Carter Merkezi’ne bağlı CR Programı yöneticilerinden olan Joyce Neu,
yeryüzünde uzun yıllardır süren uyuşmazlıklarla ilgili olarak konuşurken şöyle
demiştir:
“Uluslararası topluluk, uyuşmazlıkları çözmek için siyasal isteklilik
göstermektedir. Süper güçler, taraf tutarak, başka ülkelerdeki iç anlaşmazlıkları
körüklememektedirler.” (1)
Oysa ki uygulama, hiç de öyle olmamaktadır. Bölgesel çatışmalarda,
emperyalist güçler, o bölgedeki kendi çıkarlarını korumak ve sürdürmek için,
çatışan taraflardan birini veya ötekini, bazı durumlarda da her ikisi içinde
yer alan kendi taraftarlarını desteklemektedirler.
Ekonomik gücü elinde tutan ve kamuoyunu, karşı tarafa karşı düşmanca
duygular beslemesine yol açacak bir şekilde oluşturan egemen çevreler, bu
uyuşmazlıktan zarar gören geniş halk kesimlerinin gerçeklerin bilincine
varmasına karşı, her türlü entrikayı çevirirler, onların görüşlerinin
yayılmaması için ellerinden geleni esirgemezler.
Çatışan taraflar arasında resmi görüşmeler sürerken (Track 1-diplomacy),
ona paralel olarak yürüttükleri CR çalışmalarında (Track 2-diplomacy),
anlaşmazlığın geniş halk kesimleri ve her iki tarafın genel yararına
çözümlenmesi yerine; sözümona gayrı-resmi kişi ve örgütlerle, ama resmi
ideolojinin onayı alınarak, sorunun son çözümlemede egemen güçler leyhine sonuçlandırılmasını
gözetirler. (2)
1958 yılında toplumlararası bir çatışmaya dönüştürülen Kıbrıs
uyuşmazlığında da, resmi diplomasi yanında CR yönteminin kullanılması
çalışmaları yapılmıştır.
1979’da Harvard Üniversitesi’nde ve 1984’de Cambridge/Massachusetts’de,
ABD’de öğrenim gören Kıbrıslı Rum ve Türk öğrencilerin katılımı ile bazı
“workshop”lar yapılmış ve “üçüncü taraf” olarak sosyal bilimciler ve CR
uzmanları gözlemci olarak bu toplantılarda yer almışlardı. Maris Hadjipavlou-Trigeorgis’e
göre bu toplantıların amaçlarından biri de, Kıbrıs anlaşmazlığı üzerine
Kıbrıslı Rum ve Türk katılımcıların yaptıkları tartışmanın içeriği hakkında bir
raporun hazırlanarak, ABD Dışişleri Bakanlığı’na iletmekti. (3)
Daha sonra, 1985 yazında Kıbrıs’a gelen Amerikalı Prof. Leonard W.Doob, 8
Kıbrıslı Rum ve 8 Kıbrıslı Türk ile birlikte, Ledra Palas Oteli’nde “Toplum
İlişkileri Üzerine Yale Projesi”ni gerçekleştirdi. 7-8 kez yapılan bu
toplantılarda, “iki toplumu yakınlaştırıcı önlemler” konusunda görüş
alış-verişinde bulunuldu. Katılımcı Kıbrıslı Türklerden Bekir Azgın, Amerikalı
profesörün, katılımcılardan, toplantıların gizli kalmasını ve politika
karıştırılmamasını istediğini açıklamış ve Türk tarafının da bu “gentleman’s
agreement”e uyduğunu söylemişti. (4)
Bu CR toplantıları sırasında, Kıbrıs kamuoyuna bilgi verilmemesi kararından
tedirgin olan Rum basını da “Yanlış anlamlara meydan bırakmamak için gizliliğin
bir yana bırakılmasını” talep etmişti. (5)
1988 yılı yazında, bu kez Norveç Uluslararası Sorunlar Enstitüsü tarafından
Ledra Palas Oteli’nde düzenlenen ve Türk ve Rum kesimlerinden seçkinlerin
katıldığı yeni bir CR “workshop”
toplantısı yapıldı. Bu toplantının o sırada başlatılmış olan Vasiliu-Denktaş görüşmelerine
katkı sağladığı öne sürülmüştü. (6)
“Toplumlararası işbirliğinin her iki tarafa da yarar sağladığını
göstererek, bir “Kıbrıslılık” bilincinin geliştirilmesine katkıda bulunabilecek
olan hükümet dışı örgütler”den söz eden James H.Wolfe, aynı makalesinde,
toplumlararası ilişkilerin yeniden şekillendirilmesinde bu örgütlere esaslı
görevler düştüğünü vurgulamaktaydı. (7)
Oysa ki Kıbrıs’ta yapılan bu tür CR uygulamalarında, özellikle Kıbrıs Türk
kesiminden katılanlar, Kıbrıs Türk liderliği ve ona yakın seçkinler tarafından
belirlenmekte ve gerçek bir “hükümet dışı örgüt” niteliğinde bir çalışma
yapılamamakta ve amaca hizmet edilememekteydi. (8)
Öte yandan ilerici Kıbrıslı Türk ve Rumlar, Eylül 1989’da Ledra Palas’ta
toplanarak, 1958’den bu yana ilk defa iki toplumlu bir yapı olarak “Bağımsız ve
Federal Kıbrıs için Temas Grubu”nu oluşturdular. Gerek ara bölgedeki Ledra
Palas Oteli’nde, gerekse Lefkoşa’nın Rum veya Türk kesimlerinde düzenledikleri
siyasal, kültürel, sosyal ve tıbbi içerikli toplantılar, toplumlararası anlayış ve işbirliğinin
gelişmesinde önemli bir ilerleme sağladı. Her iki toplumdan siyasal partilerin
karşılıklı ziyaretleri sıklıkla yapılmaya başlandı.
CR toplantılarındaki gizliliğin aksine, Temas Grubu, sürekli olarak her iki
taraftaki kamuoylarını çalışmalarından haberdar ediyor ve tartışılan konuların
içeriğini basında yayımlıyordu. (9)
“Bağımsız ve Federal Kıbrıs için Temas Grubu”nun her iki kamuoyunda büyük
ilgi gören etkinliklerinden huzursuz olan Kıbrıs Türk liderliği, Mart 1990’dan
başlayarak, ara bölge veya Rum kesiminde yapılan etkinlikler için verilen
“geçiş izinleri”ni önce kısıtladı ve daha sonra “sorumlu makamlara bilgi
verilmesi” talebinin reddedilmesi üzerine yasakladı.
Kıbrıs Türk liderliğinin resmi görüşünden farklı bir düşünce şekline sahip
olan Temas Grubu’nun Kıbrıslı Türk üyeleri, kendi ülkelerinde seyahat ve
iletişim özgürlüğüne getirilen bu yasakları, Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komitesi’ne şikayet etmek zorunda kaldılar.
Durum böyle gelişirken, liderliğin CR toplantıları için olumlu bir yaklaşım
içinde olduğu gözlemlendi.Çünkü Kıbrıs Türk kesimi adına bu toplantılara
katılan kişiler, resmi Türk görüşüne yakın kişiler olup, liderliğin
onayını almakta ve elde edilen sonuçlardan da onu bilgilendirmekteydi. Örneğin
Ottova’da yapılan CR seminerine katılan üst düzey yetkililer arasında Rauf
Denktaş’ın danışmanlarından Mümtaz Soysal, Rüstem Tatar, Ahmet Aker, Ahmet C.
Gazioğlu, eski Dışişleri Bakanı Vedat Çelik ve TKP Genel Başkanı Mustafa Akıncı
vardı. (10)
Haziran 1991’de Londra yakınlarında, “basına kapalı ve gizlilik esası
üzerinde yapılan” CR toplantısına katılanlar arasında da Ergün Olgun, Osman
Örek, Ahmet C.Gazioğlu gibi Denktaş’ın danışmanları yer almış ve “güven
artırıcı önlemler” üzerinde konuşulmuştu. (11) Bu 4 günlük toplantıda
tartışılan konuların bir özeti, Cyprus Weekly gazetesinde (5.2.1993)
yayımlanmıştı.
1993 yılı yazında, merkezi Washington’da bulunan “Institute for Multi-Track
Diplomacy” tarafından Oxford’da düzenlenen CR toplantısına katılanlar arasında,
Kleridis’in kızı ile Denktaş’ın oğlunun da bulunması ilginç bir gelişmeydi. Bu
gizli toplantıda da, dünyada halklar arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümü için
geliştirilen yeni yaklaşımlar tartışılmış ve katılımcılardan Fatma Azgın’ın
sonradan yazdığına göre, “derin sularda yüzebilmek” amacıyla “gerekli beceriyi,
donanımı sağlamak” üzere çalışmalar yapılmıştı. (12)
Oxford toplantısına katılan Kıbrıslı Rum ve Türkler, 24 Eylül günü, ABD
Büyükelçiliği’nin himayesinde Lefkoşa’nın Türk kesiminde açılan “Kültürlerarası
Fırça Darbeleri-2” sergisinde yeniden buluştular. Bu serginin açılışı nedeniyle
bir basın bildirisi yayımlayan 23 Kıbrıslı Türk, Amerikan güdümlü serginin
toplumlararası gerçek yakınlaşmaya hizmet etmediğini belirterek, ABD’nin bölücü
duvarların kalkması için çaba göstererek, samimiyetini kanıtlamasını talep
ettiler.
26 Eylül 1993 akşamı Rum Antenna Televizyonu’nun CR toplantıları ile ilgili
olarak yaptığı yayın, ertesi günkü bütün Rum gazetelerinde geniş yankı yaptı.
Haravgi gazetesi haberi tam manşet olarak verirken, kullandığı başlıkta
“konfederatif çözüm şeklini ileri götürmek için halkın sırtında pis bir oyun
oynanmakta olduğu”nu vurguladı. AKEL Genel Sekreteri Hristofyas ise
“Antenna’nın açıklaması bizde şok yarattı. Tam bir gizlilik içinde temaslar
yapıldığını, temasları yapanların maksatları hakkında konuşma yapmaktan
kaçındıkları”nı açıkladı. Diğer siyasal parti yetkilileri süreden beridir
İngiliz ve Amerikan yetkililerin gözetiminde bazı Kıbrıslı Rumlarla Türkler
arasında yürütülmekte olan gizli temasları kınadıklarını açıkladılar.
Anlaşılan, CR toplantılarına iki yılı aşkın bir süredir katılmakta olan Rum
grubunun çalışmalarından Rum basını hiç haberdar değildi. Türk basını ise,
Oxford toplantısı nedeniyle haberdar olmuş ve “ABD, İngiltere, Kanada ve diğer
Batılı ülkelerdeki vakıflar ve kuruluşlar tarafından ortaklaşa düzenlenip
finanse edilen bu gizli toplantıya KKTC’den katılanlar”ın kimler olduğunu 26
Temmuz 1993 tarihli Kıbrıs gazetesinden öğrenmişti.
Rauf Denktaş’ın danışmanlarından Ergün Olgun, 19 Ağustos 1993 akşamı halka
açık bir toplantıda Oxford toplantısı hakkında bilgi verirken, “katalist” diye
nitelendirdiği ülkelerin, uyuşmazlıkların temel nedenlerini bulmada taraflara
yardımcı olduklarını belirtmiş ve “ABD’nin Kıbrıs sorununda dikkatin kendi
sorumluluğundan başka yöne çekilmesi için mi bu toplantıları düzenlediği”
şeklindeki sorumuza yanıt vermekten kaçınmıştı.
1989’da başlatılan ve 2. toplantısından sonra faaliyetleri kısıtlanıp,
sonra da Kıbrıs Türk liderliğince yasaklanan “Bağımsız ve Federal Kıbrıs için
Temas Grubu”nun da toplumlararası yakınlaşma için çaba sarfettiğini, ama
görüşlerinin liderlikçe onaylanmaması yüzünden çalışmalarının akamete uğratıldığını
belirten bir başka soruya E.Olgun’un verdiği yanıt ilginçti: “Demek ki onlar
başarısız olmuş ki bizi kurdular!” (13)
Federal Kıbrıs için Temas Grubu”nun ortaya koyduğu etkinliklerden tedirgin
olan Kıbrıslı Türk egemenler, bu grubun
çalışmalarını önce kısıtlamış, daha sonra da yasaklara tabi tutmuştu. Bunu
izleyen dönemde, Kanada Barış ve Güvenlik Enstitüsü’nün başlattığı CR
çalışmalarının, Amerikalı uzmanların devreye girmesiyle daha da
hızlandırıldığını görüyoruz. 1993’de Oxford’da toplanan Kıbrıslı Rum ve
Türklerden oluşturulmuş CR grubunun, 1994 yılı içindeki etkinlikleriyle gerek
Rum basınından, gerekse Türk kesimindeki bazı çevrelerden ağır eleştiriler aldığı anımsanacaktır.
Bu eleştirilerin en önemlisini dile getiren Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf
Denktaş, yabancı diplomatların görüşme tekniğini göstermek üzere, iki tarafın
insanlarını bir araya getirme girişimlerine değinirken, belli kişilerin paralı
öğretmen haline getirildiğini ve yapılan çalışmalarda görüşme tekniğinin değil,
Kıbrıs meselesinin nasıl çözülebileceğinin öğretilmeye başladığını anlatarak
şöyle konuşmuştu: “Bu etkinliklerde 10’ar, 10’ar hücreler halinde çalışılmakta
olup, bu sayının karşılıklı olarak 400’er kişiye ulaşıldığı zaman Kıbrıs’ta
barışa gidileceği varsayılıyor.” Denktaş bir başka konuşmasında da “Ben bu
görevi alanları suçlamıyorum. Ama içimizde bu faaliyetlerin devam ettiğinin
bilinmesini ve bu faaliyetlere katılanların gördükleri ve öğrendiklerini
Hükümet’in süzgeçinden geçirmelerini istiyorum...İyi niyetle yapıyorlarmış. Ben
kötü niyetle yaptıklarını söylemedim. Ancak bir devlet, bir hükümet varsa bunun
usulüne göre yapılmasını, Hükümet’in bunlardan haberdar olmasını ve Hükümet’in
de görüşünü yansıtacak kişilerin bu toplantılara katılmasının esas olmasını
söylüyorum.” (14)
CR çalışmalarını Türk kesiminde yönlendirenler arasında bir
Cumhurbaşkanlığı danışmanı, siyaset heveslisi bir karı-koca, bir zamanlar KGB
ajanlığı yaptığı söylenen bir bayan gazeteci, kendini aydın diye tanıtan bazı
eski solcular ve Amerikan muhiplerinin de bulunduğu bilinmekle beraber, sözü
edilen paralı CIA ajanlarının kimler olduğu her nedense kamuoyuna açıklanmadı.
Kıbrıs Rum kesiminden de CR çalışmalarına katılan kişilerin benzeri çevreler
olduğu ve sözümona “Kıbrıs Barış Merkezi” adı altında çalıştıkları basına
yansıdı. Rauf Denktaş, daha sonra 15 Aralık 1995 akşamı BRT-TV’deki Açı
programında konuşurken, CR grubu içine
kendi adamlarını koydurarak, bu toplantılarda ne olup bittiği hakkında bilgi
aldıklarını açıklamıştı. Zaten daha işin
ta başında olayı yönlendirenler, hep Denktaş Bey’in yakın çevresindeki
açık-gizli kendi adamlarıydı.
CR ve benzeri toplantılarda yapılan tartışmaların içeriği hakkında
hazırlanan raporların ABD Dişişleri Bakanlığına iletildiğini yine bir CR
eğitmeni olan Maria Hadjipavlou-Trigeorgis’ten öğrenmiştik. (15) Bir başka veri de,
CR eğitmenlerini eğiten kişiler arasında CIA’e danışmanlık hizmeti sunan
CR görevlilerinin de bulunduğu şeklindeydi. (16)
Cyprus Weekly gazetesinde yazan George Lanitis köşesinde, Rum
kesimindeki CR çalışmalarına değinirken,
1960’da da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu zaman Lefkoşa’daki ABD
Büyükelçiliği’nin “ileride lider olabilecek kişiler”i 3 ay süreyle ağırladığını
hatırlatarak, CR çalışmalarını da ona benzetmişti (17). Nitekim Kıbrıs Türk
kesiminde de CR eğitmeni olarak yetiştirilenlerden Neşe Yaşın’ın, “geleceğin
yöneticileri” olacaklarını yakın çevresine açıkladığı kayda geçmiş bulunuyor.
(18)
Rum DİKO partisinin Parlamento sözcüsü Tasos Papadopulos, bazı
Kıbrıslıların ABD’ye olan hayranlıklarını yine Cyprus Weekly’de şu şekilde dile
getirmekteydi:
“Ne kadar yurttaşımızın, Amerikan Büyükelçiliğinden bir davetiye elde etmek
için nasıl mücadele ettiğini bugün görmekteyiz. Çünkü bu şekilde kendilerinin
önemli bir kişi olduğuna inanırlar ve seçimlerde eşlerinden başka bir destek
bulmamalarına rağmen bir rol oynamak isterler.” (19)
Kıbrıs gazetesinin 26 Mayıs 1997 tarihli sayısında Ülkü Alemdar imzasıyla
yayımlanan bir yazıda, Amerikalıların girişimi ve finansmanıyla başlatılan CR
çalışmalarının 6 yılı aşkın bir süredir devam ettiği belirtilerek şunlar
yazılmaktaydı:
“Geçen altı yıl zarfında Türk tarafından sürekli katılımcıların sayısı
300’ü aşarken, ara bölgede veya üçüncü ülkelerde biraraya gelen Kıbrıslı Türk
ve Rumların sayısı bin 600’e ulaştı...Uyuşmazlıkların çözümü gruplarına bir
süre devam ederek daha sonra vazgeçenler, bu temasları “sağırlar diyaloğu”
olarak değerlendirirken, devamlı katılımcılar bu sürecin bir “sağırlar
diyaloğu” olmadığını, sadece yavaş ilerlediğini savunuyor.”
Halkın Sesi gazetesinde yazan Şule Aker ise, CR çalışmaları ile ilgili
olarak şu değerlendirmeyi yapmaktaydı:
“Amerikan yönetiminin Kıbrıs konusuna yaklaşımında son günlerde bir
değişikliğe gittiği zaten göze çarpıyordu. İlk değişikliği, iki toplumlu
projelere (bi-communal projects) bağlanan ümitlerin fiyaskoyla sonuçlanmasının
kabul edilmesinde gördük. Gerek iki toplumlu projelere katılanlar, gerekse bu
projeleri organize edenler, geçen beş yılda bir arpa boyu yol kat edilmediği
konusunda genellikle fikir birliği içerisindeler. Projelere katılanlar,
özellikle Rumların Kıbrıslı Türklere söylediklerini kendi toplumlarında tekrar
edemedikleri görüşündeler. Dolayısıyla, olay bie yeme içme ve bazı Türkler için
de bir vakit kaybı olarak değerlendirilmeye başlandı. Sonuç alınmayacak bir
girişim için de ne kadar vakir ayırılabilinir? Sol çevrelerden gelen bazı
Kıbrıslı Türkler de bu beş yılın sonunda KKTC’nin resmi pozisyonuna daha çok
yaklaştıklarını söylüyorlar. Belki de bir kaç kişi için iki-toplumlu projeler
iyi bir meşgale ve gelir kaynağıydı.”
Gelecekte adamıza kabul ettirilecek olan
“Amerikan barışı” için önkoşulları hazırlamaya yönelik olan bu CR
gruplarının, gerek Rum, gerekse Türk kesimlerinde yoğun bir şekilde
eleştirildikleri ve kamuoyuna bilgi verilmeden yapılan tartışma toplantılarında
bir arpa boyu yol alınamadığı, yine katılan kişiler tarafından belirtilmesine
ve hatta Kıbrıs Türk kesiminden bazıları kendilerinin “kobay” olarak
kullanıldıklarından şikayet etmelerine karşın, bu yemekli-gezmeli
toplantılardan da geri duramadıkları ayrıca dikkati çekmekteydi!
Kıbrıs Türk makamları, Avrupa Birliği’nin Lüksemburg Zirvesi’nden sonra yayımladığı
bildirinin ardından yayımladıkları bir duyuru ile, 27 Aralık 1997’den
başlayarak Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki iki toplumlu temaslara yasak
koyduklarını açıkladılar. Ancak bu yasak, yürürlüğe girdiği ilk gün daraltıldı
ve sadece Ledra Palace’daki etkinlikler için geçerli olacağı duyuruldu. Buna
göre isteyen gruplar, Pile’de buluşup temaslarını sürdürülebilecekti.
ABD Büyükelçisi Kenneth Brill, bu gelişme üzerine yaptığı bir açıklamada,
şöyle konuşmuştu: “İki toplumlu temaslar, Kıbrıs sorununu çözmeyecek. Ama iki
toplumlu temasların yasaklandığı Ada’daki bölünmüşlük de problemi çözmez. İki
toplumlu temaslara katılanlar, geleceğin kahramanları olacak. Bu kişiler, tüm
siyasi görüşleri temsil ediyor ve sayıları da oldukça fazladır. Temaslar,
değerlendirme yapılacağı gerekçesiyle askıya alındı. Bu sürenin kısa olacağını
umuyorum. İki toplumlu temasların devam etmesi, demokrasinin gereğidir.” (20)
İki yıla yakın bir süredir, CR çalışmaları ada dışına kaydırılmış
bulunuyor. Kıbrıslı Türk yetkililer, bir keresinde “Brüksel Kadın Grubu”nda yer
alan kamu görevlilerinin Londra’daki bir toplantıya katılmalarını bile yasaklamıştır. 25 Mart 1998 günü
havaalanından çıkışları son anda yasaklanan kadınlara gerekçe olarak “devlet
politikası” gösterilmişti.
Her iki toplumdan, resmi ideolojilere bağlı kişileri Conflict Resolution
gibi “Amerikan yöntemleri” ile yakınlaştırma çalışmalarında, Amerikan ve İngiliz emperyalizminin Kıbrıs
sorunundaki rolü üzerine herhangi bir düşünce dile getirilememektedir. Öngörülen
işbirliği projelerinin çoğu da, iki devletli bir çözümün önkoşullarını
sağlamaya yöneliktir. Nitekim Simerini gazetesi, “Konfederasyon fikrinin,
Lefkoşa’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin yeniden yakınlaşma seminerlerinde
işlendiği”ni kayda geçirmiş bulunmaktadır. (21) Basında sözü edilen son ABD
planında da taksimin kalıcılaştırılmasına yönelik unsurların ağır basması
dikkat çekicidir ve Fileleftheros gazetesi ilgili mal-mülk tazminat planının,
yine CR seminerlerinde konu edildiğini yazmıştır. (22)
Ne yazık ki ülkemiz Kıbrıs’ı sevenler olarak ilk hedefimiz, yurdumuzun, ada
ve halk olarak bölünmüşlüğüne son vermek olmasına ve bütün yapılagelen iki-toplumlu temaslara
karşın, henüz ortak bir siyasal çalışmaya gidilememiştir. İşte bu bağlamda, her
iki toplumdan demokrat ve ilerici örgütlerin, kişilerin temaslarında bu yönde
kalıcı girişimlerde bulunulması gereği, ivediliğini korumaktadır.
1. Cyprus Weekly, 24.9.1993
2. A.An, Uyuşmazlıkların çözümü mü, sürdürülmesi mi?, Sosyalist Gözlem, Lefkoşa, Ocak 1994, Sayı:7, s.15
3. The Cyprus Review, No.1, Spring 1989, s.85
4. Yeni Düzen, 9.8.1985
5. Fileleftheros, 22.8.1985
6. James H.Wolfe, Cyprus: An action memorandum. CR Program of the Carter Center of Emory University, Atlanta, 15-17 January 1992, s.7-8
7. agy, s.7
8. A.An, agy, s.16
9. Örneğin, Batı Berlin toplantısından notlar, Ortam, 23.6.-3.7.1989, Ledra Palas toplantısında neler tartışıldı?, Ortam, 2-3.10.1989, Mağusa Kapısı Kültür Merkezi’ndeki toplantıdan notlar, Yeni Düzen, 18-22.12.1989, Durduran ve Kızılyürek’in Rum kesimindeki konuşmaları, Yeni Düzen, 16.12.1989, Akıncı’nın konuşması/Temas Grubu Lidra Palas’ta toplandı, Demokrat, 24.1.1990, 2. Toplantıya sunulan bildiriler, Yeni Düzen, 29.1.-6.2.1990, Özgür’ün konuşması, Yeni Düzen, 27.2.1990, Temas Grubu Kıbrıs sorununu tartışıyor, Yeni Düzen, 12-14.2. ve 6-8.3.1990
10. Working Paper 21, Cyprus-Visions for the Future by F.Lafreniere and R.Mitchell, March 1990
11. Final Report by Ronald J.Fischer, Peacekeeping for Cyprus: Report on Conflict Analysis Workshop, 17-21 June 1991, May 1992
12. Yeni Düzen, 26.7.1993
13. A.An, Kıbrıs’ta İngiliz-Amerikan barışı getirmek isteyenlere tepki, Sosyalist Gözlem, Ocak 1994, Sayı:7
14. Halkın Sesi, 20 ve 24.8.1994
15. The Cyprus Review, No.1, Spring 1989
16. 27.5.1994 tarihli Selides’den aktaran Birlik 5.9.1994
17. Cyprus Weekly, 1.7.1994
18. Sosyalist Gözlem, Sayı:7, Ocak 1994
19. Cyprus Weekly, 31.10.1997
20. Kıbrıs, 28.12.97
21. aktaran Halkın Sesi, 4.9.1998
22. aktaran Kıbrıs, 21.6.1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder