17 Haziran 2015 Çarşamba

“ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ İÇİNDE” KAYIT DIŞI YAŞAM


            Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün garantörü olan Yunanistan’ın 1974 yazında Makarios hükümetine karşı bir hükümet darbesi yapması ve onun ardından bir başka garantör ülke olan Türkiye’nin  adanın %37’lik kuzey bölgesini işgal etmesi, Kıbrıs’ın taksim edilmesiyle sonuçlanmıştı. Kuzeydeki Türk işgali altında tutulan bölgede ilan edilen ayrı devlet, uluslararası hukuk kuralları ve BM kararlarına aykırı olarak 30 yıldan fazla bir süredir ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. 
            Adanın Türk işgali altındaki bölgesinde toplanan Kıbrıslı Türklerin sayısı, 1974’den sonra 40 binden fazla göç vererek 85 bine inerken, Cenevre Sözleşmesine aykırı olarak Türkiye’den adaya taşınan 100 binden fazla nüfus da, kuzeydeki TC yanlısı iktidarları ayakta tutmak için kullanılmıştır. 2003 seçimleriyle birlikte Türkiyeli yerleşikler, gerek derin devlet, gerekse ABD destekli kitle iletişim organları aracılığıyla, eski solcu, yeni liberal CTP’ye yöneltilerek, bu desteğin %3-4’den, %20’lere çıkmasının sağlandı. BM’nin İngiliz ve Amerikan uzmanlara hazırlattığı Annan Planı ile ilgili olarak yapılan oylamada da, Türkiye kökenlilerin %48 oranında “evet” dedikleri tahmin edilmektedir. Yılların ayrılıkçı Kıbrıs Türk lideri Rauf Denktaş’ın kızağa çekildiği son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise, seçimleri kazanan CTP lideri Mehmet Ali Talat, %36’lık oy desteğini Türkiyeli yerleşiklerden aldı.

KAYIT DIŞI NÜFUS
            Adaya yerleştirilip, kendilerine Rum toprağı verilerek, tapu sahibi ve KKTC yurttaşı yapılan Türkiye kökenli nüfus dışında bir de, adaya 20 yıldan beridir kimlik kartıyla girip, kayıt dışı olarak çalışan, izinsiz iş yapan veya başıboş dolaşan Türkiyeli nüfus vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyeliği için başvurunca, işgal altındaki bölgedeki KKTC yönetimi de buna tepki olarak, TC uyruklular için KKTC’ye girişlerde pasaport zorunluluğunu kaldırmış ve kimlikle seyahat olanağı tanımıştı. Bunun üzerine birçok işsiz Türkiyeli, daha iyi yaşam koşulları için KKTC’yi mesken tutarken, bazı Türkiyeli işadamları da burada kumarhane, kıyı bankacılığı ve turizm gibi dallarda yatırım yaparak, önemli ekonomik kazançlar elde ettiler.    
           Muhalefette iken, kaçak işçilere ve her seçim öncesinde UBP tarafından dağıtılan vatandaşlıklara karşı çıkmakta olan CTP, son genel seçimlerde DP ile koalisyon kurup iktidara gelince, “Muhaceret Yasası”nda bazı değişiklikler yaptı ve 1 Temmuz 2005’de yürürlüğe giren yeni yasa ile 35 bin civarındaki kayıt dışı kaçak işçiye “çalışma izni” verilerek, adadaki varlıkları sözümona yasallaştırıldı.
       KKTC’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sonay Adem, kayıt dışı yaşam adı altında tabir edilenlerinin sayısının aileleriyle birlikte 55-60 bin olabileceğini belirterek şöyle dedi: “Bugün kaçak işgücü nüfusunun 55-60 bine ulaşması, ülke ekonomisinde hiçbir planlamaya fırsat verilmemesine yol açtı. Planlama için veri yok. Nüfus bilinmiyor. DPÖ projeler için gerekli veriler koyamıyor. Eğitim, sağlık planlanamıyor.”

“NÜFUSUMUZA HÜKMEDEMİYORUZ”
        Tıp-İş Başkanı Dr.Erol Şeherlioğlu da bu konuda şöyle diyor: “Maalesef Polikliniğimize müracaat eden hasta sayısı 90’lı yıllarda 70 bin iken, bugün 150 bine ulaşmıştır... Sağlığın ihtiyaçlarını tespit ederken, önce nüfusu tespit edersiniz. Bizde bu yapılamaz. Çünkü bizim insanlarımız bebek olarak gelmiyor buraya, sakallı, bıyıklı geliyor. Hatay’dan, Mersin’den ve Türkiye’den. Bu yüzden bunu tespit edemezsiniz. Hastalık oranını da tespit edemezsiniz. Biz ölüm oranını, ölüm yaşını, doğum oranını, nüfus artışını tespit etmekten aciziz. Çünkü nüfusumuza hükmedemiyoruz.”  
            Kayıt dışı işçiliğin kayıt altına alınması çalışmaları sonunda, yalnız Lefkoşa ilçesinde 400 tane olmak üzere, toplam 1,041 yeni işyerinin kaydedildiği açıklandı. Sigortalar Dairesi’ne kayıtlı aktif sigortalı sayısının ise, Ağustos ayı sonunda 55 bine çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda, sayıları 22 bin olan Sosyal Sigortalı emeklilerin ödenebilmesi için, devletten her ay 4 trilyon TL katkı alan Dairenin, kendi kendine yeten bir kurum haline geleceği söylenmektedir.
            90 bin kişilik aktif nüfusu bulunan KKTC’de, kayıt altına alınan 50 bin Türkiyeli işçinin, 5 yıllık süre sonunda yurttaş olmak için başvuruda bulunması halinde hükümetin ne yapacağı ise bilinmemektedir. TC Lefkoşa Büyükelçiliği, yarım saatte “çalışma izni” almak için Lefkoşa’da kurulan yeni büronun eşyalarını hediye etmiş olup, yapılan açılış töreninde konuşan CTP’li Bakan, “İnşallah işgücü açığımız büyür, bu insanlar da Türkiye’den daha çok gelir” diyebilmiştir.

KURAN KURSLARI VE CAMİLER
            Ankara’daki AKP hükümeti ile çok iyi bir uyum içinde “iş”leri götürmekte olan CTP-DP koalisyon hükümeti, 20 yıldan beridir boş olan Din İşleri Dairesi Başkanlığı’na sonunda atama yapmıştır, ama TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin onayı ile TC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın KKTC’ye gönderdiği din görevlilerinin Kuran kursu düzenlemesine engel olamamaktadır. Okulların kapanmasıyla cami önlerinde ellerinde din kitapları ile biriken çocuklar konusunda görüşü alınan Türkiyeli bir imam şöyle konuşmuştur: “Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’nden izin aldık. Camilerde din bilgisi kursları, TC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın KKTC’ye gönderdiği 50 din görevlisi tarafından sadece 64 camide verilmektedir. Yenişehir Camisine 26 öğrenci gelir. Köylerde bu sayı 50’ye kadar çıkar. İlkokul ikinci sınıftan sonra okumayı bilen öğrencilere kurs veriyoruz. Kursta, öğrencilere sureleri öğretiyoruz.”
            KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı ise, din kursu verileceğine dair Bakanlığa herhangi bir müracaat olmadığını ifade ederek, “Din kursu verilmesine iznimiz yoktur. Bu tür uygulamalar yasal değil” şeklinde konuşmuştur.
            Basında yer alan haberlere göre AKP hükümeti, Türkiye’nin 2005 yılında KKTC’ye yapacağı mali yardım paketine, KKTC’de 12 yeni cami yapılması için 3.5 milyon YTL tutarında ödenek koydu. Halen 173 caminin bulunduğu KKTC’de, yeni cami yapılması talebinin KKTC makamlarından geldiği belirtilirken, cami yapım kararının ardında, Annan Planı’nın “camiye dönüştürülen kiliselerin Rumlara devrine” ilişkin düzenlemesinin yattığı ileri sürüldü!
            KKTC’de din hizmetlerinin bağlı olduğu Vakıflar İdaresi Şube Amiri Mehmet Kanan, “Köylerden hükümetimize gelen cami istekleri değerlendirildi. Bu istekler Türkiye Yardım heyeti ile yapılan görüşmelerde ele alındı” şeklinde konuştu.

KARA PARALAR
            KKTC’deki kayıt dışı bir başka alan da, özellikle Türkiye’nin fakir köy ve kentlerinden getirilen yüzlerce kadının, kahvehane, kuaför, yatıevi, pansiyon gibi yerlerde izne gelen askerlere ve inşaat işçilerine çok ucuz fiyatlarla satılmasıdır. Sağlık uzmanları, kontrolsüz fuhuşa karşı önlem alınmaması halinde başta bel soğukluğu ve hepatit olmak üzere salgın hastalıkların çok tehlikeli boyutlara ulaşabileceği uyarısını yapmaktadır.
            Öte yandan, devletten izin alan gece kulüpleri üzerinden yürütülen kadın ticareti ise, devlet için bir gelir kaynağı olarak görülmektedir. Gece Kulüpleri ve Eğlence Yerleri Birimi Başkanı Ali Alnar’ın verdiği bilgilere göre, Kuzey Kıbrıs’ta halen 45 gece kulübünde yaklaşık 370 kayıtlı kadın çalıştırılıyor. Bunların 300 tanesi Moldavya’dan, geri kalanlar ise daha çok Rusya ve Ukrayna’dan getiriliyor ve tümü sağlık kontrolünden geçiriliyor. Son 1.5 yıl içerisinde yeni gece kulübü izni verilmediğini belirten Alnar, buna karşın talebin çok olduğunu ve ağır baskılarla karşılaşıldığını ifade ediyor.
            Son olarak, KKTC’deki kumarhanelerde aklanan kara paralar konusuna da değinelim. ABD Kara Parayla Mücadele Örgütü’nün tespitlerine göre, her yıl Türkiye’de uyuşturucu ticaretinden elde edilen 2 milyar dolar civarında kara para, Kuzey Kıbrıs’taki kumarhanelerde aklanarak, buradan Avrupa veya Amerika’ya aktarılmaktadır. Rum kesiminde aynı işi yapan kıyı bankalarının AB üyeliği ile kapanmasından sonra, KKTC’de aklanan kara para miktarının daha da arttığı tahmin edilmektedir. İki kesim arasındaki seyahat kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte, Kıbrıslı Rumların KKTC’deki kumarhanelerde bıraktığı aylık paranın ise, bir milyon doların üzerinde olduğu söylenmektedir.
          KKTC’de faaliyet gösteren 23 kumarhanenin sahip ve çalışanlarının büyük bir bölümü, Türkiye kökenlidir. Mafyaların hizmetindeki bu kumarhaneler, fuhuş, uyuşturucu ve kara para aklama yuvası olarak çalışmaktadır. Bugün KKTC Vergi Dairesi dahil bir tek devlet yetkilisi, kumarhanelerde dönen paranın gerçek miktarını, her yıl buraları ziyaret edenlerin sayısını veya toplam ciro üzerinden devlete ödenen vergi miktarını bilmemektedir. Son zamanlarda her köşe başında açılan “bahis oyunları” acentelikleri ise, halk arasında büyük bir huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
            İşte size, dünyada sadece TC’nin tanıdığı “KKTC” denen yasadışı devletçikte yaşanan kayıt dışı yaşamdan bir kesit...

(soL dergisi, Sayı:239, Eylül 2005 ve Afrika gazetesi, 27 Ağustos 2005)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder