18 Aralık 2015 Cuma

FEDERASYON - KONFEDERASYON AYRIMI


Raif Denktaş, 27 Ocak 1985 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Siyaset 85” ekine yazdığı “Kıbrıs’ın geleceği ve federasyonu hazmet­mek” başlıklı makalesinde şöyle diyordu:
“Gerçek niyetimizi Rum halkına anlatabilmek için, önce biz bilmeliyiz. Bu da bir algılama meselesidir.”
Federasyonu hazmetmek için gerekli olan, onun uluslararası hukukta ne anlama geldiğini bil­mektir. Yoksa zamanın TC Başba­kanı İsmet İnönü’nün 8 Eylül 1964’de TBMM’de söylediği şu sözler, Türk tarafının ta baştan beri federasyondan neyi algıladı­ğını açıkça göstermektedir:
“Muahe­de hükmü dahilinde bulunmak için resmi ağızdan taksim sözü ile değil, federasyon şekli ile münakaşa­ya başladık.”
Aradan geçen 25 yıl içinde Kıbrıs sorununda Türk tarafının federasyon derken,  “adanın ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin tak­simini istediği, verilen yüzlerce federasyon yanlısı demece rağmen, olayları yakından izleyen siyasal gözlemcilerce bilinmektedir. Kıbrıs Rum tarafının, taksim anlamında değil de, gerçek bir federal çözümü kabul etmesi için, 1977 ve 1979 yılları doruk anlaşmalarına kadar aradan çok zaman geçmiştir. So­nunda Kıbrıs Cumhurbaşkanı Vasiliu, BBC’ye verdiği bir demeçte açık konuşmuş ve Kıbrıs Türk tarafının çözüm önerilerinin farklı bir algıla­maya dayandığımı söylemiştir:
“Biz bir federasyonu konuşmaktayız, ama tek bir ülke için federasyon. Kıbrıs Türk önerileri, iki ayrı ülkeyi, iki bağımsız devleti konuş­mamızı istemektedir. Bıı temel üzerinde konuşamayız.” (Cyprus Mail, 5.3.1989)
İşte toplumlararası görüşmelerde tıkanıklık buradadır. Türkiye’nin 1974 yazında “bozulan Kıbrıs’taki anayasal düzeni yeniden sağlamak” gerekçesiyle yaptığı askeri müdahale sırasında söylenen­ler ile sonradan gerçekleştirilenler arasındaki çelişkiler ortadadır.
Doğru, “gerçek niyetimizi önce biz bilmeliyiz.” Şubat 1986’da Türkiye’de yayımlanmakta olan “Yeni Düşünce” gazetesinin düzen­lediği “Türkiye’nin Meseleleri” konulu sempozyumun kapanış konuş­masını yapan bir Pantürkçü profe­sör şöyle konuşmuştu:
“Misak-ı Milli dışındaki topraklarda gözümüz yoktur, diyorlar. Bu yanlıştır. Bütün milletlerin büyük ideolojileri vardır. O halde Türk Ordusu Kıbrıs’­ta ne arıyor? Misak-ı Milli’nin sınırları içinde değildir Kıbrıs.” (aktaran Cevdet Kudret, Cumhuri­yet, 24.4.1986)
Yeniden konumuza dönecek olursak, Rauf Denktaş’ın resmi, olarak ilk defa Konfederasyondan 9 Temmuz 1983 günü KTFD Mecli­sinde yaptığı Devlet Başkanlığı andı konuşmasında söz ettiğini belirtmeliyiz. Ama ondan sonra da federasyon kurmak üzere görüşme­lere oturarak, içten olmadığını her türlü davranışı ve demeçleriy­le kanıtlamıştır. Daha geçen ay şöyle diyordu:
“Eşit şartlarda fe­deral merkezi idare kurulacaksa, halklar gerekli eğitime tabi tutul­muş değillerdir. Ve bu çatı kurul­madan çöker.” (Kıbrıs Postası, 31.7.1989)
Yılların dava avukatı Rauf Denktaş’a sormak gerek: “Acaba kendi halkınızı federasyon için bunca yıldır niçin eğitime tabi tutmadınız?” Ama rahmetli oğlunu­zun da belirttiği gibi “gerçek niyetimizi anlatabilmek için, önce biz bilmeliyiz ne istediğimizi.”
Uluslararası hukukun yıllardır belirlenmiş bazı ilkeleri ve kavram­ları vardır. Bunları algılamadan politika yapılamaz. Bunlara kişile­rin yorumlarına göre farklı anlamlar yüklenemez. Taksim yerine fede­rasyon, konfederasyon yerine fe­derasyon yorumu yapılamaz. Yapılır­sa “bir 26 yıl daha görüşmeleri sürdürme” andı içilir.
Yıllar önce Ortam gazetesinde yayımlanan “Kıbrıs’ta federal çözüm” (22-23-24 Ocak 1985) ve “Kıbrıs’ta birlik yolu konfederal değil, federal devletten geçer” başlıklı yazılarımızda (20-21 Aralık 1984), Kıbrıs Türk tarafının resmi federasyon anlayışının, adanın taksimini öngören bir konfederas­yonla eşanlamlı olduğunu vurgula­mış ve gerçek bir federal hükümet için gerekli önkoşulların Kıbrıs’ta var olduğuna dikkati çekmiştik. Bu önkoşulların sonuncusu ve belki de en önemlisi, “gerekli olduğu anlarda liderlik veya “devlet adamlığı nite­liğini gösterebilme” olarak belir­tilmişti. Kıbrıs Türk toplumunun lideri olan Rauf Denktaş’ın bu niteliği gösterebilme yeteneğine sahip olup olmadığını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Biz bu yazımızı, Güney Mississippi Üniversitesi öğretim üyelerinden James H. Wolfe’nin bir makalesinde yer alan, federasyon ile konfederasyon arasındaki farklılıkları aktararak bitirmek istiyoruz:
“Avrupa’daki anayasal düşünce geleneği, aşağıda gösterildiği gibi konfederasyon ile federasyon ara­sında tam olarak farklılıkları belirmektedir:
1. Egemenlik, konfederasyonda onu oluşturan devletlerin bir sıfa­tıdır ve federasyonun oluşturulma­sıyla merkezi hükümete geçer.
2. Konfederasyonda yurttaşlık, onun üyelerine aittir, ama federas­yonda hem eyaletsel, hem de ulu­sal otoritenin siyasal bir zorunlu­luğu olarak kendini gösterir.
3. Konfederasyonda belirlenen yetkiler, onu oluşturan parçalardan merkeze geçmektedir ve geri alınabilir, ama federasyonda merkezi hükümet, sayılan ve geriye kalan yetkilerden oluşan bir yetki alanına sahiptir.
4. Konfederasyonda anayasal değişiklikler oybirliği ile yapılma­lıdır, ama federasyonda, çoğu kez sadece belli bir çoğunluğu gerekti­rir.
5. Hem konfederasyonda, hem de federasyonda bölgesel sınırlar, sözkonusu üye devletin rızası olma­dan değiştirilemez.
6. Ayrılma, konfederasyon üyelerine ait bir haktır, ama federasyon üyeleri bu hakka sahip değildir.
7. Konfederasyonda dış politika ve askeri güçler üzerinde denetim, her ne kadar da bazen ulusal hükümetle paylaşılsa bile, konfede­rasyon üyelerinin yetkisi içinde kalır. Halbuki federasyonda dış ilişkiler ve ulusal güvenlik, merkezi hükümetin sorumluluklarındandır.
8. Vergilendirme, konfederasyon üyelerinin bir yetkisidir, ama federasyonda çoğu kez eyalet ve merkezi otorite tarafından paylaşı­lır.
9. Federasyon üyeleri arasındaki anlaşmazlıklarda karar vermek için bir Anayasa Mahkemesi bulunur. Konfederasyonda böyle bir kuruluşa ihtiyaç yoktur.           
10. Federasyon anayasasındaki seçkin bir paragrafta federal yasa ve anlaşmaların önceliği belirtilir­ken, konfederasyonda onu oluşturan devletlerin kendi yasaları öncelik hakkını almaktadır.” (“Kıbrıs: Uluslararası güvence­ler altında federasyon” başlıklı makale -Publius: The Journal of Federalisin 18, Spring 1988 s.85)


(Ortam gazetesi, 18 Eylül 1989)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder