"Kıbrıslı Türk veya Kıbrıs Türkü
kimdir?" sorusuna yanıt ararken sanırım ilk başvurulacak yer, bizim kendi
toplumumuzun nereden gelip nereye gitmekte olduğu hakkında bize bilgiler
verecek olan kültür tarihimizle ilgili eserler olmalıdır. Ne yazık ki bu konuda
yapılmış olan çalışmalar yok denecek kadar azdır.
24
Ağustos 1935 tarihli Ses gazetesindeki bir makalesinde Ulviye Mithat Hanım, o
yıllarda Kıbrıslı Türklerin kültürel sorunlarına şöyle parmak basmaktaydı:
"İşittiğime
göre Kıbrıs tarihinin Rum cemaatına ait olan kültür kısmı tamamıyle mazbutmuş.
Rumlar, kültür tarihlerini muhtelif eserlerle tesbit etmişler ve gelecek
nesillerin istifadesi için hazırlamışlar. Buna mukabil Türkler şimdiye kadar bu
mevzuu düşünmemişler bile! Zaten Kıbrıs Türkleri Kıbrıs tarihinin her safhasını
ihmal etmişler. Hani Kıbrıs'ın bir Edebiyat Tarihi? Hani bir İdare Tarihi!
Umumi Tarihi bile bir mektep kitabından ibaret.
Kültür
Tarihimiz hakkında şimdiye kadar yazılan yegane yazı, geçen sene lise
mecmuasında lisenin tarihine dair yazılan kısa bir makaledir. Kültürümüzün
beşiği olan ilk okullarımızın terakki devirlerini gösteren bir makaleye çok
ihtiyacımız var."
Ulviye
Hanım'ın sözünü ettiği makale, eşi olan lise tarih öğretmeni Mustafa Mithat
Bey'in "Kıbrıs Erkek Lisesi Mecmuası, 1933-1934 Yıllığı'nda çıkan
"Lisenin Tarihi" (s.107-127) başlıklı yazısıdır. "Muhtasar
Kıbrıs Tarihi'ni yazmış olan Mustafa Mithat Bey (1926), coğrafya hocası İbrahim
Hakkı Bey ile birlikte "Mekteblere Mahsus Küçük Kıbrıs Coğrafyası ve Küçük
Kıbrıs Tarihi" adlı 73 sayfalık kitabı, 1930'da Lefkoşa'daki Birlik
Matbaasında bastırıp yayımlamışlardır (Bak. Kıbrıs'ta Türkçe Basılmış Tarih
Kitapları ve Sonuncusu: Kıbrıs'ta Türkler, Ahmet An, Yeni Düzen 23 Mayıs 1994
ve Alternatif Yazın, Sayı 7/1993)
Kıbrıs'tan Türkiye'ye göç etmiş olan ve
Denizli Lisesi'nde tarih öğretmenliği yapan İsmet Konur, 1938 yılında
İstanbul'daki Remzi Kitabevi yayını olarak "Kıbrıs Türkleri" adlı bir
çalışmasını yayımlamış, ama ne yazık ki kitabın Kıbrıs'a girmesi yasaklanmıştı.
18 Ekim 1938 tarihli Söz gazetesinde konuyla ilgili olarak şu haber yer
almaktaydı:
"Cuma
günü neşredilen resmi gazetede ilan edildiğine göre, Türkiye'de basılıp
neşredilen "Kıbrıs Türkleri" adındaki kitabın adamıza idhali kati
surette yasak edilmiştir. Polis idaresi bazı ticarethane ve müesseselerde
araştırmalar yapmış fakat bu kitabı bulamamıştır. Kitabın müellifi Denizli
Tarih öğretmeni İsmet Konur'dur".
Öğretmen
Hasan Behçet tarafından hazırlanan "Kıbrıs Türk Maarif Tarihi
(1571-1968)" adlı çalışma ise ancak 1969'da yayımlanmıştır.
Kıbrıslı
Türklerin ada üzerinde yaşayan toplumlardan biri olarak kendi siyasal ve
kültürel tarihi yeterince bilinmediği veya şimdiye kadar yapılmış olan kısıtlı
çalışmalar okunmadığı için, bazıları bir kimlik arayışına çıkmakta veya bunalıma
düşmektedirler. Yaygın olarak dağıtımı yapılan ve resmi veya ulusal ideolojiye
uygun olarak yazılmış tarih kitaplarında ise, "Biz kimiz?" sorusunu
yanıtlamaya elverişli bilgiler yer almamaktadır.
Özellikle 1974'den sonra, Kıbrıslı Türklerin
adanın kuzeyindeki %37'lik toprak parçası üzerinde toplanmaları, ekonomik,
askeri ve siyasal yönden bölgeyi kesin denetimi altında tutmakta olan Türkiye
Cumhuriyeti'ne bağımlı bir yapı oluşturmuş ve geleneksel Kıbrıs Türk toplumunun
düzen ve dengeleri değiştiğinden, kültürel yapı daha büyük ölçüde değişime
uğramıştır. Konumuz açısından önem kazanan kültürel asimilasyona karşı, özgün
Kıbrıslı kimliğimizin korunması sorunu,
Kıbrıslı Türk aydınları sürekli olarak düşündürmüş ve onları çeşitli
eylemlere itmiştir. Türkiyeli ve Kıbrıslı kültürün çatışması sırasında kimlik
bunalımları ve kimlik arama çabaları ortaya çıkmıştır.
Geleneksel ve küçük bir toplum yapısına sahip
olan Kıbrıslı Türklerin bundan önce elbette bir kimlikleri vardı, ama bu
boyutta kimlik sorunları da yoktu. Kıbrıs'ta 300 yıllı aşkın Osmanlı
yönetiminden sonra 1878'de başlayan İngiliz yönetimi, ada üzerinde yaşamakta
olan Rum-Ortodoks nüfus yanında Müslüman bir azınlığın hamisi durumundaydı.
1900'lerin başındaki Müslüman cemaattan, 1950'lerdeki Türk toplumuna geçiş
sürecinde, Yunan ve Türk milliyetçiliklerinin dış etken olarak rolü ve Kıbrıs
Türk liderliğinin oluşup pekişmesi, bir başka çalışmamızda incelenmiştir. (Yeni
Çağ, 8 Mart 1993'de başlayan 85 yazılık dizi) "Kıbrıslılık bilincinin
geliştirilmesi üzerine notlar" başlıklı 46 yazılık dizimizde ise (ilk 4
yazı 23 Ekim-4 Aralık 1987 Söz'de, diğerleri 4 Ocak-22 Kasım 1989 Demokrat'ta
yayımlanmıştır) konunun siyasal kimlik açısından irdelenmesi yapılmıştır.
1974'den sonra Türkiye kültürünün yoğun
etkisi altında kalan ve kendi kültürel kimliğini saptama, ona sahip çıkma ve
onu geliştirme mücadelesine önem vermeye başlayan Kıbrıslı Türkler, önceleri
bazı siyasi partilerin çatısı altında bu tartışmayı başlatmış; daha sonra da
gerek kültür derneklerinin içinde, gerekse kişisel araştırmalar çerçevesinde
Kıbrıs Türkünün kültürel kimliğini toplayıp korumak için çalışmalar
yürütmüşlerdir.
Kıbrıs Türk kültürünün ulaştığı düzeyi
saptamak amacıyla yapılan ilk kapsamlı toplantı, Kültür-sanat örgütlerinin ve
sanatçıların katılımıyla 1 ile 4 Şubat 1983 tarihleri arasında Lefkoşa'da
yapılmıştır. Zamanın kültür işlerinden sorumlu bakanı Ahmet Atamsoy'un da
desteklediği bu "Kültür-Sanat Danışma Toplantısı"na 200'ü aşkın kişi
katılmış ve 24 bildiri sunulmuştu. Dil ve Edebiyat, Tarih, Müzik, Eski Eserler,
Basın-Yayın, Plastik Sanatlar, Kütüphane-Arşiv, Folklor-Etnografya, Tiyatro ve
Yasa konularında 10 komisyon halinde sürdürülen çalışmalar, ne yazık ki daha
sonra kitaplaşamamış ve tahmin edildiği gibi tozlu raflara kaldırılmıştı. Ancak
konuya ilgi gösteren tek yayın organı olan Söz gazetesinde tartışmaların bir
kısmı özetlenmişti.
Genel olarak Kıbrıs Kültürü, özel olarak da
Kıbrıs Türk Kültürü'nün en yoğun biçimde tartışıldığı o günlerde, Söz
gazetesinde 31 Ocak ile 12 Şubat 1983 tarihleri arasında üç çalışmam
yayımlanmıştı. Bunların başlıkları şöyleydi: 1) Tarihsel-etnolojik açıdan
Kıbrıs kültürünün kökenleri, 2) 1571 yılından sonra Kıbrıs'ın etnik ve kültürel
yapısında görülen değişiklikler, 3) Kıbrıs'ta yaşayan iki ana etnik- ulusal
toplum arasındaki kültürel ve folklorik etkileşimler. Kültürel kimliğimiz, sözü
edilen bu üç çalışmada ana hatları ile ilk kez tarihsel perspektif içinde
incelenmiş oluyordu.
Danışma toplantısının hemen ardından 25 Şubat
1983'te Halk Sanatları Derneği'nin Lefkoşa'da düzenlemiş olduğu 1.Halkbilim
Sempozyumu da Kıbrıs Türkünün etnik-ulusal bilincinin belirginleşmesinde ilk
bilimsel adımlardan birini oluşturuyordu. 1983-86 yılları arasında yapılmış
olan Halkbilimi Sempozyumlarına sunulan bildirilerin Turizm ve Kültür Bakanlığı
yayını olarak 1986 yılında basılabilmiş olması, konuyla ilgilenenler açısından
bir kazanım olmuştu. Ne yazık ki aynı derneğin gerek 11-18 Ekim 1982'de
Kumarcılar Hanı'ndaki "Arayış" Folklor Sergisi'nde, gerekse 8-12
Aralık 1987'de Atatürk Kültür Merkezi'ndeki Giysi ve Elişleri Sergisi'nde
sergilenen malzeme, bir Folklor Müzesi'nin yokluğu nedeniyle elden
çıkarılmıştır. Kitaplaşmış diğer folklor derlemeleri arasında Mahmut İslamoğlu,
Oğuz Yorgancıoğlu, Erdoğan Saraçoğlu, Hasan Siber, Mustafa Gökçeoğlu ve
diğerlerinin çalışmaları anılabilir.
Yazılı kültür ürünlerimize gelince, ilk akla
gelen ve ilk el atılmış konu olarak gazetelerimiz var. Bu konudaki ilk çalışma
Söz gazetesinde, Ağustos 1933'de yayımlanmış olan gazetenin başyazarı Mehmet
Remzi Bey tarafından hazırlanmış "Kıbrıs'ta Gazetenin Tarihçesi"
başlıklı yazı dizisidir. Matbaacı Mehmet Akif'in, "Yeni Fikirler"
dergisinin çıkan iki sayısında (Mayıs 1946 ve Ocak 1947) yayımlamağa başladığı
"Kıbrıs'ta Türk Matbaacılığı ve Gazeteciliği" konulu araştırması,
sonradan "Kıbrıs" gazetesinde de yer almış (1949), ama ne yazık ki
bitirilememiştir. 1969'da Hasan Şefik Altay tarafından yayımlanan "Kıbrıs
Basın Kaynakları" (Birçok yanlış ve eksik bilgilerle doludur) ile
Cemalettin Ünlü'nün 1981'de Ankara'da yayımlanan "Kıbrıs'ta Basın Olayı
(1878-1981)" yeni çalışmalara ışık tutmuştur.
Eski dergilerimizle ilgili ilk tanıtım yazısı, 24 Ağustos
1982 tarihinden başlayarak Yeni Düzen gazetesinde, "Tarihin tozlu
sayfalarındaki kültür ve sanat dergilerimiz" başlığı altında, 20 gün
süreyle Sevgül Uludağ tarafından kaleme alındı. Daha sonra Harid Fedai, Halkın
Sesi gazetesinde 27 Mart-3 Nisan 1984 tarihlerinde çıkan "1940'lı yıllarda
Kıbrıs'ta yayınlanan Türkçe dergiler" başlıklı çalışmasıyla, şimdiye kadar
eksik kalmış yönleri de ekleyerek, bu konudaki bilgilerimizi
zenginleştirmiştir. Benim "40 yıl önceki düşün yaşamımızdan örnekler"
adlı çalışmam da önce Yeni Kıbrıs dergisinde (25 Temmuz-2 Ağustos 1990) yayımlandı.
Bu arada Haşmet M. Gürkan, Söz gazetesinde eski bazı dergi ve gazetelerimizi
tanıtmış, Sabahattin İsmail de Yeni Kıbrıs'ta çıkan gazete tanıtma yazılarını
1987'de "Kıbrıs Türk Basınında İz Bırakanlar" adıyla
kitaplaştırmıştır.
Ne yazık ki gerek eski gazetelerimizin,
gerekse eski dergilerimizin eksiksiz bir kolleksiyonu ne Milli Arşiv'de, ne de
Milli Kütüphanede bulunmaktadır. Bu arada ilk defa 25 Aralık 1962'de
Lefkoşa'daki Mevlevi Tekkesi'nde "Kıbrıs'taki ilk Türk gazeteleri"
sergisinin açıldığını ve burada birçok eski gazetemizin sergilendiğini
hatırlatalım. Zamanın Türk Cemaat Meclisi Sosyal İşleri ve Belediye Dairesi
Başkanlığını yürüten Türkiyeli gazeteci Ömer Sami Coşar'ın daha sonra
sergilenen malzemeyi kendi kolleksiyonuymuş gibi, yetkililerin onayıyla
Türkiye'ye götürdüğü bilinmektedir. Coşar'ın Mart 1984'de ölmesi ardından sözü
edilen tarihi kolleksiyonunun ne olduğu bilinmemektedir. Keşke aynı yetkililer
ilgilenip gazeteleri geri ülkemize getirebilseler!
Kıbrıs'ta Türkçe olarak basılmış kitap ve
kitapçıklarla ilgili olarak yayınlanmış ilk kapsamlı bibliyografya çalışması
ise 1878-1987 arasında çıkarılmış 650 kitap ve 150 kitapçık, toplam 800 eser
benim tarafımdan Yeni Kıbrıs dergisinde (Ocak-Ekim 1987 ve Şubat 1988)
yayımlanmıştır. Daha sonra 1992 yılına kadar olan yayınlar, aynı dergide yıllık
olarak liste halinde verilmiştir. Ekim 1984'de araştırmacı yazarlarımızdan
Ahmet C.Gazioğlu'nun aylık olarak çıkarmaya başladığı bu dergide politik
yazılar yanında, daha çok eski Kıbrıs üzerine yazılmış araştırma yazılarına ve
Harid Fedai, Haşmet M.Gürkan, Sabahattin İsmail, Ali Nesim, Ahmet An gibi
yazarların kültürel mirasımızı inceleyip tanıtan yazılarına yer verilmekteydi.
Dergi daha sonra resmi propaganda ağırlıklı içeriğe önem vermiş ve 1993 yılı
sonunda yayımını durdurmuştur.
Kıbrıs Türk kültürünün sözlü ve yazılı
kaynaklarını derleme konusunda şimdiye kadar yapılmış çalışmalara değindikten
sonra, kültürel kimlik tartışmalarına gelebiliriz. İzleyebildiğimiz kadarıyla,
bu konuda kişisel düzeyde yapılan tartışmalar dışında, kamuoyu önünde yapılmış
ilk toplantı, Güzelyurt Sanat Derneği (GÜSAD) tarafından 4 ile 9 Ağustos 1986
tarihleri arasında Lefkoşa'daki Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen
"Kimlik arayışında kültürel ve sanatsal gelişmenin önemi" konulu
sempozyumdur. 1983 Şubat'ında HAS-DER, Folklor Sergisi'ne "Arayış"
adını vermiş ve sergilenen folklor ürünlerinde Kıbrıslı kimlik ortaya çıkmış
olmasına rağmen, üç buçuk yıl sonra GÜSAD'ın kültür ve sanatsal gelişmede yeni
bir kimlik arayışına çıkması yadırgatıcı olmuştu. Sempozyum düzenleyicilerinin
bir diğer hatası da, bildiri sunacak 10 konuşmacıdan sadece bir tanesinin
Kıbrıs'tan, diğerlerinin ise hep Türkiye'den seçilmiş olmasıydı. Daha ilk
toplantıda "biz Kıbrıs Türk sanat ve kültürüne bir reçete vermek için
gelmedik" deme ihtiyacını hisseden konuşmacılar, gerçekte bu görevi yerine
getirmeye çalışmışlar ve yer yer katılanların ağır eleştirileriyle
karşılaşmışlardı. Ne yazık ki bu sempozyumdaki tartışmalar sonucu ortaya çıkan
görüşler toparlanıp, kitaplaşamamış, ancak birkaç bildiri o günlerde Ortam
gazetesinde yayımlanabilmişti. O günlerde İstanbul'daki Cumhuriyet gazetesi de
sempozyumla ilgili haberleri Türkiye kamuoyuna kısa bile olsa aktarmış, ama
aynı hatalı başlığı kullanmıştı: "Kıbrıs'ta kültürel kimlik
aranıyor". (4 Ağustos 1986) İki gün sonraki haber başlığında ise Prof.
Emre Kongar'ın bir saptaması vardı: "Kıbrıs Türklerinin kültür kimliği
farklı". 9 Ağustos 1986 günü ise artık gerçek durum Kıbrıslı bir
konuşmacının ağzından duyuluyordu: "Kıbrıs müdahaleci kültürün
etkisinde."
Kıbrıs'ta yaşamakta olan gerek Rum, gerekse
Türk toplumlarının kültürel açıdan sırayla Yunanistan'dan ve Türkiye'den
etkilenmekte oldukları bir gerçektir. Ama Kıbrıslı kimliğin belirgenleşip,
siyasal birlikteliği şekillendirmesi, ancak bu iki dış kültürün asimile edici
etkilerine karşı bilinçli bir karşı koyuş ve Kıbrıs'ın kendi yerel kültür
özelliklerini yaygınlaştırıp geliştirmekle olasıdır. Kimlik sorununun ilk ve
son çözümlemede bir kültür sorunu olduğunu unutmadan, kendi siyasal ve kültürel
tarihimizi gizli-saklı, resmi-gayrıresmi tüm yönleriyle okuyup, araştırmalı ve
iyice özümsemeliyiz. Aksi taktirde bilgisizlikten veya yalan-yanlış
bilgilenmeden kaynaklanan bunalımlara düşmek ve kimlik arayışına çıkmak kaçınılmaz
olur.
"Umut İnsanda" oyununun İstanbul'da
sahnelenmesi sırasında Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir söyleşide yine yanlış
bir başlık kullanılmıştı: "Kıbrıs Türkü kültürel kimlik arayışı
içinde". Söyleşiye katılan şair Fikret Demirağ bir yandan "Kıbrıs
Türk toplumu açısından en belirgin izler Osmanlı kültürünün" saptamasını
yaparken, öte yandan da Kıbrıs Türk şairlerinin geçmişten önemli bir kültür
mirası almadığı söylenebilir" demekteydi. (Cumhuriyet, 23 Eylül 1986) Oysa
ki bir edebiyat öğretmeni olan Demirağ'ın, şiir alanında en yüksek mertebe olan
"Reis-üş Şuara" ünvanını almış olan zamanın müftüsü Hasan Hilmi
Efendi, Kaytazzade Nazım, Kenzi vb şairlerimizi duyup okumamış olması
affedilemez bir eksiklik olmalıydı. Çağdaş şairlerimiz ise, bir çırpıda göz
ardı edilmekteydi. Aynı söyleşiye katılmış olan Yaşar Ersoy ise "dünyevi
bir kimlik" arayışıyla kozmopolitizmi yeğliyordu.
Ulaştığı ve ulaşabileceği düzey ne olursa
olsun Kıbrıslı kimliği bir türlü benimseyemeyip, uzak diyarlara kaçmış olan bir
başka şairimiz olan Mehmet Yaşın da Londra'da yaptığı bir söyleşide
"Akdeniz kültürü içinde ruhumu arıyorum" demekteydi. (Cumhuriyet, 18
Mayıs 1987) Arayış içinde olan ve bir grup arkadaşı ile birlikte kendilerine
"74 Kuşağı Şairler" adını takan Hakkı Yücel de, Kıbrıs toprağından
uzak kalmayı yeğlediğinden, şiir kitabının adını "Acı Sürgün"
koyuvermişti. (1986) Aynı çevrenin girişimiyle İstanbul'da yayımlanan Varlık
dergisi, Nisan ve Mayıs 1987 sayılarında "Bir Kimlik Arayışı: Kıbrıs Türk
Edebiyatı" başlıklı bölümler yayımlamış ve bu çevrenin konuyla ilgili
görüşlerini Türkiyeli okuyucuya aktarmaya çalışmıştı.
Hızını alamayan "74 Kuşağı
Şairleri", 21 Haziran 1987'de Londra'daki Hackney Belediyesi'nin
desteğiyle "Edebiyatta Kıbrıslı Türk Kimliği" konulu bir panel düzenlemiş
ve panele sunulan bildirileri yine aynı başlık altında Varlık Yayınları
arasında kitap olarak bastırmıştı. (1988) Paneli örgütleyen Mehmet Yaşın ve
diğer katılımcıların, konuyla ilgili olarak Kıbrıs'ta yapılmış olan çalışma ve
tartışmalardan habersiz davrandıkları ve kendilerini bu konuda öncü ilan
ettikleri görülmüştür. Kaldı ki esas sorunun, panele önayak olanların kişisel
kimlik bunalımı olduğu Mehmet Yaşın'ın açılış konuşmasında şöyle dile
getirilmekteydi: "Konferansın adına "Kıbrıslı Türk Edebiyatçıların
Kimlik Bunalımı" deseydik, daha yerinde olurdu belki. Sorun asıl bizim
içimizde. Bir halkın kimliğini ortadan kaldırmak öyle kolay değil...Korkarım
biz yazarlar kendi kimlik bunalımımızı dile getiriyoruz." (s.17) Bu
kitapta sunulan bildirilerle ilgili eleştirilerimi, 19 Haziran 1988 tarihli
Kıbrıs Postası gazetesinde yayımladığımdan burada ayrıntıya girilmeyecektir.
Kimlik araştırmalarıyla ilgili bir başka
panel 24 Aralık 1990 tarihinde, Girne Anafartalar Lisesi tarafından
düzenlenmiştir. "Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin kimliklerinin önemi, coğrafi,
tarihi, milli-dini ve politik açıdan gerekliliği" konulu panelde, daha çok
resmi ideolojinin bilinen görüşleri tekrarlanmış ve lise öğrencilerine şovenizm
aşılamaya çalışılmıştır. (Bildiri özetleri için Bak. Halkın Sesi, 26 Aralık
1990)
Resmi ideoloji paralelinde hazırlanmış bir
başka çalışma ise, emekli felsefe-sosyoloji öğretmeni Ali Nesim tarafından
hazırlanmış ve KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınlarının 17. kitabı
olarak 1990 yılı sonunda basılmıştır. "Kıbrıslı Türklerin Kimliği"
adı verilmiş olan kitapta yer alan "Sosyal ve kültürel yönleriyle Kıbrıs
Türkleri", "Kıbrıs Türk edebiyatı ve kimlik olgusu",
"Kıbrıs Türk halkında kültür değişimleri", "Biz nasıl bir
halkız?" ve "Kıbrıslı Türklerin kimliği" başlıklı 5 bölümde
subjektif ve şovenist görüşler aktarılmaktadır. Örnek olarak şu yargılara
değinilebilir:
"Bizler "(yani bugünkü Kıbrıs
Türkleri) Rumların iddia ettikleri gibi istilacıların kalıntıları değil, adanın
gerçek sahipleriyiz...Kıbrıs Türkü, tarihiyle ve kültürüyle bu adanın en eski
bir halkıdır ve ulusal bir halk olarak Rum halkından ayrıdır ve onların sahip
olduğu tüm haklara sahiptir." (s.13)
Burada sözünü edeceğimiz ve konumuzla ilgili
son kitap, Aralık 1993'de yayımlanan Dr.Nazım Beratlı'ya ait "Kıbrıslı
Türklerin Tarihi-1.Kitap: "Kıbrıslı Türk Kimliğinin Türk Komponenti"
başlıklı çalışmadır. Henüz yayımlanmamış olan 2. kitapta da "Kıbrıslı Türk
kimliğin Kıbrıslı komponentinin işleneceği haber verilmektedir. (s.17) K.T.
Sanatçı ve Yazarlar Birliği'nin kendi yönetim kurulunu yarışmanın seçici
üyeleri ilan ederek Birliğin kurucu ilk başkanı değerli tarih araştırmacısı ve
yazar Haşmet Muzaffer Gürkan'ın anısına düzenlediği ilk yarışmada 1.'lik ödülü
verilen bu kitapla ilgili bir eleştiri yazım, "Ödülünü hak etmeyen bir
kitap" başlığı altında Alternatif Yazın dergisinin 6. (Mart-Nisan 1993)
sayısında yayımlanmıştır. Dr.Beratlı "Kıbrıslı Türklerin ata ve kılıca
yatkın olduklarını, yani Türkmen özelliklerini yüzyılları aşarak gelip
sürdürmekte olduklarını" kaydederek, "Kıbrıslı Türklerin
kültürlerinin temelinde, Alevi-Bektaşi değerlerinin yattığını"
belirtmekte, ama hiçbir inandırıcı belge veya kaynağa atıfta bulunamamaktadır.
(s.246 ve 207)
Kimlik konusuyla ilgili olarak Refik
Durbaş'ın İstanbul'da yayımlanan Görüş dergisinin Eylül 1989 tarihli sayısında
kaleme aldığı ve Mustafa Gökçeoğlu'nun "Tezler ve Sözler" başlıklı
folklorik derleme kitabını vesile edip dile getirdiği görüşleri eleştiren
"Kıbrıslı'nın Kimliği" başlıklı karşı yazım, yine aynı derginin Ekim
1989 tarihli 35. sayısında yayımlanmıştı ve alt başlıkta şunlar yer almaktaydı:
"Türkiye'den Kıbrıs'a gelip de buradaki sözümona demokrasiye hayran kalan
sağlı-sollu Türkiyeli aydınların, en önce Kıbrıslının kimliğini ve ülkenin tarihini
öğrenmeleri gerekiyor."
Nitekim son zamanlarda yine bu bilgisizlik
veya görmezlikten gelmeye dayalı olarak, Kıbrıs'ta da konuyla ilgili yanlış
görüşler ileri sürülebilmektedir. Örneğin Alternatif Yazın dergisinin 8.
sayısında (Tem.-Ağustos 1994) Derviş Okan imzalı bir yazıda "tüm ilerici
görüntüsüne rağmen aslında tutucu ve gerici olan Kıbrıslılık Kimliği"
görüşüne yer verilmektedir. Bu görüşün yanlışlığına ilişkin gönderdiğimiz yazı,
ne yazık ki dergi tarafından yayımlanması uygun bulunmamış, ama daha sonra 29
Ağustos 1994 tarihli Yeni Çağ gazetesinde yayımlanabilmiştir. Orada da
belirtildiği gibi "esas sorun, öncelikle kendi tarih ve coğrafyamızdan
kaynaklanan Kıbrıslı kimliğimize sahip çıkmak ve onu yitirmeden, dinamik bir
yapı içinde evrenselleştirebilmektir. Sınıf mücadelesinin yükseldiği oranda, bu
kimliğin sınıfsal karakteri de kendini gösterecektir."
Yoksa sosyalist kimlik diyerek, sol köktenci
bir görüşle kültürün ulusal şekillenmesinin inkarı bizi hiçbir yere götüremez.
Milliyetçilik ile şovenizmi reddederken, milli olmayı reddedemeyiz.
Enternasyonalizme evet derken, nasyonal nihilizme düşmemek gerekmektedir. Şoven
burjuva kültürüne karşı geliştireceğimiz, halkların kardeşliğine dayalı olan
emekçi sınıfının kültürü olmalıdır. Sosyalist yurtseverliğe dayanan bu yeni
kültürün içeriği sosyalist, şekli milli olacaktır. İşte tam da bu nedenle
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kültürel kimliklerin, Türkiyeli ve Yunanistanlı
kimliklerin asimile edici etkilerine karşı mücadelesi önem kazanmaktadır.
Kıbrıslı kimlik, daha çok Türkiye ve Yunanistan'ın müdahaleci etkilerine karşı
verilecek bağımsızlık kavgasından beslenecek ve oluşumunu daha da hızlandırıp
geliştirecektir.
(Yeni Düzen gazetesi, Lefkoşa, 26 ve 27 Eylül 1994)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder