2 Ocak 2016 Cumartesi

SAĞLIK SİSTEMLERİMİZİ YENİLEME MÜCADELESİNDE NEREDEYİZ?


          Hekimce dergisinin bundan önceki sayılarında, Kıbrıs’taki Türk, gerekse Rum kesimlerindeki var olan sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmalardan haberler vermiştik. Aradan geçen süre içinde meydana gelen değişiklikleri de siz meslektaşlarımıza aktarmak istiyoruz. Görüleceği gibi, her iki kesimde de önemli bir yol kat edilememiş ve sağlıksız sağlık sistemleri yüzünden hem hastalar, hem de bundan zarar gören hekimlerimizin şikayetleri devam etmiştir.
Önce Kıbrıs Rum kesimindeki duruma bir göz atalım. Vasiliu hükümetince sunulan ve Kleridis hükümeti döneminde de üzerinde çalışılan “Genel Sağlık Sigortası” projesi, henüz son şeklini alamamıştır. “1995 yılı başında projenin mali boyutlarını tartışmak üzere oluşturulan Bakanlıklararası Komite, yılda 126 milyon KL’na mal olacak olan proje maliyetinin adanın ekonomik kapasitesini aşmaması için daha ayrıntılı çalışmalar başlatmıştır. Rum Sağlık Bakanı Manolis Hristofidis, halen var olan sağlık sisteminin gittikçe daha pahalıya mal olmakta olduğunu ve çökme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyleyerek, uzmanların uyarılarına kulak verilmesi gerektiğini söylemekteydi. (Cyprus Weekly, 17.2.1995)
Yıl içerisinde konu, Rum meslektaşlarımız tarafından, özellikle de serbest çalışan kesim hekimleri tarafından geniş bir şekilde tartışıldı. Temsilciler Meclisi’nin Sağlık Komitesinde milletvekilleri tarafından yapılan konuşmalarda, hükümetin özel kesimdeki sağlık çalışanlarına ilişkin politikası eleştirildi. Sağlık Bakanlığı’nın sadece kamudaki sağlık hizmetleriyle ilgilendiği ve özel kesimde verilmekte olan sağlık hizmetlerinin düzeyiyle ilgilenmediği, bu kesimi hiç denetlemediği vurgulandı. Kıbrıs Tıp Derneği ise, devlet hastanelerinde bunu hak etmeyen kişilere parasız sağlık hizmeti verilmesinden hoşnut olmadığını ve bunun özel kesimde çalışan hekimlerin rekabet gücünü engellediğini açıkladı. (Cyprus Mail, 13.10.1995) Hükümet aldığı bir kararla, devlet sağlık hizmetlerinden parasız yararlanabilmek için yıllık gelir tavanını 2.350 KL’na çıkarmış ve bedava verilecek her reçete için 2 KL, ya da reçete maliyetinin %10’unun hastadan alınmasını saptamıştı. (Cyprus Mail, 6.6.1995)
1994 yılı Kasım ayı başında toplanan Kıbrıs Tıp Derneği’nin olağanüstü bir toplantısında “Genel Sağlık Sigortası” programına destek belirtilirken, bu programla getirilmeye çalışılan tartışmalı “aile doktorları” konusu da reddedildi. Derneğin yaptığı açıklamaya göre, hastaların ilk başvuruları önce kamu kesimine değil, özel kesimdeki bir doktora yapılmalıydı. Oysa ki hükümetin önerisine göre, yurttaşların herhangi bir hastalık halinde gidecekleri bir aile doktorları, ya da genel pratisyenleri olmalıydı. Eğer bu hekim gerekli görürse, ancak onun önerisi üzerine, uzman bir hekime gidilebilecekti. Kıbrıs Tıp Derneği, bütün hastaların istedikleri hekimi seçmede özgür bırakılmaları gerektiğini vurgularken, Genel Sağlık Sigortası fonlarının da bağımsız bir kuruluş tarafından yönetilmesini talep ediyordu. Halen kamu kesiminde çalışmakta olan 80 kadar hekimin aile doktoru olarak yetişmeleri için eğitim görmekte oldukları göz önünde bulundurulduğunda, bu görüşler ışığında hekimlerin farklı görüşlerde olmaları doğaldı. (C.Mail, 7.11.1995)
Yıl biterken, Rum Sağlık Bakanı, Kıbrıs Tıp Derneği yetkilileriyle yaptığı bir görüşmede yeni öneriler sundu. Buna göre, aileler, çocukları için kendi çocuk doktorlarını seçebilecekler ve ayrıca genel pratisyen olarak çalışmakta olan uzman hekimler, uzmanlık gerektiren tedavi uygulama haklarını koruyacaklardı. Dernek Başkanı Dr. Nikos Yuannu, bu önerilerin yazılı olarak sunulması halinde, kendi görüşlerinin tartışılıp belirleneceğini açıkladı. (Cyprus Weekly, 22.12.1995)
1996 yılı başında ise, Sağlık Bakanı Manolis Hristofidis’in son 3 yıldır hep “Genel Sağlık Sigortası” yakında gerçekleşecek” demiş olmasına rağmen, bu doğrultuda herhangi bir ilerlemenin kaydedilmemiş olmasına dikkat çekilerek, özellikle hastaların genel pratisyen hekimlere başvurmaları zorun­luluğunun, sadece çalışmayacak olması değil, pahalıya mal olacağı da vurgulandı. Öte yandan hekimlerle işverenlerin bu yeni sistemden yararlanmak istedikleri, ama başağrısı yaratacak hususları istemedikleri ifade edildi. (C. Mail, 10.1.1996)
Sağlık Bakanı Hristofidis ise yaptığı bir açıklamada, Mayıs 1996’da yapılacak milletvekilliği seçimlerinden önce, Genel Sağlık Sigortası ile ilgili bir yasa tasarısının Meclis’e sunulacağı sözünü verdi. Hekimlerle yapılan 1. tur görüşmelerin bittiğini ve 2. tur görüşmelerin Ocak ayı ortasında başlayacağını hatırlatan Bakan, esas anlaşmazlık noktasının, hastaları gerekli olduğu zaman uzmanlara veya hastaneye havale edecek olan “genel pratisyenlik” veya 1. basamak sağlık hizmeti veren “aile doktoru” kurumuna geçilmesi olduğunu söyledi. Sağlık Bakanlığının bir sözcüsüne göre, konuyla ilgili uzmanlar bu formülü desteklerken, Kıbrıs Tıp Derneği çeşitli nedenlerle buna karşı çıkmaktadır. Sözcü, bütün Avrupa ülkelerinde genel pratisyenlik sisteminin bulunduğunu ve çok iyi çalışmakta olduğunu, bulunmayan ülkelerin ise bunu oluşturmayı planladıklarını söylemiştir.
Kıbrıs Tıp Derneği ise, genel pratisyenlik kurumunun getirilmesinin Kıbrıs gerçekleri ile uyuşmadığını söylemektedir. Bilindiği gibi Kıbrıs’ta hekimlerin çoğunluğu uzmanlık eğitimi almış bulunmaktadır. Kıbrıslılar, hasta oldukları zaman doğrudan bir uzmana veya genel pratisyene giderler. Getirilmek istenen sistemde, ancak genel pratisyenin yazacağı bir havale kağıdıyla uzman bir hekime gidebilme veya hastaneye yatabilme olası olacaktır ki bu da Kıbrıs gerçekleriyle uyuşmamaktadır. Halk istediği hekime gidebilme hakkına sahip olmalıdır. (Cyprus Weekly, 12.1.1996)
Kıbrıs Özel Kesimde Çalışan Hekimler Derneği ise, Sağlık Bakanı ile yaptığı konuyla ilgili bir toplantıdan sonra yayımladığı açıklamada, özel ve kamu kesiminde çalışmakta olan hekimlerin nasıl işbirliği yapabileceklerine ilişkin önerilerinin, Bakanlığa iletildiğini duyurdu. Patolog Marios Matsakis’in verdiği bilgilere göre, bu öneriler arasında şunlar vardır: Hükümet, kamuda çalışan hekimler için ödemekte olduğu fazla mesai saatlerini en aza indirerek, fazla işlerin yapılması için özel kesimde çalışan hekimleri istihdam etmelidir. Özel kesim hekimlerine kendi işyerlerini kurmaları ve gümrüksüz alacakları gerekli cihazlar için düşük faizle krediler sağlanmalıdır. Hükümet, kırsal bölgelerde bir kamu hekimi atamak yerine, halen bu bölgelerde var olan ve yerel nüfusun sorunlarını bilen özel hekimleri işe almalıdır. Böylesi daha verimli olacak ve Genel Sağlık Sigortası uygulanıncaya kadar kamu ve özel kesim hekimleri arasında sağlıklı bir yarışma ortamı yaratılmış olacak.
Dernek ayrıca şu önerilerde bulundu: Hükümet ülke dışından uzman bir hekim getirmezden önce, Kıbrıs Tıp Derneği’nin onayını almaya çalışmalıdır. Özel kesim hekimlerinin meslek içi eğitimleri sağlanmalı ve kendi bilgi ve deneyimlerini artırmak için ülke dışındaki uzmanlık seminerlerine özel hekimlerin de katılma­ları sağlanmalıdır. Bu şekilde özel hekimlerin yerlerinde saymaları önlenmiş ve hükümetin, yabancı uzmanlara hizmet için yalvarması engellenmiş olacaktır. Bu da ülkedeki sağlık hizmetleri için hem daha ucuz, hem de daha yararlı olacaktır.
Kıbrıs Özel Kesimde Çalışan Hekimler Derneği, ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın özel kesimdeki sağlık çalışanları için ayrı bir daire oluşturulmasını önererek, Bakanlığın adadaki bütün tıp hizmetlerinden sorumlu olduğunu anımsattı. Sağlık Bakanlığı’nın özel kesimdeki hekimler tarafından yapılan bu önerileri olumlu bulunduğunu, bunların uygulanabilmesi ve gerekli bütçeyi sağlamak için elinden geleni yapacağına dair söz verdiğini belirtti. (Cyprus Mail, 19.1.1996)
Kıbrıs Rum basın kaynaklarından derleyebildiğimiz bilgiler şimdilik bu kadar. Gelişmeler hakkında daha fazla bilgi elde edebildiğimiz takdirde, siz meslektaş­larımıza aktarmayı sürdüreceğiz.
Gelelim bizdeki duruma: DP-CTP Koalisyon hükümetlerinin ilk ikisinde Sağlık Bakanlığı 1 yapmış olan CTP’li milletvekili Ergin Abdullah, ne yazık ki sağlıksız sağlık sistemimize herhangi bir iyileştirmede bulunamamıştır. Bunda partilerinin kararsızlığı kadar, Rauf Denktaş’ın tutumu da etkili olmuştur. Örneğin bir demecinde şöyle konuşmuştur:
“(Tıp-İş) Sendikası, Cumhurbaşkanının gerek Sağlık Yasası, gerekse görevlendirmelerle ilgili yanlış bilgilendirilmiştir... Cumhurbaşkanının talihsiz ifadesinin altında yatan bir başka neden de, sanki siyasiler olarak biz, Sağlık Yasası’nın çıkışını engelliyoruz. Ben 2 yılımın en büyük zaman dilimini Sağlık Yasası’na ayırdım. Biz bu konuda üzerimize düşen görevi yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı’nın, “hekimlerin klinik çalıştırmaları yasaldır” demesi de tahlihsiz bir açıklamadır. Yoksa kendilerine ayrı bir hak ve imtiyaz mı verildi? Doktorlar Kamu Görevlileri Yasası kapsamındadır. İşlerine geldi mi “Beni Kamu Görevlileri Yasası kapsar”, gelmedi mi “Kapsamaz” diyorlar. Konumlarına bir bakıp yasadışılık nerededir araştırsınlar.”
Bakan İlktaç, Sağlık Yasası’nın neden yasalaşamamasının nedenlerini önümüzdeki günlerde düzenleyeceği basın toplantısı ile açıklayacağını kaydetti” (Kıbrıs, 13.10.1995)
Tabii ki böyle bir basın toplantısı düzenlenemedi ve yıllardır, kamuda çalışan hekimlerin yasadışı olarak özel kesimde de muayenehane ve klinik çalıştırabilmelerinin ardında yatan sır, yetkili bir ağız tarafından açıklanamadı!
3. DP-CTP Koalisyon Hükümeti’ndeki yine CTP’li olan Sağlık Bakanı Hüseyin Celal ise, her sağlık bakanı gibi işe hızlı başlamış ve gazetecilerin bile yılan hikayesine benzettikleri Sağlık Yasası konusunda iddialı konuşmuştur:
“Üzerinde çalıştığımız üç yasa var. Sağlık Yasası, Özel Hastaneler Yasası ve Genel Sağlık Sigortası Yasası gündemimizdedir. Ancak öncelik Sağlık Yasası’ndadır. Sağlık Yasası’nı en geç Ocak sonuna kadar Bakanlar Kurulu’na sunacağız.” (Kıbrıs, 16 Ocak 1996)
Aradan geçen süre içinde, ya da bu yazının yazıldığı ana kadar Sağlık Yasası ile ilgili herhangi bir gelişmeyi biz duyamadık. Meclisteki bir konuşması sırasında Celal şöyle demiştir: “Yasal değişiklikle mesai sorunu giderilecek. Ancak o oluncaya kadar mevcut yasaya uymak gerekir. Özel kliniği olan bazı doktorlar asli görevlerini ikinci planda tutuyorlar. Görevini aksatanlarla ilgili işlem başlatacağım. Eğer bu yüzden eleştiriliyorsam eleştirileyim” (Halkın Sesi, 13.1.1996)
Şubat ayı başında Mecliste yapılan Bütçe görüşmeleri sırasında da konu gündeme gelmiş ve Bakan Celal, “Sağlıkta Genel Sağlık Sigortası, Tam Gün ve Döner Sermaye uygulamalarını öngören yasa tasarılarının çok kısa bir süre içerisinde Bakanlar Kurulu’na sunulacağını” yinelemiştir. Hekim bir milletvekili olan Dr. Doratlı’nın “Sağlık Bakanlığı Sağlık Yasasını 2 yılda hazırlayamadı” şeklinde konuşması üzerine, bir başka hekim milletvekili, Dr. Başarır’ın da “20 yılda hazırlanamadı” diye konuşması (Kıbrıs, 6 Şubat 1996) içinde bulunduğumuz yozlaşmışlığın bir kanıtı olsa gerek!
Kıbrıs insanına gerek adanın kuzeyinde, gerekse güneyinde sağlıklı bir sağlık hizmeti verme yolunda atılan adımlar ve ilgili kesimlerin vermekte olduğu mücadeleler sürmektedir. Bu, daha çok ilgili tarafların ne kadar kararlı bir mücadele vermekte olduklarına bağlı olup, güçler dengesine bağlı olarak sonuçlanacaktır. Gelişmeleri siz meslektaşlarımıza aktarmayı sürdüreceğiz.


(Hekimce dergisi, Sayı:9, Mart 1996)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder