* Kutlu Adalı-İlkay Adalı, Gideyim Buralardan Diyorum (Şiirler), Kutlu
Adalı Vakfı Yayınları No.1, Lefkoşa, Temmuz 1998, 64s.
* Kutlu Adalı, Kağnı Gölgesi (Seyahat Yazıları), Kutlu Adalı Vakfı
Yayınları No.2, Lefkoşa (Mayıs 1999) 149s.* Kutlu Adalı, Yaseminlerimi Geri Verin (Son makaleleri), Kutlu Adalı Vakfı Yayınları No.3, Lefkoşa (Haziran 1999), 117s.
Değerli yazar dostum Kutlu
Adalı'nın "faili meçhul" bir cinayete kurban gitmesi üzerinden dört
yıl geçti, ama cinayetin meçhul olmayan failleri hakkında herhangi bir işlem
yapılmadı. Geçen yıl yayımlanan ve kızı İl Adalı'nın "Yaseminlerimizi geri
verin" başlığını verdiği kitabın ilk bölümünde, onun öldürülmesi öncesinde
kaleme aldığı sütun yazılarından 22 tanesine yer verilmiş. İkinci bölümde de,
"Dikenli Yol" başlığı altında bir döneme ilişkin siyasal anılarını
içeren 9 yazısı var.
Lefkoşa'da yayımlanan günlük Yeni
Düzen gazetesinin sütun yazarlarından olan Kutlu Adalı, makalelerinde,
St.Barnabas Manastırı soygununu "kurcaladığı" ve soygunu yapanların
üzerine gittiği için katledilmişti.
Neydi bu soygun olayı? 1974'deki
Kıbrıs Savaş Harekâtı'na katılan yüksek
rütbeli bir asker kişi, yıllar sonra emekli olunca, adaya gelip, savaşta ele
geçirdiği ve St.Barnabas Manastırı'na gömdüğü "ganimet"ini kurtarmak
için bir harekât düzenlemişti. 14 Mart 1996 akşamı saat 19 sıralarında 10-12
kadar maskeli silahlı kişi, St.Barnabas
Manastırı’na bir baskın düzenleyerek, manastır bekçilerini dört saat süreyle
bir odaya hapsetmişler ve St.Barnabas’ın mezarında kazı yapıp, “birşeyler”i
alıp götürmüşlerdi. Olay, 16 Mart günü Kıbrıs gazetesinin manşetindeydi .
Reuter’in tüm dünyaya yaydığı bu silahlı
soygun haberi, resmi ağızlar tarafından da doğrulanmış, ama soruşturmanın
selâmeti açısından konu, yargıya sevkedilmeden, kamuoyuna daha ayrıntılı bilgi
verilmek istenmemişti.
"Fazla kurcalamayın,
altından çapanoğlu çıkar" şeklinde çıkan söylentileri, 5 günlük
suskunluktan sonra Başbakanlıktan yapılan ve "olayın güvenlik güçlerimizin
aldığı ciddi bir ihbar üzerine gerçekleştirilen bir operasyon olduğu"nun
belirtildiği kısa bir açıklama izlemişti.
Kutlu Adalı, 23 ve 26 Mart 1996
tarihli sütun yazılarında (s.12 ve 16) konunun içine itilmek istendiği tabular
üzerine giderek, ilgili makamları uyarmış ve önlem alınmasını istemişti. Ama
St.Barnabas soygunu üzerine yazdıkları yüzünden çeşitli tehditler aldığını, 2
Nisan günü çıkan "Demokrasi herkese lazımdır" başlıklı makalesinde
açıkladı (s.24-26). Telefonla yapılan müteaddit tehditler, sonunda onun 6
Temmuz akşamı evinin önünde, yine silahlı bir baskınla öldürülmesiyle
noktalandı ve bu olayda bir "Çapanoğlu"nun gerçekten var olduğu ortaya çıktı!
Kutlu Adalı, öldürülmesinden 2 ay
önce, 7 Mayıs 1996 günü yayımlanan "Tugayın Komutanı Kim?" başlıklı makalesinde
şöyle yazmıştı (s.51):
"Türkiye'yi gerçekten
çökertmek, yıkmak isteyen laiklik, çağdaşlık düşmanları, Türkiye'nin güneşini,
aydınlığını, ışığını kesiyor ve oy avcılığı uğruna Türkiye'yi karartıyorlar.
Aydınlıktan, ışıktan karanlıklarla kol kola girmiş emperyalist uşakları
Türkiye'yi kurtaramaz.
Türkiye çalkalandıkça, Kıbrıs
Türkleri alabora oluyor. Silahlı, bombalı tehditlerin sahipleri, Kıbrıs'ta da
desteklenip, kollanıyor, karanlık güçler Kıbrıs'ta da aydınlığı boğmak istiyor.
Bu tutucu, yobaz, ülkücü, gerici güçler demokrasiyi, Türkiye'de olduğu gibi
Kıbrıs'ta da çökertmek istiyorlar...Ülkemizde 35 bin garantör Türk askeri, can
ve mal güvenliğimizi korumak için görev yaptığı halde, "Özgürlükçü Türk
Tugayı" adı altında can ve mal güvenliğimizi tehdit ediyorlar. Bellerinde
tabanca, ellerinde bomba, ceplerinde dinamit lokumu, evlerinde cephanelik
üzerimize yürüyorlar. Dağıttıkları bildirilerde, yasadışı yer altı eylemleriyle
Kıbrıs Türkünü hainlerden kurtarma terörüne girişiyorlar. Bu "Özgürlükçü
Türk Tugayı"nın komutanı kimdir? Subayları, erleri kimlerdir? Karargâhları
nerededir? Güçleri, cephanelikleri nerelerde gizlenmektedir? Bunların gerçek
amaç ve niyetleri nedir? Kardeş kavgası çıkartmak, kardeş kanı döktürmek için
aramıza kimler tarafından sokulmaktadırlar? Kardeş kavgası Türkiye'ye ve Kıbrıs
Türkleri'ne ne kazandıracaktır?
Yanıt bekleyen sorular çoktur.
Polis ve Güvenlik Örgütünü sivil yönetime vermemekte direnenler, bu sorulara
yanıt aramalı ve Kıbrıs Türkleri'nin can ve mal güvenliğini 35 bin askerle
garanti altına alanlar, bu yasadışı Özgürlükçü Türk Tugayı'nı yerle bir
etmelidir. Kıbrıs Türkünün yasal olarak yalnız bir garantörü vardır. Çizmeyi
aşanlara hedefleri bildirilmelidir. Yasadışı eylemlere göz yumanlar, yarın
kendilerine gerekli olacak demokrasi ve hukuk devletini mumla arayabilirler.
Demokrasiyi yer altı örgütlerine kurban etmeyin."
Ne yazık ki Kutlu Adalı'nın bu
uyarılarına aldıran olmadı. ve tam iki ay sonra, 8 Temmuz 1996 tarihli Kıbrıs
gazetesi, manşetinden şu haberi verdi:
"Adalı cinayetini 'T.İ.T.'
üstlendi. Dün saat 16.40 sıralarında KIBRIS'ı telefonla arayan kimliği belirsiz
bir erkek, "Kutlu Adalı'yı biz öldürdük, Türk İntikam Tugayı" diyerek
telefonu kapadı. T.İ.T. daha önce de basın kuruluşlarına gönderdiği tehditkâr
beyannameleriyle dikkat çekmişti.
Kutlu Adalı'nın öldürülmesi 2
Mayıs ve 1 Haziran geceleri, Lefkoşa'da CTP İlçe Örgütü Binası ve DP Genel
Merkezi'ne yapılan bombalı saldırıları izledi. Bu bombalı saldırılarda ölen, ya
da yaralanan olmamıştı. Kutlu Adalı, önceki akşam 23.30'da Lefkoşa'da Kızılbaş
semtindeki evinin önünde bilinmeyen kişi ya da kişilerce otomatik bir silahla
açılan ateş sonucu olay yerinde can vermişti.
Yakın mesafeden vurularak
öldürülen Kutlu Adalı'ya silahlı saldırıyı yapan kişileri yakalamak için polis
dün sabahın erken saatlerine kadar yol güzergâhlarında barikatlar kurdu,
aramalar yaptı. Fakat saldırganlar yakalanamadı."
***
Siyasal makaleleri yanında,
edebiyatın diğer dallarında da ürünler vermiş olan Kutlu Adalı, eşi İlkay Adalı
ve çocukları tarafından kendi adına kurulan Vakfın ilk kitabı olarak yayımlanan
"Gideyim Buralardan Diyorum" adlı şiirler toplamında yer alan,
"Kasım 1995" tarihli son şiirinde şöyle demekteydi:
"Umutlar umutsuzluklarla
yarışır gibi savaşır
nenemi, dedemi anımsarımBabam annem yarım kalmış aşklarım
Yollarda hala oynayan çocukluğum
Savaş yılları acılar felaketler
Bitmek bilmeyen barış özlemi
Yüreğim dayansın istiyorum
Dayanamıyorum
Gideyim buralardan diyorum
Selamsız kalmaktan korkuyorum"
Kutlu arkadaş, sen sana yakışanı
yaptın, buralardan gitmedin. Zorlu kavgamıza katkını koydun. "Bu düğümü
çözmek var son, hele dur" diyordun. Yüreğin dayandı, ama düğüm henüz
çözülemedi; çözülmesini istemeyenler seni susturdular. Ama fikirlerini
susturamadılar:
"Çekiyor kollarıyla
kaçamıyorum
Zeytin veren toprak oluyorum Özyurdumun insanına ürün oluyorum"
***
"Maviler yeşiller arasında köpüklenen ey deniz
Senin her dalgandan çıkan köpükte
Bir haykırış bir çığlık duyuyorsan
Yurdumun özgürlük türküsüdür bilesin"
(İstanbul'daki Kıbrıslı Türklerin örgütü KIBES tarafından 8 Temmuz 2000'de düzenlenen Kutlu Adalı'yı anma toplantısında yaptığım konuşma)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder