10 Mart 2018 Cumartesi

AKEL’DEKİ PERESTROYKA MÜCADELESİ VE ADİSOK’UN HAZİN SONU


SBKP’nin M.Gorbaçov önderliğinde 1985 yılında başlattığı perestroyka ve glasnost politikası, dünyanın dört bir yanındaki komünist ve işçi partileri içinde yankısını bulurken, Kıbrıs’taki “Emekçi Halkın İlerici Partisi” (Rumca ilk harfleriyle A.K.E.L.)’de de kuşkusuz etkisini gösterdi. 1941’de kurulmuş olan AKEL’deki Stalinci çizginin savunucusu olan ve 1949’da “enosis ve yalnız enosis” görüşünde olanların adayı olarak partinin Genel Sekreterliğine getirilen Ezekias Papayuannu, Aralık 1986’da yapılan 16. AKEL Kongresi’nde de, değişmez genel sekreter ve tek aday olarak bir kez daha bu göreve seçilmişti. Bu arada parti kademelerindeki yaşlı kadrolar arasında bazı değişiklikler yapılmış, bazıları da sağlık nedenleriyle görevlerinden ayrılmıştı. Uzun yıllar partinin gençlik örgütü olan EDON’un genel sekreterliğini yapmış olan 41 yaşındaki Dimitris Hristofyas, MK Sekreterliğine alınması üzerine, ondan Papayuannu’nun halefi olarak söz edilmeye başlanmıştı. Çünkü yaşlı ve Stalinci kadroya yakınlığı ile tanınmaktaydı.
Bu görev değişikliklerinin yapıldığı parti kongresinin üzerinden daha bir yıl geçmeden, Kasım 1987’de AKEL’in merkez yayın organı olan Haravgi gazetesinde meydana gelen değişiklikler, parti içindeki muhalif unsurlarca yapıldığı su yüzüne çıkardı.
1968’deki Çekoslovakya olayların karşı görüş dile getirdiği için gazetenin yazı işleri müdürü, başyorumculuk yapıyordu. Onun yerine getirilen yeni müdür ise Kıbrıs Rum Gazeteciler Birliği’nin de başkanıydı. Her iki gazetecinin görevlerinden alınması üzerine, üç gazete çalışanıyla birlikte istifa ettiklerini açıklayan muhalifler, 13 Aralık 1987’den itibaren haftalık yeni bir gazete çıkarmaya başladılar.
23 Mart 1988 tarihinde yapılan bir açıklamada Papayuannu’nun Genel Sekreterlikten ayrıldığı ve “daha genç bir yoldaşa yol açtığı” duyuruldu. 12 Nisan günü geçirmekte olduğu bir rahatsızlık yüzünden ölen Papayuannu’nun yerine, acele olarak Hristofyas’ın “geçici” kaydıyla ataması muhalifler tarafından eleştirildi. 16 Nisan 1988 tarihli Embros çıkan bir makalede şöyle denilmekteydi: “Darbe ve istiladan sonra (1974) ve parlamento seçimlerindeki AKEL’in oy azalmasından sonra (1985) bir kongre toplanması gerekmekteydi. Daha sonra AKEL’in desteğinde Vasiliyu’nun seçilmiş olmasına rağmen parti, 1985’deki oy kaybını kapatamamıştır.”
22 Nisan 1988’de toplanan AKEL Merkez Komitesi’nin, Hristofyas’ı 63 oyla Genel Sekreterliğe seçmesi üzerine bir demeç veren, perestoykacıların 11 oy almış adayı ve PEO Sendikası’nın Genel Sekreteri Pavlos Dinglis, seçimin MK’nin dar sınırları içinde değil, parti kongresinde yapılması gerektiği görüşünü tekrarladı.
2 Temmuz 1988’de Embros gazetesi AKEL liderliğini şöyle suçladı: “Perestroyka ve glasnost, AKEL liderlerinin sadece dillerindedir. Zamanı geçmiş yöntem ve uygulamalara bağlı kalmışlardır. Partiye canlılık ve değişiklik getirecek olan gençliğin etkin görevlere gelmelerini engellemektedirler.” Eleştirilerin yoğunlaşması üzerine partinin Lefkoşa İlçe Örgütü, Embros’u çıkarak dört gazetecinin partiden atıldığını açıkladı.
Bu arada Nisan 1989’da AKEL’e yakın gençlik örgütü EDON tarafından yayımlanan bir broşürde, İngiliz Sömürge Yönetimine karşı savaşan EOKA örgütünün ilerici Kıbrıslıları yok etmek ve etkisizleştirmek için İngilizler tarafından yaratılmış bir örgüt olduğu şeklinde bir değerlendirme yer almış ve buna tepki gösteren sağcı örgütlerle bir polemik başlatılmıştı. AKEL içinde yürütülmekte olan enosis (Yunanistan’a bağlanma) eleştirisi ile ilgili tartışmalar daha sonra şekillendirilip, “1964-67 döneminin hatalı politikası” olarak kamuoyuna duyurulacaktı. Ama biz, Kasım 1989’daki tartışmalara dönelim.
18 Kasım 1989 günü yapılan bir parti toplantısında konuşan AKEL Genel Sekreteri Hristofyas, AKEL’in iddiaların aksine perestroykayı desteklediğini söyleyerek, Doğu’daki sosyalist ülkelerde olanların sosyalizmin başarısızlığı değil, yenileştirici gücünün kanıtı olduğuna işaret etti. Hristofyas devamla, parti üyelerine çağrıda bulunarak, “partinin halk kitleleriyle daha yakın bağlar kurmasını, siyasal gücünü artırmasını ve perestroyka ruhunu parti içinde geliştirmek için çabalarını sürdürmelerini istedi.
         21 Kasım 1989 günü PEO Genel Sekreteri ve AKEL milletvekili P. Dinglis’in sendika üyelerine verilen bir seminerde perestroyka konusunda konuşurken söyledikleri, AKEL liderliğiyle olan görüş ayrılıklarını daha da belirginleştirdi. Dinglis, AKEL’in 1968’deki Çekoslovakya işgaline destek vermiş olmasının parti tarihinde bir leke oluşturduğunu ve partiyi böylesi yanlış bir tavrı almaya yol açanların hesaba çekilmesini istedi. AKEL’in perestroykayı desteklediğini ilk defa 18 Kasım 1989’da açıklamasından çok önce, kendisinin bu politikayı benimsediğini açıklamış olan Dinglis, partinin onurlu bir özeleştiri yapmasını talep etti. Stalin’in cinayetlerinin sosyalizmin pekişmesi için kaçınılmaz olduğunu söyleyerek, onu haklı çıkarmaya çalışanların tedavi edilmez Stalinciler olduklarını vurguladı.
     5 gün süren fırtınalı MK toplantısından sonra yayımlanan AKEL bildirisinde partinin “uluslararası gerginlik, soğuk savaş ve yanlış bilgilenme koşullarında Çekoslovakya’daki 1968 olaylarıyla ilgili olarak aldığı kararların yanlış ve geçersiz addettiği” duyurulurken, Embros gazetesi de ağır bir dille suçlanmakta ve “partiyi ve partinin birliğini bozmaya çalışan bir merkez haline geldiği öne sürülen bu gazeteyle dolaylı veya dolaysız bağlantısı olan bütün yoldaşların bu kişileri durdurması” çağrısı yapılmaktaydı. Aynı gün bir açıklama yayımlayan MK üyesi ve milletvekili Mihalis Papapetru, “MK’nin, azınlıkta olsalar bile, üyelerinin kamuoyu önünde konuşma hakkını kısıtlayan kararlarına onay verdiği için, vicdanında dayanılmaz bir suçluluk duygusu taşıdığı” gerekçesiyle MK’dan istifa etti.
    Muhaliflerin durumunun görüşüleceği 26 Ocak 1990 tarihli MK toplantısı, aralarında PEO liderleri A. Jartidis ile P. Dinglis’in de bulunduğu 11 MK üyesinin istifasıyla sonlandı. Partinin gençlik örgütünün Genel Sekreteri olan muhaliflerden Mikis Şanis, basına verdiği bir demeçte, Kıbrıslı komünistlerin bir kimlik bunalımı geçirmekte olduklarını söyledi.
   27 Ocak günü devam eden toplantıda parti kongresinin Eylül’de yapılacağı kararlaştırıldı ve AKEL’in enosis’i desteklemesiyle ilgili şu açıklamanın kamuoyuna verilmesi onaylandı:
-  “Bağımsızlık’tan uzaklaşıp, “enosis”e doğru yönelme kararının sorumluluğu kollektiftir ve o zamanki MK’ya aittir. MK, bunun sorumluluğunun müteveffa parti lideri Papayuannu’ya yükleme çabalarından üzüntü duymaktadır. Ama o zamanki Genel Sekreter olarak Papayuannu’nun da bu sorumlulukta payı vardır.
- AKEL’in içine düştüğü bu hatanın nedenleri vardır: 1. İç cephenin parçalanmaması, 2. AKEL’in yalnız kalıp etkisiz duruma düşmemesi, 3. Komünizm ve AKEL düşmanlığının yeniden canlanmasından kaçınılması.
- Enosis sloganı, anti-emperyalist cephenin kurulmasına yardımcı olma bir yana, Kıbrıslı Türk kitlelerini şovenist liderliğin kucağına itmiştir. Büyük sorumluluk, enosis sloganını istismar eden aşırı sağa yüklenebilir.
- 1967’den beri parti tarafından izlenmekte olan tam bağımsızlık politikasına dönüş, haklı bir politikadır. Bütün Kıbrıs halkı için, kendi kaderini tayin hakkı veya taksim sorununun olmadığına inanmaktayız. Kıbrıs halkı kendi kaderini tayin etme hakkını 1960’da kullanmış bulunmaktadır. Kıbrıs halkı, 1960’da bağımsızlığı seçmiştir. Bağımsız ve federal cumhuriyet, daha sonra 1977 ve 1979’da yapılan Doruk Anlaşmaları ile teyid edilmiştir. Kıbrıs halkı, iki ulusal toplumdan oluşan birleşik bir bütündür. Toplumlardan birine, kendi kaderini tayin etme hakkı tanınırsa, BM üyesi bir devletin dağılmasına yol açılacağı gibi, Helsinki Sonuç Belgesi’ne de aykırı olunacaktır.
- AKEL MK, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda şunları hedeflemektedir:
  1. Türk askerleri ve bütün yabancı askerlerin Kıbrıs’tan çekilmesi ve adanın askerden arındırılması,
  2. Türkiyelilerin adadan uzaklaştırılması
  3. İnsan haklarının ve temel özgürlüklerinin iadesi ve bunlara saygı gösterilmesi. Bütün göçmenlerin evlerine dönmeleri, serbest dolaşım ve mülk edinme haklarının tanınması,
  4. İki toplumlu, iki bölgeli, bir federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması,
  5. Genişletilmiş ve güvenilir uluslararası garantiler sağlanması ve tek yanlı müdahale hakkının kaldırılması."
  AKEL’deki muhalif reformcu liderlerden Andreas Jartidis, 8 Şubat 1990 günü yaptığı bir açıklamada, Haziran 1987’deki bir AKEL politbüro toplantısında savunduğu “aşamalı federasyon” görüşünden vazgeçmediğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Elde edeceğimiz federasyon, federasyonun en iyi şekli olacak değildir. O nedenle biz, bunun aşılarak, geliştirilmesi için çalışmalıyız. Bu da dürüst bir tavır alınarak, Kıbrıslı Türklerin Rumların, Kıbrıslı Rumların da Türklerin güvenini kazanarak sağlanacaktır.”
      Jartidis, politbüro toplantısında ileri sürülen görüşlerin, o şahsı kötülemek için AKEL tarafından açıklanmasının dürüst bir hareket olmadığını sözlerine ekleyerek, şöyle devam etti:
    “Tüm göçmenlerin evlerine dönmelerinin bugünkü gerçekler ışığında mümkün olamayacağını söyleyen ve geçici hükümet oluştuktan sonra da, adada Türk askerlerinin bir kısmının kalacağını öneren Papayuannu idi ve bu doğrultudaki parti kararlarının metnini hazırlayıp imzalayan odur. Şimdi ölmüş olabilir, ama sorumluluğu aynıdır. Ben, oybirliğiyle gizli olarak alınmış o kollektif karardaki kendi sorumluluğumu üstleniyorum. Partimize Kiprianu darbe vurmak için bu kararı açıklayınca, gizliliği kalmamıştır. Doğru çıkmadıkları anlaşılanlar da içinde, partide ve kamuoyu önünde yaptığım bütün konuşmalarımı yayımlayacağım. Ben hata yapmaktan korkma hastası değilim.”
Kıbrıs’ta iki halk bulunduğunu belirttiğine ilişkin kendisine yöneltilen suçlamalara karşılık da Jartidis, Kıbrıs’ta Rumlardan ve Türklerden oluşan bir halk olduğunu söylediğini, kelimelerle oynamayı sevmediğini belirterek, “önemli olan, Türklerden Türk toplumu veya Türk halkı olarak söz etmemizden çok, onlara verilecek haklar üzerinde varacağımız anlaşmadır. Eğer anlaşma ile self-determinasyon hakları bulunmadığı kararına varılırsa, bu her iki toplum için de geçerli olacak. Ben ayrı self-determinasyon hakkı olmasını tasvip etmiyorum.”
Bu arada 11 Şubat 1990’da yapılan ve 9 saat süren EDON Yönetim Kurulunun toplantısında yapılan oylama sonucu, 8’e karşı, 47 oyla yenilikçi Mikis Şanis’in görevinden alınarak, yerine AKEL liderliğinin görüşlerini destekleyen Kiritsis tek aday olarak seçildi.
Kıbrıs Rum basını, Şubat 1990 başında, AKEL dışında yeni bir sol parti kurulması yolunda çalışmalar yapıldığı haberini duyurdu. 14 Şubat’ta kısa bir bildiri yayımlayan AKEL MK, Cumhurbaşkanı Vasiliyu’nun parti kuracağına ilişkin haberlerin yalanlanmış olmasına rağmen, ona dolaylı çağrıda bulunarak, AKEL’den istifa eden reformcu üyelerden oluşacak böyle bir partiyi reddetmesini istedi.
AKEL’de perestroyka mücadelesi vermekte olanların halka açık ilk toplantısı 7 Mart 1990 akşamı Lefkoşa’da “Girişimci grup” tarafından yapıldı.   Ama o günün sabahı olağanüstü olarak toplanan PEO Yönetim Kurulu, 70 bin üyeli İşçi Sendikaları Federasyonunun başkanı olan Jartidis ile Genel Sekreter Dinglis’i, Şubat ayında alınan ve hiçbir sendika liderinin AKEL’deki anlaşmazlık konusunda kamuoyu önünde konuşmama kararını ihlal ettikleri gerekçesiyle görevlerinden aldı. O geceki toplantıda konuşan Dinglis, bu kararın AKEL liderliğinin yönlendirmesiyle alındığını belirterek şöyle dedi: “Bu olay, gerçek perestroykayı uygulayacak olan demokratik solun yeniden doğuşunda bir aşamadır. Bundan sonra meydana gelecek sorunların tek sorumlusu AKEL liderliği ve onların Stalinizm’e yapışıp kalmalarıdır”.
Papapetru ise yaptığı konuşmada “PEO Yönetim Kurulu, AKEL içinde değişim ile ilgili son umudu da yok etmiştir. Yeni demokratik sol’a öncülük edecek olan yeni solcu bir partinin kurulması artık kaçınılmazdır” dedi.
8 Mart 1990, Ocak ayında AKEL MK’dan istifa eden, ama Temsilciler Meclisi’ndeki AKEL grubunda kalmayı sürdüren 5 muhalif AKEL milletvekili, AKEL grubundan ayrılarak, ayrı bir grub oluşturdular ve sözcü olarak da Dinglis’i belirlediler. Bu durumda Meclis’te 15 milletvekili ile temsil edilen AKEL’in milletvekili sayısı 10’a düşmüş oldu.
22 Mart günü toplanan PEO Yönetim Kurulu, 27 çekimser ve 2 aleyhte oya karşı 54 oyla Merkez’e yakın Antoniyu’yu sendika genel Sekreterliğine seçti. 
Olayların giderek tırmanması, sonunda ayrı bir parti oluşturma şeklinde biçimlendi. 29 Nisan 1990 günü Lefkoşa’da yapılan kuruluş toplantısına 700 kurucu üye katıldı ve partiye Yenilikçi Demokratik Sosyalist Hareket (Rumca baş harfleriyle A.D.İ.S.O.K.) adı verildi. 1980’li yıllarda sosyalist EDEK partisinden atılan veya ayrılan Troçkist eğilimli Militan grubuna yakınlığı ile bilinen grup ile bazı bağımsız kişilerin katılımı ve büyük çoğunluğu AKEL’den ayrılanlardan oluşan ADİSOK’un sözcülüğüne getirilen Jartides, kuruluş toplantısında yaptığı konuşmada, AKEL’i Stalincilik’le suçladı. Partinin kuruluş bildirgesinde yer alan “federal çözüm, iki ulusal toplumun siyasi eşitliğini güvence altına almalıdır” ifadesi, Rum basını tarafından “o güne kadar hiçbir siyasi partinin açıkça Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımadığı için ilgiyle karşılandı.   
            ADİSOK’un 1. Kongresi, 7-8 Temmuz 1990’da yapıldı ve parti başkanlığına Pavlos Dinglis getirildi. Başkan yardımcılığı seçiminde “sosyalist platform”un adayı 88 oy alırken, Papapetru 291 oyla bu göreve seçildi. ADİSOK Kongre Bildirisinde, Kıbrıs sorununa da değinilmekte ve partinin iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyondan yana olduğu yinelenerek, Türk askerleri ile Adaya gelip yerleşen Türkiyelilerin dönmesi desteklenmekteydi. Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözümün, her iki tarafça kabul edilebilecek ve her iki toplumun da çıkarlarını dikkate alacak ve bir toplumun diğeri üzerinde hegemonya kurmasına olanak bırakmayacak bir çözüm olması gerektiği de belirtilmekteydi.
ADİSOK’un günlük yayın organı haline gelen Embros gazetesinin ekonomik nedenlerle bir süre haftalık olarak yayımlanması ardından, 1991 yılı başlında yayın yaşamına son vermesi, partinin Mayıs ayında yapılacak genel seçimlere zayıf bir şekilde gireceğinin habercisi oldu.
19 Mayıs 1991’deki genel seçimlerde AKEL Rum seçmenlerin %30.6’sının oyunu alarak Meclis’teki milletvekili sayısını 15’ten 18’e yükseltirken, ADİSOK %2.4’lük oy oranına ulaşabildi ve hiçbir milletvekili de çıkaramadı. AKEL Genel Sekreteri Hristofyas, seçim kampanyası sırasında “Sola oy verenler, ADİSOK’a verilecek her oyun, kaybedilmiş bir oy olduğunu söyleyecekler” şeklinde konuşurken, parti gazetesi Haravgi ise şöyle yazmaktaydı: “Solda herhangi bir partiye (AKEL veya ADİSOK’a) verilecek bir oyun, aynı değerde olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü AKEL, aşırı sağın (DİSİ’nin) iktidara gelmesini engelleyecek olan tek güç olarak kalmaktadır.” Glafkos Klerides’in başkanı olduğu DİSİ ise küçük Liberal Parti’nin desteğiyle oyların %35.8’ini alarak 20 sandalye elde etmişti.
Seçimlerden sonra Hristofyas’ın AKEL’in kapılarının partiye geri dönmek isteyenlere açık bulunduğunu söylemesi üzerine bir demeç veren ADİSOK liderlerinden Jartides, AKEL’den ayrılanların geri dönmek niyetinde olmadıklarını, AKEL’de meydana gelen çatlağın giderilmesinin mümkün olmadığını belirterek, Hristofyas’ın “kapılarımız açıktır” sözünü demagoji olarak niteledi.
            18-20 Ekim 1991 tarihlerinde, çoğunluğu Arap ve Ortadoğu ülkelerinden gelen 16 komünist ve sosyalist partinin katılımıyla AKEL’in düzenlediği bir sempozyumun konusu şöyle belirlenmişti: “21. yüzyılın eşiğinde solun rolü ve bir ideoloji olarak sosyalizm”. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerindeki değişikliklerden sonra, AKEL’in sosyalist ideallere bağlılığını kanıtlamak amacıyla düzenlenen bu toplantıda konuşan Hristofyas, Sovyet modelinin itibardan düşmesinin, kapitalizmin haklı olduğu anlamına gelmediğini ve sosyalizmin gerçekleşebilir olduğunu kanıtlamak için, sol kanat hareketin girişimlerini eşgüdümlü hale getirerek, neo-liberal saldırıya göğüs germek gerektiğini vurguladı.
            15 Aralık 1991’de yapılan yerel seçimlerde ise, AKEL oy potansiyelini %2 artırırken, DİSİ %1’de kaldı. Sosyalist Parti %1 oy kaybederken, ADİSOK dahil diğer küçük partiler hiçbir güç gösteremediler.
Genel seçimlerden sonra parti lideri Dinglis’in, partinin aldığı oy oranına bakmaksızın varlığını ve faaliyetini sürdüreceğini söylemiş olmasına rağmen, yerel seçimler öncesinde parti içinde bazı görüş ayrılıklarının ön plana geçmeye başladığı görüldü. Sağ kanat’ın lideri olan Papapetru, basına verdiği bir demeçte, sol kanat’ın ADİSOK’un rahat çalışmasını engellediğini, yerel seçimlerde partinin desteklediği adaylara oy verilmemesi için bir duyuru dağıttıklarını açıkladı. Sol kanat adına bir açıklama yapan Patrikios Pavlu ise, ADİSOK’un sağa kaymakta olduğunu ve kuruluş ilkelerine ters düştüğünü belirtti. Parti kurulurken kendi Militan gruplarını dağıtmadan parti içinde çalışabilmeleri konusunda anlaştıklarını söyleyen Patrikios, gruplarını dağıtacakları doğrultusunda söz vermiş olduklarını öne süren Papapetru’yu yalanladı.
            23 Aralık 1991 günü yapılan ADİSOK siyasal komite toplantısında, partinin sol kanat üyesi iki kişinin partiden atılması kararı alınması üzerine, sağ kanadı Stalincilik yapmakla suçlayan Başkan Dinglis, meydana gelen anlaşmazlıkta her iki kanadın da suçlu olduğunu ve Başkan Yardımcısı Papapetru’nun kendisinin görevden istifa etmesini önermesini reddettiğini söyledi. Sol kanadın, parti üyelerini yerel seçimlerle ilgili olarak parti tarafından alınan kararlara uymama çağrısı yapmakla tüzüğe aykırı davrandığını vurgulayan Dinglis, buna karşılık sağ kanadın da ADİSOK’u sağa çekme hedefi doğrultusunda, sosyalizm bayrağını indirip, yerine insancıl yüzlü kapitalizmi ve onun gelişmiş şeklinin bayrağını koymaya çalıştığını söyledi. Başkan yardımcısı Papapetru ile Jartides’in başını çektiği sağ kanadın bunu kişisel konuşmalarda söylediklerini, ama kamuoyu önünde söylemeye cesaret etmediklerini belirten Dinglis, sosyalizmi onların sadece bir dış örtü olarak kullandıklarına dikkat çekti.
ADİSOK Yüksek Kurulu’nun 12 Ocak 1992 günü yapılan toplantısında Dinglis tarafından getirilen “Sol kanadın dikkatli davranması için çağrı yapılması” önerisi, 6’ya karşı 35 oyla reddedilince, Troçkist grup partiden tamamen ihraç edilmiş oldu ve bu üyelerin ADİSOK’a mensup olmalarının “istenmeyen ve zarar verici” olduğu karara bağlandı. Partinin ideolojik yöneliminin belirlenmesini isteyen Dinglis ile “sosyalist platform”un sözcüsü Egumenidis’in önerisinin tartışılması ise ertelendi. 1 Şubat günü kurucusu olduğu ADİSOK’un başkanlığından istifa ettiğini açıklayan Dinglis, sosyalizme karşı savaş açan kişilerle aynı parti içinde çalışamayacağını, partinin bundan böyle izleyeceği yolun, partinin olağanüstü kongresinde alınacak kararlara bağlı olacağını söyledi. Siyasal komite tarafından istifası kabul edilen Dinglis’in yerine tüzük uyarınca Başkan Yardımcısı Papapetru getirildi. 15 Mart 1992 günü yapılan ADİSOK Olağanüstü Kongresi, partinin tüzüğü ile siyasal ilkelerinin değiştirilmesini öneren Dinglis’in yenilgisiyle sonuçlandı. Partinin sosyalizme bağlılığını güvence altına alacak değişiklik önerisine 202 red, 31 kabul, 12 çekimser oy verilmesi üzerine, Dinglis partiden de istifa ettiğini açıklayarak, salonu terketti. Sol kanadın son 14 üyesi de toplantıyı terketti, ama istifalarını vermediler. Yapılan seçimlerde Papapetru, ADİSOK’un yeni Genel Başkanı olarak seçilirken, ADİSOK’un orta sağ bir partiye dönüştüğü ve Cumhurbaşkanı Vasiliu’nun bir süreden beri kurmak istediği partinin görevini üstleneceği belirtildi.
            Siyasal gözlemciler, eski Cumhurbaşkanı Kiprianu’nun DİKO partisinin gerileyen oylarını da alacak bir ADİSOK’un %8-10 oy oranına ulaşması halinde AKEL ile birlikte Vasiliu’nun, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden kazanmasının mümkün olabileceğini söylemektedirler.
AKEL’in uluslararası ilişkilerden sorumlu sekreteri Donis Hristofinis şöyle konuşmaktadır: “Bir kapitalist milyoner olmasına rağmen, biz Başkan Vasiliu’yu destekledik. Çünkü anne ve babası partinin eski üyeleriydi ve onda ailesinden bazı inançlar kalmıştır. Ülkenin komünist bir lidere değil, halkı birleştirecek bir kimseye ihtiyaç vardır. Vasiliu, bütün bu gerekli niteliklere sahiptir ve Kıbrıs sorunu konusunda şimdiye kadarki davranışlarından memnunuz.”
            Dünyada oy kaybetmeyen, aksine çalışanların çıkarlarıyla ilgilendiği için oy oranını artıran ve halkı üzerinde en fazla etkili “komünist” partisi olan AKEL’e oy veren bir üye şöyle konuşmuştur: “Kıbrıs’ta gerçek komünist yoktur. Belki partisinin ilk kurucuları komünistti. Ama hepimiz de istisnasız kapitalistiz.”
          AKEL yetkililerinden Donis Hristofinis ise şu görüşte: “Biz kendimize komünist demiyoruz. Ama Marksist olduğumuzu da saklamıyoruz. Biz emekçi halkın ilerici partisiyiz.”
            AKEL’in ne olduğunu anlamak zordur, ama perestroyka’dan sonra herhangi bir değişikliğe uğramadığı kesin. Bir yabancı diplomat AKEL’le ilgili olarak şöyle diyor: “Ben her zaman, dünyadaki son komünistin bir Kıbrıslı olacağına inanmışımdır.”  

(“Ahmet An” imzasıyla, Birlik, aylık siyasi dergi, İstanbul, Nisan 1992, Sayı:16)   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder