Kıbrıs’taki yerel hükümete federal bir sistem getirme
önerisi, ilk önce İngiliz hukukçu Lord Radcliff tarafından 16 Kasım 1956
tarihli raporunda dile getirildi. Ancak, bu raporun 28. paragrafında, ada nüfusunu
oluşturan Türkler ile Rumların fiziki olarak ayrı bölgelerde yaşamadıkları için
bunun uygulanmasının olanaksız olduğu belirtilmişti.[1]
1957’de kasabalardaki Türk ve Rum mahallelerini
ayırmak amacıyla taksim yanlısı Kıbrıs Türk liderliği tarafından başlatılan
ayrı belediyeler oluşturma konusu da, aynı nedenlerle anlaşmazlığa yol açmıştı.[2]
1960’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Kıbrıs
Cumhuriyeti için hazırlanan yeni anayasa ise, toprak ayrımına dayanmayan, ikili
bir federal yapının kurulmasını amaçlamaktaydı.[3]
ENOSİS VE TAKSİM YERİNE, FEDERASYON TEZİ
Taksimci Kıbrıs Türk liderliği, Aralık 1963’de toplumlararası
çatışmaların başlamasından sonra, ortak devlet yapısından ayrıldı. Adada
kurulmuş olan anayasal düzenin üç garantöründen biri olan Türkiye, Nisan 1964
ortalarında Türkiye’nin Kıbrıs tezinin federasyon olduğu belirtmekle birlikte,
buna ters düşen yorumlara ve değerlendirmelere de rastlanıyordu.
Türkiye Başbakanı İsmet İnönü, BM arabulucusu Sakari
Taomija ile görüşürken, federasyon tezi üzerinde ısrar etmiş, Dışişleri Bakanı
Feridun Cemal Erkin ise “Bizim tezimiz federasyondur. İstediğimiz coğrafi
ayrılık, mahalli muhtariyettir. Adada coğrafi esaslar üzerine kurulacak
bölgelerde Türklerin ve Rumların ayrı ayrı yaşamalarının sağlanması ve böylece
bu bölgelerde bir güvenlik tesisi ile birlikte, bu bölgelere bağımsızlık
tanınmasının Türk hükümetinin tezinin ana hatları olarak arabulucuya
ilettiğini” bildirmişti.[4]
Sovyetler Birliği adına
Khrushchev tarafından Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a verilen özel bir mesajda,
Kıbrıs’ın Yunanistan’a katılması demek olan Enosis hareketine Sovyetler
Birliği’nin kesinlikle karşı olduğu bildirilmekte ve en iyi çözüm yolu olarak
self-determinasyon gösterilmekte idi. Çözüm yollarından biri olarak ileri
sürülen adanın taksimine karşı olunan mesajda, Kıbrıs’a dışarıdan gelecek bir
saldırıya karşı Sovyetler Birliği’nin garantisinin sürdürülmesi için Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin tarafsızlık politikasından ayrılmaması gerektiği belirtilmekte
idi.[5]
“İnönü, 8 Eylül 1964’de TBMM’de hükümetinin Kıbrıs’ın
geleceği konusundaki görüşlerini dile getirirken, federasyon tezi ile neyi
amaçladıklarını ilk defa şöyle açıklamıştı:
“Muahede hükmü dâhilinde bulunmak için resmî ağızdan
taksim sözü ile değil, federasyon şekli ile münakaşaya başladık.” [6]
SOVYETLER, İKİ ULUSAL TOPLUMUN VARLIĞINI TANIYOR
Türkiye Dışişleri Bakanı Erkin’in Moskova’ya yaptığı
ziyaret sonunda 5 Kasım 1964’de yayınlanan Ortak Bildiri’de Kıbrıs konusunda
şöyle denmekteydi:
“Taraflar Kıbrıs sorununun, Kıbrıs’ın bağımsızlığına
ve toprak bütünlüğüne saygı esasını ve her iki ulusal toplumun kanuni haklarına
saygı ve Ada’da iki ulusal toplum varlığının tanıma esası üzerine, barış içinde
yaşamalarını sağlayacak bir şekilde, barışçı yollarla çözümlenmesine taraftar
olduklarını belirtmişlerdir.” [7]
Bildiride Türkiye’nin federasyon tezine doğrudan
doğruya değinilmemekle beraber, Sovyetler Birliği, Kıbrıs’taki “iki ulusal
toplum”un varlığını kabul etmekteydi.
Podgorny başkanlığından bir Sovyet heyetinin 4-15 Ocak
1965 tarihinde Türkiye’yi ziyareti sırasında, Podgorny yaptığı konuşmalarda, iki
ay önce yayınlanan Erkin-Gromyko ortak bildirisinde olduğu gibi, yine Kıbrıs’ın
bağımsızlığı ve iki toplumun varlığı ilkesi kabul edilmişti.
Öte
yandan Podgorny’nin yaptığı konuşmalar Kıbrıs’ta tepki ile karşılanmış ve bu
hususta bilgi isteyen Kıbrıs Komünist Partisi AKEL ile Sovyetlerin Kıbrıs Büyükelçiliği
arasında bir anlaşmaya varılamamıştı. [8]
“FEDERAL BİR ŞEKİL DE OLABİLİR, AMA…”
21 Ocak 1965 tarihinde Sovyet Dışişleri Bakanı Gromyko,
İzvestia gazetesinin “Kıbrıs’taki şu andaki durum ve Kıbrıs sorununun çözümü
için ileri sürülen çeşitli projeler hakkında ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki
sorusunu cevaplandırırken, diğer şeyler yanında şöyle dedi:
“Şimdi asıl sorun,
Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü güven altına almaktır. Ancak, o
zaman Kıbrıs halkı, başkalarını ilgilendirmemesi gereken tüm sorunları dış
karışma olmaksızın serbestçe çözümleyebileceklerdir.
Kıbrıs devletinin iç
örgütüne gelince, bu Kıbrıslıların kendilerini, Kıbrıs halkını ilgilendiren bir
durumdur. Kıbrıs halkı, Rum ve Türk ulusal toplumlarının özel durumlarının tek,
egemen ve birleşik bir Kıbrıs devleti çerçevesinde dikkate alması ve bunların
yararlarının gerçekleştirilmesini mümkün kılacak herhangi bir devlet şeklini
bağımsız ve egemen olarak seçebilecektir. Federal bir şekli de seçilebilirler.
Bu şekil dahi, elbette tek, merkezi bir hükümetin, tek bir savunma örgütünün ve
keza merkezileştirilmiş bir yönetim ve yargı örgütlerinin varlığını
öngörmektedir. Kıbrıslılar kendi tarihi geleneklerini ve memleketlerinin
hususiyetlerini de göz önünde tutarak, diğer milletler tarafından bugüne kadar
elde edilmiş tecrübelerden yararlanabilirler. Tekrar ediyorum: Kıbrıs Cumhuriyetinin devlet yapısı sorununa bir çözüm
yolu bulunması Kıbrıs halkının bizzat halledeceği bir hükümranlık konusudur. Bu
sorunun hallinde her türlü dış karışma girişimi de şiddetle kınanmalıdır.” [9]
MAKARİOS’UN TEPKİSİ
Gromyko’nun bu demeci, Kıbrıs Rum çevrelerinde olumsuz
karşılanmış ve Cumhurbaşkanı Makarios “Kıbrıs probleminin federal sisteme
dayanan bir hal tarzına bağlanması teklifi, üzerinde tartışma dahi yapılmadan
reddedilecektir” şeklinde tepki göstermiştir. Ancak, Makarios’un bu kanısı uzun
sürmemiş ve Lefkoşa’daki Sovyet Maslahatgüzarının şu uyarısı ile
karşılaşmıştır:
“Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesi, yani kuvvet
yolu ile kabul ettirilmesi halinde Türkiye karışmaya karar verirse, Sovyetler
Birliği Kıbrıs’a yardım için savaş tehlikesine atılmayacaktır. Sovyetler, Enosis
bir hükümet darbesi ile kabul ettirilecek olursa, Kıbrıs’ın bölüneceği
inancındadır.” [10]
AKEL’İN TEPKİSİ
Gromiko’nun demeci üzerine 26 Ocak 1965 günü olağanüstü bir toplantı yapan Emekçi
Halkın İlerici Partisi (AKEL) Merkez Komitesi ile Merkez Kontrol Komisyonu’nun
onayladığı kararda ise şöyle denmekteydi:
“Bu görüşlerle ilgili olarak partimizin tavrı açıktır ve bilinmektedir.
Merkez Komitemiz, Kıbrıs ulusal sorununun temelinin farklı ulusal bilince
sahip, ayrı bir ulusal varlık yaratmak değil, ezici çoğunluğu Rum olan Kıbrıs
halkının milli rehabilitasyonu olduğu ana noktasından hareketle, siyasi
çizgimizin 10. Kongre’de de tanımlandığı gibi, bağımsızlığın tamamlanması,
askersizleşme ve kendi kaderini tayin olduğu ve bunun değişmeden kaldığını
yeniden teyit eder. Merkez Komite, bunun sonucu olarak federasyonu ilkesel ve
esaslı nedenlere dayanarak reddeder. Çünkü federasyon yanlıştır. Kıbrıslı
Türkler, ada üzerinde dağınık olarak yaşamaktadırlar. Federasyon çeşitli
nedenlerle pratik olarak uygulanamaz... Siyasi çizgimiz, tam bağımsızlık,
askersizleşme, kendi kaderini tayin ve enosis’tir. [11]
7
Şubat 1965 günü Lefkoşa’da yapılan bir parti toplantısında konuşan AKEL Genel
Sekreteri E.Papayuannu, şu görüşleri dile getirdi:
“Kıbrıs sorununun çözümü, ayrı
ulusal bir varlık yaratmakla değil, çoğunluğu Rum olan Kıbrıs halkının milli
restorasyonunda bulunabilir... Partimiz federal çözümü reddeder. Federal çözüme
değinen Bay Gromiko’nun demecinin ilgili bölümüne ilişkin yapıcı eleştirimiz
budur.” [12]
KAVAZOĞLU’NUN BROŞÜRÜ
27 Ocak 1965 tarihini taşıyan, “Gromiko’nun Demeci ve Kıbrıs Gerçekleri”
başlıklı ve Derviş Ali Kavazoğlu imzalı, Türkçe basılmış 10 sayfalık bir broşürde,
Gromiko’nun Kıbrısla ilgili bu demecinin bazı çevreler tarafından tahrif
edilmek istendiğinden söz edilmekte ve şöyle denmekteydi:
“Sovyet demecine kendi beğendikleri anlamı vermeğe yelteniyorlar. Bu
çevreler demecin bütününe, özüne ve ruhuna göz yumarak, “tek bağımsız Kıbrıs
devletleri”, “iki ayrı eyaletten kurulmuş Kıbrıs devleti” gibi birbirini
tutmayan mantıksız cümleler yayınlayarak, bunları hiç çekinmeden Mr.Gromiko’ya
mal etmeğe ve kendi beceriksizliklerini örtmek için Kıbrıs Türk halkını
kandırmağa çalışmaktadırlar. Oysa Sovyet Dışişleri Bakanı demecinde ne “Kıbrıs
devletleri” gibi bir tabir kullanmış, ne de “iki ayrı eyaletten”
bahsedilmiştir.
Sovyet
Dışişleri Bakanı Mr. Gromiko’nun, Kıbrıs’ta emperyalizmin her zaman kendi
maksatları için istismar edebileceği bölücü bir durum yaratılmasını
isteyeceğine biz inanmıyoruz. Ama, fikrimizce Mr. Gromiko, “Kıbrıs devletinin
kuruluş şekli Kıbrıslıların kendi iç meselesidir” dedikten sonra, demecine
emperyalizmin organlarının tahrif edebileceği cümleler eklememeli idi.” (…)
“Mr.
Gromiko’nun demecinin bütününe, özüne ve ruhuna göz yumarak “federatif çözüm
şekli de dahil” cümlesinin üzerine takılmak ve bunun yanına “iki ayrı devlet”
ve “Kıbrıs devletleri” gibi mantıksız ve uydurma tabirler ekliyerek, bunları
Sovyet Dışişleri Bakanına mal etmeğe yeltenmek, ciddiyet ve dürüst politikayla
bağdaşmamaktadır.”
Kavazoğlu devamla, 17 Ocak 1965 tarihli İngiliz “Sunday Times” gazetesinde
yayımlanan ve Kıbrıs basınında da görülen, adanın ortasından geçen bir taksim
çizgisinin oluşturacağı “iki milli Kıbrıs devletinden teşkil eden bir
federasyon idaresini öngören plan”a değinerek, şöyle diyordu:
“Görülüyor
ki bölücü federasyon şekli zora başvurmadan uygulanması mümkün olmadığı gibi,
değil yalnız iki toplumu, Türk toplumunu da coğrafi ve idari bakımdan ikiye
bölecek bir niteliktedir. Aynı zamanda böyle bir çözümün devamlı olarak
huzursuzluklara sebep olacağı aşikârdır.”
Kavazoğlu daha sonra, İsmet Paşa’ya hitap ederek, “Menderes artıkları” diye
nitelediği taksimci Kıbrıs Türk liderliğinin adadaki eylemlerini eleştirmekte
ve “Bizim inancımıza göre, söz konusu bildirinin anlamı ve ruhu esasına
dayanarak Kıbrıs problemine barışçı ve adil bir çözüm yolu bulunması mümkündür”
demekteydi.
Bu
broşürün sonunda “Bu bildiri, demokrat düşünceli Kıbrıs Türklerinden geniş bir
heyetin tasvibiyle yayınlanmıştır” şeklinde bir not yer almaktaydı. Bilindiği
gibi Derviş Ali Kavazoğlu, AKEL Merkez Komitesi üyesi olan bir Kıbrıslı Türk olup,
Kıbrıs Türk liderliğinin taksimci politikasına karşıydı ve bu broşürün
yayımlanmasından üç ay sonra bir suikast sonucu öldürüldü.
SBKP-AKEL GÖRÜŞMESİ
Kıbrıs konusu BM Genel Kurulunda tartışılırken (11-18
Aralık 1965) Yunan Dışişleri Bakanı Çirimikos, Podgorny’nin Türkiye’de yapmış
olduğu konuşmalara değinerek, Sovyetler Birliği’ni Türk tezini savunmakla
suçlamış, bunun üzerine Gromyko şu cevabı vermişti:
“Biz sizi başlangıçta desteklerken, amacınızın Enosis olduğunu
ve NATO’yu Doğu Akdeniz’e kadar uzatmak istediğinizi bilmiyorduk. Davanızın bir
self-determinasyon davası olduğunu zannediyorduk.” [13]
Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) ile AKEL
arasında Moskova’da yapılan görüşmelerden sonra yayımlanan 25 Ocak 1966 tarihli
ortak açıklamada şöyle deniyordu:
“Sovyetler Birliği, Kıbrıs sorununun hem Rum, hem de
Türk, bütün Kıbrıs halkının yararına ve BM örgütü ile İnsan Hakları Bildirgesi
ilkelerine uygun olarak dıştan bir müdahale olmaksızın çözümlenebileceğine ve
çözümlenmesi gerektiğine inanmaktadır. Kıbrıs’ın içyapısı ile ilgili sorunlar,
sadece Kıbrıs halkının karar verebileceği bir konudur.”
Sovyetler Birliği Başkanı
Aleksi Kosigyn, 20-27 Aralık 1966 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etti. Gerek
Kosigyn’in görüşmelerde yaptığı açıklamalar ve gerekse Ortak Bildiri’de Kıbrıs
konusundaki açıklamalar, Sovyetler Birliği’nin eski görüşlerinin değişmediğini,
ancak özellikle federasyon konusuna artık hiç değinmedikleri dikkati çekti.
AKEL Merkez Komitesi Politbürosu’nun 29 Aralık 1966
tarihli açıklamasında, enosis politikası yeniden savunularak, adada iki
toplumun varlığına karşı çıkılmaktaydı:
“Böyle olmakla beraber, ne yazık ki hem Türk-Sovyet ortak
açıklamasında, hem de Sovyet Başbakanının konuşmasında Sovyet politikasının
Kıbrıs için federal devleti desteklediği izlenimi yaratacak bir şekilde yeniden
iki ulusal toplumdan söz edilmektedir... AKEL, toprak veya yönetim müdahalesi
olmaksızın Yunanistan’la birleşmekte kesinlikle ısrar etmektedir.” [14]
Mayıs 1971’de Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un Sovyetler
Birliği’ni ziyaretinden sonra yayımlanan ortak bildiride ise, ilk defa “iki
ulusal toplum” yerine, “Kıbrıs halkı” deniyordu.
1974’DEKİ TAKSİMDEN SONRA FEDERAL
ÇÖZÜM
AKEL Genel Sekreteri E. Papayuannu’nun Londra’da 10-11
Mayıs 1975 tarihlerinde yapılan Uluslararası Konferans’ta yaptığı konuşmada
“Kıbrıs devletinin yapısı, Rumlar ile Türklerden oluşacak güçlü merkezi
hükümetin önemli ölçüde yetkilerle donatılacağı çok bölgeli federatif sistem
temelinde olmalıdır” şeklinde görüş belirtmesi dikkate değer. [15]
AKEL Merkez Komitesi’nin 14 Haziran 1975 tarihli Plenum
Toplantısı, Partinin Politbürosunu, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler
arasındaki ilişkilerle ilgili olarak mükemmel bir programı en kısa bir sürede
hazırlamakla görevlendirdi. [16] Ama
ne yazık ki, bu konuda daha sonra herhangi bir gelişme görülmedi.
Kıbrıs
Komünist Partisi’nin 50. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle, AKEL Merkez Komitesi
tarafından 7 Şubat 1976 tarihinde yayımlanan açıklamada, şu genel eleştiriler
yer almakla beraber, parti, kendi hatalı milliyetler politikasının bir
özeleştirisine girişmemekteydi:
“KKP gibi, AKEL de, sömürge boyunduruğunu ortadan
kaldırmak amacıyla Rum ve Türk Kıbrıslıların birleşik anti-emperyalist
cephesini inşa etme şeklindeki doğru tezi öne sürmektedir. Tek başına bu cephe,
ülkeyi taksim etmeyi hedefleyen emperyalizmin entrikalarını boşa çıkarabilir ve
planlarının gerçekleştirilmesine engel olabilir.
Rum ve Türk Kıbrıslıların birleşik cephesinin
oluşmamasındaki başarısızlığın sorumluluğu, AKEL’e ait olmayıp, Türk azınlığını
bir faktör olarak yeterince değerlendirmeyip, ihmal eden ve hatta birleşik bir
cephe fikrinin kendisine karşı duran siyasal güçlerdedir. İşte bu başarısızlık
sayesinde, emperyalizm ve Ankara’daki şovenist çevreler, Kıbrıs Türk milliyetçi
liderliğini, ülkeyi taksim ederek, esarete bağlama planlarını ilerletmede bir
alet olarak kullanabilmiştir...
AKEL, adadaki Rumlar ve Türkler arasındaki ilişkilerin
normale dönmesi sağlanmadan, aralarında karşılıklı anlayış ve yakın işbirliği
olmadan Kıbrıs sorununun uzun erimli çözümünün olamayacağı şeklindeki görüşünü
korumaktadır. Parti, Rum ve Türk Kıbrıslılar arasında barışma, işbirliği ve
anlayış için çalışmasını sürdürme kararına bağlıdır.” [17]
AKEL FEDERAL ÇÖZÜMÜ KABUL EDİYOR
AKEL
Genel Sekreteri E. Papayuannu, France Nouvelle dergisi ile yaptığı 9 Mayıs 1977
tarihli söyleşide, “AKEL, federal bir cumhuriyetin kurulmasına razı olmakla
önemli bir ödün vermiştir” diyerek, şu noktaya dikkati çekmekteydi:
“Gerçekten de Kıbrıslı
Türklerin önerileri, federal bir cumhuriyet fikrinden çok, iki ayrı devletin
bir konfederasyon oluşturmasına eğilimlidir. Bu, Kıbrıs gibi küçük bir adada
olası değildir. Burada, önemli ölçüde gerçek gücü olan merkezi bir hükümete
gereksinim vardır. [18]
Adamızın
1974 yazında Yunan faşist darbesi ve onu izleyen Türk işgali marifetiyle taksim
edilmesinden dört yıl sonra toplanan partinin 14. Kongresi öncesinde, AKEL
Merkez Komitesi’ne gönderdiğim 10 Şubat 1978 tarihli bir mektupta, AKEL’in Kıbrıs Türk halkına yönelik çalışmalarının geliştirilmesi amacıyla bazı eleştirel görüşler dile getirdim. Ayrıca
kongre öncesinde, Kıbrıslı Türkler ile ilgili olarak teorik ve örgütsel
sorunlar için bir konferansın toplanmasını önerdim. Ama ne yazık ki, aradan 40
yıl geçmiş olmasına rağmen, herhangi bir yanıt almadığımı ilk defa burada
açıklamak istiyorum.
(5 Ekim 2019’da Lefkoşa’daki Dayanışma
Evi’nde “Sol ve Kıbrıs Sorunu” Grubu tarafından düzenlenen Dördüncü Yıllık
Konferans’ta okundu.)
[3] Carl J. Friedrich, Dangers of Dualism, in Trends of
Federalism in Theory and Practice, New York 1968
[6] Dışişleri
Belleteni, Ekim 1964, Sayı:2, s.63 ve ayrıca Nihat Erim, Bildiğim, Gördüğüm
Ölçüler İçinde Kıbrıs, Ankara 1975, s.427-428
[8] Cumhuriyet
gazetesi, 10-14 Ocak 1965’ten aktaran
Aysel İ. Aziz, Sovyetlerin Kıbrıs Tutumları, 1965-1970” başlıklı makale, Ankara
Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Aralık 1969, s.204
[9] Dışişleri
Belleteni (1965), Sayı:4, s. 56-57’den aktaran Ertan Yüksel, Kıbrıs’ın Taksimi
Kastedilerek Federasyon Tezinin Türk Görüşü Olarak Öne Sürülüşü ve Sovyetler
Birliği’nin Federasyon Anlayışı, Söz dergisi, Lefkoşa, 17 Ocak 1986, Sayı:14
ile 21 Şubat 1986, Sayı:19 arasında 6 yazılık dizi.
[17]
Informations-Bulletin, 5-6/1976
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder