Kıbrıs’ta yaşayan iki ana
etnik-ulusal toplum olan Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin, Osmanlı
yönetimi altında iken, ağır vergi yüküne ve baskılara karşı bazen birlikte
ayaklandıkları bilinmektedir. 1878’de başlayan İngiliz yönetimi altında da,
Türk üyeler Kavanin Meclisi’nde, Rum üyelerin enosis konusunu gündeme
getirmedikleri zamanlarda, birlikte hareket ederek, ada halkının genel
çıkarlarını savunurlar. Bunun örnekleri 1902 yılı içinde iki defa görülür. Nisan
1902’de, üç Türk üyeden ikisi (Hafız Ziyai ile Ahmet Derviş), Rum üyeler
tarafından dile getirilen, Meclis yetkilerinin genişletilmesi ve egemen güç
olan İngiltere’nin veto hakkının kaldırılması taleplerini destekler. Haziran
1902’de, Rum üye Yorgo Şagalli’nin enosis emelinden söz etmiş olmasına rağmen,
yine Ziyai ve Derviş Efendiler, İngiltere tarafından Osmanlı hükümetine her yıl
ödenen 92,800 sterlin tutarındaki “Haraç”ın (Tribute) Kıbrıs bütçesinden alınmamasını
isteyen Rumlarla birlikte oy kullanırlar. İlginçtir, her iki olaydan sonra da,
İngiliz yöneticiler, muhalifleri kışkırtır ve “Mebuslarımız adayı Yunanistan’a
vermek için Rumlarla birlik yaptılar” söylentisi yayılır.
Kavanin Meclisi’nin 7
Mayıs 1903 tarihli oturumunda Kıbrıslı Rum üyelerin yeniden enosis emelinden
söz etmeleri üzerine, Derviş Efendi, 18 Haziran 1903 tarihli oturumda Meclis’e
bir karar tasarısı sunarak, İngiltere’nin adadan ayrılması halinde adanın geri
Türkiye’ye verilmesini talep eder. Kıbrıslı Türkler, bu politika
değişikliğinden sonra, Kıbrıslı Rumlarla adanın ihtiyaçlarına yönelik işbirliği
yapma politikasından uzaklaşır ve Kıbrıs’ın siyasal statüsünde değişiklik
yapılması önerilerine hep karşı dururlar.[1] Bu dönemde iki toplum arasında
enosis sorunu yüzünden meydana gelen çeşitli olaylar, resmi Kıbrıs Türk tarih
yazıcıları tarafından ayrıntılı olarak ele alındığı için burada
anlatılmayacaktır.[2]
Resmi tarih kitaplarında
yer verilmeyen bir başka işbirliği, 13 Nisan 1924’de Lefkonuk’ta düzenlenen ilk
tarım kongresindedir. Bu toplantıya Kıbrıslı Türk çiftçiler de katılacağı için
enosis sorununun gündeme alınmamasının önceden kararlaştırılmış olması dikkate
değer. Avukat Kiryakos Rossidis, adanın her yanından 250 Kıbrıslı Rum ve 65
Kıbrıslı Türk temsilciyi bir araya toplamayı başarır. Kongrenin sonuç
bildirisinde, Aşar Vergisi’nin kaldırılması ve acilen bir Ziraat Bankası’nın
kurulması istenir. Seçilen yürütme komitesinde 12 Kıbrıslı Rum ve 6 Kıbrıslı
Türk vardır.[3]
Bu Kıbrıslı Türkler şunlardır: Yenağralı Hoca Hakkı, Dedezade Asım, Galatya’dan
Ali Fehmi, Baf’tan Teralı Faik, Bodamyalı A. Ratib Bey. Komitenin daha sonra
kaleme aldığı tüzük, Türkçe olarak basılarak, adadaki bütün Türk köylerine
dağıtılır. Yürütme Komitesi’nin Aralık 1924’de yapılan ikinci toplantısında bir
Çiftçi Partisi’nin kurulması konusu tartışılır, ama İngiliz yönetiminin
ilgisizliği ve kurucuların kişisel görüş ayrılıkları yüzünden bu parti
kurulamaz.[4]
Kıbrıslı Türklerin toplum
sorunlarını çözmeye yönelik olarak 7 Haziran 1924’de Mağusa’da oluşturdukları “Kıbrıs
Türk Cemaat-ı İslâmiyesi” adlı bir örgüt ile 1 Mayıs 1931’de Lefkoşa’da
toplanan “Kıbrıs Türk Milli Kongresi”, sonuç vermeyen iki siyasal girişim
olarak burada kaydedilmelidir.
1 Ocak 1925’de ilk sayısı
yayımlanan komünist “Neos Antropos” gazetesi ile “Birlik” adlı Kıbrıs Türk
gazetesi arasında bir iletişimin olduğunu biliyoruz. Bu yıllarda Kıbrıslı Türk
işçiler, Leymosun’daki Amele Merkezi’nde Rumlarla birlikte örgütlenmiş olup, Merkez’in
tüzüğü Türkçeye çevrilmiştir. 1927 yılında burada yapılan 1 Mayıs kutlamasında Ali
Feruzi adlı bir Kıbrıslı Türk işçi de konuşma yapanlardandır.
Lefkoşa’daki Amele Kulübü
tüzüğünün de 1931’de Türkçe olarak 500 adet basıldığını belirtelim. Bu kulübün 1920’den
beri başkanı olan Yorgo Hacıpavlu, 1925’de “Laiki” adlı kendi gazetesini
yayımlamaya başlar. Seçim programında hükümet ve Kıbrıslı Türklerle işbirliğini
savunmakta; Haraç ve Aşar Vergisi’nin kaldırılması gibi yerel ihtiyaçların
karşılanmasını, daha özgürlükçü bir anayasanın getirilmesini istemektedir.[5]
Kıbrıs 1925’de Taç
Kolonisi ilan edilir. Meclis’teki Kıbrıslı Rum üye sayısı 9’dan 12’ye
çıkarılırken, Kıbrıslı Türk üye sayısı 3 olarak kalır. Fakat atanan İngiliz üye
sayısı 6’dan 9’a çıkarıldığından, denge korunmuş olur. Ekim 1925’de yapılan
seçimlerde ılımlı Rum adaylar başarı kazanırken, 6 aşırı enosisçi adaydan ancak
bir tanesi seçilir. Rum üyelerden üçü ise, ilk defa emekçilerden yana bir
programla seçilir.
14 Ağustos 1926’da yapılan
gizli bir toplantıda 20 Kıbrıslı Rum tarafından kurulan Kıbrıs Komünist Partisi
(KKP)’nin kurucuları arasında herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktur, ama partinin
atletizm kulübünde 12 Kıbrıslı Türk üye vardır. Ayrıca İnşaat İşçileri Birliği’ndeki
Kıbrıslı Türk üyeler de sınıf kardeşleriyle birlikte grevlere katılmaktadır ve Leymosun’dan
Kemal Ahmet adlı bir Kıbrıslı Türkün KKP Merkez Komitesi’nin üyesi olduğu biliniyor.[6]
“Neos Anthropos”, 8 Ocak
1927 tarihli sayısında şunları yazar: “Milli restorasyon sadece yabancı
boyunduruğundan kurtulduktan sonra sağlanabilir. Burjuva veya proletarya, Rum
veya Türk olsun, ister Yunanistan’ı, ister özerkliği isteyen, bütün Britanya
aleyhtarı unsurlar, yabancı yönetime karşı işbirliği yapmalıdır.”
KKP’nin 1. Kongresi,
“Sosyalist Balkan Federasyonu” çerçevesinde “Bağımsız Kıbrıs” hedefini belirler.
Bu görüşün, Yunanistan’la birleşmek isteyen Kıbrıslı Rum milliyetçiler
tarafından rağbet görmemesi ve tartışmaların artması üzerine, KKP, 1927 yılında
sırf bu konuyu görüşmek ve politik çizgisini değiştirmek üzere, ilk olağanüstü
kongresini toplar. Ne var ki, enosis konusunda açık bir tavır belirlemez. Çünkü
örnek aldığı SBKP, enosise karşıdır ve bunu açıkça kınamaktan kaçınmaktadır.
Kavanin Meclisi’ndeki Rum
ve Türk üyeler, Haraçla ilgili maddenin bütçe tasarısından çıkarılmaması
üzerine 1927’de hep birlikte red oyu kullanırlar. Bunun üzerine, adaya yeni
atanmış olan Vali Ronald Storrs, bütçeyi bir Emirname ile yürürlüğe koymak
zorunda kalır. İngiltere, kısa bir süre sonra, Haraç’ı kaldırır.
Meclis’te oluşan bu
işbirliğinin devamı konusunda “Nea Laiki” gazetesinin 23 Eylül 1927 tarihli
sayısında bir makale yayımlayan Hacıpavlu, “sadece Türklerle işbirliği yaparsak
ileriye gidebiliriz” diye yazar. Yorgo Hacıpavlu, 3 ay sonra aynı gazetenin 23
Aralık 1927 tarihli sayısında, şu görüşleri dile getirir:
“Kavanin Meclisi’nde güçlü
bir Rum-Türk işbirliği için gerekli ön koşullar yoktur. Ancak, Türk toplumunun
dinsel vakıf mallarını yönetmekte olan Evkaf ile cami ve okulların bakımını
sağlayan Hükümetin, bu toplum üzerindeki güçlü etkisini durdurması halinde,
gerçekten halkçı olan Türk temsilcilerinin Meclis’e girebileceğine
inanmaktayım. Evkaf’ın vesayetinden kurtulmak isteyen ilerici Türkler vardır,
ama gerici unsurların muhalefeti ile onların çabaları akamete uğramaktadır. Bu
nedenle ilerici Türklerin iktidara gelmesine yardımcı olmak bir görevdir. Çünkü
sadece onlar, hükümetin gizli anahtarı olmayı reddedebilirler.”
Hacıpavlu bu makalesinde
daha da ileri giderek, Türkçe el ilanları basılmasını ve Kavanin Meclisi’nde
yapılan görüşmelerde Türk üyelerin ne kadar az rol oynadıklarının ve yerli
çıkarların savunulmasında nasıl başarısız kaldıklarının Türk toplumuna teşhir
edilmesini önermekteydi.[7]
1928 yılında Kıbrıs’ta
İngiliz sömürge yönetiminin 50. yıldönümü nedeniyle yayımlanan KKP
Manifestosu’nda, adaya özerklik verilmesi talep edilir. Kıbrıslı Rumlardan
oluşan bir heyet, 1929 yılı içinde Londra’ya giderek, İngiliz İşçi Partisi
Hükümeti’nden, adanın Yunanistan’la birleşmesini talep eder. O sırada,
Yunanistan ve Kıbrıs Komünist Partilerinin enosise açıkça karşı oldukları
bilinmektedir.
KKP, Haziran 1930’da
yapılan Kavanin Meclisi seçimlerine “özerklik” sloganı ile katılır ve oyların
%15 kadarını toplar, ama milletvekili çıkaramaz. Bu seçimler sırasında,
Kıbrıslı Rum aday Hacıpavlu’nun, Evkaf’ın Türk delegesi Münir Bey’in
karşısındaki Kemalist aday olan Necati Bey’in seçim kampanyasını desteklediğini
görmekteyiz. Necati Bey, Kıbrıs’taki Türkiye Konsolosu Asaf Bey tarafından da
desteklenmektedir Nitekim Meclis üyeliğini büyük bir başarı ile kazanır.
1895’de kabul edilmiş olan
eğitim yasası ile Kıbrıs’ta daha çok Yunanistan ve Türkiye’deki eğitim
müfredatı izlenmiş ve adaya özgü bir sistem kurulmamıştı. 1930’da Türkiye’deki
eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, aynen Kıbrıs Türk okullarına taşınır
ve 23 Nisan ile 29 Ekim, milli günler olarak kutlanmaya başlanır. Gazeteler
aracılığıyla tohumları ekilen Türk milliyetçiliği, toplum liderliğini
Evkafçı-İngilizci ve Halkçı-Milliyetçi olarak ikiye böler.
13 Haziran 1930 tarihli
Neos Antropos’ta yer alan Ahmet Fethullah imzalı bir makalede, Kıbrıslı Rumlar
ile Kıbrıslı Türklerin ortak bir örgüt kurması gerektiği belirtilir.[8] Nitekim bir yıl sonraki polis
raporları, sadece Kıbrıslı Türklerden oluşan bir komünist yapıdan söz
etmektedir. Bu örgütün ileri gelenleri olarak dellâl Salim Aziz Bulli ile
bakkal Ahmet Hulûsi’nin[9] ve ayrıca avukat kâtibi Osman
Vehbi[10] ile Terzi Naim Hoca’nın
adlarını biliyoruz.
Kıbrıslı Rumlar ise,
enosisçi-milliyetçiler ile komünistler olarak iki kampa ayrılmıştır. 25 Mart 1931’deki kutlamalar sırasında
meydana gelen çatışmalardan sonra, Lefkoşa’da 5, Leymosun’da 25 komünist tutuklanır.
Polis kayıtlarına göre, adadaki komünistlerin sayısı son 6 ayda 181’den 365’e
yükselmiştir ve yaptıkları toplantılar çok kalabalık olmaktadır.
Halkçı Necati, Kavanin
Meclisi’nde Kıbrıs’ın Anadolu’nun bir parçası olduğundan söz ederken, yine bir
Kıbrıslı Türk milletvekili olan İngiliz yanlısı Dr. Eyyub, Evkaf yanlısı “Hakikat”
gazetesinde çıkan makalelerinde, her iki memleketin farklı yönetim ve sosyal
yapılara sahip olmalarına rağmen, milliyetçilerin Türkiye’de yapılan her fiil
ve hareketi taklit etmek istediklerinden şikâyet etmektedir.[11] Aynı Dr. Eyyub, Mayıs
1930’da Kavanin Meclisi’nde yeni Belediye Yasası’nın görüşülmesi sırasında,
Belediye Başkan Yardımcılarının Türk üyeler arasından seçilmesini önererek, Rum
milletvekillerinin tepkisine yol açar. Hacıpavlu, ona şu yanıtı verir: “Sayın
üye, böylece, bir teneke dolusu zeytin yağını almak için, tek bir zeytin
önermektedir.” Kakoyannis ise şöyle konuşur: “Dr. Eyyub’un önerisi kabul
edilirse, azınlığa daha çok haklar verilmiş olacaktır. Çünkü Türkler, halen
Belediye Başkanı makamına da seçilme hakkına sahiptirler.”[12]
Halkçı Necati Bey, 28
Nisan 1931 günü Gümrük Vergisi ve Gelirleri Yasa Tasarısı’nın oylanması
sırasında, diğer iki Kıbrıslı Türk üyenin katılmadığı bu oturumda, Kıbrıslı Rum
üyelerle birlikte olumsuz oy kullanınca, Kıbrıslı Türk üyelerin 1878’den beri
Sömürge Yönetimine sağladığı otomatik destek ortadan kalkar. Bu, 1927’deki
Bütçe Tasarısı’nın Kavanin Meclisi’ndeki oylamasında görülen Türkler ile
Rumların birlikte karşı oy kullanmaları olayından sonra yaşanan yeni bir
işbirliği örneği idi. Bu duruma çok öfkelenen dönemin İngiliz valisi Ronald
Storrs, Necati Bey’i, anılarında yazdığı şekilde, “Kavanin Meclisi’nin 13.
Kıbrıslı Rum üyesi, o küçük Türk” diye nitelendirir.[13]
Lefkoşa’da dağıtılan 28
Temmuz 1931 tarihli ve Türkçe bir bildiride, Hacıpavlu ve Mihailidis, yalancı
işçi dostları olarak ilan edilmekte ve “Filergadon” ve “Panergadigi” derneklerine
kayıtlı olan işçilerin buralardan ayrılıp, kendi derneklerine üye olmaları istenmektedir.
Çağrıda yer alan 17 imzadan 2’si, terzi Mehmet Hüseyin ile kumaş boyacısı
Mehmet Emin İbrahim’e aittir. 13 Ağustos 1931 tarihli Söz gazetesinde çıkan
“Sürüden ayrılanı kurt yer” başlıklı makale, Lefkoşa’da bazı Kıbrıslı Türklerin
esnafı bolşevikliğe davet ettiğinden şikâyet edilmektedir.
İngiliz Sömürge Yönetimi,
Necati Bey’in Rumlarla birlikte oy kullanması sonucu Meclisten geçemeyen yasayı
zorla uygulamak isteyince, Kıbrıslı Rumlar, Ekim 1931’deki enosis yanlısı
milliyetçi eylemlerini başlatırlar ve Vali Storrs’un konağını yakarlar. KKP, bu
dönemde Kilise'nin enosis propagandasına karşıdır ve parti kararına göre,
taraftarlar toplantılara katılır, ama enosis yerine özerklik talebini dile
getirir. İngiliz Sömürge Yönetimi, bu eylemleri fırsat bilerek, Kavanin
Meclisi’ni kapatır ve anayasayı yürürlükten kaldırarak, bütün siyasi
faaliyetleri yasaklar. Böylece, 1941’e kadar sürecek ve yeni dönemin valisinin
adı ile anılacak olan Palmer-okrasi denen bir baskı dönemi başlamış olur. Bu
dönemde de siyasi işbirliği olanakları bulunur.
Kıbrıs Türk gazetesi “Ses”, 18 Haziran 1937
günü “Siyasi Cemiyet” başlığı altında, “Eleftheria” adlı Rumca gazeteden
aktardığı bir haberde, Lefkoşa yanında diğer kasabalarda da şubeleri olacak
olan ve Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler tarafından kurulmuş ortak siyasi
bir cemiyetin, adaya özerklik verilmesini desteklemekte olduğunu duyurur.
Tanınmış Lefkoşalı avukat Yannis Kleridis, bu siyasi cemiyetin önderi olup, sabık
Kavanin Meclisi üyesi M. Hami, Larnaka Belediye azası ve avukat Bay Celal
Şefik, Leymosun Belediye azası ve diş doktoru Bay Nazif (Denizer), kendi
kasabalarında bu cemiyetin oluşumuna katılan Kıbrıs Türk ileri gelenleri
arasındadır.
Necati Bey’in 5 ve 12
Haziran 1937 tarihli Söz gazetelerinde yayımlanan “Muhtar İdareye Meylimizin
Hakiki Sebebleri Nelerdir?” başlıklı makale dizisinin, gazetenin direktörü M.
Remzi Okan tarafından durdurulması ise ilginç bir gelişmedir. Tepki gösteren
bir başka yayın organı da “Ses”tir. Bu gazetenin 25 Haziran 1937 tarihli nüshasında
yer alan ve “Türk-İngiliz elbirliği yerine, Türk-Rum siyaset ve kültür birliği
mi başlıyor?” başlıklı makalede, kapatılmış olan Kavanin Meclisi’nin eski
üyelerinden olan M. Hami’nin adı geçen siyasi cemiyete katılımı eleştirilir.
Kemalist Türk
milliyetçiliğini savunan Kıbrıs Türk gazetelerinden olan “Ses”te çıkan bu
başyazı ile “Söz” gazetesinin tutumu, o günlerde egemen olan Kıbrıs Türk
düşüncesi hakkında bize iyi bir fikir vermektedir.
1937 yılında
Londra’daki Kıbrıslı komünistler tarafından “Kıbrıs için Özerklik Komitesi”
kurulur. Aynı komite Kıbrıs’tan gelen ve 200 kişinin imzasını taşıyan ve
temelli anayasa değişiklik önerilerini içeren bir memorandumu, 1939’da
Sömürgeler Bakanlığı’na sunar, ama kabul görmez.
Bu gelişmelerden hemen
sonra, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler, İkinci Dünya Savaşı sırasında
İngilizlerin safında çeşitli cephelerde savaşıp hizmet verirken, ülke içindeki
zor ekonomik koşullara karşı, ortak sendikalarda örgütlenirler. Enosis sorunu
yüzünden ortak sendikalardan ilk kopuş, 1942 yılının sonunda “Kıbrıs Türk Marangozlar
Sendikası”nın kurulmasıyla olur. Daha sonraki büyük kopuş, 1945’de olur. Bu
noktada, 1941’de kurulan Kıbrıs Emekçi Halkının İlerici Partisi (AKEL)’nin
enosis politikasının, Kıbrıslı Türklerle siyasal işbirliği için en büyük engeli
oluşturduğu da vurgulanmalıdır.
(Bu bildiri,
Lefkoşa’daki Dayanışma Evi’nde 13 Mayıs 2017 günü “Sol ve Kıbrıs Sorunu” grubu
tarafından düzenlenen “İkinci Yıllık Konferans 2017’de okundu.)
[2]
1895-1907 yılları arasındaki
protesto mektupları için bkz. Osman Örek, History Speaks, Nicosia, March 1971, ayrıca Sabahattin İsmail, İngiliz
Yönetiminde Türk-Rum İlişkileri ve İlk Türk-Rum
Kavgaları, Lefkoşa 1997, 394s., Ahmet C. Gazioğlu’nun iki
kitabı, Enosis Çemberinde Türkler (1878-1952), Lefkoşa 1996,
505s. ve Enosise Karşı
Taksim ve Eşit Egemenlik (1951-1959),
Lefkoşa 1998, 472s.
[3] Eleftheria, 16 Nisan 1924'den aktaran Y. Katsourides,
Kıbrıs Komünist
Partisi Tarihi, Lefkoşa 2014, agy, s.129
[5]
Georghallides, G.S., Cyprus and the Governorship of Sir
Ronald Storrs, Nicosia 1985’den aktaran A.An, Kıbrıs Türk
Liderliğinin Oluşması (1900-1942), Lefkoşa 1997,
s. 88-89
[7]
Georghallides, G.S., Cyprus and the Governorship of Sir Ronald Storrs, Nicosia
1985’den aktaran A.An, Kıbrıs Türk Liderliğinin Oluşması (1900-1942), Lefkoşa 1997, s.98-99
[9]
Nevzat, Altay, Nationalism amongst the Turks of Cyprus: The First Wave,
University of
Oulu, Finland, 2005, s.328-329
[12]
agy, s. 113
[13]
Orientations, London 1943, p.502
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder