26 Şubat 2018 Pazartesi

Dr. Ahmet Cavit’le Söyleşi… KENDİ ÜLKEMİZDE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ KISITLANDI


Soru: Bağımsız ve Federal Kıbrıs için Temas Grubu’nun Kıbrıs Türk Koordinatörü olarak bize çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Yanıt: Temas Grubu’muz Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların 1958 yılından bu yana ortak olarak oluşturdukları ilk kuruluştur. Mayıs 1989’da Batı Berlin’de “Bildungswerk für Demokratie und Umweltschutz” örgütünün çağrısı ile bir araya gelen girişimciler, 23-24 Eylül 1989’da Lefkoşa’daki ara bölgede yer alan Lidra Palas Oteli bahçesinde geniş bir katılım ile “Bağımsız ve Federal Kıbrıs için Temas Grubu”nu oluşturdular. 20-27 Ocak 1990’da yine aynı yerde yapılan ortak toplantıda kabul edilen “Temel Görüş ve İlkelerimiz” başlıklı bir belge Rumca, Türkçe ve İngilizce olarak gerek Türk, gerekse Rum kamuoyunun bilgisine sunuldu. Belgenin ana başlıkları sanırım içeriği hakkında size bir bilgi verebilir: 1. Geleceğimizden kaygılıyız, 2. Ortak sorumluluklarımızın bilincindeyiz, 3. Geçmişteki şiddeti ve ayrılıkçı ideolojileri kınayıp, mahkum edelim, 4. Ortak geleceğimiz federasyondadır, 5. Yurttaşların harekete geçirilmesi kaçınılmazdır.

Soru: Bu ilkelerin hayata geçirilmesi için ne gibi çalışmalar yaptınız?
Yanıt: Aktarayım. Kuruluşumuz ardından Aralık, Ocak ve Şubat aylarında Kıbrıs Türk kesimindeki üç muhalefet partisi lideri olan Alpay Durduran (Yeni Kıbrıs Partisi), Mustafa Akıncı (Toplumcu Kurtuluş Partisi) ve Özker Özgür (Cumhuriyetçi Türk Partisi) tarafından Lefkoşa’nın Rum kesiminde konferanslar verilerek, Kıbrıs sorununun çeşitli yönleri hakkında partilerinin görüşlerini Rum toplumuna anlatmaları olanağını sağladık. Bu da iki toplumun yakın tarihinde ilk kez gerçekleştiriliyordu. Temas Grubu’nun Kıbrıs Rum kanadı, bu konferansların çok yararlı olduğunu ve Rum basınında geniş olarak yansıtıldığını bize duyurdular.

Soru: Başka temaslar da örgütlediniz mi?
Yanıt: Her iki kesimden gazetecilerin, doktorların, karikatürist ve yazarların bir araya gelmesi için çeşitli girişimlerde bulunduk. Bunların bir kısmına izin verildi. Bir kısmına verilmedi. Kuruluşumuzdan bu güne kadar geçen iki yıl içinde siyasal, kültürel, tıbbi ve diğer alanlarda Türklerle Rumlar arasında, gerek kişiler, gerekse örgütler olarak işbirliği yapılması ve görüş alış-verişinin sağlanması için 75 kez başvuruda bulunduk. Ne yazık ki bu dilekçelerimizden ancak 15’ine olumlu yanıt alabildik. Kendi ülkemizde seyahat özgürlüğümüze konan bu kısıtlamaları protesto etmek amacıyla geçen Mayıs ayında Strazburg’daki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu’na şikayet dilekçesi vermiş bulunuyoruz. Kıbrıs Türk liderliğinin keyfi kararlarla Türk ve Rumların biraraya gelmelerine engel olmasının gerek Paris Şartı’na, gerekse İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne ters düştüğünü, uluslararası kuruluşlara duyurarak, bize yardımcı olmalarını istedik. Bu nedenle Kıbrıs Türk liderliğinin öfkesine yol açtık.

Soru: Toplantılarınızda tartışılan konular nelerdi acaba?
Yanıt: Ocak 1990’da yaptığımız üçüncü ve son ortak toplantıda Rum ve Türk kesimlerinden yazılı 5 bildiri sunulmuştu. Federal bir çözüm halinde günlük hayata bunun nasıl yansıyacağı, eşitlik ve garantiler hakkında Rum tarafının görüşleri, federal devletin yapısı gibi konularda başlattığımız tartışmaları ne yazık ki sürdürmek olanağını bulamadık. 1990’ın Mart ayında başlayan Rum öğrencilerin sınır gösterilerini gerekçe göstererek, temasları yasaklayan Türk liderliği, bundan sonra yaptığımız 44 başvurudan ancak 5’ine izin verdi. Bunlardan en önemlisi Aziz Nesin’in 17-19 Aralık 1990 tarihlerinde Kıbrıs’ın Rum kesimine yaptığı ziyaret nedeniyle düzenlenen etkinliklere katılmak için olandı. Üç gece yaklaşık 80 kişi Lefkoşa’nın Rum kesiminde yapılan kültürel toplantılara katıldı. Gazeteci, yazar, sanatçılar kendi meslektaşlarıyla buluşma olanağını elde ettiler. Sadece bir gün, Türk kesimine geçip, basın toplantısı yapan Aziz Nesin’le birlikte 20 kadar Rum sanatçı ve yazarın Lefkoşa’nın kuzeyini ziyaret etmelerine izin verilmişti.

Soru: Şu andaki temasların durumu nasıl?
Yanıt: Ne yazık ki durmuş durumda. Kıbrıs Türk liderliği, bize neden izin verilmediğini, kendilerine soran yabancı insan hakları yetkililerine, üyelerimizin “komünist oldukları”, ya da “kendi görüşlerine uygun insanlar olmadıkları” şeklinde konuşabilmişlerdir.

Soru: Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması için başlatılan son girişimler hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Yanıt: Kıbrıs sorunu için bir çözüm bulunmasının önkoşulu, Türk tarafının taksim fikrinden vazgeçerek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federal bir yapıdan yeniden örgütlenmesi için yapıcı bir politikayı benimsemesidir. 18 yıldır TC tarafından uygulanmayan BM kararları hayata geçirilmeli, bütün yabancı askerler adayı terk etmeli, taraflar arasında her düzeyde temaslara derhal başlanmalı ve hiçbir engel konulmamalıdır. Çözüm, iki devletlilik temelinde değil, tek Kıbrıs devletinde iki eyalet (bu kuzeyde iki, güneyde üç eyalet de olabilir) şeklinde düzenlenmeli ve Türk yönetimi altında kalacak eyaletin sınırları sadece yönetimsel olup, bugünkü %37’den, gerçek Türk toprak mülkiyeti olan (kamu arazisinden Türklerin payına düşen de eklendiğinde ulaşılacak rakam olan) %18 oranının üst sınır, ki bu halen %25’in altı olarak görüşülmektedir, indirilmelidir. Böylece topraklarından ve köylerinden ayrılmak zorunda kalan Rum göçmenler, Rum yönetimi altında kalacak bölgelere dönebilecek ve bu sorun asgari boyutlara indirgenebilecektir. Geriye kalan Rum ve Türk malları için tazminat, toptan değil, kişisel olarak düzenlenmelidir. Kıbrıslı Türklerle evlenenler dışındaki bütün TC’li göçmenler, geri ülkelerine dönmeli ve yasadışı olarak verilen yurttaşlıklar iptal edilmelidir.

Soru: ABD’nin girişimleri hakkında görüşleriniz?
Yanıt: Gerçekten federal ve toprağı bütün, bağımsız ve egemen bir Kıbrıs için yapılacak bütün katkıları sevinçle karşılarız. Ama konfederal bir yapı öneren ve fetihçi politikaları kalıcılaştırmaya yönelik girişimlere karşıyız. 18 yıldır Kıbrıs Türk liderliğinin sürdürdüğü yağma, ganimet ve yolsuzluklara son verecek bir çözümün garantisi, Kıbrıs Türk demokrasisinin müdahaleler olmadan, birlikçi bir politikadan yana, iyi niyetli çabalara destek olmasıdır. Seyahat, yerleşme ve mülk edinme özgürlüklerine hiçbir kısıtlama getirilmemesinden yanayız.

(Birlik, aylık siyasi dergi, İstanbul, Ekim 1991, Sayı:11) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder