiş sayılmaktadır. Kıraliyet ehlilerinden Sabahattin İsmail ise bu durum karşısında haklı olarak gurur duymakta­dır:
     “Günaydın Yekta. Geç de olsa yaptığın bu tesbit için bravo. Aramıza hoşgeldin. Ahmet Okan’ın önceki gün yazdığı gibi, “bizden üç adım geriden de olsa, bu oldukça olumlu bir gelişmedir.” (Yeni Gün, 28 Aralık 1991)
CTP Genel Başkanı Özker Özgür’ün, Rum tarafının Avrupa Topluluğu’na yaptığı başvuru­yu ileri götürme kararıyla ilgili olarak ya­yımladığı basın bildirisi, Sabahattin’in bu kez de “Aramıza hoşgeldin Sn. Özgür!” başlıklı bir yazı yazmasına neden oldu. (Yeni Gün, 17 Ocak 1992)     


(Yeni Çağ gazetesi, 16 Mart 1992)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder