Kıbrıs, 1571 yılında Osmanlı
İmparatorluğu'nun yönetimine girene kadar, yüzyıllarca çeşitli etnik topluluk
ve kültürün etkisiyle yoğrulmuştur. Venedik dönemi sonunda ve Osmanlı işgali
öncesinde, Kıbrıs'ta 200 bin kişi yaşamakta olup, bunlar arasında ezici
çoğunluğu Kıbrıslı Rumlar oluşturmaktaydı.
1571'de adanın Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına katılması ardından adaya Anadolu'dan nüfus aktarımı yapılması
sonucu, Kıbrıslı Türkler adanın ikinci büyük etnik-ulusal toplumu olarak ortaya
çıkmışlardır. Ama Kıbrıs'ta 6. yüzyıldan beri Ermeni, 8. yüzyıldan beri de
Maronit topluluklarının adanın etnik yapısında yer aldığı bilinmektedir. (1)
6.
YÜZYILDAN BERİ
Kıbrıs adası, Bizans İmparatorluğu
yönetimi altında iken (395-1191), ilk defa 6. yüzyılda, 3000 kadar Ermeni
askeri, Ermenistan'daki Kral Moris yönetimi sırasında, Kıbrıs'a gelmiş ve
adadaki ilk Ermeni nüfusunu oluşturmuştu. 11. yüzyılda yükselen Ermeni-Kilikya
devleti ile Kıbrıs arasında yakın ticari ilişkiler vardı. (2)
1184'de, Antakya'dan atanan
Kıbrıs'ın Bizans yöneticisi İsaac Comnenos, adada bir tedhiş yönetimi kurmuştu.
3. Haçlı Seferi sırasında Comnenos'a karşı savaşıp, adayı 1191'de ele geçiren
İngiliz Aslan Yürekli Richard'ın kendi tarih notlarında kaydettiğine göre, Leymosun'a
ayak bastığı zaman, Comnenos'un ordusundaki "Herminii"ler arasında,
adadaki Ermeni köylüler de bulunmaktaydı. (3) Öte yandan Arslan Yürekli
Richard'ın en iyi yardımcısı yine bir Ermeni idi. (4)
13. yüzyıl başında, ada nüfusu
içinde, Rumlarla beraber Ermeniler de yer almaktaydı. Kıbrıs'ta Ermenilerin yerleştiği köylerden olan
Armenahor köyü, 1307'de Templar şövalyelerinden alınıp, Hospitalier
şövalyelerinin eline geçmişti. (5)
Adadaki Ermeni toplumu Lüzinyan
(1192-1489) ve Venedik (1489-1571) egemenliklerini
de yaşamış ve Osmanlı dönemine kadar gelebilmişti.
Mağusa'da bulunan Ermeni Kilisesi
ise, 14. yüzyıl ortasına, yani Lüzinyan dönemine aittir. O zaman Ermeni
piskoposu Lefkoşa'da otururken, bir ara ikinci öndegelen piskopos da Mağusa'da
oturmaktaydı. Küçük Ermenistan Kralı 6. Leo'nun 1393'te Paris'te ölmesi
üzerine, erkek mirasçısı olmadığı için, Kıbrıslı 1. James, Kudüs ve Kıbrıs
Krallığı yanında, Küçük Ermenistan Krallığını da üstlenmek zorunda kalmıştı.
Kıbrıs'ın Lüzinyan egemenleri bu durumu, adanın Venedikliler tarafından
işgaline kadar korumuştu. (6)
OSMANLIYA
YARDIM
Latinlerden hoşlanmayan Ermenilerin,
1570 Eylül'ünde Lefkoşa'nın ve 1571 yazında Mağusa'nın Türkler tarafından
muhasarası sırasında Türklere yardım ettikleri bilinmektedir. Lefkoşa'nın 9
Eylül 1570'de fethi sırasında, Ermenilerin Baf Kapısı'nı açarak, askerlerin
şehre girmesini sağladıkları kaydedilmiştir. (7)
Kısa bir süre Türklerce tuz deposu
olarak kullanılan ve Latinlere ait 14. yüzyıldan kalma Benedictine Manastırı,
daha sonra Padişah tarafından Kıbrıs Beylerbeyi Muzaffer Paşa'ya gönderilen 27
Nisan/25 Mayıs 1571 tarihli fermanla, bu hizmetlerine karşılık Ermenilere ödül
olarak verilmişti. Baf Kapısı'nın denetimi de Ermenilere bırakılmıştı. (8)
Baf Kapısı yakınlarında bulunan
bugünkü Ermeni Kilisesi (Surp Asdvadzadzin), o dönemden kalma olup, manastıra
bitişiktir. Signor Hayrabed Melikyan ailesinin mirasçılarına ait bu manastırın,
40'dan fazla odası ve çok hoş kemerleri vardır. Ne yazık ki, Lefkoşa'nın Türk kesiminde kalan bu Ermeni
kilisesi ile manastır, bugün harap ve terkedilmiş durumda bulunmaktadır.
Lefkoşa'da Baf Kapısı ile Sarayönü
meydanı arasında yer alan Viktorya Sokağı'nın çevresi de, 1963 yılına kadar
Ermeni mahallesi olarak anılmaktaydı.
1738'de adayı ziyaret eden Pococke'a
göre, Lefkoşa'daki Ermenilerin sayısı az olup, çok fakir bir yaşam
sürmekteydiler. Eski bir kiliseleri, bir başpiskoposları ve kırsal alanda bir
manastırları vardı. (9) Beşparmak
dağları üzerindeki Alevkayası Orman İstasyonunun 1 mil batısında bulunan ve
Mısırlı Koptik Hıristiyanlardan kalma Surp Magar Ermeni Manastırı, 1425 yılında
Ermeni toplumuna verilmişti. Depremle yıkılan esas bina, 1811/14'de yeniden
inşa edilmiş ve 1895'de Lefkoşa Ermeni Öksüzleri Fonu tarafından devralınarak,
yaz kampı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bu bina da Türk kesiminde kalmış
olup, günümüzde harabe durumundadır.
1841 yılında Kıbrıs valisi olan
Talât Efendi'nin verdiği bilgilere göre, adada toplam 108-110 bin kişi
yaşamakta olup, bunlardan 75-76 bin kadarı Rum, 32-33 bin kadarı Türk,
1200-1300 kadarı Maronit, 50 kadarı Avrupalı Roman-Katolik ve 150-160 kadarı da
Ermeni idi. (10)
1915'DE
GEÇİCİ OLARAK ARTAN NÜFÜS
İngilizler 1878'de adanın yönetimini
devraldıkları zaman, adada 150 kadar Ermeni kalmıştı. Ermeni Gregoryan
Kilisesi'ne bağlı olan Kıbrıs Ermenilerinin sayısı, 1907-1908 yıllarında II.
Abdülhamid'in ve 1915-22 yıllarında Talât Paşa'nın uygulamalarından kaçıp,
Kıbrıs'a yerleşenlerle birlikte, bir ara 8 bine kadar çıkmışsa da, 1925'de bu
göçmenlerden çoğunun Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerine göç etmesi sonucu
yine azalmıştı.
Eski Ermeni köyleri olarak bilinen
Leymosun kazasındaki Armenahor, Baf kazasındaki Armenu, Mağusa kazasındaki
Spathariko, Girne kazasındaki Kornokepos köylerinde zamanla hiçbir Ermeni
kalmamıştır.
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti ilan
edildiği zaman, ada üzerinde 3628 Ermeni yaşamaktaydı. Bunlardan 2500'ü
Lefkoşa'da, 800'ü Larnaka'da, 250'si Mağusa'da, geriye kalan çok azı da
köylerde yaşamaktaydı.
1963'deki Türk-Rum çatışmaları
nedeniyle Ermenistan'a göç eden Kıbrıslı Ermenilerin büyük bir çoğunluğu, 1994
yılında yeniden Kıbrıs'a dönerek, burada yerleşmişlerdir. (11) Bazıları da
1970'li yıllarda Lübnan ve İran'dan, daha sonra da Sovyet Ermenistanı'ndan
gelmişlerdir.
Kıbrıs Ermenileri, 1960 tarihli
Kıbrıs Anayasasına göre, Kıbrıs Hıristiyan toplumu içinde addedilmektedir.
Böyle olmakla beraber, Temsilciler Meclisi'nde bir kişi ile temsil edilmekte ve
görüşlerini dile getirebilmektedir.
GÜNÜMÜZDEKİ
DURUM
Son seçimlerin yapıldığı 1995
yılında Kıbrıs'taki Ermeni toplumundaki seçmen sayısı toplam 1666 kişi olarak
belirlenmişti. Bunlardan 1083 seçmen Lefkoşa'da , 338 seçmen Larnaka'da ve 245
seçmen de Leymosun'da bulunmaktaydı. (12)
Bu son seçimde Petros Kalaycıyan, Ermeni
toplumunu uzun yıllar Kıbrıs Temsilciler Meclisi'nde temsil etmiş olan kardeşi
Aram Kalaycıyan'ın yerine yeni temsilci olarak seçilmişti. Toplam 1666 Ermeni
seçmenden 1454'ü (%87.7) oy kullanmış ve Petros Kalaycıyan 849 oyla seçimi
kazanmıştı. Öteki aday Kevork Mahtesiyan ise 558 oy alabilmişti. (13)
Bugün sayıları 2 bin dolayında olan
Kıbrıs Ermenileri, etnik kimliklerini korumak için yoğun bir çaba
göstermektedirler. (14) Onlar da 1963 ve 1974'deki olaylardan etkilenmiş olup,
asimilasyon korkusu nedeni ile ülke dışında iş ve eğitim olanakları
aramaktadırlar. Bu arada kendi toplumları içinde evlenmeleri de dikkati
çekmektedir. Yeni nesillere Ermenicenin ana dil olarak öğretilmesi ve Ermeni
geleneğine bağlı olarak yetiştirilmesinde Kıbrıs'taki Ermeni Kilisesinin etkili
olmaktadır. Kıbrıs Ermenileri, ana dilleri yanında, Rumca ve İngilizceyi çok
iyi konuşmaktadırlar.
Kıbrıs Ermenilerinin eğitimi, 1915
faciası ardından öksüz kalan Ermeni çocuklarının bakımını üstlenmek amacıyla
Melkonyan Kardeşler tarafından Lefkoşa'da kurulan Melkonyan Enstitüsü ile özel
Ermeni okullarında yapılmaktadır. Kıbrıs Ermenileri, kendi gelenek ve
göreneklerine sıkı sıkıya bağlı olarak yetişmelerine rağmen, Kıbrıs
Ermenilerinin Kıbrıs kültürü üzerindeki etkileri çok az olmuştur. Çoğu
ticaretle uğraşan ve sayılarına oranla adada en yüksek hayat düzeyine sahip
toplum olan Ermeniler, 1963 öncesinde dolaysız vergi olarak bütün Türklerden
daha fazla vergi ödemekteydiler. 1963'ten beri Ermeniler tamamen Rum kesiminde
yaşamaktadırlar.
KIBRIS
MELKONYAN ENSTİTÜSÜ
Lefkoşa'daki Melkonyan Enstitüsü,
merkezi ABD'deki New Jersey eyaletinde bulunan "Armenian General
Benevolent Union-AGBU" (Ermeni Genel İyiniyet Birliği) tarafından inşa
edilmiş olup, hâlâ daha bu birlik tarafından yönetilmektedir. Yönetim kurulu
başkanlığını, Kıbrıs'taki Ermenilerin seçilmiş temsilcisi yapmaktadır.
Enstitünün yapımı için gereken
masraflar, Türkiye doğumlu iki kardeş
olan Krikor ve Garabed Melkonyan tarafından sağlandığından, enstitü
onların adıyla anılmaktadır ve okulun girişinde büstleri yer almaktadır.
Melkonyan kardeşlerin her ikisinin de çocukları olmadığı için servetlerini,
daha çok öksüz Ermeni çocuklarının eğitimi için bir okul yapımında kullanmasını
istemişlerdi.
1924'de inşa edilmiş olan eski okul
binası, 1926 yılında resmen açıldığı zaman, okulun ilk öğrencileri öksüz Ermeni
çocuklarıydı. İki kardeşten büyüğü olan Krikor, yaşamının geriye kalan kısmını
bu okulda geçirmiş ve 1934 yılında orada ölmüştü.
Orta Doğu ve Ermeni diasporasının en
önemli okullarından biri olan Melkonian Enstitüsü yatılı bir okuldur. (Örneğin
1985 yılında okula devam eden 225 öğrenciden sadece 50 kadarı gündüzcüydü ve
çoğunluk erkek öğrencilerdeydi.) Sınıflar karışık olup, yurtlar ve yemekhaneler
ayrıdır. Öğrencilerin yaşları 12-18 arasındadır. Normal müfredat İngilizce
olarak okutulmaktadır. Öğrenciler sadece Kıbrıs'tan değil, Yunanistan, İran,
Lübnan, Arap Emirlikleri, Etyopya ve hatta Amerika kıtası gibi (1987'de 11
ülkeden öğrenci vardı) uzak ülkelerden de gelmektedir. Evlatlarının, gurur
duydukları Ermeni dil, edebiyat, sanat ve kültürünü öğrenmelerini isteyen
aileler, çocuklarını buraya göndermektedirler. Uluslararası rağbet gören bu
okulda, İngilizceye ek olarak, Kıbrıs ve
Yunanistan'dan gelen öğrenciler bu ülkelerin dili olan Yunanca'yı, Arap
ülkelerinden gelenler de Arapçayı
öğrenmektedirler. Öğrenciler Londra Üniversitesi'nin GCE ve LCC
sınavlarına hazırlanmakta olup, kaliteli, eğitim görmüş olan bu öğrencilerin
%75'i daha sonra ABD, Ermenistan veya Beyrut Amerikan Üniversitesi'ne yüksek
öğrenime gitmektedir. Kız ve erkek öğrenciler için voleybol ve diğer spor
dallarında çalışmalar, müzik, sanat konularının işlendiği düzenli kültürel
geceler yapılmaktadır. Okulda ayrıca
edebiyat, fen ve sanat kulüpleri vardır. Okul kampüsü'nün arka tarafındaki
ağaçlıklar içerisinde, hafif hasta olan öğrenciler için bir bakımevi
bulunmaktadır. Okul müdürünün ikametgâhı da buraya bitişiktir. Öğretmenlerin
bazıları da kampüs içerisindeki küçük villalarda kalmaktadır. Böylece öğrenciler,
gece ve gündüz ilgi ve dikkat altında olmaktadır. (15)
Bugün, dünyanın farklı yerlerinde
yerleşmiş olan 2000'e yakın Melkonyan Enstitüsü mezunu vardır ve bunlar imkan
buldukça, okudukları okulu ve Kıbrıs'ı ziyaret etmektedirler. Ayrıca misafir
öğrencilerin aileleri de Kıbrıs'ı ziyaret etmektedir. Türkiye'nin önde gelen
kültür adamlarından Pars Tuğlacı da, Melkonyan Enstitüsü mezunlarındandır.
Melkonyan Enstitüsü, 1980'li
yılların sonunda 2 milyon KL harcama yapılarak yenilenmiş ve eski okul binasının
çevresindeki alan içerisine yeni yurt binası, kapalı spor salonu, öğretmen
evleri, futbol sahası, tenis, basketbol ve voleybol kortları, yüzme havuzu inşa
edilmiştir.
ERMENİLER
BİRLİĞİ (AYMA)
1934 yılında bir grup Kıbrıslı genç
Ermeni göçmen tarafından kurulan bu örgüt, başlangıçtaki az üye sayısı ve
çeşitli mali sorunlara rağmen, zamanla büyüdü ve bugün Kıbrıs Ermeni toplumu
içerisinde saygın bir yere sahiptir. 1960 yılında devlet tarafından iki katlı
bir bina AYMA'ya tahsis edilmişti.
1963 olayları ardından, Lefkoşa'nın
Ermeni mahallesinde ve diğer Türk semtlerinde yaşayan Ermenilerin, Kıbrıs Türk
yeraltı örgütü TMT tarafından Rum semtine geçmeye zorlanmaları sonucu,
Ermeniler, buraları ve buralardaki binalarını terketmek ve Rum kesiminde yaşamak
zorunda kalmışlardı.
AYMA, Kıbrıs devleti tarafından
kendilerine tahsis edilen Lefkoşa'daki Akropolis bölgesindeki bir arazi
üzerinde yeni bir bina yaparak, 30 Mayıs 1987'de hizmete açmıştır. Bu binada
AYMA tarafından seminer ve konferanslar düzenlenmekte, çeşitli atletik,
kültürel ve sosyal etkinliklerle Ermeni toplumuna hizmet verilmektedir. (16)
Akropolis'teki Nareg Ermeni İlkokulu yanına da yeni bir kilise yapılmıştır.
KIBRIS'IN
ERMENİ TÜCCARLARI
Kıbrıs'taki Ermeni toplumunun büyük
bölümü daha çok çeşitli ekonomik faaliyetlerle ilgilenmektedirler. Kıbrıs'ta
birçok satış mağazasının tabelasında "-yan" takısıyla biten adlar
yazılıdır. Bunlar arasında kuyumcu, terzi, fotoğrafçı ve halı satıcıları dikkat
çekmektedir. Örneğin Kıbrıslı Ermeni tüccarlar arasında adı en çok bilinen Aram
Uzunyan'ın ailesidir. 1915 yılından çok önce Kıbrıs'a yerleşen bu aileye ait
şirket, çeşitli marka binek otomobili ve elektrikli ev eşyaları ithal
etmektedir.
Gerek Kıbrıs'ta, gerekse dünya
çapında isim yapmış olan diğer Kıbrıslı Ermeniler arasında şu isimler
sayılabilir: Müzisyen olarak Kıbrıslı keman ustası Vahan Bedelyan ve onun
öğrencileri olan Manuk Parikiyan, Levon Çilingiryan ve Hartun Bedelyan, piyano
öğretmeni Sirvart Çilingiryan, kardiyolog Dr.Vatçe Kalbiyan, yazar Ohannes
Şöhmeliyan, BM Genel Sekreterliği çalışanlarından Benon Vahe Sevan, Larnaka'lı
dünyaca meşhur gömlek imalatçısı Stefan Harutunyan, ressam Vartan Taşçıyan, ilk
basımı 1946'da ve 17. basımı 1993'de yapılan "Herkes için Romantik
Kıbrıs'a Kılavuz" adlı kitabın yazarı, Muflon Kitap ve Sanatevi sahibi
Kevork K.Keşişyan, oto yarışçısı Vahe Terziyan, Cyprus Weekly'nin yazarlarından
gazeteci karı-koca Georges ve Lana der Partogh.
KIBRIS'TAKİ
ERMENİ VE TÜRK TOPLUMLARININ İLİŞKİSİ
Kıbrıslı Türklerle yakın ilişkiler
kurmuş olan Kıbrıslı Ermeniler arasında adı en çok anımsananlardan biri de,
Lefkoşa Türk Lisesi Bandosunun çalıştırıcısı müzik öğretmeni Bedelyan
Efendi'dir.
1934 yılında Lefkoşa'da Birlik
Matbaasında basılan "Kıprıs Erkek Lisesi Mecmuası, 1933-1934
Yıllığı"nda yer alan "Bando" başlıklı yazıda H.Bedelyan, kendi
dönemiyle ilgili olarak bize şu bilgileri vermekteydi:
"1927 Kanuni sani (Ocak)
iptidasında vazifeye başlamak üzere Kıbrıs Türk Lisesi Bando muallimliğine
davet olundum. 1921'de başlayan bando azalarından ancak bir kişi vardı ve
büsbütün yeniden teşkil edilmesi lazım geliyordu.
Bandoda bulunan talebenin
duhuliyesinin yarısı bağışlanmış olduğundan teşkilatı yapmakta güçlük olmadı.
Do, re, mi'den başladık ve gün be gün terakkisine çalışmaktan geri kalmadık.
1927-28 devresine başladığımızda
bando talebesinden 8 talebe eksilmişti, yeniler tayin edildi ve devam ettik.
1928-29'da Müdür Mr.Henri bandoya
ehemmiyet verdi ve bu sene zarfında fazla terakki ettik.
1929-30
senesinde yine aynı veçhile devam ettik. Lakin mezuniyet dolayısile Bandodan
7-8 talebenin eksikmesine rağmen bandomuzu yine devam ettire bilirdik. Çünkü
daha evvelden istidatlı bazı talebeye -muavin olmak için- öğretirdim.
1930-31 Mr.Grand zamanında bandodan
mada bir de Orkestra (ince saz) teşkiline teşebbüs edildi. Bu senenin Mayıs
10'unda treni mahsusla mektep Mağusa'ya tenezzühe (geziye) gitti ve gündüz
futbol oyununda ve gece de Lise fakir talebesi menfaatine verilen müsamerede
bandomuz da bir çok parçalar çaldı.
1931-32 Canon Newham zamanında
bandomuz terakkide idi. Mektep o sene
Girne'ye senelik tenezzühünü yaptı ve bando da beraber idi. Orada deniz
kıyısında bir çok halk önünde bir hayli parçalar çaldık.
1932-33 Müdür İ.Hikmet Bey
geldiğinde bandomuzu teşkil eden edendilerin hemen bütünü de müptedi (yeni
öğrenci) idi ve bir sene zarfında büyük bir terakki gösterdiler.
Bir orkestra teşkil etmek için müdür
Beyle teşebbüste bulunduk ve Lisemizin son müsameresinde Lise tarihinde
görülmedik 35 kişilik bir orkestra takımı icrayı ahenk etti. Musiki zevki
gittikçe tevassu ediyordu.
1933-34'de bandomuzda yalnız 12 aza
kalmıştı. Yine mektepten mezun olan ve Türkiyeye tahsil için giden talebenin
eksilmesi dolayısile yenider tayin ettik ve işe başladık. Bu sene mektep
Larnaka'ya tenezzühe girriği esnada orada sahilin muhtelif mevkilerinde
bandomuz güzel musiki parçaları terennüm ederek Larnaka halkı için güzel bir
gün yaşattı.
Bu defa senelik müsameremizde
bandomuzun çaldığı parçalar müsamereyi teşrif edenler üzerinde iyi bir tesir
bıraktığı gibi bu meyanda mektebin sabık müdürü Mr.Canon Newham'dan alınan
mektupta bandomuzun şayanı takdir bir surette terakki etmiş olduğunu beyan
etmiş ve tebriklerde bulunmuş olduğunu burada ilaveten zikrini münasip
görüyorum.
Buraya kadar pek güzel, lakin
bandomuz fazla terakki edebilir, eğer her talebe her gün kendi aleti üzerinde
akıllı yarım saat kadar meşk ederse, böylece dudaklar daha ziyade neşvünema
bulur (gelişir) ve çalan fertlerin dahja ziyade
iyi çalmasına ve dinleyenlerin de daha ziyade dinlemesine yardım eder.
Haftada iki defa bando dersi vardır, eğer talebe dersini öğrenmiş olarak
gelirse terakki dört kat fazla olur.
Musiki Cemiyetinin keman ve piyano
için müsabakası olduğu gibi önümüzdeki seneden itibaren bando müsabakası da
yapacak. Bu müsabakada kazanmak isteyen bir bandonun günde bir saat meşk etmesi
elzemdir.
Bir bando bir mektebin veya bir
cemiyetin harici gösterişidir. Şu halde bando için verilen ehemmiyet boşa
gitmez.
Ümit ederim ki bandoda bulunan
efendiler bu satırlarımı okuduktan sonra devamlı çalışmağa azmedeceklerdir.
Zaten heyeti idare bando için ayrıca
bir üniform yapılmasını düşünüyor. Olduğunu haber aldım ki bir bando için pek
lazımdır.
Her derste olduğu gibi bando
dersinde de devamı görülen çalışkan talebeye sene sonunda mükafat verilecek
olursa, talebenin musikiye olan zevklerinin artırılmasına ve müstaitlerin
(yeteneklilerin) de bu suretle terakkisine yardım edilmiş olur."
Lefkoşa Türk Lisesi Bandosu'nu 20
yıldan fazla bir süre yöneten Bedelyan Efendi'nin görevinden alınması üzerine 6
Mayıs 1949 tarihli Halkın Sesi gazetesinde yazan Hakkı Süha, "Lisenin
atletizm müsabakaları bize neyi hatırlattı?" başlığı altında çıkan
makalesinde, "birçok lise mezunlarının, şöhretli Lise Bandosu'nun
yokluğunu bir kere daha hissederek teessür duydukları"dan söz ederek,
şöyle demekteydi:
"Bütün talebenin üzerine titrediği bandosunun son
zamanlara kadar muallimi bulunan kıymetli müzik hocası Bedelyan Efendi'nin
vazifesine niçin birdenbire son verilerek Lisenin müziksiz bırakıldığını sorup
öğrenmek isteyen sağduyulu talebeye bazı...muallimlerin müdürün ağzı ile
söyledikleri saçma sapan sözlere içimiz sızlayarak kulak misafiri olduk."
Lise Bandosu, 1950'li yılların
başında yeniden örgütlenecek ve Polis Bandosu üyelerinden Zeki Taner'in
yönetiminde çalışmaya başlayacaktı. Bedelyan Efendi ise, bugün aralarında üst
düzey yöneticisi olan birçok Kıbrıslı Türke özel keman dersleri vererek, Türk
toplumu ile olan yakın ilişkisini sürdürecekti.
Bu arada Türk sanat müziği alanında
kanun ustası olan şekerci Keğam Celâlyan, Aralık 1963 olaylarına kadar, çeşitli
Türk sanat müziği toplulukları (Zeki Taner, Mustafa Kenan vb) ile gerek Kıbrıs
Radyosunda, gerekse Kıbrıs TV'sinde birçok programlar yapmış ve halk
konserlerinde büyük takdir toplamıştı.
Avukat ve tarihçi Nubar Maksutyan,
1940'lı yıllarda Kıbrıs Türk gazete ve dergilerinde Kıbrıs'ın tarihi ile ilgili
çeşitli makaleler yayımlamakta ve zevkle okunmaktaydı. 1900'lü yılların başında İngiliz Sömürge Yönetiminin Türkçe
tercümanlığını yapan H.A.Ütücüyan da burada anılması gereken önemli Kıbrıs
Ermenileri arasındadır.
Notlar:
(1)
Ahmet An, Kıbrıs Türk Kültürü Üzerine Yazılar, Lefkoşa 1999, s.14-15
(2)
Sir George Hill, A History of Cyprus, Cambridge 1972, Cilt:1, s.281
(3)
Rupert Gunnis, Historic Cyprus, London 1947, s.175
(4)
Cyprus Mail, 5 Kasım 1985
(5)
Sir George Hill, agy, Cilt:2, s.2
(6)
Rupert Gunnis, agy, s.101
(7)
Papken I.,Hai Kibros, s.27,87'den aktaran, Sir George Hill, A History of
Cyprus, Cambridge 1972, Cilt:2, s.3
(8)
Papouran, Kipros Gueghzi, 1903, s.63,68'den aktaran Sir George Hill, agy, s.3
(9)
C.D.Cobham, Excerpta Cypria. Materials for a History of Cyprus, Cambridge,
1908, s.260 ve 269
(10)
agy
(11)
Selides, 27.11.1994
(12)
Simerini, 13.10.1995
(13)
Simerini, 23.10.1995
(14)
Susan Pattie, Faith in History: Armenians Rebuilding Community, Smithsonian
Institution Press, 1997
(15)
Cyprus Mail, 15 Şubat 1983
(16)
Cyprus Weekly, 22 ve 29 Mayıs 1987
(Tarih
ve Toplum dergisi, İstanbul, Ekim 2000, Sayı:202)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder