Kıbrıs Türk liderliğinin taksimci politikalarına karşı
çıkıp, yıllarca “Yeni Düzen” için mücadele vermiş olan Cumhuriyetçi Türk
Partisi, 1990’larla birlikte başkalaşım sürecini atlattıktan sonra, önce
koalisyon hükümetine ortak yapıldı, sonra da toplum liderliği onun Genel
Başkanına teslim edildi.
Partinin
ideologlarından Hasan Erçakıca, yıllar önce şu veciz sözleri kaleme almıştı:
“Tutarlılık bir erdem olarak algılanagelmiştir. Oysa çağdaş dünya, o denli
hızla değişmeye başlamıştır ki, tutarlılık
bir erdem değil, bir zaaf olarak ortaya çıkmıştır. CTP bunu kavramış ve
zaaflarından kurtulmayı başarmıştır. Dünün ‘en disiplinli ve en kararlı
partisi’ bugün ‘en esnek ve en hoşgörülü parti’ olabilmeyi başarmışsa, bundan
ders çıkarması gerekenler de olmalıdır. Bu dersler ne denli çabuk elde
edilirse, toplumun kazancı da o oranda büyük olacaktır.” (Yeni Düzen,
21.1.1992)
CTP’nin “Milli Politika”yı nasıl
benimsediğini belgeleyen bir çalışmayı, haftalık Yeni Çağ gazetesinin 31 Aralık
1995 ve 7 Ocak 1996 tarihli nüshalarında kamuoyunun bilgisine getirmiş ve 14
Ocak 1996 tarihli yazımızda da şöyle yazmıştık: “Geçen iki yıl içinde DP-CTP
koalisyon hükümetlerinde görev yapmış olan CTP’li bakanlar, çok konuşmuşlar,
ama pek az iş başarabilmişlerdir. Geleneksel deyişle Denktaş’ın devletçiğinde
hamam da aynı, tas da. Değişen yalnız tellaklar oluyor.”
* * *
CTP
Genel Başkanlığı’na getirilen Mehmet Ali Talat’ın önce Başbakan, daha sonra da
Cumhurbaşkanı yapılmasından ardından, Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğüne getirilen
Hasan Erçakıca, şimdilerde her gün Kıbrıs Rum siyaset adamlarına laf
yetiştirmekle meşgul.
CTP
takımı, daha 7 Kasım 1993’de gazeteleri “Yeni Düzen”in başlığını yeşile
boyayıp, “başkalaşım” sürecini hızlandırırken, Hasan Erçakıca “Bir Dakika”
başlıklı köşesinde şunları yazmaktaydı: “Papandreu ve Kliridis’in saldırgan
politikalarına karşı ‘çözümü isteyen tarafın Türk tarafı olduğunu’
kanıtlayabilmek için, CTP’ye görev verilmesi yeterli olacaktır. Gerisini CTP
Hükümeti ile Türkiye, büyük bir uyum içinde halledecektir. (24.11.1993) “CTP, Türk hükümeti ile uyum içinde bunu
başarabilecek tek partidir. (30.11.1993) “Bugünkü Türk hükümetinin izlediği
politikayı uluslararası platformlarda en iyi şekilde götürebilecek parti
CTP’dir.” (8.12.1993)
Günümüz Kıbrıs Türk liderliğinin sözcüsü Erçakıca, bir
yandan mesaisini bihakkın yerine getirirken, öte yandan da sahibi ve başyazarı
olduğu “Free Birds”adlı yayımcılık şirketi eliyle çıkarmakta olduğu “Cyprus
Observer”, “North Cyprus magazine”, “Turistik Kıbrıs”, “Caretta”, Ekonomi” gibi
yayınlarla devletinin aydınlatma politikalarına büyük katkılarda bulunmaktadır.
CTP’nin kızıldan yeşile dönüştüğü o yıllarda, partinin
genel başkanı Özker Özgür de şu görüşteydi: “Kıbrıs
Türk toplumu güvenlik gereksinimlerine ve Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarına
yanıt verildiği oranda Kıbrıs’taki statüko değişecek, Kıbrıs sorunu karşılıklı
kabul edilebilir bir çözüm sürecine girecektir.” (Yeni Düzen, 24.11.1993) Ama
ne yazık ki Özgür’ün öngörüleri, “Özgür Kuşlar”ın yayıncısı kadar isabetli
olamamıştı.
CTP-Birleşik
Güçler’in Cumhurbaşkanı adayı Mehmet Ali Talat, 17 Nisan 2005 seçimi öncesinde
bir gazeteciyle yaptığı söyleşide şöyle demişti: “Bazı yazarlarda rastlarım,
‘Ankara böyle ister; Ankara bunu böyle hazırladı’ hatta bazıları ‘Talat,
Ankara’nın piyonudur’ gibi şeyler söyler. Konu o değil. Konu esasen, Ankara’nın arzuları ve hedefleriyle, bizim arzu ve
hedeflerimizin örtüşmesi söz konusudur. Geçmişte de Denktaş Bey’in arzu ve
hedefleriyle o zamanki Ankara’nın arzu ve hedefleri örtüşüyordu. Dolayısıyla
Ankara’nın duruşu Kıbrıs’taki siyasi iktidarların oluşumunda doğal ve doğru
orantılı bir rol oynar. Bu çok doğal bir şeydir.” (Kıbrıs, 24.3.2005)
* * *
İngiliz ve Amerikan emperyalizminin adamızı taksim etme
planlarını desteklemiş ve hayata geçirmiş olan Ankara ile “arzu ve
hedefler”inin uyuştuğunu söyleyen Mehmet Ali Talat, istediği kadar “Ben
ayrılıkçı değilim. Ayrıca siyasi kariyerimin başından beri yeniden birleşmeyi
savundum” desin (Kıbrıs, 12.8.2005), uygulamada bunu kanıtlayamamıştır. İşte
fikir ve zikrinin, başka başka olduğunu gösteren açıklamalarından bazı
örnekler:
“CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, devleti küçülten ve
yalnızlığa terk edenlerin son günlerde sürekli olarak ‘devlete sahip çıkmaktan’
söz ettiklerini ve bu açıklamaları hayretle izlediğini belirterek, ‘Devlete nasıl sahip çıkıldığını herkese
göstereceğiz’ dedi.” (Kıbrıs, 5.8.2003)
* * *
“(Politis gazetesi ile yaptığı söyleşide) Başka bir
soruyu yanıtlayan Talat, KKTC’ye
yerleşip burada yaşayan Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının insan haklarının,
Rumların mülkiyet hakkından önce geldiğini söyledi.” (Kıbrıs,
25.8.2003)
* * *
“Referendumda
iki taraftan birinde ‘hayır’ çıkma ihtimalini nasıl gördüğünün sorulması
üzerine Başbakan Mehmet Ali Talat, bu ihtimali çok zayıf gördüğünü kaydetti.
Talat, hangi tarafta ‘hayır’ oyu çıkması durumunda bunun o tarafın zararına
olacağını da belirtti. Talat, bu
süreçte, KKTC’yi AB’ye sokmak gibi bir görevle de karşı karşıya olduklarını
ifade ederek, bu çerçevede bir koordinasyon merkezi oluşturduklarını ve
Peker Turgut’u AB ile baş müzakereci olarak atadıklarını bildirdi.” (Kıbrıs,
27.2.2004)
* * *
“Başbakan Talat, Deutsche Welle Türkçe Servisi’ne yaptığı
açıklamada, şunları kaydetti: “Biz Rum yönetimine bağlı bir toplum değiliz.
Bizim kendi kendini yöneten bir devletimiz var, kurumlarımız var. Dolayısıyla
biz Rumların bir eki, Rumların bir yaması değiliz. Biz, kendi kendini yöneten bir halkız ve bunun tescil edilmesini
istiyoruz.” (Kıbrıs, 4.6.2004)
* * *
“Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Medya Grubu’na
önemli açıklamalarda bulundu. (...) Rum tarafının uzlaşmazlığını dünyaya defa
defa göstererek, uluslararası hukuku lehimize etkileyebileceklerini belirten Talat, “Uluslararası hukuk Kuran-ı Kerim değil” ifadesini
kullandı.” (Kıbrıs, 26.5.2005)
* * *
“Cumhurbaşkanı Talat, önceki akşam Kanal D televizyonunda
yayımlanan “teke tek” programında şöyle konuştu: “Bugün Türk ordusu çekilirse
ardından ne olacağını ben düşünemiyorum. Türk
ordusunun adadan çekilmesini istemek demek, aklını peynir ekmekle yemek
demektir, bugün için.” Talat, askerin çekilmesi ve mülklerin devrini
önkoşul haline getirmenin, çözüm istememek olduğunu kaydetti.” (Yeni Düzen,
4.6.2005)
* * *
“Cumhurbaşkanı
Talat, dün sabah TAK muhabirine yeni Kıbrıs politikası hakkında açıklamalarda
bulundu: “Bugün kaybedilmiş bir davayı
yeniden oluşturup kazanmaya çalışıyoruz. Kolay iş değil yaptığımız, çünkü
kaybedilmiştir. Kıbrıs artık AB üyesi ve onu Kıbrıs Rum hükümeti temsil ediyor.
Buna karşı mücadele uzun soluklu mücadele olacak. (...) Kıbrıs’ın kuzeyinde
nüfus oranıyla mal sahipliği olduğunu düşünürsek, mallar yüzde 70-80 Rum malıysa, yüzde 20-25 ile kalkınma olmaz. O
yüzden moratoryum bizim için söz konusu olmaz.” (Kıbrıs, 19.6.2005)
* * *
Görüldüğü gibi Kıbrıs Türk liderliği, arkasını TC askeri
ile nüfusuna dayamış, işgali altında tuttuğu Rum mallarını talan ederek,
“kalkınma”sını sürdürüyor; “uzun soluklu mücadele”si ile uluslararası hukuka
meydan okuyor, silah zoru ile taksim edilen “kuzey yarıyı AB’ye sokma” hayali
ile yaşayarak, Cenevre Sözleşmesine aykırı olarak adaya yerleştirilenlerin
sözümona “insan hakları”nı savunur görünüyor; ustalarının “arzu ve
hedefleri”nden şaşmamak için de, tutarlı olmayı zaaf addedenleri sarayda
besliyor!
(Pozitif Detay, aylık
magazin dergisi, Lefkoşa, Kasım 2007, Sayı:2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder