Lenin, S. G. Şaumiyan’a
yazdığı bir mektupta şöyle der: “Biz, bütün parçaların özerkliğinden yanayız,
ayrılma hakkından yanayız (ama ayrılmak isteyen herkesten yana değiliz!)
Özerklik, demokratik bir devletin kurulmasında bizim olanımızdır. Ayrılma, asla
bizim planladığımız bir şey değildir. Biz, ayrılma için ajitasyon yapmıyoruz.
Biz genel olarak, ayrılmaya karşıyız. Ama biz, serbest ayrılmadan sonra, bazen
daha yakın bağların kurulacağını söyleyerek, ulusların birarada yaşaması
fikrini böylece lekeleyen gerici Büyük-Rus milliyetçiliğinden dolayı, ayrılma
hakkını savunuyoruz!” (Bütün Eserleri, Cilt:19, s.495)
Lenin, bu sözleriyle
Çarlık Rusyasındaki milliyetler arasındaki ilişkilerin aşırı gerici karakterini
vurgularken, gerçekten aşırı zor şartların gereği olarak serbestçe ayrılmanın
sorumluluğu doğunca da, “ulusların birarada yaşaması”na öncelik vermişti.
Lenin, halkların
ilkesel olarak kendi kaderlerini tayin hakkını talep etmesini, ulusal
bağımsızlık isteyen bütün hareketlerin şartsız olarak desteklenmesiyle eş
tutmadığını ve kendi kaderini tayin hakkının şu veya bu şekilde
uygulanmasındaki amacın, proletaryanın sınıf mücadelesindeki genel çıkarlarına
bağımlı olması gerektiğini vurgulamıştı.
Kendi kaderini
tayin hakkı çoğu kez, yani sömürgeci çevreler tarafından veya milliyetçi
liderlerin kendi durumlarını güçlendirmeleri amacıyla ortaya atılır. (Tıpkı
bizde olduğu gibi.) Ayrılma her zaman ve her türlü araçla bir veya diğer halkın
gerçek çıkarlarıyla bağdaşmaz. Bir ülkeyi küçük ve ekonomik yönden zayıf
devletçiklere bölmekle, onun sosyal ve ekonomik gelişmesine gerçek bir engel
konmuş olur. (Hele bu Kıbrıs gibi küçücük bir ada olursa.) Küçük, ekonomik ve
politik yönden zayıf devletlerin varlığı ise, ancak bunu kendi çıkarlarına
uygun gören emperyalist ve yeni sömürgeci çevrelere hizmet eder.
Kendi kaderini
tayin hakkı, ayrılma yönünde kullanılırken, ana ve tayin edici şart, her zaman
o ülke üzerinde yaşayan milliyetlerin ortak sosyal kurtuluş mücadelesinin
objektif durumudur. Ayrılma ve bağımsız devletlerin kurulması aşırı bir tedbir
olup, sadece halklar arasında dostça ilişkilerin kurulmasının imkânsız ve aşırı
derecede güç olduğu durumlarda başvurulmalıdır.
Ayrı devlet kurma
hakkının, her hal ve şartta gerçekleştirilmesi gerektiği anlamına gelmediğine
birçok kereler dikkat çeken Lenin, şöyle demektedir:
“Kendi kaderini tayin
etme özgürlüğünün savunucuları, yani ayrılma özgürlüğünü destekleyenler,
kendilerini haklı göstermek için ayrılıkçılığı kayırırlar. Tıpkı, eşlerin
boşanma özgürlüğünü haklı çıkarmak için, aile bağlarının yıkılmasını
isteyenlerin ahmaklık ve ikiyüzlülüğü gibi.” (Lenin, Bütün Eserleri, Cilt:20, s.426
(Bu yazı, KKTC’nin
ilanı öncesinde kamuoyunda yapılan yoğun tartışmalar sırasında, Yeni Düzen
gazetesine 24 Mayıs 1983 tarihinde ve “Osman Ergün/Haspolat” imzasıyla gönderilmiş,
ama yayımlanması uygun görülmeyerek gazetede basılmamıştır. Ne var ki, bu metin,
Ekim 1983 tarihli CTP Bülteni’nde, aynı konuyu işleyen ve imzasız çıkmış bir başka
yazının sonunda (intihal olarak) kaynağı belirtilmeden aynen yayımlanmıştır.
Bu teorik metin, Lefkoşa’nın
Rum kesiminde, Kostis Ahniotis’in de aralarında bulunduğu bir grup sosyalist
aydın tarafından yayımlanmakta olan “Endos Ton Tihon” (Surlar İçinde) adlı
dergide, yine “Osman Ergün” takma adıyla Rumca çevirisiyle “Apohorismos ke
synyparhi” (Ayrılıkçılık ve birarada var olma) başlığı altında, derginin
Ağustos-Eylül 1988 tarihli 29. sayısında yayımlanmıştır.
Lefkoşa’nın Türk
kesiminde yayımlanmakta olan "Özgürlük" dergisinin Ağustos-Eylül 1989 tarihli 29.
sayısında da “Osman Ergün” imzasıyla ilk kez Türkçe olarak yayımlanabilmiştir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder