25 Ocak 2016 Pazartesi

SİYASAL DEĞİNMELER


ABD’nin son Kıbrıs Büyükelçisi Richard Boucher, adadaki görevinin 12 Haziran’da sona ermesi öncesinde başta R. Denktaş ol­mak üzere Kıbrıslı Türk politikacıla­ra veda ziyaretlerinde bulundu. Denktaş, “Buradaki göreviniz süresince ba­zen biz, bazen de Rumlar, size sal­dırdık, ancak oyunun kuralı bu” şek­linde konuşup, Kıbrıs’ta politika oyu­nunun nasıl oynanmakta olduğu hak­kında ipuçları verirken, Türk kesi­mindeki siyasal yelpazenin en solunda ver alan YKP’nin yaym organı Yeni Çağ da şu değerlendirmede bulundu:
“Boucher, Marcel Wahba’dan sonra büyük bir kitlenin sevgisini kazanmış olarak siyasal partilere veda etti. Bo­ucher, iki toplumdan yüzlerce kişinin sorunların çözülmesiyle ilgili bilimsel metodlar hakkında eğitilmesine yardımcı olmuş ve iki toplum arasında temasların artırılmasına çalışmıştı... Rum tarafında da gerçekçi açıklamaları nedeniyle eleştiriye uğrayan Boucher, yine de görevini yerine ge­tirirken sevgi kazanmıştı.”
ABD Büyükelçisinin mesaisine hay­ran kalmış ve ne idiğü belli “bilimsel metodlar” hakkında eğitilmiş yüzlerce elit kişinin, nedense sıradan yurttaşların temas ettirilmesi konusunda herhangi bir çalışma yapmamaları ve buluşmalarının sonuçları hakkında sadece ABD Dışişleri Bakanlığı’nın haberdar etmeleri kamuoyunun dikkatinden kaçmıyor. İnşallah bir an önce Kıbrıs’a “Amerikan barışı”nı getirirler de haklarındaki şaibeler ortadan kalkar!
                                                           ***
Bir DP milletvekili Parti Meclisi toplantısında şöyle konuşmuş: “Kur­tuluş ordumuz TMT’yi EOKA’yla aynı kefeye koyup terörist diye nitelerse Cumhurbaşkanının tam tersine birleşik bir Kıbrıs’ı isterlerse, bunun hesabı tabii ki CTP’ye sorulacaktır.”
Bir kitaplık laf herhalde buna der­ler. Biz de Rauf Bey’in, toplumlararası görüşmelere başladığı 1968’den beri, birleşik bir Kıbrıs isteğiyle görüşme­ler yaptığını sanıyorduk. Yanılmışız!...
                                                           ***
Aynı DP Parti Meclisi toplantısında DP milletvekili Kenan Akın da “koalisyonun küçük ortağı CTP’nin ne istenirse yapacak bir konumda olduğunu ileri sürmüş.
Akın’ı gönülden kutlarız. Çünkü bu yerinde saptaması ile, CTP’nin daha birçok can alıcı konuyu neden “paran­teze alıp” iktidar koltuğunun altına attığını açıklamaktadır.
                                                           ***
CTP’nin 1992’de yapılan 12. kurul­tayında Özker Özgür’e karşı Genel Başkanlık için adaylığını koyan Fatma Azgın, o zamanlar “Özkerci” olan bu­günün CTP yöneticileri tarafından “Denktaş’ın adayı” olarak nitelendirilmişti. Aradan geçen süre içinde kendileri de Denktaşçı olmayı başa­ran bugünün CTP yöneticileri, Fatma Hanım’ı “Sağlık Bakanlığı Danışmanlığına getir­erek, belki de on­dan özür dilemek istemişlerdir.
Azgın, bir gazeteye verdiği demeçte, Genel Başkanlık sandalyesini bu yılın başında yapılan son kurultayla kaybeden Özgür’ü şöyle eleştirdi:
“20 yıl başkanlık yapan Özker Özgür, mi­ras olarak bugün şikayet ettiği bir CTP bıraktı. Bugünkü felaketten kur­tulmanın yolu, Özker Özgür’ün tekrar başkan olması ve CTP’nin hükümet­ten çekilmesi kadar basit olsa keşke... Sorunlarımızı aşmanın yolu, herşeyi yeniden ele alıp projelendirmekten geçer.. Sayın Özgür’ün CTP ve toplumu sivilleştirme-demokratikleştirme projesi varsa buyursun anlatsın, insanları ikna etsin. Ancak bu yolla tekrar başkan olabilir, CTP hükümetten de çekilebilir.”
Görüldüğü gibi, kelin merhemi ol­sa, kendi başına sürermiş. O nedenle. CTP’yi Amerikan planları doğrul­tusunda projelendirip, daha da “dü­men suyuna alma” ve çar-çur edilmiş sol oyları daha da pasifize etme söz konusu!
Özgür, “Şu anda istifam söz ko­nusu değil. Parti içinde kalıp hatayı düzeltmek gerekir” derken, 24 Haziran’da CTP’den istifa eden 212 CTP’linin sözcüsü Barış Burcu ise istifa mektubunda diğer şeyler yanında şöyle diyor:
“Politikayı kendi çıkar ve statülerinizin bir amacı haline getirdi­niz. Politik mücadeleye olan inançları sarstınız. Yönetiminiz ve dayandığınız çıkar şebekesi sayesinde CTP politik raydan çıkmıştır. Politika değil, öde­nekli siyasetçi ve siyasi kadrolar üre­ten yeni bir kimliğe bürün­müştür. CTP’nin bunca yıllık poli­tikaları ve ilkelerini besleyen un­surlar, CTP’den beslenmeyi bir yaşam mentalitesi edinenlere ye­nilmişlerdir. Yaşadığımız acı gerçek budur. Bu yüzden, solda yeni bir oluşuma ve/veya platfor­ma gerek vardır. Buna olanak tanımak ve tarihsel katkımızı koymak amacıyla partinizden istifa ediyoruz.. Egemenler, CTP’yi yeterince kullandıktan sonra sokağa atacaklardır. Yönetiminiz bu ömrü uzatmak için çırpınıp duruy­or. Oysa sizi kamuflaj için hükümete aldılar. Deşifre olmuş, soldaki inan­dırıcılığını yitirmiş CTP’yi buruşturup fırlatacaklardır.”
Bakalım Kıbrıs Türk solu, bu sorun da içinde, Kıbrıs Türklerinin içine sürüklendiği siyasal, ekonomik ve sosyal bunalımlardan bir çıkış yolu üretebilecek mi?

(Kıbrıslı dergisi,  Temmuz 1996, Sayı:12)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder