5 Şubat 2018 Pazartesi

EMPERYALİZM GERÇEKTEN BARIŞ YAPABİLİR Mİ?


Varşova Paktı’na üye ülkelerin silahsızlanma konusundaki çeşitli önerileri, Cenevre’de, Viyana’da, Birleşmiş Milletler’de ve diğer uluslararası kuruluşlarda yapılan silahsızlanma görüşmeleri ve nihayet zirve buluşmalarında getirilen ve dünya barışı ile uluslararası güvenlik yararına olan uzlaşma yanlısı tavrını dünya demokratik ve barışsever güçlerince çok olumlu karşılandığı gözlenmektedir.

Emperyalizmin, dünyadaki savaş tehlikesinin ana kaynağı olduğu bilinmektedir. Dış faktörlerin, bu sosyal sistemin yapısından doğan bu özelliğini değiştirmesi düşünülemez. Ama dünyamızın bugün içinde bulunduğu gelişme aşaması ve ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinin ulaştığı düzey, evrensel insancıl değerlere öncelik vermeyi ve insanlığın yeryüzünden silinmesine yol açacak olan tehlikeleri azaltmayı ve yok etmeyi gerekli ve kaçınılmaz kılmaktadır. Emperyalizmin barış yapıp yapmayacağı açısından konuya yaklaşıldığı zaman, sözü edilen yeni düşünme şeklinin, günümüzde var olan gerçek olasılıklar üzerine dayandığı görülmektedir.

İlk olarak, ABD ve NATO’nun en saldırgan emperyalist çevrelerinin dizginlenmesi ve onların yeryüzü ve uzaydaki planların gerçekleştirilmesini önlemek söz konusudur. Bun olasılık sosyalizmin gücüne, Sovyetler Birliği’nin ulaştığı askeri-stratejik dengeye ve sosyalist ülkeler topluğunun izlemekte olduğu kararlı barış politikasına dayanmaktadır.

İkinci olarak, dünya çapında barış ve silahsızlanma yanlısı hareket, gittikçe daha geniş siyasal ve sosyal güçleri kapsayıp kucaklamakta ve etkin gücünü hissettirmektedir. Dünyanın bilinçli mantığın, halkların çıkarını barış istemini temsil eden bu hareket, emperyalizmin en saldırgan politikasıyla yapılan mücadelede onu, barışı koruması için zorlamada önemli katkıda bulunmaktadır.

Üçüncü olarak, sosyalist ülkelerle barışçı ve karşılıklı yarara dayanan ilişkilerin geliştirilmesi, burjuva çevrelerinden, ABD ve Batı Avrupalı ülkelerin tekelci gruplaşmalarına kadar olan kesimin çıkarımıdır. Bu çevreler, farklı toplumsal sistemlerin barış içinde rekabetinden, bilimsel-teknik devrimi mükemmelleştirerek, yeni kâr kaynakları oluşturmaktan yanadırlar. Bu nedenle, atom çağının gerçeklerine uyan ve kapitalist düzene koruyucu mekanizmaları geliştirmeye çalışmaktadırlar. O halde burada söz konusu olan, emperyalizmin yapısı itibarıyla barışçı olduğu değil, onun barış yapılabilir duruma getirilmesidir. 

Burjuva çevreleri, silahlanma yarışının kapitalist düzene karşı bir çeşit saatli bomba etkisi yaptığını, kapitalist ekonomi üzerinde tahrip edici bir etkide bulunarak, kapitalist dünyayı derin bir bunalıma sürükleyecek sosyal patlamalara yol açabileceğini bilmektedir. Çünkü yine burjuvazi, bugünkü muazzam silahlanmanın kaçınılmaz olarak sosyal harcamalardaki kesintilerle ilişkili olduğunu ve kapitalist düzenin kendi varlığını tehlikeye atabilecek sosyal çalkantılara yol açabileceğini çok iyi bilmektedir.

Bu nedenle barış ve demokrasi güçleri hayale kapılmadan, uluslararası durumu daima soğukkanlı ve gerçekçi olarak değerlendirmek zorundadırlar. Kapitalist-emperyalist sistemin kendi kendini nükleer silahlardan arındırılmış bir dünyaya, yeni ve eşitlikçi bir ekonomik düzenin koşullarına, her iki farklı dünya sisteminin entelektüel ve ahlaki değerlerin dürüst bir şekilde kıyaslanabileceği bir duruma uyum sağlayıp sağlayamayacağı sorusu, önümüzdeki yıllarda yanıtlanmış olacaktır.

(“Kemal Alpınar” imzasıyla, Gençlik Dünyası, aylık gençlik gazetesi, Ocak 1988, Sayı:3)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder