7 Ocak 2016 Perşembe

SSCB’DE HALK SAĞLIĞININ GELİŞİMİ

            
         Bir ülkenin sağlığı ve var olan sağlık hizmetlerinin durumunun büyük ölçüde o ülkenin ekonomik, bilimsel ve kültürel düzeyine bağlı olduğu herkesçe bilinmektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerden birçok tıp uzmanı, halk sağlığının en önemli düşmanı olarak bulaşıcı ve paraziter hastalıklar veya diğer dolaysız hastalık etkenlerinden ziyade, ekonomik gelişme düzeyinin düşüklüğünü gösterirler. Kısaca söylemek gerekirse, zayıf olan ülke ekonomisi, o ülke insan sağlığının da düşmanıdır.
            Bu görüş, devrim öncesi Rusya’sı için de geçerlidir. 7 Kasım günü 67. yıldönümünü dolduran Ekim devrimi insanlık tarihinde yeni bir devir açmış ve toplumun tüm bireylerinin sağlığını korumayı yasal bir hak olarak güvence altına alan toplumsal önkoşulları ilk kez olarak sağlamıştır.
            Çağımızın önemli tıp tarihçilerinden H. E. Sigerist (1891-1957), İkinci Dünya Savaşı’ndan önce toplam üç yıl Sovyetler Birliği'nde kalarak, ülkenin dilini öğrenmiş ve ülkeyi baştan başa gezerek, yeni tip tıbbi bakım sistemini öğrenmek için bütün sağlık kuruluşlarını incelemişti. Yazar, birçok yabancı dile çevrilen ve Sovyet sağlık hizmetlerini anlatan kitabında, SSCB’de kurulan yeni toplumsal düzenin tıp tarihinde de yeni bir dönemi başlattığını ve 500 yılerini anlatan kitabında, SSCB›llık eski tedavi edici hekimlik yerine, koruyucu hekimliğin başladığını belirtmektedir. (Bak. H. E. Sigerist, Medicine and Public Health in the Soviet Union, New York 1967, s.299)
            Yeryüzünün altıda birini kaplayan ve üzerinde 130 dili konuşan, 108 milliyetten insanın yaşadığı bu ülkede, başta yoksulluk ve geri kalmışlık olmak üzere sağlık sorunlarının çözümlenebilmesi, ancak toplumun yeni üretim ilişkileri temelinde yeniden örgütlenmesi ile gerçekleşebilmiştir. Üretim araçlarının devletleştirilmesi sonrasında çıkarılan 8 saatlik işgünü yasası, bütün tıbbi kuruluşları “İşçi Hastalık Sigortası Fonu”nun denetimine veren yasa, Sovyetler Birliği’ne tıpla ilgili her şeyi temelden değiştirmişti. Sadece Lenin, tıbbi yardım ve hastalık sigortası gibi yaklaşık 100 kararnameyi şahsen imzalamıştı.
            Halk sağlığı emekçilerinin Temmuz 1918’de toplanan ilk kongresinde kabul edilen bir kararla, sağlıkla ilgili bir halk komiserliği kuruldu. Bu, sadece Sovyetler’de değil, dünyadaki halk sağlığına ilişkin ilk devlet organı idi. Mart 1919’da toplanan 8. Parti Kongresi, SSCB’de koruyucu hekimliğin temellerini atmış ve kabul edilen parti programında halk sağlığı konusundaki özel bir paragraf, dünya tarihinde ilk kez olarak yer almıştı. Burada Sovyet halk sağlığı sisteminin temel örgütlenme ilkeleri açıkça tanımlanıyordu: Parasız, herkese hizmet veren, planlı tıbbi yardım, sadece tek bir sistem olarak devlet sağlık kuruluşları ve sağlığın korunmasına halkın yaygın katılımı.
            1936’da kabul edilen SSCB Anayasası’nda ise, milliyeti, dini inanışı, sosyal ve maddi durumu ne olursa olsun, bütün Sovyet yurttaşlarına, hastalık ve sakatlık durumlarında olduğu gibi, yaşlılıkta da dinlenme ve maddi güvence sağlanması, bir hak olarak garanti edildi. Anayasa ayrıca erkek ve kadınlara eşit haklar, anne ve çocuklar için de devlet korumasını garanti ediyordu.
            Sovyet halk sağlığı sisteminin geliştirilmesine yönelik bu önemli önlemler sayesinde, ülkedeki hekim sayısı 1940'da 155 bine (1913'de 28 bin), tıbbi personel sayısı 472 bine (1913'de 46 bin),  hastahane yatağı sayısı da 791 bine (1913'de 208 bin) erişti.
            Sağlığın korunmasına ilişkin gelişmeler, özellikle kırsal bölgelerde büyük değişiklikler gösterdi. Rusya federasyonu dışındaki diğer birlik cumhuriyetlerinde de yeni modern tıbbi kuruluşlar kurularak, yerli halktan hekim, hemşire ve tıbbi personelin yetişip görev almaları sağlandı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, bütün birlik cumhuriyetlerinin kendi tıp fakülteleri ve diğer tıp personeli yetiştiren okulları, tıp alanında yetişmiş bilim adamları vardı. Örneğin Tacikistan’da 1913 yılında 40 yataklı, 19 hekimi olan ve 3 yardımcı personelin çalıştığı tek bir hastahane varken, 1967'de bu Cumhuriyette 267 hastahane, 23,500 hasta yatağı, 350 poliklinik ve sağlık ocağı vardı. Hekim sayısı 3,500’e ulaşırken, tıbbi yan dallarda çalışanlar da 12 bin kişiydi. Her 10 bin kişiye düşen hekim sayısı bu Cumhuriyette 1913’de 0.2 iken, 1967’de 15.4 olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı’ndan 20 milyon ölü, milyonlarca hasta ve sakatla çıkan Sovyetler Birliği’nde, 1710 şehir ve 700 binden fala köy tahrip edilmiş, 40 bin hastahane, poliklinik, dispanser, sağlık merkezi ve diğer tıbbi kuruluşlar ya tamamıyle veya kısmen tahrip edilmişti.
            1950‹de tamamlanan 5 yıllık plan sayesinde, savaş öncesindeki durum yeniden sağlanarak, hasta yatağı ve hekim sayısındaki plan hedefleri aşıldı. Halk sağlığının maddi ve teknik temelini koruyup genişletme ve tıbbi yardımın niteliğini uzmanlaşma ile yükseltmeyi amaçlayan bir sonraki plan döneminin sonunda da, ülkedeki hekim sayısı 1955’de 340 bine, tıbbi personel sayısı 1 milyona, hasta yatağı sayısı da 1.3 milyona ulaştı.
            SSCB’de sağlığın korunmasının devlete ait olma karakterinin ilkesel bir önemi vardır. Ama devletleştirme ile bütün halk için eşit tıbbi bakımın güvence altına alındığı anlaşılmalıdır. Bakımın parasız olması ve herkes içim hizmet verilmesi zorunludur. Bunun için de geniş bir hizmet ağının kurulması, sosyal, politik ve profilaktik (önleyici) bir yaklaşım gerekir. Bu da sağlık hizmetlerinin tek tip olarak örgütlenmesi ve planlı bir yönetimle olur. Sovyet iktidarının en güç yıllarında, emekçilerin aktif katılımı ilkesine uygun olarak, halkın salgın hastalıklarla mücadeleye katılmasının değer ve anlamı büyüktü. Bilim ve teknikteki ilerlemenin sağlık hizmetlerinde geniş bir kullanım görmesi de teori ile pratiğin birliği ilkesine uygundu.
            Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmalarına yönelik kapsamlı sosyal önlemler ve örnek sağlık bakımı ile yaratılan önkoşullar sayesine, bugün SSCB’de çalışanların %50’si, okuyanların %50’si ve Yüksek Sovyet üyelerinin 400 kadarı kadındır. Bugün kadınlara hizmet veren 46 bin kadın-doğum uzmanı, 103 bin çocuk doktoru, hasta çocuklar için 378 bin hastahane yatağı, okul öncesi eğitim kuruluşlarında 15 milyon çocuk için yer, 25 milyon çocuk için tatil yerleri vardır.
            Sovyet sağlık politikasının kazanımları, en iyi olarak sayılarla ifade edilebilir. 1913’de Rusya’da 28,100 hekim varken, 1982 yılı verilerine göre SSCB’de 1,066,000 hekim bulunmaktadır. 270 milyon Sovyet yurttaşının sağlığının korunmasının anayasal bir hak olarak garanti altına alındığına yukarıda değinilmişti. Yapılan hesaplamalara göre, bu hakkın tam olarak gerçekleşebilmesi için her 10 bin yurttaşa 40-41 hekim düşmesi gerekmektedir. Bu sayı halen 38.5'tir. Bu oran ABD’de 22.5, İtalya’da 20, Fransa’da 15 ve Japonya’da 16'dır. Avrupa’da her iki hekimden biri, dünyada her üç hekimden biri SSCB’de çalışmaktadır. Bütün ülkeyi eşit sayıda nüfusu barındıran bölgelere ayıran Sovyet sağlık sistemine göre, her bölgede bir tedavi uzmanı ile bir çocuk doktoru bulunmaktadır. 6 yıl önce her tedavi uzmanı 2,500-3,000 hastaya ve her çocuk doktoru 1,500 çocuğa bakarken, bugün bu sayılar, tedavi uzmanı için 2,000 kişi ve (1985'de 1,700 olacak) çocuk doktoru için de 800 çocuğa inmiştir. Devrim öncesi her 10 bin yurttaşa 13 hastahane yatağı düşerken, bu sayı 1970'de 109'a yükselmiştir. 1913'de ortalama ömür süresi 32 yıl iken, bugün 72 yıldır. 1913'de her bin canlı bebek doğumunda 273 bebek ölürken, 1971'de bebek ölüm oranı 23'e inmiştir. Kamu harcamaları içinde en çok para, sağlık hizmetleri için harcanmaktadır. Bütün kamu harcamalarının üçte birine yakın olan bu miktar, 1982 yılında 17,000 milyon ruble tutuyordu.
            Halen yürürlükte olan 11. Beş Yıllık Plan döneminde, Sovyet sağlık hizmetleri daha çok koruyucu hekimlik, genel kontrol muayeneleri, sağlık evlerinde tedavi ve örgütlü dinlenme üzerinde yoğunlaşmaktadır.
            SSCB’nin sağlığın korunması alanında çok yönlü deneyimleri, bugün bütün dünyada kabul edilmiş olup, bundan yararlanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün ilk kurucuları arasında yer alan Sovyetler Birliği, örgütün en saygın üyelerinden biridir. DSÖ, devlet sağlık koruma sistemini kurma yolunu tutan ülkelere, SSCB’deki ilkelere benzer ilkelere uymayı önermektedir. 
 
(Kıbrıs postası gazetesi, 25 Kasım 1984)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder