Değerli Arkadaşlar,
Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim
Kurulu’nun geçtiğimiz iki yıllık dönem içindeki faaliyetlerine, 4 Mayıs 1976
tarihli örgüt yasasının 24. maddesinde belirtilen görevleri açısından göz
atmazdan önce, size, 14 Eylül 1984 tarihli Frankfurter Allgemeine gazetesinden
bir haberi aktarma istiyorum. Haber şöyle:
“Hamburg
Şehir Yönetim Meclisi’nde alınan bir kararla Şehir Tabip Odası Yasası’na bir
madde eklenerek, hekimlerin tedavi esnasında yaptıkları hataların Tabip Odası’na
bildirilmesi zorunluluğu getirildi. Meslektaşının hatasını bildirmek zorunda
olan hekimlerin başvuruları, Tabip Odası’nca değerlendirilerek, gereği yerine
getirilecektir. Karar, 1963 ile 1981 yılları arasında yaklaşık 37 bin ameliyat
yapan bir ortopedi profesörüne karşı, 123 hastanın tazminat davası açmış
bulunması üzerine alınmıştır.”
Gerçi ülkemizde ne Meclis, ne de
Tabipler Birliği etkin bir şekilde çalışmamaktadır, ama böylesi maddelerin
eklenmesi bir yana, en azından var olan KTTB yasasının tam anlamıyla
uygulanmasını istemek, örgüt üyesi hekimlerin en doğal hakkı olsa gerek. Zaten
çağdaş hekimliğin ahlâk kuralları, görev ve sorumlulukları, bizleri belli
kurallara saygılı olarak çalışmaya zorlamaktadır.
Konumuza bu açıdan bakacak olursak,
KTTB’nin Kıbrıs Türk hekimliği için önüne konan görevleri yerine getirdiğini
söylemek çok güçtür. Yasasının 24. maddesinde belirtilen Yönetim Kurulu
görevlerine bir bakalım:
“Madde 24/1: KTTB’nin kütüğünü,
kütük yönetmenliğine göre hazırlamak.”
Böyle bir kütük yönetmenliğinin var olup olmadığını bilmiyorum. Ama Serbest
Çalışan Hekimler Birliği adına geçen Mart ayında Tabipler Birliği’nden elde
ettiğimiz kayıt defterinde, örgütün kesin üye sayısını açık olarak göremedik.
Hayatta olmayan hekimlerden tutun, ülkeyi çoktan terketmiş olan meslektaşlara
kadar birçok kişinin adı, bu listede yer alıyordu. Kimin nerede çalıştığı, uzmanlık
dalı veya tam adresi konusunda bu defterden kesin bir bilgi elde etmek
imkansızdı. Bizim saptamalarımıza göre, Mart 1984’de KTTB’nde kayıtlı kamu
sektöründen 103 hekim, 15 diş tabibi ile özel sektörden 72 hekim, 60 diş
tabibi, yani toplam 250 üye vardı. Bugünkü kesin üyelik durumu hakkında,
aidatları toplamış bulunan Yönetim Kurulu bilgi verirse memnun oluruz.
“Madde
24/4: Üyeler arasında doğacak anlaşmazlıkları gidermek, çözümlenmeyen
anlaşmazlıklar ile deontolojiye ve meslek haysiyetine uymayan davranışların
soruşturmasını tamamlamak ve hazırlanan dosyaları Onur Kurulu’na vermek.”
Bu görevin yerine getirilmesinde de Yönetim Kurulu’nun çok pasif kaldığı
gözlemlenmiştir. Geçen Genel Kurul’da 36’ya karşı, 48 oyla kabul edilen “Part-time
uygulaması” yönündeki kararın hayata geçirilmesi için Tıp-İş aracılığı ile
Meclis’e bir yasa tasarısı sunulurken, yine aynı genel kurulda oybirliği ile
alınan “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu için Mücadele” kararı doğrultusunda
ne yazık ki hiçbir çalışma yapılmamıştır. Dahası, özel kesimde çalışan
hekimlerin mesleki ve ekonomik çıkarlarını zedeleyen ve ayrıntıları ile burada
eleştirmek istemediğimiz uygulamalar sürdürülerek, onlara yasal kılıflar
geçirilmeye çalışılmıştır.
“Madde 24/5: “Üyelerin
bilgilerini artırmak için mesleki organizasyonlar yapmak.”
Özellikle bu madde 1976 yılından beri hayata geçirilemediği için, yine
geçen genel kurulda bilgi artırıcı seminerlerin düzenlenmesi kararı alınmıştı.
Aradan geçen 2 yıl içinde bu konuda da hiçbir şey ortaya konamamıştır. Serbest
Çalışan Hekimlere daima üvey evlat muamelesi yapmış olan Sağlık Bakanlığı yetkilileri
ise, büyük bir gürültü ile ilan ettikleri “Kanser Yılı” nedeniyle çağırdıkları
öğretim üyelerine devlet hastahanesinde ve mesai saatleri içerisinde 3-5
konferans verdirerek, görevlerini yerine getirdiklerini sanmışlardır. 1984
yılının sonuna yaklaşırken, “Kanser Yılı”nda yapılan çalışmaların dökümü ve
toplumumuz açısından konuya bilimsel yaklaşım içinde olması gereken Tabipler
Birliği’nin ne yaptığını sormak, herhalde her üyenin görevi olmalıdır.
“Madde 24/7: Muayenehane ve
özel sağlık kurumları çalışmalarını standardize etmek için yasalara uygun bir
yönetmelik hazırlamak ve buralarda yapılan çalışmaların yönetmeliğe uygunluğunu
denetlemek.”
Böyle bir yönetmelik, 8 yıldır yapılmamış ve sadece Sağlık Bakanlığı’nın
1933 yılından kalma “Özel Hastahane, Klinik ve Doğumevleri Nizamnamesi”
uygulanmıştır. Bir işgüzarlık eseri olarak, muayenehaneler de dahil olmak üzere
bütün kliniklere gönderilen 28 Şubat 1984 tarihli ve Sağlık Bakanlığı’nın imzasını
taşıyan mektup, meslektaşlar arasında huzursuzluk yaratmıştır. İnsan sağlığı
açısından tehlike arzeden ve söz konusu Yasa’ya uygun olarak çalıştırılmayan
kliniklerin yapılacak teftişler sonucu, 1 Nisan 1984 tarihinden itibaren yasal
işleme tabi tutularak kapatma yoluna gidileceği bildirilen mektubun hangi
sonuçlara vardığı ise bilgimiz dışındadır. Şu kadarını belirtelim ki, bazı
arkadaşların yasalara uygun olarak düzenlenen kliniklerinin resmi kaydının,
belli çevreler tarafından engellenmesi halen sürdürülmektedir.
“Madde 24/8: Halk sağlığı ve
hekimlik mesleği alanlarında araştırmalar yapmak.”
KTTB’nin ana görevi olarak görmek istediğimiz bu madde, ne yazık ki gözardı
edilmektedir. Çeşitli ihtisas komisyonları oluşturarak, ülkemizde gerek halk
sağlığı, gerekse hekimlik sorunlarına ilişkin araştırmalar yapmak, çıkış
yolları göstermek ve ortak çözümleri uygulamakla, Tabipler Birliği’nin hem
saygınlığı artacak, hem de sahip olması gereken bilimsel düzeyi
kanıtlanacaktır. Dileğimiz, hiç olmazsa gelecek dönemlerde sınırlı da olsa bu
konuda bazı çalışmalara başlanmasıdır.
“Madde 24/11: “Sinema, Radyo,
hizmetliler veya sair yazılı ve sözlü araçlarla reklam yapılmasını önlemek.”
Yönetim Kurulu’nun bu görevini, yasanın 39. maddesi ile birlikte
değerlendirmeliyiz. Orada şöyle denmektedir:
“1. Hiçbir tabip veya diş tabibi,
icra-i tababet ettiğine dair basın veya başka herhangi bir yolla reklam
yapamaz, Ancak (a) Muayenehanesinin veya kliniğinin dışına KTTB’nin tüzükle
saptayacağı biçim ve büyüklükte ismini, mesleğini ve tıbbi niteliklerini ve
varsa ihtisas dalını içeren bir tabela koyabilir.”
Ne yazık ki, burada öngörülen tüzük de henüz yapılmamıştır. Ticari şirket
tabelalarının boyutlarına ulaşan tabelalar halen kullanılmaktadır. (b) bendinde
belirtilen muayenehane veya kliniğin adres değiştirmesi veya (c) (d)
bendlerinde belirtilen yeni muayenehane veya kliniğin açıldığını bildiren
ilanlar yanında, ki bunların da KTTB tüzüklerine uygun olmaları gerekmektedir,
bir de, uzun bir süredir özellikle doğum ilanları aracılığı ile yapılan
reklamlar vardır. Bu konuda açık bir ticari reklam söz konusudur. Özel hekimler
bir yana, ne yazık ki yasaya karşın, kamu görevi dışında özel kliniği
olmadığını gazetede duyuran hekimlere, yine aynı gazetenin bir başka sütununda
özel kliniğinde yaptırdığı bir doğum için teşekkür ilanı çıkabilmektedir. Oysa
yasa bu konuda çok açıktır. Gereken yapılmamaktadır.
“Madde 39/2: Bu maddenin
birinci fıkrasında belirtilenler saklı kalmak koşuluyla bir tabip veya diş
tabibi dolaylı veya dolaysız olarak hasta sağlamak için veya mesleki avantajını
artırmak için reklam yapamaz, diğer meslektaşları için zararlı olan veya
dikkati çeken ilan veya yayın yaptıramaz veya hasta sağlamak için hiçbir
şekilde aracı veya simsar kullanamaz veya istihdam edemez veya bu işleri
yapanlarla işbirliği yapamaz veya onlar tarafından çalıştırılamaz.”
Yasanın gereklerini yerine getirmek, Tabipler Birliği’nin asli
görevlerinden biridir ve bu konuda kesin bir karar alınması için genel kurulun
bir kez daha dikkatini çekmek isterim.
“Madde 24/12: Gerek muayenehane, özel klinik
veya polikliniklerde, gerekse ek görev yapmak sureti ile meslek icra eden tabip
ve diş tabiplerinin tedavi ücretlerinin en az ve en çok miktarlarını gösteren
tarifeler düzenlemek.”
Burada sözü edilen tedavi ücretleri çoğu yerde pazarlık şeklinde
yürütülmekte ve ticarete dökülmektedir. Ancak vizite ücretleri konusunda son 2
yılda bazı kararlar alınmıştır. Geçen yıl 21 Ocak 1983 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan uzman, pratisyen ve diş hekimi ücretleri, bu yıl ancak 6 Mart 1984
tarihinde açıklanmıştır. Tabanı 500 TL gibi çok düşük bir miktarda tutularak,
Türk-Sen Sağlık Fonu’nun vizitesine yasal kılıf geçirilmiştir. Tavan olan 2,000
TL ise, her zaman olduğu gibi vizite artışını ilk önce yapan bazı özel klinik
sahibi kamu görevlilerince zaten uygulanmakta idi.
“Madde 24/13: Olağan Genel
Kurul toplantıları ile Olağanüstü Genel Kurul toplantılarının yapılması için
gerekli işlemleri yapmak”
Geçtiğimiz dönemde 16 Temmuz 1983
tarihinde “TC dışında kazanılan tabiblik ve uzmanlık unvanlarının tanınması”
konusunda bir olağanüstü kongre düzenlenmiştir. Toplantı için önce 71 kişi imza
vermişken, daha sonra 25 kişi imzasını geri çekmiştir. 26 kişinin katıldığı
oylamada 14 kişi yasanın olduğu gibi kalmasını savunurken, 11 kişi de TC
dışında kazanılmış diploma ve uzmanlıkların bizde de kabul edilmesini
istemiştir. Yasanın 32. maddesinin 1. ve 3. fıkraları arasında var olan
çelişki, Başsavcılık tarafından da kabul edilmiş olmasına rağmen, yasayı bu
çelişik şekli ile geçirten çıkar çevreleri, hiç bir yasal dayanağı olmayan
ısrarlarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Ama sanırım Başsavcılığın verdiği
son kararla, bu husus en erken bir zamanda düzeltilecektir. Çünkü bağımsızlık
iddiasında olan hiçbir devletin herhangi bir kuruluşu, yasal tasarruflarını başka
bir devlete onaylattırmak durumunda değildir ve olmamalıdır. Kaldı ki aynı
yasal statüde olan Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimarlar Odası da bu konuda üyeleri arasında mezuniyet ve
uzmanlık yapılan ülkelere göre bir ayrım yapmamaktadır.
Geçen genel kurulda kabul edilen kararlar arasında yer alan Sosyal Sigorta
Kurumu’nun özel hekimlere açılması ve özel hekim raporlarının kabulü
konularında Dr. Hami arkadaşımız size bilgi verecektir. Bu nedenle bu konulara
değinilmemiştir.
Sözlerime son verirken, yeni seçilecek Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerine
yeni dönem içinde KTTB’ni Kıbrıs Türk hekimliğine saygınlık kazandırabilecek
bir yapıya kavuşturmalarını diler, hekimliği, insan sağlığını sömürerek, ticari
bir kazanç aracı haline getiren herkesi genel kurul önünde şahsen açıkça
kınadığımı bildiririm. Dinlediğiniz için teşekkürler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder