19 Mart 2016 Cumartesi

SAĞLIK BAKANI’NIN SAĞLIKSIZ ÇELİŞKİLERİ


            UBP-TKP Koalisyon hükümetinin Sağlık Bakanı Dr. Mustafa Erbilen’in TKP’den istifa mektubunda şu cümleler yer alıyordu (8.8.1986):
            “Devrimci” geçinen Akıncı, doktorların kliniklerinin kapatılması çalışmalarında TKP’nin aldığı yegane puanı yok etti. Şubat ayındaki Yürütme Kurulu toplantısında bağlayıcı karar aldırtarak, Sağlık Bakanlığı’nın kamu görevlisi doktorları yasadışı hareketlerinde serbest bırakmasını sağladı. Daha o günden benim Sağlık Bakanlığından istifa etmem gerekir idi. Fakat partinin mahalli seçimlerde yara almaması için her şeyi içime gömdüm, bekledim. Ve ben, bütün halk tanıktır ki, mahalli seçimlerde tam bir parti disiplini ve anlayışıyla hareket ettim.”
            TKP Yürütme Kurulu’nun Erbilen’e karşı yanıtını içeren bildiride şöyle deniyordu (16.8.1986):
            “Parti yetkili organları Sayın Erbilen’den her zaman plan-program istemiştir. Neyi, nasıl, hangi şekilde çözüme götüreceğini bir sisteme bağlamasını istemiştir. Sayın Sağlık Bakanı ise şimdi yaptığı gibi, kişilerle uğraşarak, sorunu çözme yolu aramıştır. Bazı doktorları görevden aldıktan sonra, sözkonusu doktorların affedilmesi üzerine de parti yetkili organı, kendisinden fevri davranışlarını durdurmasını ve süratle bir programla Yürütme Kurulu’na gelmesini istemiştir. Olay budur. Ancak öyle anlaşılıyor ki, Sayın Sağlık Bakanı, Parti’den ayrılırken bu konudaki sorumluluğu partinin omuzlarına yükleyerek gitmeyi tercih etmiştir.”
            Herşeyi içine gömen Dr. Erbilen, TKP’den ayrılıp UBP’ye geçince, kamu görevlisi olup da yasa-dışı özel klinik çalıştıranların durumunu çözümleyebildi mi? Yoksa bu kez de sorumluluğu UBP’li hekim ve milletvekillerinin omuzlarına yükleyerek, bağımsızlığı mı tercih edecek? Bir yıl önce “özellikle hekimlerin çalışma koşullarının tam gün çalışma düzeni içerisinde yeniden gözden geçirilerek, bir yasa çerçevesinde düzenleneceğini, bu konudaki çalışmaların başlatıldığını” bildiren Sağlık Bakanı, anlaşılan bu hızla giderse, Yasa’yı gelecek seçimlerden önceye ancak çıkartabilir. Belki yeniden seçilmesini de böylelikle sağlar!...
***
           “Yüksek oranda radyasyon bulunduğu yolundaki tahlil sonuçları nedeniyle KKTC de Türkiye’den çay ve fındık ithalatını dünden itibaren yasakladı. KKTC Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Mustafa Erbilen, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yapılan tahlil sonucu Karadeniz yöresi çay ve fındığında kilogramda 775 bekerel radyasyona rastlanıldığını açıklaması üzerine, “Bu radyoaktivite, AET tarafından belirtilen limitlere göre, insan sağlığına aykırıdır ve bu tür ürünlerin kullanımı yasaklanmalıdır” dedi. Mustafa Erbilen, Türkiye’den çay ve fındık ithaline konulan yasağın, bütün deniz ve hava gümrüklerine bildirildiğini kaydederek, “ithalatı durdurmamız, insan ve toplum sağlığına gösterdiğimiz saygının bir gereğidir” şeklinde konuştu. (Cumhuriyet, 13.12.1986)
Çelişkiler Bakanı Dr. Erbilen, daha sonra şu açıklamayı yaparak, “devletlerarası sorun yaratan bakan” olmadığını kanıtladı:
“Türkiye Atom Enerjisi Kurumu yetkililerince temas neticesi, halen piyasamızda bulunan fındık, çay ve hamsi balıklarının Türkiye’den Kıbrıs’a ihraç edilmeden önce ölçümden geçirildiği ve insan sağlığına zarar verecek oranda radyasyon bulunmayanların gönderildiği belirlenmiştir. Şu anda piyasada bulunan ve gümrükte bekleyen gıda maddelerinin sağlığa zararsız olduğunun belgelenmesi koşuluna titizlikle dikkat edilecektir.” (Birlik, 23 Aralık 1986)
***
       Temmuz 1985’de UBP-TKP Koalisyonu’nun Sağlık Bakanı Dr. Erbilen’in hükümet programı ne diyordu?
        “Kamu ve özel kesime bağlı sağlık kuruluşlarında sigortalıların bakımına olanak tanınarak, hastanın hekimini bizzat kendisinin seçmesi sağlanacaktır. Doktor, eczacı, hemşire ve diğer teknik ve idari personelin tam gün mesai ilkesine uygun olarak çalışması sağlanarak, iş verimi artırılacaktır.”
          Eylül 1986’da UBP-TKP Koalisyonu’nun Sağlık Bakanı Dr. Erbilen’in hükümet programı ne diyordu?
       Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin yurttaşlarımıza zamanında, düzenli ve güven verici bir biçimde götürülmesi, sağlık hizmetlerinin daha verimli yürütülmesi ve kamu ile özel kesime bağlı sağlık kuruluşlarının bir düzen ve ahenk içerisinde hizmet vermesi amacıyla tüm yasal ve idari tedbirler alınacaktır. Kamu görevlisi doktorlar ile diğer sağlık personelinin çalışma koşulları yeniden düzenlenecektir. Gıda sağlığı konusunda kontrollerin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”
         Son bir buçuk yıldır Başbakanı ve Sağlık Bakanı, ilk kez Tıp Fakültesi mezunu olan hükümetlerle yönetilen toplumumuzda, galiba şimdiye kadar böylesine sağlıksız bir sağlık hizmeti halka sunulmamıştır. Yasasız, tasasız, geleceğinden emin devlet doktorlarının bir kısmı, sağlık sömürüsünü sürdürürken, devlet ilgisinden yoksun, klinik mastafını bile çıkarmakta zorluk çeken bir kısım özel hekimimiz var. Halkın büyük bir kısmı ise çaresiz, gangrenleşen sağlık sorunlarının çözümü için başvuracak “yasal makam” arıyor. Nerede o hükümet programlarında verilen sözler? Nerede o meslek ve kişilik onuru?

(“Dr. Ahmet Cavit” imzasıyla Kıbrıs Postası’nda bana verilen “Ülkeden Ülkeye Sağlık Sorunları” sütunu için Aralık 1986’da hazırlayıp, gönderdiğim bu yazı, maalesef yayımlanmamştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder