ABD’nin talimatı ve
İngiltere’nin gözetiminde hazırlanan Annan Planı, yarım yüzyıllık Kıbrıs
sorununu güya çözmeyi amaçlamaktaydı, ama başarısızlıkla sonuçlandı. Özellikle
Türk tarafı, “bir adım önde olma” taktiğini kullanarak, adamızın taksiminin yasallaşması
için büyük bir hareketlilik yaşadı. Geriye dönüp baktığımız zaman, aşağıdaki
alıntılarda da görüleceği gibi, halk muhalefetinin “yeni lider”lerle nasıl
yönlendirildiği, hangi politikalar uğruna, var olan rejim karşıtı muhalefetin
nasıl ehlileştirildiği ve halkın nasıl bir ihanete uğradığı daha iyi
anlaşılmaktadır:
ABD’NİN ÖNCÜLÜĞÜNDE
“ABD Dışişleri Bakanı
Colin Powell, Berlin’den Washington’a dönerken uçakta gazetecilerle gerçekleştirdiği
sohbette, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın planıyla şimdi Kıbrıs’ta tarihi bir
fırsatın elde edildiğini söyledi. Powell şöyle konuştu: “Şimdi ile Nisan ayında
yapılacak referandum arasında, Kıbrıslıların,
bunun bir daha gelmeyecek bir fırsat olduğunu anlamaları için çok çalışmalıyız.
Bir B planı yok. Olan bu. Her iki taraf da ne tür çekincelere sahip olursa
olsun, daha iyi bir düzenlemenin ortaya çıkması muhtemel değil. Gerçek şu ki,
bu düzenleme kabul edilmezse, uzun bir zaman için her şey duracak. Bu yüzden
hepimiz çok çalışıyor olacağız.” (Kıbrıs, 5.4.2004)
***
RUM MÜLKÜNÜ YAĞMA İÇİN
YEŞİL IŞIK
ABD Kıbrıs Özel
Temsilcisi Thomas Weston’un, 24 Nisan’da yapılacak referandumlar öncesinde
Radikal gazetesi ile yaptığı söyleşiden: “Rumlar
bu anlaşmaya hayır derse, kuzeydeki mülkiyet haklarını uzun bir süre tamamen
unutmaya hazır olmalılar. Türk tarafının suçu olmayan bir sonuçtan dolayı Türk
tarafının cezalandırılmasına izin vermeyeceğiz.” (Kıbrıs, 11.4.2004)
***
ABD Dışişleri Bakanlığı
sözcüsü Richard Boucher’in, “referanduma ABD desteği” başlıklı açıklamasından:
“Bizim görüşümüze göre, BM Genel Sekreterinin 31 Mart planından başka bir
seçenek yoktur. Ya bu çözüm var veya çözüm yok...Çözüme ulaşma yönündeki bu fırsatın kaçırılmasının ciddi, tarihi ve
geri dönülemez sonuçlarının, siyasi liderler ve Kıbrıs halkı tarafından tamamen
hesaba katılacağını umuyoruz.” (Kıbrıs, 13.4.2004)
TALAT VE KKTC’YE DESTEK
ABD’DEN
ABD Dışişleri Bakanı
Colin Powell, Başbakan Mehmet Ali Talat’ı telefonla arayarak, Kıbrıs
konusundaki çalışmalarından ve çözüm için ortaya koyduğu yapıcı çabalardan
dolayı teşekkür etti. (Afrika, 14.4.2004)
***
ABD Dışişleri Bakanlığı
Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston,
ABD’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasının uzun vadede ihtimal
dahilinde olduğunu söyledi. Weston, asıl önceliklerinin, Kıbrıslı Türkleri
kısa vadede ekonomik izolasyondan kurtarmak olduğunu vurguladı.” (Kıbrıs,
29.4.2004)
***
“Referandum Sonrası
Kıbrıs” konulu panelde konuşan Weston, “KKTC’nin tanınmasını bir seçenek olarak
görüyor musunuz?” sorusunu yanıtlarken, “Bütün seçenekleri değerlendiriyoruz. Tanınmanın
gerçekten yaşayabilir bir seçenek olmadığı yönündeki yasal desteklerin
aşınmakta olduğunu görüyorum. Bu yasal
temeller, BM Güvenlik Konseyi’nde aşınmaya uğradı, AB içinde aşınmaya uğradı.
Şu sırada içinde bulduğumuz durumla mücadele etmeye çalışırken alınan
kararlarla aşınıyor” dedi.
Dışişleri Bakanı Powell,
bu hafta Reuters ajansına verdiği demeçte, KKTC’nin tanınması yönündeki bir
soruya, “Henüz tanıma noktasına
gelmedik” diyerek, tanımanın seçenek dışı olmadığı sinyalini vermişti. Daha
sonra Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher’dan, Powell’in bu sözlerini
açması istenmişti. Boucher, Türk tarafının tanınmasının seçenekler arasında
olduğu görüşünü reddetmekten kaçınmıştı.” (Afrika, 1.5.2004)
ABD, YENİ LİDERİ İLAN
EDİYOR
ABD yönetiminin üst
düzeyde bir yetkilisi, KKTC’nin Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası,
UEFA ve İslam Konferansı Örgütü’nün de dahil olduğu uluslararası örgütlerde
temsil edilmesini Washington’un tamamıyla desteklediğini bildirdi.
Adının açıklanmasını
istemeyen bir yetkili, A.A.’ya yaptığı açıklamada, “Washington’ın Kıbrıs Türk toplumu lideri olarak artık Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş’ı değil, Başbakan Mehmet Ali Talat’ı kabul ettiğini” de
söyledi. Yetkili, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın New York’ta BM’de önceki
gün yapılan toplantıda bunun ilerisine de geçerek, Talat’a “Sayın Başbakan”
diye hitap ettiğini kaydetti.” (Kıbrıs, 6.5. 2004)
“Weston, Rum kesiminde
yayınlanan Filelefteros gazetesine verdiği demeçte, “Kıbrıslı Türkleri Mehmet
Ali Talat temsil ediyor. Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk toplumunun eski lideridir”
dedi.” (Kıbrıs, 24.5.2004)
“ABD Dışişleri Bakanlığı
sözcüsü Richard Boucher, Washington’ın Kıbrıslı Türklerin lideri olarak
Başbakan Mehmet Ali Talat’ı tanıdığını bildirdi.” (Kıbrıs, 27.5.2004)
***
“Washington’da
Amerika’nın Sesi radyosunun düzenlediği bir basın toplantısında, Kıbrıs
konusundaki son gelişmeleri değerlendiren Weston, “ABD’nin Kuzey Kıbrıs’ın
sıkıntılarını giderme yönünde AB ile tutarlı adımlar atacağını, ancak “tek
taraflı” eylemlerde de bulunacağını söyledi. ABD’nin bu yöndeki somut adımları
ne zaman atmayı planladığı yönündeki bir soru üzerine Weston, “Burada haftalardan bahsediyoruz, aylardan değil. Siyasi amacımız, Kuzey Kıbrıs’ın
izolasyonunu bitirmektir” dedi.
Weston, Amerikan
uçaklarının doğrudan doğruya Kuzey Kıbrıs’a uçuşu konusunun Amerikalı
yetkililer tarafından şu sırada üzerinde çalışılan konu olduğunu bildirdi.
Bunun yanı sıra Weston, ABD’nin Kuzey Kıbrıs’a doğrudan mali yardım yapmasının
söz konusu olabileceğine işaret etti... Thomas Weston, Kıbrıs’ta çözüm olacaksa
bunun Annan Planı’ndan daha farklı olmayacağını, ancak görünür gelecekte bir
çözüm ihtimalini görmediklerini belirtti.” (Kıbrıs, 7.5.2004)
KKTC’Yİ NEDEN
DESTEKLİYORLAR?
ABD Dışişleri Bakanlığı
sözcüsü Richard Boucher, düzenlediği basın toplantısında, “Kuzeyde ‘evet’,
güneyde ‘hayır’ kararı çıkarsa ne yaparsınız” sorusuna yanıt olarak,
“Referandum sonuçlarını kesinlikle göz önüne alacağız. Kıbrıslı Türkleri açıkta, soğukta bırakmayacağız” dedi. (Kıbrıs,
16.4.04)
***
ABD Dışişleri Bakanlığı
sözcüsü Adam Ereli: “ABD kökenli silahların Kuzey Kıbrıs’ta Türk Ordusu’nun
komuta ve kontrolündeki varlığı, ABD yasaları açısından herhangi bir sorun
oluşturmuyor.” (29.7.2004)
***
“ABD Kıbrıs Özel
temsilcisi Thomas Weston, KKTC’nin New York Temsilcisi Reşat Çağlar’ı ofisinde
ziyaret etti. Toplantı ile ilgili olarak bilgi veren A.A.’nın haberine göre
ABD, bir süre önce Kıbrıslı Türklere verdiği vizeyi 2 yıla çıkarması ve çok
girişli olarak düzenlemesinin ardından, önceki gün de vatandaşlarının dünyanın
neresinde olurlarsa olsunlar, “turist pasaportuyla KKTC’ye doğrudan gidebilecekleri”
talimatını verdi.
Irak’taki 130 bin Amerikan askerinin yanı sıra bölgedeki
resmi görevli Amerikalıların sayısı düşünüldüğünde, KKTC’ye
gelmesi olası Amerikalı turistin sayısına dikkat çekiliyor. Bu potansiyelin
değerlendirilmesi için turizm acente ve tur operatörlerinin hemen harekete
geçmesinin gerekliliğine işaret ediliyor. “ (Kıbrıs, 10.6.2004)
***
“Zaman gazetesinin
sorularını cevaplandıran Weston,
İslam Konferansı Örgütü’nün ‘Kıbrıs Türk cemaatini’ nasıl isimlendireceğine
kendisinin karar vereceğini söyleyerek, Kıbrıs
Türk Devleti tabirine de hiçbir itirazlarının olmadığını vurguladı.”
(Zaman, 11.6.2004)
KUTLAMA, YARDIM VE BİR
İTİRAF
“ABD Dışişleri Bakanı
Condoleza Rice, genel seçimlerdeki başarıdan dolayı CTP Genel Başbakan Mehmet Ali
Talat’a gönderdiği sözlü kutlama mesajında “üzerinize almış olduğunuz liderlik
sorumluluklarını kutluyoruz... İzolasyonların azaltılması yönünde Kuzey’de
ileri adımlar atmaya devam edeceğiz” dedi. (Kıbrıs, 19.5.2005)
***
“ABD Büyükelçisi Michael
Klosson, ABD Büyükelçiliği’nin KKTC’deki ofisinde bir basın toplantısı
düzenleyerek, 30.5 milyon dolarlık Ekonomik Büyüme İçin Kıbrıs Ortaklığı(CYPEG)
programı hakkında bilgi verdi.” (Kıbrıs, 12.2.2005)
***
“ABD Dışişleri Bakanlığı
eski koordinatörü Thomas Weston, NTV’ye
konuştu: “En başa dönecek olursak, bence
Kıbrıs’la ilgili en önemli değişim Türk tarafındaki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle
değil, onun bir buçuk yıl öncesinde yaşanmıştır...Ben de oradaydım. Adadayken
yine büyük bir gösteri olmuştu. Ben elçiliğimize, bu gösteriyi Kıbrıslı
Türklerin duruşunda önemli bir değişiklik olduğunun habercisi olarak ilettim.
Büyük bir kalabalık toplanacağı haber veriliyordu. Siyasi hava Türklerin
birleşme konusunda istekli olduğunu gösteriyordu. Büyükelçimize gidip bunu
gözlemlemek istediğimi anlattım. Oraya gittiğimde atmosfer gerçekten de çok
şaşırtıcıydı. AB yanlısı, çözüm yanlısı en kalabalık, en coşkulu gösteriydi.
Türk bayrakları, KKTC bayrakları bir aradaydı. AB bayrakları da vardı ve hatta
AKP bayraklarını görüyordum, hani şu sembolü ampul olan. Bu kuzey Lefkoşa’da
gerçekleşen en büyük açık hava toplantısıydı... Konuşmacı da, galiba Talat’tı, şunları söylemeye başladı: “Biz burada
çözümden yanayız, AB’ye girmek istiyoruz. İşte bizim gibi düşünenlerden, çözümden
yana olanlardan biri daha yanımızda” dedi. Ve umulmadık biçimde bağırmaya
başladı, “Sayın büyükelçi de burada, bizim yanımızda”. Çok büyük bir coşku
oldu, herkes alkışladı, ama ben şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Halbuki
orada sadece gözlemci sıfatıyla bulunuyordum ve doğal olarak diplomat kimliğime
kimseye ben şunu veya bunu destekliyorum demem mümkün değildi. Zaten meslek
hayatım boyunca böyle bir şey yapmış değilim. Şimdi ise emekliye ayrılmış bir
diplomat olarak konuşuyorum.” (Kıbrıs, 21.7.2005)
***
“Eski Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın ABD’ye cumhurbaşkanı sıfatıyla
değil, lider sıfatıyla davet edildiğini ifade ederek, ancak bunun da büyük bir adım olduğunu söyledi.
(Kıbrıs, 16.10.2005)
***
“İHA’nın haberine göre,
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya Bölgesinden Sorumlu Müsteşarı
Matthew Bryza, ABD’nin direkt para
yardımıyla Kuzey Kıbrıs’taki küçük çaplı sanayii kalkındırmayı amaçladığını
ve Kuzey’den ABD’ye tarım ithalatı başlatmak istediklerini söyledi. Bryza, bu
adımların ABD kanunları nedeniyle zaman alabileceğini belirtti.” (Kıbrıs,
5.11.2005)
GELECEKLE İLGİLİ
ÖNGÖRÜLER
New York’ta bulunan KKTC
Dışişleri Bakanı Turgay Avcı ile görüşen ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar
yardımcısı Matthew Bryza şöyle konuştu: “Siz
yeter ki bir adım önde olma politikasını terk etmeyin. Bu politikayı devam
ettirdiğiniz sürece, biz de izolasyonların kaldırılması yönündeki
girişimlerimize devam edeceğiz... Biz, AB ülkelerini de izolasyonların
kaldırılması yönünde teşvik ediyoruz.” (Cyprus Dialogue, 5.10.2007)
***
“ABD’nin eski Ankara
Büyükelçisi Morton Abramowitz ile
Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Henry Barkey, (9 Ekim 2007 tarihli)
Wall Street Journal gazetesinde yayınladıkları “Kıbrıs sabotajı” başlıklı
makalede, Türkiye’nin bu aşamada limanlarını Kıbrıslı Rumlara açmama
yaklaşımını sürdürmesini tavsiye ederken, Kıbrıs Rum toplumu lideri Tasos
Papadopulos ve AB’nin gerçek müzakereler için hazır olmaması halinde, Erdoğan’ın
önünde çeşitli seçeneklerin olduğu belirtildi. Bu seçenekler, “Kuzey Kıbrıs’ı
güçlendirmek içim ciddi bir ekonomik kalkınma programı, KKTC’nin İslam
dünyasınca tanınmasını sağlama çabası ve ‘nükleer
seçenek’ olarak adlandırılan Kuzey Kıbrıs’ın gelecek statüsü konusunda
bağımsızlık ve ilhak alternatiflerini de içeren bir referandum düzenlemek”
olarak sıralandı.” (Kıbrıs, 10.10.2007)
***
Gazeteci İbrahim
Sarı’nın, gazeteci-yazar Hakan Yılmaz Çebi ile yaptığı bir söyleşiden:
- Siz bir ara MPL Televizyonu
“Hazır Kıta” programınızda Şenol Sakınmaz’la Kıbrıs üzerine konuşurken, Sayın Sakınmaz, Kıbrıs’ta Artemis Otel adı
altında sözde turistik bir otelmiş gibi ABD askerlerine Ortadoğu’da ve muhtemel
Kafkaslar ve Balkanlarda çıkacak savaşlar sırasında bu askerlere aslında
dinlenme rehabilitasyon merkezleri yapıldığına dikkat çekmişti”
- Eyvallah Sayın Sarı,
siz anladınız onu (Gülüşmeler). Latife oldu, ama konu pek ciddi. Tıpkı orada
planladığımız gibi, bunlar bölgedeki
kendi ajanlarına öncelikli olarak rehabilitasyon merkezleri kuruyorlar. Ayrıca
bölge insanının tabiatı üzerinde oynamak için mutlaka o insanlara para
kazandırıp, sonra harcatmak gerekir. Misyonsuz para kazanan insan, bu parayı
zevkinde harcamak ister. Bu ülke kaynaklarını tekelinde tutan gayri milli
unsurlar, öyle bir psikolojik deney fareleri gibi halkın üzerinde oynuyorlar
ki; önce insanları aç bırakıyorlar, sonra doyuruyorlar, sonra da ‘bakın bu
tokluğu yaşamak istiyorsanız, öpeceğiniz eli bileceksiniz’ deyip, önce
insanların nefislerine kendilerini itaat ettiriyorlar. Bu amaçla da Trabzon’da Artemis Oteller kuruyorlar. Burası bir
enerji merkezi, bu merkezi kontrole almak sadece iktisadi bir yapılanmayla
olmaz. Bunun psikolojik, sosyolojik, kültürel, dini boyutları var. Bunları bir
merkezden birbirini destekleyen bir plan dahilinde hareket ettirmezseniz,
kalıcı olamazsınız. Bu da balonlarını patlatacak bir “hazır Kıta”nın daha erken
davranmasına sebep olur!..” (İsrail’in Trabzon İlgisi, netpano.com, 22.1.2008)
(Pozitif Detay, aylık magazin
dergisi, Lefkoşa, Şubat 2008, Sayı:5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder