Orta Doğu son 40 yıl içinde dört savaş, birçok saldırganlık eylemi, 5-10
devrim ve darbe ile sayısız saray isyanına sahne olmuştur. Bu bölge bugün
dünyamızın ana gerginlik odaklarından biri olmayı sürdürmektedir. Orta Doğu’daki
son derecede karmaşık soruna yüzeysel bir bakış bile, bölgenin gelecekte de
uluslararası dikkat odağında kalacağını göstermektedir.
Halklar, kültürler ve uygarlıkların en büyük kesişme noktalarından birinde
yer alan tarihsel Filistin toprağı üzerindeki anlaşmazlıklar, siyonistlerin
sözümona “adanmış toprak”a dönme çabaları, stratejik olarak önemli olan bu
bölgedeki emperyalizmin çıkarları ve İsrail devletinin doğuşu, 20. yüzyılın
başından 1948’e kadar geçen süre içinde bu bölgede meydana gelen önemli
olaylardır. İsrail’in kurulması, ardından Arap topraklarının işgali ile
sonuçlanmış ve Filistinli Araplar, kendi ülkelerinden komşu Arap devletlerine
kitlesel olarak göç etmişlerdir. ABD’nin Orta Doğu’daki en sadık müttefiki olan
İsrail’e verdiği mali, maddi ve moral destek sonucu, 1982 yazında Lübnan’daki
Filistinlilere karşı bir soykırımına girişildi. İsrail füzeleri ve bombaları
altında FKÖ ölmedi ve bölgedeki en güçlü siyasal güç olarak kaldı. Varlığı
boyunca karmaşık gelişmeler geçiren Filistin direniş hareketi, değerli zaferler
kazandığı gibi, acı yenilgiler de aldı.
YAYILMACI VE
İŞGALCİ İSRAİL
1948’de İsrail bağımsız bir devlet olarak ilan edildiğinden bu yana, 14,942
kilometre kareye çıkarmış ve böylece Yahudi devleti, eski Filistin toprağının
öngörülen %56-47'si yerine, %77’sine sahip çıkmıştır. İsrail-Arap savaşı geriye
bazı ciddi ve çözümlenmesi çok zor sorunlar bıraktı. Bir Yahudi ve bir Arap
devleti kurulmasını öngören Birleşmiş Milletler’in 181 numaralı kararını
geçersiz kıldı. Birçok siyasal sosyal ve insancıl sorun yaratıldı. Haziran 67’deki
3. İsrail-Arap Savaşı sonunda, İsrail ordusu Arap toprağından 70 bin kilometre
kareyi işgal etti. Bu İsrail’in savaş öncesi toprağının üç kat fazlasıydı. Bu
saldırgan savaş sonunda
1. Eski Kudüs kenti işgal edilip İsrail’e bağlandı, yasadışı olarak “birleştirildi”
ve İsrail’e başkent yapıldı.
2. Bölgenin en verimli tarım arazisi olan Batı Şeria işgal edildi. 300 binden
fazla Filistinli yurdundan atıldı.
3. Suriye’nin Golan tepeleri işgal edilerek, 100 bin Suriyeli ve 16 bin
Filistinli yurtlarını terke zorlandı.
4. İskan edilmemiş olan 56 bin kilometre karelik Sina yarımadası işgal edildi.
5. Yoğun bir iskan alanı olan Gaza Şeridi’ndeki 450 bin Filistinlinin
yaşadığı bölge işgal edildi.
Siyonist hareket, daha 1947 yılında BM Genel Kurulu’nun çok karmaşık
siyasal bir durumda kabul ettiği, tarihsel Filistin toprağının taksim edilmesi
planında payına düşenden asla memnun olmamıştı. Daima güvenlik gerekçesini öne
süren İsrail devleti, daha kurulduğu günden Filistin’in diğer topraklarını ele
geçirmeye başladı. İşte bu İsrail yayılmacılığı, savaşlara ve Filistinlilerin
yurtlarından atılmalarına yol açtı.
SİYONİST
IRKÇILIK
Siyonizm, 1974 yılında BM Genel Kurulu’ nun bir kararında da belirtildiği gibi,
karakteri itibaryla ırkçıdır. Örneğin İsrail’de halk, Yahudi olan ve olmayan
diye ikiye ayrılmaktadır ve Yahudi olmayanlar, ikinci sınıf yurttaşlar olarak
işlem görmektedir. Bu durum, sadece işgal altındaki topraklarda yaşayan Araplar
için değil, İsrail’de yaşayan Araplar için de söz konusudur ve hayatın bütün
alanlarında görülebilir. Siyonist ırkçılık, Filistin halkının haklarını
tanımama olarak kendini ortaya koyar. Günlük hayatta görülenin yanında, okul
kitaplarında bile ırkçılık vardır. Din ve ırk düşnıanlığı yapılır. Yahudi ulusunun
farklılığı ve üstün olduğu tezi savunulur. Ana özellikleri milliyetçilik, şovenizm,
anti-komünizm ve anti-sovyetizm’dir. 1972 yılında ilan edilen “Kudüs Bildirgesi”ne
göre, bütün dünyadaki Yahudilerin İsrail’e destek vermesi zorunlu hale
getirilmiştir. Dünya Yahudi Kongresi ise barış içinde birlikte var olma fikrine
karşı çıkmakta ve eski sosyalist ülkelerdeki Yahudi nüfusu etkilemeye
çalışmaktadır.
EMPERYALİZM-İSRAİL
BAĞLANTISI
Uluslararası mali sermaye ve egemen çevreler bağlantısının en belirgin
örneği İsrail’de yaşanmaktadır. Uluslararası emperyalizm, kendi yarattığı bu
varlık için 1948 ile 1973 yılları arasında 17 bin milyon dolar, 1973’den beri de
çok tutucu tahminlere göre 40 bin milyon dolar vermiştir. ABD ve diğer
emperyalist güçlerin mali, maddi ve moral desteğini alarak güçlendirilen İsrail
devleti, siyasal siyonizm ideolojisinin tezlerini hayata geçirebilmekte ve
İsrail’in Arap sakinleri yanında, komşu devletlerin Arap nüfusunu da yıkıcı
faaliyetlerinin sonuçlarından etkileyebilmektedir.
İşgal altındaki topraklarda 2.5 milyon dönüm Arap toprağı ele geçirilmiştir.
Arap evleri sözümona
cezai eylemler sonucu buldozerlerle yıkılmıştır. 1967 ile1975 arasında, yarısı
Gaza Şeridinde bulunan 20 bin ev yıktırılmıştır. Aynı dönemde 30 bin kadar
Filistinli hapse atılmıştır ve binlercesi yerlerinden edilmiştir. Suçları ise,
Filistin direniş hareketine sempati duymak veya İsrail’e sadık olmamak şeklinde
belirtilmiştir.
(Yeni Çağ gazetesi, 15 Aralık 1991)
BM’e üye olup da sınırları bugüne kadar belirlenememiş tek ülke İsrail’dir.
İsrail ayrıca, İncil’deki tarihsel ve güvenlikli sınırlara sahip olmak
isteyen, savunması kolay nehir ve dağlardan oluşan doğal sınırlar isteyen bir
ülkedir de. Menahem Begin, Mart 1979’da İsrail Parlamentosu Knesset’te şöyle
konuşmuştu:
“İsrail, Haziran 1967’den önceki sınırlarına asla dönmeyecektir. Birleşik
ve birleştirilmiş Kudüs, İsrail’in başkenti olarak kalacak ve Şeria’nın Batı Yakası
ile Gaza Şeridinde bağımsız bir Filistin devletinin yaratılmasına asla izin
vermeyecektir.”
ABD’DEKİ
SİYONİST LOBİ
ABD’de Yahudiler, nüfusun %3'ünü oluşturmakta (6 milyondan biraz fazla)
ve seçimlere katılımlarının yüksek olması nedeniyle toplam seçmen sayısının % 6'sına ulaşmaktadırlar. Siyonist lobi de, başka
nedenlerle birlikte Kongre’de çok güçlüdür. Senato’da İsrail’in talep ettiği
son model uçak, füze, zenginleştirilmiş uranyum veya mali yardım olsun, hiçbir
başvurusu reddedilmemektedir. Siyonist lobi, en başta ABD’deki mali sermayeyi
denetlemektedir. Askeri-sanayi kompleksi şu veya bu yolla siyonistlerin
elindedir. Siyonist . kaynaklar bile ABD sermayesinin üçte ikisi kadarının
siyonist iş adamlarına ait olduğunu ifşa etmektedirler. Çoğu siyonist olan 200
kadar Yahudi örgütü ABD’de çalışmaktadır. Her yıl yüz milyonlarca dolar İsrail
devletine akıtılmaktadır. ABD^de basının %50 kadarı siyonist çevrelerin
malıdır ve diğer siyonist örgütlerle birlikte baskı uygulayıp kamuoyunu
manipüle
etmekte ve
Amerikan desteğini güvenceye almaktadır. En büyük ABD gazeteleri, örneğin Washington Post,
New York Times vd birçok radyo-TV yayın kurumu,
siyonistlerin malıdır. Kültür ve santta da durum aynıdır. Siyonist lobiye karşı
çıkmaya kimse cesaret edemez. İsrail’e yönelik bütün eleştirileri siyonistler,
anti-semitizm, Yahudi aleyhtarlığı olarak suçlarlar. Amerikan politikacıları
için kendi hükümetlerini eleştirmek, Tel-Aviv’i eleştirmekten daha kolaydır.
ABD’deki Yahudilerin %76'sı 6
eyaletteki 16 kentte yoğun olarak yaşamaktadır. Bunlar 181 seçim oyuna sahip
New York, Kaliforniya, Pensilvanya, Illinoi, Ohio ve Florida olup, ABD Başkanını seçmede sadece 270 oy yeterlidir. Siyonistler, Genel
Seçimlerde kendilerinden yana olanlar için para yardımı yapmaktadır. Örneğin
1982’deki Kongre seçimlerinde, 30 siyasal eylem komitesi kuran Amerikan-İsrail
Kamu İşleri Komitesi, 1.67 milyon dolar harcamıştı. ABD'deki Yahudiler arasında
İsrail yanlıları %95 oranındaolmakla beraber, hepsi de Siyonist değildir. Bu
felsefeye inanmamakla beraber, amaçlarına da karşı çıkmazlar. Amerikan
Yahudilerinin ancak %5 kadarı güçlü olarak Siyonizmin karşıtıdırlar, ama
herhangi bir örgüt çatısı altında örgütlenmemişlerdir.
MİLİTARİST
İSRAİL
ABD, İsrail’e
her yıl 2.700 milyon dolar değerinde silah sağlamaktadır. Yani her İsrail
yurttaşına 750 dolar düşmektedir. Middle East International dergisinde yazan ABD’li
iktisatçı Thomas
R. Stauffer’e göre, her 5 Amerikan ailesinden biri,
İsrail’e yılda 70 dolar vermektedir. Bu paranın çoğu askeri amaçlara harcanmakta
ve tahrip silahları geliştirilmektedir. Bu paranın çoğu askeri amaçlara
harcanmakta ve tahrip silahları
geliştirilmektedir. İsrail, 6 Ağustos 1982’de Lübnan’daki sivil halka karşı “vakum
bombası” kullanıp, denemiştir. Batı Beyrut’taki 8 katlı bir binada patlatılarak
285 kişinin ölmesine yol açmıştır. Patlama anında binada sadece yaşlılar, kadın
ve çocuklar bulunmaktaydı. İsrail, Lübnan’da ayrıca ABD malı fosfor ve demet
bombalarını kullanarak, büyük miktarda can kaybına ve yaralanmaya neden
olmuştur.
Kısacası İsrail, dünyanın en fazla askerileşmiş devletlerinden biri olup,
Orta Doğu’da savaş tehdidi üreten bir makina haline dönüşmüştür. İsrail’in
günde 4 milyon dolar, yani kişi başına yılda bin doları aşan bir askeri harcaması
vardır. Bu, dünyadaki en yüksek askeri harcamadır
.
ÇÖZÜM NEDİR?
Çözüm, İsrail devletinin demokratik bir yapıya kavuşturulması ve batı Şeria
ve gaza Şiridinde kurulmuş olan Filistin devleti ile yanyana yaşamasıdır. Ama
bunun kabulü ve hayata geçirilmesi, zaman alacaktır. Madrid’de atılan ilk adım
Filistin halkının haklı davasını ilerletmesinde önemli bir gelişme olmuştur. Washington ve diğer merkezlerde yürütülecek uluslararası barış görüşmelerinde, Arap ve
Filistinlilerin haklarının, tanınması ve işgal altındaki topraklardan geri
çekilme sağlanmalıdır. Uluslararası durum, Orta Doğu sorununun barışçı yollardan
çözümlenmesi için uygundur. Yeter ki İsrail
yöneticileri, adil bir barış doğrultusunda demokratik kamuoyunun istemlerine
yanıt verebilsin.
(Yeni Çağ gazetesi, 22 Aralık 1991)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder