26 Aralık 2015 Cumartesi

GENEL SAĞLIK SİGORTASI VE SOSYAL SİGORTALI HASTALARIN ÖZEL HEKİMLERDEN DE YARARLANMASI SORUNU


Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği, 9 Ocak 1978 tarihinde kurulduğu zaman, amaçları arasında şunlar da vardı:
     - Sosyal Sigortalar Yasası dolayısı ile, halkın ve serbest çalışan hekimlerin haklarının korunması için çalışmak.
     - (Sağlık hizmetlerinde) sosyalizasyona gidilmesi için çalışmalar yapmak ve bunu benimseyen her teşekkül ile birlikte hareket etmek.
Birliğimizin 24 Mart 1984’de yeniden canlandırılmasından bu güne kadar geçen 10 yıla yakın süre içinde, ülkemizde Genel Sağlık Sigortası’nın, halen var olan Sosyal Sigorta düzenlemesiyle birlikte hayata geçirilmesi için çeşitli çalışmalar yaptık. Nihayet UBP Hükümeti’nin Sağlık Sakanı Dr. Mustafa Erbilen, 5 Ekim 1989 tarihli Kıbrıs gazetesine şu açıklamada bulundu: “Genel Sağlık Sigortasını gündeme getireceğiz. UBP’nin programında böyle bir konu vardır. Seçimden sonra inşallah gündeme getireceğiz.”

SEÇİM SÖZÜ NE ZAMAN TUTULACAK?
Seçimlerden çıkan UBP, Haziran 1990’da yayımladığı hükümet programında “hastalara doktor seçme özgürlüğü yaratılacak” diyerek, kendini bağlamıştı. Nitekim yeni UBP Hükümetindeki Çalışma ve Sağlık Bakanı Dr. Ertuğrul Hasipoğlu, halka şu açıklamayı yaptı:
“1 Ocak 1991 tarihînden itibaren, sosyal sigortalı hastalar, dilediği doktora giderek muayene olabilecek, ilaçlarını piyasadaki eczanelerden alabilecek.” (Kıbrıs, 20 Ağustos 1990)
Benzeri ümit verici açıklamalar, 31 Ağustos ve 5 Eylül 1990 tarihli Kıbrıs’ta da yer aldı. 26 Eylül 1990 tarihli Kıbrıs’ta ise Dr. Hasipoğlu çok iddialı konuşarak şöyle diyordu:
“İşçi ve işverenlerin sigorta primlerini artırarak, çalışanların sağlık hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanmalarına yeni esaslar getirilecektir. Bu açıklamamı yaparak kendimi de, hükümeti de bağladım. Gerçekleştirmezsem istifa ederim... Sigorta primlerinin artırılmasıyla birlikte, işçiler sadece devlete ait sağlık tesislerine değil, özel sağlık kuruluşları ve doktor muayenehanelerine de başvurabilecekler. işçiler, muayene ve tedavileri için herhangi bir ücret ödemeyecek, ancak doktorların verecekleri ilaçları eczaneden alırken, toplam ilaç bedelinin henüz belirlenmemiş bir miktarını eczacıya ödeyecekler.”
Dr. Hasipoğlu, sağlık hizmetlerine çalışan katkısının sadece işçiler için düşünülemeyeceğini, memurlardan da katkı isteneceğini söyledi. Devletin, memurların muayene ve tedavilerini ücretsiz karşıla­yacağına ilişkin yasal hüküm bulunduğunu hatırlatan Dr. Hasipoğlu, “Memur katkısını bu yasa hükmünü kaldırdıktan sonra isteyeceğiz” dedi.

YASAL DEĞİŞÎKLİK 1990’DA, UYGULAMA 1 OCAK 1991’DE
Serbest Çalışan Hekimler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri olarak, Temmuz 1990’da Bakan Dr. Hasipoğlu ile görüştüğümüz zaman, bize Ekim 1990’a kadar gerekli yasal değişikliklerin yapılacağı söylenmiş olmasına rağmen, herhangi bir taslak çalışma henüz elde yoktu ve bu çalışma için bizden görüş isteniyordu.
Lefkoşa, Güzelyurt ve Mağusa’da Birlik üyelerimizle yaptığımız kitle toplantılarında, meslektaşlarımızın taleplerini saptayarak, Çalışma ve Sağlık Bakanlığına yazılı olarak ilettik. Biz bu önerilerimizde, daha çok genel ilkeler üzerinde durmuş ve serbest çalışan hekimler olarak nelere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Genel Sağlık Sigortasına giden yolda sosyal sigortalı hastaların, devlet sağlık kuruluşları yanında, özel kesimdeki sağlık hizmetlerinden de nasıl yararlanabileceklerini düzenleyecek ayrıntılı yasa ve tüzükler hakkında herhangi bir şekilde görüş bildirecek durumda değildik. Çünkü hareket noktasını oluşturacak olan istatistik veriler elimizde yoktu ve Bakanlığın bu konuda neler düşündüğünü, neler planladığını bilmiyorduk.

TEMEL SAĞLIK YASASI  DA ÇIKACAK
Devlet Sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler için uygulanacak Temel Sağlık Yasası’nın bir an önce çıkartılarak, kamuda çalışan hekimlerin çalışma saatleri ve yasadışı olarak çalıştırmakta oldukları muayenehane ve kliniklerin durumlarının ne olacağı konusunda hükümetin vereceği kesin kararı beklerken, tartışmalarımızı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği yöneticileriyle de sürdürdük. 1 Ocak 1991 için verilen sözde durulmamıştı. Ciddi herhangi bir hazırlık da yoktu. Konu bu defa, 7 Mart 1991 günü çalışmalarına başlayan 1. Sağlık Şurası’nda gündemin baş maddesi olarak belirlendi. Genel Sağlık Sigortası’nın ayrıntılı bir şekilde ele alınması, komisyon çalışmalarına havale edildi. Ne yazık ki, memur zihniyetiyle düşünülüp, sadece kamu görevlisi ilgililerin katılabileceği ve serbest çalışan hekimlerin muayenehanelerinde hasta bekledikleri saatlerde yapılan bu çalışmalara, serbest çalışan hekimlerden ancak birkaç temsilci katılabildi. Zaten alınan şura kararları kapalı dosyalar arasında kaldı ve kamuoyuna aydınlatıcı hiçbir bilgi verilmedi.
O sıralarda Kıbrıs Rum kesiminde, Vasiliu Hükümeti tarafından açıklanan Genel Sağlık Sigortası’nda öngörülen hususlarla ilgili olarak kaleme aldığım bir makalede, bizdeki çalışmaları da değerlendirmiş ve “Komşuda pişse, bize de düşse” dileğinde bulunmuştum (Ortam, 7 ve 8 Mart 1991).

TC VE RUM KESİMİ DE GENEL SAĞLIK SİGORTASINA GEÇİYOR
Türkiye’de 1983 yılından beri, Kıbrıs’ın Rum kesiminde de 1966 yılından beri sürdürülen Genel Sağlık Sigortası oluşturma projeleri, çeşitli nedenlerle uygulama aşamasına henüz geçmemiş bulunuyor. Hazırlanan projeler için birçok ön araştırma yürütülmüş ve konu etraflıca incelenmiş, eleştiriler değerlendirilmiştir.
Vasiliu hükümeti tarafından kamuoyuna açıklanan projenin 1991 yılı sonunda son şeklini alması düşünülmüşken, 1993’de hâlâ daha tam uygulamaya geçilmemiştir. Genel Sağlık Sigortası için Eylül 1992’ye kadar üç tane kapsamlı teknik araştırma yapılmıştır. Örneğin Haziran 1988’de bitirilip teslim edilen Llewelyn-Davis-Weeks Raporu 6 cilttir.
Rum Sağlık Bakanlığı bu araştırma projeleri için on binlerce Kıbrıs Lirası harcamış ve bilirkişilerden görüş almıştır. Bizde ise, Genel Sağlık Sigortasına geçiş yolunda ilk adım olarak, Sosyal Sigortalı hastaların özel kesimde çalışan hekimlerden de yararlanmaları halinde ortaya çıkacak tablo ile ilgili olarak hiçbir bilimsel teknik çalışma yapılmamıştır.
19 Ocak 1993 tarihinde, Serbest Çalışan Hekimler Birliği temsilcileri olarak Sosyal Sigortalar Dairesi’nde yapılan toplantıda, yöneticilere ilettiğimiz istatistik veri sağlanması talebimiz karşılıksız kalmıştır. Bize söylenen, 35 bin kişinin sosyal sigortalı olduğu ve 1993 yılı için toplam 33 milyar TL’nin sağlık harcaması olarak kullanılacağıdır. Sigortalıların yakınlarına ilişkin sayıyla ilgili olarak da “35 bin çarpı 3-4 kişi” gibi gelişigüzel bir yanıt verilmiştir.
Oysa biz şu soruların yanıtlarını arıyorduk:
“Devlet sağlık hizmetlerinden yararlananların toplam sayısı (paralı, parasız ve SSK’lı) ne kadar? Her 3 ayda bir, düzenli olarak prim ödeyenlerin sayısı kaç? Ödemeyenler tedavi olabilecek mi? Prim ödeyenler SSK yönetimine girebilecek mi? Bir emekliye düşen aktif memur sayısı kaç kişi? Her yıl devlet hastanelerine ödenen SSK’lı hastalara ait vizite, reçete, ameliyat paralarının dökümü nasıldır? Her yıl ödenmeyen sağlık primi toplam miktarı ne kadardır? vd.”

ARAŞTIRMA YAPMADAN OLMUYOR
Bir ülkedeki Sağlık Bakanlığı’nın asli görevlerinden olan sağlık ve hastalık haritasının çıkarılması, koruyucu hekimlik çalışmalarının tedavi edici hekimlikten daha önde tutulması gibi çalışmalar, ne yazık ki bizim toplumumuzda yapılmamaktadır. Öyle olunca da, bütün çalışmalar karanlığa kurşun sıkmakla eşdeğer olmaktadır.
Rum İstatistik ve Araştırma Dairesi’nin 1989 yılına ait Sağlık Araştırmasının 1991 yılı sonunda yayımlanan sonuçlarına bir bakalım: Sağlık sistemi Kıbrıslı Rum nüfusun %88’ini kapsamaktadır, ama halkın yarıdan fazlası özel kesime giderek, paralı tedavi olmaktadır. 1989’da iki ay süreyle 14.931 kişi üzerinde yapılan anket sonuçlarına göre, katılanların %50’den fazlası özel muayenehaneleri, %40’ı da özel klinikleri tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Devlet sağlık hizmetlerini tercih edenlerin oranı Leymosun’da sadece %29 iken, Baf’ta %62 idi. 1989 yılı içinde 3.2 milyon doktor vizitesi gerçekleştirilmiş ve kişi başına yılda 5.8 vizite düşmüştür. Doktora gitme durumu yaş ve cinsiyete göre değişkenlik göstermiş ve en genç ve en yaşlı gruplar için bu sayı yüksek bulunmuştur. Kadınlar yılda 6.5 vizite yaparken, erkekler için bu sayı 5.2 olmuştur. Aradaki farkın kadınların gebelik ve doğum olaylarıyla ilgili olduğu düşünülmüştür. En çok şikayet nedeni olarak da, bin kişi arasında Arthritis 79 kişi, Hipertansiyon 76 kişi, böbrek ve lumbago rahatsızlıkları 10’ar kişi olarak belirlenmiştir. 1989’da hastalıklara bağlı olarak kaybedilen işgünü sayısı 1.6 milyon olmuş, yani her çalışan kişi için yılda 6.7 günlük işgünü kaybedilmiştir. Bunlar arasında 10.5 çalışanın kaybı, 4 haftada 1 veya daha fazla işgünü olarak gerçekleşmiştir. Yüksek dereceli memurlar en az gün kaybedenler olurken, teknisyen, fabrika işçisi ve basit mesleklerde bu daha fazla olmuştur. (Cyprus Mail, 12 Kasım 1991)
Bizim toplumumuzda buna benzer bir çalışmanın bir an önce yapılmasa gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından her yıl yayımlanmakta olan, ama “devlet sırrı” gibi saklandıklarından bize verilmeyen “Faaliyet Raporu”nda yer alan kuru istatistikler, sağlık planlaması yapılırken herhangi bir yarar sağlayamamaktadır. Örneğin devlet hastanelerinde her yıl kullanılan aşı miktarı verilirken, toplumumuzda çocukların kaçta kaçının temel aşılama programından yararlandığına ilişkin herhangi bir oran yoktur. Kaç tane röntgen filmi çekildiği belirtilirken, bunun kaçta kaçının gerekli olup olmadığı, ya da ne tür radyografilerin daha sıklıkla yapıldığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmış değildir. Doğumların üçte ikisi, özel kliniklerde gerçekleştirilirken, bunun nedenleri üzerinde bir çalışma yapılmamıştır. Ama devlet hastanelerinden hasta avlayıp, kendi özel kliniklerinde doğum ve tedavisi yapılan hastaların şikayetlerine ilişkin herhangi bir kayıt yoktur. UBP hükümetine yakın hekimlerin bugünkü part-time çalışma esasına göre istihdam edilmeleri, ama full-time çalışır gibi kamu görevlilerinin bütün haklarından yararlanmaları sürmektedir.

RUM KESİMİNDEKİ PROJENİN ÖZETİ
Rum kesiminde uygulanacak olan Genel Sağlık Sigortası kapsamında çalışacak olan kamu görevlisi hekimler, sözleşmeli olarak istihdam edilmektedir. Uzmanların projede öngördükleri ana husus, serbest çalışan hekimlerden satın alınacak tıbbi hizmetlerin Genel Sağlık Sigortasının belkemiğini oluşturmasıdır. 1. basamak sağlık hizmetleri ağırlıklı olarak özel kesim tarafından sağlanırken, devlet kesimi de 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerini tasarruf edeceği para ile geliştirecektir. Ama orada da siyasal kaygularla, uzmanların önerdiğinin aksine, 1. basamak sağlık hizmetlerine fazladan hekim alınmaktadır. Rum Serbest Çalışan Hekimler Derneği, Sağlık Bakanlığı’nın bu politikasına karşı çıkmış ve artan polikliniklerle paranın boşa harcanmakta olduğunu, devletin ana sorumluluk alanı olan 2. ve 3. basamak hekimlik hizmetlerini ihmal ettiğini vurgulamıştır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde özel kesimdeki sağlık hizmetleriyle ilgilenecek ayrı bir bölüm kurulması yönünde verilen sözlerin tutulmadığı, özel klinikleri denetleyen, doktor ve eczacıların reçetelerini inceleyen bir bakanlık biriminin kurulması gerektiği, tıbbi tahlil laboratuvarlarında standardizasyonun denetlenmesi zorunluluğu Rum kesimindeki meslektaşlarımız tarafından da Sağlık Bakanlığından talep edilmektedir. (Cyprus Mail, 27 Ocak 1989)
Genel Sağlık Sigortası projesine göre, özel kesimde çalışan doktorların artan oranda sağlık hizmeti vermesi öngörülürken, bizdeki gibi “çok çalışan çok, az çalışan az kazanacak” gibi adil olmayan hasta dağılımı yerine, Rum kesimindeki her aile hekimine 1800 yurttaş kaydedilecektir. Onların sağlıklı veya hastalıklı olmalarından sorumlu olan aile hekimi belli bir para alacaktır. Nitekim Türkiye’deki önerilmiş sistemde de, Genel Sağlık Sigortası kapsamında, hekimlere kayıtlı kişi başına asgari bir ücret ödenecektir. (Cumhuriyet, 8 Kasım 1992) Bunun üzerinde bakılacak hasta veya yapılacak tedavi durumuna göre, belli bir fark ödemesi yapılacaktır. 2. ve 3. basamak sağlık hizmetinin gerekli olduğu durumlarda, o aile hekimi hastasını, ya özel veya devlet kesimindeki bir uzmana havale edebilecektir.
Kıbrıs Rum kesiminde her yıl sağlık için 150 milyon KL veya gayrı safi milli hasılanın %5’i kadar bir para harcandığı hesaplanmıştır. Yetkililer, yıllık sağlık harcamalarının, o yıla ait enflasyon oranının %2 üzerinde bir artış göstereceğini hesaplamışlardır. Çünkü Kıbrıs halkı sağlığına düşkün olup, halen nüfusun %11’i 65 yaşın üzerindedir ve bu oran 2020 yılında %25’e çıkacaktır. Türk kesiminde ise, kesin nüfus sayısı bir yana, bu tür ileriye yönelik projeksiyonlar söz konusu bile olmamaktadır.
Rum kesimi için yaptırılan ve Harvard, York ve diğer yabancı üniversitelerden uzmanlardan oluşan bir grubun yardımıyla geliştirilen Genel Sağlık Sigortası projesine göre, gittikçe artan sağlık maliyetlerini ancak böylesi bir ulusal sistem içinde karşılamak mümkün görünmektedir. Böylece özel kesimle yarışa girmek için harekete geçecek olan devlet kesimi, halen var olan bürokrasi, değişmeyen çalışma saatleri ve sağlık hizmetlerinin eşitsiz dağılımı gibi sorunların da çözümlenmesini sağlayacaktır. Yapılan saptamalara göre, halen bir Rum hasta özel kesimdeki bir doktordan bir günde randevu alabilirken, devlet kesiminde 14 gün beklemek zorunda. Ameliyat için bekleme süresi ise, özel kesimde 2 gün, devlet kesiminde 17 gündür. Devletteki bir doktordan randevu alınsa bile, muayene için devlette 63 dakika, özelde ise 15 dakikalık bir bekleme süresi vardır. Doktorla görüşme süresi devlette 12 dakika iken, özel kesimde 19 dakikadır. Genel Sağlık Sisteminin birçok Kıbrıslı Rumun özel kesimdeki doktorlara gitmesini teşvik edeceği tahmin edilmektedir; çünkü ücretler sistem tarafından karşılanacaktır ve böylece devlet hastane ve polikliniklerindeki yığılma da azalacaktır. Bizde ise bu yığılma, dışarıda özel klinik ve muayenehane çalıştırılmasına göz yumulması nedeniyle, sabahleyin kuyrukta bakılamayan hastaların, öğleden sonra kamu görevlisi devlet hekiminin dışarıdaki yasadışı özel kliniğinde hasta bakmasıyla çözümlenmektedir! Sadece özel kesimde çalışan hekimler ise, kendi yaşamlarını belli bir düzeyde sürdürebilecek geliri sağlayacak sayıda hasta muayene ve tedavi edemediklerinden yakınmakta veya bir süre sonra adadan ayrılmak zorunda kalmaktadırlar.

ÖZERK KOORDİNASYON KURUMU ZORUNLU
Rum kesiminde uygulanması öngörülen sistemin, daha çok koruyucu, aydınlatıcı ve araştırmacı hekimliğe ağırlık verecek şekilde hazırlandığı belirtilmektedir. (Cyprus Weekly, 19 Şubat 1993) Uzmanların raporunda belirtildiğine göre, özel ve devlet kesiminden sağlık hizmeti satın alacak olan, ayrı ve özerk bir kurum oluşturulacaktır. Bizde de, gerek Serbest Çalışan Hekimler Birliği, gerekse Tabipler Birliği böylesi bir özerk koordinasyon kurumunun oluşturulmasını ve hizmet alacak olanlarla, hizmet verecek olanların bu kurumda temsil edilmelerini daha ilk görüşmede Bakanlıktan talep etmiş, ama anlayış görmemiştir. Israrla konu üzerinde durulması üzerine, danışma nitelikli bir kurulun oluşturulabileceği kabul edilmiş, ama karar mekanizması, projelendirme ve yürütme yine Bakanlıkta bırakılmıştır.
         Rum Sağlık Bakanlığından yapılan bir açıklamadan öğrendiğimize göre, son üç yıl içinde Genel Sağlık Sigortası projesi üzerinde 15 kişi çalışmakta olup, nihai rapor Eylül 1993’te hazır olacaktır. (Cyprus Mail, 17 Şubat 1993)
19 Ocak 1993 tarihinde Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile Sosyal Sigorta Dairesi yetkilileri arasında yapılan görüşmede, Müsteşar tarafından bize verilen “Sözleşme Taslağı”, çok ilkel bir metindir. Uygulamadaki ayrıntılarla ilgili olarak hazırlandığı söylenen tüzük ise bizden saklanmaktadır. 8 Şubat 1993’de Sağlık ve Çalışma Bakanı Dr. Hasipoğlu ve Müsteşarı ile yaptığımız son görüşme ardından, 24 Şubat’ta devlet hekimlerinin “kendi özel kliniklerimizde bize de SSK’lı hastaya bakma hakkı verilmeli” talebiyle (Bak Kıbrıs, 9 Mart 1993) greve gitmeleri üzerine bütün çalışmalar durdurulmuş bulunmaktadır. Serbest çalışan hekimlerin SSK’lı hastalara bakmaları halinde uygulamanın ne şekil alabileceğine ilişkin herhangi bir teknik araştırma veya projelendirme yapılmadığından, ne hizmet satacak sağlık örgütleri, ne de bundan yararlanacak işçi örgütleri fikirlerini ayrıntılı olarak ortaya koyamamaktadır. Çalışma ve Sağlık Bakanı Dr. Hasipoğlu’nun bize söylediği şudur: “Bazı hizmetleri bir süre için özele açacağım, eğer iyi yürütülmezse, derhal kapatacağım!”

TUTULMAYAN GAYRI CİDDİ SÖZLER
“Sigortaların özele açılması uygulamalarına [1] Ocak 1993’de geçiliyor şeklinde basında yer alan (Kıbrıs, 26 Eylül ve 18 Ekim 1992) açıklamalar, yıl sonunda “gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, 1993’ün ilk üç ayı içerisinde”ye dönüştü. (Halkın Sesi, 27 Aralık 1992)
Yapılan son ayrıntılı açıklamada, “Sosyal Sigortalar Dairesi, önümüzdeki Mart ayında özei hekimlere açılıyor” deniyordu. (Kıbrıs, 15 Şubat 1993) Özel doktora bir SSK belgesiyle başvurup, ücret ödemeden muayene ve ameliyat edilebileceğinin belirtildiği haberde, Dr. Hasipoğlu şöyle devam ediyordu: “Ancak özel hekimin isteyeceği ücret, Sosyal Sigortalar Dairesi’nce belirlenen miktardan fazla ise, bunun farkını hasta ödeyecek!”
 Bu iki ifade arasındaki çelişki, sağlık hizmeti verenle hasta arasında tartışmalara yol açacak niteliktedir. Yine ancak basın haberlerinden öğrenebildiğimiz bir başka ayrıntıda şöyle deniyor: “Kişi 7 gün içerisinde aynı hastalıktan muayene olamaz, tahlil yaptıramaz, ilaç alamaz... Harçlar ve Ücretler Tüzüğü’ne göre alınacak sağlık hizmetinin yüzde 20’sini sigortalı, geriye kalanını da Sigortalar Dairesi ödeyecek... Doktor veya laboratuvarcıların resmi tatil günlerinde çalışması halinde kendilerine ek ücret ödenmez... Sigortalı eş ve bakmakla mükellef olduğu çocukları, bu hizmetten bir yıl içerisinde 10 defadan fazla yararlanamayacak.” (Kıbrıs, 11 Nisan 1993) Sosyal sigortalı bir kişinin ne zaman hasta olup olamayacağını da saptasalardı bari, diyesi geliyor insanın.
11 Nisan 1993 tarihli Kıbrıs’ta Dr. Hasipoğlu, “Önümüzdeki birkaç ay içerisinde sigortaları özele açabileceğimiz inancındayım” dedi. 2 Ağustos 1992’den itibaren de şu uygulamanın başladığı açıklanmıştır: “Sosyal Sigortalı hastalar ile onların geçindirmekle yükümlü oldukları aile bireylerinden, özel doktorlar tarafından istenen röntgen ve laboratuvar tetkikleri, Sağlık Bakanlığına ait hastanelerde 2 Ağustos’tan itibaren ücretsiz yapılabilecek.” (Kıbrıs, 1 Ağustos 1992) Aradan geçen bir yılı aşkın süre içinde, verilen hizmetlerin nasıl gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir açıklama henüz kamuoyuna yapılmamıştır.

SAĞLIK PRİMİ ARTIRILDI, HİZMET VERİLMİYOR
“Serbest hekimlik ve serbest eczacılık sistemine geçişe katkı sağlamak amacıyla 1 Temmuz 1992 tarihinden itibaren sosyal sigorta primlerine %3’lük artış getirildiği”nin açıklandığı 10 Ağustos 1992 tarihinden (Kıbrıs gazetesine verilen demeç) bu yana, yine bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, kesilen prim karşılığında sözü edilen hizmetler verilmemiştir. Nitekim Avukat Mustafa Asena’nın bu nedenle Sosyal Sigortar Dairesini dava edeceği basına yansımıştır. (Ortam, 27-28 Temmuz 1993)
Bakanlık Müsteşarı’nın “yönetmelik büyük olasılıkla bu ayın içerisinde serbest çalışan eczacılar ve doktorlarla görüşülüp yürürlüğe girecektir” (Ortam, 29 Temmuz 1993) demesine rağmen, yalancı çoban hikayesine devam edilmiştir!..
Çalışanların sosyal sigortalı (sağlık sigortası da içinde) olması yasal bir zorunluluk olarak getirilmiştir, ama sağlık hizmetlerinin sadece devlet sağlık kuruluşlarından alınması zorunluluğu adil bir hizmet olmamaktadır. Devlet sağlık hizmetlerine koşanlar, karşılarında yeterli bir hizmet bulamayıp, kuyruklar oluştururken, verilecek hizmet, kamu görevlisi hekimlerin yasadışı olarak dışarıda çalıştırmakta oldukları muayenehane ve kliniklere kanalize olmakta, bu da serbest çalışan hekimler aleyhine bir durum yaratmaktadır. Oysa Genel Sağlık Sigortası bir an önce uygulamaya geçirilse, bu haksızlık da ortada kalmış olacaktır.
Örneğin Rum tarafında devlet kesimi, Rum doktorların %20 kadarını istihdam etmekte, ama nüfusun %70’ine sağlık hizmeti vermektedir. Poliklinikler çok kalabalık olup, çoğu kez doktorlar günde 60’dan fazla hastaya bakmaktadır. Bu arada Rum devlet kesiminde çalışan hekimlerin dışarıda özel klinik ve muayenehane bulundurmalarının kesinlikle yasak olduğunu ve diğer kamu görevlileri gibi bu işe tevessül ettikleri belgelendiği takdirde, ilk defasında bin KL, ikinci defasında iki bin KL ceza ödeme ve disiplin cezası söz konusudur. (Cyprus Mail, 29 Mart 1991)

MALİYETLER DÜŞECEK
Uygulanma çalışmaları sürdürülen Genel Sağlık Sigortası projesine göre, halen hasta başına 48 KL olan devlet maliyeti, yeni sistemle 14.3 KL’na düşerek, daha rasyonel bir maliyete geçilecektir. (Cyprus Mail, 27 Ocak 1989) Kıbrıs Rum nüfusuna göre yeterli sayıda yetişmiş hekim bulunmasına rağmen, kötü dağılım yüzünden yeterli ve ucuz hizmet halen verilememektedir. Çünkü 1. basamak sağlık hizmetleri ile koruyucu hekimlik konularında pek fazla örgütlülük yoktur. Rum kesiminde, İngiltere’de yapılan sezaryen doğum sayısından yaklaşık iki kat daha fazla sayıda sezaryen yapılması da endikasyonların yerindeliği hakkında kuşkular doğurmaktadır. (Cyprus Mail, 22 Mart 1992) Aynı ve benzeri sorunlar, Türk kesiminde de halen yaşanmaktadır. Ama bu konularda el yordamı tahminler dışında, herhangi bir bilimsel araştırma yapılmamıştır.
Bir başka benzer durum da şudur: Devlet hastaneleri özel kliniklere kıyasla daha iyi donanımlı olmasına rağmen, Rum kesimindeki doğumların %60’ı özel kliniklerde olmaktadır. (Cyprus Mail, 20 Eylül 1985) Bizde ise bu oran, hemen hemen aynı ve hatta daha yüksektir. Tıbbi donanımı olmayan özel kliniklerdeki doğumlarda, post-natal asfiksi nedeniyle gelişen spastik özürlülerin artan sayısı bunun kanıtıdır. Devlet hastanesinde henüz prematüre bebek bakımıyla ilgili özel bir bölümün kurulmamış olması, devletin 2. basamak sağlık hizmetlerine verdiği önemi göstermektedir.

BİLİMSEL CİDDİYET GEREK
Eğer devlet, 2. ve 3. basamak hakimliğine gerekli önemi vermeyecekse, özel kesimde “Doktorlar Hastanesi” denilen ortak işletme modeline destek vermelidir. Rum kesiminde uygulanacak projede, bu konuda da “özel klinik oluşturma mücadelesi verenlere yardım ve kolaylıklar” sağlanmıştır. Yok eğer, Genel Sağlık Sigortası’na geçilmesinde kesin kararlı ise, bir an önce ciddi fizibilite ve teknik proje çalışmalarına başlanmalıdır.
Türk-Sen Sağlık Sandığı gibi uygulama başlatıp, 6 ay sonra “olmadı, kapatıyorum” denecekse, hiç yola çıkılmasın, daha iyidir. Biz serbest çalışan hekimler olarak, hizmeti alan ve verenlerin demokratik katılımıyla hazırlanıp uygulanacak ve birlikte denetlenecek çağdaş bir genel sağlık sigortası için Sağlık ve Çalışma Bakanlığı yetkililerini daha ciddi olmaya davet ediyoruz.

(Hekimce dergisi, Sayı:1, Ekim-Kasım-Aralık 1993)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder