Kıbrıs'ın 1571’de
Osmanlı İmparatorluğu’na katılması ardından, adaya çeşitli tarihlerde getirilip
yerleştirilen Müslüman Türk nüfusun kesin sayısı hakkında herhangi bir kayıt bulunmamakla
beraber, bunun 20-30 bin kadar olduğu tahmin edilmektedir. Kıbrıslı Müslüman
Türkler, bu tarihten başlayarak, ada nüfusunun kalıcı etnik bir parçası haline
gelmiş ve sayıları, toplam Kıbrıs nüfusunun üçte biri ile beşte biri arasında
değişmiştir. Kıbrıs'ta bundan böyle, birbirinden tamamen farklı dil, din ve
kültüre mensup iki ana etnik toplum yan yana yaşamaya başlamış ve birbirlerini
karşılıklı olarak etkilemişlerdir.
Kıbrıslı Türklerle Rumların ortak yaşam ve karşılıklı etkileşimlerinde, ticaret
ve iletişim dili olarak Rumca kullanılmıştır. Osmanlı döneminde resmi hükümet
dili Türkçe idi. Saray yöneticileri, Hıristiyan reaya ile Türkçe bilen resmi
bir Rum tercüman (dragoman) aracılığıyla temas kurabiliyordu. Bunun yanında Rum
orta tabakalarının ileri gelenleri ile özellikle karma köylerdeki bazı Rumlar,
Türkçe biliyorlardı. Ada nüfusunun çoğunluğunun Rumlardan oluşması, Rum kültür
geleneğinin daha güçlü ve yaygın olması ve Türk nüfusunun büyükçe bir kısmının
Rumca konuşabilmesi nedeniyle, Kıbrıs'taki ticaret dili de Rumca olmuştu.[1]
Adanın yönetimi, 1878’de İngilizlere devredildi. 1881’de yapılan nüfus
sayımına göre, Kıbrıs’ta yaşamakta olan toplam 186,173 kişiden 137,631’i
(%73.9) Rumca konuşan Ortodoks Hıristiyan, 45,458’i (%24.4) Türkçe konuşan
Müslüman ve 3,084’ü (%1.7) de Latin, Maronit ve Ermenilerden oluşmaktaydı. [2]
1911’deki nüfus sayımında anadilinin Rumca olduğunu söyleyenlerin 1,191’i
Müslümanken, Türkçenin anadili olduğunu söyleyenlerin 139’u Rum Hıristiyandı. [3]
Ana dili olarak Rumca konuşan Türklere, daha çok Lefkoşa ve Baf kazalarında
rastlanmaktaydı.
1921 yılı nüfus sayımına göre, Lefkoşa kazasında 1,019 ve Baf kazasında 350
Türk, 1931 yılı verilerine göre de Lefkoşa kazasında 1,004, Baf kazasında 521
Türk, ana dili olarak Rumca konuşmaktaydı. Bazı köylerdeki Türkler de, hem
Türkçe, hem de Rumca bildikleri halde, Rumcayı daha çok benimsemekte ve kendi
aralarında da bu dili kullanmaktaydı.[4]
1955'lere kadar Rumca konuşan Müslüman köyler, adanın her tarafına yayılmış ve
Rumlarla aynı geleneksel yaşam biçimini sürdürüyordu.
ÇALIŞAN SINIFLARIN
ÖRGÜTLENMESİ VE TÜRKÇEYE ÇEVRİLEN İLK BELGELER
1919 yılında Leymosun’da kurulan İnşaat İşçileri Birliği, Kıbrıs işçi
sınıfının ilk sendikasıdır ve sınıfın kendi kimliğini oluşturma yolunda atılan
ilk adımdır. İnşaat işçilerinin mali durumlarını iyileştirmek için işverenlere
karşı örgütlenmeleriyle başlayan örgütlü sınıf savaşı, tütün işçileri, liman
işçileri, terziler, dülgerler ve ekmekçiler gibi diğer meslek dallarında da
birçok işçi birliğinin oluşturulmasının yolunu açmıştı[5]
Elimizdeki bilgilere göre, 1924’de
tek bir örgüt çatısı altında bütün işçileri örgütlemiş olan Leymosun İşçi
Merkezi’nin faaliyetlerinde, Kıbrıslı Türk işçiler de yer almıştı. Kıbrıs
Komünist Partisi’nin kurucularından olan Yannis Lefkis, anılarında, İşçi
Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen Mustafa adlı bir Kıbrıslı Türk tarafından
Türkçe’ye çevrildiğini ve bu kişinin sonradan Türkiye’ye göç ederek, Türkiye
Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre çalıştığını yazmaktadır. Merkezin açılış
törenine, hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Rumlar katılmış ve tüzük,
oybirliği ile kabul edilmişti. [6]
Nisan 1924’de Kiryakos Rossidis’in girişimiyle toplanan ve hem Kıbrıslı
Rum, hem de Kıbrıslı Türk köylülerin katıldığı Kıbrıs Rençberler Kongresi’nin
Nizamnamesi de, Türkçe olarak Söz Matbaasında basılmıştı. 12 Kıbrıslı Rum ve 6
Kıbrıslı Türkten oluşan Yürütme Komitesi’nin kaleme aldığı tüzük, adadaki bütün
Türk köylerine dağıtılmıştı. [7]
İKİ YAYININ
İŞBİRLİĞİ
Kıbrıs’taki ilk komünist yayınlardan biri olan “Neos Antropos” [8]
ile “Birlik” adlı Kıbrıs Türk gazetesi iyi ilişkiler içindeydi. Birlik gazetesi,
30 Ocak 1925 tarihli nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos Antropos
gazetesinin yazarları adına H. Solomonidis tarafından kaleme alınmış olan bir
mektubu yayımlamıştı. Solomonidis, “Neos Antropos” gazetesinin ilk sayısının
çıkması nedeniyle, Birlik gazetesinin gönderdiği mektuba teşekkür etmekte ve
şunları yazmaktaydı:
“Önce, gazetemizin yarısını Türkçe yayımlamaya karar vermiş isek de burada
bir Türk matbaası mevcut olmadığından bu işi başaramayıp pek çok üzüldük.
Umarız ki bu yüce maksat için siz de bizimle işbirliği yaparak, halka gerçek
yolu bulmada yardımcı olacaksınız. Gazetenizi büyük bir ilgi ile izlemekteyiz.”
Birlik gazetesi, bir sonraki nüshasında da, Neos Antropos’un bir makalesini
Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs halkının, Yunan idaresinde yaşamak
uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak istemediği belirtilmekteydi.
1929 ile 1934 yılları arasındaki ekonomik bunalım sonucu, binlerce
topraksız köylü, köylerden kasabalara gelmiş ve işçi sınıfına katılmıştı. Sınıf
bilincinin gelişmesinde çeşitli meslek kollarında çalışan işçilerin
oluşturdukları sendikalar, bu dönemde önemli bir rol oynamıştı.
Kıbrıs Komünist Partisi’nin yayın organı olan Neos Antropos’un 13 Haziran
1930 tarihli nüshasında yer alan Ahmet Fethullah imzalı bir makalede, Kıbrıslı
Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin ortak bir örgüt kurması gerektiği üzerinde durulmaktaydı.[9]
Nitekim bir yıl sonraki polis raporları, sadece Kıbrıslı Türklerden oluşan bir
komünist yapıdan söz etmekteydi. [10]
Kıbrıslı Türk işçilerin sınıf
bilinci kazanıp, ilk defa örgütlenmeye başladıkları bu yıllarda, Lefkoşa’da dağıtılan 28 Temmuz 1931
tarihli Türkçe bir bildiride, “Filergadon” ve “Panergadigi” derneklerine
kayıtlı olan işçilerin buralardan ayrılıp, kendi derneklerine üye olmaları
istenmekteydi. Çağrıda yer alan 17 imzadan 2’si, terzi Mehmet Hüseyin ile kumaş
boyacısı Mehmet Emin İbrahim’e aitti. Bundan 15 gün sonra, Söz gazetesinde
çıkan “Sürüden ayrılanı kurt yer” başlıklı bir makalede ise, Lefkoşa’da bazı
Kıbrıslı Türklerin esnafı bolşevikliğe davet ettiğinden şikâyet edilmekteydi. [11]
Türkçe’ye
çevrilip, Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde basılmış olan bir başka Türkçe
metin, bir kulüp tüzüğüdür. 16 sayfalık “Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait “Nizamname-i
Esasisi”, 500 adet basılarak, tanesi bir kuruşa satılmıştı.
DİL SORUNU YÜZÜNDEN
KURULAN İLK AYRI TÜRK SENDİKASI
Kasım 1941’de oluşturulan Tüm-Kıbrıs Sendika Komitesi (PSE), 1945’e
gelindiğinde 12,961 işçiyi bünyesinde toplamış ve mücadelesini 1946’da kurulan
“Tüm-Kıbrıs İşçi Federasyonu” (PEO)’ya devretmişti. Kıbrıslı Türk işçiler, Rum
sınıf kardeşleri ile birlikte PEO’ya bağlı çeşitli sendikalarda örgütlenmişti.
Ne var ki, Kıbrıslı Rum sendika yöneticilerinin sendika toplantılarında sadece
Rumca konuşmaları, Rumcayı bilmeyen Kıbrıslı Türk işçileri huzursuz etmekteydi.
O dönemi yaşamış olan Kıbrıslı Türk sendikacılardan Mehmet Niyazi Dağlı, bize
şu bilgileri vermektedir:
“İşçiler sendikalarını kurduktan sonra toplantılar başladı. İsteklerini
hükümete ve askeri makamlara iletmeye başladılar. Fakat toplantılarda hep Rumca
konuşulurdu ve Türkler anlamazlardı. Bana sorarlar, kendilerine konuşanları anlatırdım. Ama bu,
çok zaman alırdı. Bu nedenle sendika yöneticisine, toplantılarda Türkçe
konuşmaların Rumca’ya çevrildiği gibi, Rumca konuşmaların da Türkçe’ye
çevrilmesi gerektiğini, Türk işçilerin konuşulanları anlamadığını söyledim.
Fakat bu konuda tedbir alınmadı ve toplantılar aynı sistemle devam etti. Bu
nedenle ben de Türk işçiler için sendika kurmaya karar verdim. (…)
1942 yılında arkadaşlarla dülgerler olarak bir birlik kurmaya karar verdik.
Avukat Fadıl Niyazi ile konuştuk ve bize yardımcı olmasını istedik. O zaman
komiserlikler vardı ve bütün resmi yazışmalar buralara yapılırdı. Avukat Fadıl,
Komiserliğe bir yazı yazarak, Türkler olarak ayrı bir sendika kurmak
istediğimizi bildirdi. Komiserlik bize aynı işkolunda yalnızca bir sendika
kurabileceğimizi, bunun yasalar ile sınırlandığını söyledi. O zaman biz de
yasaların değiştirilmesi yönünde baskı yaptık. Sonunda farklı isim altında
sendika kurma hakkı verildi. Yasalarda değişiklik yapıldı. Tabii yayınlanan bu
yasalar İngilizce olduğu için biz Avukat Fadıl Bey’e 7 lira ödeyerek bu
yasaları Türkçe’ye çevirttik. Hükümet dairelerinde Türk memur olmadığı için,
yayınlanan yazılar Türkçe’ye resmi yollardan çevrilemiyordu. Avukat Fadıl Bey,
Türk İşçi Birlikleri’nin yönetmelik ve tüzüklerini de yazdı. 12-14 kişi
toplanarak “Lefkoşa Türk Dülger İşçiler Birliği”ni kurdu. Zamanla çalışarak
üyelerimizi de çoğalttık.”[12]
Burada ilginç bir durum daha ortaya çıkmıştı. Niyazi Dağlı, arkadaşı Salih
Türker ile birlikte, dülgerler dışındaki diğer zanaat sahipleri ile Amele
Birliği kurmak üzere düzenledikleri bir toplantıda, katılan arkadaşlarının
Türkçe bilmedikleri için kendisini anlamadıklarını ve bunun üzerine Rumca
konuşarak düşüncelerini anlattığını belirtmektedir. Amele Birliği kurulduktan
sonra, Türkçe bilmeyen bu işçilere ders vermek üzere, zamanın Maarif Müdürü’ne
başvuruda bulunan sendikacılar, kendilerine bir okul ve öğretmen sağlanmasını
rica ettiler. Böylece gönüllü öğretmenlerle Haydarpaşa Okulu’nda Kıbrıslı Türk
üyelere 3-4 ay süreyle Türkçe dersler verildi.
20 Haziran 1944 tarihli Halkın Sesi
gazetesinde yer alan “LTKSAB Sekreteri Mehmet Niyazi” imzalı ve “Lefkoşa Kaza
Amele Birliği Sekreteri’ne Açık Mektup”ta, 28 Mayıs’ta Aneksartidos gazetesinde
yer alan bir açıklamaya yanıt verilmekteydi.
Mektubun içeriğinden anlaşıldığına göre, 15 Temmuz 1943 günü akşamı iki
işçi birliğinden heyetler uzun bir toplantı yapmış ve Türk heyeti ayrılma
gerekçelerini şöyle dile getirmişti:
“Bizleri ayıran lisan; Türk hakkının gaip olması ve bize verilmiyen kıymet
ve ehemmiyettir. İşte tam o anda bize bu gün tebliğlerinizde neşredilen
sözleriniz söylenmedi mi? O zamana kadar gerek umumi ve gerek hususi
toplantılarda hiç bir Türke konuşma hakkı verilir miydi? Ve yahut binbir
ısrarla söz alan Türkün sözleri dinlendi mi? Alaycı ve utandırıcı kahkaha ve
alkışlarla susturulmaz mıydı? O zamana kadar konferanslar Türkçe olarak
söylenir miydi? Birlik binanızda kendi milli bayrağınızı ve sair bayrakları
dalgalandırdığınızda hiç bir Türk bayrağı çekildi mi?”
Mektup, 22 Haziran 1944 tarihli
Halkın Sesi’nde şöyle devam etmekteydi:
“1 Mayıs 943 yortusunda yüzlerce
Rumca yazılı tabellalardan Türkçe olarak kaç tane vardı? Hiç... hiç... Bizleri
bir siyasi, milli maksatlarınızı yüzümüze aksettirmediniz mi? Kıbrısın
Yunanistana ilhakı için Lortlar kamarasına telgraf çekmediniz mi? 943te
yapılması kararlaştırılan umumi bir grev kararında Türkçe konuşulmadığından ani
olarak hatanızı yüzünüze vurunca Rum amelesi dağındıktan sonra Türk işçisini
yağmur içinde durdurtmak istemediniz mi? Grevlerden sonra işlere gönderilen
işçilerden Rumlar tercih edilmez miydi? Günlerce birliğinize gidip gelen bir
işsiz Türkü hangi işe gönderdiniz? Kıbrısın Yunanistana ilhakı için
teşkilatlandığınızı propaganda sahasında yaydığınızda bize aksi mukabelede
bulunmayor muydunuz?”
13 Ağustos 1944’de enosis konusu
yüzünden[13]
PEO’dan ayrılan Kıbrıslı Türk işçilerin oluşturduğu Kıbrıs Türk İşçi
Birlikleri’nin üye sayısı, 1945’de 843’e yükselmişti.
3 Mayıs 1945 tarihli Halkın Sesi
gazetesinde yayımlanan “Lefkoşa Türk İşçi Birliği’nin Dilekçesi”nde, hükûmet
işlerinde Türk işçisinin kayırılmadığından şikâyet edilmekte ve 1 Mayıs İşçi
Bayramı nedeniyle Sömürgeler Bakanlığı Müsteşarlığı’ndan talep edilenler
arasında şunlar da vardı:
“Lefkoşada her mahalleye konulan sokak levhalarına Türkçenin de yazılması;
her Türke resmi makamlardan gönderilecek her hangi bir evrak Türkçe olmalı,
Rumca ve İngilizce olmamalıdır.”
Kemal Deniz de Ateş gazetesinin 15 Ekim. 1946 tarihli nüshasında yer alan
“Belediyelerimiz Teşkilatını Nasıl Görmek İsteriz” başlıklı makalesinde, ortak
yönetilen belediyelerin Türklere yönelik uygulamalarını eleştirmekte ve sokak
tabelalarının mutlaka Türkçe yazılmasını ve Belediye Meclisi’ndeki
tartışmaların Türkçe olmasını istemekteydi.
PEO VE AKEL’İN AYRI
TÜRK BÜROLARI VE TÜRKÇE YAYINLARI
1948 Büyük Maden Grevi’nden sonra yeniden PEO’ya bağlı sendikalarla birleşen
Kıbrıslı Türk işçiler için, Mart 1954’de ayrı bir Türk Bürosu kuruldu. 1952’den
beri PEO Merkez Komitesi üyesi olan Ahmet Sadi Erkurt, bu büronun başkanlığına
getirilirken, kazalarda da birer Türk temsilci görevlendirildi. 1954 yılı
sonunda PEO’da örgütlenmiş Türk işçi sayısı 1,500’e ulaşmıştı ve onlar için bir
“Türkçe Aylık İşçi Bülteni” yayımlanmaktaydı.
Ahmet Sadi Erkurt anılarında o
günleri şöyle anlatmaktadır:
“Türk İşçi Birlikleri, PEO ile birleştikten sonra, yeni bir durum meydana
geldi. Türk işçileri aydınlatılmalı idi. PEO’nun işçiler için İşçi Gazetesi vardı.
Ama bu gazete Rumca lisanında yayımlanıyordu. Türk işçilerinin pek azı Rumca
okuyabiliyordu. Her ne kadar da Lefkoşa ve Mağusa Türk Dairesi mesulleri Rumca
biliyorlardıysa da, Larnaka ve Leymosun mesulleri Rumca okuyamıyorlardı.
Bilseler bile iyi aydınlatıcı iş olamazdı. Türk işçisinin elinde bir Türkçe
evrak olmalı ve okumalı idi. Çünkü Türkçe gazeteler işçi problemlerine
değinmezler, çoğu kere aleyhe yazarlardı. Bu yüzden dairemiz, aylık bir Türkçe
bülten yayımlamaya karar aldı. 1954’de bültenimiz yayımlanmaya başladı. Bu
bülteni ben hazırlıyor, daktilodan geçirdikten sonra, poligrafta tabediyordum.”[14]
Kıbrıslı Türklerden oluşan “AKEL
Türk Kolu” ise ilk Türkçe bildirisini Mart 1954’de dağıttı.[15] Ne
var ki, TMT’nin 1958’deki cinayet ve sindirme eylemlerinden sonra, Kıbrıslı
Türk işçiler, sınıf kardeşleriyle birlikte örgütlendikleri bu yapılardan kopmak
zorunda kaldılar.
(“Sol ve Kıbrıs Sorunu” grubu tarafından 2 Haziran 2018’de Lefkoşa’daki Dayanışma Evi’nde düzenlenen “Üçüncü Yıllık Konferans 2018”de okundu.)
[5] A. An, Kıbrıs’ta işçi sınıfının oluşumu ve
ilk sendikal hareketler, 17-18 Ekim 2015, İstanbul bildirisi
[6] Aktaran Michalis Michaelides, The Turkish Cypriot Working Class and the
Cyprus Labour Movement, The Cyprus Review, Fall 1993, s.33-57
[7] A.An, Kıbrıslı Rumların Enosis Sorunu ve Kıbrıslı Türklerle Siyasal
İşbirliği (1902-1941), 13 Mayıs 2017, Sol ve Kıbrıs Sorunu, 2. Yıllık
Konfererans’ta okunan bildiri
[10] A.An, Kıbrıslı Rumların Enosis Sorunu ve
Kıbrıslı Türklerle Siyasal İşbirliği (1902-1941), 13 Mayıs 2017, Sol ve Kıbrıs
Sorunu, 2. Yıllık Konfererans’ta okunan bildiri
[11] Söz gazetesi, 13 Ağustos
1931
[13] A.An, Kıbrıs İşçi Sınıfının Geçmişteki Güzel İşbirliği
Günleri, INEK, PEO ve Dev-İş tarafından Lefkoşa’da 13 Ekim 2005’de düzenlenen
seminerde okunan bildiri
[14] A.An, İşçi Sınıfımızın İlk Öncüleri, 1958’e kadar Emek hareketinde
Kıbrıslı Türkler, Lefkoşa 2011, s.77-78
[15] A.An, Kıbrıslı Türklerde Sınıf Sendikacılığından Etnik Sendikacılığa Geçiş
ve İşçi Muhalefeti (1944-1960), Lefkoşa 2005, s.202
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder