15 Haziran 2021 Salı

BAĞLANTISIZ ÜLKELER VE KIBRIS

            9. Bağlantısız Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı, 5-10 Eylül 1988 tarihleri arasında, Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’nın Rum kesiminde yapıldı. 6 milyon Kıbrıs Lirasına mal olan Uluslararası Konferans Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıya hareket üyesi 101 ülkeden 92’sine mensup 49 Dışişleri Bakanı ve yaklaşık 490 temsilci katıldı. 5 gün süren toplantının açılış konuşmasını yapan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Vasiliu, konferansın Kıbrıs’ta yapılmasının ülkesi için büyük bir şeref olduğunu söyledi. Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin kurucu üyesi olan Kıbrıs, gerçekten hareket içinde aktif bir rol oynuyor ve saygın bir yere sahip.

            BELGRAD’DAKİ 1. ZİRVE VE ÖNCESİ

Kıbrıs ile Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin ilişkisi, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından önce başlamıştı. 18-24 Nisan 1955’te Endonezya’nın Bandung kentinde bir araya gelen 23 Asya ve 6 Afrika ülkesinin hükümet temsilcileri, Bağlantısızlar Hareketi’nin temel ilkelerini saptamışlardı. Bu toplantıya gözlemci olarak katılan Kıbrıs Rum toplumu lideri Başpiskopos Makarios, Kıbrıslı Rumların İngiliz Sömürge Yönetimi’ne karşı sürdürdüğü mücadeleye destek sağlamıştı.

1960’da İngiliz Sömürge Yönetimi’ne son verilip, Kıbrıs bağımsız bir cumhuriyet olarak ilan edildiği zaman, bu yeni ülkenin de Bağlantısızlar Hareketi’ne üye olması çağrısı yapıldı. 1-6 Eylül 1961’de Belgrad’da yapılan bağlantısız ülkelerin devlet veya hükümet başkanlarının 1. Zirve Toplantısı’na katılan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios, hareketin kurucu liderleri olan Nehru, Tito ve Nasır ile yakın dostluklar kurmuştu. Bu ilk Zirveye katılmazdan önce bir demeç veren Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri izlediği dış politikası ile dünya barışına katkıda bulunduğunu belirterek, şöyle diyordu:

“Kıbrıs’ın bu moral gücün küçük bile olsa bir parçası haline geleceğinden sevinçliyim. Adamızın coğrafi konumu ve Kıbrıs halkının büyük bir inançla bağlı olduğu yüksek ideallere dayanarak, küçük bir ülke olmamıza karşın, büyük bir rol oynayabileceğinden eminim.”

Kıbrıs’ın Rum Cumhurbaşkanı böyle konuşurken, Türk Yardımcısı Dr.Küçük de kendi gazetesi “Halkın Sesi”nde, Kıbrıs’ın NATO’ya girmesi gerektiği doğrultusunda yayın yapmakta ve Makarios’u eleştirmekteydi.

KAHİRE’DEKİ 2.ZİRVE

Ekim 1964’de Kahire’de yapılan 2. Zirve Toplantısı’ndan Bağlantısızlar hareketi daha da güçlenerek çıkmış ve giderek artan sayıda sömürge toprağı bağımsızlığına kavuşurken, hareketin üye sayısı 24’den 53’e yükselmişti. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü “güvence” altına almış olan üç NATO ülkesi İngiltere, Yunanistan ve Türkiye, Aralık 1963’de adada başlatılan toplumlararası çatışmaları bahane göstererek, adaya NATO askeri gönderme ve Kıbrıs’ı Türklerle Rumlar arasında taksim ederek, Doğu Akdeniz’de batmayan bir uçak gemisi haline getirme planlarını uygulamaya koymuşlardı.

Sorunun BM Genel Kurulu’nda görüşülmesi öncesinde Kahire Zirvesi’nde konuşan Makarios, bağlantısız ülkelerin BM örgütünde daha etkin çalışmalar yazmasını önermiş ve genel olarak silahsızlanma ve özel olarak da askeri üslerin kaldırılması için çağrıda bulunmuştu. Kahire Zirvesinin ardından yayımlanan “Barış ve Uluslararası İşbirliği Programı”nın “Devletlerin Egemenlik ve Toprak Bütünlüklerine Saygı” başlığını taşıyan 5. bölümünde şöyle denmekteydi:

“Konferans Kıbrıs’ta var olan durumdan endişe duyarak, büytün ülkeleri BM Bildirgesinde yer alan ve uymak zorunda oldukları hususları göz önünde tutarak (özellikle 2. Madde, 4. paragraf) Kıbrıs’ın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye, Kıbrıs’a yönelik herhangi bir tehdit veya güç kullanımı, ya da müdahaleden uzak durmaya, Kıbrıs halkının rıza gösteremeyeceği, adil olmayan çözümlerin Kıbrıs’a zorlanmaması için çağrıda bulunur... Konferans, Kıbrıs’taki yabancı üslerin kaldırılmasını ve BM kararları gereğince yerleştirilmiş olanlar dışındaki yabancı askeri birliklerin bu ülkeden geri çekilmesini tavsiye eder.”

LUSAKA’DAKİ 3. ZİRVE

Eylül 1970’de, BM genel Kurulu öncesinde, Bağlantısız Ülkelerin daha aktif olarak çalışmasını sağlamak için Lusaka’da toplanan 3. Zirve’de, bağlantısız ülkeler hareketinin yeni bir atılım yapması sağlandı. Bu toplantıya katılarak, bağlantısızlığın düşmanları tarafından dile getirilen kuşkuları yorumlayan ve harekete olan inancını yineleyen Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios, şöyle konuşmaktaydı:

“Bağlantısızlık, olumsuz tarafsızlık gütmek değildir. Bağlantısızlık, ister büyük, ister küçük olsun, aramızda olmayan diğer ülkelere karşı olumsuz bir tavır almak da değildir. Bağlantısızlık, barış davasına hizmet etmek demektir.”

Lusaka’daki 3. Zirve’de kabul edilen Kıbrıs sorunuyla ilgili kararda da, “Sorunun dıştan herhangi bir karışma veya müdahale olmadan, Kıbrıs’ın sınırsız egemenlik ve bağımsızlığına saygı ve Kıbrıs Türk toplumunun yasal haklarını güvence altına alma da içinde, uluslararası kabul görmüş demokratik ilkelere saygı temelinde, barışçı yollardan çözümlenmelidir. Göz önünde bulundurulması gereken kriterler, 9 Ekim 1964 Kahire Bildirisi’ne ve BM Kuruluş Bildirgesi’ne, BM’nin Kıbrıs’la ilgili kararlarına uygun olmalıdır” denilmekteydi.

CEZAYİR’DEKİ 4. ZİRVE

Bağlantısız Ülkeler, Kıbrıs’ın da katıldığı ve Eylül 1071’de New York’ta yapılan Bağlantısız Ülkeler Danışma Toplantısı’ndan sonra, Güvenlik Konseyi’nde üye olarak temsil edilerek, BM’de önemli bir etkinlik kazandılar.

Eylül 1973’de Cezayir’de yapılan 4. Bağlantısız Ülkeler Zirve Toplantısı’nda konuşan Makarios, hareketin Avrupalı üç üyesi olan Yugoslavya, Malta ve Kıbrıs’ın Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın toplanmasının uluslararası yumuşama doğrultusunda atılmış bir adım olacağını belirterek, Akdeniz bölgesinde de güvenliğin sağlanmasına bir katkı olacağını vurguluyordu. Nitekim Kıbrıs AGİK’de ve Madrid ile Viyana’daki İzleme Toplantıları’nda aktif bir rol oynamıştır.

            KIBRIS’A KARŞI DARBE VE İŞGAL

Temmuz 1974’de Makarios hükümetine karşı faşist Yunan cuntası eliyle yapılan askeri darbe, onu izleyen Türkiye’nin askeri müdahalesi ve ada toprağının %36’sının işgali, aslında Kıbrıs’ın bağlantısızlığına karşı yapılmış açık bir saldırıydı ve Kıbrıs’a yeni bir statüyü zorlamayı amaçlıyordu. Bu trajedinin ardından Kıbrıs’ın bağlantısız ülke dostları derhal yardımına koştu. Küba hükümeti dönem başkanı Cezayir’e başvurarak, Bağlantısız Ülkeler Koordinasyon Bürosu’nun toplanmasını istedi ve Kıbrıslı göçmenlere 20 bin KL’na yakın bağışta bulunuldu. Devlet Başkanı Makarios, Bumedyen, Sedat ve Tito’yu ziyaret etti. Bağlantısız Ülkeler BM’de Kıbrıs’a büyük destek verdiler. Genel Kurul tarafından oybirliği ile kabul edilen 3212 numaralı kararı hazırlayan, 5 bağlantısız ülkenin (Cezayir, Guyana, Hindistan ve Yugoslavya) Temas Grubu idi. Kıbrıs Hükümetinin taleplerini destekleyen benzeri kararlar Havana’daki Bağlantısız Ülkeler Bürosu Toplantısı’nda (Mart 1975), Lima’daki Bağlantısız Ülkelerin Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda (Ağustos 1975) alındı.

1976’da Kolombo’da, 1979’da Havana’da, 1983’de Yeni Delhi’de ve 1986’da Harare’de yapılan Zirve Toplantıları’nda Kıbrıs halkına verilen destek sürdürüldü.

“KIBRIS ASKERİ BLOKLARDAN BİRİNE BAĞLANSAYDI...”

Eylül 1986’da Harare’de yapılan son 8. Zirvede konuşan zamanın Kıbrıs Cumhurbaşkanı Kiprianu şöyle diyordu:

“Halkımız hayret içindedir. İşgal birliklerinin çekilmesi, göçmenlerin evlerine dönmeleri, Türkiye’den adanın işgal altındaki bölgesine yapılan göçmen akışının kınanması, Kıbrıs’ın iç işlerine yapılan müdahalenin durdurulması çağrılarına rağmen, Kıbrıs’ta durum 12 yıldan beridir değişmemiştir. Halkımız, birçok desteğe, açıklamaya ve BM kararlarına rağmen bu nasıl olabilir, diye sormaktadır. Kıbrıs’ta ve dışında bazıları, eski Cumhurbaşkanımız Başpiskopos Makarios’u eleştirdikleri gibi, beni de eleştirerek, Kıbrıs’ın bağlantısız kalmaması gerektiğini söylüyorlar. Getirdikleri gerekçe ise, “Kıbrıs, askeri bloklardan birine bağlansaydı, ne işgal edilir, ne de işgal sonrasının trajik sonuçları ortaya çıkardı” şeklindedir.

Harare’deki bu toplantının sonunda kabul edilen kararda, bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin Kıbrıs’a olan desteği bir kez daha yinelenmiş ve Gandi, Kastro ve Kuanda’nın önerisi üzerine 9. Bağlantısız Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın Eylül 1988’de Kıbrıs’ta yapılması kararlaştırıldı.

DENKTAŞ’IN TEHDİDİ

İşte 5-10 Eylül 1988 tarihleri arasında Lefkoşa’nın Rum kesiminde gerçekleştirilen bu toplantıda, Kıbrıs’ın dönem başkanı olması gündeme gelmiş, ama yerine Yugoslavya seçilmiştir. Kıbrıs’ın adaylığı söz konusu olduğu zaman, bir demeç veren Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Bağlantısızların Başkanlığına getirilmesi halinde 15 Eylül’de Lefkoşa’da yapılması tasarlanan Vasiliu-Denktaş görüşmesinin ertelenebileceği tehdidinde bulunmuştur.

Toplumlararası görüşmelerin öngörüldüğü tarihte başlaması ve belirlenmiş süre içerisinde sonuç almaya çalışılması kararını sevinçle karşılayan Bağlantısız Ülkeler, konunun nazikliğini göz önünde bulundurmuş ve Kıbrıs hükümeti de adaylık için başvurmama kararı almıştı. Toplantıda sadece Pakistan delegesi, kapanış bildirgesinin Türk askerine ve uluslararası konferansa atıfta bulunan bölümlerine çekince koymuşsa da, Kıbrıs’la ilgili olarak alınan karar oybirliği ile kabul edilmiştir.

BAĞLANTISIZLARIN TALEBİ

Kararın 6. maddesinde “Bakanlar, silah zoruyla yaratılan de facto durumun ve halen kınanmış olan bölücü eylemlerin iptal edilmesi gerektiği ve soruna bulunacak çözümü hiçbir zaman etkilememesi gerektiği görüşünde olduklarını belirtirler” denmektedir.

Zaten Kıbrıs sorununda düğüm buradadır. Türk tarafı, Türkiye’nin askeri desteğine dayanılarak oluşturulan ve uluslararası hukuk kurallarına ters düşen ayrılıkçı KKTC’yi toplumlararası barış görüşmelerinde yasal unsur olarak kabul ettirmek istemektedir. Dahası Türk tarafı, federal bir çözüm derken, Kıbrıs’ın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü zedeleyecek olan bir formülü, yani konfederasyonu kabul ettirmeye çalışmaktadır. Oysa uluslararası demokratik kamuoyu ile Bağlantısızlar Hareketinin öngördüğü gerçekçi çözüm, iki bölge arasında askeri bir sınırın bulunmadığı, üs ve askerden arındırılmış, tek ve federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’dir.

(Özgürlük dergisi, Lefkoşa, Ocak 1989, Sayı:31 ve “Kıbrıs Nereye Gidiyor?” adlı kitap içinde, İstanbul, Haziran 2002, s.172-177)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder