Bilindiği gibi, 1571 yılından beri
Kıbrıs adasında Kıbrıslı Rumlarla birlikte yaşamakta olan Kıbrıslı Türkler,
1974 yılında yaşanan savaş ardından, adanın %37’lik kuzey bölgesine
toplandılar. Bu tarihten başlayarak adanın Türk denetimi altındaki bölgesine
Türkiye’den önce “mevsimlik işçi” adı altında nüfus getirilirken, daha sonra bu
bölgenin nüfusunu artırmak amacıyla, gerek kitle, gerekse tek tek aileler
halinde göçmenler burada iskan edilmiştir.
TC
KÖKENLİ NÜFUS
KAÇAK
İŞÇİ SORUNU
SOSYAL
VE SİYASAL ÖRGÜTLENME ÇABALARI
EVLENME
VE DOĞUMLARDA DİKKATİ ÇEKEN HUSUSLAR
Yaş Devlet Hastanesi Özel Klinik
Bu verilerden de benzer sonuçlar
çıkmaktadır. Daha erken yaşlarda evlenip doğum yapan TC kökenli kadınlar,
sosyo-ekonomik durumlarının daha düşük olması nedeniyle, Kıbrıslı Türklere
kıyasla daha çok Devlet Hastanelerinde doğum yapmayı tercih etmektedirler.
TC GÖÇMENİ AİLELERDE AİLE
PLANLAMASI YOK
ÇOCUK BAKIMINDAKİ
FARKLILIKLAR
SUÇ
İŞLEME EĞİLİMİ OLANLARDAN İLGİNÇ ÖRNEKLER
(Kıbrıs’ta
Sosyalist Gerçek gazetesi, Lefkoşa, Sayı:77 -Özel-, Ağustos 2002)
En son yapılan 15 Aralık 1996
tarihli nüfus sayımının sonuçlarına göre, Kuzey Kıbrıs’ta 200,857 kişi
yaşamaktaydı. KKTC Başbakanlık Planlama Örgütü Müsteşarı Ahmet Bulunç
tarafından yapılan açıklamaya göre, bunun 164,460 kişisi KKTC uyruklu, 30,702
kişisi TC uyruklu öğrenci, çalışan,
işsiz vd olup, 5,425 kişisi de diğer ülke uyruklu idi. (Kıbrıs, 28 Kasım 1997)
KKTC uyruklu olarak gösterilenlerden
137,398 kişi KKTC doğumlu iken, 23,924 kişi TC doğumlu, 3,138’i de 3. ülke
doğumlu idi. Daha ayrıntılı bilgi verilmediğinden KKTC doğumlu olan 137,398
kişiden hangilerinin Kıbrıslı Türk, hangilerinin Türkiyeli göçmen anne-babadan
doğduklarını belirlemek olanaklı değil.
Öte yandan Kıbrıs Cumhuriyeti
İstatistik Dairesi’nin tahminlerine göre, adanın kuzeyinde 2000 yılı sonunda
115 bin TC uyruklu göçmen bulunmaktadır. Kıbrıslı Türklerin sayısı ise 87,800
olarak verilmekte, 1974-2000 yılları arasında da 55,000 Kıbrıslı Türkün adayı
terk ettiği tahmin edilmektedir.
Çalışma ve İskan Bakanlığı Müsteşarı
Ahmet Alper, KKTC’deki işyerlerinde çalışanların %70’inin “kaçak” olduğunu
açıklarken (Kıbrıs, 7 Ekim 1999), KKTC Meclisinde konuşan CTP Mağusa
milletvekili Sonay Adem de, KKTC hükümeti ile başsavcılığın gizlice anlaşarak,
ülkedeki 20-25 bin kaçak işçinin statülerinin yasalaşması için gayret
gösterildiğinden şikayet etmekte ve bu yönde TC hükümetiyle gizli protokoller
imzalandığını söylemiştir. (Kıbrıs, 1 Kasım 2000) Bu arada kaçak işçilerin
sosyal güvenceden yoksun ve sendikal örgütlenmeden uzak çalıştırılmaları birçok
sorunlar da yaratmaktadır. .
TC kökenli bu göçmenler, Türkiye’nin
çeşitli illerinden gelmekle beraber, bazıları geliş bölgelerine göre
örgütlenmiş bulunmaktadır:KKTC Karadeniz Kültür Derneği, Erzurumlular
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Malatyalılar Kültür Derneği, Çukurovalılar
Kültür ve Dayanışma Derneği, KKTC Hacı Bektaş-ı Veli Kültürünü Araştırma ve
Tanıtma Derneği, Türk Göçmenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği gibi. Bu arada
Gaziantepliler, ya da Kayserililer bir araya gelerek sosyal dayanışma geceleri
düzenlemektedirler.
Kuzey Kıbrıs’a yerleşmiş olan TC
göçmenleri, 1980’li yıllarda ayrı siyasal partiler kurarak (Türk Birliği
Partisi, Yeni Doğuş Partisi gibi) genel seçimlere de katılmışlar ve koalisyon
hükümetlerine bakan olarak katılarak, anahtar roller üstlenmişlerdi. Ama daha
sonra görülen lüzum üzerine örneğin YDP, Demokrat Parti ile birleştirilmişti.
1993 genel seçimlerinde
milletvekilliği için aday olanlar arasında TC doğumluların oranı %22 iken,
1998’de bu oran %17 idi. Son yapılan 1998 genel seçimlerinde ise, 3’ü DP’den,
1’i de UBP’den olmak üzere 4 tane TC kökenli kişi milletvekili olarak
seçilerek, KKTC Meclisi’ne girmişti.
Son genel seçimlerde, Meclis’te
yeterince temsil edilmediklerini öne süren bir grup TC göçmeni, Kıbrıs Türk
basınına paralı bir ilan vererek, "Nüfusun %40'ını (Kıbrıs, 15 Aralık) /
nüfusun yaklaşık üçte birini temsil eden geniş halk kesiminin oyunun kurnazca
bölündüğü ve bu kesimin Meclis'te hakça ve dengeli bir şekilde temsiliyetinin
önlenmesi"nden şikayetle, bu durumu protesto etmişti. (Hürriyet-Kıbrıs, 22
Aralık 1998)
Öte yandan bazı Kıbrıslı Türkler,
seçimlerde oy kullanma hakkı verilmiş olan TC kökenli göçmenlerin Kıbrıslı
Türklerin kendi iradelerinin sandığa yansımasına engel olduğu şeklinde
şikayetlerini sürdürmektedirler. Ama bu konuda herhangi bir önlem alınmış
bulunmamaktadır. Dahası, seçim öncesi dönemlerde KKTC uyruğuna kaydedilen TC
göçmenlerinin sayısında artışlar görülmekte ve kurulu rejime destek verenlerin
sayısının artması için girişimler kesintisiz devam etmektedir.
KKTC Başbakanlık Devlet Planlama
Örgütü’ne bağlı İstatistik ve Araştırma Dairesi’nin Şubat 2000’de yayımladığı
1998 yılına ait İstatistik Yıllığı’nda yer alan verilere göre, 1998 yılı içinde
KKTC’de 1108 evlilik olmuştur. Evlenen erkek ve kadınların, evlenme anındaki
karşılıklı okur-yazar durumuna bakıldığı zaman (s.36) şu durum dikkati çekmektedir:
Erkek Kadın
Okuma-yazma
bilmez 6 2
İlkokul 109 142
Orta
ve dengi okul 188 202
Kıbrıslı Türk erkek ve kadınların
genellikle en az lise ve dengi okul mezunu oldukları göz önünde bulundurulacak
olursa, 1998 yılında yapılan evliliklerin en azından üçte birinin TC kökenli
kişiler arasında yapıldığı görülmektedir.
Aynı şekilde, Kıbrıslı Türk erkek ve
kadınların daha ileri yaşlarda evlenip, doğum yaptıkları da göz önünde
bulundurulacak olursa, aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi (s.22), TC
kökenlilerin, 1998 yılı içinde meydana gelen doğumların yarıya yakınını
gerçekleştirdikleri ortaya çıkmaktadır:
Eğitim durumu Baba Anne
İlkokul 751 812
Ortaokul 390 259
Klasik
Lise 963 1103
Yine aynı İstatistik Yıllığı’nda yer
alan bilgilere göre (s.23), 1998 yılı içinde KKTC’de 2433 doğum olayının
meydana gelmiştir. Bu doğumların gerçekleştiği yerle ve annenin yaşına göre
dökümü şöyle olmuştur:
1039 1394
14-19 103 53
20-24 420 448
25-29 292 509
Nitekim bu durum, KKTC Meclisinde
yapılan tartışmalarda da gündeme gelmiş ve zamanın Sağlık ve Çevre Bakanı
Dr.Gülsen Bozkurt tarafından dile getirilmiştir. KKTC hastanelerinde tedavi
görenlerin yüzde 30’unun TC vatandaşı olduğunu açıklayan Dr.Gülsen Bozkurt,
“Türkiye'den KKTC'ye doğum yapmaya gelenler var” diyerek, Meclis’teki
konuşmasını şöyle sürdürmüştür:
“Feribotla Girne Limanı’na ayağı
kırık bir durumda gelen hastalar var. Telefon edip, limana ambulans gönderilmesini
istiyorlar. Ambulans şoförüne de Girne'deki hastaneye değil, Lefkoşa Devlet
Hastanesi’ne gitmek istediklerini söylüyorlar. Ameliyat edildikten sonra
faturayı çıkarıp veriyoruz. “Paramız yok, isterseniz canımızı alın” diyorlar.
Elimiz kolumuz bağlanıyor.”
Dr. Gülsen Bozkurt’un verdiği bir uç
istismar örneğine göre, Türkiye'de ameliyat olacak para bulamayan bazı
hastalar, KKTC'ye getirilmekte ve burada çalışma izni aldıktan sonra, bu
hastalar sağlık kurulu kararıyla geri Türkiye'ye gönderilerek ameliyat
ettirilmektedir. TC uyruklu bu kişilerin milyarlarca liralık ameliyat masrafı
ise, KKTC devleti tarafından karşılanmaktadır. (Kıbrıs, 24.2.1999)
KKTC genel nüfusu içinde giderek
çoğunluk durumuna gelen TC kökenli göçmen nüfusun önemli bir kısmı, gerek
eğitim düzeyi ve gerekse sosyo-ekonomik durum açısından Kıbrıslı Türk nüfusa
kıyasla daha alt düzeylerde bulunmaktadır. Bu kişilerin daha çok kırsal kökenli
veya Kıbrıs koşullarından farklı kültürlerden gelmeleri nedeniyle, bazı
çevresel uyum güçlükleri göstermeleri de doğal olmaktadır. TC kökenli göçmen
ailelerin Kıbrıs Türklerine kıyasla eğitim durumlarındaki gerilik ve
beraberlerinde getirdikleri geleneksel kültür farklılığı yüzünden, erken yaşta
evlenme ve çocuk sahibi olmaları da dikkati çekmektedir.
Örneğin bu ailelere mensup kız
çocukları, eğitimlerini erkek çocuklara kıyasla daha erken sonlandırmakta ve daha erken yaşlarda
evlenip, erken yaşlarda çocuk sahibi olmaktadırlar. Aile içinde erkek çocuk,
kız çocuklarına kıyasla daha fazla sevilip, tercih edilmekte ve “erkek adamın
erkek çocuğu olur” gibi deyimlerle cinsiyet ayrımcılığına gidilmektedir.
TC kökenli göçmen ailelerde, aile
planlaması ve doğum kontrolu gibi kavramlar pek bilinmediğinden, bu
ailelerindeki çocuk sayısı da “Allah
verdi”ği için daha fazla olmaktadır.
Anne-babanın eğitim ve
sosyo-ekonomik durumunun düşük olduğu durumlarda, özellikle yeni doğan
bebeklerin düzenli sağlık denetiminden geçirilmemesi, bazı gelişim
bozukluklarının geç teşhisine yol açabilmektedir. Sadece süt, unlu gıda ile
besleme, sebze çorbasına başlamayıp muhallebilerle sağlıksız beslenme, hijyenik
olmayan koşullar yüzünden kusma ve ishale bağlı su kaybı, sık sık hastalanma ve
ateşli hastalıklarda erken önlem alınmaması sonucu enfeksiyona bağlı komplikasyonlar sık görülen
durumlardır. Yapılması zorunlu olan bazı çocuk hastalığı aşılarının zamanında
ve düzenli olarak yapılmasında da bazı ihmaller görülmektedir. Bu ailelerin
ilkokula giden çocuklarında da, eğitim düzeyi düşük olan anne-babadan yeterli
desteği görmeme ve yaşam koşullarındaki
zorluklar yüzünden gerekli randımanın alınamadığı saptanmıştır.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir kısmı
daha çok kamu görevinde çalışmayı tercih ederken, kol gücüne bağlı iş
alanlarında da çoğunlukla TC kökenli göçmen ve kaçak işçilerin çalışması
dikkati çekmektedir. Özellikle inşaat, otelcilik, lokanta işletmeciliği,
tamiratçılık gibi dallarda çalışan TC göçmenleri, hizmet kesimindeki büyük bir
boşluğu doldurmaktadırlar.
Gerek KKTC’ye yerleşmiş olan,
gerekse buraya turist olarak gelip çeşitli hırsızlık, soygun, cinayet, ırza geçme vb suçlar işleyen TC kökenli kişiler, adadaki
sosyal yaşamdaki huzur için bir tehdit unsuru olmayı sürdürmektedir. Kıbrıs
Türk basınına son yıllarda yansımış olan bazı ilginç olaylardan bir kısmını
buraya aktararak, yazımızı bitiriyoruz:
*
Koyuna tecavüz etti! Böyle rezalet olmaz. Ülkemize turist olarak gelen 30
yaşındaki S.D., bir koyuna tecavüz etti .10 milyonluk kefaleti yatıramayan
sanık hapse atıldı. (11.7.1993)
*
Ülkemizde böylesine hırsızlık olayı görüldü mü? Bu kez bahçeden ağaç çaldılar.
(12.9.1994)
*
Lefkoşa Yeni Sanayi Bölgesi’ndeki iki fabrikaya önceki akşam giren hırsızlar,
fabrikalardan sadece bir miktar giyim eşyası çalmakla kalmadı, eşofman
giydirilmiş bir vitrin mankenine de tecavüz etti. Sarışın mankenin giydiği
eşofman üzerindeki sperm lekelerini fark eden fabrika sahibi ve çalışanlar
hayretler içinde kaldı. (8.10.1994)
*
Girne’de Entari Butik’e giren hırsızlar, dükkandaki manken bebeğe tecavüz
ettiler...Girne‘de arka arkaya meydana gelen hırsızlık olayları vatandaşları
tedirgin ediyor... Biten çalışma izninin süresini kendi kendine 1996’ya kadar
uzatan TC uyruklu bir kişi tutuklandı. (Kıbrıs, 20 Kasım 1994)
*
39 yaşındaki bir kişi, Lapta’da bir gece kulübünde, 29 yaşındaki Mehmet
Nacar’ı, “bakışlarını beğenmediği” gerekçesiyle bıçakladı. (2.3.1995)
*
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra el atılması gereken sorun: İç huzur’
Güpegündüz yaşlı kadınla kızına saldıranlar çantayı alıp kaçtı. (22.4.1995)
*
KKTC’de çoban sıkıntısı çeken sürü sahipleri çareyi Türkiye’den gelen çocuk
çobanlarla çözmeye çalışıyorlar... Yaşları 16 ile 18 arasında değişen bu
çocuklar, Türkiye’den gelerek 5 milyon TL aylıkla sürülerin başına geçerek
mandıralarda sağlıksız ortamlarda yaşıyor. (11.6.1995)
*
Lefkoşa sokaklarında artık baskülüyle para kazanmaya çalışan küçük çocuklar da
var... Bu çocuklar, genellikle Türkiye’den KKTC’ye gelen kalabalık ailelere
sahip. (22.7.1995)
*
Son zamanlarda çok sayıda saka ve iş yapamaz durumda olan şahısların KKTC’ye
akınında bir artış gözlemlenirken, Başkent Lefkoşa’da küçük çocukları
dilendirerek para kazanma yöntemlerine başvuran şebekelerin türediğine
ilişkin şikayetler arttı. (29.7.1995)
*
Dipkarpazlı M.S.B. dün 1 haftadır ayrı yaşadığı imam nikahlı eşinin baba evini
basarak 45 günlük öz oğlunu zorla kaçırdı. (26.8.1995)
*
Malatya İmam Hatip Lisesi mezunu Ömer Şahin (27) isimli turist genç, Girne’de
önüne gelen bütün kızlara aşk teklifinde
bulundu, reddedilince de dayak atmaya kalktı. Tacizci zorba tutuklandı.
(6.9.1995)
*
TC uyruklu olup KKTC’deki geçimini hayat kadınlığından sürdüren A.M.G, 25
Ağustos’ta Lefkoşa hastanesi doğum servisinde sezaryenle bebeğini dünyaya
getirdi... Annenin, istemediği prematüre bebek, 28 Eylül’de hastanede ölürken,
anne hastane muhasebesine olan borcunun bir kısmını ödeyip, ortalıktan
kayboldu. (8.11.1995)
*
Aslen Trabzonlu olup, ailesiyle Sipahi’de ikamet etmekte olan ve gece
kulüplerine para yetiştirmek için hırsızlık yapan genç hırsıza, 2 yıl hapislik
cezası verildi. (8.2.1996)
*
Konya yöresinden gelen Cemile Bulut, yıllardan beri çocukları ile Yedikonuk’ta
yaşayan bir aile olup, bugüne kadar ekmek yerine yufka ile beslendiklerini ve
evlerine henüz daha ekmek girmediğini kaydettiler. (14.10.1996)
*
Bit salgını: Lefkoşa’daki anaokullarıyla ilkokullarda öğrenim gören her 6
öğrenciden biri bitlendi...Atatürk İlkokulu öğrencilerinin, dar gelirli
ailelerden geldiğine işaret eden Müdür, okuldaki 380 öğrenciden yaklaşık
60’ının bitlendiğini kaydetti. (2.11.1996)
* Gazimağusa’da TÜK’nun patates ambarları
yakınında bir barakada yaşayan Davulcu çiftinin 6 aylık bebeği farelerin
saldırısına uğradı. (25.1.1997)
*
“Polis imdat!” Hırsızlık olayları canına tak eden Lefkoşalı bir grup vatandaş,
topladıkları imzaları Polis Genel Müdürlüğü’ne iletti ve acil önlem istedi.
(29.1.1997)
*
Erenköy’de ‘namus’ kavgası: Kız kaçırma meselesi yüzünden kavgaya tutuşan yedi
genç, Yeni Erenköy Festival Alanı’nı arenaya çevirdi. (23.7.1998)
*
“Gazimağusa Bediz Plajı’na gittik. Gitmez olaydık. Plajın en uç kısmına gelen
işçi grubu orada olan aileleri hiç takmadan pantolonlarını çıkarıp, don ile
denize girdiler. ne olduğunu anlayamadık.” (13.6.1999)
*
Park değil, açık hava yatakhanesi: Yürüyüş, dinlenme ve çocukların oyun yeri
olarak inşa edilen Kumsal Parkı, kaçak işçilerin yatakhanesine dönüştü.
(5.9.1999)
*
Alsancak’taki bir bahçeden erik çalmaya giden hırsız, ağıldaki keçiye tecavüz
etti... Zanlının kardeşinin 40 milyon TL ödeyerek keçiyi satın almasıyla sorun
çözüldü. (10.6.2000)
*
Gazimağusa’da geçtiğimiz hafta bir köpeğe tecavüz edilmesinin ardından, dün de Gazimağusa’ya
bağlı Dörtyol köyünde 6 aylık dişi bir kuzu vahşice tecavüze uğradı.
(17.8.2000)
*
Haspolat Ağıllar Bölgesi’nde ölü olarak bulunan 3 yaşındaki erkek çocuk
üzerinde yapılan otopside tecavüze uğradığı anlaşıldı. (1.1.2001)
*
Çoğunlukla Lefkoşa kent merkezinde son zamanlarda görmeye alıştığımız dilenci
portreleri, her geçen gün yerine yenileri eklenerek çoğalmaya devam
ediyor....Dilencilik yapan bir kadının, çocuklarına dahi bu işi yaptırması,
sosyal kültür içerisinde bozukluklara yol açmıyor mu? (2.2.2001)
*
Gazimağusa’ya bağlı Çınarlı köyü, eşine benzerine az rastlanır bir tecavüz
olayıyla sarsıldı. Köy halkının “Kınalı” diye isimlendirdiği eşeğin iç
organlarının zarar gördüğü bildirildi. (12.8.2001)
*
Atatürk İlkokulu Müdürü Cemal Özyiğit’in Kafesli gazetesine demecinden: “Sorun,
Lefkoşa Surlariçi’nin eski halkı tarafından terk edilişi ve onların geride
bıraktığı eski, izbe evlere Türkiye’nin özellikle Hatay ili başta olmak üzere
çeşitli yerlerinden gelen ailelerin yerleştirilmesidir. 3-4 aile bir olup bir
eski evi kiralıyorlar ve her odada bir aile kalıyor. Üstelik çok çocuklu olan
bu ailelerde, anne, baba ve çocuklar bir odada yaşamak zorundadırlar. Erkekler,
her sabah iş bulmak için yola çıkarlar ve bulabildikleri günlük işlerde
çalışırlar. kadınlar ise arandıkları zaman ev temizliğine giderler. Dolayısıyla
kazandıkları para geçimlerine bile yetmez. Bu durumda çocukların önemli bir
kısmı, başta beslenme sorunu olmak üzere, üniforma ve ayakkabı alamayacak
durumdadırlar.
İşte böyle bir ortamda aileler
çocuklarıyla yeterince ilgilenmez, çocuklar da okula düzenli gelmez. Kimi zaman
öğrenciler, evde kalıp daha küçük kardeşlere bakar, kimi zaman da okula
gelmeyip işe gider ve aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışır. Dolayısıyla
çocuklar doğru dürüst ders çalışamaz ve ödev yapamaz. Bu durumda da eğitim
kalitesi beklenenin çok gerisinde kalır.” (Eylül 2001)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder