10 Mart 2018 Cumartesi

FAŞİZM İŞGAL ALTINDAKİ KUZEY KIBRIS’A DA YERLEŞİYOR


9 yıla yakın bir süredir Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerinin işgali altında tutulan Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan asker sivil herkesin kurşuna dizilme ve asılabilmesine cevaz veren bir yasa tasarısı, 19 Nisan 1983 günü kukla KTFD’nin Meclisi’nden geçti.

40 kişilik Federe Meclis’te yapılan oylamada, iktidardaki Ulusal Birlik Partisi ağırlıklı koalisyon hükümetine mensup 16 milletvekili, tasarı lehinde oy kullanırken, ana muhalefet partisi Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin ikili bir tavır içine girdiği görülmüştür. 5 TKP milletvekili çekimser oy vermiş, diğerleri ise oylamaya katılmayarak, yasanın geçmesini kolaylaştırmıştır. Aleyhte verilen 7 hayır oyunun 6’sı Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne, biri de Çalışan Halkın Partisi’ne mensup milletvekiline aitti.

Askeri Suç ve Cezalar Yasası, muğlak ve kapalı ifadelerle tanımlanan suçları işledikleri iddiasıyla sivil kişilerin de askeri mahkemeler önüne çıkarılıp, yargılanmalarını öngörmektedir. Yasaya göre, görev yapacak Askeri Mahkemelerin yargıçları, TC uyruklu Güvenlik Kuvvetleri Komutanı tarafından atanacaktır. Bu durumda, bir Türk subayının atadığı Türk subayları, bir Kıbrıslı Türkün ölümüne karar verebilecek, sonra da ölümüne karar verilen bu Kıbrıslı kişi asker ise, yine Türk subayı tarafından Kıbrıslılardan oluşturulacak bir idam mangası eliyle kurşuna dizilecektir.

Lefkoşa’da yayınlanmakta olan muhalif “Söz” gazetesi, söz konusu yasayı “Hitler Yasası” olarak nitelendirerek, yasa maddelerini yayınlamaya başlamış ve 15 Mayıs 1983’ten itibaren yürürlüğe giren bu yasaya karşı bir kampanya açmıştır. Askeri suç ve Cezalar Yasası’nı hazırlayan komitede muhalefete mensup milletvekillerinin çoğunluk oluşturmalarına rağmen, hiçbir değişikliğin yapılmamış olmasını eleştiren gazete, ayrıca yasanın ivedilik önergesi ile görüşüldüğünü de bildirmektedir.

Ceza Yasası’nın 37. Maddesinde şöyle denmektedir: “Bir yabancıyı silah zoru ile KTFD’ni işgale tahrik eden kişiler, hıyanet suçu işlemiş olurlar ve ölüm cezası ile cezalandırılırlar. Bu maddeler tahtında suç işlediği Askeri mahkemece karara bağlanacak kimse, asker kişi ise kurşuna dizilerek, sivil kişi ise asılarak öldürülecektir.”
  
Yasanın ilginç diğer maddeleri ise şöyledir:

Madde 17: “1. Ve 2. Fıkralarda belirtilen suçlar (KTFD emniyeti ile ilgili evrakları tahrip veya ele geçirme), yabancı veya düşman devlet çıkarına veya lehine veya namına işlediği veya KTFD’nin harp hazırlıklarını veya harp yeteneklerini tehlikeye koymuşsa, sanığa ölüm cezası verilir.”

Madde 26: “KTFD Güvenlik Kuvvetlerinin manevi şahsiyetini herhangi bir şekilde tahkir veya tezyif eden kimse, suç işlemiş olur ve 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır.”

Madde 29: “Halkı veya asker kişileri askerlikten soğutucu nitelikte yayın yapan telkinde bulunan veya kamuya açık bir yerde söylev veren kimse, suç işlemiş olur ve 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır.

Madde 37 (a): “KTFD topraklarından ayrılarak Kıbrıs’ta bu topraklar dışında kalan, herhangi bir yere gitmek isteyen kimse, ulusal güvenlik yönünden sakınca olup olmadığının saptanabilmesi için, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na başvurarak, izin almakla yükümlüdür. Böyle bir izin almaksızın Kıbrıs’ta sözkonusu topraklar dışında herhangi bir yere gitmek için KTFD topraklarından ayrılan kimse, suç işlemiş olur ve 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır.

Türkiye’de faşistleşme sürecinin 68. Vilayet haline getirilen KTFD’ne kadar uzatılmış olması, Kıbrıs Türk halkı arasında huzursuzluğu had safhaya çıkarmış bulunmaktadır. Bir süre önce, koalisyon hükümetinde yer alan TC uyruklu bir emekli albay olan Devlet ve Sosyal İşler Bakanı ve Milliyetçi Türk Partisi Başkanı İsmail Tezer’in, sosyal konut projesine ait ihalenin, kendisine yakın bir Türkiyeli şirkete verilmesi halinde, İçişleri Bakanı’na 10 milyon TL rüşvet vermeyi teklif etmesi üzerine başlayan ve Türkiyeli Bakanın şimdilik kaydı ile görevinden uzaklaştırılması ile gelişen hükümet krizi, TC Büyükelçiliğinin müdahalesi ile donduruldu.

Öte yandan Devlet Hastanesi’nde çalışan bir doktorun rüşvet alırken yakalanması ile deşilen sağlık sorunu, gün geçtikçe artan boyutlara ulaşan esrar kaçakçılığı ve okullara kadar sokulan esrar ticareti ile vahim bir durum almıştır. Esrar kaçakçılığı konusunda meclis araştırması açılmasını isteyen bir önerge, geçtiğimiz haftalarda hükümete mensup milletvekilleri tarafından reddedilmiştir. Olay, esrar ticaretini örgütleyen ve dokunulmazlığı olan bazı milletvekillerini sevindirirken, halk arasında öfke yaratmıştır.

(imzasız, Dayanışma gazetesi, Duisburg, F.Almanya, Sayı:17, Haziran 1983)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder