2 Haziran 2018 Cumartesi

KIBRIS’TA ORTAK SINIFSAL MÜCADELEDE DİL SORUNU (1924-1954)

Kıbrıs'ın 1571’de Osmanlı İmparatorluğu’na katılması ardından, adaya çeşitli tarihlerde getirilip yerleştirilen Müslüman Türk nüfusun kesin sayısı hakkında herhangi bir kayıt bulunmamakla beraber, bunun 20-30 bin kadar olduğu tahmin edilmektedir. Kıbrıslı Müslüman Türkler, bu tarihten başlayarak, ada nüfusunun kalıcı etnik bir parçası haline gelmiş ve sayıları, toplam Kıbrıs nüfusunun üçte biri ile beşte biri arasında değişmiştir. Kıbrıs'ta bundan böyle, birbirinden tamamen farklı dil, din ve kültüre mensup iki ana etnik toplum yan yana yaşamaya başlamış ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilemişlerdir.
Kıbrıslı Türklerle Rumların ortak yaşam ve karşılıklı etkileşimlerinde, ticaret ve iletişim dili olarak Rumca kullanılmıştır. Osmanlı döneminde resmi hükümet dili Türkçe idi. Saray yöneticileri, Hıristiyan reaya ile Türkçe bilen resmi bir Rum tercüman (dragoman) aracılığıyla temas kurabiliyordu. Bunun yanında Rum orta tabakalarının ileri gelenleri ile özellikle karma köylerdeki bazı Rumlar, Türkçe biliyorlardı. Ada nüfusunun çoğunluğunun Rumlardan oluşması, Rum kültür geleneğinin daha güçlü ve yaygın olması ve Türk nüfusunun büyükçe bir kısmının Rumca konuşabilmesi nedeniyle, Kıbrıs'taki ticaret dili de Rumca olmuştu.[1]
Adanın yönetimi, 1878’de İngilizlere devredildi. 1881’de yapılan nüfus sayımına göre, Kıbrıs’ta yaşamakta olan toplam 186,173 kişiden 137,631’i (%73.9) Rumca konuşan Ortodoks Hıristiyan, 45,458’i (%24.4) Türkçe konuşan Müslüman ve 3,084’ü (%1.7) de Latin, Maronit ve Ermenilerden oluşmaktaydı. [2]
1911’deki nüfus sayımında anadilinin Rumca olduğunu söyleyenlerin 1,191’i Müslümanken, Türkçenin anadili olduğunu söyleyenlerin 139’u Rum Hıristiyandı. [3] Ana dili olarak Rumca konuşan Türklere, daha çok Lefkoşa ve Baf kazalarında rastlanmaktaydı.
1921 yılı nüfus sayımına göre, Lefkoşa kazasında 1,019 ve Baf kazasında 350 Türk, 1931 yılı verilerine göre de Lefkoşa kazasında 1,004, Baf kazasında 521 Türk, ana dili olarak Rumca konuşmaktaydı. Bazı köylerdeki Türkler de, hem Türkçe, hem de Rumca bildikleri halde, Rumcayı daha çok benimsemekte ve kendi aralarında da bu dili kullanmaktaydı.[4] 1955'lere kadar Rumca konuşan Müslüman köyler, adanın her tarafına yayılmış ve Rumlarla aynı geleneksel yaşam biçimini sürdürüyordu.  

ÇALIŞAN SINIFLARIN ÖRGÜTLENMESİ VE TÜRKÇEYE ÇEVRİLEN İLK BELGELER
1919 yılında Leymosun’da kurulan İnşaat İşçileri Birliği, Kıbrıs işçi sınıfının ilk sendikasıdır ve sınıfın kendi kimliğini oluşturma yolunda atılan ilk adımdır. İnşaat işçilerinin mali durumlarını iyileştirmek için işverenlere karşı örgütlenmeleriyle başlayan örgütlü sınıf savaşı, tütün işçileri, liman işçileri, terziler, dülgerler ve ekmekçiler gibi diğer meslek dallarında da birçok işçi birliğinin oluşturulmasının yolunu açmıştı[5]
            Elimizdeki bilgilere göre, 1924’de tek bir örgüt çatısı altında bütün işçileri örgütlemiş olan Leymosun İşçi Merkezi’nin faaliyetlerinde, Kıbrıslı Türk işçiler de yer almıştı. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurucularından olan Yannis Lefkis, anılarında, İşçi Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen Mustafa adlı bir Kıbrıslı Türk tarafından Türkçe’ye çevrildiğini ve bu kişinin sonradan Türkiye’ye göç ederek, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre çalıştığını yazmaktadır. Merkezin açılış törenine, hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Rumlar katılmış ve tüzük, oybirliği ile kabul edilmişti. [6]
Nisan 1924’de Kiryakos Rossidis’in girişimiyle toplanan ve hem Kıbrıslı Rum, hem de Kıbrıslı Türk köylülerin katıldığı Kıbrıs Rençberler Kongresi’nin Nizamnamesi de, Türkçe olarak Söz Matbaasında basılmıştı. 12 Kıbrıslı Rum ve 6 Kıbrıslı Türkten oluşan Yürütme Komitesi’nin kaleme aldığı tüzük, adadaki bütün Türk köylerine dağıtılmıştı. [7]

İKİ YAYININ İŞBİRLİĞİ
Kıbrıs’taki ilk komünist yayınlardan biri olan “Neos Antropos” [8] ile “Birlik” adlı Kıbrıs Türk gazetesi iyi ilişkiler içindeydi. Birlik gazetesi, 30 Ocak 1925 tarihli nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos Antropos gazetesinin yazarları adına H. Solomonidis tarafından kaleme alınmış olan bir mektubu yayımlamıştı. Solomonidis, “Neos Antropos” gazetesinin ilk sayısının çıkması nedeniyle, Birlik gazetesinin gönderdiği mektuba teşekkür etmekte ve şunları yazmaktaydı:
“Önce, gazetemizin yarısını Türkçe yayımlamaya karar vermiş isek de burada bir Türk matbaası mevcut olmadığından bu işi başaramayıp pek çok üzüldük. Umarız ki bu yüce maksat için siz de bizimle işbirliği yaparak, halka gerçek yolu bulmada yardımcı olacaksınız. Gazetenizi büyük bir ilgi ile izlemekteyiz.”
Birlik gazetesi, bir sonraki nüshasında da, Neos Antropos’un bir makalesini Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs halkının, Yunan idaresinde yaşamak uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak istemediği belirtilmekteydi.
1929 ile 1934 yılları arasındaki ekonomik bunalım sonucu, binlerce topraksız köylü, köylerden kasabalara gelmiş ve işçi sınıfına katılmıştı. Sınıf bilincinin gelişmesinde çeşitli meslek kollarında çalışan işçilerin oluşturdukları sendikalar, bu dönemde önemli bir rol oynamıştı.
Kıbrıs Komünist Partisi’nin yayın organı olan Neos Antropos’un 13 Haziran 1930 tarihli nüshasında yer alan Ahmet Fethullah imzalı bir makalede, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin ortak bir örgüt kurması gerektiği üzerinde durulmaktaydı.[9] Nitekim bir yıl sonraki polis raporları, sadece Kıbrıslı Türklerden oluşan bir komünist yapıdan söz etmekteydi. [10]
            Kıbrıslı Türk işçilerin sınıf bilinci kazanıp, ilk defa örgütlenmeye başladıkları bu yıllarda, Lefkoşa’da dağıtılan 28 Temmuz 1931 tarihli Türkçe bir bildiride, “Filergadon” ve “Panergadigi” derneklerine kayıtlı olan işçilerin buralardan ayrılıp, kendi derneklerine üye olmaları istenmekteydi. Çağrıda yer alan 17 imzadan 2’si, terzi Mehmet Hüseyin ile kumaş boyacısı Mehmet Emin İbrahim’e aitti. Bundan 15 gün sonra, Söz gazetesinde çıkan “Sürüden ayrılanı kurt yer” başlıklı bir makalede ise, Lefkoşa’da bazı Kıbrıslı Türklerin esnafı bolşevikliğe davet ettiğinden şikâyet edilmekteydi. [11]
            Türkçe’ye çevrilip, Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde basılmış olan bir başka Türkçe metin, bir kulüp tüzüğüdür. 16 sayfalık “Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait “Nizamname-i Esasisi”, 500 adet basılarak, tanesi bir kuruşa satılmıştı.

DİL SORUNU YÜZÜNDEN KURULAN İLK AYRI TÜRK SENDİKASI
Kasım 1941’de oluşturulan Tüm-Kıbrıs Sendika Komitesi (PSE), 1945’e gelindiğinde 12,961 işçiyi bünyesinde toplamış ve mücadelesini 1946’da kurulan “Tüm-Kıbrıs İşçi Federasyonu” (PEO)’ya devretmişti. Kıbrıslı Türk işçiler, Rum sınıf kardeşleri ile birlikte PEO’ya bağlı çeşitli sendikalarda örgütlenmişti. Ne var ki, Kıbrıslı Rum sendika yöneticilerinin sendika toplantılarında sadece Rumca konuşmaları, Rumcayı bilmeyen Kıbrıslı Türk işçileri huzursuz etmekteydi. O dönemi yaşamış olan Kıbrıslı Türk sendikacılardan Mehmet Niyazi Dağlı, bize şu bilgileri vermektedir:
“İşçiler sendikalarını kurduktan sonra toplantılar başladı. İsteklerini hükümete ve askeri makamlara iletmeye başladılar. Fakat toplantılarda hep Rumca konuşulurdu ve Türkler anlamazlardı. Bana sorarlar,  kendilerine konuşanları anlatırdım. Ama bu, çok zaman alırdı. Bu nedenle sendika yöneticisine, toplantılarda Türkçe konuşmaların Rumca’ya çevrildiği gibi, Rumca konuşmaların da Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini, Türk işçilerin konuşulanları anlamadığını söyledim. Fakat bu konuda tedbir alınmadı ve toplantılar aynı sistemle devam etti. Bu nedenle ben de Türk işçiler için sendika kurmaya karar verdim. (…)
1942 yılında arkadaşlarla dülgerler olarak bir birlik kurmaya karar verdik. Avukat Fadıl Niyazi ile konuştuk ve bize yardımcı olmasını istedik. O zaman komiserlikler vardı ve bütün resmi yazışmalar buralara yapılırdı. Avukat Fadıl, Komiserliğe bir yazı yazarak, Türkler olarak ayrı bir sendika kurmak istediğimizi bildirdi. Komiserlik bize aynı işkolunda yalnızca bir sendika kurabileceğimizi, bunun yasalar ile sınırlandığını söyledi. O zaman biz de yasaların değiştirilmesi yönünde baskı yaptık. Sonunda farklı isim altında sendika kurma hakkı verildi. Yasalarda değişiklik yapıldı. Tabii yayınlanan bu yasalar İngilizce olduğu için biz Avukat Fadıl Bey’e 7 lira ödeyerek bu yasaları Türkçe’ye çevirttik. Hükümet dairelerinde Türk memur olmadığı için, yayınlanan yazılar Türkçe’ye resmi yollardan çevrilemiyordu. Avukat Fadıl Bey, Türk İşçi Birlikleri’nin yönetmelik ve tüzüklerini de yazdı. 12-14 kişi toplanarak “Lefkoşa Türk Dülger İşçiler Birliği”ni kurdu. Zamanla çalışarak üyelerimizi de çoğalttık.”[12]
Burada ilginç bir durum daha ortaya çıkmıştı. Niyazi Dağlı, arkadaşı Salih Türker ile birlikte, dülgerler dışındaki diğer zanaat sahipleri ile Amele Birliği kurmak üzere düzenledikleri bir toplantıda, katılan arkadaşlarının Türkçe bilmedikleri için kendisini anlamadıklarını ve bunun üzerine Rumca konuşarak düşüncelerini anlattığını belirtmektedir. Amele Birliği kurulduktan sonra, Türkçe bilmeyen bu işçilere ders vermek üzere, zamanın Maarif Müdürü’ne başvuruda bulunan sendikacılar, kendilerine bir okul ve öğretmen sağlanmasını rica ettiler. Böylece gönüllü öğretmenlerle Haydarpaşa Okulu’nda Kıbrıslı Türk üyelere 3-4 ay süreyle Türkçe dersler verildi.
            20 Haziran 1944 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yer alan “LTKSAB Sekreteri Mehmet Niyazi” imzalı ve “Lefkoşa Kaza Amele Birliği Sekreteri’ne Açık Mektup”ta, 28 Mayıs’ta Aneksartidos gazetesinde yer alan bir açıklamaya yanıt verilmekteydi.  Mektubun içeriğinden anlaşıldığına göre, 15 Temmuz 1943 günü akşamı iki işçi birliğinden heyetler uzun bir toplantı yapmış ve Türk heyeti ayrılma gerekçelerini şöyle dile getirmişti:
“Bizleri ayıran lisan; Türk hakkının gaip olması ve bize verilmiyen kıymet ve ehemmiyettir. İşte tam o anda bize bu gün tebliğlerinizde neşredilen sözleriniz söylenmedi mi? O zamana kadar gerek umumi ve gerek hususi toplantılarda hiç bir Türke konuşma hakkı verilir miydi? Ve yahut binbir ısrarla söz alan Türkün sözleri dinlendi mi? Alaycı ve utandırıcı kahkaha ve alkışlarla susturulmaz mıydı? O zamana kadar konferanslar Türkçe olarak söylenir miydi? Birlik binanızda kendi milli bayrağınızı ve sair bayrakları dalgalandırdığınızda hiç bir Türk bayrağı çekildi mi?”
            Mektup, 22 Haziran 1944 tarihli Halkın Sesi’nde şöyle devam etmekteydi:
            “1 Mayıs 943 yortusunda yüzlerce Rumca yazılı tabellalardan Türkçe olarak kaç tane vardı? Hiç... hiç... Bizleri bir siyasi, milli maksatlarınızı yüzümüze aksettirmediniz mi? Kıbrısın Yunanistana ilhakı için Lortlar kamarasına telgraf çekmediniz mi? 943te yapılması kararlaştırılan umumi bir grev kararında Türkçe konuşulmadığından ani olarak hatanızı yüzünüze vurunca Rum amelesi dağındıktan sonra Türk işçisini yağmur içinde durdurtmak istemediniz mi? Grevlerden sonra işlere gönderilen işçilerden Rumlar tercih edilmez miydi? Günlerce birliğinize gidip gelen bir işsiz Türkü hangi işe gönderdiniz? Kıbrısın Yunanistana ilhakı için teşkilatlandığınızı propaganda sahasında yaydığınızda bize aksi mukabelede bulunmayor muydunuz?”
            13 Ağustos 1944’de enosis konusu yüzünden[13] PEO’dan ayrılan Kıbrıslı Türk işçilerin oluşturduğu Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri’nin üye sayısı, 1945’de 843’e yükselmişti.
            3 Mayıs 1945 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yayımlanan “Lefkoşa Türk İşçi Birliği’nin Dilekçesi”nde, hükûmet işlerinde Türk işçisinin kayırılmadığından şikâyet edilmekte ve 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle Sömürgeler Bakanlığı Müsteşarlığı’ndan talep edilenler arasında şunlar da vardı:
“Lefkoşada her mahalleye konulan sokak levhalarına Türkçenin de yazılması; her Türke resmi makamlardan gönderilecek her hangi bir evrak Türkçe olmalı, Rumca ve İngilizce olmamalıdır.”
Kemal Deniz de Ateş gazetesinin 15 Ekim. 1946 tarihli nüshasında yer alan “Belediyelerimiz Teşkilatını Nasıl Görmek İsteriz” başlıklı makalesinde, ortak yönetilen belediyelerin Türklere yönelik uygulamalarını eleştirmekte ve sokak tabelalarının mutlaka Türkçe yazılmasını ve Belediye Meclisi’ndeki tartışmaların Türkçe olmasını istemekteydi.

PEO VE AKEL’İN AYRI TÜRK BÜROLARI VE TÜRKÇE YAYINLARI
1948 Büyük Maden Grevi’nden sonra yeniden PEO’ya bağlı sendikalarla birleşen Kıbrıslı Türk işçiler için, Mart 1954’de ayrı bir Türk Bürosu kuruldu. 1952’den beri PEO Merkez Komitesi üyesi olan Ahmet Sadi Erkurt, bu büronun başkanlığına getirilirken, kazalarda da birer Türk temsilci görevlendirildi. 1954 yılı sonunda PEO’da örgütlenmiş Türk işçi sayısı 1,500’e ulaşmıştı ve onlar için bir “Türkçe Aylık İşçi Bülteni” yayımlanmaktaydı.
            Ahmet Sadi Erkurt anılarında o günleri şöyle anlatmaktadır:
“Türk İşçi Birlikleri, PEO ile birleştikten sonra, yeni bir durum meydana geldi. Türk işçileri aydınlatılmalı idi. PEO’nun işçiler için İşçi Gazetesi vardı. Ama bu gazete Rumca lisanında yayımlanıyordu. Türk işçilerinin pek azı Rumca okuyabiliyordu. Her ne kadar da Lefkoşa ve Mağusa Türk Dairesi mesulleri Rumca biliyorlardıysa da, Larnaka ve Leymosun mesulleri Rumca okuyamıyorlardı. Bilseler bile iyi aydınlatıcı iş olamazdı. Türk işçisinin elinde bir Türkçe evrak olmalı ve okumalı idi. Çünkü Türkçe gazeteler işçi problemlerine değinmezler, çoğu kere aleyhe yazarlardı. Bu yüzden dairemiz, aylık bir Türkçe bülten yayımlamaya karar aldı. 1954’de bültenimiz yayımlanmaya başladı. Bu bülteni ben hazırlıyor, daktilodan geçirdikten sonra, poligrafta tabediyordum.”[14]
            Kıbrıslı Türklerden oluşan “AKEL Türk Kolu” ise ilk Türkçe bildirisini Mart 1954’de dağıttı.[15] Ne var ki, TMT’nin 1958’deki cinayet ve sindirme eylemlerinden sonra, Kıbrıslı Türk işçiler, sınıf kardeşleriyle birlikte örgütlendikleri bu yapılardan kopmak zorunda kaldılar.       

(“Sol ve Kıbrıs Sorunu” grubu tarafından 2 Haziran 2018’de Lefkoşa’daki Dayanışma Evi’nde düzenlenen “Üçüncü Yıllık Konferans 2018”de okundu.)


[1] A.An, Kıbrıs Kültürü Üzerine Yazılar, Lefkoşa 1999, s. 19 ve 32
[2] Census of Cyprus. Report, 1881
[3] Lukach and Jardine, Kıbrıs’ın El Kitabı, Lefkoşa 2007, s.45
[4] İsmet Konur, Kıbrıs Türkleri, İstanbul 1938, s.30
[5] A. An, Kıbrıs’ta işçi sınıfının oluşumu ve ilk sendikal hareketler, 17-18 Ekim 2015, İstanbul bildirisi
[6] Aktaran Michalis Michaelides, The Turkish Cypriot Working Class and the Cyprus Labour Movement, The Cyprus Review, Fall 1993, s.33-57
[7] A.An, Kıbrıslı Rumların Enosis Sorunu ve Kıbrıslı Türklerle Siyasal İşbirliği (1902-1941), 13 Mayıs 2017, Sol ve Kıbrıs Sorunu, 2. Yıllık Konfererans’ta okunan bildiri
[8] Türkçesi: Genç Adam veya Yeni İnsan
[9] Aktaran Yannis Katsurides, Kıbrıs Komünist Partisi Tarihi, Lefkoşa 2014, s.185
[10] A.An, Kıbrıslı Rumların Enosis Sorunu ve Kıbrıslı Türklerle Siyasal İşbirliği (1902-1941), 13 Mayıs 2017, Sol ve Kıbrıs Sorunu, 2. Yıllık Konfererans’ta okunan bildiri
[11] Söz gazetesi, 13 Ağustos 1931
[12] Yenidüzen gazetesi, 9 Ocak 1990
[13] A.An, Kıbrıs İşçi Sınıfının Geçmişteki Güzel İşbirliği Günleri, INEK, PEO ve Dev-İş tarafından Lefkoşa’da 13 Ekim 2005’de düzenlenen seminerde okunan bildiri
[14] A.An, İşçi Sınıfımızın İlk Öncüleri, 1958’e kadar Emek hareketinde Kıbrıslı Türkler, Lefkoşa 2011, s.77-78
[15] A.An, Kıbrıslı Türklerde Sınıf Sendikacılığından Etnik Sendikacılığa Geçiş ve İşçi Muhalefeti (1944-1960), Lefkoşa 2005, s.202

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder