18 Aralık 2015 Cuma

İÇME SUYUNDAKİ KALINTILAR VE SAĞLIĞIMIZ


Çağdaş tarımsal üretimde yoğun bir şe­kilde kullanılan böcekkıran, otkıran ve mantarkıran tipi tarımsal ilaçların, gerek toprağı, gerekse yeraltı ve yerüstü sularını gittikçe artan oranlarda kirlettiği artık bilinen bir gerçektir. Çeşitli ülkelerdeki Çevre Koruma Daireleri tarafından yapılan laboratuvar analizlerinde, su kaynaklarında insan sağlı­ğına zarar verebilecek çeşitli kimyasal madde kalıntılarının bulunduğu saptanmıştır. Örneğin Batı Berlin’deki Çevre Koruma Ajansı, kent­teki yeraltı ve yerüstü akarsularında 39 çeşit sağlığa zararlı madde saptanmıştır. Bunlar yemeklik yağ, ve sanayi yağları, DDT gibi sorunlu böcekkıran maddeleridir.
Federal Alman Gaz ve Su Sanayisi Derneği tarafından yapılan bir açıklamaya göre, ülkedeki yer­altı sularında 40’dan fazla zararlı madde bulunmuştur. Federal Almanya’daki tarla, sebze ve meyve bahçesi ve kamuya ait park ve bahçelerde, depolarda her gün 100 ton tarımsal ilaç kullanılmakta ve 280 farklı kimyasal maddeden yapılan 1.800 kadar tarımsal ilaç bileşimi satılmaktadır. Yapılan 8 yıllık bir alan araştırmasının sonuçlarına göre, bu 280 tarım ilacından sadece 80’i için uygun laboratuvar analiz tekniği vardır. Diğerleri saptanamamaktadır. Örneğin Quintizen denen mantar ilacının bir tek dozunun ve toprağa verilmesinden sonra, 32 tane farklı metabolit oluşmaktadır.
İçme sularının kirlenmesinden en çok sorumlu tutulan madde Atrazin denen otkı­ran ilacı ve onun de-etil halinde bozuşan metabolit ürünüdür. Bilindiği gibi bu madde, bir süre önce İsviçre’nin Basel kentindeki Sandoz firmasında çıkan bir yangın sırasında Ren nehrine akmış, nehri kirletmiş ve nehir­deki balıkların kitlesel ölümüne yol açmıştı. Federal Almanya’da her yıl 300 ton atrazin kullanılmakta olup, Mayıs-Haziran aylarında mısır, şeker, pancar, üzüm ve tütün üretimin­de kullanılan bu tarım ilacının kalıntısı 300-500 gün toprakta bulunabilmektedir.
Federal Almanya’da 1988’de konan kural­lara göre, 70 tarım ilacının kullanımı yasak­lanmıştır. Kamuoyunun gittikçe bilinçlen­mesi sonucu daha sıkı önlemler almaya zor­lanan Alman Su İdaresi, yeraltı sularının saflığını bozduğu gerekçesiyle birçok başka tarım ilacının da yasaklanmasını istemekte­dir.
Avrupa Topluluğu (AT) tarafından 1980 yılında hazırlanan “insanın kullanımına uygun su kalitesi” kılavuzuna göre, bir litre su içinde her bir böcekkıran ilacı için 0.1 mikrogram ve toplam olarak da 0.5 mikrogramlık bir tavan sınır belirlenmiştir. 1 Ekim 1989 tarihinden itibaren Federal Almanya’­da yürürlüğe giren bu AT tavan değerleri, 22 Mayıs 1986’da Federal Almanya’nın ulusal yasal sınırları olarak kabul edilmişti. Analiz teknikleri henüz yenileştirilmediği için üç yıl daha, başka yeni tavan değerleri uygulanma­yacak, ama 1 Ekim 1989’dan başlayarak bu tavan değerleri geçerli sayılacaktır. Federal Almanya’nın çeşitli yörelerindeki yeraltı ve kuyu sularının bu tavan değerlerin çok üs­tünde böcekkıran ilaç kalıntısı ile kirlenmiş olduğundan endişe edilmektedir.
İçme suyunda bulunan sağlığa zararlı diğer maddelerden Kloroform (eritici ve ara ürün maddesi) tetraklor karbon (boya, cila, lastik sanayisi, yangın söndürücü maddesi), triklor etilen (temizleme ilacı, yangın sön­dürücü madde) kanser yapıcı maddeler olarak bilinmektedir.
İnsan sağlığına zararlı etki yapmaması için, bir litre içme suyu içinde bulunmasına izin verilen en yüksek değerler, kloroform ve triklor etilen için 25 mikrogram, tetraklor karbon için 3 mikrogramdır. Kronik zehir­lenme belirtileri olarak uykusuzluk, yorgun­luk, başdönmesi ve iştahsızlık yapan kurşun için içme suyundaki tavan miktarı, bir litrede 40 mikrogram olarak verilmektedir. Toprağa kimyasal gübrelerden geçen nitrat için tavan değer, son zamanlarda litrede 90’dan 50 miligrama indirilmiştir.
Yukarıda verilen tavan değerler, bir süper market içine atılan bir kesme şeker büyük­lüğüne eşdeğer olup, en son laboratuvar analiz yöntemleriyle belirlenen en küçük miktar­lardır. Bu tavan değerlerinin üzerindeki miktarda tarımsal ilaç kalıntısı içeren suların içilmesi veya bu sularla sulanan bitkilerin yenmesi halinde, genel olarak, insan sağlı­ğına zararlı, özel olarak da kanser yapıcı etkilerin görülmesi olasılığı artmaktadır.
Ülkemizde de içme sularının tarımsal ilaç kalıntıları açısından bir an önce incelenmesi halk sağlığı açısından bir zorunluluktur. Deniz suyunda  radyasyon bulunmadığını ka­nıtlamak için (!) denize giren Bakanların, “sütte sağlığa zararlı madde yoktur, ben kasayla içiyorum” diyen Kanserle Savaşım Derneği Başkanı’nın ve ‘Tahliller bize 3,5 milyon TL’ye mal oldu, yine tekrarlayamayız”diyen Tarım Bakanlığı yetkililerinin bu­lunduğu bir ülkede, içtiğimiz suyun da sağlık açısından incelenmesini istemekle acaba fazla duyarlı mı davranıyoruz?

(Ortam gazetesi, 2 Kasım 1989)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder