Emperyalist güçlerin, Kıbrıs halkının İngiliz
sömürge yönetiminden kurtulduğu 1960 yılından bu yana, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni
ortadan kaldırmak için sürekli olarak çaba gösterdikleri bilinmektedir. Aynı
güçlerin adayı tekrar kendi denetimleri altına sokup, NATO’nun Ortadoğu’daki
saldırgan politikasında bir sıçrama tahtası olarak kullanma isteklerinden
vazgeçmedikleri, geçtiğimiz ay içinde ortaya çıkarılan yeni bir komplo hareketi
ile bir kez daha doğrulanmıştır.
NATO’cu çevreler, dört yıldır kuzey bölümünü
işgalleri altında tuttukları Kıbrıs adasında, eski Acheson Planı’na uygun
olarak ikili enosisi gerçekleştirmek ve böylelikle sorunu bir an önce
“çözümlemek” amacı ile Kıbrıs Cumhurbaşkanı Kipriyanu’nun devrilmesini hedef
almışlardı. Hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre, darbe teşebbüsü, bir
grup eski EOKA-B üyesi ile faşist güçleri destekleyip, finanse eden bazı Batı
Alman çevreleri tarafından düzenlenmişti. Nitekim darbe teşebbüsü ile ilişkisi
olduğu saptanan Federal Almanya’nın Lefkoşa’daki eski elçi yardımcısı Paul
Kurbjuhn, Kıbrıs’ın içişlerine karıştığı nedeniyle derhal sınırdışı edilmiştir.
Alman diplomat, bu yılın başlarında görevinden ayrıldığı halde, yurduna dönmemiş,
Kıbrıs’ta kalarak yıkıcı faaliyetlerine devam etmişti. Yapılan açıklamada
ayrıca Kurbjuhn’un yabancı politikacılar ve çeşitli haberalma servisleri ile
yakın ilişkide bulunduğu bildirilmiştir.
Atina’da yayımlanan Kathimerini gazetesi ise, darbe
teşebbüsünün gerici Alman Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU)’nin ileri gelen
çevreleri tarafından finanse edildiğini yazmıştır.
Hatırlanacağı gibi Makaryos da, 1977 yılı Şubat
ayında bir Yunan gazetesinde çıkan demecinde, federal Almanya Başkanı
Schmidt’in kendisi ile yaptığı bir görüşme sırasında Cumhurbaşkanlığı
görevinden çekilmesini ve sadece dini görevi ile uğraşmasının daha doğru
olacağını söylemekten kaçınmadığını açıklamıştı.
Kıbrıs sorununa, emperyalist güçlerin bölgedeki
çıkarlarına uygun bir “çözüm” bulmayı amaçlayan yıkıcı faaliyetlere Alman
neo-nazileri yanında İsrail Siyonistlerinin de destek oldukları, son komplo
olayında ortaya çıkmıştır. Sağcı bir Rum futbol takımını çalıştırmakta olan
İsrailli ajanın, Alman diplomat ile ilişkide olduğu saptanmış ve o da aynı
şekilde sınırdışı edilmiştir.
Bu yılın Nisan ayı içinde Kıbrıs polisi tarafından
ele geçirilen suikast ve saldırı planları ile ilgili olarak bir açıklamada
bulunan AKEL Genel Sekreteri Papayuannu, daha o zaman, bu planların gerisinde
Alman ve İsrailli ajanlar ile cunta kalıntılarının olabileceğini belirtmiş, 14.
Parti Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise, ABD ve NATO’nun hâlâ Acheson Planı’na
uygun olarak ikili enosisi amaçladığını bir kez daha dile getirmişti.
Kıbrıs sorununun barışçı bir şekilde çözümlenmesini
engelleyen emperyalist güçlere Alman neo-nazi ve intikamcılarının katılması,
yeni bir olay değildir. 1960 yılında bağımsızlığın ilanından sonra EOKA’cı Rum
faşistler İngiliz askeri üsleri üzerinden silahlandırılırken, TMT’ye mensup Türk
faşistler de Bonn’daki Hitler generallerinden Gehlen’in “Bundes Nachrichten
Dienst”i tarafından silah, cephane ve para yardımı ile 1963 olaylarına
hazırlanıyordu.
Faşist Alman ve Türk gizli servisleri arasındaki
“yakın işbirliği”, daha 1943 yazında SS Dış Ülkeler Casusluk Dairesi Başkanı
Walter Schellenberg ile Türk askeri gizli servisi şefi arasında imzalanan
anlaşmada şekillendirilmişti.
1964 yılı başında Kıbrıs hükümeti istihbarat
kaynaklarının eline geçen bir belgeye göre, Ağustos 1962’de Kiel’den yüklenmiş
bir gemi Mağusa’daki bir İngiliz askeri bölgesine, her biri en az yarım ton
ağırlığında olan 45 büyük kasa içinde silah ve cephane getirmişti. Nitekim 1963
çarpışmalarında TMT üyelerinin Batı Alman malı silah ve mermi kullandıkları
saptanmıştır.
Aradan geçen 15 yıl içinde emperyalist güçler,
yıkıcı emellerinden vazgeçmemişlerdir. AKEL Genel Sekreteri Papayuannu, 1974
yazında Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makaryos’a karşı düzenlenen CIA damgalı darbe
girişiminin dördüncü yıldönümü nedeniyle Lefkoşa’da düzenlenen yığınsal
mitingde yaptığı konuşmada da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik ve
toprak bütünlüğünü yıkmaya yönelik komploların devam ettiğini söyleyerek, halkı
uyanık olmaya çağırmıştır.
Öte yandan emperyalistlerin adayı taksim etme
planlarına hizmet eden kukla KTFD’nin başı Denktaş ise, ABD Başkanı Carter’den
aldığı direktiflerle barış meleği kılığına girmekte, sorunun “çözümü” yolunda
“yeni öneriler” getirmektedir. Ambargo görüşmeleri öncesinde yapılan ve
Maraş’ın BM yönetiminde 35 bin Rum göçmeni için yerleşime açılması ile ilgili
öneri, gerici güçler ile cunta kalıntılarının desteklediği Kleridis’in
emperyalist planlara karşı direnen Rum demokrasi cephesini bölme çabaları,
ortaya çıkarılan son darbe teşebbüsü, Yunanistan’daki gerici çevrelerin ikili
enosis üzerinde yayın yapmaları, hep emperyalist ve NATO’cu “çözüm planları”nın
birer parçasını oluşturmaktadır.
Fakat Kıbrıs’ın bağımsızlığı, egemenliği, toprak
bütünlüğü, üs ve askerden arındırılması için mücadele vermekte olan barış ve
demokrasi güçleri, her türlü emperyalist çözüm formülüne karşı durmaktadır.
Başta Sovyetler Birliği olmak üzere diğer sosyalist ülkeler, dünyanın öteki
ilerici ve anti-emperyalist güçleri, Kıbrıs halkının haklı mücadelesi ile
politik, moral ve maddi dayanışma içindedir. Sonunda Kıbrıslılar kazanacaktır.
(Bu
yazı, İstanbul’da yayımlanan sosyalist Kitle dergisinin 8 Ağustos 1978 tarihli
nüshasında-Sayı:222- imzasız olarak yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder