13 Aralık 2015 Pazar

HİZBER HİKMETAĞALAR’IN ARDINDAN


         4 Mart 1993 günü kaybettiğimiz dostum Hizber Bey, 30 Mart 1992 tarihli Kıbrıs gazetesinde, “Haşmet Gürkan’ın ardından” başlıklı bir yazı yazmıştı. Haşmet Bey’in 1. ölüm yıldönümü nedeniyle Kıbrıs Türk Tabibler Birliği’nin yıllık dergisinde bir yazı yazmam istendiğinde, Hizber Bey de tedavisi sırasında meydana gelen bir allerji nedeniyle hastaneye yeni yatmıştı. Tedavisi sırasında allerjinin yeniden nüksetmesi ardından ve ölümünden bir gün önce kendisini ziyaret ettiğimde, doğrusunu söylemem gerekirse ben ümitsizdim. Bu yazıya onun, ortak arkadaşımız Haşmet Bey için kullandığı başlığı kullanırken, her ikisini de kısa bir süre içinde kaybetmiş olmanın acı üzüntüsünü duymaktayım.
Her ikisini de yakından tanıma fırsatım olmuş ve karşılıklı sohbetlerimizde onlardan çok şeyler öğrenip, onların tarihsel geçmişimize ilişkin genç nesillere birşeyler bırakma arzularını paylaşmışımdır. Her ikisinin de genç yaşta gazeteci ve avukat olan kardeşlerini yitirmeleri, onları uzun yıllar acılara garketmişti. Her ikisinin de tarihsel geçmişimize, toplumsal ve kültürel sorunlarımıza bu kadar sarılıp, yeni kuşaklara bilgi ve deneyimlerini aktarmak istemeleri ve bunu da en güzel bir şekilde başarmış olmaları, bizler için büyük bir kültürel zenginlik oluşturmuştur. Araştırma ürünü bu yazıların gazete ve dergi sayfalarından eksiksiz toplanıp, kitap olarak yayımlanmaları halinde, daha geniş kitlelere bu bilgileri ulaştırma olanağı yaratılmış olacaktır. Dileğim bu görevin vakit geciktirilmeden gerçekleştirilmesidir.

EDEBİYATÇI HİZBER M. HİKMET
30 Ocak 1936’da Lefkoşa’da doğan Hizber Mustafa Hikmet, ilkokul ve İngiliz Okulu’ndaki eğitiminden sonra, babasının yanında ticaret hayatına atılmıştı. Gençlik yıllarında yerel gazetelerin sanat sayfalarında yazı ve şiirleri yayımlanmış ve 1950’li yılların sonunda adından söz ettirmeye başlamıştı. 1 Aralık 1957’de ilk sayısını çıkardığı “Er Meydanı” adlı aylık fikir-sanat yaprağı’nda, A.Sedat Törel, Bener Hakkı Hakeri, Ahmet M. Gürkan ve kendi şiirleri ile yazılar yer almaktaydı. 1 Mayıs 1958’e kadar 6 sayı yayımlanan bu sanat gazetesinde Üner Ulutuğ, amcasının kızı Feride M. Hikmet, Oğuz Kusetoğlu, Fuat Veziroğlu, M. Fahri Akman, Salih Aziz Onural, Hasane Törel, Şeyh Nazım Adil, Halit Akarca’nın şiir ve yazıları yayımlanmıştı.
“Aşksız Yaşanmaz (nesir)” başlıklı ilk kitabını 1957 yılında Bozkurt Basımevinde bastırıp, Adım Yayını olarak yayımlayan Hizber M. Hikmet, daha sonra “Er Meydanı” yayınlarını kurarak şu kitapları yayımlamıştı:

1.Solan Yapraklar (Şiirler), Feride M. Hikmet, Ocak 1958
2. Eylül Misafiri (Şiirler), Hizber M. Hikmet, Şubat 1958
3. Utanan Çiçek (Şiirler), Üner Ulutuğ, Mart 1958
4. Her Müslümanın bilmesi gereken Din Dersleri, 1958
5. Geçen Yıllar (Şiirler), Feride M. Hikmet, Eylül 1958
6. Mum Işığı (Şiirler), Feride M. hikmet, 1959
7. Teselli (Nesir), Hizber M. Hikmet, 1962

1959 yılında yazdığı ve Osman Türkay’ı hicveden “Sansar Osman” adlı şiir yüzünden Halkın Sesi Matbaasında dayak yiyen Hizber Hikmet (Semtler ve Anılar, 105. yazı, Kıbrıs gazetesi, 11 Ocak 1993’de bundan söz etmektedir), 1962 yılı Nisan’ında Cumhuriyet gazetesinin sahip ve yazarları olan kardeşi Ayhan Hikmet ile Ahmet M. Gürkan’ın öldürülmesi ardından, kendini daha çok dine adamıştı. Şeyh Nazım’la olan kişisel dostluğu da bunda bir rol oynamıştır.

İSLAM CEMİYETİNDEKİ ÇALIŞMALARI
16 Kasım 1970’de kurulan Kıbrıs Türk İslam Cemiyeti’nde ve onun yayın organı Nizam gazetesinde de yer alan Hizber Hikmet, 1973’te Raif Denktaş tarafından çıkarılmaya başlanan Zaman gazetesinde de bir ara dini konular ağırlıklı yazılar yayımlamıştır. İslam Cemiyeti’nin yayın organı olarak 27 Kasım 1987’de ilk sayısı yayımlanan “Selam: Bütün Müslüman Kıbrıs Türküne” adlı aylık gazetenin yayın yönetmenliğini 8. sayıya kadar Hizber Hikmetağalar sürdürmüştür. (Soyadı yasası çıktıktan sonra bu adla anılmaya başlar.) Aralık 1988’de çıkan 9. sayıda yayımını durduracak olan bu aylık gazetede Hizber Bey, “Tarih-Yargı” adlı köşe yazılarını yazmaktaydı.

YAZARLIĞA YENİDEN DÖNÜŞ
1986 yılı sonunda Kıbrıs Türk Bibliyografyası adlı çalışmamı hazırlarken eserleri hakkında bilgi almak üzere kendisiyle temas kurduktan sonra aramızda gelişen dostluk, Haşmet Gürkan, Harid Fedai ve Kutlu Adalı’nın da katılması ile bir süre sonra bir örgüt çatısı altında daha da gelişecekti. 17 Mayıs 1990’da diğer başka arkadaşlarla bir araya gelerek oluşturduğumuz Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği’ni kurarken ortak amacımız,  daha sık bir araya gelerek, geçmiş kültürel değerlerimizi araştırmak, tartışmak ve genç nesillere düzenleyeceğimiz akşam sohbetlerinde hümanist kültür birikimimizi aktarmaktı. Nitekim “Perşembe Sohbetleri”miz bu doğrultuda bir katkı olmuştu. Hizber Hikmetağalar’ın, amcasının kızı Feride Hikmet’le ilgili sohbetinde de bu şair hanımla ilgili bilmediğimiz birçok olayı öğrenmiştik.
Haşmet Gürkan’ın Kıbrıs gazetesinde yazmaya başlamasından sonra, Hizber Hikmetağalar’ı da aynı gazetenin sayfaları arasında görmek bizim için bir sevinçti. Haşmet Bey, tarihsel ve doğal çevre ile ilgili yazarken, Hizber Bey de “Semtler ve Anılar”dan söz ediyor ve birbirlerini tamamlıyorlardı.
12 Mart 1990 ile 8 Şubat 1993 tarihleri arasında 109 yazısını zevkle okuyup, kesip sakladığımız Hizber Hikmetağalar, en verimli çağında aramızdan ayrılmış bulunuyor. Halbuki yakın dostlarına sözünü ettiği yazacak o kadar konusu vardı ki...Fransa’da Fizik Doktoru olan oğlunu ziyaret ettikten sonra kaleme aldığı “Bir Geziden Anılar”ını iki bölüm halinde (Temmuz-Eylül 1991) zevkle okumuştuk. Hele Mart 1992’deki “Ramazan’ın Anımsattıkları” başlıklı kısa değinmelerini unutmak mümkün mü?
Naaşı başında yapılan konuşmada yakın dostlarından Hüseyin Ateşin’in de belirttiği gibi, toplumumuz ne yazık ki Haşmet Gürkan, Hizber Hikmetağalar gibi yazarları, kültür adamlarımızı zor yetiştirmektedir. Toplumsal geçmişimize sahip çıkan, onları bilen insan sayımız ne yazık ki gün geçtikçe azalmaktadır. Dileğimiz, yitirdiğimiz değerlerin acısının, bu sayıyı artırma yolundaki çabaları kamçılamasıdır.

(Kıbrıs gazetesi, Lefkoşa, 13 Mart 1993 ve ayrıca “Kıbrıs Türk Kültürü Üzerine Yazılar” başlıklı kitabımda, Lefkoşa 1999, s.181-183)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder