* Özdemir A.Özgür, Hayatımda Kıbrıs, Galeri Kültür Yayınları, Lefkoşa, 2000, 215s.
Geçtiğimiz aylar içinde Lefkoşa'daki Galeri Kültür Yayınları, Kıbrıslı Türk okuyucular için iki yeni kitap yayımladı. Her iki kitap da, daha önce Atina'da ilk baskılarını Yunanca olarak yapmış olup, ilk defa Türkçeye çevrildiler.
"ELEN MİLLİYETÇİLİĞİNİN KIBRIS'TAKİ YÖNLERİ"
Bunlardan ilki, 1998 yılında basılan Kaysar V.Mavratsas'ın "Elen Milliyetçiliğinin Kıbrıs'taki Yönleri" adlı çalışmasıdır. "İdeolojik çatışmalar ve 1974-1996 Kıbrıs Elen Kimliğinin Toplumsal İnşası" alt başlığını taşıyan 159 sayfalık kitap, Öztürk Yıldırımbora tarafından Türkçeye çevrilmiş.
Kitabın içeriğine geçmezden önce, çeviri dili hakkında kısa da olsa bazı eleştiriler getirmek istiyoruz. Çünkü Türkçede yerleşmiş bazı deyim ve sözcükler yerine, kitaptaki konunun yabancısı olduğu anlaşılan çevirmen, kendince bazı sözcükler uydurmuş ve bunlar da kitap boyunca okuyucuyu rahatsız etmekte. Bu durum, bizde henüz amatör olarak yapılan yayıncılıkta, "editörlük" kurumuna gereken önemin verilmemesinden kaynaklanırken, çevirmenin hatalı dil kullanması nedeniyle de okuyucunun yazarın anlatmak istediği konuyu kavramasını engellemektedir. Örneğin kitap boyunca kullanılan "Kıbrıslılıkçılık" sözcüğü yerine (ki Elencede, İngilizcedeki "Cypriotism" karşılığı olmalı), dilimizde yerleşmiş olan ve kitabın 60. sayfasından sonra kullanılan "Kıbrıslılık" denebilirdi. "Kıbrısçılık" sözcüğü bir başka seçenek olabilirdi. Birçok yerde "söylem" yerine "söylev" denmiş (örneğin s.19,23,59), ki bu da "nutuk" anlamına geldiği için "söyleyiş şekli"ni karşılamıyor. "Aydınlanma" yerine "aydınlatma", "etnisite" yerine "etniklik" (veya bir başka yerde etnizm), "rekabet" yerine "rakiplik", "değinme" yerine "değiniş" kullanılmış. Yazar tarafından sıkça kullanılan "Alitrotizm"in Türkçede ne anlama geldiği yaygın olarak bilinmediğinden, bunun da açıklaması yapılmamış. Yazılı metinde kullanılan şekil "Tabii ki" yerine, kitap boyunca hep okunuştaki "tabi ki" şekli yazılmış. "Toplumsal inşaat" (s.23) "tezatlık" (s.39), "mito" (s.39), "analizci" (s.82), "nüfusların toplumsallaştırılması" (s.50), "baskılanma" (s.139)gibi sözcükler, bana ters gelen diğer sözcükler oldu.
Kitabın yazarına gelince: "Kıbrıs Rum Siyasal Kültürü ve Avrupa Birliği Üyeliği Olasılığı: En kötü Senaryo" başlıklı ilginç bir makalesini, 1998 yılında Intercollege'in "The Cyprus Review" adlı dergisinde okumuş ve bir Ledra Palace buluşmasında kendisi ile tanışmış ve ortak konularımız üzerinde sohbet etmiştik. 1963 Lefkoşa doğumlu olan Kaysar (İngilizceye "Sezar" olarak çevrilmiş) Mavratsas, sosyoloji eğitimi ile doktorasını Boston Üniversitesi'nde yapmış ve halen Kıbrıs Üniversitesi'ndeki Sosyal ve Siyasal Bilimler Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Ekonomik sosyoloji, etnisite, bilgi ve din sosyolojisi alanlarında araştırmalar yapmakta olan yazarın, 1997 yılında "Ethnic and Racial Studies" dergisinde yayımlanan şu çalışması da kitaptaki konuyla ilgili: "1974 ile 1995 arasında Kıbrıs Rum Milliyetçiliği ile Kıbrıslılık arasındaki İdeolojik Yarışma: Siyaset, Sosyal Hafıza ve Kimlik".
Mavratsas'ın Rum kesiminde de ilgiyle karşılanan kitabı, 5 bölüm ve 2 arasöz'den oluşmaktadır. İlk iki bölümde "Teorik sorunlar ve metodolojik ilkeler" ile "Elen milliyetçiliğinin ideolojik kökenleri" konulduktan sonra 3. bölümde 1974 sonrası ilk yıllarda Kıbrısçılığın, bir başka deyişle Kıbrıslılık bilincinin yükselişi anlatılmaktadır. 4. bölümde "1980'li yıllarda milliyetçiliğin dirilmesi" verilerek, "Teğet prosedürler: Sivil toplum ve düşmanları" başlıklı ilk arasöz'de Kıbrıs sivil toplumunun geri kalmışlığına değinilmektedir. "Milliyetçilik, etnik ayrım ve Kıbrıs Elen Bilinci" 5. bölümde incelenen konulardır. Bu araştırmanın sonuçları verildikten sonra da, 2. arasöz'de "Siyasi perspektifler: Yeniden yakınlaşma fikri ve Kıbrıs sorunu" irdelenerek, kitap son bulmaktadır.
Benim 1987-89 yıllarında Söz ve Demokrat gazetelerinde yayımlandıktan sonra, 1998'de Galeri Kültür tarafından kitap haline getirilen "Kıbrıslılık Bilincinin Geliştirilmesi Üzerine Notlar" adlı çalışmamda, aynı konular, tarihsel gelişim içerisinde incelenmiş ve bazı Kıbrıslı Rum yazarların konuyla ilgili görüşleri aktarılmıştı. Mavratsas'ın bu kitabı ise, aynı konuya, Elen ve Kıbrıs Rum milliyetçiliği açısından sosyolojik bir açılım getirmekte ve benim çalışmamı tamamlamaktadır.
"Türk Milliyetçiliğinin Kıbrıs'taki Yönleri"ni araştırmada, Kıbrıs Türkleri olarak geç kalmış değiliz. 1993-94 yıllarında Yeni Çağ gazetesinde yayımlandıktan sonra Galeri Kültür tarafından 1997'de kitaplaştırılmış olan "Dinsel toplumdan ulusal topluma geçiş süreci ve Kıbrıs Türk liderliğinin oluşması (1900-1942)" adlı çalışmamızda, tarihsel gelişimi belgelemiştik. TC kökenli Meltem Onurkan Samani'nin, 1999 yılında KKTC Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan "Kıbrıs Türk Milliyetçiliği" başlıklı mezuniyet tezi ise, konuya ayrılıkçılık açısından bakan daha sonraki bir çalışmadır. Aynı yıl basılan Dr.Nazım Beratlı'nın "Kıbrıslı Türk Kimliğinin Oluşması- Neden ortak bir Kıbrıslı kimliği yok?" başlıklı kitabı da aynı çizgideki bir çalışma olarak nitelenebilir.
"Kıbrıslılık bilinci", "Kıbrıslı yurtseverlik", "Bağımsız Kıbrıs" konularına ilgi duyan herkesin, Mavratsas'ın kitabını mutlaka okumasını ve üzerinde düşünmesini öneriyorum
Tanıtacağımız ikinci kitabın adı şöyle: "Hayatımda Kıbrıs-Bir Kıbrıslı Türk Diplomatın Tanıklığı". Yazarı ise Özdemir A.Özgür. 1929 doğumlu olan Özdemir Bey, 1961 yılında Ankara Üniversitesi'nin Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, kısa bir süre Kıbrıs'ta memurluk yaptı. Ardından Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Almanya Büyükelçiliğinde ve BM'deki Daimi Temsilciliğinde görev aldı. Şubat 1976'da devlet görevinden emekliye ayrıldıktan sonra, Ekim 1988'e kadar BM Genel Sekreterliğinde çalışan Özgür, New York Üniversitesi'nden yüksek lisans ile doktora derecelerini aldı. İkinci işinden de emekliye ayrılınca da, Aralık 1988'de Kıbrıs'a döndü ve 1992-96 yıllarında Kıbrıs Üniversitesindeki "Türk Araştırmaları Bölümü"nde Türkiye Cumhuriyeti tarihi ile insan hakları konularında dersler verdi.
Kıbrıs Türk liderliğinin taksimci politikalarına muhalefeti ile tanınan Dr.İhsan Ali'nin kardeşi oğlu olan Özdemir Özgür, halen İhsan Ali Vakfı'nın Yönetim Kurulu başkanı ve Avrupa Birliği Enstitüsü'nün de Yönetim Kurulu üyesidir. Nisan 1994'de Almanya'nın Braunschweig kentinde yapılan "Kıbrıs'taki Tarih Kitapları-Tarih Kitaplarında Kıbrıs" konulu konferansta Özdemir Bey'le tanıştıktan sonra, olanaklar elverdikçe görüşüp, haberleşebiliyoruz.
Dr.Özdemir Özgür, 1998-99 yıllarında Rumca kaleme aldığı anılarını, ilk defa 2000 yılında Atina'da yayımladı ve gerek Kıbrıs Rum kesiminde, gerekse Yunanistan'da büyük ilgi gördü. Kitabın arka kapağından da görüleceği gibi, çeşitli kişiler tarafından 2000 yılı için Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü'ne aday gösterileceği açıklandı. Vakit geciktirilmeden kitabın Türkçesinin de yayımlanmasını sağlayan İhsan Ali Vakfı ile Galeri Kültür Yayınları'na ne kadar teşekkür etsek azdır. Demokrat bir Kıbrıslı Türkün kaleminden Kıbrıs sorununa farklı bir bakış ve değerlendirmeler sunan bu eser, Kıbrısla ilgilenen herkes tarafından okunmalı ve üzerinde düşünülmelidir, diyorum.
Özdemir Özgür, kitabında kendi yaşam öyküsünü akıcı bir dille (yer yer çeviride yanlışlıklar olsa bile, örneğin s.30'da K.T.Kurumları Federasyonu yerine K.T.Organizasyonları Federasyonu, s.66'da sütyen yerine sütken) kronolojik olarak anlatırken, Kıbrıs sorununun tarihsel süreç içerisinde geçirdiği aşamalara da değinmekte ve amcası Dr.İhsan Ali'nin kendisine gönderdiği yüzden fazla mektuptan ilginç alıntılar vermektedir. Bu ileri görüşlü ve demokrat Kıbrıslı Türk politikacının Rumca yayımlanan anılarının henüz Türkçeye kazandırılmaması büyük bir eksikliktir. Mektuplarının da ayrı bir kitap halinde yayımlanmasının çok yararlı olacağı kanısındayım.
İlginç bulduğum kitaptan bazı alıntılarla yazımıza son veriyoruz:
* "Bonn'daki Kıbrıs Elçiliği'ne tayinim, Kıbrıs Türk liderliğinin hiç hoşuna gitmemişti. Benim tutumum, onların, iki toplumun bir arada yaşayamayacağını savunan tutumlarına ters düşüyordu. Kıbrıslı Rumlar ile yaptığım işbirliği onlarla beraber yaşayıp çalışabileceğimizi gösteriyordu. Bu yüzden, Kıbrıs'tan Nisan 1965 tarihli bir Türkçe tehdit mektubu aldım. Yazılı isim yerine, 101 yeminli gençten geldiği söyleniyordu. Şüphesiz, fanatiklerin işi idi. Çünkü biliyordum ki o zaman, geri hükümet işine dönmek isteyen çok Kıbrıslı Türk genci vardı, kaldı ki özellikle diplomasiye. Doğru olduğuna inandığım şeyi yapmakta devam etmeğe ve gerçek için savaşında amcamı yalnız bırakmamağa karar vermiştim. Daha sonra aldığım bir tehdit mektubu da, öldüğümde Rum kesiminde benim için mezarlık bulunmayacağını söylüyordu." (s.46)
* "Cyprus News Digest, Osman Örek'in devlet erkanında çalışan sadece bir Kıbrıslı Türk var şeklindeki iddialarına cevap verdiği 1 Eylül 1966 tarihli sayısında, devlet memuru ve işçi olarak görev yapan Kıbrıslı Türklerin gerçek sayısının 506 olduğu haberini veriyordu. Verilen haberde, bu rakamın altısının Londra, New York (kastedilen benim), Kahire ve Ankara'da görevlendirilmiş, Dışişleri bünyesinde çalışan Türkler olduğu bildirilmekteydi. Ayrıca bu Kıbrıslı Türklerden birisinin Büyükelçi seviyesinde olduğu (açık bir şekilde A.Zaim kastediliyor), ikisinin diplomatik sekreter ve ikisinin de ataşe olarak görev yaptığı belirtilmekteydi." (s.63)
* "Amcamın yazmış olduğu 2 Mart 1974 tarihli mektuba göre, 1974'ün başlarında müzakerelerin bir sonuç getireceğine ilişkin gösterge yoktu. 23 Nisan 1974 tarihli mektubunda amcam, müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının nedeninin, Denktaş'ın yerel yönetimin merkezi yönetimin kontrolü dışında tutulması ve Türk kesimlerinde sadece Türk polisinin görev yapması şeklindeki ısrarları olduğunu belirtmişti. Türkiye'yi bu tür politikalara destek vermekle suçlayan amcam, siyasi yaşamında yapmış olduğu en büyük hatanın Cumhurbaşkanına danışman olmayı kabul etmek olduğunu da sözlerine eklemişti." (s.92)
* "Kıbrıslı Rum arkadaşlarımla aramda geçen konuşmalarda, sık sık Enosis düşüncesinin Kıbrıs sorununun kaynağı olduğunu söylemişimdir. Gerçekten de, Enosis düşüncesi hâlâ daha Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözüm için engel teşkil etmektedir. Yunanlılar Enosis'e kapıyı açık tutacak bir çözümü isterken, Türklerse Enosis'e giden kapının kapalı, taksime giden kapının ise açık olmasını arzu etmektedirler. Sonuçta, bu bir kimlik sorunudur, çünkü ne Kıbrıslı Rumlar, ne de Kıbrıslı Türkler kendilerini öncelikle Kıbrıslı olarak görmemekte, aksine Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin çoğu hâlâ daha güçlü milliyetçi duygular ile yaşamaktadırlar." (s.107)
* "(Aralık 1963'te) Hükümet basın yoluyla tüm Kıbrıslı Türk memurları işlerine geri dönmeye çağıran bir bildiri yayınladı. Kıbrıs Türk liderliği bunun gerçekleşmesine izin vermedi ve bu, bütün bir toplum adına alınmış bir karardı. "(s.115)
* "Amcam, 11 Mart 1976 tarihli mektubunda, Türklerin adanın tümünü işgal edeceğini zannetmediğini belirtti...Yaşanılan hızlı gelişmelerin ve paranın Kıbrıslı Rumların başını döndürdüğüne değinen amcam, CIA'nın aleti konumundaki bazı insanların da Kıbrıs'ı cehenneme çevirdiğini belirtmişti. Türklerin daha da kötü bir durumda bulunduğunu kaydeden amcam, bu belirsiz ve kararsız ortamın daha uzun bir süre devam edeceğinden korktuğunu ifade etmişti." (s.132)
* "Amcamdan mektuplar gelmeye devam ediyordu. 27 Nisan 1977 tarihinde yazmış olduğu mektupta, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunabileceğini düşünmediğini belirten amcam, Türklerin ayrı bir yönetim ilan edeceklerini ve ABD'ne askeri bir üs verecekleri tahmininde bulundu." (s.136)
* "Amcamın bana yazmış olduğu son mektup, 23 Eylül 1978 tarihinde kaleme alınmıştı...Ortadoğu sorunu çözülmediği müddetçe Kıbrıs konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmeyeceğini düşündüğünü ifade eden amcam, Kıbrıs'ta yaratılan durumdan tamemen NATO'nun sorumlu olduğunu kaydetti. Bu satırlar, hayatını Kıbrıs halkı için doğru olduğuna inandığı şeyleri yapmaya adamış olan amcam Dr.İhsan Ali'nin bana son satırlarıydı." (s.143)
* "Her zaman bağımsız bir Kıbrıs devletinden yana olmuşumdur. Dolayısıyla da Kıbrıs sorununun temelini oluşturduğuna inandığım ayrı self-determinasyon hakkı, ayrı egemenlik, taksim ve Enosis'e her zaman karşı olmuşumdur." (s.191)
(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek, aylık dergi, Kasım-Aralık 2000, Sayı:58)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder