2 Mayıs 2014 Cuma

KIBRIS İŞÇİ SINIFININ GEÇMİŞTEKİ GÜZEL İŞBİRLİĞİ GÜNLERİ


             Kıbrıs Komünist Partisi, 14 Ağustos 1926’da resmen kurulduğu zaman, kurucuları arasında herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktu. Partinin amaçlarından biri, “Rumlar ile Türklerden oluşan İngiliz aleyhtarı bir cephenin kurulması” olmasına rağmen, Kıbrıs Türk toplumu ile olan teması çok sınırlıydı. Parti önceleri adanın bağımsızlığını, daha sonra da özerkliğini desteklemişti. Kıbrıs Komünist Partisi ile adanın Yunanistan ile birleşmesini (enosis) savunan Kıbrıslı Rum milliyetçiler arasındaki fikir ayrılığı da, komünistlerin ana hedefi olan “anti-emperyalist birlik cephesi”nin kurulmasına engel oldu. Öte yandan Kemalizm, Türkiye’de ve Kıbrıslı Türkler arasında geçerli olan tek ideoloji idi. Türkçe dilinde yayımlanmış sosyalist eserler, Kıbrıs’ta yok gibiydi. 1923’de yasaklanmış olan Türkiye Komünist Partisi’nin etkisi ise, Türkiye’de bile yok denecek kadar azdı.     

            Eldeki bilgilere göre, bazı Kıbrıslı Türk işçiler, Nisan 1919’da kurulmuş olan İnşaat İşçilerinin Sendikası’nda Kıbrıslı Rumlarla birlikte örgütlenmişler ve 1924’de tek bir örgüt çatısı altında bütün işçileri örgütlemiş olan Leymosun İşçi Merkezi’nin faaliyetlerinde Kıbrıslı Türk işçiler de yer almıştı. Kıbrıslı Türklerin, Merkezin amaç ve hedeflerini öğrenebilmeleri için, Leymosun İşçi Merkezi’nin tüzüğü, Türkçeye de çevrilmişti. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurucularından olan Yannis Lefkis, anılarında, İşçi Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen Mustafa adlı bir Kıbrıslı Türk tarafından Türkçeye çevrildiğini ve bu kişinin sonradan Türkiye’ye göç ederek, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre çalıştığını yazmaktadır. Merkezin açılış törenine hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Rumlar katılmış ve tüzük, oybirliği ile kabul edilmişti.

            Kıbrıs’taki ilk komünist yayınlardan biri olan “Neos Antropos” ile Birlik adlı Kıbrıs Türk gazetesinin iyi ilişkiler içinde olduğunu görülmektedir. Birlik gazetesi, 30 Ocak 1925 tarihli (Sayı:53) nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos Antropos gazetesinin yazarları adına H.Solomonidis tarafından kaleme alınmış olan bir mektubu yayımlamıştı. Bay Solomonidis, “Neos Antropos” gazetesinin ilk sayısının çıkması nedeniyle, Birlik gazetesinin gönderdiği mektuba teşekkür etmekteydi. Bay Solomonidis, Birlik gazetesini büyük bir ilgi ile izlemekte olduklarını ve karar vermiş olmalarına rağmen, Leymosun’da Türkçe basabilen basımevi olmadığı için, gazetenin yarısını Türkçe olarak basmayı başaramadıklarından üzüntü duyduklarını belirtmekteydi. Birlik gazetesi de, bir sonraki nüshasında, Neos Antropos’un bir makalesini Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs halkının, Yunan idaresinde yaşamak uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak istemediği belirtilmekteydi.  

            Nisan 1924’de Lefkonuk’ta avukat Kiryakos Rossidis tarafından düzenlenen tarım işçilerinin ilk toplantısına, 250 Rum ve 65 Türk delege katılmış ve seçilen heyette iki Kıbrıslı Türk yer almıştı. İkinci toplantı, Temmuz 1925’de Lefkoşa’da yapılmış ve ortak bir “Rum-Türk Köylü Partisi”nin oluşturulması kararlaştırılmıştı. Ne var ki, kişisel görüş ayrılıkları yüzünden bu parti kurulamamıştı.  

            Türkçeye çevrilip, Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde basılmış olan bir başka kulüp tüzüğü daha bilinmektedir. Bu, 16 sayfa tutan “Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait  “Nizamname-i Esasisi”dir. 500 adet basılarak, tanesi bir kuruşa satılmıştı.

            1920’lerin sonu ve 1930’ların başında, Kıbrıs’ta kuraklık ve yoksulluk hüküm sürerken, dünyada da ekonomik kriz vardı. Kıbrıs halkı, sosyalizm fikirlerine yönelmiş ve işçi sendikalarında örgütlenmeye başlamıştı. Öte yandan, İngiliz sömürge yönetimi, ceza yasasını değiştirip, solcu kitapları yasaklayarak, işçi sınıfı hareketinin gelişmesini engellemeye çabalamaktaydı. 

            Rumların Ekim 1931 ayaklanmasından sonra, İngiliz Sömürge Anayasası ve Kavanin Meclisi ortadan kaldırıldı. Bu olaylardan önce, 13 Ağustos 1931 tarihli Söz gazetesinde “Sürüden ayrılanı kurt kapar” başlığı altında çıkan ve o günlerde Kıbrıslı Türk solcuların siyasal faaliyetleri hakkında bize fikir veren bir makalede şunları okumaktayız:

            “Son birkaç haftadır Lefkoşada olduğu gibi diğer kaza merkezlerinde de komonistler beyannameler çıkarıyorlar ve asnafı Bolşevikliğe davet ediyorlar. Biz, Komonistlerin neşrettikleri beyannameleri tahlil ve terviç edecek değiliz; yalnız bunları imza edenler arasında bir kaç ta Türk ismi gördüğümüz için en ziyade bunlarla meşgul olacak ve buna dair fikir ve kanaatımızı izaha çalışacağız... Bolşeviklere yanaşan ve karışan Türklerin kimler olduklarını bilmiyoruz. Fakat kimler olursa olsun, bu hareketleri ile bizi gücendirdiler ve pek tehlükeli bir vaziyete soktular...Kendini bilmeyen cahil bir iki Türk, Komonistlerin propagandasına kapılmış ve bizden ayrılmışlarsa, bunda Cemaatımızın bir kusuru ve hatası yoktur. Hata varsa bizden ayrılan ve karanlık yollara sapanlardadır ki bunları da sürüden ayrıldıkları için hiç şüphe etmeyiz ki kurtlar yiyecektir.”

            Kıbrıs Komünist Partisi ve ona yakın sekiz kuruluş, Ağustos 1933’de, var olan yasalarda yapılan değişiklikler ardından yasadışı ilan edildiler. Komünist Parti’nin liderleri ada dışına gönderildiler. “Hronos” adlı Kıbrıs Rum gazetesi, 4 Ekim 1933 tarihli nüshasında, Gilan köyünden Hasan Hilmi adlı bir Kıbrıslı Türkün de, komünizm propagandası yapma suçundan tutuklananlar arasında olduğunu yazmıştı.

            İngiliz sömürge yönetimi, 1941’de siyasal parti çalışmalarına izin verince, AKEL, Kıbrıs Komünist Partisi’nin yasal organı olarak kuruldu. AKEL’in kurucuları arasında da yine herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktu.

            AKEL, 1943’ün başında yapılan 2. Kongresinde, Yunanistan ile birleşme politikasını benimseyince, hem sendikal harekette, hem de siyasal çalışmalarda, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında bazı sorunlar çıkmaya başladı. Burada, ilk defa olarak, işçi sınıfının etnik temelde bölünmese tanık olduk.

              Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu ilk sendika, Niyazi Dağlı’nın önderliğinde, 12 dülgerin ortak işçi sendikalarından ayrılarak, 27 Kasım 1942’de kurdukları  “Lefkoşa Türk Dülgerler Birliği”dir. Yeni kurulan Pan-Kıbrıs Çiftçiler Birliği (PEK)’nden Kıbrıslı Türk işçilerin 1943’de ayrılma nedeni de yine, enosis propagandası idi. PEK’in enosis eğilimleri, Kıbrıslı Türklerin bu örgütte daha fazla kalmalarına engel oldu. Kıbrıslı Türk köylüler, 1 Mayıs 1943’de kendilerine ait “Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği”ni kurdular.

            Kıbrıs işçi sınıfı hareketinin etnik temelde bölünmesi, 13 Ağustos 1944’de, yüzlerce Kıbrıslı Türk işçinin, yeni Kıbrıs Türk sendikalarını kurmak üzere, PEO binasını terk etmeleri ile daha da derinleşti. 1945 yılında, ayrı Kıbrıs Türk sendikalarında 843 Kıbrıslı Türk işçi, “Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri” adı altında örgütlenmişti.

            Derviş Ali Kavazoğlu’nun takma adı olan D.A.Alkan imzasıyla, Halkın Sesi gazetesinin 13 Haziran 1944 (Sayı:429) tarihli nüshasında yer alan “Türk Amele Birliği Rumlardan niçin ayrılmıştır?” başlıklı yazısında, Lefkoşa Amele Birliği Kaza Heyeti Sekreteri Yagovides’in 28.5.1944 tarihli Aneksartitos gazetesindeki makalesine şöyle yanıt verilmekteydi:

            “(...) 25 Martta birlik binanızı kendi bayraklarınızla süslediniz ve bu günün önemini belirten bir çok nutuklar söylediğiniz halde, bizim hiç bir milli günümüzde birliğinize hiç bir Türk bayrağı çektirmediniz ve bu gibi günlerimizden hiçbirini tesid için tek bir kelime bile söylemediniz En fenası şu ki en büyük spor bayramımızda Ankaradan radyo dinlememize fırsat bile vermediniz. (...) Genel sekreteriniz Bay Zartides, Kıbrısın Yunanistana ilhak edilmesi için İngiltere Başvekaletine tantanalı bir telgraf çekmiştir! Birliğinizde yüzlerce Türk ve birçok Ermeniler aza bulundukları halde, bazı genel toplantılarınızda “kardeşler! Yunan olmamız dolayısile mücadeleye devam ederek teşkilatlanmalıyız ki harp sonunda milletimizi yükseltebilelim!” diye haykırıyordunuz. Mademki ırk ve din farkı gözetmiyorsunuz hükümetçe tanınmış olan kaza heyeti arasında neden bir tek Türk bulunmuyor? (...).” 

            Bir başka alıntı daha yapalım. 20 Haziran 1944 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yer alan Kıbrıs Türk İşçi Birliklerinin Lefkoşa Sekreteri Mehmet Niyazi’nin “Lefkoşa Kaza Amele Birliği Sekreterine açık mektup”unda şöyle denmekteydi:

            “1 Mayıs 943 yortusunda yüzlerce Rumca yazılı tabellalardan Türkçe olarak kaç tane vardı? Hiç...hiç...Bizleri bir siyasi, milli maksatlarınızı yüzümüze aksettirmediniz mi? Kıbrısın Yunanistana ilhakı için Lortlar kamarasına telgraf çekmediniz mi? 943te yapılması kararlaştırılan umumi bir grev kararında Türkçe konuşulmadığından ani olarak hatanızı yüzünüze vurunca Rum amelesi dağındıktan sonra Türk işçisini yağmur içinde durdurtmak istemediniz mi? (...) Hiç olmazsa nüfus nisbetinde işçi çalıştırttınız mı? Türk işçisinin yevmiyesi Rum işçisi gibi müsavi veya ona yakın tutulması için araştırmalar oldu mu? Sözün kısası Türkün hakkı hiç gözetildi mi? Hayır!..Hayır!..Hayır!..”

            Kıbrıs Türk gazetesi Yankı, 26 Şubat 1945 tarihli (Sayı:9) nüshasında, “Rum fırkaları ve biz” başlıklı bir makalede, Leymosun Belediyesi’nin çıkardığı bir dergide “Türklerin durumu” başlığı altında çıkmış bir yazıya değinerek, şunları yazmaktaydı:

“Leymosun belediyesinin dergisi ise ilhaka taraftar olmadığımızı kabul etmekle beraber, ileride bu davaya katılmamızı sağlamak için gayret sarfedilmesini istiyor... Biz Türkler...Türk-Rum dostluğuna gerçekten inanmışızdır. Fakat esefle görüyoruz ki Rum dostlarımızın bize karşı gösterdikleri sevgi, siyaset nezaketinden öteye geçmemiştir. Çünkü hala belediyelerde ikinci reislik makamını bile bize vermemekte ısrar ettiklerini ve belediye işlerinde Türkçeyi ihmal ettiklerini görüyoruz.”

            Yankı gazetesinin 6 Mayıs 1945 tarihli nüshasında çıkan ve “Türk İşçi Birlikleri”nin İngiltere Müstemleke Müsteşarlığı’na gönderdiği bir mektupta da şu talepler yer almaktaydı:

            “Türk memur veya işçisinin Rum tesiri altında ezilmesine meydan verilmemelidir ki Türkler de ön bulabilsinler ve başarı gösterebilsinler... Lefkoşada her mahalleye konulan sokak levhalarına Türkçenin de yazılması... Her Türke resmi makamlardan gönderilecek her hangi bir evrak Türkçe olmalı. Rumca ve İngilizce olmamalıdır.... İşçi Bayramı olan 1 Mayısın ve Milli günlerin resmen tanınması ve tesit edilmesi... Kıbrıs Türklerinin Hükûmet tarafından İslâm ünvaniyle değil, Türk ünvaniyle tanınması ve mekteplerimizin de bu nam altında tavsif edilmesi...”

            Ekim 1947’de, “İşçinin Yolu Şaşmaz” adlı ilk solcu Kıbrıslı Türk yayın organı çıkarıldı. Bu aylık dergi, içeriğinin “çok ideolojik” olması gerekçesiyle  ikinci sayısından sonra yayınını durdurdu.

13 Ocak ile 17 Mayıs 1948 tarihleri arasında 125 gün süren Büyük Maden Grevi, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sendikacılar arasındaki işbirliğinin güzel bir örneğidir. Kıbrıs Türk liderliğine yakın olan Halkın Sesi ve Hürsöz gazeteleri, başlangıçta greve destek verdiler. Ama daha sonra desteklerini geri çektiler. İlk defa olarak günlük bir işçi gazetesinin çıkarılmasına ihtiyaç vardı. Bu ancak 19 Mayıs 1948’de, yani grevin sona ermesinden iki gün sonra mümkün oldu. Gazetenin adı “Emekçi” idi. Bu gazete günlük yayınını, 1949 yılında bir süre ara verdi, ama daha sonra haftalık olarak yeniden yayımlanmaya başlandı. Kıbrıs Türk lideri ve Halkın Sesi gazetesinin sahibi olan Dr.Küçük’ün açtığı bir zem ve kadih davası yüzünden, “Emekçi” gazetesi yayınını durdurmak zorunda kaldı. 

Ezekias Papayuannu, Ağustos 1949’da yapılan 6. Kongre’de AKEL’in yeni  Genel Sekreteri olarak seçildi. Sloganı “enosis ve yalnız enosis” idi ve Yunanistan Komünist Partisi’nin lideri olan Nikos Zahariadis’in desteğine sahipti. 

Yunanistan Komünist Partisi’nin yasadışı yayını olan Neos Kozmos, Kasım 1951 tarihli nüshasında, enosis sloganının, o zaman var olan  koşullarda, en güçlü bir anti-emperyalist hareketliliği sağladığını yazmıştı.

            Aralık 1951’de yapılan AKEL’in 7. Kongresinde kabul edilen bir kararda, “Hâlâ daha, şoven (Türkiye’ye bakan) Türk burjuvazisinin ve toprak ağalarının etkisinde bulunan Kıbrıs Türk azınlığı içindeki kişilere daha fazla dikkat verilmesi” çağrısında bulunuldu.

            AKEL’in milliyetçi politikası, Kıbrıs Türk toplumunu partiden gittikçe daha fazla yabancılaştırmaktaydı. Bir Kıbrıs Rum gazetesi olan Neos Antropos’da yayımlanan ilginç bir makale, birkaç gün sonra, Halkın Sesi gazetesinin 19 Mart 1952 tarihli nüshasında iktibas edilmişti. 

            G.Yuannidi, K.Koliyannis ve P.Rusu tarafından kaleme alınan makalenin başlığı şöyleydi: “Kıbrıs Halkının Kurtuluş Mücadelesi =Türk Azınlığı=”

            Yazının bazı bölümlerinde şöyle denmekteydi:

            “Türk azınlığı meselesi Antiemperyalist mücadele için esas meseledir. Ve AKEL bu gibi meselelere ciddiyet ve katiyetle karşı koymalıdır. (…) Mahut Yunanistan’a ilhak propagandası parolası ise, Türk işçisinin buna güç inanacağı aşikârdır.(…) Türkler Rumlara ve AKEL’cilere itimat etmiyorlar. Zira büyük Yunanistan şovenizmine emniyetleri yoktur. (…) Türklerin ve Rumların halk sendikaları, tek cemiyetleri ve diğer zirai teşkilatları olmalıdır. İşçi sınıfının bir tek partisi olmalı. Bu tek partinin (AKEL) Milli Türk Kolu olabilir.(…) Kıbrıs’taki Türk meselesi, bütün Milli mesele içerisinde, hususi Milli bir meseledir. Eğer AKEL’in Türk azınlığına karşı tam Milli bir siyaseti olmazsa, Yunan Milli Davasını, ilhak davasını da gerektiği gibi karşılayamayacaktır.(…)”  

            1948 yazından itibaren Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri ile işbirliği yapmaya başlayan PEO, Kasım 1952’de, Kıbrıslı Türk üyeleri için merkezde bir büro açma kararı aldı. Mart 1954’de, “Emekçi” gazetesinin sahibi ve başyazarı (ve 1952’den beri PEO Merkez Komitesi’nin üyesi) olan Ahmet Sadi Erkurt, PEO’nun Kıbrıs Türk Bürosu’nun başına atandı.

            AKEL de, Ekim 1954’de, Karpaz’daki Galatya köyüne kadar geniş bir şekilde dağıtımı yapılmış olan, “Partinin Türk Kolu”nun ilk Türkçe bildirisini yayımladı. Bu tarihi ilk bildiride, tanınmış Türk şairi Nazım Hikmet tarafından Kıbrıslı Türklere gönderilmiş olan mesajdan aktarılmış şu istek de yer almaktaydı: “Kıbrıs’ta barış için, hürriyet için, Kıbrıs’ın sömürge olmaktan, emperyalizme askeri üs vazifesi görmekten kurulması için dövüşen Kıbrıslı Rum kardeşlerinizle el ele verin. Aynı safta yan yana dövüşün.”

            1954 yılının sonunda, 1,500 Kıbrıslı Türk işçinin PEO’da örgütlendiğini görüyoruz. Solcu sendika PEO, sık sık Türkçe bildiriler ve “İşçi Bülteni” adlı aylık bir yayın yayımlamaya başlamıştı. Hatta “İşçinin Sesi” adında haftalık bir sendika gazetesinin yayımlanması planlanmıştı, ama “İnkılapçı” adlı haftalık bir gazetenin 13 Eylül 1955’den itibaren yayımlanmaya başlaması ile bu plan gerçekleştirilmedi. 

            İşçilerin sesi haline gelen “İnkılapçı” gazetesi, sadece 14 hafta çıkabildi. O günlerde önemli olan bütün sosyal ve ekonomik konularda makale ve haberler yayımlamaktaydı. Ama İngiliz Sömürge Yönetimi’nin 14 Aralık 1955 tarihinde olağanüstü durum ilan etmesinden sonra, bu gazete, AKEL’in günlük gazetesi olan “Neos Demokratis” ile birlikte kapatıldı. Önce AKEL, daha sonra da köylülerin, gençliğin ve kadınların solcu örgütleri, yasadışı ilan edildi ve birçok solcu tutuklanarak hapse atıldı. “İnkılapçı”nın 12 Aralık 1955 tarihli son nüshasında çıkan “Tehdit” başlıklı makaleden de anlaşılacağı gibi, o zamanki Kıbrıs Türk liderliği ve onun yeraltı örgütü TMT, “İnkılapçı”nın yayıncılarına şu ifadeleri içeren tehdit mektupları göndermişlerdi: “İnkılapçı’nın yayınını durdurunuz. Yoksa kafanız kesilecektir!” 

            1 Mayıs 1958 günü, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk işçilerin birlikte yürüyüş yapıp, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı ortak mücadele verme kararlılığını dile getirmelerinden sonra, TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) bir bildiri yayımladı ve Kıbrıslı Rumların da örgütlü olduğu PEO sendikasından istifa etmelerini talep etti. Kıbrıslı Rumlarla işbirliği yapanların da cezalandırılacağı uyarısında bulundu. Bundan sonra, o günlerin günlük gazeteleri, “PEO’dan istifa” ilanlarıyla doldu ve ilk tedhiş eylemi, 22 Mayıs 1958’de PEO’nun Türk bölümünün başkanı olan Ahmet Sadi’nin öldürülmesi girişimiyle başladı. 24 Mayıs’ta, “İnkılapçı” gazetesinin yazı işleri müdürü olan Fazıl Önder öldürüldü. Diğer ilerici Kıbrıslı Türkler de, Lefkoşa ve Leymosun’da ya öldürüldü veya yaralandı.     

            Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, hep birlikte, adanın taksiminin Kıbrıs sorununun tek çözüm yolu olduğunu öne süren politikalarını sürdürmekteydiler. Adanın taksim edilmesine karşı olan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk solcular da, seslerini yükseltmekte ve bu politikaya muhalefet etmekteydiler. Örneğin AKEL’in Kıbrıs Türk Kolu, o sıralar adayı ziyaret etmekte olan Prof. Nihat Erim’e verdikleri bir mektupta, ona şu görüşlerini iletmişlerdi:

“Ayrılmaz bir bütün olan Kıbrıs halkı, Türkler ve Rumlar, bu topraklarda yüzyıllarca birlikte yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.(…) Adayı taksim etme fikri, Kıbrıs meselesinin nihai hâl şekli olmayacağı gibi, kabili tatbik de değildir. Çünkü Kıbrıs Türk ve Rum halkı ayrı ayrı iki mıntakada yaşamamaktadır. Böylece ortaya bir muhaceret işi çıkacaktır ki, o zaman Kıbrıs çıkmazı ikinci ve en büyük çıkmaza girecektir. Böyle hadiselerin hangi menfaatlere hizmet ettiğini tarih hepimize göstermiştir.”
          
                                                             ***

            Aradan geçen 50 yıla yakın süre içinde, AKEL’in Türk Kolu’nun öngörüsünün doğru olduğunun kanıtlandığına tanık olmaktayız. Kıbrıs de-fakto olarak taksim edilmiştir. Kıbrıs’taki bütün emekçi halkın partisi olması gereken AKEL, ne yazık ki 1974’den sonra, “Azınlıklar Dairesi” denen bürosunu kapatma kararını almıştır.

            Bugün güzel adamızın taksimini yaşadığımız bir zamanda, bütün Kıbrıslıların ortak anti-emperyalist cephesinin oluşturulmamasından doğan yaşamsal hatanın nedeni bu değil midir? Mücadelemiz ortak olduğuna göre, neden hâlâ daha Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk emekçi kitlelerinin birleşik cephesini kuracak durumda değiliz?


Kaynaklar:

1.Ahmet An, KKP/AKEL’in 80. kuruluş yıldönümü üzerine düşünceler (8 yazı), Afrika gazetesi,  15-22 Mayıs 2005

2. Ahmet An, Kıbrıs Türk Solunun Geçmişi ve Bugününe Bir Bakış, Ex İbarhi (Rumca), No.47 (Kasım 2003) ile No.51 (Mart 2004) arasında çıkmış 5 yazı

3. Ahmet An, Kıbrıs’ta Türkçe Basılmış Kitaplar Listesi 1878-1997, Lefkoşa 1997

4. Birlik, 30 Ocak 1925, No.53 (aktaran Harid Fedai, Eski Basınımızdan, Kıbrıs gazetesi, 6 Mayıs 2002)

5. Birlik, 6 Şubat 1925, No.54 (aktaran Harid Fedai, Eski Basınımızdan, Kıbrıs gazetesi, 8 Temmuz 2002)

6. Kemal Cankat, Ekim Devriminin Kıbrıs İşçi Sınıfının siyasal örgütlenmesine etkisi, Söz gazetesi, 6-13 Kasım 1987

7. Köylü gazetesi, 8 Kasım 1954 ve Halkın Sesi gazetesi, 20 Ekim 1954 (No: 3528)

8. Michalis Michaelides, The Turkish Cypriot Working Class and the Cyprus Labour Movement, The Cyprus Review, Fall 1993, pp.33-57

9. Nihat Erim, Bildiğim, gördüğüm ölçüler içinde Kıbrıs, Ankara 1975, s.55-57

 
(Bu yazı, PEO ve DEV-İŞ tarafından 13 Ekim 2005 tarihinde Lefkoşa’da düzenlenen “1948 Maden Grevi” konulu toplantıda, İngilizce olarak sunulan bildirinin Türkçe çevirisidir. AKEL’in 24-27 Kasım 2005 tarihleri arasında Lefkoşa’da yapılacak olan 20. Kongresi öncesinde, Afrika gazetesinin 23-26 Kasım 2005 tarihli nüshalarında 4 ayrı yazı halinde tefrika edilmiştir.)

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder