22 Mart 2016 Salı

SAĞLIKSIZ SAĞLIK ORTAMIMIZ SÜRÜYOR


Anımsanacağı gibi 1994 yılı ba­şında DP-CTP koalisyon hükü­meti göreve başladıktan birkaç ay sonra, CTP’li Sağlık Bakanı Ergin A. İlktaç, yıllardır çıktı-çıkacak denen “Sağlık Hizmetleri Yasa Tasarısı”nm hazır olduğunu açıklamış ve Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Özker Özgür’e sunmuştu. Özgür, tasarıyı kısa sürede hazır­lamaları nedeniyle Bakanlık yetkililerini ve katkısı bulunanları kutlamış ve yaptığı ko­nuşmada “sağlık hizmetlerinde sistemsizli­ğin sistem olarak kabul edilmesi nedeniyle geçmişte büyük sorunlar yaşandığını” belir­terek, yasanın çıkmasıyla bu olumsuzluğun giderileceğini vurgulamıştı.
Sağlık Bakanı İlktaç ise, tasarının önemli bir yasal boşluğu dolduracağını vurgulayarak,  full-time esası­na dayanan tasarıda etkin ve verimli bir sağ­lık hizmeti için sağlık çalışanlarının çalışma şartları ve haklarının düzenlendiğini, tasarı­nın yasalaşması ile sağlık hizmetlerindeki belirsizlik ve sistemsizliğin ortadan kalkaca­ğını açıklamıştı. (Kıbrıs, 29/4/94)
Başbakan Hakkı Atun’un bu konudaki değerlendirmesi de şöyleydi:
“Konu son derecede ciddi ve önemlidir. Hükümetimiz bu konuda süratle adım atacaktır... Verimli, etkili ve huzurlu bir sağlık hizmeti için gereken süratle yapılacak ve yerel seçimlerden sonra yasa ivedilikle Meclise gönderilecektir.” (Ortam, 14/6/94).
Seçimler yapılıp 1994 yılı sonuna gelindi­ğinde, ortada somut herhangi bir şey yine yoktu ve Başbakan Atun şöyle konuşmak­taydı:
“Sağlık hizmetlerinde verimlilik artırı­lacak, personelin tayin-terfileri süratlendiri­lecek, personel sıkıntısı aşılacak, hizmetler­de arzulanan düzeyde disiplin sağlanacak­tır!”
Atun, hastanelerde idari sorunlar bulun­duğunu, doktorların mesai saatlerine uymaları dahil birçok konuda çalışmalar yapılması gerektiğine parmak basıyor, ama çözüm or­tada görünmüyordu. (Kıbrıs, 5/11/94)
Sadece özel kesimde çalışan hekimlerin mağduriyetini getiren, kamu görevlisi hekimlerin hem kamuda, hem özel kesimde çalış­maları sorununa DP-CTP hükümetinin de bir çözüm getiremeyeceği ortaya çıkmış bulu­nuyor. Devlet olanaklarının bazı nüfuzlu hekim kesimine peşkeş çekilmesinin önüne henüz set çekilmiş değildir. “Maliyet hesabı”na göre çalışacak bir sağlık sisteminin uygulamaya konacağına ilişkin herhangi bir gelişme yoktur. Sosyal sigortalı hastalara sağlık hizmeti veren tek kurum olarak devlet hastaneleri, sudan ucuz muayene ve tedavi ücreti almayı sürdürmekte, kuyrukta muaye­ne olamayanlar öğleden sonra kamu görevli­si hekimin dışarıdaki kliniğine kanalize edil­mektedir.
“Sağlıkta yeni uygulama: Memura sağlık paralı” diye basına yansıtılan projenin 1994 yılı sonlanna doğru hayata geçirileceği Sağ­lık Bakanı İlktaç tarafından açıklanmış ol­masına rağmen, 1995 yılının ortasına yak­laşırken, konu ne tartışmaya açılmış, ne de gerekli planlama yapılmıştır. Bu projeye göre, bugüne kadar sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanan yaklaşık 13 bin kamu görevlisinden de, sigortalı çalışanlarda ol­duğu gibi, bu hizmetler karşılığında %20’sinin kişi tarafından ödenmesi, geriye kalanının da çalışanlardan kesilecek prim fonundan ödenmesi öngörülmekteydi. (Kıbrıs, 1/7/95)
Rum kesimindeki kamu görevlilerinin sendikası olan PASİDİ’nin red ettiği paralı sağlık hizmetine, Kıbrıs Türk memur sendikalarının nasıl bir tepki göstereceği, genel sağlık sigortası içinde bunun nasıl bir yer al­ması gerektiği konuları hep tartışılmalı ve topluma yararlı sonuçlar üretilmelidir.
Sadece kamu görevlisi hekimlerin maaş düzenlemesini öngören ve genel sağlık sisteminin nasıl olmasına yönelik kapsamlı bir yapı getirmeyen “Sağlık Hizmetleri Yasası”nın bile hâlâ daha geçirilemediği bir başı bozukluk içinde, bir de sosyal sigor­talıların reçetelerini özel eczanelerde yaptır­maları uygulamasının nasıl yürüdüğüne bakalım:
Uygulamanın başladığı 7 Haziran 1994’ten itibaren, özel kesimde çalışan hekimler tarafından sosyal sigortalılar için yazılan reçete sayısı ve bunların tutarı 26 Ocak 1995 günü yapılan Sosyal Sigortalar Dairesi’nin ilgili toplantısında şöyle açıklan­mıştır:

Haziran 1994              160 reçete                    45 milyon TL
Temmuz 1994              381 reçete                  120 milyon TL
Ağustos 1994               543 reçete                  182 milyon TL
Eylül 1994                   806 reçete                  273 milyon TL
Ekim 1994                   879 reçete                  275 milyon TL
Kasım 1994                1033 reçete                 357 milyon TL
Aralık 1994                1307 reçete                 424 milyon TL
________________________________________________
Toplam:                      5109 reçete              1.676 milyon TL

Görüldüğü gibi sosyal sigortalılar, zaman­la bu uygulamadan haberdar olmuş ve giderek artan sayıda reçetelerini özel kesim­deki eczanelerde yaptırmışlardır. Fakat yine de 27 bin aktif sigortalıdan, ancak 1300 tanesinin bu hakkını kullandığı ortaya çık­mıştır (bazıları birkaç reçete yaptırmıştır). Öte yandan sözü edilen süre sonunda, yani Aralık 1994’te, sosyal sigortalıların sadece sağlık primi olarak yatırdıkları para mik­tarının 9 milyar 181 milyon TL’ye ulaştığını öğrenebildik. Bu durumda, geriye kalan ve sağlık amaçlı olarak toplanmış olan 7.5 mil­yarlık paranın hangi kalemlere harcandığı, ya da başka fonlara aktarılıp aktarılmadığı konusunda herhangi bir bilgi elde edemedik.
Çok korkulan istismar konusunda ise saptanabilenler şunlar: Bazı hekimler bir tek yatılı hasta için 15-16 kalem ilaç yazarak, bütün klinik gereksinmesini bu yoldan kar­şılama yoluna tevessül edebilmiştir. Özellik­le Gazimağusa bölgesinde fazla ilaç yazıldığı saptanmıştır: Reçete başına 420 bin TL düşen Gazimağusa’ya karşılık, Lefkoşa’da reçete başına 290 bin TL’lik ilaç düşmüştür. Sosyal sigorta emeklilerine, ki insan en çok ilaca bu dönemde ihtiyaç duyabilir, bu hak tanınmadığından, bazı sigortalıların, ken­dileri adına babalarının ilaçlarını yazdırarak alma yoluna gittikleri de saptanmıştır. Sadece hastalık oranı düşük olan genç ve orta yaş grubuna tanınan reçete yaptırma hakkının, yaşlılar için de tanınması halinde istismarların engellenebileceği düşünülmek­tedir.
Öte yandan Sosyal Sigortalar Dairesi, 1994 yılı içinde, 152 milyarı devletten olmak üzere 593 milyar TL'yi aşan prim tahsilatı yaptığını açıklamıştır. (Kıbrıs, 7/2/95). Sözün kısası, sosyal sigortalı hastalar, bolluk içinde yokluk yaşamakta ve plansız, programsız çalışan Sosyal Sigortalar Dairesi ve Sağlık Bakanlığı’nın yönetim beceriksizliği yüzünden, haklarını layıkıyla kullanamamaktadırlar. Burada tabii ki en büyük sorumluluk, çalışanların örgütlerinde ve bu hakları elde etmek için yeterli bir kavga vermemelerindedir. Birçok sosyal sigortalının da haklarından bihaber olduğu bilinmektedir ve kendilerine herhangi bir bildirim yapılmamıştır.
            Kamu kesiminde çalışan hekimlerin sendikası olan Tıp-İş, hem içeride, hem de dışarıdaki muayenehane ve kliniklerinde çalışan üyelerine ek gelir sağlamakta olan bugünkü çarpık düzenin yerine, halk yararına yeni bir sistemin gelmemesi için grev yapma dahil elinden geleni ardına koymazken, serbest çalışan hekimlerin üçte birinin örgütlendiği Birlik ise, Başkanının CTP yöneticisi olması nedeniyle pasif davranmakta ve aynı partiye mensup olan ne Sağlık Bakanını, ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını eleştirmeye yanaşmamaktadır. Bir yıla yakın bir süredir, sadece birkaç defa toplantıya çağrılan SÇHB Yönetim Kurulu çalışamaz haldedir. Oysa 1994 Haziran’ında Sosyal Sigortalar eczanelere açıldığı zaman, Sosyal Güvenlik Bakanı Özkan Murat, 3 ay sonra da serbest çalışan hekimlere açılacağı sözünü vermişti. Sosyal Sigortalar Dairesi’'al Sigortalar Dairesi› Haziran›nin sadece devletten değil, özel kesimden de sağlık hizmeti satın alması için yıllar önce SÇHB tarafından başlatılmış olan mücadele, Birlik Başkanı›nın işleri kapalı kapılar ardında partili bakan arkadaşlarıyla tek başına, ya da partili hekimlerle birlikte yürütmeye çalışması nedeniyle sonuç alıcı olmamıştır. Öte yandan, K.T.Tabipler Birliği’nin konuyla ilgili görüş ve uyarılarına kulak tıkama geleneğini sürdüren CTP’li Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanları, UBP’nin 18 yıl sürdürdüğü “Biz yaparız, olur” zihniyetinin devamcısı olmuşlardır. Sözün kısası, sağlıksız sağlık ortamımızda hamam ve taslar aynı, yalnız tellaklar değişmiştir...


(“Dr. Ahmet Cavit-Çocuk Doktoru” imzasıyla, Kıbrıs gazetesi, 5 Mart 1995) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder