UBP-TKP Koalisyon hükümetinin Sağlık
Bakanı Dr. Mustafa Erbilen’in TKP’den istifa mektubunda şu cümleler yer
alıyordu (8.8.1986):
“Devrimci” geçinen Akıncı,
doktorların kliniklerinin kapatılması çalışmalarında TKP’nin aldığı yegane
puanı yok etti. Şubat ayındaki Yürütme Kurulu toplantısında bağlayıcı karar
aldırtarak, Sağlık Bakanlığı’nın kamu görevlisi doktorları yasadışı
hareketlerinde serbest bırakmasını sağladı. Daha o günden benim Sağlık Bakanlığından
istifa etmem gerekir idi. Fakat partinin mahalli seçimlerde yara almaması için
her şeyi içime gömdüm, bekledim. Ve ben, bütün halk tanıktır ki, mahalli
seçimlerde tam bir parti disiplini ve anlayışıyla hareket ettim.”
TKP Yürütme Kurulu’nun Erbilen’e
karşı yanıtını içeren bildiride şöyle deniyordu (16.8.1986):
“Parti yetkili organları Sayın
Erbilen’den her zaman plan-program istemiştir. Neyi, nasıl, hangi şekilde
çözüme götüreceğini bir sisteme bağlamasını istemiştir. Sayın Sağlık Bakanı ise
şimdi yaptığı gibi, kişilerle uğraşarak, sorunu çözme yolu aramıştır. Bazı
doktorları görevden aldıktan sonra, sözkonusu doktorların affedilmesi üzerine
de parti yetkili organı, kendisinden fevri davranışlarını durdurmasını ve
süratle bir programla Yürütme Kurulu’na gelmesini istemiştir. Olay budur. Ancak
öyle anlaşılıyor ki, Sayın Sağlık Bakanı, Parti’den ayrılırken bu konudaki sorumluluğu
partinin omuzlarına yükleyerek gitmeyi tercih etmiştir.”
Herşeyi içine gömen Dr. Erbilen,
TKP’den ayrılıp UBP’ye geçince, kamu görevlisi olup da yasa-dışı özel klinik
çalıştıranların durumunu çözümleyebildi mi? Yoksa bu kez de sorumluluğu UBP’li
hekim ve milletvekillerinin omuzlarına yükleyerek, bağımsızlığı mı tercih
edecek? Bir yıl önce “özellikle hekimlerin çalışma koşullarının tam gün çalışma
düzeni içerisinde yeniden gözden geçirilerek, bir yasa çerçevesinde
düzenleneceğini, bu konudaki çalışmaların başlatıldığını” bildiren Sağlık Bakanı,
anlaşılan bu hızla giderse, Yasa’yı gelecek seçimlerden önceye ancak
çıkartabilir. Belki yeniden seçilmesini de böylelikle sağlar!...
***
“Yüksek
oranda radyasyon bulunduğu yolundaki tahlil sonuçları nedeniyle KKTC de
Türkiye’den çay ve fındık ithalatını dünden itibaren yasakladı. KKTC Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanı Mustafa Erbilen, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından
yapılan tahlil sonucu Karadeniz yöresi çay ve fındığında kilogramda 775 bekerel
radyasyona rastlanıldığını açıklaması üzerine, “Bu radyoaktivite, AET
tarafından belirtilen limitlere göre, insan sağlığına aykırıdır ve bu tür
ürünlerin kullanımı yasaklanmalıdır” dedi. Mustafa Erbilen, Türkiye’den çay ve
fındık ithaline konulan yasağın, bütün deniz ve hava gümrüklerine
bildirildiğini kaydederek, “ithalatı durdurmamız, insan ve toplum sağlığına
gösterdiğimiz saygının bir gereğidir” şeklinde konuştu. (Cumhuriyet,
13.12.1986)
Çelişkiler Bakanı Dr. Erbilen, daha sonra şu açıklamayı yaparak,
“devletlerarası sorun yaratan bakan” olmadığını kanıtladı:
“Türkiye Atom Enerjisi Kurumu yetkililerince temas neticesi, halen
piyasamızda bulunan fındık, çay ve hamsi balıklarının Türkiye’den Kıbrıs’a
ihraç edilmeden önce ölçümden geçirildiği ve insan sağlığına zarar verecek
oranda radyasyon bulunmayanların gönderildiği belirlenmiştir. Şu anda piyasada
bulunan ve gümrükte bekleyen gıda maddelerinin sağlığa zararsız olduğunun
belgelenmesi koşuluna titizlikle dikkat edilecektir.” (Birlik, 23 Aralık 1986)
***
Temmuz 1985’de UBP-TKP
Koalisyonu’nun Sağlık Bakanı Dr. Erbilen’in hükümet programı ne diyordu?
“Kamu ve özel kesime bağlı sağlık
kuruluşlarında sigortalıların bakımına olanak tanınarak, hastanın hekimini
bizzat kendisinin seçmesi sağlanacaktır. Doktor, eczacı, hemşire ve diğer
teknik ve idari personelin tam gün mesai ilkesine uygun olarak çalışması
sağlanarak, iş verimi artırılacaktır.”
Eylül 1986’da UBP-TKP Koalisyonu’nun
Sağlık Bakanı Dr. Erbilen’in hükümet programı ne diyordu?
“Koruyucu ve tedavi edici sağlık
hizmetlerinin yurttaşlarımıza zamanında, düzenli ve güven verici bir biçimde
götürülmesi, sağlık hizmetlerinin daha verimli yürütülmesi ve kamu ile özel
kesime bağlı sağlık kuruluşlarının bir düzen ve ahenk içerisinde hizmet vermesi
amacıyla tüm yasal ve idari tedbirler alınacaktır. Kamu görevlisi doktorlar ile
diğer sağlık personelinin çalışma koşulları yeniden düzenlenecektir. Gıda sağlığı
konusunda kontrollerin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla
gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”
Son bir buçuk yıldır Başbakanı ve Sağlık Bakanı, ilk kez Tıp Fakültesi
mezunu olan hükümetlerle yönetilen toplumumuzda, galiba şimdiye kadar böylesine
sağlıksız bir sağlık hizmeti halka sunulmamıştır. Yasasız, tasasız,
geleceğinden emin devlet doktorlarının bir kısmı, sağlık sömürüsünü
sürdürürken, devlet ilgisinden yoksun, klinik mastafını bile çıkarmakta zorluk
çeken bir kısım özel hekimimiz var. Halkın büyük bir kısmı ise çaresiz,
gangrenleşen sağlık sorunlarının çözümü için başvuracak “yasal makam” arıyor.
Nerede o hükümet programlarında verilen sözler? Nerede o meslek ve kişilik
onuru?
(“Dr. Ahmet Cavit”
imzasıyla Kıbrıs Postası’nda bana verilen “Ülkeden Ülkeye Sağlık Sorunları”
sütunu için Aralık 1986’da hazırlayıp, gönderdiğim bu yazı, maalesef
yayımlanmamştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder