Eldeki bilgilere göre, bazı Kıbrıslı
Türk işçiler, Nisan 1919’da kurulmuş olan İnşaat İşçilerinin Sendikası’nda
Kıbrıslı Rumlarla birlikte örgütlenmişler ve 1924’de tek bir örgüt çatısı
altında bütün işçileri örgütlemiş olan Leymosun İşçi Merkezi’nin
faaliyetlerinde Kıbrıslı Türk işçiler de yer almıştı. Kıbrıslı Türklerin,
Merkezin amaç ve hedeflerini öğrenebilmeleri için, Leymosun İşçi Merkezi’nin
tüzüğü, Türkçeye de çevrilmişti. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurucularından
olan Yannis Lefkis, anılarında, İşçi Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen
Mustafa adlı bir Kıbrıslı Türk tarafından Türkçeye çevrildiğini ve bu kişinin
sonradan Türkiye’ye göç ederek, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre
çalıştığını yazmaktadır. Merkezin açılış törenine hem Kıbrıslı Türkler, hem de
Kıbrıslı Rumlar katılmış ve tüzük, oybirliği ile kabul edilmişti.
Kıbrıs’taki ilk komünist
yayınlardan biri olan “Neos Antropos” ile Birlik adlı Kıbrıs Türk gazetesinin
iyi ilişkiler içinde olduğunu görülmektedir. Birlik gazetesi, 30 Ocak 1925
tarihli (Sayı:53) nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos Antropos gazetesinin
yazarları adına H.Solomonidis tarafından kaleme alınmış olan bir mektubu
yayımlamıştı. Bay Solomonidis, “Neos Antropos” gazetesinin ilk sayısının
çıkması nedeniyle, Birlik gazetesinin gönderdiği mektuba teşekkür etmekteydi.
Bay Solomonidis, Birlik gazetesini büyük bir ilgi ile izlemekte olduklarını ve
karar vermiş olmalarına rağmen, Leymosun’da Türkçe basabilen basımevi olmadığı
için, gazetenin yarısını Türkçe olarak basmayı başaramadıklarından üzüntü
duyduklarını belirtmekteydi. Birlik gazetesi de, bir sonraki nüshasında, Neos
Antropos’un bir makalesini Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs
halkının, Yunan idaresinde yaşamak uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak
istemediği belirtilmekteydi.
Nisan 1924’de Lefkonuk’ta
avukat Kiryakos Rossidis tarafından düzenlenen tarım işçilerinin ilk
toplantısına, 250 Rum ve 65 Türk delege katılmış ve seçilen heyette iki
Kıbrıslı Türk yer almıştı. İkinci toplantı, Temmuz 1925’de Lefkoşa’da yapılmış
ve ortak bir “Rum-Türk Köylü Partisi”nin oluşturulması kararlaştırılmıştı. Ne
var ki, kişisel görüş ayrılıkları yüzünden bu parti kurulamamıştı.
Türkçeye çevrilip,
Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde basılmış olan bir başka kulüp tüzüğü daha
bilinmektedir. Bu, 16 sayfa tutan “Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait “Nizamname-i Esasisi”dir. 500 adet basılarak,
tanesi bir kuruşa satılmıştı.
1920’lerin sonu ve
1930’ların başında, Kıbrıs’ta kuraklık ve yoksulluk hüküm sürerken, dünyada da
ekonomik kriz vardı. Kıbrıs halkı, sosyalizm fikirlerine yönelmiş ve işçi
sendikalarında örgütlenmeye başlamıştı. Öte yandan, İngiliz sömürge yönetimi,
ceza yasasını değiştirip, solcu kitapları yasaklayarak, işçi sınıfı hareketinin
gelişmesini engellemeye çabalamaktaydı.
Rumların Ekim 1931
ayaklanmasından sonra, İngiliz Sömürge Anayasası ve Kavanin Meclisi ortadan
kaldırıldı. Bu olaylardan önce, 13 Ağustos 1931 tarihli Söz gazetesinde
“Sürüden ayrılanı kurt kapar” başlığı altında çıkan ve o günlerde Kıbrıslı Türk
solcuların siyasal faaliyetleri hakkında bize fikir veren bir makalede şunları
okumaktayız:
“Son birkaç haftadır
Lefkoşada olduğu gibi diğer kaza merkezlerinde de komonistler beyannameler
çıkarıyorlar ve asnafı Bolşevikliğe davet ediyorlar. Biz, Komonistlerin
neşrettikleri beyannameleri tahlil ve terviç edecek değiliz; yalnız bunları
imza edenler arasında bir kaç ta Türk ismi gördüğümüz için en ziyade bunlarla
meşgul olacak ve buna dair fikir ve kanaatımızı izaha çalışacağız...
Bolşeviklere yanaşan ve karışan Türklerin kimler olduklarını bilmiyoruz. Fakat
kimler olursa olsun, bu hareketleri ile bizi gücendirdiler ve pek tehlükeli bir
vaziyete soktular...Kendini bilmeyen cahil bir iki Türk, Komonistlerin
propagandasına kapılmış ve bizden ayrılmışlarsa, bunda Cemaatımızın bir kusuru
ve hatası yoktur. Hata varsa bizden ayrılan ve karanlık yollara sapanlardadır
ki bunları da sürüden ayrıldıkları için hiç şüphe etmeyiz ki kurtlar
yiyecektir.”
Kıbrıs Komünist Partisi ve
ona yakın sekiz kuruluş, Ağustos 1933’de, var olan yasalarda yapılan
değişiklikler ardından yasadışı ilan edildiler. Komünist Parti’nin liderleri
ada dışına gönderildiler. “Hronos” adlı Kıbrıs Rum gazetesi, 4 Ekim 1933
tarihli nüshasında, Gilan köyünden Hasan Hilmi adlı bir Kıbrıslı Türkün de,
komünizm propagandası yapma suçundan tutuklananlar arasında olduğunu yazmıştı.
İngiliz sömürge yönetimi,
1941’de siyasal parti çalışmalarına izin verince, AKEL, Kıbrıs Komünist
Partisi’nin yasal organı olarak kuruldu. AKEL’in kurucuları arasında da yine
herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktu.
AKEL, 1943’ün başında
yapılan 2. Kongresinde, Yunanistan ile birleşme politikasını benimseyince, hem
sendikal harekette, hem de siyasal çalışmalarda, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı
Rumlar arasında bazı sorunlar çıkmaya başladı. Burada, ilk defa olarak, işçi
sınıfının etnik temelde bölünmese tanık olduk.
Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu ilk sendika,
Niyazi Dağlı’nın önderliğinde, 12 dülgerin ortak işçi sendikalarından
ayrılarak, 27 Kasım 1942’de kurdukları
“Lefkoşa Türk Dülgerler Birliği”dir. Yeni kurulan Pan-Kıbrıs Çiftçiler
Birliği (PEK)’nden Kıbrıslı Türk işçilerin 1943’de ayrılma nedeni de yine,
enosis propagandası idi. PEK’in enosis eğilimleri, Kıbrıslı Türklerin bu
örgütte daha fazla kalmalarına engel oldu. Kıbrıslı Türk köylüler, 1 Mayıs
1943’de kendilerine ait “Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği”ni kurdular.
Kıbrıs işçi sınıfı
hareketinin etnik temelde bölünmesi, 13 Ağustos 1944’de, yüzlerce Kıbrıslı Türk
işçinin, yeni Kıbrıs Türk sendikalarını kurmak üzere, PEO binasını terk
etmeleri ile daha da derinleşti. 1945 yılında, ayrı Kıbrıs Türk sendikalarında
843 Kıbrıslı Türk işçi, “Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri” adı altında örgütlenmişti.
Derviş Ali Kavazoğlu’nun
takma adı olan D.A.Alkan imzasıyla, Halkın Sesi gazetesinin 13 Haziran 1944
(Sayı:429) tarihli nüshasında yer alan “Türk Amele Birliği Rumlardan niçin
ayrılmıştır?” başlıklı yazısında, Lefkoşa Amele Birliği Kaza Heyeti Sekreteri
Yagovides’in 28.5.1944 tarihli Aneksartitos gazetesindeki makalesine şöyle
yanıt verilmekteydi:
“(...) 25 Martta birlik
binanızı kendi bayraklarınızla süslediniz ve bu günün önemini belirten bir çok
nutuklar söylediğiniz halde, bizim hiç bir milli günümüzde birliğinize hiç bir
Türk bayrağı çektirmediniz ve bu gibi günlerimizden hiçbirini tesid için tek
bir kelime bile söylemediniz En fenası şu ki en büyük spor bayramımızda
Ankaradan radyo dinlememize fırsat bile vermediniz. (...) Genel sekreteriniz
Bay Zartides, Kıbrısın Yunanistana ilhak edilmesi için İngiltere Başvekaletine
tantanalı bir telgraf çekmiştir! Birliğinizde yüzlerce Türk ve birçok Ermeniler
aza bulundukları halde, bazı genel toplantılarınızda “kardeşler! Yunan olmamız
dolayısile mücadeleye devam ederek teşkilatlanmalıyız ki harp sonunda
milletimizi yükseltebilelim!” diye haykırıyordunuz. Mademki ırk ve din farkı
gözetmiyorsunuz hükümetçe tanınmış olan kaza heyeti arasında neden bir tek Türk
bulunmuyor? (...).”
Bir başka alıntı daha
yapalım. 20 Haziran 1944 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yer alan Kıbrıs Türk
İşçi Birliklerinin Lefkoşa Sekreteri Mehmet Niyazi’nin “Lefkoşa Kaza Amele
Birliği Sekreterine açık mektup”unda şöyle denmekteydi:
“1
Mayıs 943 yortusunda yüzlerce Rumca yazılı tabellalardan Türkçe olarak kaç tane
vardı? Hiç...hiç...Bizleri bir siyasi, milli maksatlarınızı yüzümüze
aksettirmediniz mi? Kıbrısın Yunanistana ilhakı için Lortlar kamarasına telgraf
çekmediniz mi? 943te yapılması kararlaştırılan umumi bir grev kararında Türkçe
konuşulmadığından ani olarak hatanızı yüzünüze vurunca Rum amelesi dağındıktan
sonra Türk işçisini yağmur içinde durdurtmak istemediniz mi? (...) Hiç olmazsa
nüfus nisbetinde işçi çalıştırttınız mı? Türk işçisinin yevmiyesi Rum işçisi
gibi müsavi veya ona yakın tutulması için araştırmalar oldu mu? Sözün kısası
Türkün hakkı hiç gözetildi mi? Hayır!..Hayır!..Hayır!..”
Kıbrıs Türk gazetesi
Yankı, 26 Şubat 1945 tarihli (Sayı:9) nüshasında, “Rum fırkaları ve biz”
başlıklı bir makalede, Leymosun Belediyesi’nin çıkardığı bir dergide “Türklerin
durumu” başlığı altında çıkmış bir yazıya değinerek, şunları yazmaktaydı:
“Leymosun belediyesinin dergisi ise ilhaka
taraftar olmadığımızı kabul etmekle beraber, ileride bu davaya katılmamızı
sağlamak için gayret sarfedilmesini istiyor... Biz Türkler...Türk-Rum
dostluğuna gerçekten inanmışızdır. Fakat esefle görüyoruz ki Rum dostlarımızın
bize karşı gösterdikleri sevgi, siyaset nezaketinden öteye geçmemiştir. Çünkü
hala belediyelerde ikinci reislik makamını bile bize vermemekte ısrar
ettiklerini ve belediye işlerinde Türkçeyi ihmal ettiklerini görüyoruz.”
Yankı gazetesinin 6 Mayıs
1945 tarihli nüshasında çıkan ve “Türk İşçi Birlikleri”nin İngiltere Müstemleke
Müsteşarlığı’na gönderdiği bir mektupta da şu talepler yer almaktaydı:
“Türk memur veya işçisinin
Rum tesiri altında ezilmesine meydan verilmemelidir ki Türkler de ön
bulabilsinler ve başarı gösterebilsinler... Lefkoşada her mahalleye konulan
sokak levhalarına Türkçenin de yazılması... Her Türke resmi makamlardan
gönderilecek her hangi bir evrak Türkçe olmalı. Rumca ve İngilizce
olmamalıdır.... İşçi Bayramı olan 1 Mayısın ve Milli günlerin resmen tanınması
ve tesit edilmesi... Kıbrıs Türklerinin Hükûmet tarafından İslâm ünvaniyle
değil, Türk ünvaniyle tanınması ve mekteplerimizin de bu nam altında tavsif
edilmesi...”
Ekim 1947’de, “İşçinin
Yolu Şaşmaz” adlı ilk solcu Kıbrıslı Türk yayın organı çıkarıldı. Bu aylık
dergi, içeriğinin “çok ideolojik” olması gerekçesiyle ikinci sayısından sonra yayınını durdurdu.
13 Ocak ile 17 Mayıs 1948 tarihleri arasında 125
gün süren Büyük Maden Grevi, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sendikacılar
arasındaki işbirliğinin güzel bir örneğidir. Kıbrıs Türk liderliğine yakın olan
Halkın Sesi ve Hürsöz gazeteleri, başlangıçta greve destek verdiler. Ama daha
sonra desteklerini geri çektiler. İlk defa olarak günlük bir işçi gazetesinin
çıkarılmasına ihtiyaç vardı. Bu ancak 19 Mayıs 1948’de, yani grevin sona
ermesinden iki gün sonra mümkün oldu. Gazetenin adı “Emekçi” idi. Bu gazete
günlük yayınını, 1949 yılında bir süre ara verdi, ama daha sonra haftalık
olarak yeniden yayımlanmaya başlandı. Kıbrıs Türk lideri ve Halkın Sesi
gazetesinin sahibi olan Dr.Küçük’ün açtığı bir zem ve kadih davası yüzünden,
“Emekçi” gazetesi yayınını durdurmak zorunda kaldı.
Ezekias Papayuannu, Ağustos 1949’da yapılan 6.
Kongre’de AKEL’in yeni Genel Sekreteri
olarak seçildi. Sloganı “enosis ve yalnız enosis” idi ve Yunanistan Komünist
Partisi’nin lideri olan Nikos Zahariadis’in desteğine sahipti.
Yunanistan Komünist Partisi’nin yasadışı yayını
olan Neos Kozmos, Kasım 1951 tarihli nüshasında, enosis sloganının, o zaman var
olan koşullarda, en güçlü bir
anti-emperyalist hareketliliği sağladığını yazmıştı.
Aralık 1951’de yapılan
AKEL’in 7. Kongresinde kabul edilen bir kararda, “Hâlâ daha, şoven (Türkiye’ye
bakan) Türk burjuvazisinin ve toprak ağalarının etkisinde bulunan Kıbrıs Türk
azınlığı içindeki kişilere daha fazla dikkat verilmesi” çağrısında bulunuldu.
AKEL’in milliyetçi
politikası, Kıbrıs Türk toplumunu partiden gittikçe daha fazla
yabancılaştırmaktaydı. Bir Kıbrıs Rum gazetesi olan Neos Antropos’da yayımlanan
ilginç bir makale, birkaç gün sonra, Halkın Sesi gazetesinin 19 Mart 1952
tarihli nüshasında iktibas edilmişti.
G.Yuannidi, K.Koliyannis
ve P.Rusu tarafından kaleme alınan makalenin başlığı şöyleydi: “Kıbrıs Halkının
Kurtuluş Mücadelesi =Türk Azınlığı=”
Yazının bazı bölümlerinde
şöyle denmekteydi:
“Türk azınlığı meselesi
Antiemperyalist mücadele için esas meseledir. Ve AKEL bu gibi meselelere
ciddiyet ve katiyetle karşı koymalıdır. (…) Mahut Yunanistan’a ilhak
propagandası parolası ise, Türk işçisinin buna güç inanacağı aşikârdır.(…)
Türkler Rumlara ve AKEL’cilere itimat etmiyorlar. Zira büyük Yunanistan
şovenizmine emniyetleri yoktur. (…) Türklerin ve Rumların halk sendikaları, tek
cemiyetleri ve diğer zirai teşkilatları olmalıdır. İşçi sınıfının bir tek
partisi olmalı. Bu tek partinin (AKEL) Milli Türk Kolu olabilir.(…) Kıbrıs’taki
Türk meselesi, bütün Milli mesele içerisinde, hususi Milli bir meseledir. Eğer
AKEL’in Türk azınlığına karşı tam Milli bir siyaseti olmazsa, Yunan Milli
Davasını, ilhak davasını da gerektiği gibi karşılayamayacaktır.(…)”
1948 yazından itibaren
Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri ile işbirliği yapmaya başlayan PEO, Kasım 1952’de,
Kıbrıslı Türk üyeleri için merkezde bir büro açma kararı aldı. Mart 1954’de,
“Emekçi” gazetesinin sahibi ve başyazarı (ve 1952’den beri PEO Merkez Komitesi’nin
üyesi) olan Ahmet Sadi Erkurt, PEO’nun Kıbrıs Türk Bürosu’nun başına atandı.
AKEL de, Ekim 1954’de,
Karpaz’daki Galatya köyüne kadar geniş bir şekilde dağıtımı yapılmış olan,
“Partinin Türk Kolu”nun ilk Türkçe bildirisini yayımladı. Bu tarihi ilk
bildiride, tanınmış Türk şairi Nazım Hikmet tarafından Kıbrıslı Türklere
gönderilmiş olan mesajdan aktarılmış şu istek de yer almaktaydı: “Kıbrıs’ta
barış için, hürriyet için, Kıbrıs’ın sömürge olmaktan, emperyalizme askeri üs
vazifesi görmekten kurulması için dövüşen Kıbrıslı Rum kardeşlerinizle el ele
verin. Aynı safta yan yana dövüşün.”
1954 yılının sonunda,
1,500 Kıbrıslı Türk işçinin PEO’da örgütlendiğini görüyoruz. Solcu sendika PEO,
sık sık Türkçe bildiriler ve “İşçi Bülteni” adlı aylık bir yayın yayımlamaya
başlamıştı. Hatta “İşçinin Sesi” adında haftalık bir sendika gazetesinin
yayımlanması planlanmıştı, ama “İnkılapçı” adlı haftalık bir gazetenin 13 Eylül
1955’den itibaren yayımlanmaya başlaması ile bu plan gerçekleştirilmedi.
İşçilerin sesi haline
gelen “İnkılapçı” gazetesi, sadece 14 hafta çıkabildi. O günlerde önemli olan
bütün sosyal ve ekonomik konularda makale ve haberler yayımlamaktaydı. Ama
İngiliz Sömürge Yönetimi’nin 14 Aralık 1955 tarihinde olağanüstü durum ilan
etmesinden sonra, bu gazete, AKEL’in günlük gazetesi olan “Neos Demokratis” ile
birlikte kapatıldı. Önce AKEL, daha sonra da köylülerin, gençliğin ve
kadınların solcu örgütleri, yasadışı ilan edildi ve birçok solcu tutuklanarak
hapse atıldı. “İnkılapçı”nın 12 Aralık 1955 tarihli son nüshasında çıkan
“Tehdit” başlıklı makaleden de anlaşılacağı gibi, o zamanki Kıbrıs Türk
liderliği ve onun yeraltı örgütü TMT, “İnkılapçı”nın yayıncılarına şu ifadeleri
içeren tehdit mektupları göndermişlerdi: “İnkılapçı’nın yayınını durdurunuz. Yoksa
kafanız kesilecektir!”
1 Mayıs 1958 günü,
Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk işçilerin birlikte yürüyüş yapıp, emperyalizm ve
sömürgeciliğe karşı ortak mücadele verme kararlılığını dile getirmelerinden
sonra, TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) bir bildiri yayımladı ve Kıbrıslı
Rumların da örgütlü olduğu PEO sendikasından istifa etmelerini talep etti.
Kıbrıslı Rumlarla işbirliği yapanların da cezalandırılacağı uyarısında bulundu.
Bundan sonra, o günlerin günlük gazeteleri, “PEO’dan istifa” ilanlarıyla doldu
ve ilk tedhiş eylemi, 22 Mayıs 1958’de PEO’nun Türk bölümünün başkanı olan
Ahmet Sadi’nin öldürülmesi girişimiyle başladı. 24 Mayıs’ta, “İnkılapçı”
gazetesinin yazı işleri müdürü olan Fazıl Önder öldürüldü. Diğer ilerici
Kıbrıslı Türkler de, Lefkoşa ve Leymosun’da ya öldürüldü veya yaralandı.
Türkiye ve Kıbrıs Türk
liderliği, hep birlikte, adanın taksiminin Kıbrıs sorununun tek çözüm yolu
olduğunu öne süren politikalarını sürdürmekteydiler. Adanın taksim edilmesine
karşı olan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk solcular da, seslerini yükseltmekte ve
bu politikaya muhalefet etmekteydiler. Örneğin AKEL’in Kıbrıs Türk Kolu, o
sıralar adayı ziyaret etmekte olan Prof. Nihat Erim’e verdikleri bir mektupta,
ona şu görüşlerini iletmişlerdi:
“Ayrılmaz bir bütün olan Kıbrıs halkı, Türkler ve Rumlar, bu topraklarda
yüzyıllarca birlikte yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.(…) Adayı taksim etme fikri,
Kıbrıs meselesinin nihai hâl şekli olmayacağı gibi, kabili tatbik de değildir.
Çünkü Kıbrıs Türk ve Rum halkı ayrı ayrı iki mıntakada yaşamamaktadır. Böylece
ortaya bir muhaceret işi çıkacaktır ki, o zaman Kıbrıs çıkmazı ikinci ve en
büyük çıkmaza girecektir. Böyle hadiselerin hangi menfaatlere hizmet ettiğini
tarih hepimize göstermiştir.”
***
Aradan geçen 50 yıla yakın
süre içinde, AKEL’in Türk Kolu’nun öngörüsünün doğru olduğunun kanıtlandığına
tanık olmaktayız. Kıbrıs de-fakto olarak taksim edilmiştir. Kıbrıs’taki bütün
emekçi halkın partisi olması gereken AKEL, ne yazık ki 1974’den sonra,
“Azınlıklar Dairesi” denen bürosunu kapatma kararını almıştır.
Bugün güzel adamızın
taksimini yaşadığımız bir zamanda, bütün Kıbrıslıların ortak anti-emperyalist
cephesinin oluşturulmamasından doğan yaşamsal hatanın nedeni bu değil midir?
Mücadelemiz ortak olduğuna göre, neden hâlâ daha Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk
emekçi kitlelerinin birleşik cephesini kuracak durumda değiliz?
Kaynaklar:
1.Ahmet An, KKP/AKEL’in 80. kuruluş yıldönümü üzerine düşünceler (8 yazı),
Afrika gazetesi, 15-22 Mayıs 2005
2. Ahmet An, Kıbrıs Türk Solunun Geçmişi ve Bugününe Bir Bakış, Ex İbarhi
(Rumca), No.47 (Kasım 2003) ile No.51 (Mart 2004) arasında çıkmış 5 yazı
3. Ahmet An, Kıbrıs’ta Türkçe Basılmış Kitaplar Listesi 1878-1997, Lefkoşa
1997
4. Birlik, 30 Ocak 1925, No.53 (aktaran Harid Fedai, Eski Basınımızdan,
Kıbrıs gazetesi, 6 Mayıs 2002)
5. Birlik, 6 Şubat 1925, No.54 (aktaran Harid Fedai, Eski Basınımızdan,
Kıbrıs gazetesi, 8 Temmuz 2002)
6. Kemal Cankat, Ekim Devriminin Kıbrıs İşçi Sınıfının siyasal
örgütlenmesine etkisi, Söz gazetesi, 6-13 Kasım 1987
7. Köylü gazetesi, 8 Kasım 1954 ve Halkın Sesi gazetesi, 20 Ekim 1954 (No:
3528)
8. Michalis Michaelides, The Turkish Cypriot Working Class and the Cyprus
Labour Movement, The Cyprus Review, Fall 1993, pp.33-57
9. Nihat Erim, Bildiğim, gördüğüm ölçüler içinde Kıbrıs, Ankara 1975,
s.55-57
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder