Anımsanacaktır, Av.Fadıl Niyazi Korkut (1887-1975)’un 1939’da kaleme aldığı “Aile çevresi” başlıklı notları ile 1963 sonrasında kaleme aldığı “Hatıralar”ı, yıllar sonra Harid Fedai tarafından gün ışığına çıkarılmış ve 2000 yılında DAÜ-KAM Yayınları arasında basılmıştı. (165s.-Değerlendirme yazımız için bkz. Kıbrıs, 19 Temmuz 2000) Adamızdaki Osmanlı yönetiminin son yıllarından KATAK’ın 1943’teki kuruluşuna kadar olan dönemi kapsayan bu kitap, bize çok değerli bilgiler sunmaktadır. Şimdi de 1940’lı yıllardan 1960’a kadar olan döneme ilişkin yeni bir “Anılar” toplamını okuma olanağını buluyoruz. Galeri Kültür Yayınları, 1997 yılında Harid Fedai’nin yayıma hazırladığı Hikmet Afif Mapolar (1919-1989)’ın “Kıbrıs Efsaneleri” adlı kitabından sonra, şimdi de Mapolar’ın “Kıbrıs Güncesi: 40 Yılın Anıları” başlıklı iki ciltlik çalışmasının ilkini toplumumuza kazandırdı.
Fadıl
Bey’den sonra gelen kuşağın önemli bir temsilcisi olan, Kıbrıs Türk basınının
emektarlarından gazeteci ve yazar Hikmet Afif Mapolar, bizde çok az rastlanan
anı türündeki kitaplarla ilgili olarak “Benim anılarım” başlıklı sunuş
yazısında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“Anı
yazmak, sanıldığı kadar kolay değildir. Yaşamışsın, yaşamışsın ve yıllar sonra
bir kez daha aynı günleri, yeniden yaşamıya koyulmuşsun. İşte anı budur.
Yeniden bir doğuştur. Ve tarih yazmak kadar zordur.
Anı derlemek için bir zamanlar
heveslenmiştim. Rahmetli Avukat Fadıl Niyazi Korkut beye yaklaştım. Yüklü bir
ağaçtı ve tarihi kişiliği vardı. O anlatacak, ben yazacaktım. Olmadı. Tüm
bildiklerini, yüklü ağacı ile birlikte mezara götürdü. Toprak ses vermez ki,
toprağa girebilsek ve yeniden onu konuşturabilsek. Kitaplıklar sığmıyacak
kadar, yapıtlar meydana getirebilirdik.
Daha
sonraları Cengiz Mehmet Rifat beye yaklaştım. Gene olmadı. Bana aynen şöyle
demişti: “Okunsun diye yaşarken yazıyorum. Yazdıklarım yetmez mi? Gençler
bunları okusun, yeter.” O da tüm ürününü toprağa götürdü. Fakat, yeşermedi
toprak, onun ardından, bildiğimiz topraklar gibi. Topraktan nefret ederdi,
denize atılmasını istiyordu, fakat o da toprağı doyuramadı.
Sonraları
Mustafa Naim Aytaçoğlu ile bir söyleşi yapmıştık. Onunla hazırlayacaktık, bazı
anılar. Fakat ömrü yeterli olmadı.
Bir
devri iyi yaşamış, iyi bilen Mehmet Akif Uysal bey, kendisinin yayınladığı
Kıbrıs gazetesinde bir devrin tarihini bölüm bölüm yazıyordu. Tarih bilgisi
iyiydi ve olayları iyi değerlendiriyordu. Canlı tarihti. Fakat kuyu kadar derin
ve karanlık bir adamdı. Kabı kabına sığmaz bir adam. Bir masaya oturtup,
konuşmasını kaleme alamadık. O da diğer ürünlüler gibi, her şeyini toprağa
götürdü...
Korkutlar,
Cengizler, Aytaçlar, Uysallar gibi ürünlerimizi toprağa yedirmiyelim. Bizden de
söz edenler çıkarsa, bunu olsun yaptı diyebilsinler...
Politika,
kavgalar, küslükler, çekişmeler ve tam anlamıyle toplumun fırtınalı yıllarıdır
bu devreler. Önceleri de böyleymiş. Musa İrfan beyler, Dr.Behiç beyler, Münir
Beyler, Necati Özkan beyler, hep bu fırtınada sürüklenen politikacı kişiler
olmuştur. O günlere ait anılarımız yok gibi. Çocuktuk, bu yüzden de sonraları
sözle bize gelenler var.
Yukarıda
da dediğimiz gibi, anı yazmak, tarih yazmak kadar zor ve sorumlu bir çaba. Öyle
inanıyorum ki, bizden öncekiler, bu sorumluluğu yüklenmeğe cesaret edemedikleri
için anılarını yazmaktan kaçınmışlardır. Bunlar yürekleri temiz insanlardı ve
unutulmayı yeğlemişlerdir. Galiba da en güzeli buydu... (s.1-2)
Mapolar’ın
sözünü ettiği bu kişiler ve diğerlerinin, gerek siyasal geçmişimiz, gerekse
düşünce dünyamız açısından yeni kuşaklara tanıtılması, bir gereklilik olarak
önümüzde durmaktadır. Her ne kadar bu konuda yayımlanmış az sayıda çalışma
olmakla beraber, eski gazete ve dergi sayfaları arasında kalmış birçok bilgi,
araştırmacılar tarafından gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.
Harid Fedai tarafından hazırlanan ve Con Rifat’ın yaşamından bir kesit sunan “Masum Millet Olayı” adlı kitap, Ergin Birinci tarafından hazırlanan 4 ciltlik “Necati Özkan” kitapları bu boşluğu doldurma yolunda atılmış ilk adımlar sayılabilir. Büyük ölçüde Matbaacı M.Akif’(Uysal)’ın gazete sayfaları arasında kalmış yazılarından yararlanarak hazırladığımız “Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler (1782-1899)” başlıklı 565 sayfalık çalışma ile yine tarafımızdan hazırlanmış “Basının Aynasında Kıbrıslı Türklerin Siyasal Tarihi (1930-1960)” başlıklı 635 sayfalık çalışmanın yayımlanmayı beklemekte olduğunu da belirtmiş olalım.
Hikmet
Afif Mapolar, 1980’li yılların başında kaleme aldığı “40 Yılın Anıları”nın ilk
cildinde, bir yandan kendi yazarlık yaptığı yayın organları ve onlar çevresinde
tanıdığı kişileri anlatırken, öte yandan
da bu dönemle ilgili gözlemlerini, değerlendirmelerini, kuruluşunu birlikte
yaşadığı örgütlerle ilgili izlenimlerini, Türkiye’ye yaptığı gezileri okurla
paylaşmaktadır. Anlatılan olaylarla ilgili herhangi bir tarih veya kronolojik
bir sıra izlemese de, Mapolar, olayları usta kaleminin akıcı üslubuyla
anlatmakta ve 380 sayfadaki 108 başlık altında sunmaktadır.
Özellikle
1940’lı yıllardaki basın ve siyasal yaşamımız hakkında bilgi edinmek isteyenler
için Mapolar’ın “Kıbrıs Güncesi” vazgeçilmez bir okuma ödevi olmaktadır. 2.
cildin yayımlanmasını da merakla bekleyeceğiz.
(Kıbrıs gazetesi, 21 Mart 2002)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder