28 Kasım 2013 Perşembe

"KIBRIS'TA TÜRKLER (1570-1878)"

Ahmet C.Gazioğlu'nun 1990 yılı sonunda İngilizce olarak yayımladığı "The Turks in Cyprus" adlı kitabıyla ilgili olarak kaleme aldığımız bir tanıtma yazısında şöyle demiştik:

"Kitabı okuduktan sonra, "Keşke Ahmet C.Gazioğlu bu kitabını önce Türkçe olarak yayımlasaydı demeden edemiyorum. Çünkü Kıbrıs'taki Osmanlı Dönemi'ne ilişkin bilgiler veren ve yazarın da bolca yararlandığı İngilizce kaynak kitaplardan hiçbiri Türkçe'ye kazandırılmamıştır. Haşmet M. Gürkan'ın makalelerinde de bu kitaplardan bazı bölümler aktarılmıştır, ama özellikle bu dönemi anlatan Türkçe kitapların bulunmaması büyük bir eksikliktir. Gazioğlu'nun bu eserini, Türkçe olarak da yayımlamasını bekleyeceğiz." (Yeni Düzen gazetesi, 24 Ocak 1991)

                                                       Tarih yazımı ve propaganda

Daha sonra kitabın genişletilmiş ve yeniden yazılan Türkçe baskısı, Şubat 1994 ortalarında piyasaya sunuldu. Yazar, Rauf R.Denktaş'a bir de önsöz yazdırdığı kitabının "Giriş" yazısını şöyle bitirmektedir:

"Kıbrıs'ta Türkler kitabının KKTC'nin 10. yıldönümüne rastlayan 1993 yılında basılıp kültür yaşamımıza kazandırılmasında maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve TC Lefkoşa Büyükelçisine en derin minnet ve teşekkürlerimi sunarım."

Oxford Üniversitesi emekli Türkçe profesörü G.Lewis tarafından yazılan "Sunuş"ta "Gazioğlu'nun kitabı bir tarih gibi okunur, propaganda olarak değil" denmesine rağmen, özellikle genişletilmiş Türkçe baskıda bu yargıya katılmak mümkün değil. Bunun örneklerini aşağıda vermeye çalışacağız.

Öte yandan Kıbrıs'taki orta dereceli okullarımızda ders kitabı olarak kullanılan "Kıbrıs Tarihi" kitaplarında da "resmi tarih" görüşüne uygun olarak ithaf, resim ve önsözlerin yer aldığını anımsatmak gerek. Örneğin "Kıbrıs Türk Tarih Kurumu ve Türk Mücahitler Derneği Şube Başkanı Dr.Vehbi Zeki Serter" tarafından kaleme alınıp, 1973 yılında "Türkiye Cumhuriyeti'nin 50. Yıldönümüne Armağan" olarak 1. baskısını yapan "Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi"nin, "Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavini ve Türk Yönetimi Başkanı Sayın Rauf R.Denktaş tarafından tetkik edilmiştir" şeklinde tanıtıldığı ve ilk sayfalarında sırasıyla Atatürk, R.R.Denktaş, zamanın TC Büyükelçisi Asaf İnhan ve Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanı Muhittin Fisunoğlu"nun resimleriyle süslendiği bilinmektedir. Yazar ise, "Eserimi, Kıbrıs Türkü'nün Kutsal Mücadelesi uğrunda hayatlarını feda eden tüm şehitlerimizin aziz ruhlarına ithaf ediyorum" diye yazmaktadır. Yine Dr.Vehbi Zeki tarafından 1975'de 7. baskısı yapılan "Kıbrıs Tarihi" adlı ders kitabında "Kıbrıs Türk Toplumunu özgürlüğe kavuşturan Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genel Kurmay Başkanı Sayın Orgenerel Semih Sancar"ın resmi yer almakta ve ithaf şöyle yapılmaktadır:

"Eserimi, Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştiren Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve aynı gaye uğrunda Mehmetçikle omuz omuza çarpışan Kahraman Mücahitlerimize ithaf ediyorum."

Gazioğlu'nun kitabına yazdığı "Önsöz"ü KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R.Denktaş şöyle bitirmektedir:

"Bu eserin, her aydının kitaplığında bulunması, okullarımızdaki tarih öğretmenine kaynaklık etmesi dileğimi belirtmek isterim."

                                                Gözardı edilen olgular

Denktaş, Gazioğlu'nun bu eserinde "birçok Yunanlı, Kıbrıslı Rum ve yabancı yazarların, tarihçilerin 308 yıllık bu dönemi Kıbrıs tarihinde "kara bir sayfa, baskı ve zulüm yılları" olarak değerlendirmelerinin ne kadar yanlış ve ne kadar önyargılı bir yaklaşımla yapıldığını belgelerle açığa çıkarmaktadır" diye yazıyor. Oysa ki, bütün kitap boyunca, şikayet edilen önyargılı yaklaşım, bu kez de Kıbrıs tarihinin 1570 ile 1878 yılları arasındaki dönemi "beyaz bir sayfa, özgürlük ve refah yılları" olarak gösterme çabasıyla tekrarlamakta ve günümüz resmi politikasıyla yersiz paralellikler kurulmaya çalışılmaktadır. Örneğin 1830'da oluşturulan Reaya Meclisi'yle ilgili olarak şöyle denilmektedir:

"Türk yönetimi 130 yıl önceden, 1960 anlaşmalarıyla anayasanın getirdiği iki toplumlu statüyü, iki toplumun ayrı ayrı "Cemaat Meclisi" kurma ve bu meclisler eliyle toplumun iç işlerini yönetme yöntemini 1830 ve 1838 reformları ile adada Rumlar için uygulamıştı. Türk yönetimi, işte böylesine uzak görüşlü, ilerici reformcu ve iki topluma eşit haklar ve yönetimde ortaklık yetkisi tanıyan demokratik bir yönetimdi." (s.141)

Gazioğlu, nedense Tanzimat Fermanı gereği uygulanması gereken yeni vergi sistemine karşı duran adadaki Türk ileri gelenlerinin Larnaka ve Lefkoşa'da halkı silahlandırarak, eski vergi sistemine bağlı olan çıkarlarını korumak amacıyla, Rum toplumunun ileri gelenleriyle işbirliği yaptıklarına ve sonunda adaya gönderilen yeni vali Talat Efendi'nin reformları uygulamaması için İstanbul'dan emir geldiğine ve reaya temsilcilerine tanınan hakların geri alındığına hiç değinmemektedir.

Talat Efendi yine 1841'in Ekim ayında görevinden alınacak, Larnaka'da kurulması tasarlanan ve Avrupalı, Türk ve Rum üyelerden oluşacak Ticaret Mahkemelerinin kurulmasından vazgeçilecektir. (Ancak 1854'de kurulabilecektir.) Eski vergi sisteminin kaldırılması bilinmez bir tarihe ertelenir. Bu arada toplanmayan haftalık ve aylık vergiler, geçen 6 aylık süre için toptan istenir. Çaresizliğe düşen bin kadar vergi mükellefiyeti olan kişi ülkeyi terkeder. Eski cezaların kaldırılmasına reğmen yenileri getirilmediğinden suç işleme oranında bir artış olur. Ayaklanma ihtimaline karşı adaya getirilen 1500 kadar askerin harcamaları da Kıbrıs bütçesine eklenir.

Yukarıdaki bilgileri Sir George Hill'den derleyerek hazırladığımız ve 5-22 Temmuz 1984 tarihli Söz gazetesinde yayımladığımız "Kıbrıs'ta yaşayan iki ana etnik-ulusal toplumun anayasal temsiliyet mücadelesine bir bakış (1571-1948)" başlıklı 18 yazılık diziden aktardık.

                                           Ağır vergi yükü ve isyanlar önemsenmedi

Gazioğlu'nun kitabını, İngilizce olarak yayımladığı zaman da, bu önyargılı yaklaşımı eleştirirken, şunları yazmıştık:

"Bize göre kitabın en büyük eksikliği, adadaki gelirler ve vergilerle ilgili bölümde ve genel olarak Osmanlı döneminde alınan yüksek vergiler yüzünden meydana gelen isyan hareketlerine çok az yer verilmiş olması. Konu daha çok 17. bölümde işlenen "Avrupalı Konsoloslar ve Saray Dragomanları" bağlamında ele alınmış. Günümüze kadar uzanan Türk ve Rum egemenlerinin anlaşmazlığının tarihsel, sosyal, ekonomik ve siyasal kökenlerine ışık tutması açısından çok büyük önemi olan bu konuya başlıbaşına ayrı bir bölüm verilmesi çok yerinde olacaktı. Yazar, "(Bazı önemsiz olaylar dışında) 308 yıllık Türk yönetiminde önemli hiçbir Rum isyanı veya ayaklanması olmamıştır" (s.242) diye yazarken, Sir George Hill'in eserinde aynı dönemde yer almış 20'ye yakın isyandan söz edilmektedir." (Yeni Düzen, 24 Ocak 1991)

Kitabın Türkçe baskısında konular gözden geçirilirken, bu eleştirilerimizin göz önünde bulundurulmuş olması gerek ki, yeni yazılan "Ayaklanma girişimleri" bölümünde sadece Boyacıoğlu isyanı ve Çil Osman olayına yer verilmiş ve "1821 olayları sonrası Kıbrıs" bölümü de eklenerek, boşluk giderilmeye çalışılmıştır. Fakat yine gereksiz yere Çil Osman olayı ile 1931 olayları (s.332) ve 1821 olayı ile 1955 olayları (s.351) arasında paralellikler kurulmuştur.

Oysa yine Sir George Hill'den yararlanarak hazırladığımız ve 29 Ağustos-24 Eylül 1990 tarihleri arasında Ortam gazetesinde yayımladığımız 23 yazılık "Osmanlı döneminde Kıbrıs'ta görülen isyan hareketleri" başlıklı dizimizde, saptayabildiğimiz bütün isyanları ve ekonomik-sosyal nedenlerini belirterek vermeye çalışmıştık. Gazioğlu'nun kitabında ise, belli önyargılardan hareket edildiği için olaylar ya atlanmış veya sözü edilenlerde de belli vurguların yapılması kaygusu ön planda tutulmuştur. Örneğin 20. bölümün başında şu saptama yer almaktadır:

"Kıbrıs'ta 308 yıllık Türk dönemi, genellikle istikrarlı ve huzurlu bir dönem olmuştur." (s.334)

Bir başka örnek, "Kıbrıs'ta uygulanan Türk yasaları Eşitlik esasına dayandığından ırk ayrımı (diskriminasyon) ve adaletsizliği önlemişti" (s.131) şeklindeki görüştür.

Kıbrıs'ın, 18. yüzyılda Osmanlı toprakları içinde en ağır vergiyi ödeyen yer olduğunu yazan Mariti'nin kitabından da yararlanmış olan Gazioğlu'nun, bu vurgulamayı görmemiş olması mümkün değildir. Kaldı ki bir başka yerde "vergi yüzünden gelişen bir ayaklanma olayı"ndan geçerken de olsa söz edilmektedir (s.301).

Türk yöneticilerinin ada halkına "vergi bağışıklığı dahil çeşitli teşvikler getirdiği" (s.170), "gerek Saray tercümanı, gerekse haraç tahsildarlarının 1800'lü yıllarda halka karşı zalimce davranmakta" oluşları (s.320), "vergilerin artırılmasından kaynaklanan birkaç ayaklanma"nın olduğu (s.334) belirtilmekte, ama fazla ayrıntıya girilmekten kaçınılmaktadır. Çünkü "birçok Avrupalı Hıristiyan yazarın önyargılarla Türkleri suçlamaya kalkıştığı" (s.170) şeklinde şikayette bulunan yazar, kendisinin de Osmanlıyı aklama önyargısıyla kalem oynattığını unutuyor. (Diğer örnekler için Bak. s.179, s.285, s.288 vd)

Osmanlı egemenleri ile Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi arasındaki 1821 olaylarında 486 kişilik bir idam listesinden söz edilmekle beraber (s.354), bu katliamın ardından "Kıbrıs'ta birkaç yıl süren bir gerginlik dönemi" yaşandığı   belirtilerek, günümüze kadar uzanan etkileri küçünsenmek istenmektedir.(s.363)

1821-1830 yılları arasında, 20-25 bin Kıbrıslının adadan ayrıldığı kaydedildiğine göre (s.373), 1821 olayının o  kadar da geçiştirilmemesi, ya da savunmasının yapılmasına girilmemesi gerekirdi (s.351-353).

1821 olayı ve ardından gelişen Türk ağalar arasındaki iç hesaplaşma ve sonuçlarıyla ilgili gelişmeler, yukarıda sözü edilen "Osmanlı döneminde Kıbrıs'ta görülen isyan hareketleri" başlıklı çalışmamızda Sir George Hill'den yararlanılarak verilmektedir. Gazioğlu ise kitabında bu gelişmeleri birkaç paragrafa sıkıştırmakla yetinmektedir. (s.359)

       

                                                Yer adlarının etimolojisindeki yanlışlar          

"Kıbrıs'ta Türkler" kitabının İngilizce baskısı için yazdığımız yazıda, C.F.Beckingham'ın "Kıbrıs Türkleri" başlıklı bir makelesinin metin içi ek olarak sunulmuş olmasını olumlu bulduğumuzu belirtmiş ve Beckingham tarafından çürütülmüş olan Mustafa H.Altan'ın etimolojik köy adlarına ilişkin uydurmalarına yer verilmiş olmasını eleştirmiştik. Gazioğlu'nun, kitabının Türkçe baskısında, Beckingham'ın yazısını aynen vermeyip, kısaltması ve kendine göre yorumlayarak aktarması, Mustafa H. Altan'ın bilimsel olmayan ve hiçbir kanıta dayanmayan yeni iddialarına yer vermesi de bir talihsizlik olmuştur.

Örneğin Gönyeli köy adının etimolojisiyle ilgili olarak öne sürülen "Konyalı"ya değinen C.F.Beckingham, "Bu iddialar kabul edilebilir değildir" demiş olmasına rağmen, (İngilizce baskı, s.84, Makalenin Türkçe tam çevirisi yine Ahmet Gazioğlu'nun eskiden çıkarmakta olduğu Yeni Kıbrıs dergisinin Kasım 1988 tarihli sayısında tarafımızdan yapılarak yayımlanmıştı) Türkçe baskıda bu açıklamaya yer verilmemiştir.(s.114) Kaldı ki, Nearhos Kliridis adlı bir Rum araştırmacı 1961 yılında Lefkoşa'da yayımladığı "Kıbrıs'ın köy ve kasabaları" adlı Rumca kitabında, Gönyeli'nin 1391'de bir Lüzinyan mülkiyeti olarak "Ara" adıyla anıldığını ve o zamanlar "Ioannis Niuvili" adında bir Lüzinyana tahsis edildikten sonra "Niuvili" diye anılmaya başlandığını, 1571'den sonra buraya Türklerin yerleşmesi ardından da "Gönyeli"nin oluştuğunu yazmaktadır (s.105).

Mustafa H.Altan'ın uydurduğu Kaza-i Viran'ı (s.111), Gazioğlu, Beckingham'ın belirttiği Lüzinyan kökenli Casivera veya Casavera'nın sonuna e harfi getirerek, Casavere (Casivere):Gaziveren şeklinde vermektedir (s.114).

1960'lı yıllara kadar Kıbrıslı Türkler tarafından Leymosun diye anılan kasaba, (ayrıca Leymosunlu Hacı İbrahim Ağa diyerek de tek bir yerde veriliyor, s.279) bütün kitap boyunca İngilizce şekli olan Limasol olarak kaydedilmektedir.

Osmanlı devrinde gümrük koruma memurlarına verilen ve Larnaka'daki yönetici olan Dideban ise Dizdeban şeklinde yazılmaktadır (s.294).

Yüzyıllardır Rumca olarak Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılmakta olan bazı yer adları, 1974'den sonra başlatılan Türkleştirme harekatı gereği değiştirilince, İngiliz The Times gazetesinin muhabiri Thomas Brassey de 16 Kasım 1878'de yayımlanan yazısını Omorfo'dan değil de, Güzelyurt'tan göndermiş oluyor' (s.389)

                                                        Öteki eksiklikler

Ahmet C.Gazioğlu, "Kıbrıs'ta Türkler" kitabında "308 yıllık Türk dönemine yeni bir bakış" getirme iddiasıyla yola çıkarken, ne yazık ki objektif olarak davranmamış ve "resmi Osmanlı ve Türk yazıcılığı"na sadık kalarak herşeyi tozpembe göstermeye çalışmıştır. "Sonuç" bölümünde bu anlayışın özetlendiği görülebilir (s.393). Fakat yazarın, kendi kişisel anılarına da yer verdiği (s.397) ve güncel yorumlar kattığı "Kıbrıs'ta Türk Eserleri" bölümü bu açıdan ilginç bir özellik kazanmaktadır.

Bize göre kitabın önemli bir eksiği de, Kıbrıs'ta 308 yıl boyunca yöneticilik yapmış Osmanlı paşa, ağa ve beylerinin kronolojik bir listesinin verilmemiş olmasıdır.

Rahmetli Haşmet M.Gürkan arkadaşımızın çeşitli tarih kitapları ve seyyah anılarından aktardığı Osmanlı dönemi Kıbrıs'ındaki sosyal yaşama da pek yer verilmemiştir. Günümüz Türkçesine kazandırılmamış olan Şeri Mahkeme Sicilleri bu konuda önemli bir kaynak olarak incelenmeyi beklemektedir. Mikrofilm halinde Kıbrıs Türk Milli Arşivi'nde toplanmış olan Osmanlı belgeleri de henüz yayımlanmamış, ancak bazıları, şovenist amaçlı gazete yazılarında Arşiv Müdürü Mustafa Haşim Altan tarafından kullanılmıştır. Dileğimiz, bu belgelerin Kıbrıs tarihine kaynak oluşturma çalışması olarak, önem sırasına göre yıllıklar halinde yayımlanmasıdır.

                                                            Sonuç

"Kıbrıs'ta Türkler" kitabının arka kapağında "üç yıldan bu yana KKTC Cumhurbaşkanının siyasi araştırma ve tanıtma özel danışmanı olarak da görev yaptığı" belirtilen Ahmet C.Gazioğlu, bu kitabıyla daha çok bağlı olduğu makam adına bir "halkla ilişkiler" çalışması yapmıştır. Kıbrıs'ta Türkçe basılmış tarih kitaplarının kronolojik sıralamasında yer alırken, resmi tarih görüşü olarak da en gelişmiş olanını oluşturmaktadır. Yabancı dillerde yayımlanmış Kıbrıs tarih kitaplarına ulaşamayanlar için, eleştirel gözle okunması gereken önemli bir kaynak olarak kabul edilebilir.

 
(Yeni Düzen gazetesi, 23 Mayıs 1994)

(Tarih ve Toplum, aylık dergi, İstanbul, Haziran 1998, Cilt:29, Sayı:174)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder