19 Ocak 2016 Salı

1987’DE SAĞLIK


            1987 yılının son ayında, Albert Einstein'ın "İn­sanlığın eğer sağ kalması isteniyorsa, yeni bir düşünce şekline ihtiyacımız vardır" şeklindeki uyarısı gereğin­ce, bu yeni düşünce şekline yönelik ilk adım atılmıştır. Yeryüzündeki nükleer silah potansiyelinin yüzde 5 kadarını oluştursa da, orta menzilli füzelerin yok edilmesine ilişkin bir anlaşmaya varılmış olması, insanlığa rahat bir nefes aldırmıştır. Bunun ardından stratejik silahlarda da indirime gidilmesi ve nükleer denemeleri yasaklayan bir anlaşmanın imzalanması, insan hayatını korumakla görevli olan biz hekimleri çok sevindirecektir. Öte yandan silahlanma harcama­larında yapılacak indirimler sonucu açığa çıkacak olan paralar, çeşitli sosyal ve sağlıkla ilgili sorunların çözümünde kullanılabilecektir.
            1987 yılında insanlık, tıbbın kazandığı büyük za­ferlerden biri olan çiçek hastalığının yeryüzünden yokedilişinin 10. yıldönümünü kutlarken, yeni bir hastalık olan AİDS'in yaygınlaşmasına tanık olmuş­tur. ABD'nin biyolojik silah laboratuvarlarında üretil­diği öne sürülen ve çağımızın vebası olarak tanımla­nan bu hastalığın etkenine karşı, halen çok kapsamlı bir mücadele yürütülmektedir.
Ülkemizde ise, sağlık alanında süregelen başıbo­zukluk, 1987 yılında da ne yazık ki durdurulmamış­tır. Yılın başlarında Meclis'e sunulduğu açıklanan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi ile Yataklı Tedavi Kurumları Dai­resi adındaki iki kuruluşun görev ve çalışma esaslarını gösteren yasa tasarıları, çeşitli eksikliklerine rağmen ne görüşülebilmiş, ne de bu konuda yapılan eleştiri­lere bir yanıt verilmiştir. Kamu görevlisi hekimlerin, Yasa'nın açık hükmüne rağmen dışarıda yasadışı özel klinik ve muayenehane çalıştırmalarına göz yu­mulmuş ve Bakanlık, tam gün çalışma konusunda ça­lışanlarına söz geçirememiştir. 130 kadar hekim ve diş hekiminin çalıştığı devlet sağlık hizmetleri, halkımızın ihtiyaçlarını yeterince karşılayamazken, sayıları 200'e yaklaşan yetişmiş uzman hekim ve diş hekimi meslektaşımız, özel kesimde çalışmak duru­mundadır.
Artan ekonomik bunalım koşullarında dev­let sağlık hizmetlerine olan hasta akışı, buralarda çe­şitli hoş olmayan olaylara yol açmaktadır. Sağlık Bakanı Dr. Erbilen bile, devlet hekimlerinin rüşvet al­dığını kabul ederek, bir gazeteciye "Veren memnun, alan memnun. Ben bu işi nasıl çözeceğim?" şeklinde yakınmış ve aczini dile getirmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu, üyelerinden her yıl 1 milyar TL'sına yakın sağlık primi toplamasına rağmen, bunun ancak beşte birini, sağlık harcamaları için tek kurum olarak kabul ettiği devlet hastanelerine ödemektedir. Memur ve iş­çi sendikaları ise, ne yazık ki üyelerinden kesilen sağ­lık primlerinin akıbetiyle ilgilenmemekte, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sunduğu yetersiz sağlık bakı­mı hizmetini sorgulamamaktadır.
Ülkemizdeki halk sağlığı eğitimi ve koruyucu tıp çalışmaları çok sınırlı ve sadece okullarda yapılan ço­cuk aşıları ve benzeri birkaç etkinlikle geçiştirilirken; çevre sağlığı, kanser araştırmaları, genel sağlık eğitimi gibi konularda çalışma yapmak, birkaç özel derneğin veya kişinin omuzlarına yüklenmiştir. Radyasyon, de­terjan ve tarım ilaçları konusundaki çelişkili ve bilim-dışı tavırlar hâlâ hatırlardadır.
Dileğim, ülkemizde sağlık konularıyla ilgili olan yetkililerin hiç olmazsa, 1988 yılında kendi yetişmiş elemanlarımızı değerlendirecek bir toparlanma ve yeniden örgütlenme içine girmeleri ve halkın sağlığı yararına olacak yeni çalışmalara başlamalarıdır. Te­davi ve teşhis amacıyla ülke dışına gönderilen hasta­lar için harcanan milyonlarca lira, serbest çalışmak zorunda kalan genç yetenekli hekimlerimizin istihda­mında kullanılabilir. Sosyal Sigortalar Kurumu’nda toplanan milyarlık birikim, yine halkımızın sağlığı için değerlendirilebilir. Yeter ki insan sağlığının cid­diyeti konusunda, daha ekonomik ve daha rasyonel bir planlama içine girilebilsin. Gazeteniz okuyucula­rına barış içinde geçirilecek sağlık dolu günler dile­rim.

(“Dr. Ahmet Cavit, Çocuk Hekimi Serbest Çalışan Hekimler Birliği Sekreteri” imzasıyla, Yeni Düzen gazetesi, 31 Aralık 1987)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder