31 Aralık 2013 Salı

YASEMİNLERİMİZİ GERİ ALABİLECEK MİYİZ?


* Kutlu Adalı-İlkay Adalı, Gideyim Buralardan Diyorum (Şiirler), Kutlu Adalı Vakfı Yayınları No.1, Lefkoşa, Temmuz 1998, 64s.
* Kutlu Adalı, Kağnı Gölgesi (Seyahat Yazıları), Kutlu Adalı Vakfı Yayınları No.2, Lefkoşa (Mayıs 1999) 149s.
* Kutlu Adalı, Yaseminlerimi Geri Verin (Son makaleleri), Kutlu Adalı Vakfı Yayınları No.3, Lefkoşa (Haziran 1999), 117s.

Değerli yazar dostum Kutlu Adalı'nın "faili meçhul" bir cinayete kurban gitmesi üzerinden dört yıl geçti, ama cinayetin meçhul olmayan failleri hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Geçen yıl yayımlanan ve kızı İl Adalı'nın "Yaseminlerimizi geri verin" başlığını verdiği kitabın ilk bölümünde, onun öldürülmesi öncesinde kaleme aldığı sütun yazılarından 22 tanesine yer verilmiş. İkinci bölümde de, "Dikenli Yol" başlığı altında bir döneme ilişkin siyasal anılarını içeren 9 yazısı var.

Lefkoşa'da yayımlanan günlük Yeni Düzen gazetesinin sütun yazarlarından olan Kutlu Adalı, makalelerinde, St.Barnabas Manastırı soygununu "kurcaladığı" ve soygunu yapanların üzerine gittiği için katledilmişti.

Neydi bu soygun olayı? 1974'deki Kıbrıs  Savaş Harekâtı'na katılan yüksek rütbeli bir asker kişi, yıllar sonra emekli olunca, adaya gelip, savaşta ele geçirdiği ve St.Barnabas Manastırı'na gömdüğü "ganimet"ini kurtarmak için bir harekât düzenlemişti. 14 Mart 1996 akşamı saat 19 sıralarında 10-12 kadar maskeli silahlı  kişi, St.Barnabas Manastırı’na bir baskın düzenleyerek, manastır bekçilerini dört saat süreyle bir odaya hapsetmişler ve St.Barnabas’ın mezarında kazı yapıp, “birşeyler”i alıp götürmüşlerdi. Olay, 16 Mart günü Kıbrıs gazetesinin manşetindeydi . Reuter’in  tüm dünyaya yaydığı bu silahlı soygun haberi, resmi ağızlar tarafından da doğrulanmış, ama soruşturmanın selâmeti açısından konu, yargıya sevkedilmeden, kamuoyuna daha ayrıntılı bilgi verilmek istenmemişti.

"Fazla kurcalamayın, altından çapanoğlu çıkar" şeklinde çıkan söylentileri, 5 günlük suskunluktan sonra Başbakanlıktan yapılan ve "olayın güvenlik güçlerimizin aldığı ciddi bir ihbar üzerine gerçekleştirilen bir operasyon olduğu"nun belirtildiği kısa bir açıklama izlemişti.

Kutlu Adalı, 23 ve 26 Mart 1996 tarihli sütun yazılarında (s.12 ve 16) konunun içine itilmek istendiği tabular üzerine giderek, ilgili makamları uyarmış ve önlem alınmasını istemişti. Ama St.Barnabas soygunu üzerine yazdıkları yüzünden çeşitli tehditler aldığını, 2 Nisan günü çıkan "Demokrasi herkese lazımdır" başlıklı makalesinde açıkladı (s.24-26). Telefonla yapılan müteaddit tehditler, sonunda onun 6 Temmuz akşamı evinin önünde, yine silahlı bir baskınla öldürülmesiyle noktalandı ve bu olayda bir "Çapanoğlu"nun  gerçekten var olduğu ortaya çıktı!

Kutlu Adalı, öldürülmesinden 2 ay önce, 7 Mayıs 1996 günü yayımlanan "Tugayın Komutanı Kim?" başlıklı makalesinde şöyle yazmıştı (s.51):

"Türkiye'yi gerçekten çökertmek, yıkmak isteyen laiklik, çağdaşlık düşmanları, Türkiye'nin güneşini, aydınlığını, ışığını kesiyor ve oy avcılığı uğruna Türkiye'yi karartıyorlar. Aydınlıktan, ışıktan karanlıklarla kol kola girmiş emperyalist uşakları Türkiye'yi kurtaramaz.

Türkiye çalkalandıkça, Kıbrıs Türkleri alabora oluyor. Silahlı, bombalı tehditlerin sahipleri, Kıbrıs'ta da desteklenip, kollanıyor, karanlık güçler Kıbrıs'ta da aydınlığı boğmak istiyor. Bu tutucu, yobaz, ülkücü, gerici güçler demokrasiyi, Türkiye'de olduğu gibi Kıbrıs'ta da çökertmek istiyorlar...Ülkemizde 35 bin garantör Türk askeri, can ve mal güvenliğimizi korumak için görev yaptığı halde, "Özgürlükçü Türk Tugayı" adı altında can ve mal güvenliğimizi tehdit ediyorlar. Bellerinde tabanca, ellerinde bomba, ceplerinde dinamit lokumu, evlerinde cephanelik üzerimize yürüyorlar. Dağıttıkları bildirilerde, yasadışı yer altı eylemleriyle Kıbrıs Türkünü hainlerden kurtarma terörüne girişiyorlar. Bu "Özgürlükçü Türk Tugayı"nın komutanı kimdir? Subayları, erleri kimlerdir? Karargâhları nerededir? Güçleri, cephanelikleri nerelerde gizlenmektedir? Bunların gerçek amaç ve niyetleri nedir? Kardeş kavgası çıkartmak, kardeş kanı döktürmek için aramıza kimler tarafından sokulmaktadırlar? Kardeş kavgası Türkiye'ye ve Kıbrıs Türkleri'ne ne kazandıracaktır?

Yanıt bekleyen sorular çoktur. Polis ve Güvenlik Örgütünü sivil yönetime vermemekte direnenler, bu sorulara yanıt aramalı ve Kıbrıs Türkleri'nin can ve mal güvenliğini 35 bin askerle garanti altına alanlar, bu yasadışı Özgürlükçü Türk Tugayı'nı yerle bir etmelidir. Kıbrıs Türkünün yasal olarak yalnız bir garantörü vardır. Çizmeyi aşanlara hedefleri bildirilmelidir. Yasadışı eylemlere göz yumanlar, yarın kendilerine gerekli olacak demokrasi ve hukuk devletini mumla arayabilirler. Demokrasiyi yer altı örgütlerine kurban etmeyin."

Ne yazık ki Kutlu Adalı'nın bu uyarılarına aldıran olmadı. ve tam iki ay sonra, 8 Temmuz 1996 tarihli Kıbrıs gazetesi, manşetinden şu haberi verdi:

"Adalı cinayetini 'T.İ.T.' üstlendi. Dün saat 16.40 sıralarında KIBRIS'ı telefonla arayan kimliği belirsiz bir erkek, "Kutlu Adalı'yı biz öldürdük, Türk İntikam Tugayı" diyerek telefonu kapadı. T.İ.T. daha önce de basın kuruluşlarına gönderdiği tehditkâr beyannameleriyle dikkat çekmişti.

Kutlu Adalı'nın öldürülmesi 2 Mayıs ve 1 Haziran geceleri, Lefkoşa'da CTP İlçe Örgütü Binası ve DP Genel Merkezi'ne yapılan bombalı saldırıları izledi. Bu bombalı saldırılarda ölen, ya da yaralanan olmamıştı. Kutlu Adalı, önceki akşam 23.30'da Lefkoşa'da Kızılbaş semtindeki evinin önünde bilinmeyen kişi ya da kişilerce otomatik bir silahla açılan ateş sonucu olay yerinde can vermişti.

Yakın mesafeden vurularak öldürülen Kutlu Adalı'ya silahlı saldırıyı yapan kişileri yakalamak için polis dün sabahın erken saatlerine kadar yol güzergâhlarında barikatlar kurdu, aramalar yaptı. Fakat saldırganlar yakalanamadı." 

*** 

Siyasal makaleleri yanında, edebiyatın diğer dallarında da ürünler vermiş olan Kutlu Adalı, eşi İlkay Adalı ve çocukları tarafından kendi adına kurulan Vakfın ilk kitabı olarak yayımlanan "Gideyim Buralardan Diyorum" adlı şiirler toplamında yer alan, "Kasım 1995" tarihli son şiirinde şöyle demekteydi:

"Umutlar umutsuzluklarla yarışır gibi savaşır
nenemi, dedemi anımsarım
Babam annem yarım kalmış aşklarım
Yollarda hala oynayan çocukluğum
Savaş yılları acılar felaketler
Bitmek bilmeyen barış özlemi
Yüreğim dayansın istiyorum
Dayanamıyorum
Gideyim buralardan diyorum
Selamsız kalmaktan korkuyorum"

Kutlu arkadaş, sen sana yakışanı yaptın, buralardan gitmedin. Zorlu kavgamıza katkını koydun. "Bu düğümü çözmek var son, hele dur" diyordun. Yüreğin dayandı, ama düğüm henüz çözülemedi; çözülmesini istemeyenler seni susturdular. Ama fikirlerini susturamadılar:

"Çekiyor kollarıyla kaçamıyorum
Zeytin veren toprak oluyorum
Özyurdumun insanına ürün oluyorum"
***
"Maviler yeşiller arasında köpüklenen ey deniz
Senin her dalgandan çıkan köpükte
Bir haykırış bir çığlık duyuyorsan
Yurdumun özgürlük türküsüdür bilesin"

(İstanbul'daki Kıbrıslı Türklerin örgütü KIBES tarafından 8 Temmuz 2000'de düzenlenen Kutlu Adalı'yı anma toplantısında yaptığım konuşma)
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder