1 Ağustos 2003 tarihli Kıbrıs Türk basınında yer
alan bir açıklamada, Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Taner Derviş’in, “1878-1960
sömürge idaresi dönemi ile 1960-1974 ortak cumhuriyet döneminde
gerçekleştirilen vakıf emlak yağması sonucu vakıflar adına tahakkuk eden
tazminat hakkının 500 milyar doları aştığı” açıklanarak, bunun Rum yönetiminden
talep edileceği duyurulmaktaydı. Haberin devamında, Kapalı Maraş’taki “Vakıf
emlakin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde gasp edilmiş olduğu belgelere
dayalı olarak tespit edilmiştir” denerek, bu vakıf emlakinin iadesi amacıyla
hazırlanan eylem planının uygulamaya konduğu açıklanmaktaydı.
Sözü edilen bu belgelerin
daha önce nerede yayımlanmış olduğuna ilişkin olarak herhangi bir kaynak
gösterilmemekle beraber, ilk akla gelen, uzun yıllar Kıbrıs Türk Milli
Arşivi’nin müdürlüğünü yapmış olan Mustafa Haşim Altan’ın Eylül 2001’de
İstanbul’daki Kastaş Yayınevi tarafından yayımlanan “Kıbrıs’ta Türk Malları”
başlıklı 4 ciltlik çalışmasıdır.
Biz bu kitapla ilgili
olarak daha önce yaptığımız bir değerlendirmede şöyle demiştik:
“Altan bu son çalışmasında
da, bize yine 4 ciltlik bir belgeler yığını sunuyor ve hiçbir sistematik
izlemediğinden, anlatmak istediği konuyu da açıklıkla okuyucuya iletemiyor. Her
ne kadar yazar, kitabının çeşitli yerlerinde Kıbrıs Türk toplumuna ait gerek
Evkaf, gerekse kişisel malların elden çıkarılmasına değinmekteyse de, bunun
nedenlerini daha çok güncel propaganda paralelinde açıklamaya çalışmaktadır. Yine
de bu açıklamalar, inandırıcı olmaktan uzak kalmakta ve konuyla ilgili verileri
okuyucuya bilimsel bir şekilde sunamamaktadır…
Altan, ne yazık ki
“Tapusal Saptırmalar ve Yararlanmalar” başlığı altında yer alan bu iddialarını
herhangi bir belge ile kanıtlamamaktadır. Yazar, “Rumlar... sayısız miktarda
Rum emlakini mülkiyet ve tasarruflarına geçirmişlerdir. Bunlarla ilgili somut
dökümlerden yeri geldikçe örnekler verilecektir” demesine karşın, bundan hemen
sonra “TC İstanbul Başvekalet Arşivi”nden aktardığı “Kıbrıs’ta yabancı
elçilikler ve emlaki” listesi ile konunun ilişkisini
açıklayamamaktadır.(s.124)
...Altan, 1878’de adadaki
Osmanlı yönetiminin son bulması ile başlayan İngiliz sömürge yönetiminde de,
“Türk tapusal haklarına, taşınmaz mallar ve arazilerin yanı sıra, ata yadigarı
vakıf Türk mallarına saldırılar başlatılmış, büyük bir bölümüne hile ve
desiselerle el konulmuştur” diye yazarken (s.137), bu iddiasını da yeterince
belgeleyememektedir.
Yazar, Osmanlı Evkaf
Nazırı Abdullah Efendi’den sağlanan “1879 Kıbrıs vakıf listesi”nin de eksik
olduğunu kaydederken (s.147), 1883 tarihli Seager Evkaf Raporu’nun eksik ve
yanlış olduğunu yazmakta (s.558), ama kendisi de sağlıklı bir listeyi yerel bir
kaynaktan verememektedir. Kaldı ki Mağusa Komiseri James Inglis’in 31 Aralık
1879 tarihli raporunda, belirttiğine
göre, adadaki Osmanlı yöneticileri tarafından 1872’de yapılan arazi ve 1875’de
yapılan konut değerlendirmeleri tartışmalı olup, İngilizlerin adaya gelmesi
öncesinde, Tapu defterlerinde suç teşkil edecek şekilde değişiklikler
yapılmıştır. (s.159) Nitekim, 1871 ve
1873’te yapılan tapu kayıtlarının bütün arazileri kapsamadığı, kaydedilenlerin
doğruluğunun da kuşku götürdüğü belirtilmektedir. (s.189)
3. ciltte, TC Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı tarafından
1997 yılında yayımlanan “Osmanlı İdaresinde Kıbrıs : Nüfusu, Arazi Dağılımı ve
Türk Vakıfları” adlı kitabından Kıbrıs Türk vakıflarının mal varlıkları şema
halinde verilmiş olsa da, Haşim bu “Kayıtlarda görülen vakıfların tümünün halen
Evkaf kontrolünde veya mülkiyetinde olduğu söylenemez” (s.753) diyerek, alta şu
notu düşmektedir: “Bu veriler, olması gereken vakıfların tümünü
yansıtmamaktadır.” (s.754)
KKTC Vakıflar İdaresi
Faaliyet Raporları kaynak gösterilerek aktarılan en son döküm, “Evkaf’a yapılan
müdahaleler sonucu elinde kala kala yaklaşık 12,892 dönüm zirai sulanabilir
arazi, 165 adet arsa, 373 adet bina,sosyal ve dini tesis, 639 dönüm kuru arazi
ve 12,781 adet muhtelif ağaç’tan ibarettir” şeklindedir. (s.753) Bu dökümün de,
bütün adayı mı, yoksa sadece kuzeydeki malları mı kapsadığı
belirtilmemektedir.
KIBRIS TÜRK LİDERLİĞİNİN ONAYI VAR
Haşim Altan, çalışmasında
yer alan “Kıbrıs Türk toplumuna mali yardım öngörülmesi” başlıklı bölümde, 1959
Londra Konferansı ile kararlaştırılan tasarı metninin (U ekinde) bu başlık
altında adanın son İngiliz Valisi Sir Hugh Foot ile Dr. Fazıl Küçük ve Rauf
R.Denktaş arasında teati edilen yazışmalara ve varılan tasarı şeklindeki
mutabakata yer vermektedir.
Anlaşma metnine göre,
Kıbrıs Koloni Hükümeti’ne ait olan tüm taşınmaz mallar, parafe edilen anlaşma
uyarınca, kurulması öngörülen Kıbrıs Hükümeti’nin taşınmaz malları sayılacaktı.
Vali’nin mektubuna göre, İngiltere Birleşik Krallığı, Kıbrıs Türk toplumuna,
eğitim amaçları, Evkaf emlakinin kalkındırılması, kültürel ve benzeri
gereksinimler ve amaçlar için kullanılmak üzere Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası
ile kaim olacak Türk Cemaat Meclisi’nin yetki ve uhdesine 1,500,000 Kıbrıs
Lirası yardımda bulunmayı kararlaştırdığını belirtmekteydi. (s.562)
Vali Hugh Foot,
mektubunun sonunda, Türk Cemaat Meclisi’nin yetki ve uhdesine verilecek bu para
yardımı karşılığında Kıbrıs Türk delegelerinin onaylamasını istediği bir başka
husus da şuydu:
“Türk cemaati; Evkaf Yüksek Kurulu dahil, hiçbir suretle
İngiltere Birleşik Krallığı veya Kıbrıs Koloni Hükümeti aleyhine mali konulara
ilişkin dava açamayacak; kendilerinden mali istekte bulunamayacak; dolaylı veya
dolaysız Kıbrıs Yönetimi veya Kıbrıs Cumhuriyeti bu bağlamda herhangi bir dava
açamayacak, istekte bulunamayacaktır. Türk toplumu veya onun adına da olsa hiç
kimse tarafından böyle bir dava açılamayacaktır.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
kurulmasını onaylayan andlaşmaların dahi bu paragrafta ileri sürülen koşulları
etkilememiş olacağı anlaşılmıştır.”
M.Haşim Altan, şöyle devam
etmektedir:
“Vali Sir Hugh Foot’un Türk delegelerine sunduğu bu denli ağır ve haksız
talepler içeren “taahüt”ü ile, İngiltere Birleşik Krallığı’nın 1878’li
yıllardan 1960’lı yıllara ulaşıncaya kadarki dönem içerisinde Kıbrıs Türk
haklarına ve özellikle Türk mülkiyet haklarına yaptığı yasa dışı müdahalelerden
kolayca ve ucuz bir şekilde sıyrılıp kurtulabilmeyi amaçlamış ve ne yazık ki
başarmıştır.” (s.563)
Bir başka deyişle,
“Evkaf murahhaslarının ihmali neticesi” (s.686-7) elden çıkarılan Kıbrıs’taki
Türk vakıf malları hakkındaki bütün hak iddialarına kesin bir son verilmiş
oluyordu.
Bizim “Kıbrıslı Türklerin
toprak mülkiyeti ne kadar?” başlıklı makalemizde (Yeni Çağ, 3 ve 10 Ağustos
1992) yayımladığımız verilere göre, Kıbrıs’taki dinsel kurumlara ait mülkiyetin
dökümü şöyledir: Kilise mülkiyeti: 186.000 dönüm, Evkaf mülkiyeti: 23.522
dönüm (Bkz. George Karouzis: Land Ownership in Cyprus, Nicosia 1977,
s.76-79)
Resmi verilere göre, Kıbrıs’taki
Türk mallarının toplam ada toprağı içindeki oranı %12.3 iken, Mustafa Haşim
Altan, “ada toprağının %30’unu elinde bulunduran Türkler”in birçok malı Rumlara
kaptırdığını öne sürmekte (s.946), Vakıflar İdaresi’nin bugünkü genel müdürü
Taner Derviş de, “Bugün Kıbrıs’taki Türk malları yüzde 50 kadardır. Dolayısıyla
bu yüzde 50’nin büyük bir kısmı mutlaka vakıf malıdır. Biz bunun çalışmasını
yapıyoruz” diye konuşmaktadır. (Cumhuriyet, 10 Şubat 2002) Bilimsel bir çalışma
ile yukarıda verdiğimiz bilgilerin aksi kanıtlanmadıkça, bütün bu iddialar
inandırıcı olamayacaktır.
Kaldı ki, yukarıda da belgelendiği gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu
sırada, zamanın Türk liderliği, Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi hesabına aldığı 1.5
milyon KL karşılığında bu konuyu kapatmış ve “Türk toplumu veya onun adına da olsa hiç kimse tarafından böyle bir dava
açılamayacaktır” şeklinde
bir de güvence vermişti. Şimdi ortaya atılan tazminat
konusunda geriye söylenecek tek söz kalmaktadır: “Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu?”
(Afrika gazetesi,
Lefkoşa, 2 Ağustos 2003)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder