24 Nisan 2013 Çarşamba

KIBRIS’TA SITMA HASTALIĞININ YOK EDİLMESİ VE MEHMET AZİZ BEY (1893-1991)


Kıbrıs, Akdeniz’in birçok bölgesinde olduğu gibi, yüzyıllarca sıtma (malaria) hastalığından çok acı çekti. İngiliz Kralı I. Richard, ya da bilinen öteki adıyla Arslan Yürekli Richard, haçlı seferleri sırasında 1191’de Kıbrıs’ı fethettiği zaman, ordularının sıtmadan ne kadar etkilendiğini bilmiyoruz. Belki de adayı Lüzinyanlara satma nedenlerinden biri buydu.

Adayı çeşitli dönemlerde ziyaret etmiş olan seyyahlardan öğrendiğimize göre, Kıbrıs’ta sıtma hastalığının geçmişi uzun ve trajik olmuştur. Hastalığın esas nedeninin ne olduğu bilinmediğinden gerekli önlemler de alınamamaktaydı. Buna rağmen bataklık alanların olduğu yerlerde sıtmanın fazla görülmesi, belki de ikisi arasında bir ilişkinin varlığını anımsatmaktaydı. Nitekim Kıbrıs’taki Osmanlı yönetimi sırasında Vali Ethem Paşa, adada bulunduğu 1843-1845 yıllarında, inşaatlarda kullanılan kerpiç yapımını yasaklamıştı.

Kıbrıs, bağımsız bir mutasarrıflık haline getirilince, Nisan 1862’de buraya mutasarrıf olarak gönderilen şair ve devlet adamı Ziya Paşa, adadaki çekirgeleri yok etmek, bataklıkları kurutmak ve pamuk üretimini teşvik etmek gibi görevleri üstlenmişti. Adada bir yıla yakın süreyle görev yapan Ziya Paşa’nın kendisi de burada sıtma hastalığına yakalanmıştı. Ziya Paşa’nın bir çocuğu ile babasını adada iken, Kıbrıs dönüşü de eşini kaybettiği bilinmektedir.

İNGİLİZ SÖMÜRGE DÖNEMİNDE SITMA MÜCADELESİ

1878’de adada İngiliz yönetimi başladığı zaman, sıtma felaketine karşı çeşitli önlemler alındı. Hem adaya gelen İngiliz üst düzey yöneticilere ve İngiliz askerlerine, hem de yerli halka, sıtmanın etkisinden kurtulmaları için kinin ilacı dağıtılmaya başlandı, su emici özelliği ile bilinen ökaliptus ağaçları ekilerek, belli bataklık alanlar da kurutuldu.

1900 yılında Larnaka kazası sağlık sorumlusu Dr.G.A.Williamson, muayeneden geçirilen 503 hastanın 470’inde sıtma görüldüğünü bildirmişti. 1912’de adadaki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Hamilton Goold-Adams, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir mektupta, sıtma hastalığının adada çok yaygın olduğunu ve yerel hükümet tarafından alınmış olan önlemlerin yeterli olmadığını bildirerek, daha etkin önlemler alınması gerektiğini duyurdu. Bunun üzerine Sir Ronald Ross adındaki İngiliz bilim adamı, 1913 yılında Kıbrıs’a gönderildi. Sir Ronald Ross, sıtma hastalığının anofel tipi sivrisinekler tarafından bulaştırıldığını bulmuş ve 1902’de Nobel Tıp ödülünü kazanmıştı. 

Sir Ronald Ross, adada muayene ettiği çocukların %25’inde dalak büyümesi olduğunu saptadı ki bu, adada sıtma hastalığının yüksek bir oranda olduğunun açık bir belirtisiydi. İngiliz sivrisinek uzmanı, Kıbrıs’ın her tarafını dolaşıp, incelemelerde bulunrken, ona eşlik eden, bir Kıbrıslı Türk olan Mehmet Aziz Bey’di.

MEHMET AZİZ BEY

Mehmet Aziz Bey kimdir? Şimdi de ona bakalım:
Mehmet Aziz, 24 Eylül 1893 yılında Kıbrıs’ın Larnaka kazasına bağlı Vuda köyünde dünyaya geldi. Altı kardeşin en küçüğü olan Mehmet Aziz, köy ilkokulundan sonra İskele (Larnaka) Rüştiyesi’ne devam etti ve daha sonra da tahsilini Amerikan Akademi’de sürdürdü.

1907 yılında ABD’de bulunan ağabeyi Hayrettin Bey’in yardımlarıyla o dönemin en büyük yolcu gemilerinden olan transatlantik “Lusitania” ile ABD’ye gitti. Bridgeport (Connecticut) kentinde Meslek Lisesi’ne devam eden Mehmet Aziz, bu arada birçok sportif etkinliklere de katıldı.

1912 yılında ağabeyi Türkiye’ye, o da Kıbrıs’a dönmeye karar verdi. İlginçtir, aynı yıl dünyanın en büyük ve en lüks yolcu gemisi “Titanic”, ilk yolculuğunu yaparak, ABD’ye gelmek üzereydi. Tam bu sıralarda Mehmet Aziz Bey’in arkadaşları, Avrupa’ya dönüşü bu gemi ile yapmasını önermişlerdi. Ancak Mehmet Aziz ve ağabeyi, daha önce karar vermiş oldukları gibi, Avrupa’ya başka bir gemi ile dönmüş ve “Titatic” faciasını İtalya’ya vardıkları zaman öğrenmişlerdi. Belirtilmesi gereken bir başka nokta, Türkiye’ye yerleşen ağabey Hayrettin Bey’in, Türkiye’nin tanınmış hukuk profesörlerinden Tarık Zafer Tunaya’nın babası olmasıdır.

SIR RONALD ROSS İLE TANIŞMASI

Mehmet Aziz, Kıbrıs’a döndüğü zaman, sıtma hastalığının insanlara Anofel sivrisineği ile geçtiğini keşfeden İngiliz bilim adamı Sir Ronald Ross, burada araştırmalar yapıyordu. Ross’un Vuda köyünü ziyareti sırasında İngilizce bilen ve bu mesleğe ilgi duyan kişilere gereksinim olduğu belirtildi. 18 Mart ile 18 Nisan 1913 tarihleri arasında kendisiyle birlikte çalışan Mehmet Aziz için Lefkoşa’daki “Nicosia Club”da bir “Tavsiye Mektubu” kaleme alan Sir Ronald Ross, Mehmet Aziz’in meziyetlerini anlatarak, onun sıtma ile mücadele için oluşturulacak ekipte yer almasının yararlı olacağını bildirdi. O sıralarda 20 yaşında olan Mehmet Aziz, bu “Tavsiye Mektubu” eşliğindeki bir dilekçe ile müracaat ettiği sağlık hizmetlerine, 1913 yılında katılmış oldu.  

Sir Ronald Ross’un önerisi üzerine, Kıbrıs’ta sivrisinekler aleyhine bir kampanya başlatıldı. Bataklıklar kurutuldu ve sivrisineklerin üremesini denetleyecek olan özel eğitimli ekipler oluşturuldu. Adanın birçok bölgesindeki durum yavaş yavaş iyileşti, ama ada çapında bir kampanya için yeterli miktarda para olmadığı için hala daha birçok köyde sıtma hastalığı oranı yüksekti. İnsanlar, sıtmanın yaygın olduğu ve denetim altına alınamayan yerleri terk ettiklerinden, çok zarar görmekteydiler. Sıtma karşıtı önlemlerdeki hafif bir aksama olması halinde, sıtma o yıl çok yaygınlaşmakta ve epidemi boyutuna çıkmaktaydı.

Kıbrıs’taki İngiliz Sömürge Yönetimi’nin Sağlık Hizmetleri tarafından hazırlanan raporlardan derlenen bilgilere göre, 1912 ile 1921 yılları arasındaki sıtma vakalarının dökümü şöyle idi:

 
Yıl                   Vaka sayısı

1912                10,035

1913                  7,342

1914                  6,622

1915                  4,539

1916                  3,752

1917                  2,709

1918                  2,414

1919                  1,962

1920                  3,706

1921                  4,291

Mehmet Aziz Bey, gördüğü sağlık kursları yardımıyla mesleğinde hızla ilerleyerek, amirlerinin dikkatini çekti. Çok geçmeden 1 Nisan 1921’de Sağlık Başmüfettişi oldu.

1927 yılının Haziran ve Temmuz aylarında, sıtma hastalığını araştıran İngiliz bilim adamı Dr. Barber’in ekibi ile birlikte, Mısır, Suriye, Lübnan, Filistin ve Türkiye’de yapılan sıtma hastalığı araştırmalarına katılan Mehmet Aziz Bey, bu hizmetlerinden dolayı İngiltere’nin “London Royal School of Public Health and Hygiene” üyeliğine layık görüldü.

1929 yılına kadar sağlık servislerinde değişik görevler üstlendi. Aynı yıl Sağlık Müfettişliği kurslarına kendi çabasıyla devam ederek, Müfettişlik sertifikasını aldı. Daha sonra İngiltere’deki “London Royal Sanitary Institute” sınavlarına katıldı ve Sağlık Servislerinde Sıhhiye Başmüfettişliğine atandı.

Dünya ekonomik bir bunalımda iken, Kıbrıs’ta 1931 ve 1932 yıllarında kuraklık oldu ve köylüler, hayvanlarını ölüme terkettiler. Tifo, sıtma ve verem, çok sayıda insanın ölümüne neden oldu. Tefeciler, kurbanlarını daha fazla sömürme olanağını buldu. Birçok aile malından mülkünden oldu ve adayı terketmeye mecbur kaldılar.

1935’de Rockefeller Vakfı’nın Uluslararası Sağlık Bölümü, sıtma hastalığını araştıran tanınmış İngiliz bilim adamı Dr. Barber’i Kıbrıs’a gönderdi. Mehmet Aziz Bey, Dr. Barber’i 1927’deki araştırma gezilerinden tanımaktaydı. Dr. Barber, yaptığı araştırmalar sonucunda, bazı Kıbrıs köylerindeki çocukların %70’inin kanında sıtma paraziti taşıdığını ortaya çıkardı. Bu oran sıtma bölgesi olarak bilinen Afrika’nın bazı bölgelerinden 7 kat daha fazla idi. Bir an önce bu konunun çözüme kavuşturulması gerekmekteydi.

SITMAYI KÖKÜNDEN KURUTMAK İÇİN KAMPANYA

Mehmet Aziz Bey, 1936’da Member of British Empire (MBE) nişanı ile ödüllendirildi. 1945 yılında Mısır’ın Nil vadisinde yürütülmekte olan sıtma karşıtı bir kampanyaya katılıp, deneyim kazanacak olan Mehmet Aziz Bey, kendini daha da yetiştirmişti. Rockefeller Vakfı’ndan Dr.F.L.Soper, Kıbrıs’a gelip, binlerce kişinin sıtmadan muzdarip olduğu Kıbrıs adasındaki sivrisinekleri toptan yok etmek için her türlü imkanın olduğunu söylemesi de, zamanın Sağlık Hizmetleri Başkanı Dr.R.E.Cheverton’un, her şeye rağmen, başlatılacak bir kampanya ile adadaki sivrisinekleri toptan yok etmenin mümkün olduğuna ilişkin inancını haklı çıkarmıştı.

Mehmet Aziz, Kıbrıs Sıhhiye Müfettişliği kurslarını başlattı ve daha sonra da “London Royal Sanitary Institute” Sertifikası için kurslar düzenlenmesini sağladı. Sıtma hastalığının Anofelis sivrisineği ile yaygınlaşmasını önleyen ve bu hastalığın tümüyle yok edilmesini sağlayan “Eradikasyon Projesi”nin genel koordinatörlüğünü ve yönetmenliğini yaptı. 1948’de Kıbrıs’ta sıtma parazitlerinin taşıyıcısı olan sözkonusu Anofelis sivrisineğinin bu proje ile tümüyle yok edilmesini başarıyla sağladı. Projeye katılan tüm ekibin özverili çalışmalarının bu başarıda büyük rolü olduğunu belirten Mehmet Aziz, özellikle laboratuvar sorumlusu Melahat Hulusi’nin titiz çalışmalarından övgüyle söz etti ve bu ekibi minnetle andı.

Mehmet Aziz Bey, “Kıbrıs’ta Sıtma Eradikasyonu” başlıklı makalesinde bize şu bilgileri vermektedir:
“Brezilya ve Mısır’daki Nil vadisinde Anopheles Gambiae’nin kökünün kurutulması, Kıbrıs’taki sıtma savaşçılarını da adayı sıtmadan kurtarmak için, sıtma taşıyan anofeles sivrisineklerinin yok edilmesi doğrultusunda teşvik etti. Ama bu işin mümkün olup olmadığına karar vermeden önce, bazı deneyler yapmalıydılar. 1946’da, 500 mil karelik bir alan seçildi ve bu deneme için Sömürgelerin Kalkınması ve Refahı Programı’ndan para sağlandı. Elde edilen sonuçlardan cesaret alınarak, ada çapındaki anofelleri yok etmeye yönelik bir program için, 310 bin sterlin kadar bir maliyet hesaplandı. O sıralarda Kıbrıs adasının nüfusunun 450 bin olduğu ve bunun da 300 bininin tarımla uğraşılan kırsal bölgelerde yaşadığı tahmin edilmekteydi.”

Nisan 1946 ile Temmuz 1949 tarihleri arasında süren Eradikasyon Programı’nda şunlar yer aldı:

(a)    Bütün anofel üreyen yerlerin %4-5’lik DDT püskürtülerek, tamamen ilaçlanması. “Flit-gun” denen basit bir püskürtme pompası, uzun bir el kısmı olacak şekilde değiştirilerek kullanılmıştı.

(b)   Su toplantılarının çevresindeki her taraf ve kenar bitkilere püskürtme yapılması.

(c)    Eşzamanlı olarak bütün evler, büyükbaş hayvan barınakları, domuz ahırları, mağaralar, kayalardaki çukurlar, ağaç kovukları vb yerlerde erişkin sivrisineklerin derhal etkisizleşmesi için püskürtma yapılması.

(d)   Kış mevsimi sırasında erişkin sivrisineklere karşı yoğun bir kampanya. DDT püskürten ve DDT dumanı üreten cihazlar kullanıldı.

(e)    Larva öldürücü iki uygulama arasındaki dönem, 2 ile 3 hafta arasında değişmekte ve ender olarak haftalık püskürtme yapılmaktaydı.

Püskürtme programını uygulamak amacıyla her kaza, iki bölüme, her bölüm bölgelere, her bölge de bloklara ayrıldı. Her blok da 12 alt alana ayrıldı. Her bloktan bir veya ender olarak iki DDT memuru sorumlu idi. Böylesi birkaç blok, bir bölge memurunun yönetimindeki bir bölgeyi oluşturuyor, birkaç bölge de bir bölüm memuru yönetimindeki bölümü, birkaç bölüm de bir kaza memuru yönetimindeki kazayı oluşturuyordu. (Toplam olarak 6 kazada 556 blok oluşturulmuştu.) Buna ek olarak, her düzeyde, tek görevi larva ve erişkinleri denetlemek olan yetenekli elemanlar vardı. Her blok, birkaç ekip ve kişi tarafından, hem larva, hem de erişkin sivrisinek açısından taranmaktaydı. Bir alanda, herhangi bir larva veya erişkinin bulunması halinde, bütün blok, pozitif olarak kabul edilmekteydi. Merkezde hem bir baş denetçi, hem de kan yaymalarını, larva ve erişkinleri incelemek üzere laboratuvar personeli bulunurdu.

Sıtma görülme sıklığı ile ilgili kampanyanın etkisi, aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi etkileyici olmuştu:

Yıl                                        Vaka sayısı    

1944..                                     7,686

1945..eradikasyon öncesi       5,908

1946..eradikasyon dönemi     4,489

1947                                        1,989

1948                                           406

1949 Temmuz sonu                     71

 
1949’da kaydedilen vakaların hiç biri, taze bulaşma olarak düşünülmemişti.
1944-1948 dönemi boyunca, okul çocukları arasındaki dalak endeksi %32.4’den %10.6’ya düşerken, kandaki parazit endeksi de %51.9’dan %1.3’e düştü. Kampanyanın maliyeti, 1946’da başlamasından 15 Temmuz 1949’daki bitişine kadar, kişi başına yaklaşık 11 şilin veya her yıl için nüfusu başına 3 şilin idi. (Harcanan paranın yarıdan biraz fazlası -176 bin sterlin- maaş ve ücret olarak kullanılmış, kampanyanın doruk noktasında ise 770 kişi istihdam edilmişti.) Hastalığı baskı altına alıcı herhangi bir ilaç verilmemişti. Gerçekten de, daha önceleri büyük talebi olan kinin ihtiyacı, o kadar azalmış ki ithalatçıların elinde büyük stoklar kalmıştı.”

Kıbrıs’ın adını, sıtmanın kökünü kurutan ilk ülke olarak tarihe geçirmiş olan Mehmet Aziz Bey’in anılarında geçen ilginç bir olay daha var. Aynen Kıbrıs adasında olduğu gibi ve aynı dönemde, başka bir Akdeniz adası olan Sardunya’da da Sıtma Eradikasyon Projesi yürütülmekteydi. İki ada dostça bir rekabete girmişlerdi. Projeyi ilk sonuçlandıran taraf, diğerine ödül olarak bir kasa şarap verecekti. Projeyi daha önce bitiren Kıbrıs adası ödülünü almıştı.

İNGİLİZ BASINI NE YAZMIŞTI?

2. Dünya Savaşı öncesinde Kıbrıs’ta her yıl 18,000 sıtma vakası görülmekte iken, bu hastalığa karşı kampanyanın başlatıldığı 1947 yılında bu sayı 2,000’in altına inmiş ve 1949’ da hiçbir yeni sıtma vakası kaydedilmemişti. 1943’de sıtmadan ölen bebeklerin sayısı her 180,000 canlı doğumda 180 iken, 1949’da 70’in altına düşürülmüştü.

770 Kıbrıslının katıldığı ve 46 ton DDT’nin kullanıldığı sıtmayla mücadele kampanyasının başarı ile sonuçlanması üzerine, İngiliz basını bu önemli halk sağlığı olayına geniş yer vermişti. Örneğin ünlü London Times gazetesi, başyazısında şunları yazmıştı:
“Üç yıl önce başlayan kampanya, önemli bir başarı kaydetmiştir. Kampanya, Nil vadisinde Mısır Hükümeti tarafından kullanılmış yöntemleri önceden incelemiş bir Kıbrıslı Türk olan Bay Mehmet Aziz’in ellerinde yürütülmüştür. Sivrisineklerin üreyebilecekleri her olası yer taranarak ilaçlanmış ve kırsal bölgenin sarp yörelerinde ve sinek ısırma riskinin çok fazla olduğu bölgelerde tamamiyle Kıbrıslıların kendileri tarafından gerçekleştirilmiştir. Uçurum kenarlarındaki bazı sinek yuvalarına, ancak iple bağlanmış kişilerce ulaşılabilmiştir. Kampanyanın maliyeti 300,000 Kıbrıs lirası kadar veya adadaki nüfus başına 13 şilin olmuştur. Kıbrıs’ın, ada nüfusunun sağlığını tehlikeye atan bu  başbelasından arınmış olduğu öne sürülmektedir. Eğer durum buysa, bu kazanıma ulaşmada sorumlu olan herkesin kutlanması gerekmektedir. Şimdi yapılması gereken, sürekli bir dikkat göstererek, sivrisineklerin tamemen kökünün kazınmasını ve öteki ülkelerden, gemi veya hava yoluyla yeniden gelmemelerini güvence altına almaktır.”   

Manchester Guardian gazetesi de başyazısında, elde edilen bu başarıyı “yetenekli ve gayretli bir yönetim altında çağdaş teknikleri kullanarak, çoğu ehil olmayan bir iş gücü ile neler yapılabileceğini gösteren şahane bir olay” olarak nitelendirmişti.

BBC Radyosu ise bu öyküyü, Britanya ve dünyadaki milyonlarca dinleyicisine aktarmıştı. Birbirinden çok uzak olan muhafazakar Daily Telegraph’tan (“Kıbrıs sıtmayı kuruttu”), komünist Daily Worker’e kadar (“Kıbrıs ölüm tacirini yendi”) bütün gazetelerde haberler yer almıştı. London News Chronicle Mehmet Aziz bey’den “Büyük Kurtarıcı” diye söz etmekteydi. (aktaran Cyprus Review, February 1950)

Mehmet Aziz Bey, örgütleme komitesinin özel ricası ile 1948 yılında Washington’da düzenlenen 4. Uluslararası Tropikal Tıp ve Sıtma Kongresi’ne katılmış ve 1949’da da Cenevre’de yapılan Dünya Sağlık Teşkilatı’nın Doğu Akdeniz Bölge Komitesi Toplantısında Birleşik Krallık’ın sözcülüğünü yapmıştı. 

DİĞER HİZMETLERİ

1929-1948 yılları arasında genel sağlık konuları kapsamına giren çeşitli hastalıklar (verem, tifo, dizanteri, ekinokok, trahom) ana-bebek sağlığı ve beslenmeye ilişkin aydınlatıcı, eğitsel çalışmalar yapan Mehmet Aziz, Kıbrıs’ın tüm köylerini ekipleri ile bir program çerçevesi içinde dolaşıp, slide ve panolarla hizmetlerini sürdürdü.

1946 yılında Kıbrıs’ta Lişmaniyasis (Leischmaniasis) hastalığını araştıran yabancı bilim adamlarının ekibiyle bu araştırmayı sürdüren Mehmet Aziz, bu hastalığın taşıyıcısı olan küpdüşen (tatarcık) sineği taraması sırasında, adada ilk kez görülen bir tür küpdüşen türünü buldu. Bu tatarcığa “Flepotoma Aziz’i” adı verilmesi ekipçe uygun görüldü. Ancak bu isim 1955’de “Flepotomus Antonnata Aziz’i” olarak değiştirildi.

Mehmet Aziz, I. ve II. Dünya Savaşları sırasında Kıbrıs’a gelen Ermeni, Yahudi, Rus, Macar, Polonyalı ve Yunanlı mültecilerin sağlık kontrolünden geçirilip, yerleştirilmelerinin organizatörlüğünü de yapmıştı.

BEYRUT’TAKİ PROFESÖRLÜĞÜ

Mehmet Aziz, 1950 yılında Beyrut Üniversitesi’nde Çevre ve Kamu Sağlığı (Public Health and Hygiene) Bölümünü başlatmak için bir teklif aldı. Ordinaryüs Profesör olarak bu göreve atandı ve bu görevi 1959 yılına kadar sürdürdü. Öğrencileri ile birlikte Arabistan’a Hacce giden Mehmet Aziz, bu ülkenin sağlık sorunlarını yerinde görme fırsatını buldu ve sorunlara çözümler önerdi. Beyrut Üniversitesi’nde olduğu süre içinde yüksek öğrenimlerini tamamlayan burslu öğrencilerini kendi ülkelerinde (Bahreyn, Bangladeş, Libya, İran, Mısır ve Sudan gibi) ziyaret eden Mehmet Aziz, onların meslek yaşamlarında ülkelerine katkılarını yerinde inceleme olanağını da buldu. Bu görevi sırasında Dünya Sağlık Teşkiları (World Health Organisation) danışmanlığı da yapan Mehmet Aziz, uzun yıllar bu kuruluşun üyesi olarak kaldı.  

TEKRAR KIBRIS’TA

Halkın Sesi gazetesinin 8 Ocak 1960 tarihli sayısında yer alan ve o sıralar 65 yaşında olan sağlık uzmanı Prof. Mehmet Aziz, kendisi ile yapılan bir konuşmada şöyle demişti:
“Üniversitenin sağlık konusundaki programını hazırlamak vazifesi de bana verilmişti. Bu arada Dünya Sağlık Teşkilatı adına Orta-Doğudaki birçok memleketleri ziyaret ederek tetkiklerde bulundum. Şimdi memleketimdeyim ve cemaatimin hizmetine hazırım.”

Mehmet Aziz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra 7 Eylül 1960’da Kamu Hizmeti Komisyonu üyeliğine atandı. 1963 olaylarının başlamasıyla Kıbrıs Türk Yönetiminin kuruluşu ile birlikte, bu görevini 1967 yılına kadar sürdüren Mehmet Aziz, aynı yıl Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı oldu ve 1973 yılına kadar da bu görevde kaldı.

ÖZEL UĞRAŞLARI
Mehmet Aziz’in kültür-sanat dalında tiyatroya özel ilgisi vardı. Lefkoşa’da Kardeş Ocağı’nın düzenlediği gecede Shakespeare’in “Venedik Taciri” adlı eserinde “Shylock” karakteri ile başrol oynamıştı. Sportif etkinliklere de katılan Mehmet Aziz’in para koleksiyonu ve pul koleksiyonu gibi özel uğraşları da vardı.

Emekliye ayrıldıktan sonra, toplum içinde yaşanan sağlık ve çevre sağlığı konularına ilişkin sorunları ve gelişmeleri yakından takip eden Mehmet Aziz, görüş ve uyarılarını ilgili makamlara sürekli olarak aktarmaya devam etti.

1916 yılında evlendiği eşi Hıfziye Hanım, Dizdarköylü Hafız Mustafa Hakkı’nın kızı olup, zamanın önde gelen terzilerindendi. Üç çocuk babası olan Mehmet Aziz, 17 Haziran 1991 tarihinde vefat etti.

“Kıbrıs’ta sıtma hastalığının kökünü kazıyan adam”, ya da halk arasındaki adıyla “Sinekçi Aziz Bey” diye bilinen Mehmet Aziz Bey, kendi alanında yaptığı önemli hizmetleri yanında, toplumumuza kazandırdığı değerli evlatları ile bugün şükranla anılmaktadır: Eczacı ve müzisyen Kamran Aziz, yılların Başhemşiresi Türkan Aziz ve sağlık memurluğu yapmış olan oğlu Baber Aziz.

 ALDIĞI ÖDÜLLER
Mehmet Aziz’in aldığı ödüller sırasıyla şöyledir:
1. 1936’da MBE (Britanya İmparatorluğu Başarı Hizmet Nişanı)
2. 1949’da CBE (Britanya İmparatorluğu Üstün Başarı Nişanı). Mehmet Aziz Bey ile birlikte sıtmayla mücadele kampanyasını başarı ile yürüten biri Türk olan 6 Kıbrıslı yardımcısına da B.E.M.(Britanya İmparatorluğu Madalyası) ödülü verilmişti: Sağlık müfettişleri Ali Tevfik (Kıbrıs), Stelios M.Sotiriu (Larnaka), Zenon Panayi Eliadis (Kıbrıs) , Mihalis Tumazu (Baf), Eleftherios Hristofidis (Karpaz) ve Kostas Yorgiu Fisher (Girne). Kampanya boyunca başarılı hizmetleri olan 2 Türk ve 2 Rum sağlık memuru da Londra’ya gönderilerek, ödüllendirilmişti.
3. 9 Haziran 1951’de sıtma hastalığının önlenmesinde büyük katkılarını dikkate alan İngiltere’nin Ross Enstitüsü, Mehmet Aziz’e Ross Ödülü’nü verdi.

“Associate Serving Brother of the Order of St.John’s” kuruluşunun üyeliğine getirilen Mehmet Aziz, Kızılhaç’ın da üyesi oldu. 1958 yılında ise, “Royal Society of Health” kuruluşunun üyeliğine kabul edildi.  

YAYINLARI
Sıtma hastalığı, bu hastalığın önlenmesi ve tüm detaylarını geniş bilgiler niteliğinde kaleme alan Mehmet Aziz’in bilimsel bildirileri, İngiliz Koloni döneminin Kıbrıs Hükümeti tarafından küçük kitapçıklar halinde yayınlanmıştır:
1. Mehmet Aziz, Anophelin Mosquitoes of Cyprus, Government Printing Office, Nicosia 1934
2. Mehmet Aziz, The Water-Paris Green Mixture in Anopheline Control in the Tilliria Area, Government Printing Office, Nicosia 1940, 16s.
3. Mehmet Aziz, Report on the Anopheles (Malaria) Eradication Scheme: Karpas-Cyprus, Government Printing Office, Nicosia 1946, 67s.

 
Yararlanılan Kaynaklar:

  1. An, Ahmet, Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler (1782-1899), Ankara 2002, s.416-420
  2. An, Ahmet, Tıp Alanında İlk Kıbrıslı Türkler, Lefkoşa 2006, s.40
  3. Fedai, Harid, Kıbrıs Türk Kültürü, Bildiriler-II, Lefkoşa 2003, s.352-362
  4. Antony Kirk-Greene, Glimpses of Empire - A Corona Anthology, I.B.Tauris Publishers, London, New York 2001, s.88-90
(Bu konuşma metni, ilk defa Lefkoşa’daki Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin, Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri çerçevesinde, “Sıtma ve Kıbrıs” başlığı altında, 26 Mart 2013 tarihinde sunulmuştur.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder