SBKP’nin M.Gorbaçov önderliğinde 1985 yılında
başlattığı perestroyka ve glasnost politikası, dünyanın dört bir yanındaki
komünist ve işçi partileri içinde yankısını bulurken, Kıbrıs’taki “Emekçi
Halkın İlerici Partisi” (Rumca ilk harfleriyle A.K.E.L.)’de de kuşkusuz etkisini
gösterdi. 1941’de kurulmuş olan AKEL’deki Stalinci çizginin savunucusu olan ve 1949’da
“enosis ve yalnız enosis” görüşünde olanların adayı olarak partinin Genel Sekreterliğine
getirilen Ezekias Papayuannu, Aralık 1986’da yapılan 16. AKEL Kongresi’nde de, değişmez
genel sekreter ve tek aday olarak bir kez daha bu göreve seçilmişti. Bu arada
parti kademelerindeki yaşlı kadrolar arasında bazı değişiklikler yapılmış,
bazıları da sağlık nedenleriyle görevlerinden ayrılmıştı. Uzun yıllar partinin
gençlik örgütü olan EDON’un genel sekreterliğini yapmış olan 41 yaşındaki Dimitris
Hristofyas, MK Sekreterliğine alınması üzerine, ondan Papayuannu’nun halefi
olarak söz edilmeye başlanmıştı. Çünkü yaşlı ve Stalinci kadroya yakınlığı ile
tanınmaktaydı.
Bu görev değişikliklerinin yapıldığı parti
kongresinin üzerinden daha bir yıl geçmeden, Kasım 1987’de AKEL’in merkez yayın
organı olan Haravgi gazetesinde meydana gelen değişiklikler, parti içindeki muhalif
unsurlarca yapıldığı su yüzüne çıkardı.
1968’deki Çekoslovakya olayların karşı görüş dile
getirdiği için gazetenin yazı işleri müdürü, başyorumculuk yapıyordu. Onun
yerine getirilen yeni müdür ise Kıbrıs Rum Gazeteciler Birliği’nin de
başkanıydı. Her iki gazetecinin görevlerinden alınması üzerine, üç gazete
çalışanıyla birlikte istifa ettiklerini açıklayan muhalifler, 13 Aralık 1987’den
itibaren haftalık yeni bir gazete çıkarmaya başladılar.
23 Mart 1988 tarihinde yapılan bir açıklamada
Papayuannu’nun Genel Sekreterlikten ayrıldığı ve “daha genç bir yoldaşa yol
açtığı” duyuruldu. 12 Nisan günü geçirmekte olduğu bir rahatsızlık yüzünden
ölen Papayuannu’nun yerine, acele olarak Hristofyas’ın “geçici” kaydıyla
ataması muhalifler tarafından eleştirildi. 16 Nisan 1988 tarihli Embros çıkan
bir makalede şöyle denilmekteydi: “Darbe ve istiladan sonra (1974) ve
parlamento seçimlerindeki AKEL’in oy azalmasından sonra (1985) bir kongre
toplanması gerekmekteydi. Daha sonra AKEL’in desteğinde Vasiliyu’nun seçilmiş
olmasına rağmen parti, 1985’deki oy kaybını kapatamamıştır.”
22 Nisan 1988’de toplanan AKEL Merkez Komitesi’nin,
Hristofyas’ı 63 oyla Genel Sekreterliğe seçmesi üzerine bir demeç veren,
perestoykacıların 11 oy almış adayı ve PEO Sendikası’nın Genel Sekreteri Pavlos
Dinglis, seçimin MK’nin dar sınırları içinde değil, parti kongresinde yapılması
gerektiği görüşünü tekrarladı.
2 Temmuz 1988’de Embros gazetesi AKEL liderliğini
şöyle suçladı: “Perestroyka ve glasnost, AKEL liderlerinin sadece
dillerindedir. Zamanı geçmiş yöntem ve uygulamalara bağlı kalmışlardır. Partiye
canlılık ve değişiklik getirecek olan gençliğin etkin görevlere gelmelerini
engellemektedirler.” Eleştirilerin yoğunlaşması üzerine partinin Lefkoşa İlçe
Örgütü, Embros’u çıkarak dört gazetecinin partiden atıldığını açıkladı.
Bu arada Nisan 1989’da AKEL’e yakın gençlik örgütü
EDON tarafından yayımlanan bir broşürde, İngiliz Sömürge Yönetimine karşı
savaşan EOKA örgütünün ilerici Kıbrıslıları yok etmek ve etkisizleştirmek için
İngilizler tarafından yaratılmış bir örgüt olduğu şeklinde bir değerlendirme
yer almış ve buna tepki gösteren sağcı örgütlerle bir polemik başlatılmıştı.
AKEL içinde yürütülmekte olan enosis (Yunanistan’a bağlanma) eleştirisi ile
ilgili tartışmalar daha sonra şekillendirilip, “1964-67 döneminin hatalı
politikası” olarak kamuoyuna duyurulacaktı. Ama biz, Kasım 1989’daki
tartışmalara dönelim.
18 Kasım 1989 günü yapılan bir parti toplantısında
konuşan AKEL Genel Sekreteri Hristofyas, AKEL’in iddiaların aksine
perestroykayı desteklediğini söyleyerek, Doğu’daki sosyalist ülkelerde
olanların sosyalizmin başarısızlığı değil, yenileştirici gücünün kanıtı
olduğuna işaret etti. Hristofyas devamla, parti üyelerine çağrıda bulunarak,
“partinin halk kitleleriyle daha yakın bağlar kurmasını, siyasal gücünü
artırmasını ve perestroyka ruhunu parti içinde geliştirmek için çabalarını
sürdürmelerini istedi.
21
Kasım 1989 günü PEO Genel Sekreteri ve AKEL milletvekili P. Dinglis’in sendika
üyelerine verilen bir seminerde perestroyka konusunda konuşurken söyledikleri,
AKEL liderliğiyle olan görüş ayrılıklarını daha da belirginleştirdi. Dinglis,
AKEL’in 1968’deki Çekoslovakya işgaline destek vermiş olmasının parti tarihinde
bir leke oluşturduğunu ve partiyi böylesi yanlış bir tavrı almaya yol açanların
hesaba çekilmesini istedi. AKEL’in perestroykayı desteklediğini ilk defa 18
Kasım 1989’da açıklamasından çok önce, kendisinin bu politikayı benimsediğini
açıklamış olan Dinglis, partinin onurlu bir özeleştiri yapmasını talep etti. Stalin’in
cinayetlerinin sosyalizmin pekişmesi için kaçınılmaz olduğunu söyleyerek, onu
haklı çıkarmaya çalışanların tedavi edilmez Stalinciler olduklarını vurguladı.
5 gün süren fırtınalı MK
toplantısından sonra yayımlanan AKEL bildirisinde partinin “uluslararası
gerginlik, soğuk savaş ve yanlış bilgilenme koşullarında Çekoslovakya’daki 1968
olaylarıyla ilgili olarak aldığı kararların yanlış ve geçersiz addettiği”
duyurulurken, Embros gazetesi de ağır bir dille suçlanmakta ve “partiyi ve
partinin birliğini bozmaya çalışan bir merkez haline geldiği öne sürülen bu
gazeteyle dolaylı veya dolaysız bağlantısı olan bütün yoldaşların bu kişileri
durdurması” çağrısı yapılmaktaydı. Aynı gün bir açıklama yayımlayan MK üyesi ve
milletvekili Mihalis Papapetru, “MK’nin, azınlıkta olsalar bile, üyelerinin
kamuoyu önünde konuşma hakkını kısıtlayan kararlarına onay verdiği için,
vicdanında dayanılmaz bir suçluluk duygusu taşıdığı” gerekçesiyle MK’dan istifa
etti.
Muhaliflerin durumunun
görüşüleceği 26 Ocak 1990 tarihli MK toplantısı, aralarında PEO liderleri A.
Jartidis ile P. Dinglis’in de bulunduğu 11 MK üyesinin istifasıyla sonlandı. Partinin
gençlik örgütünün Genel Sekreteri olan muhaliflerden Mikis Şanis, basına verdiği bir demeçte,
Kıbrıslı komünistlerin bir kimlik bunalımı geçirmekte olduklarını söyledi.
27 Ocak günü devam eden toplantıda parti kongresinin
Eylül’de yapılacağı kararlaştırıldı ve AKEL’in enosis’i desteklemesiyle ilgili
şu açıklamanın kamuoyuna verilmesi onaylandı:
- “Bağımsızlık’tan uzaklaşıp,
“enosis”e doğru yönelme kararının sorumluluğu kollektiftir ve o zamanki MK’ya
aittir. MK, bunun sorumluluğunun müteveffa parti lideri Papayuannu’ya yükleme
çabalarından üzüntü duymaktadır. Ama o zamanki Genel Sekreter olarak
Papayuannu’nun da bu sorumlulukta payı vardır.
- AKEL’in içine düştüğü bu hatanın nedenleri vardır: 1. İç cephenin
parçalanmaması, 2. AKEL’in yalnız kalıp etkisiz duruma düşmemesi, 3. Komünizm
ve AKEL düşmanlığının yeniden canlanmasından kaçınılması.
- Enosis sloganı, anti-emperyalist cephenin kurulmasına yardımcı olma bir
yana, Kıbrıslı Türk kitlelerini şovenist liderliğin kucağına itmiştir. Büyük
sorumluluk, enosis sloganını istismar eden aşırı sağa yüklenebilir.
- 1967’den beri parti tarafından izlenmekte olan tam bağımsızlık
politikasına dönüş, haklı bir politikadır. Bütün Kıbrıs halkı için, kendi
kaderini tayin hakkı veya taksim sorununun olmadığına inanmaktayız. Kıbrıs
halkı kendi kaderini tayin etme hakkını 1960’da kullanmış bulunmaktadır. Kıbrıs
halkı, 1960’da bağımsızlığı seçmiştir. Bağımsız ve federal cumhuriyet, daha
sonra 1977 ve 1979’da yapılan Doruk Anlaşmaları ile teyid edilmiştir. Kıbrıs
halkı, iki ulusal toplumdan oluşan birleşik bir bütündür. Toplumlardan birine,
kendi kaderini tayin etme hakkı tanınırsa, BM üyesi bir devletin dağılmasına
yol açılacağı gibi, Helsinki Sonuç Belgesi’ne de aykırı olunacaktır.
- AKEL MK, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda şunları hedeflemektedir:
- Türk
askerleri ve bütün yabancı askerlerin Kıbrıs’tan çekilmesi ve adanın
askerden arındırılması,
- Türkiyelilerin
adadan uzaklaştırılması
- İnsan
haklarının ve temel özgürlüklerinin iadesi ve bunlara saygı gösterilmesi.
Bütün göçmenlerin evlerine dönmeleri, serbest dolaşım ve mülk edinme
haklarının tanınması,
- İki toplumlu,
iki bölgeli, bir federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması,
- Genişletilmiş ve güvenilir uluslararası garantiler sağlanması ve tek yanlı müdahale hakkının kaldırılması."
Jartidis, politbüro toplantısında ileri sürülen
görüşlerin, o şahsı kötülemek için AKEL tarafından açıklanmasının dürüst bir
hareket olmadığını sözlerine ekleyerek, şöyle devam etti:
“Tüm göçmenlerin evlerine dönmelerinin bugünkü
gerçekler ışığında mümkün olamayacağını söyleyen ve geçici hükümet oluştuktan
sonra da, adada Türk askerlerinin bir kısmının kalacağını öneren Papayuannu idi
ve bu doğrultudaki parti kararlarının metnini hazırlayıp imzalayan odur. Şimdi
ölmüş olabilir, ama sorumluluğu aynıdır. Ben, oybirliğiyle gizli olarak alınmış
o kollektif karardaki kendi sorumluluğumu üstleniyorum. Partimize Kiprianu
darbe vurmak için bu kararı açıklayınca, gizliliği kalmamıştır. Doğru
çıkmadıkları anlaşılanlar da içinde, partide ve kamuoyu önünde yaptığım bütün
konuşmalarımı yayımlayacağım. Ben hata yapmaktan korkma hastası değilim.”
Kıbrıs’ta iki halk bulunduğunu belirttiğine
ilişkin kendisine yöneltilen suçlamalara karşılık da Jartidis, Kıbrıs’ta
Rumlardan ve Türklerden oluşan bir halk olduğunu söylediğini, kelimelerle
oynamayı sevmediğini belirterek, “önemli olan, Türklerden Türk toplumu veya
Türk halkı olarak söz etmemizden çok, onlara verilecek haklar üzerinde
varacağımız anlaşmadır. Eğer anlaşma ile self-determinasyon hakları bulunmadığı
kararına varılırsa, bu her iki toplum için de geçerli olacak. Ben ayrı
self-determinasyon hakkı olmasını tasvip etmiyorum.”
Bu arada 11 Şubat 1990’da yapılan ve 9 saat süren
EDON Yönetim Kurulunun toplantısında yapılan oylama sonucu, 8’e karşı, 47 oyla yenilikçi
Mikis Şanis’in görevinden alınarak, yerine AKEL liderliğinin görüşlerini
destekleyen Kiritsis tek aday olarak seçildi.
Kıbrıs Rum basını, Şubat 1990 başında, AKEL
dışında yeni bir sol parti kurulması yolunda çalışmalar yapıldığı haberini
duyurdu. 14 Şubat’ta kısa bir bildiri yayımlayan AKEL MK, Cumhurbaşkanı Vasiliyu’nun
parti kuracağına ilişkin haberlerin yalanlanmış olmasına rağmen, ona dolaylı
çağrıda bulunarak, AKEL’den istifa eden reformcu üyelerden oluşacak böyle bir
partiyi reddetmesini istedi.
AKEL’de perestroyka mücadelesi vermekte olanların
halka açık ilk toplantısı 7 Mart 1990 akşamı Lefkoşa’da “Girişimci grup”
tarafından yapıldı. Ama o günün sabahı
olağanüstü olarak toplanan PEO Yönetim Kurulu, 70 bin üyeli İşçi Sendikaları
Federasyonunun başkanı olan Jartidis ile Genel Sekreter Dinglis’i, Şubat ayında
alınan ve hiçbir sendika liderinin AKEL’deki anlaşmazlık konusunda kamuoyu
önünde konuşmama kararını ihlal ettikleri gerekçesiyle görevlerinden aldı. O
geceki toplantıda konuşan Dinglis, bu kararın AKEL liderliğinin
yönlendirmesiyle alındığını belirterek şöyle dedi: “Bu olay, gerçek
perestroykayı uygulayacak olan demokratik solun yeniden doğuşunda bir aşamadır.
Bundan sonra meydana gelecek sorunların tek sorumlusu AKEL liderliği ve onların
Stalinizm’e yapışıp kalmalarıdır”.
Papapetru ise yaptığı konuşmada “PEO Yönetim
Kurulu, AKEL içinde değişim ile ilgili son umudu da yok etmiştir. Yeni
demokratik sol’a öncülük edecek olan yeni solcu bir partinin kurulması artık
kaçınılmazdır” dedi.
8 Mart 1990, Ocak ayında AKEL MK’dan istifa eden,
ama Temsilciler Meclisi’ndeki AKEL grubunda kalmayı sürdüren 5 muhalif AKEL
milletvekili, AKEL grubundan ayrılarak, ayrı bir grub oluşturdular ve sözcü
olarak da Dinglis’i belirlediler. Bu durumda Meclis’te 15 milletvekili ile
temsil edilen AKEL’in milletvekili sayısı 10’a düşmüş oldu.
22 Mart günü toplanan PEO Yönetim Kurulu, 27
çekimser ve 2 aleyhte oya karşı 54 oyla Merkez’e yakın Antoniyu’yu sendika
genel Sekreterliğine seçti.
Olayların giderek tırmanması, sonunda ayrı bir
parti oluşturma şeklinde biçimlendi. 29 Nisan 1990 günü Lefkoşa’da yapılan
kuruluş toplantısına 700 kurucu üye katıldı ve partiye Yenilikçi Demokratik
Sosyalist Hareket (Rumca baş harfleriyle A.D.İ.S.O.K.) adı verildi. 1980’li
yıllarda sosyalist EDEK partisinden atılan veya ayrılan Troçkist eğilimli
Militan grubuna yakınlığı ile bilinen grup ile bazı bağımsız kişilerin katılımı
ve büyük çoğunluğu AKEL’den ayrılanlardan oluşan ADİSOK’un sözcülüğüne
getirilen Jartides, kuruluş toplantısında yaptığı konuşmada, AKEL’i
Stalincilik’le suçladı. Partinin kuruluş bildirgesinde yer alan “federal çözüm,
iki ulusal toplumun siyasi eşitliğini güvence altına almalıdır” ifadesi, Rum
basını tarafından “o güne kadar hiçbir siyasi partinin açıkça Kıbrıslı
Türklerin siyasi eşitliğini tanımadığı için ilgiyle karşılandı.
ADİSOK’un
1. Kongresi, 7-8 Temmuz 1990’da yapıldı ve parti başkanlığına Pavlos Dinglis
getirildi. Başkan yardımcılığı seçiminde “sosyalist platform”un adayı 88 oy
alırken, Papapetru 291 oyla bu göreve seçildi. ADİSOK Kongre Bildirisinde,
Kıbrıs sorununa da değinilmekte ve partinin iki toplumlu, iki bölgeli bir
federasyondan yana olduğu yinelenerek, Türk askerleri ile Adaya gelip yerleşen
Türkiyelilerin dönmesi desteklenmekteydi. Kıbrıs sorununa bulunacak bir
çözümün, her iki tarafça kabul edilebilecek ve her iki toplumun da çıkarlarını
dikkate alacak ve bir toplumun diğeri üzerinde hegemonya kurmasına olanak
bırakmayacak bir çözüm olması gerektiği de belirtilmekteydi.
ADİSOK’un günlük yayın organı haline gelen Embros
gazetesinin ekonomik nedenlerle bir süre haftalık olarak yayımlanması ardından,
1991 yılı başlında yayın yaşamına son vermesi, partinin Mayıs ayında yapılacak
genel seçimlere zayıf bir şekilde gireceğinin habercisi oldu.
19 Mayıs 1991’deki genel seçimlerde AKEL Rum
seçmenlerin %30.6’sının oyunu alarak Meclis’teki milletvekili sayısını 15’ten
18’e yükseltirken, ADİSOK %2.4’lük oy oranına ulaşabildi ve hiçbir milletvekili
de çıkaramadı. AKEL Genel Sekreteri Hristofyas, seçim kampanyası sırasında
“Sola oy verenler, ADİSOK’a verilecek her oyun, kaybedilmiş bir oy olduğunu
söyleyecekler” şeklinde konuşurken, parti gazetesi Haravgi ise şöyle
yazmaktaydı: “Solda herhangi bir partiye (AKEL veya ADİSOK’a) verilecek bir
oyun, aynı değerde olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü AKEL, aşırı sağın
(DİSİ’nin) iktidara gelmesini engelleyecek olan tek güç olarak kalmaktadır.”
Glafkos Klerides’in başkanı olduğu DİSİ ise küçük Liberal Parti’nin desteğiyle
oyların %35.8’ini alarak 20 sandalye elde etmişti.
Seçimlerden sonra Hristofyas’ın AKEL’in
kapılarının partiye geri dönmek isteyenlere açık bulunduğunu söylemesi üzerine
bir demeç veren ADİSOK liderlerinden Jartides, AKEL’den ayrılanların geri
dönmek niyetinde olmadıklarını, AKEL’de meydana gelen çatlağın giderilmesinin
mümkün olmadığını belirterek, Hristofyas’ın “kapılarımız açıktır” sözünü
demagoji olarak niteledi.
18-20
Ekim 1991 tarihlerinde, çoğunluğu Arap ve Ortadoğu ülkelerinden gelen 16
komünist ve sosyalist partinin katılımıyla AKEL’in düzenlediği bir sempozyumun
konusu şöyle belirlenmişti: “21. yüzyılın eşiğinde solun rolü ve bir ideoloji
olarak sosyalizm”. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerindeki
değişikliklerden sonra, AKEL’in sosyalist ideallere bağlılığını kanıtlamak
amacıyla düzenlenen bu toplantıda konuşan Hristofyas, Sovyet modelinin
itibardan düşmesinin, kapitalizmin haklı olduğu anlamına gelmediğini ve
sosyalizmin gerçekleşebilir olduğunu kanıtlamak için, sol kanat hareketin
girişimlerini eşgüdümlü hale getirerek, neo-liberal saldırıya göğüs germek
gerektiğini vurguladı.
15
Aralık 1991’de yapılan yerel seçimlerde ise, AKEL oy potansiyelini %2
artırırken, DİSİ %1’de kaldı. Sosyalist Parti %1 oy kaybederken, ADİSOK dahil
diğer küçük partiler hiçbir güç gösteremediler.
Genel seçimlerden sonra parti lideri Dinglis’in,
partinin aldığı oy oranına bakmaksızın varlığını ve faaliyetini sürdüreceğini
söylemiş olmasına rağmen, yerel seçimler öncesinde parti içinde bazı görüş
ayrılıklarının ön plana geçmeye başladığı görüldü. Sağ kanat’ın lideri olan
Papapetru, basına verdiği bir demeçte, sol kanat’ın ADİSOK’un rahat çalışmasını
engellediğini, yerel seçimlerde partinin desteklediği adaylara oy verilmemesi
için bir duyuru dağıttıklarını açıkladı. Sol kanat adına bir açıklama yapan
Patrikios Pavlu ise, ADİSOK’un sağa kaymakta olduğunu ve kuruluş ilkelerine
ters düştüğünü belirtti. Parti kurulurken kendi Militan gruplarını dağıtmadan
parti içinde çalışabilmeleri konusunda anlaştıklarını söyleyen Patrikios,
gruplarını dağıtacakları doğrultusunda söz vermiş olduklarını öne süren
Papapetru’yu yalanladı.
23
Aralık 1991 günü yapılan ADİSOK siyasal komite toplantısında, partinin sol
kanat üyesi iki kişinin partiden atılması kararı alınması üzerine, sağ kanadı
Stalincilik yapmakla suçlayan Başkan Dinglis, meydana gelen anlaşmazlıkta her
iki kanadın da suçlu olduğunu ve Başkan Yardımcısı Papapetru’nun kendisinin
görevden istifa etmesini önermesini reddettiğini söyledi. Sol kanadın, parti
üyelerini yerel seçimlerle ilgili olarak parti tarafından alınan kararlara
uymama çağrısı yapmakla tüzüğe aykırı davrandığını vurgulayan Dinglis, buna
karşılık sağ kanadın da ADİSOK’u sağa çekme hedefi doğrultusunda, sosyalizm
bayrağını indirip, yerine insancıl yüzlü kapitalizmi ve onun gelişmiş şeklinin
bayrağını koymaya çalıştığını söyledi. Başkan yardımcısı Papapetru ile
Jartides’in başını çektiği sağ kanadın bunu kişisel konuşmalarda
söylediklerini, ama kamuoyu önünde söylemeye cesaret etmediklerini belirten
Dinglis, sosyalizmi onların sadece bir dış örtü olarak kullandıklarına dikkat
çekti.
ADİSOK Yüksek Kurulu’nun 12 Ocak 1992 günü yapılan
toplantısında Dinglis tarafından getirilen “Sol kanadın dikkatli davranması
için çağrı yapılması” önerisi, 6’ya karşı 35 oyla reddedilince, Troçkist grup
partiden tamamen ihraç edilmiş oldu ve bu üyelerin ADİSOK’a mensup olmalarının
“istenmeyen ve zarar verici” olduğu karara bağlandı. Partinin ideolojik
yöneliminin belirlenmesini isteyen Dinglis ile “sosyalist platform”un sözcüsü
Egumenidis’in önerisinin tartışılması ise ertelendi. 1 Şubat günü kurucusu
olduğu ADİSOK’un başkanlığından istifa ettiğini açıklayan Dinglis, sosyalizme
karşı savaş açan kişilerle aynı parti içinde çalışamayacağını, partinin bundan
böyle izleyeceği yolun, partinin olağanüstü kongresinde alınacak kararlara
bağlı olacağını söyledi. Siyasal komite tarafından istifası kabul edilen
Dinglis’in yerine tüzük uyarınca Başkan Yardımcısı Papapetru getirildi. 15 Mart
1992 günü yapılan ADİSOK Olağanüstü Kongresi, partinin tüzüğü ile siyasal
ilkelerinin değiştirilmesini öneren Dinglis’in yenilgisiyle sonuçlandı.
Partinin sosyalizme bağlılığını güvence altına alacak değişiklik önerisine 202
red, 31 kabul, 12 çekimser oy verilmesi üzerine, Dinglis partiden de istifa
ettiğini açıklayarak, salonu terketti. Sol kanadın son 14 üyesi de toplantıyı
terketti, ama istifalarını vermediler. Yapılan seçimlerde Papapetru, ADİSOK’un
yeni Genel Başkanı olarak seçilirken, ADİSOK’un orta sağ bir partiye dönüştüğü
ve Cumhurbaşkanı Vasiliu’nun bir süreden beri kurmak istediği partinin görevini
üstleneceği belirtildi.
Siyasal
gözlemciler, eski Cumhurbaşkanı Kiprianu’nun DİKO partisinin gerileyen oylarını
da alacak bir ADİSOK’un %8-10 oy oranına ulaşması halinde AKEL ile birlikte
Vasiliu’nun, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden kazanmasının mümkün
olabileceğini söylemektedirler.
AKEL’in uluslararası ilişkilerden sorumlu
sekreteri Donis Hristofinis şöyle konuşmaktadır: “Bir kapitalist milyoner
olmasına rağmen, biz Başkan Vasiliu’yu destekledik. Çünkü anne ve babası
partinin eski üyeleriydi ve onda ailesinden bazı inançlar kalmıştır. Ülkenin
komünist bir lidere değil, halkı birleştirecek bir kimseye ihtiyaç vardır.
Vasiliu, bütün bu gerekli niteliklere sahiptir ve Kıbrıs sorunu konusunda
şimdiye kadarki davranışlarından memnunuz.”
Dünyada
oy kaybetmeyen, aksine çalışanların çıkarlarıyla ilgilendiği için oy oranını
artıran ve halkı üzerinde en fazla etkili “komünist” partisi olan AKEL’e oy
veren bir üye şöyle konuşmuştur: “Kıbrıs’ta gerçek komünist yoktur. Belki
partisinin ilk kurucuları komünistti. Ama hepimiz de istisnasız kapitalistiz.”
AKEL
yetkililerinden Donis Hristofinis ise şu görüşte: “Biz kendimize komünist
demiyoruz. Ama Marksist olduğumuzu da saklamıyoruz. Biz emekçi halkın ilerici
partisiyiz.”
AKEL’in ne olduğunu
anlamak zordur, ama perestroyka’dan sonra herhangi bir değişikliğe uğramadığı
kesin. Bir yabancı diplomat AKEL’le ilgili olarak şöyle diyor: “Ben her zaman,
dünyadaki son komünistin bir Kıbrıslı olacağına inanmışımdır.”
(“Ahmet An” imzasıyla, Birlik, aylık siyasi dergi, İstanbul, Nisan 1992,
Sayı:16)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder