2 Şubat 2018 Cuma

KIBRIS’TA YENİ DÖNEM - Bir ilerici Cumhurbaşkanı: Vasiliyu


            Kıbrıs’ta 28 yıldan bu yana en tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimi geçen Şubat ayı sonunda yapıldı. Eski Cumhurbaşkanı Spiros Kiprianu ilk turda elenirken, ikinci tura kalan bağımsız ilerici aday Yorgo Vasiliyu, sağcı Glafkos Kleridis’i 10 bin oy farkıyla geçerek, başkanlık koltuğuna oturmaya hak kazandı. 8 ay süren ve daha çok Kıbrıs TV’sinden verilen basın toplantıları, ekranda gazetecilerle adayların tartışması ve diğer toplantılarla dikkat çeken seçim kampanyası, 1974’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’ın kuzeyini işgal etmesiyle oluşan adanın taksimine son verip, 520 bin kişilik Rum toplumu ile 100 bin kişilik Türk toplumunun yeniden birlikte yöneteceği federal bir Kıbrıs’a ulaşma konusunda yoğunlaşmıştı.
            Başkanlığı Vasiliyu’nun kazanmasından sonra bir demeç veren Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf Denktaş, Vasiliyu’nun yüzde yüz Rumlardan oluşan seçmenler tarafından seçildiğini (güya yürürlükteki 1960 Anayasası ortak seçim olanağını tanıyormuş gibi) söyleyerek, onun tüm Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin mümkün olmadığını (kendisinin onay verdiği 29 Mart belgesinde de ayrı seçimler öngörülüyor) öne sürdü. 1974 yazına kadar, bugün varlığını görmezlikten geldiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkan yardımcılığı ünvanını kullanan Denktaş, gerçek niyetinin bağlantısız bir dış politika güden bu devletin ortadan kaldırılması olduğunu gizleyememektedir. Hatırlanacaktır, 1963 Aralık ayında enosisçilerle taksimciler, elele vererek devleti yıkmaya yöneldiklerinde, Dr.Küçük, Türklerin adanın taksimini istediklerini ve hükümetteki görevlerine dönmeyeceklerini açıklarken, bir buçuk yıl sonra Temsilciler Meclisi çalışmalarına katılmak istediklerinde, Rumların engellemeleriyle karşılaşmışlardı. Denktaş ise, “Ada’nın Doğu Akdeniz’in Küba’sı olma tehlikesi”ne karşı dış müdahalelere gerekçe hazırlamakla meşgul değil miydi? 1974 yazında olanlar da gerek Yunanistan, herekse Türkiye eliyle adanın bölünmesine yönelik emperyalist planların uygulanmasından başka neydi ki?
         Gelelim günümüzdeki itirazlara. Denktaş’ın dışişleri bakanı K. Atakol, Vasiliyu’nun “Kipriyanu yönetiminin Kıbrıs sorununda temel olarak kabul ettiği mesnetsiz esasları savunmaya başladığını” öne sürüyor. Nedir bu esaslar?
“1. Geçici hükümet kurulmadan önce Türk askerlerinin ve askeri malzemesinin, istisnasız bütün göçmenlerin adadan çekilmesi.” Görüşme süreci boyunca taraflar üzerindeki askeri, politik ve manevi baskının kalklaması için bunlar gerekli değil mi? Yeni federal devletin toprakları üzerinde Türk, Yunan ve diğer ülke askerlerinin üslenmesi durumunda, egemenlik ve bağımsızlık zedelenmeyecek midir? 1963 çatışmalarından ıslak kurşunları bile değiştirmeyen Türk Alayı unutulmamıştır. Her iki doruk anlaşmasında da adanın askersizleştirilmesi kabul edilmemiş midir? 60 bin kişilik TC göçmenleri ise, varılacak anlaşmanın onaylanmasında Kıbrıslı Türklerin özgür iradelerinin yansımasında olumsuz rol oynayacaklarından, Kıbrıslılar arasında yeniden düzenlenecek ortak yaşamın unsurları olmamalıdırlar. 1974’den sonra bozulan Kıbrıs’ın demografij yapısı eski durumuna getirilmelidir.
“2. Bütün vatandaşların dolaşma, yerleşme ve mülk edinme temel özgürlüklerinin ve özellikle bütün göçmenlerin evlerine dönme hakkının güvence altına alınması.” İki bölge arasında, öteki eyaletin yasalarına uymak koşuluyla üç temel özgürlüğün kullanılması, federal devletin vazgeçilmez bir özelliğidir. Geri döneceklerin sayısının her iki tarafta da sınırlı olacağı bilindiğine göre, bu hak niçin tanınmasın?
“3. Tek yanlı dış müdahale hakkını dışlayacak, sonuç alıcı uluslararası garantilerin sağlanması.” Bu husus mutlaka uluslararası bir konferansta görüşülmelidir. “Türk askeri giderse, yeni katliamlar olur” korkutmacası ile taraflar arasında güven ortamının oluşmasına hizmet edilemez. Merkezi federal yönetim, demokrat Kıbrıslıların elinde bulunduğu sürece, bunca çekilen acılar göz önünde bulundurulursa, yeni saldırılar olmaz. Hem 1967’de barikatlar kaldırıldığı zaman, Rum kesimine ilk geçenler, Türklerle Rumların bir arada artık yaşayamayacağı propagandasını yapanlar değil miydi? Şimdi bile sınır ticaretini onlar yürütmüyor mu? Tek yanlı müdahale hakkı var olduğu sürece, feast güçleri istedikleri zaman toplumlararası işbirliğini bozmaya yeltenmeyecekler mi? Şoven ve faşist unsurların her iki eyalette de etkisiz hale getirilmeleri, yeni federal devletin yaşama güvencelerinden biri, hem de en önemlisi olacaktır. Yeter ki iyi niyet ve karşılıklı anlayış egemen olabilsin. Federal birliğin önkoşullarını bu esaslar çerçevesinde olgunlaştırmak, her iki taraftaki demokrat ve ilerici güçlerin boyun borcudur.

BİR İLERİCİ CUMHURBAŞKANI: VASİLİYU
            Göz doktoru bir baba ve diş hekmi bir annenin oğlu olan Yorgo vasiliyu, 1931’de Mağusa’da doğdu. 1941’de Kıbrıs Emekçi Halkının İlerici Partisi(AKEL)’in kurucu üyeleri arasında yer alan Vasiliyu’nun anne-babası, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’daki komünist gerillalara tıbbi yardımda bulunuyorlardı. Daha sonra Budapeşte’ye geçerek, orada Yunan savaşçılarının öksüz çocuklarına bakan bir yuvanın yöneticiliğini üstlenen Vasiliyu’nun annesi, babasını da Taşkent’te fabrika işçiliğine uğurluyordu. İki yıl süreyle Cenevre’de tıp eğitimi gören Vasiliyu, daha sonra Budapeşte^ye dönüp oradaki ekonomi okulundan mezun oldu; ardından da İngiltere’de pazarlamacılık konusunda uzmanlık eğitimi yaptı.
            1960’ta Kıbrıs’ın İngiliz sömürge yönetiminden bağımsızlığını kazanmasından sonra adata dönen Vasiliyu, 1962 yılında Ortadoğu Araştırma Merkezi (KEMA)’ni kurdu. İş çevrelerinde, bugün gelişmekte olan ülkelerdeki en büyük Pazar araştırma bürosu olarak nitelendirilen KEMA’nın 12 ülkede temsilcilikleri bulunuyor. Kıbrıs bankası Yönetim Kurulu ile Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası üyesi olan milyoner işadamı Yorgo Vasiliyu, üç çocuk babasıdır ve kendisini kitapsever olarak tanımlamaktadır. Rumca, Macarca, İngilizce ve Fransızcayı çok iyi olarak konuşabilmekte, biraz da Almanca, İtalyanca ve Rusça bilmektedir.
            Vasiliyu, kendisine en büyük desteği vermiş olan AKEL ile iki konuda farklı görüşlere sahip: Valiliyu, AT ile yapılan gümrük birliği anlaşmasını desteklemekte ve İngiliz üslerinin kaldırılmasını “uzun vadede” düşünmektedir. Kendisinin ne sosyalist, ne liberal, ne de muhafazakâr olduğunu söyleyen Vasiliyu, demokrasinin ve sosyal adaletin daha fazla sağlanmasını isteyen bir ilerici olduğunu belirtmektedir. Kıbrıs’ın Avrupa’nın turfanda sebze-meyve bahçesi olabileceğini ifade ederken, Kıbrıs’ın bölgesel bir denizaşırı mali merkez haline getirilerek, seçilmiş yabancı sermayeyi cezbetmek için çok aktif bir hükümet politikasına ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Çiftçilere ve küçük sanayicilere destek vereceğini açıklayan Vasiliyu, alacağı 91 önlemin sonuçlarını, 11 Haziran’da (100 günlük icraat ardından) düzenleyeceği bir basın toplantısında Kıbrıs halkına sunacak.

(“Mehmet Sonuç” imzası ile, Ekonomi ve Politikada Görüş, aylık dergi, Sayı: 17, Nisan 1988)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder