1957 yılı sonunda İngiliz sömürge yönetimi
savcılığından istifa edip Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığı’na
getirilen ve kurucuları arasında bulunduğu Türk Mukavemet Teşkilatı’nın adayı
taksim politikasını o günden bu güne sebatla savunagelmiş olan Rauf Raif
Denktaş, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak amacıyla yürütülmekte olan
toplumlararası görüşmelerin bir yeni aşamasını daha başlattı.
“Ayrı devletimizi
tanımazlarsa, masaya oturmam” politikası yüzünden zor duruma düşen Kıbrıs Türk
lideri Denktaş, 1997’den beri 57 kez buluştuğu, ama anlaşamadığı Kıbrıs Rum
toplumu lideri Glafkos Kleridis ile 2001 yılının sonunda karşılıklı
mektuplaşarak, 4 yıllık bir aradan sonra, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilci
Yardımcısının Lefkoşa’daki Uluslararası Havaalanı yakınlarında ve ara bölgede
yer alan konutunda, 4 Aralık 2001 günü bir araya geldi. İki lider, BM Kıbrıs
Özel Temsilcisi Alvaro de Soto’nun gözetiminde yüzyüze resmi görüşmelere 15
Ocak 2002’de başlama kararını aldılar.
Basında çıkan haberlere
göre, senaryo şöyle geliştirilmişti: “İki yıl kadar önce Kıbrıs Rum ve Türk
taraflarının katıldığı bir sivil toplum toplantısında herkesin üzerinde fikir
birliğine vardığı resmi olmayan bir Kıbrıs anayasa taslağı hazırlanmıştı. Bu
taslak adada iki toplumlu, iki bölgeli gevşek bir federasyonu, dönüşümlü
başkanlık sistemini öngörüyordu. Hatta taslakta kurulacak devletin adı da
Kıbrıs Birleşik Devletleri olarak benimsenmişti. İki lider büyük olasılıkla bu
taslağı temel alarak görüşecek.” (Cumhuriyet, 21.11.2001) Aslında Denktaş,
kendisine yakın olan 2 Mart 2000 tarihli Kıbrıslı gazetesine verdiği bir
demeçte, Kıbrıs sorununa bulunacak çözüm şekli ile ilgili olarak “Birleşik
Kıbrıs Devletleri olabilir” diyerek, bu konuyla ilgili ilk görüşünü kamuoyuna
duyurmuştu.
5 Aralık akşamı,
Denktaş’ın kendi ikametgahında verdiği akşam yemeğine katılan Glafkos Kleridis,
Kıbrıs Türk toplumu lideri ile yaptığı ön görüşmede haftada üç gün toplanma
konusunda anlaştı.
Radikal gazetesi, Denktaş ile Kleridis’in
buluşması ardından, gündeme oturan ve Türk tarafının büyük ölçüde kabul ettiği
ABD’nin 6 sayfalık Kıbrıs Birleşik Devletleri (KBD) projesinin genel ilkelerini
yayımladı. Buna göre KBD’nin parlamentosunda iki bölüm, bir başka deyişle 30
Türk ve 70 Rumdan oluşan bir Meclis ile 25 Rum ve 25 Türkten oluşacak bir
Senato bulunacak. Parlamenterler ayrı ayrı yapılacak seçimlerle seçilecek. Ara
bölge korunacak ve devletin ayrılması için alınacak karar için, meclis ve
senatoda ayrı ayrı yapılacak oylamalarda istenilen oran %75, halk oylamalarında
da %67 olarak belirlenmişti.
23 Aralık 2001 tarihli Rumca Fileleftheros
gazetesi, ABD Dışişleri Bakanlığınca taraflara sunulan KBD projesinin, yine
ABD’nin finanse ettiği “Uyuşmazlıkların Çözümü” (Conflict Resolution=CR)
yöntemiyle çalışan ve Kıbrıslı Rum ve Türklerden oluşan “Harvard Grubu”
tarafından hazırlandığını yazdı.
KBD projesini geliştiren
Kıbrıs Çalışma Grubu’nun yöneticisi, Harvard Üniversitesi’ndeki Kennedy
Okulu’da devletlerarası uyuşmazlıklar üzerine program müdürlüğü yapmakta olan
Robert I.Rotberg, 1998’de yapılan ilk Harvard toplantısının tutanaklarını,
başkanı bulunduğu Dünya Barış Vakfı adına “Kıbrıs 2000: Bölünmüş veya Federal?”
başlığı altında yayımlamış ve 30 Kasım 1999 tarihli Christian Science Monitor
gazetesinde çıkan “Kıbrıs’ta barışı yaratmak” başlıklı makalesinde de şu
değerlendirmeyi yapmıştı:
“Kıbrıslı Rumlar ile
Türkleri yeniden kaynaşması kolayca yapılamaz. Ama, şimdi yapılması gereken,
şimdiki zamanın fiziksel ve jeo-politik gerçekleri temelinde yeni bir anlaşma
için görüşmelere başlamaktır... Sonuç olarak, bu görüşmeler gerçekten yaratıcı
olursa, belli belirsiz federal yapıdaki KBD’ni ortaya çıkaracak ve adaya
sürdürülebilir barış ve refah getirecektir.”
Anımsanacaktır, Simerini gazetesi 17 Temmuz 1999
tarihli nüshasında, Amerikalı Holbrook ile Miller'in Kıbrıs için tasarladıkları
anayasanın konfederal unsurlar içerdiğini duyurmuştu. Simerini'nin haberinde
şöyle denmekteydi:
“Kıbrıs'ın yeni anayasası Bosna'daki Sırp, Hırvat
ve Müslüman varlıklarının deneyimine ve Almanya'nın Bavyera Eyaleti anayasasına
benzeyecek. Buna göre, merkezi hükümetin önceden onayı gerekmeden dış
politikada bile tek yanlı anlaşma yapılabilecek.”
Aynı gazete, 4 gün sonra şu haberi vermişti:
“Kıbrıs'ta yeni devlet şeklinin, Bosna'da olduğu
gibi federasyon veya konfederasyon diye adlandırılması yerine, “Kıbrıslı Türk
ile Kıbrıslı Rum varlıkları, ya da yönetimlerinden oluşan “Kıbrıs Devletleri”
adını alma olasılığı da var.”
1 Ağustos 1999 tarihli Fileleftheros gazetesi de,
Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından hazırlanan alternatif haritaların ABD'nin
Lefkoşa Büyükelçiliğine iletildiğini duyurmuştu. Buna göre, Maraşın iadesi ve
konfrantasyon hattının (özellikle doğu Mesarya) yeniden ayarlanmasında
dikkatler yoğunlaşıyordu.
Haritaların zeminini Gali haritası oluşturuyor ve Rum önerilere göre %27.2 ile 28 arası bir toprak Türkler tarafından denetlenecekti. Toprak konusu, iki bölgeye verilecek yetkiler konusuyla bağlantılı kılınmıştı. Türk tarafına verilecek daha fazla yetkiler ve otonomi, Rum tarafına daha fazla toprak verilmesi anlamında olacaktı. Rum yönetimi buna olumlu bakıyordu.”
Haritaların zeminini Gali haritası oluşturuyor ve Rum önerilere göre %27.2 ile 28 arası bir toprak Türkler tarafından denetlenecekti. Toprak konusu, iki bölgeye verilecek yetkiler konusuyla bağlantılı kılınmıştı. Türk tarafına verilecek daha fazla yetkiler ve otonomi, Rum tarafına daha fazla toprak verilmesi anlamında olacaktı. Rum yönetimi buna olumlu bakıyordu.”
Harvard Grubu’nun 1998'deki ilk toplantısında dile
getirilen görüşleri özetleyen Bill Nash adlı görevli de, 7. gözlemi olarak
şöyle demişti:
“Bazı yeni yaklaşımlara ihtiyacınız var.
Federasyona alternatif olacak birşeyi düşünmeye ihtiyacınız var. Adanın sürekli
taksimini düşününüz. Başarılı ayrılık örneklerini inceleyiniz. Bu, “ikinci
kadife ayrılık” olacak. (Cyprus 2000: Divided or Federal? by Robert I.Rotberg
and Erika A.Albaugh, 1998, Cambridge, Massachusetts, p.39)
Görüldüğü gibi, yüzyüze görüşmelerde gündeme
alınan, yıllar önce sözü edilen Amerikan reçetesi BKD idi. Kıbrıs adasını,
İngiliz-Amerikan emperyalizminin planları gereği 1974’de kuzey ve güney diye
ikiye taksim eden ve Türk ordusunun işgali altındaki bölgede “Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti” adında ayrılıkçı bir kukla
devletçik kuran güçler, bölgede “Amerikan barışı”nın kurulması için Kıbrıs
Birleşik Devletleri formülünü masaya getirmekteydiler.
Nitekim planın yerli destekleyicileri de, gerek
Denktaş’ın ikametgahındaki yemek sırasında, gerekse 29 Aralık akşamı
Kleridis’in evinde gerçekleştirilen akşam yemekleri sırasında, “Amerikan
barışı” için eylem düzenleyenler, CR yöntemleriyle uzlaştırılmaya çalışılan
kadın ve gençlik gruplarının öndegelen yöneticileriydi. Örneğin 29 Aralık
akşamı “Hands across the divide” (Sınırın ötesine uzanan eller) adlı iki
toplumlu kadın grubu, Rum kesiminde barış adına beyaz balonlar ve güvercinler
uçururken, aynı saatlerde Türk kesimindeki eşdeğerleri de “Kadınların Barış
için Sivil Girişimi” adı altında mum yakıp, zeytin dalları ile gösteri
yapıyordu. Fileleftheros gazetesi, Rum kesimindeki göstericiler için “Fulbright
derneği yeniden yakınlaşma seminerleri mezunları” tanımlamasını yaparken, iki
toplumlu gençlik gruplarının Rum üyelerinin “Kıbrıs’ın Yeniden Birleştirilmesi
ve Birlikte Yaşam için Yurttaşlar Hareketi” imzalı bildiriler dağıttıklarını
yazdı. (Yeni Düzen, 31 Aralık 2001)
Bu arada, Harvard
Grubu’nun Türk üyelerinden birinden elde ettiğim ve 2 Ocak 2002 akşamı, üyesi
olduğum bir internet haber grubuna gönderdiğim aşağıdaki haber, YBH’li
arkadaşlar arasında büyük şaşkınlık yarattı ve benim YBH Gençlik Başkanı
tarafından “Kontrgerilla propagandacısı” olarak suçlanmama neden oldu:
“Conflict Resolution” gruplarından biri olarak
toplanan “Kıbrıs Çalışma Grubu”, 7-9 Aralık 2001 tarihleri arasında Viyana
yakınlarındaki Grand Hotel Sauerhof-Baden'de yaptıkları 6. toplantılarında
“Kıbrıs Birleşik Devletleri” (United States of Cyprus) adlı yeni devlete anayasa
hazırlama projesine son şeklini verdiler.”
Dünya Barış Vakfı'ndan Robert Rotberg
başkanlığında düzenlenen ve UNOPS tarafından finanse edilen bu toplantıya
katılan 13 Kıbrıslı Rum ve Türkün adlarını da açıklamıştım. Çeşitli siyasal
partilere mensup Kıbrıslı Türkler arasında Kenan Atakol (UBP), Kutlay Erk
(CTP), Mustafa Akıncı (TKP), Şefika Durduran (YBH) gibi kişiler de vardı.
Basına yansıyan bir başka haber, ABD
emperyalizminin kanatları altında gizlice hazırlanan planlar hakkında yeni
bilgiler sağlamaktaydı. 12 Ocak 2002 tarihli Kıbrıs gazetesi, KKTC’nin, İsrail'in
Nazareth kentinde bulunan Galilei College tarafından düzenlenen Uluslararası
Milli Güvenlik Kursu'nda temsil edildiğini yazdı. Bilindiği gibi İsrail'de
birçok kez Kıbrıslılara yönelik CR toplantıları da yapılmıştı. Haberde
belirtildiğine göre, 5-18 Aralık 2001 tarihlerinde düzenlenen ve 21 ülkeden üst
düzey bürokratlar ile komutanların davet edildiği kursta, KKTC'yi Güvenlik
Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli Albay Özkan Konca temsil etmişti. Nasıl
olduysa Kıbrıslı Rumlardan birinin de katıldığı kursa, Yunanistan davet
edildiği halde bir temsilci göndermemişti.
Kıbrıs konusunu da ele alan bu grubun çalışmaları
sonucunda, Kıbrıs'ta konfederal bir devlet kurulması, bunun AB tarafından
garanti edilmesi, İngiliz üslerinin AB üssü haline dönüştürülmesi (Dikelya
Türkiye'ye, Ağrotur Yunanistan'a verilecek), kuzeyde uygun bir bölgede AB üssü
oluşturulması (Geçitkale Hava üssü ne
güne duruyor?), ardından oluşturulacak AB birliklerinde Türk, Yunan, İngiliz,
Fransız, Alman askerlerinin bulunması gibi kararlar ortaya çıkmıştı.
Anlaşılacağı gibi, konfederasyon, Kıbrıs Birleşik Devletleri, AB üsleri, AB
askerleri gibi projeler bütün hızıyla ilerletilmekteydi.
En yüksek tirajlı Rum
gazetesi olan Fileleftheros, 13 Ocak
2002 tarihli nüshasında yer alan “Kleridis ve Denktaş neden korkuyorlar ve neyi
elde etmeye çalışacaklar?” başlıklı yazıda tarafların tutumlarını şöyle özetlemekteydi:
Kleridis:
1.İki bölgeden herhangi birinin devletten ayrılma olasılığı olmaması
2. Bölgelere büyük oranda özerklik verecek anayasal düzenlemeler. Ancak bu
yetkilerin içeriği federasyon çerçevesinden çıkmamalıdır.
3. Çözüm, içerik açısından Kıbrıs’ın AB üyeliğini engellememelidir.
4. Devletin tek uluslararası kişiliği ve tek egemenliğinin güvence altına
alınması
5. Garanti sisteminin genişletilmesi ve adaya çok uluslu gücün gönderilmesi
ve güvenlik altına alınması
6. Üç temel özgürlüğün (dolaşım, yerleşim ve mülkiyet hakkı) güvence altına
alınması
7. Büyük oranda toprağın Kıbrıs Rum Yönetimine iadesi
8. 10 yılı geçmeyecek geçiş
düzenlemeleri
9. Türkiye’den gelen sömürgeciler konusunun halledilmesi
Denktaş:
1.Ortaklığın çalışmaması durumunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmasından
vazgeçilmesi ve özerklik olasılıkları
2. Anlaşma sonrasında da sahte devletin bir “varlık” olarak varlığının
devamı
3. Türk askerlerinin Kıbrıs’ta olmaya devam etmesi ve Garanti Anlaşmasının
idame ettirilmesi
4. Dönüşümlü başkanlık
5. Çözüm olmaması durumunda Kıbrıs’ın AB üyeliği perspektifinin ortadan
kalkması ve anlaşma olması durumunda AB üyeliğinin eşit şartlarda müzakeresi
6. Saf bir Kıbrıs Türk bölgesi oluşturulması ve sınırlı toprak ayarlaması
yapılması
7. Ambargonun kaldırılması ve ekonomik çıkarlar
8. 10 yıldan fazla geçici düzenlemeler
Hürriyet gazetesi, iki taraf arasında yüz yüze
görüşmelerin başlayacağını 16 Ocak 2002 günü
şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sihirli formül” diye anılan “KBD planı” masaya
yatırılacak. Ancak BM’nin müdahale sinyalleri yüzünden görüşmeler “sisli” bir
havada başlıyor. KKTC lideri Denktaş, dün BM’yi müdahale etmemesi konusunda
uyardı.”
Gazetenin verdiği habere göre, görüşmelerin
başlaması öncesinde Lefkoşa’nın her iki kesiminde de bazı gruplar tarafından
“Barışa destek” yürüyüşleri yapılmıştı. Bu arada Türk kesimindeki “Conflict
Resolution”cu bir grup kadının “Mr.Denktash, Kıbrıs’ı birleştir, yoksa
birleştiririz! Sign or resign (İmzala veya istifa et)” yazılı pankartlar açması
dikkat çekiyordu.
Kıbrıs’ın Rum kesiminde İngilizce olarak yayımlanan
Cyprus Weekly gazetesi ise 18 Ocak 2002 tarihli nüshasında, Kıbrıslı Rum
siyasetçilerin ABD tarafından finanse edilen Kıbrıs Çalışma Grubu'nun hazırladığı
ve Kıbrıs Birleşik Devletleri (KBD)'nin kurulmasını öngören çözüm planını
hazırlama veya onaylama çalışmalarına katıldıkları yönündeki haberleri
yalanladıklarını duyurmaktaydı.
Annie Haralambus
tarafından kaleme alınan haberde, DİSİ'den Keti Kleridis'in bu konuyla ilgili
olarak yapılan 6 toplantıya da katıldığı, ama sözü edilen belgenin aslı astarı
olmadığını söylediği belirtilmekteydi. Gazete, KBD çözüm planının, Kıbrıs
Türk lideri Rauf Denktaş tarafından yapılan ve iki egemen devletin bir araya
gelerek, “Kıbrıs Birleşik Devletleri”ni kurmalarını öngören önerinin
genişletilmiş bir şekli olduğunu öne sürmekteydi.
Cyprus Weekly gazetesine göre, kişisel olarak “Conflict
Resolution” (Uyuşmazlıkların Çözümü) grup toplantılarına birkaç kez katılmış olan
Rum Yönetimi Sözcüsü Mihalis Papapetru,
gazeteye verdiği bir demeçte, bu haberlerin uydurma olduğunu iddia ederek,
herhangi bir taslak anayasanın veya ABD çözüm planının bulunmadığını
yinelemekteydi.
Rum yönetimi başkanının kızı olan eski milletvekili Keti
Kleridis ise, daha açık konuşmakta ve Kıbrıs Çalışma Grubu'nun 1999
yılında yaptığı ilk toplantıdan bu yana üzerinde çalışılan ve Viyana'daki son
6. toplantıda Grup Sekreteryası tarafından son şekli verilen “iç kullanım
belgesi”nin yayımlanmak için hazırlanmadığını, sadece belgeden yararlanacak
olan bazı kişilere dağıtıldığını açıklayarak şöyle demekteydi:
“Belki birileri bu iç kullanım belgesini ele geçirmiş ve
içine bazı fikirler katmıştır. Biz birçok fikirler öne sürmüştük, ama son
olarak üzerinde uzlaşmaya vardığımız bir metin yoktur. Biz görüşmeciler
değiliz, resmi olan birşey yoktur. Bu bir yurttaşlar grubudur. 4-5 kişi gayri
resmi olarak Kıbrıs sorununu çözemez.”
Keti,
“Kıbrıs Çalışma Grubu”na katılanların gelişigüzel seçilmiş kişiler
olmadıklarını söyleyen muhabiri yanıtlarken de, “Think-tank” denen düşünce
kuruluşlarından, başka uyuşmazlıkların çözümünde de yararlanıldığını, esas
düşüncenin, olabildiğince fazla sayıda düşünce ve insanın biraraya getirilmesi
olduğunu söylemekteydi.
Cyprus Weekly’nin doğruladığı bilgilere göre, KBD çözüm
planını hazırlayan “Kıbrıs Çalışma Grubu”nda, Rum kesiminden Hükümet Sözcüsü
Papapetru yanında, Lefkoşalı avukat ve bir zamanlar adı Rum Yönetimi Başkan
adayları arasında geçen Marios İlyadis ile Rum Yönetimi eski hükümet
sözcülerinden emekli diplomat Andreas Mavrommatis de bulunmaktaydı.
“Kıbrıs Çalışma Grubu”nun Kıbrıslı Türk üyeleri arasında da,
eski Dışişleri Bakanlarından Kenan Atakol, eski Başbakan Yardımcılarından
Mustafa Akıncı ve Yurtsever Birlik Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu eski
parlamenter Alpay Durduran'ın avukat eşi Şefika Durduran da vardı.
Yüz yüze görüşmelerin
başlamasından sonra, 18 Ocak günü İngiliz Financial Times gazetesinde çıkan bir
makalede, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümle ilgili çerçeveye atıfta
bulunulmakta ve şu ilginç hususlar vurgulanmaktaydı:
“1. İki bölgenin mümkün olduğu oranda özerkliği
olacak iki bölgeli iki toplumlu federal çözüm.
2. Göçmenlerin geri dönüş hakkının güvence altına
alınması. Ancak geriye dönmemeleri ve tazminat almayı kabul etmeleri için
cesaretlendirme olacak.
3. Kişi ve sermayenin tam serbest dolaşımı
olmayacak.
4. AB ilkelerinden sapmalar olacak.”
Kıbrıslı gazetesi 21 Ocak
2002 tarihinde, KBD Raporu’nun Türkçe tam metnini, Harvard Grubu üyesi Taner Selçuk’un katkılarıyla yayımlarken,
Avustralya'nın Sydney kentinde Türkçe olarak yayımlanan DÜNYA gazetesi
de, 24 Ocak 2002 tarihli nüshasının ön sayfasında “İşte Barış Planı”
başlığı ile tam menşet olarak çıkan bir haberde, gazetenin Kıbrıs muhabiri
olarak gösterilen Kardeş Ocağı Başkanı Hilmi Refik tarafından, Denktaş'ın bir
süre önce bu kulüpte yaptığı konuşmaya dayanarak, “Kıbrıs Birleşik Devletleri”
hakkında bazı bilgiler vermekteydi:
1. Halen mevcut Kıbrıs
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yaşayacak. Ara bölgede
üçüncü bir devlet kurulacak. Mal hakları 15 yıl sonra aranabilecek.
2. Konfederal devletin
başkenti Maraş olacak ve uygulama alanı %5’i olacak.
3. Dikelya Türkiye’ye,
Ağrotur Yunanistan’a verilecek.
4. Ara bölgede müşterek ve yakınlaştırıcı
yatırımlar yapılacak. İki devlet işbirliğini gönüllü olarak artıracak.
5. Merkezi hükümetin resmi dili İngilizce,
KKTC’nin Türkçe ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin Rumca olacak.
6. Veto hakkı olmayacak, ama her iki tarafın da
olumlu oyu gerekecek.
Gelen bütün
haberlerde, KBD Projesi ile ada topraklarının daha da parçalanarak,
çeşitli askeri üslere peşkeş çekilmesinin amaçlandığı ortaya
çıkıyordu. Rum ve Türk Kıbrıslılar, anti-emperyalist bir ortak cephe
kurup, ülke topraklarına sahip çıkana kadar, stratejik önemi büyük olan bu
adanın “emperyalizmin batmayan uçak gemisi” durumunun süreceği anlaşılmaktadır.
Güney Kıbrıs’ın en yüksek tirajlı ikinci gazetesi
olan Politis, 27 Ocak 2002 tarihli nüshasında, Amerikalılar ve diğer yabancılar
tarafından Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında seminerler şeklinde düzenlenen
toplantılarda yalnız dostluğun değil, Kıbrıs sorununun çözümünün de ele
alındığını yazdı. Gazete bu gruplardan biri olan Oslo Grubu’nun, yeni devletin
bütün yönleriyle ilgili bir belge oluşturduğunu duyurdu.
Bilindiği gibi Fulbright Komisyonu’nun
yönlendirmesi ve Norveç Dışişleri Bakanlığı’nın finansörlüğünde 25 Türk ve 25
Rum, 1998 yılı yazında Peace Research Institute Oslo (PRIO)’nun düzenlediği bir
toplantıda Norveç’in başkentinde bir araya gelerek bir belge hazırlamışlardı.
(Bkz. Salih Öztoprak-Sıradan 50 Kıbrıslının Oslo Buluşması, Yeni Düzen, 29
Temmuz-8 Ağustos 1998 ve Neriman Cahit-Vikinglerin Ülkesinde –Ortam, 14-17
Temmuz 1998)
İşte tam da bu sırada bu toplantılara katılmış
olan bir Rum gazeteci tarafından gündeme getirilen bu Oslo belgesinde,
katılımcıların anayasa, mahkemeler ve meclis konularında anlaştıkları
duyuruldu. Bu belgede dikkati çeken bir başka husus, Türkiye’den adaya
getirilen nüfusa atıfta bulunulan bölümde, bu konunun insani bir konu olarak
değerlendirilmesiydi. Çoğunun Kıbrıslı Türk eşi bulunması nedeniyle bu
kişilerle ilgili bütün uygulamalarda duyarlı davranılması gerektiği, ancak
vatandaş olmayan yerleşiklerin ekonomik teşviklerin verileceği bir kesin dönüş
programı çerçevesinde Kıbrıs’ı terketmeye cesaretlendirilmeleri gerektiği
belirtiliyordu.
Fileleftheros gazetesi 26 Ocak 2002 tarihli nüshasında, o
güne kadar yapılan yüzyüze görüşmelerde ortaya çıkan sonuçları özetlerken,
Harvard Grubu’nun hazırladığı BKD Raporu’nun 8. maddesinde formüle edilmiş olan
“devletin dağılması” maddesinin sırrını da ortaya koymaktaydı:
“İşgal lideri Rauf Denktaş bir anlaşmadan doğacak
devletten kopma ve devletin dağılması perspektifini açık bırakmak suretiyle
serbest ortaklık öneriyor.”
27 Ocak 2002 tarihli
Alithia da, “Denktaş’ın amacının,
kendisinin karar vereceği bir zamanda yeni devletten ayrılmak olduğunu,
Kleridis ve Kıbrıs Rum tarafının ise bunu reddettiğini, çünkü Türk tarafının
başlangıçta, ilk safhada Kıbrıs Cumhuriyetinin dağılmasını daha sonra da özde
var olmayan iki varlık arasında yeni bir devlet kurulmasını isteyeceği yönünde
endişeler bulunduğunu” belirtmekteydi.
Politis gazetesi ise, 29
Ocak 2002 günü benzer bir değerlendirmede bulundu:
“Denktaş’ın görüşmelerde sunduğu belge (talking
points), dolaylı görüşmeler çerçevesinde Cenevre’de ortaya koyduğu belge ile
aynı frekanstadır. Söz konusu belge, genel çizgileriyle yetkilerin,
devletçikler tarafından merkezi hükümete verilmesini savunuyor. Dolayısıyla
böyle bir durum, iki egemenliğe ve dolayısıyla ayrılma olasılığı açık olarak
konfederal çözüme göndermede bulunur.”
Zaten Haravgi gazetesi 23
Ocak 2002 tarihli nüshasında, deneyimli diplomatların gazeteye verdikleri
demeçte, “özlü olarak Vasiliu’nun başkan olduğu dönemde oynanan senaryonun
yinelenmesi söz konusudur” dediklerini duyurmuştu.
21 Şubat 2002 günü yapılan
14. görüşme ile toplum liderleri Kleridis ile Denktaş arasındaki yüzyüze
görüşmelerin ilk turu sona eriyordu ve durum şimdilik sıfıra sıfır, elde
sıfırdı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder