21 Ekim 2017 Cumartesi

KIBRIS TÜRK LİDERLİĞİNİN TAKSİM POLİTİKASI

Kıbrıs Türk toplum lideri Rauf Denktaş’ın, Kıbrıs sorununun BM Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında kendisine Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’la eşit temsil hakkı tanınmadığı takdirde bağımsız Kıbrıs Türk devletini ilan edeceğini açıklaması, yıllardır emperyalizmin savunduğu Kıbrıs’ın taksimi planının yakında tamamlanacağını göstermektedir.

Bilindiği gibi geçen yılın Temmuz ayında Makarios’a karşı yapılan darbeden sonra, Türkiye Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmuş ve ada topraklarının yüzde 40’ı Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimi altına girmişti. Daha sonra da İngiliz üslerine sığınan Kıbrıslı Türkler, TSK’nin denetimindeki bölgeye taşınmış, geçtiğimiz ay içinde taksim hattının güneyinde kalanların kuzeye aktarılması ile nüfus ayrımı da gerçekleşmişti.
İngiliz ve Amerikan emperyalizmine hizmet etmekte olan Kıbrıs Türk liderliğinin Kıbrıs sorununun çözümü yolunda izleyegeldiği taksimci politika, 1956’lardan beri sürdürülmektedir. Menderes hükümetlerinin “Ya Taksim, Ya Ölüm” parolası, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığa kavuşmasından sonra terkedilmemiştir. Kıbrıs Türk liderliği, ada nüfusunun yüzde 80’ini oluşturan Rum toplumuna oranla kazanılan geniş anayasal yetkilerin uygulanması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların çözümünde uzlaşmaz bir tutum içine girmiş, sonunda Aralık 1963 olayları patlak vermiştir. O dönemde Cumhurbaşkanı yardımcısı olan Dr. Küçük, Kıbrıs anayasasının artık yaşamadığını duyururken, Türk Cemaat Meclisi başkanı olan R. Denktaş da adanın taksimi yolundaki emperyalist planların tasarıları ile meşguldü. 1958’lerde Rum yeraltı örgütü EOKA’nın karşıtı olarak kurduğu TMT aracılığı ile “Türkten Türke Kampanyası”nı başlatan Denktaş, “Türklerle Rumlar birarada yaşayamaz” masalını uydurarak, cılız Kıbrıs Türk burjuvazisinin desteği işle toplumlararası düşmanlığı körüklemeye başlamıştı. Kıbrıs halkı arasında barış ve kardeşlikten yana olan ilerici Türklere karşı baskı ve terör uygulanmasına devam edilmiş, liderliğin emperyalizm yanlısı politikasına karşı çıkanlara Türk bölgelerinde hayat hakkı tanınmamıştı.

Emperyalizm ve onun saldırgan örgütü NATO’ya bağlı olan Türkiye’nin Kıbrıs politikası ise genel olarak Kıbrıs Türk liderliği ile aynı çizgide oluşturulmuştu. Dışişleri Bakanı Erkin, 1964 Haziran’ında “Kıbrıs sorunun kesin çözümü için adanın bir kısmı Yunanistan’a, diğer kısmı da Türkiye’ye verilmelidir” derken, devrin Başbakanı İnönü 8 Eylül 1964’de TBMM’de şunları söylüyordu: “Biz taksim tezinden ziyade resmi olarak federasyon kavramını kullanıyoruz. Böylelikle antlaşmalara da bağlı kalmış oluyoruz.”

Bugün burjuva politikacılarının üzerinde birleştikleri ve savundukları “Kıbrıs’ta federasyon” görüşünün ardındaki anlam, kurnaz politikacı İnönü tarafından yukarıdaki sözlerle açıklanmaktaydı.

Kıbrıs karma hükümetinden çekilen Türk Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar, uzun süre kendilerine Bakanlar Kurulu gündemi gönderildiği halde, toplantılara katılmamakta ısrar ettiler. 1967 yılı sonunda Kıbrıs Türk liderliği, Türkiye Dışişleri Bakanlığından bir heyetin ziyareti ardından, “tamamen Türk toplumunun iç yönetimi ile ilgilenecek olan” Geçici Kıbrıs Türk Yönetimini ilan etti. Oysa Kıbrıs anayasasının 87. ve 89. maddeleri bu yetkiyi zaten Türk Cemaat Meclisine veriyordu. 185. maddeye göre ise, “Cumhuriyet toprakları bölünmezliğe sahip olup, üzerinde herhangi bir bağımsız birim oluşturulamazdı.

Sonradan gelen Türkiye hükümeti iktidarları, Kıbrıs sorununun çözümü için başlatılan toplumlararası görüşmelerin “üniter Kıbrıs devleti” ilkesi çerçevesinde yapılmasını kabul ettiler. 1973 yılında yeniden federasyon tezinin öne sürülmesi, Kıbrıs Rum toplumunun büyük tepkisine yol açtı. Kıbrıs Türk Yönetimi ise görüşmelerde coğrafi ayrılık politikasında ısrar ediyordu. “Kıbrıs Türklerinin mal ve can güvenliği” gerekçesi ardına saklanan bu taksimci görüşün tutarsızlığı, “barış harekâtı” öncesine kadar karma köylerde Türklerle Rumların dostluk ve işbirliği içinde yaşamış olmaları ile kanıtlanmaktadır.

1974 yazında Türkiye’nin “Kıbrıs’ta bozulan anayasal düzeni ve bağımsızlığı yeniden sağlamak” amacı ile giriştiği askeri harekât, adanın taksim hattı boyunca ikiye ayrılması ile sonuçlanmıştır. TSK’nin denetimindeki bölgenin ekonomik, tarımsal, yasal ve örgütsel sorunları ile ilgilenecek olan bir komisyon, Türkiye hükümetince oluşturulurken, öte yandan da devlet ve özel sektör temsilcileri Kıbrıs’a taşınmıştır.
Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi ile ortaya çıkan sorunlar henüz çözümlenmiş değildir. Kıbrıs Türk yönetimine önce “otonom” bir nitelik verilmiş, daha sonra da “K. C. Türk Federe Devleti” kurularak, “özgür Türk bölgelerinde” geçerli olacak yeni bir anayasa kabul edilmiştir. Viyana görüşmelerinde kararlaştırılan nüfus aktarmasının tamamlanması ile şimdi sıra sınır pazarlığına gelmiştir. Kıbrıs nüfusunun yüzde 18’ini oluşturan Türkler, ada toprağının yüzde 12.3’ü ve yüzde 73.3’lük özel mülkiyetin yüzde 16.8’inin tapulu sahibidirler. Halen Türk Silahlı Kuvvetleri yüzde 40’lık bir bölgeyi denetiminde tutmaktadır. Bu arada adadaki İngiliz askeri üsleri, Amerikan emperyalizmine devredilmek üzeredir, hatta bu işlem başlamıştır bile.

BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyinin Kıbrıs’ta durumun normalleştirilmesi yolunda bugüne kadar aldığı kararlar uygulanmamaktadır. Sorunu BM dışında NATO’nun çıkarları doğrultusunda çözme çabaları devam etmekte, Denktaş yönetimi barışı engelleyici adımlar atmak peşinde koşmaktadır.

Kıbrıs sorunu ancak BM örgütü çerçevesinde toplanacak uluslararası bir konferansta çözümlenebilir. Toplumların yönetimi federal ilkelere dayandırılsa bile çözüm şekli, BM kararlarına uygun olmalı, Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğü korunmalıdır. Bunun sağlanması ise coğrafi temele dayalı iki ayrı devlet oluşturmakla değil, üniter Kıbrıs cumhuriyeti devletinin devamı ile mümkündür. Kıbrıslı Türklerin bu uğurda şövenist ve ayrılıkçı liderliğe karşı vereceği demokrasi ve Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığı kavgası, kazanılacak barışın garantisi olacaktır. 

(imzasız, Kitle dergisi, 20 Ekim 1975, Sayı:80)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder